Etiket: zayıflama

  • Kışın Metabolizma Hızlandırma Yolları

    Kışın Metabolizma Hızlandırma Yolları

    Takvim’de yer alan habere göre kış mevsiminde soğuyan havaların etkisiyle vücudumuz, değişen ısıya uyum sağlamak için kendi ısısını korumaya çalışıyor. Harcadığı enerjiyi azaltmak için vücudumuz, metabolizma hızını düşürüyor. Ancak düşen metabolizma hızıyla birlikte vücudumuzda depolanan enerji artıyor. Bu enerjinin çoğu, yine vücut ısımızın havalara uyum sağlaması nedeniyle yağ hücrelerine dönüşüyor. Uzmanlar, kış aylarının gelmesiyle farkında olmadan aldığımız kiloların sebebini, vücudun enerji dengesinin sağlayamaması olarak gösteriyor. Acıbadem International Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Güneş, kış mevsiminde metabolizmanızı hızlandırmamızı sağlayacak püf noktalarını şöyle sıraladı:

    Kışın Metabolizma Hızlandırma Yolları

    1) FİZİKSEL AKTİVİTELERE DEVAM

    Havalar soğusa da spora devam edin. Eğer herhangi bir spor dalıyla ilgilenmiyorsanız günlük 30-40 dakikalık yürüyüşler yaparak harcadığınız enerjiyi arttırmaya özen gösterin. Böylelikle yavaşlayan metabolizma hızınızın da dengesini sağlamış olursunuz.

    2) BADEM YEMEKTEN KORKMAYIN

    Magnezyum, bakır ve yağ asidinden zengin olan bademin sindirilmesi için vücudun daha fazla enerji harcaması gerekiyor. Bunun sonucunda metabolizma hızınız artıyor. Badem ayrıca uzun süre tok hissetmenizi sağlıyor. Tüm bu özelliklerini düşündüğümüzde günlük 8-10 tane kadar çiğ badem metabolizma hızlandırıcı ve tok tutucu bir ara öğün olacaktır.

    3) UYANDIKTAN 1 SAAT SONRA KAHVALTI EDİN

    Uyandıktan sonra 1 saat içinde yapılan kahvaltı, metabolizma hızınızı yüzde 30 oranında arttırıyor. Ancak kahvaltıda yağlı gıdalardan ve şekerli besinlerden uzak durmayı unutmayın! Kahvaltınızın dengeli ve doyurucu olması için protein, mevsim yeşillikleri ve mevsim meyveleri içermesi gerekiyor.

    4) ARA ÖĞÜNLERİ ATLAMAYIN

    Metabolizma hızının azalmasının sebeplerinden biri düzensiz beslenme alışkanlığıdır. Özellikle ana öğünleri düzenli olarak tüketmek, besinlerin vücutta yağ olarak depolanmasının önüne geçiyor. İki ana öğünün arasında 4-5 saat zaman dilimi olmasına da özen gösterin.

    5) GÜNDE 10 BARDAK SU İÇİN

    Havaların soğumasıyla birlikte unutmaya başladığınız su ihtiyacınızı yeniden hatırlayın. Günde 10 bardak içmeniz metabolizma hızınızı arttırarak, aldığınız enerjinin vücutta yağ olarak depolanmasını engelleyecektir.

    6) ZENCEFİL VE TARÇIN

    Zencefil ve tarçın vücut sıcaklığını yükselterek metabolizma hızını arttırıyor. Bunların yanına bir de C vitamininden zengin olan limonu eklediğinizde hem metabolizmanızı hızlandırmış hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirmiş olacaksınız. 1 büyük bardak kaynamış suya 1 dilim taze zencefil, 1 tane çubuk tarçın, 2 dilim limon ilave edip, karışımı 10 dakika kadar demlenmeye bırakarak çayınızı hazırlayabilirsiniz.

    7) HAMUR İŞLERİNE AMBARGO

    Yaşadığınız açlık krizlerinde aklınıza ilk gelen şekerli gıdalar ve hamur işleri oluyor. Unutmayın ki karbonhidrat içerikleri yüksek olan bu besinlerin bir çoğu, vücudunuzda yağ olarak depolanıyor. Aralarda yaşadığınız açlıklarda bu besinler yerine mevsim meyvelerinden 1 porsiyon seçmeniz kilo kontrolünü sağlamayı kolaylaştıracaktır.

    8) YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER

    Değişen hava koşullarına uyum sağlamak için vücut direncinizi arttırın. Bu konuda C vitamini güçlü bir bağışıklık sistemiyle vücut ısınızın korunmasında en önemli vitaminlerden biri. Bunun için de C vitamininden zengin olan, ıspanak, pazı, brokoli ve karnabahar gibi yeşil yapraklı sebze yemeklerini hafta da en az 3-4 kere tüketmeniz gerekiyor. Öte yandan turunçgillerin tüketimi de bağışıklık sistemini destekliyor.

    9) TADINA BAKMADAN TUZ İLAVE ETMEYİN

    Tuzda bulunan sodyumun fazla alımı vücudunuzun su tutmasına, bunun sonucunda da ödem yapmasına neden oluyor. Daha sonra kendinizi, özellikle sabahları uyandığınızda şişkin ve kilolu hissediyorsunuz. Bunun için günlük tuz tüketiminizi 5 gram (1 çay kaşığı) ile sınırlandırmaya özen gösterin.

    10) YEŞİL ÇAYI UNUTMAYIN

    Yeşil çayın içerisinde bulunan kafein ve ‘epiogallocatechin- 3-gallat’ adındaki bileşen sinir sistemi ile kalp atış hızını ve metabolizmayı hızlandırıyor. İştahın baskılanmasına yardımcı oluyor.

  • Obezite konusunda 9 kusurlu hareket

    Obezite konusunda 9 kusurlu hareket

    Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır.

    Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp – damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık… şeklinde sıralanabilir. Zayıflama konusunda esas tedavinin yaşam tarzı değişikliği olduğunu düşünen Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse’ye göre en sık karşılaşılan diyet hataları aşağıda yer almaktadır:

    1. Tam karar vermeden ve uzman kontrolünden geçmeden diyete başlamak

    “İnanmak, başarmanın yarısıdır” denilir. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını hatta fazlasının olduğunu düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır. Tam anlamı ile karar vermeden zayıflasam iyi olur düşüncesi ile yola çıkmak baştan yenilgiyi kabullenmektir.

