Adını aşk koyduğumuz şeyin ne olduğunu şimdiye kadar kimse tam anlamıyla çözememiştir. Kişi içgüdüleri tarafından önce kendisini korumayı düşünmektedir. İşte aşk bu korumayı neredeyse eriten bir duygudur, insanı yaşama bağlayan bir etmendir. Sanki ruhsal hastalıklardakine benzer süreçler, kişi aşık olduğunda ortaya çıkar, tek farkla aşk bir hastalık değildir. İnsanlar bilinçdışı olarak sürekli ölümsüzlüğün peşinde koştukları için yenilenme arzusuyla üremek isterler. Üremek için gerekirse kahramanlık ve fedakârlık da yaparlar. Aşk fedakarlıkların en büyüklerindendir. Günümüzde psikanaliz, aşk objesine duyulan özlemin, erken çocukluk dönemine ait sevilen objelere, genellikle anne ve babalara, yeniden kavuşma isteğinden doğduğuna inanır. Yani erkek ya da kadındaki bir araya gelme isteği, çocuklukta yaşanan yaralayıcı deneyimlerin yeni bir aşk objesiyle iyileştirme isteğinin bir sonucudur. Duygusal dünyasında tamamen bencilce hareket eden küçük çocuk, gelişimi sırasında kendisine zevk veren şeyleri, kendisinin parçası haline getirir. Yani onu mutlu eden şeyi, bir başkasından gelse bile kendi parçasıymış gibi algılar ve bölünmüşlük duygusu geçici olarak ortadan kalkar. Çocuk, bir başkasının ona yönelmesiyle kendini bir bütün ve mutlu hisseder. Kişi aşık olduğunda da böyle davranır. “Ya benimsin ya kara toprağın, ben sensiz bir hiçim” nakaratları bu yoğun duyguların bir sonucudur aslında. Hatta Freud, sevgili seçerken, küçük yaşlarda elde edilen deneyimlere bağımlı hareket edildiğini ileri sürer. Kişi aşık olma süreci sırasında, önce hayatında bir şeylerin eksik olduğu duygusuna kapılır. Böylelikle yeni bir aşk objesine karşı yoğun ilgi gelişir ve kişi aramaya başlar. Kalp atışları hızlandığında, kulaklar uğuldadığında, uykusuzluk başladığında, yani kişi aşık olduğunda, kendini eksik hisseden taraf, bütünü oluşturmaya çalışıyor demektir. Aşk anlaşılması zor bir kavramdır. Aşk nedir ve nasıl gösterilir, ifade edilir ve paylaşılır? Aşk gelişen bir süreç olarak en az 3 öğeden oluşur; iki davranışsal öğe; ilgiyi alma ve gösterme; iki bilişsel öğe: iyiyi görme ve affetme; duygusal öğe: mahremiyet gibi. Alınan ilginin anlamı bir kişi ilgi görmüyorsa karşılığında imkansız olmasa bile ilgi göstermesi çok zordur. İlk ilgi göstericilerin görevleri besleme, koruma, barınak sağlama ve yol göstermedir. İlgi gösterme ise aşkın somut ve davranışsal ifadesidir; yemek pişirmekten, yatağa taşımaya ve bebek bezi değiştirmeye kadar değişir. Sevdiklerimize hizmet ederiz ve bizim yetersiz olduğumuz yerlerde de onların hizmet etmesini bekleriz. Cinsel eylemde ise ilgi bize ve eşimize zevk veren aktiviteleri sergilemek ve yapmak ile gösterilir. İyiyi görme, sevdiklerimizden önce kendimizde olumlu özellikleri görebilme becerisini gösteren bilişsel bir süreçtir. Bu özellikler fiziksel, karakteristik ya da geçici olabilir. İyi bir cinsel yaşam için gereken ön özellikler kişinin kendisini zevk veren ve alan cinsel bir varlık olarak görmesidir. Birinde cinsel iyiyi görmek o kişiyi önemli ve ehil olarak görmekle paralellik gösterir. Birinde iyiyi görmek ayrıca onu dinlemeyi ve ondan öğrenmeyi de içerir ki böylece geribildirim bir eleştiri olarak anlaşılmaz ya da yapılmaz. CİSED olarak biz bu özelliği saygı olarak tanımlıyoruz. Ne var ki gerçek saygı öz saygıdan gelişir. Cinsel etkileşimde bu saygı kişinin ve eşinin hoşuna gidenleri öğrenme ve söyleme, sonrasında ise gerçekleştirmedir. Zevk veren cinsel aktivitelerin müzakere edilmesinde geribildirim önemlidir, aynı şekilde bu geri bildirimler cinsellikle ilgili korku ve kaygıları da içerir ve bazen çatışma ve sorun da oluşturur. Affetme ise birçok bireysel, evlilik ve cinsel terapist tarafından göz ardı edilen ancak evliliğin ve bireysel mutluluğun temeli olan bilişsel bir diğer süreçtir. Yine de bu süreç iyiyi görmek için başlıca koşuldur. Eğer hatalarımızı affetmezsek karşımızdakinde ve kendimizde iyiyi nasıl görürüz? Kendimizdeki mükemmellik için taleplerimizden vazgeçebilir miyiz? Kendimiz için yapmazsak sevdiklerimiz için yapabilir miyiz? Affetme özellikle eşi aldatma sorununda çok önemlidir. Eğer affetme bilinmezse aldatılan eş evliliklerinin sonuna kadar diğerine bu hatasını ödetmeye çalışır.

Uzm. Psk. Dan. Cem KEÇE