    Endokrinolog veya dahiliye uzmanı kontrolünden geçen birey, tahlillerini yaptırıp diyetisyen tarafından kişiye özel olarak hazırlanan beslenme modeli ile diyet tedavisine geçmelidir. Herhangi bir uzman kontrolüne girmeden başarılı olma oranı oldukça düşük seyreder. Kişi, nasıl aracı bozulunca yetkili servis elemanından destek alınıyorsa zayıflama konusuna da aynı titizlikle yaklaşmalıdır.

    2. Ağırlık kaybı konusunda yanlış hedef belirlemek

    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ayda 2 – 4 kg ağırlık kaybı hedeflenmelidir. 6 kg üzerindeki ağırlık kayıplarının faydadan çok zarar getireceği asla unutulmamalıdır. Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır. 20 senede alınan kilolardan 20 günde kurtulmaya çalışmak hiç gerçekçi değildir. Bu nedenle ulaşılabilir ve sağlıklı bir hedef belirlenmelidir.

    3. Uyku süresinin düzensizliği

    Yapılan bilimsel araştırmalar ışığında günlük uyku süresinin 7 – 8 saat arasında tutulması önerilmektedir. Daha az veya çok uyumak kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir. 7 saatten az uyuyanlarda bazı hormonların yapımında sıkıntılar oluşurken, 8 saatten fazla uyunması durumunda da metabolizma hızı yavaşlamakta, kilo alımına davetiye çıkarılmış olmaktadır.

    4. Kahvaltı başta olmak üzere öğün atlamak

    Kahvaltı yapmayan kilo almaya mahkumdur. İç organların, beynin, kasların… fonksiyon gösterebilmesi için gereken enerji, uyandıktan sonra en kısa zaman dilimi içerisinde besinler yolu ile karşılanmalıdır.

    Kanıta dayalı bilim ışığında yapılan çalışmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak bir sonraki öğünde fazla ve hızlı yemeyi engellemektedir. Ayrıca metabolizmayı da hızlandırıcı etkiler göstermektedir.

    Öğün atlamak, kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Gündüz diyet yaptığınızı düşündüren, gece ziyafet yapmanıza neden olan bu hataya sakın düşmeyin. Aç tavuk düşünde darı ambarı görür sözünden de anlaşılacağı üzere kişide mahrumiyet duygusunun oluşması bireyin yanlış alışkanlıklara, enerji içeriği yüksek olan besinlere yönelmesine sebebiyet verebilir.

    5. Hızlı yemek

    Yemek süresini uzatın. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur. Her lokmadan sonra elinizden çatal – kaşığı bırakın. Yediklerinizden keyif ve tat alabilmek adına besinleri iyice çiğneyerek küçük lokmalar halinde yutmaya çalışın. Tat alma duyusunun dil olduğunu unutmayın.

    Yemek yerken kitap okumak, TV izlemek gibi herhangi bir şeyle meşgul olmayın. Yemeklerinizi sakin bir ortamda, iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin. Acele etmeyin. Beslenmeyi karın doyurmak şeklinde değerlendirmeyin. Besinlerin içerisindeki gerçek tadı algılamaya çalışın.

    6. Tuz ve rafine şekerden vazgeçmemek

    Tuz ve aşırı tuzlu besinler vücutta su tutar. Dolayısıyla tartıldığınızda moralinizi bozabilir. Yemek ve ekmeklerden alınan tuz ile yetinmeye çalışın. En iyisi, masaya tuzluk getirmeyin. Gerekirse çeşitli baharatlarla yiyeceklerinizi lezzetlendirmeye çalışın.

    İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden de olabildiğince uzak durun. Fazla alınan enerjinin vücutta yağa dönüştüğünü unutmayın. Şeker tadından vazgeçemeyenler, kan şekeri üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması ve enerji içermemeleri nedeniyle, rafine şeker yerine yapay tatlandırıcıları güvenle kullanabilirler.

    7. Egzersiz yapmamak

    Sadece diyet yaparak sonuç almaya çalışmak daha düşük enerjili diyet uygulanmasına, tedavi süresinin uzamasına, metabolizma hızını azalmasına, sabrın tükenmesine, kaçamakların artmasına, verilen kiloların geri alınmasına sebebiyet verir. O nedenle diyetin mutlaka egzersiz ile desteklenmesi gerekmektedir.

    8. Yeterince su içmemek

    Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde bayanların 2,7 lt, erkeklerin 3,7 lt su ve sıvı besinler tüketmesi gerekir. Besinlerin sindiriminden metabolik atıkların vücuttan uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevler üstlenen suyun %20’lik kaybı ölümle bile sonuçlanabilir.

    9. Umutsuzluğa kapılmak

    Aksilikler karşısında asla cesaretinizi kırmayın. Fazla yerseniz hemen karamsarlığa kapılmayın. 40 yıllık ses sanatçısı bile sahnede şarkı sözünü unutabiliyorsa, taksi şoförü bile aracını stop ettiriyorsa, sizin de diyette ufacık kaçamakları görmezden gelmeniz gerekir. Pire için yorgan yakmayın. Burada önemli olan, aynı hataları tekrarlamaktır.

    Aylar, yıllar içerisinde yerleşen fazla kilolar çok da kolay gitmeyecektir. Uzun bir maratonda, ilk başta depar atmak ne kadar yanlışsa; kısa sürede hızlı kilo kaybederek belli bir kiloda sabit kalmak ve diyeti bırakmak da o denli can sıkıcıdır. Düzenli olarak aynı çizgide ilerlemek her zaman için daha sağlıklıdır. Geç verilen kiloların kalıcı olduğu unutulmamalıdır.

    Kilo verme sürecinde felsefeniz şu olsun: Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Sağlıklı yaşama adım atmak adına daha kaç pazartesi bekleyeceksiniz. Gün bugündür. Kendiniz için artık bir şeyler yapın ve yaşam tarzınızı mutlaka değiştirin. Kendinize iyi bakın.

    Kaynak: Uzm. Dyt. M. Turgay KÖSE

  • Zayıflamanın ilk kuralı bu..!

    Zayıflamanın ilk kuralı bu..!

    Yoga, spinning ve kardiyo derslerinde sürekli olarak kaslarımıza oksijen gitmesinin ve akciğerlerimizin kapasitesini genişletmemizin ne kadar önemli olduğunu duyuyorduk. İşte bu yüzden bir kez daha nefes alıp vermeye özen göstermenin ruhunuza ve bedeninize nasıl etki edebileceğini daha iyi öğrenmek için okumaya devam edin.

    SOLUĞUNUZ KESİLMESİN

    İyi haber: Egzersiz yaptığınız sırada nefesinize dikkat etmek zorunda değilsiniz. Vücudumuz, oksijeni ve diğer gazları olmaları gereken seviyede tutma konusunda zaten çok başarılı. Spor yaparken beynimiz vücudumuza daha hızlı nefes alıp vermemizi ya da nefes alıp verme işlemini ağzımızdan yapmasını emrediyor ve bu da biz hakkında bir saniye bile düşünmeden kendiliğinden olmaya başlıyor.

    AĞIRLIK KALDIRMAK

    Uzmanlar ağırlık kaldırırken nefes vermenizi, indirirken de nefes almanızı öneriyor. Böylece nefesinizi tutma durumunu önlemiş olursunuz. Ağırlığı indirirken kan basıncınız hızlıca düşer ve nefes alma konusunda hatalıysanız o an başınız dönebilir veya bayılabilirsiniz.

    KOŞU

    Koşucuların çoğu, yavaş ve derin nefes alıp vermenin koşuyu daha keyifli bir hale getirdiğini söylüyor. Bu yöntem, beyinde rahatlama tepkisi yaratıyor ve beyin ile bedenin rahat kalmasını sağlıyor. Fakat gerçekten zorlanmaya başladığınız bir ana geldiğinizde, bir tepe ya da hızlanma noktası gibi, nefes düzeniniz vücudunuzun o anki ihtiyacına göre daha yüzeysel ve hızlı olmaya başlayacaktır.

    YÜZME

    Yüzme esnasında en etkili şekilde nefes alıp vermenin yöntemi, nefes almayı bitirdiğiniz anda burundan ya da ağızdan o nefesi hemen vermenizdir. Bunun yerine yüzmeye yeni başlayanlar genellikle kafaları suyun içindeyken nefeslerini tutar, suyun dışına çıktıklarında da hızlı hızlı nefeslerini verir, yenisi alır ve başlarını çevirirler. Bu şekilde davranmak da yeteri kadar nefesin alınamamasına ve oksijen yetersizliğine sebebiyet verir. Sonuç olarak da durmanıza ya da sırt üstü dönüp birkaç derin nefes almanıza neden olur. Ritmi biraz zorlamanız gerekiyor.

    YOGA

    Yoga eğitmeni “Ujayi nefesi” derken neyi kastettiğini anlamıyor ve merak mı ediyorsunuz? “Ujayi nefesi”, temel yavaş yavaş nefes alıp vermenin biraz daha farklı bir halidir. Nefes alıp verirken, her defasında boğazınızın arkasını “brr” layan bir ses çıkartmak için daraltmak anlamına gelir. Bu yöntem rahatlamanız gereken anlarda mantra gibi olduğundan size bir odaklanma becerisi kazandırır ve sizi endişelerinizden uzaklaştırır. Bu nefes tekniğini uygulayanların çoğu gerçekten işe yaradığını onaylıyor. Nefes alıp vermenin etkileri psikolojik de olsa, placebo etkisi gibi de olsa yogada doğru nefes alıp verebilen öğrenciler esnekliklerinde ve genel başarılarında artış gösteriyor.

    SAĞ BURUN DELİĞİ NEFESİ

    Yorgun hissettiğiniz zaman kahveyi es geçin, yerine bu hızla enerji veren nefes tekniğini uygulayın. Rahat bir şekilde oturuyorken sol burun deliğinizi sol başparmağınızla kapatın. Üç veya beş dakika boyunca sağ burun deliğinizle nefes alıp, verin. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu nefes tekniği kan basıncının yükselmesini, sonuç olarak da bizim canlanmamızı sağlıyor (Tersinde, sol burun deliği nefes tekniğiyse kan basıncını azaltıyor ve sakinleştirici bir etki sağlıyor.)

    posta.com.tr

  • Maden suyu zayıflatıyor

    Maden suyu zayıflatıyor

    Soda, maden suyu tüketmek, sizi daha fazla su içmeye teşvik edecektir. Bu iyi bir özelliktir çünkü araştırmalar suyun kilo kaybında etkili bir içecek olduğunu gösteriyor.

    Soda ve maden suyu zayıflatır mı?

    Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse, maden suyunun zayıflamaya etkileri hakkında şu bilgileri veriyor:

    (Maden suyu, içeriğindeki mineraller ve özellikle bikarbonat sayesinde sindirimi kolaylaştırıcı olarak görev yapar. Alkali yapısıyla mide asidini nötralize eder. Böylelikle sindirim sistemine faydalı olup, mideyi rahatlatır. Dolayısıyla zayıflama diyeti uygulayanlar için rahatlıkla önerilebilir.)

    Soda ve maden suyu zayıflatıyor

    240. Amerikan Kimya Derneği Ulusal Toplantısında sunulan 2010 klinik sonuçlarına göre, su içmenin orta yaşlı yetişkinlerde kilo vermeye yardımcı olduğu tespit edilmiştir. 12 hafta boyunca katılımcılar her yemekten önce 2 bardak su içmişlerdir ve bu durum iştahı bastırarak öğün başına aldıkları kaloriyi 90 kaloriden 75’e düşürmüştür. Araştırma sonunda bu şekilde su içenlerin içmeyenlere göre 2,25 kilo daha fazla verdikleri saptanmıştır. Soda ve maden suyu içmek ise, suya nazaran midenizi daha çabuk dolduracak, böylece kalori alımını sınırlandırıp, sizi zayıflatacaktır.

    Sade soda için

    Soda, kalorisiz olmasıyla diğer içeceklerden daha avantajlıdır. Örneğin 340 ml yani 1 kutu kola tüketmek, 149 kalori almanız demektir. Soda seçerken yapay tatlandırılmış sodalardan uzak durun. Piyasada limonlu, sade, meyveli pek çok soda çeşidi bulunmaktadır. Amerikan Journal Halk Sağlığı’nın 2014’de yayınladığı çalışmaya göre, meyveli sodalar daha fazla yemenize neden olur. Birçok marka sodada portakal, limon ve ahududu gibi doğal lezzetler kullanılıyor. En az kalori için, meyveli soda yerine sade sodayı portakal ya da limon dilimi ile ya da ezilmiş çilekle birlikte tüketebilirsiniz. Sodaya katabileceğiniz, nane ve fesleğen gibi otlar da ferahlatıcı etki sağlayacaktır.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Diyet yemek servisleri

    Diyet yemek servisleri

    Son yıllarda hazır toplu yemek sanayinde farklı bir alan hızla gelişti. Diyet yemek! Bu yazımda diyet yemek nasıl olmalı, sağlıklı beslenmeden farklı mı?, Gerçekten diyet mi? Ve özel beslenme durumlarında etkisi var mı? Gibi sorulara yanıtlar arayacağız.

    Son yıllarda yanlış beslenme sonucu ortaya çıkan obezite, diyabet(şeker hastalığı), yüksek tansiyon, kalp ve damar hastalıkları, bazı kanser türleri gibi hastalıklar toplumsal olarak yüksek bir artış göstermiştir. Peki çözümler nedir?

    Diyet yemek servisleri | 1

    Diyet Nedir?

    Kişinin diyeti, kelime anlamı ile gün içinde tükettiği tüm gıdalardır. Sağlık açısından özel amaçlı diyetisyen eşliğinde uygulanan diyet ise ağırlık kaybına yönelik diyet planında, enerji alımının azaltıldığı ve esansiyel besin komponentlerini içeren dengeli bir beslenmenin sağlanmasını ifade eder. Diyet uzmanı ile planlanmış diyetlerin temeli sağlıklı beslenmenin ilkelerinden oluşur.

    Diyet Yemek Nedir?

    Bir yemeğin diyet özelliği kazanması için pişirme şekli, içeriği, tuz miktarı, yağ miktarı ve türü, besinlerin kalitesi gibi birçok etkili faktör vardır. Sebze yemeği demek diyet yemek anlamına gelmez. Yemeğin içeriğinin kalori hesabının çıkarılması ve yemeğin sağlıklı pişirme yöntemleri ile yapılması gereklidir. Diyet yemeğinin pişirme şekli kızartma, uzun süre tavada yağ ile kavurma, karamelize etmek, eti yakarak mühürleme şeklinde olmamalıdır. Pişirme şekli fırınlama(aşırı yakmadan), tencere haşlama veya buharda, yağsız tavada ızgara şeklinde olabilir. En ideali kısık ısıda vitamin değerleri kaybolmadan pişirmektir. Ayrıca pişme suyu dökülmemeli vitamin kayıpları önlenmelidir.

    Zayıflamaya yönelik diyet yemeklerinde menü kalori içeriği uzman diyetisyen tarafından hesaplanmalı, kişinin günlük alması gereken kaloriye göre bireysel menüler ile hizmet verilmelidir. Zayıflama diyet yemeğinde enerji azaltılırken, kişinin sağlığının da korunması için alması gereken vitamin, mineral, protein, karbonhidrat ve değerli yağları da karşılayacak bir yemek içeriği ve menüsü oluşturulması gerekir.

    Herkes günde 6 g altında tuz tüketilmesi standart sağlık önerisidir. Diyet yemeklerinde tuz içeriği genel standarttın altında olmalı. Özellikle diyet yemek hizmeti alan kişinin sağlık öyküsü alınmalı tuz ve sodyum ile ilişkili yüksek tansiyon hastaları için sınırlı veya sıfır tuz içerikli menü oluşturulmalıdır.

    Değerli yağlar (zeytinyağı, balık yağı, ceviz yağı, keten tohumu yağı, fındık yağı gibi) ve yemek sanayinde kullanılan yağlar ayçicek, mısır ve kanola yağları diyet yemeklerinde hem kalori açısından hem de vücut içinde omega3/omega6 dengesini korumak için ölçülü ve miktar kontrollü olarak yemeklerde yer almalıdır.

    Diyet yemeğinin içeriği, insan beslenmesinde günlük alınması gereken bazı vitaminler, mineraller, protein(deposu yok vücutta), kompleks karbonhidrat(kan şekerini dengeleme), esansiyel yağlar(vücut tarafından yapılamayan gıdalarla mutlaka alınması gereken) içermelidir. Eğer içermiyorsa, sadece düşük kalori dikkate alındı ise diyet yemeği tüketimi kronik olarak tüketildiğinde vitamin, mineral eksikliği, kansızlık, saç dökülmeleri, deri ve cilt bozukluklarına, ani şeker ve tansiyon düşmelerine, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, öfke kontrol güçlüğüne, stres yönetim güçlüğü gibi bazı durumlara neden olabilir. Sağlıklı zayıflama için diyet yemek hizmeti tercih edecek kişilerin diyet uzmanı ve doktorları ile görüşmeleri yararlı olacaktır. Aynı zamanda diyet yemek hizmeti veren firmaların diyet uzmanları ile menü planlama, kişisel diyet danışmanlığı ve hastalıklarda diyet konusunda uzman desteği almaları doğru bir diyet yemeği hizmeti için gereklilik arz eder.

    Özel Durumlarda Diyet Yemekleri

    Günümüzde gıda alerjileri, duyarlılıkları veya besin kaynaklı hastalıklara artık daha sık rastlanılmakta. Süt ve ürünlerini tolere edemeyen bir vücut şişkinlik veya ishal şeklinde tepkisini gösterebilmekte. Alerjen besini tüketen kişide deri döküntüleri, şişlikler görülebilmektedir.(çilek, fıstık veya deniz mahsulleri alerjisi). Bu durumlarda bu tür kişilerin özellikle dışarıda uygun gıdaya ulaşmaları güçleşmektedir. Enzim eksikleri olan kişilerde ise ilgili besini parçalayacak enzim vücutta olmadığı veya etkisi yetersiz olduğunda ilgili gıda tüketildiğinde yine sindirim sistemi şikayetleri görülmektedir. (meyve içindeki früktoz enzim eksikliği)

    Gluten duyarlılığı olan veya çölyak hastaları, glutensiz gıdalarla beslenmeli hatta gluten tabak ve başka gıdaya bulaşık şekilde bile tüketimine dikkat edilmelidir. (diyet yemeğinde buğday, arpa ve çavdar tüketilemez).

    Özel hastalık durumlarında diyet yemek servisi tercih edilmesinde, bireysel menüler oluşturulmalıdır. Geniş bir hastalık ve kişiyi tanıma öyküsü çok yararlı olmaktadır.

    Özetle diyet yemek servisleri, bilinçli uzman bir ekip tarafından sunuluyorsa diyet programlarını uyum sağlamada ve özel beslenme hastalıkları olan kişiler için yemek alternatifi oluşturma için çok pratik bir hizmettir.

    Çalışma yaşamında yemek hazırlamaya yeterli zaman ayıramayanlar, gün içinde tam ve dengeli beslenmek isteyenlerde diyet yemek servislerini tercih edebilirler.

    Dyt. Nursel EROĞLU

  • Karbonhidratsız diyet 6 ay yararlı

    Karbonhidratsız diyet 6 ay yararlı

    Son yılların moda diyetlerinden biri olan karbonhidratsız beslenmeyle ilgili çarpıcı bir sonuca ulaşıldı: Sadece altı ay güvenli, daha uzun yapıldığında kanser ve erken ölüm gibi hastalıklara yol açıyor.

    Yapılan bir araştırmaya göre kilo vermek için en etkili yol olduğunu belirtilen ‘karbonhidratsız beslenme’nin bir o kadar da tehlikeli olduğu ortaya çıktı. Bilim insanları bu diyetin 6 aydan fazla uygulanmaması gerektiğini belirterek, aksi takdirde ileride kanser ve erken ölüme neden olduğunu söyledi.

    Arizona’daki Mayo Clinic’ten doktorlar Ocak 2005-Nisan 2016 yılları arasındaki dataları inceledi. Diyetlerinde karbonhidrat yemeyenlerin düşük yağ diyeti yapanlara oranla yılda 4 kilo daha fazla kilo verdiği tespit edildi. Altı ayın sonunda ise bu diyetin de etkisini kaybettiği, diğerlerinden bir farkının kalmadığı belirlendi. Mayo Clinic’teki bir tıp doktoru Heather Fields “Kısa vadede kilo vermek için düşük karbonhidratlı diyet etkili ancak uzun süre uygulanmamalı” dedi.

    Dr. Fields, veri analizleri boyunca karbonhidratları aşırı derecede kısıtlayan diyetlerin sıklıkla et tüketimine yol açtığını tespit ettiklerini belirterek, “Et bazlı proteindeki bu artış tansiyon, kan şekeri ve kolesterolü artırarak ölüm ve kanser riskini artırıyor” dedi.

    Fields kilo vermek isteyenlerin dengeli beslenmesi gerektiğini belirterek “Hastaya gerçek bir gıdayı yemeyi ve belirli bir diyet sonrasında pastırma, sosis, şarküteri etleri, sosisli sandviç ve jambon gibi işlenmiş etlerden özellikle kaçınılmasını öneriyoruz” diye konuştu.

    Konuyla ilgili konuşan Dr. Tiffany Lowe-Payne ise sadece kilo kaybı için değil, aynı zamanda kan şekeri seviyelerini düşürmek için de bu diyetin fayda sağladığını söyledi. Lowe-Payne, karbonhidratsız diyetle altı ay sonra kilo vermenin düşük yağlı bir diyetle aynı olduğunu da kaydetti.

    Kaynak: Karar.com

  • Kan grubu diyeti yorumlanması

    Kan grubu diyeti yorumlanması

    Kan grubu diyeti ilişkin birçok yayın incelendiğinde ve diyetin yorumunu yapacak olursak, çıkış noktasının mantıklı
    olmasına rağmen birçok noktada yetersiz ve dayanaksız kaldığını söyleyebiliriz. Kişiye özgü beslenme modellerini ele almamız gerektiğini bilen ve vurgulayan biz diyetisyenler için farklı bir yaklaşıma da neden olabilir.Ayrıca kitaplarda yazılan birçok besin ülkemizdeki insanların pek içli dışlı olmadığı besinler olarak göze çarpmaktadır. Diğer bir olumsuzluk ise kitaplardaki diyetlerin çok yoğun oluşudur. Bu nedenle uygulamaya geçirmek isteyen insanlar için karmaşık olabilecektir. Uygulama açısından düşünüldüğünde ve çevremdeki bazı insanların beslenme düzenini sorguladığımda benzer durumları gördüğüm gibi, bunun aksi yönde durumlarla da karşılaştımıızı ifade etmek isterim..

    KAN GRUBU DİYETİ YORUMLANMASI

    Kan grubu diyetinin son zamanlarda hastalıklarla ve beslenmeyle ilişkisi araştırılsa da somut bulguların elde edilemediğini tekrar vurgulamak isterim.
    Konu ile ilgili bilgiler araştırldığında, başlangıçta bütün insanlar sıfırdır. Sıfır grubu en eski kandır. M.Ö. 100.000-300.000 yıllık bir tarihi vardır.

    Sonra et obur insan ziraata geçiyor. Uzun süre sıcak bölgelerde ziraatla uğraşmaya başlayınca bilhassa Mezopotamya’da bu kan grubu mutasyona uğruyor ve A grubu kan ortaya çıkıyor. A grubunun var oluşu M.Ö. 25.000-15.000 yıla kadar inmektedir.

    B grubu ise, M.Ö. 15.000-10.000’li yıllarda Doğu Afrika’dan kuzeye giden ve soğukta yaşayan, et yemeye devam eden insanlarda oluşmuştur. İlk olarak Himalayalarda görülmüş daha sonra muhtemelen Moğollar vasıtasıyla da Kafkaslara getirilmiştir.

    A ve B kan gruplarının kaynaşmasıyla da AB kan grubu ortaya çıkar ki bu grubun ortaya çıkışı M.S. 900 yıllarından itibaren başlar. En yeni kan grubu olan AB grubuna dünyadaki insanların ancak yüzde beşi dahildir. Dolayısıyla bunlar mutasyonlar neticesinde ortaya çıkmış kan gruplarıdır. Kendisine has kimliği vardır.”

    Bugünkü modern anlamda hangi gıdanın hangi kan grubuna faydalı veya zararlı olduğuyla ilgili ilk çalışmaları 1950’li yılarda James D’adamo’nun Amerika’da yaptığı belirtilmektedir.

    “D’adamo, belli hastaları üzerinde yapmış olduğu çalışmalarında aynı ilaç ve aynı perhizi verdiği hastalarının bir kısmının çok süratli iyileştiklerini, bir kısmının kötüleştiklerini görüyor. Bunların ilaçlara tepki vermediğini gözlemliyor. Veya aynı yemekler veriliyor ancak o yemeğe bir takım hastalar farklı tepki veriyorlar. Bunun üzerine yemekleri, yedikleri gıdaları incelemeye başlıyor. Bakıyor ki yenildiğinde kan gruplarında ağdalaşmalara sebebiyet veren gıdalar var. Bu gıdalarda bilhassa proteinlerde bulunan ve lektin denilen bir yağ çeşidi var ki bu yağ çeşidi kan grubumuza göre sağlığımızı olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor.”

    Sağlıklı bir beslenme için her şeyden önce bilinçli olmak gerektiğini akıldan çıkarmadan birey, kendisine faydalı olan besinleri tüketmesi gerekmektedir.

    Kan gruplarının her birinin kendine özel bir yapısı vardır. Bu özel yapıya uygun lektinler kanın akışkanlığını artırır, uygun olmayan lektinler ise kanın akışkanlığını yavaşlatır. Zararlı lektinler kan yoluyla taşınarak damar ve diğer organlara zarar verir bu da hastalıklara davetiye çıkarır.

    0 KAN GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ

    Avcı kan grubu olarak adlandırılır. Nedeni sindirim sistemlerinin en eski insanlara göre çalışmasıdır. Bu nedenle bu grubun başarısı yağsız, kimyasaldan arınmış et ve kümes hayvanlarıyla
    balık tüketmesine bağlıdır. Süt ürünleri ve tahıllar bu gruba önerilmez. Buğday glüteni, mısır, kurufasulye, mercimek gibi besinler kilo almaya yardımcı besinler olurken, deniz yosunu, deniz ürünleri ve
    iyotlu tuz (genelde tiroit hormonu bozuklukları yaşadıkları için), karaciğer kilo vermeye yardımcıdır.
    Pastırma/jambon dışında her türlü eti yağsız tüketebilirler. Deniz ürünleri ideal besinlerdir. Sütürünleri bu kan grubu için uzak durulması gereken besinlerdendir. Çok az miktarlarda tüketimi
    esas olmalıdır. Simit ve her türlü ekmek uzak durulması gereken yiyeceklerdir. Zeytinyağı ve ketentohumu yağı az miktarda tüketimi idealdir. Kepekli çavdarlı ekmekler daha uygundur. Mantar,patates, mısır, karnabahar, siyah zeytin gibi besinler uzak durulması gereken besinlerdendir.Yüksek asitliği olan armut, portakal, mandalina, kivi ve böğürtlen ve kavun yenmemesi gereken
    meyvelerdendir. Muz, mango, kiraz, erik ve incir faydalı meyveler grubuna girer. Her türlü sostanuzak durulmalıdır. İçecek olarak en uygunu maden suyu ve yeşil çaylardır. Bu kan grubunda B-Kvitamini, kalsiyum, iyot, manganez alımına dikkat edilmelidir. Bunların eksikliği belirgin rahatsızlıklarayol açar. Bu kan grubuna sahip insanların kişisel özelliklerine bakılırsa güç, direnç, özgüven, cesaret,sezgi, doğuştan iyimserlik gibi özellikler gösterir. Liderlik vasıfları ön plandadır.

    A GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ

    Çiftçi kan grubu olarak adlandırılırlar. Hassas bir sindirim sistemine sahiptirler. Bu nedenlevejetaryen beslenme düzeni faydalıdır. Oldukça hassas bir bünyeye sahip oldukları için tamamen saf
    ve doğal gıdalar tüketmeye çalışmalıdırlar. Et ve süt ürünleri hızla kilo aldırırken; soyalı yiyecekler,sebzeler kilo vermede yardımcı olacaktır. Eti tamamen menülerinden çıkarmalıdırlar. Çok azmiktarlarda deniz ürünleri tüketilebilir. Yine süt ürünleri de hayvansal olduğu için çok az miktarlarda fermente edilmiş olarak tüketilmelidir. Mukus üretimi az olan bu grupta buğdaylı besin tüketimioldukça az olmalıdır. Protein alımı, et ürünleri tüketiminin az olmasıyla çok aza indirgenen bu grup
    makarna ve tahıllarla protein alımını arttırmalıdır. Sebzeler A grubunun tüketimi için çok önemlidir.Lahana, biber, domates, patlıcan gibi her türlü sebze ve mantar dışındakiler tüketilebilir. Muz ,
    mandalina, kavun dışındaki meyveler tüketilmelidir. Kahve ve yeşil çay ideal içeceklerdendir. B-C-E vitaminleri kalsiyum, demir, çinko, selenyum, krom alımlarına özellikle dikkat edilmelidir. Bunların
    eksikliğinde görülen bozukluklar daha belirgindir. Kişisel özelliklerine bakılırsa dürüst, mazbut,yasalara saygılı, kontrollü insanlardır. Endişelerini çoğu zaman gizlerken hemen parlama özelliğine
    sahiptirler. Hitler’in bu kan grubundan olduğu bilinmektedir.

    B GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ

    Göçebe kan grubu olarak adlandırılırlar. Bağışıklık ve sindirim sistemleri güçlüdür, esnek birbeslenme düzenine sahiptirler. En çok kalp hastalıkları ve kansere yakalanan gruptur. Ancak birçok
    hastalığın etkisinden kurtulabilen ve kan grupları içerisinde en fazla ömür ortalamasına sahip olankan grubudur. Mısır, mercimek, buğday kilo almasına direkt etki ederken, yeşil sebze, et, karaciğer,
    süt ürünleri kan gruplarına inat kilo vermelerinde yardımcıdır. Kırmızı et tüketimi çok faydalıdır.Buna karşın beyaz et tüketiminden uzak durmalıdırlar. Süt ürünlerinin tadını çıkarabilen tek gruptur.
    Nedeni bu grubun şekerinin süt ürünlerinin şekeriyle benzer olmasıdır. Pirinç, yulaf ve kepekliürünler in tüketimi idealdir. Buğday, mısır ve çavdar ekmeği dışındaki ekmeklerin tüketimi önerilir.
    Enginar, domates, mısır dışındaki sebzeler tüketilmelidir. Avokado, hurma, nar, kavun dışındakimeyveler tüketilmelidir. Yeşil çay bu grup için en ideal içecektir. Magnezyum, B vit. Eksikliği en çok
    görülen eksiklikler olduğundan bu eksikliklere dikkat edilmelidir. Kişisel özelliklerine bakılırsa esnek,yaratıcı, hastalıklara dayanıklı, uyumlu ve çalışkandırlar. Bir diğer isim olarak denge kan grubu olarak adlandırılır.

    AB GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ

    Gizemli kan grubu olarak adlandırılır. Nitekim diğer kan gruplarının bileşkesi olarak ortayaçıkmasıyla birçok özelliği üzerinde taşır, belirgin sınıflandırması yoktur. Dünyada RH faktörükatılmadan en az bulunan kan grubudur. Kırmızı et, barbunya, mısır kilo almasına neden olurken,;
    tofu, deniz ürünleri, süt ürünleri, yeşil sebzeler kilo vermeye yardımcı yiyeceklerdir. Hindi eti dışındaet tüketimi istenmemektedir. Çok çeşitli deniz ürünleri tüketebilirler. Levrek, mezgit, alabalık gibibalıklardan uzak durmalıdır. Süt ürünleri tüketiminde B grubuyla benzer özellikler taşır. Yulaf, çavdar,esmer pirinç ekmeği tüketilmesi ideal; mısır unu, mısır gevreği, karabuğday ürünleri tüketimi uygun olmayan tahıl ve ekmek grubuna girmektedir. Biber, mısır, turşular, enginar dışındaki sebzelerin tüketimi idealdir. Muz, avokado, mango, ayva, nar dışındaki meyveler idealdir. Yeşil çay bu grupiçinde en uygun içecektir. C vitamini, çinko, selenyum eksikliği hastalıkları ön plandadır. Bunedenle bu vitamin minerallerin alımlarına dikkat edilmelidir. Kişisel özelliklerine bakıldığında maneviyatına düşkün, kin tutmayan, tüm durumlara adapte olabilen, titiz, uyumlu insanlardır olduğu bildirilmiştir.

    Uzm. Dyt. Zühal AYNACI BAYEL

  • Bu öneriler kışın kilo almayı önlüyor!

    Bu öneriler kışın kilo almayı önlüyor!

    Kış aylarında belki de farkında olmadan aldığımız kiloların sebebi, enerji dengesini sağlayamamak. Bu noktada hemen hepimizin aklına şu soru takılıyor: Peki metabolizma hızımızı nasıl artırabiliriz?

    Acıbadem International Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Güneş, metabolizmanızı hızlandırmanın püf noktalarını anlattı:

    1.Uyandıktan 1 saat sonra kahvaltı edin

    Hızlı bir metabolizma için düzenli beslenmek ilk kurallardan birini oluşturuyor. Uyandıktan sonra 1 saat içinde kahvaltı ederek metabolizma hızınızı yüzde 30 oranında artırabilirsiniz. Kahvaltıda yağlı gıdalardan ve şekerli besinlerden uzak durmanız gerektiğini unutmayın. Kahvaltınızın dengeli ve doyurucu olması için protein (yumurta, peynir, süt), kaliteli karbonhidrat (tam tahıllı ürünleri, yulaf) mevsim yeşillikleri ve mevsim meyveleri içermesi gerekiyor.

    2.Ara öğünleri asla atlamayın

    Metabolizma hızının azalmasının en büyük sebeplerinden biri de, düzensiz beslenme alışkanlığı. Özellikle ana öğünleri (kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği) düzenli olarak tüketmek, besinlerin vücutta yağ olarak depolanmasının önüne geçiyor. İki ana öğünün arasında 4-5 saat gibi zaman dilimi olmasına da özen gösterin.

    3.Günde 10 bardak su için 

    Havaların soğumasıyla birlikte unutmaya başladığınız su ihtiyacınızı yeniden hatırlayın. Vücudunuzun yüzde 70’ni oluşturan suyu günde 10 bardak içmeniz metabolizma hızınızı arttırarak, aldığınız enerjinin vücutta yağ olarak depolanmasını engelleyecektir.

    4.1 fincan tarçınlı, limonlu zencefil çayı

    Zencefil ve tarçın vücut sıcaklığını yükselterek metabolizma hızını arttırıyor. Bunların yanına bir de C vitamininden zengin olan limonu eklediğinizde hem metabolizmanızı hızlandırmış hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirmiş olacaksınız. 1 büyük bardak kaynamış suya 1 dilim taze zencefil, 1 tane çubuk tarçın, 2 dilim limon ilave edip,karışımı10 dakika kadar demlenmeye bırakarak çayınızı hazırlayabilirsiniz. Çayınızı tatlandırmak isterseniz 1 çay kaşığı kadar üzüm pekmezi ilave edebilirsiniz.

    5.Şekerli gıdalar ve hamur işlerine ambargo koyun 

    Yaşadığınız açlık krizlerinde belki de ilk aklınıza gelen şekerli gıdalar ve hamur işleri oluyor. Ancak unutmayın ki karbonhidrat içerikleri ve kalori yükleri yüksek olan bu besinlerin tamamına yakını vücudunuzda yağ olarak depolanıyor. Aralarda yaşadığınız açlıklarda bu besinler yerine mevsim meyvelerinden 1 porsiyon (1 orta boy elma veya portakal veya 1 tane kivi vb.) seçmeniz  kilo kontrolünü sağlamanızı daha çok kolaylaştırır.

    6.Yeşil yapraklı sebzeler sofraya

    Değişen hava koşullarına uyum sağlamak için vücut direncinizi arttırmanız gerekiyor. C vitamini vücut direncinizin artmasında ve güçlü bir bağışıklık sistemiyle vücut ısınızın korunmasında en önemli vitaminlerden biri. Bunun için de C vitamininden zengin olan, ıspanak,pazı, brokoli ve karnabahar gibi yeşil yapraklı sebze yemeklerini hafta da en az 3-4 kere tüketmelisiniz. Yeşil yapraklı sebzelerin yanında C vitamininden zengin olan turunçgillerin tüketimi de bağışıklık sistemini destekliyor. Her gün 1 adet portakal veya greyfurt yemek de vücut direncinizi arttırmanın bir diğer yolunu oluşturuyor.

    7.Badem yemekten korkmayın

    Riboflavin, magnezyum, bakır ve yağ asidinden zengin olan bademin sindirilmesi için vücudun daha fazla enerji harcaması gerekiyor. Bunun sonucunda metabolizma hızınız artıyor. Badem ayrıca midede kalış süresi de uzun olması nedeniyle kendinizi daha uzun süre tok hissetmenizi sağlıyor. Tüm bu özelliklerini düşündüğümüzde günlük 8-10 tane kadar çiğ badem metabolizma hızlandırıcı ve tok tutucu bir ara öğün olacaktır.

    8.Günde 1 fincan yeşilçay

    Yeşil çayın içerisinde bulunan kafein ve ‘epiogallocatechin-3-gallat’ adındaki bileşen sinir sistemi ile beyni etkileyerek kalp atış hızını ve metabolizmayı hızlandırıyor. İçerisindeki polinefol bileşenleri de iştahın baskılanmasına yardımcı oluyor. Bir kupa kaynamış suyu ocaktan aldıktan sonra içine 1 çay kaşığı kadar yeşil çay ilave edip 3-4 dakika kadar demleyin, ardından süzün. Sonrasında çayınızı isterseniz soğuk isterseniz sıcak olarak içebilirsiniz.

    9.Tadına bakmadan tuz ilave etmeyin

    Tuzda bulunan sodyumun fazla alımı vücudunuzun su tutmasına, bunun sonucunda da ödem yapmasına neden oluyor. Sonuç; kendinizi, özellikle sabahları uyandığınızda şişkin ve kilolu hissetmek. Günlük tuz tüketiminizi 5 gram ( 1 çay kaşığı) ile sınırlandırmaya özen gösterin.

    10.Fiziksel aktivitelerinize devam 

    Havaların soğuması spora ara vermeniz için bir neden olmasın. Eğer herhangi bir spor dalıyla ilgilenmiyorsanız günlük 30-40 dakikalık yürüyüşler yaparak harcadığınız enerjiyi arttırabilirsiniz. Böylelikle yavaşlayan metabolizma hızınızın da dengesini sağlamış olursunuz.

  • Mandalina zayıflatıyor

    Mandalina zayıflatıyor

    Kış mevsiminin sevilen meyvelerinden mandalinada yok yok! .

    Takvim’de yer alan habere göre uzman diyetisyen Pınar Kural Enç, vitamin ve mineral deposu mandalinanın yararlarını şöyle anlattı: “1 su bardağı mandalina diliminde günlük önerilen C vitamini tüketiminin yarısından daha fazlası vardır. C vitamini ile akciğer, meme, kolon, yemek borusu ve mide kanseri gibi bazı kanser türlerinin oluşumunu önler. İçerdiği A vitamini göz sağlığı, sağlıklı kemikler ve hücre büyümesi için gereklidir. Mandalinada bulunan A vitamini üreme sağlığı ve hücreler arası iletişimde önemlidir. B vitamini zengini mandalina vücutta DNA ve RNA inşa ederek yeni hücrelerin oluşumu ve sağlıklı devamlılığını destekler. Çözünür lif pektin içeriği ile daha uzun süre tokluk sağlar. Metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeyi kolaylaştırır…”

  • Diyette doğru sanılan yanlışlar

    Diyette doğru sanılan yanlışlar

    Çevremizdeki herkesin diyet yaptığı ve herkesin diyetisyen olduğu bu günlerde doğru yaptığınızı düşündüğünüz ama aslında çok yanlış olan buna rağmen çok yaygın yapılan uygulamalar vardır. Bunlara karşı bilinç sağlayıp doğru olanın peşinden gittiğinizde ise sağlıklı bir hayatın kapıları size ardına kadar açılır. Peki nedir bu hatalar?

    Ekmek Fobisi:

    Herkesin suçlu ilan ettiği ekmek diyette ilk vazgeçilen şey oluyor. Çünkü gerek medyada gerek çevremizde çok zararlı olduğu empoze ediliyor.Halbuki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) diyor ki; günlük beslenmemizin %50- 55’i karbonhidrattan oluşmalıdır. Çünkü karbonhidrat birinci enerji kaynağımızdır. Tek yapmanız gereken ekmek tercihinizi sağlıklı olanla değiştirmek ve ideal kilonuza uygun porsiyonunuz kadar tüketmektir.

    Ekmek;

    -İçeriğindeki bol posa ile bağırsaklarınıza dosttur

    -B12 hariç bütün B vitaminlerini içerir bu da metabolizmamızda büyük rol oynar

    -Sindirim sistemimizi korur ,

    -Vücudumuzun ihtiyacı olan enerjiyi en sağlıklı yoldan karşılar.

    Öğün Azaltma:

    Günde 1-2 öğün tükettiği halde neden hala kilo problemi olduğunu sorgulayan binlerce insan bulabiliriz.Bunu iki şekilde açıklayabiliriz:

    1- Vücudun metabolik aktivitelerini devam ettirebilmek için günlük belirli bir enerji, karbonhidrat, protein, vitamin, mineral, su ihtiyacı vardır. Eğer siz kendinizi aç bırakır ve bunu karşılamazsanız metabolizma size uyum sağlamak için kendini yavaşlatacaktır. Metabolizma yavaşlaması sonucu da kişi “su içsem yarıyor” vücuduna sahip olacaktır. Bunun yanı sıra uzun süre aç kalan vücut ilk tüketilen besini bu gibi kıtlık durumlarında kullanabilmek için yağ olarak depolayacaktır.

    2- Yine uzun süreli açlıklarda beynimiz bize ilk olarak tatlı tüketmemiz için sinyaller gönderecektir çünkü kanda şeker giderek düşüyordur. Eğer buna yenilmezsek bu sefer de daha yağlı, tuzlu besinler tüketmemiz için sinyaller gönderecektir. Ve yemek yemeye karar verdiğinizde porsiyon kontrolü imkansız bir hal alacaktır.

    Hareketsiz Yaşam:

    Gün içerisinde kendinizi çok yoruluyor hissediyor olabilirsiniz. Fakat bunu spordan saymak hatadır. Bir süre sonra günlük rutinimiz olarak kabul edilen bu koşturmacalarınızın yanı sıra düzenli spor yapmanız gerekmektedir. Evet sağlıklı yaşamın ilk adımı birkaç durak önce inip yürümek, asansör yerine merdiven kullanmaktır ama daha iyisi için bir sonraki aşamaya geçmeniz gerekir.

    Kalp sağlığınız için her gün en az yarım saat yürüyebilirsiniz veya çok seveceğiniz bir spor dalına ciddi anlamda vakit ayırabilirsiniz. Dans edebilir, yüzebilir ip atlayabilirsiniz. Siz yeter ki isteyin seçenekler önünüzde sağlıklı olmak elinizde…

    Meyve Tüketme Korkusu Ve Protein Ağırlıklı Diyetler:

    Meyvenin içerisinde bulunan fruktozdan dolayı kilo aldırdığı sıkça konuşuluyor. Ama unutmayın ki günlük 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmemiz gerekmektedir. (WHO) Çünkü vitamin, mineral ihtiyaçlarımızı karşılamazsak çeşitli hastalıklarla karşı yarşıya kalabiliriz. Önemli olan meyve ve sebzeyi nasıl tükettiğiniz. Gün içerisinde ara öğünlerde meyve tüketir, sebze yemeklerini az yağlı ve mevsiminde tüketirsek en doğru beslenme şeklini benimsemiş oluruz.

    Su Tüketmek Yerine Çay Tüketmek:

    Kişinin yaşı, cinsiyeti, metabolik durumu, sağlık durumuna göre değişmekle birlikte günlük 2- 2,5 lt su tüketmeniz gerekmektedir. Suyun yerini ne çay ne de meyve suyu doldurur. Aksine siyah çay idrar söktürücü özelliğinden dolayı vücudumuzdan fazlaca su atılmasına sebep olur. Bu sebeple lütfen günlük su ihtiyacınızı SADECE SU ile karşılayınız. Siyah çay yerine ise bitki çaylarını tercih ediniz.

    Unutmayın sağlıklı beslenmek ile ilgili uzman olmayan herkes konuşabilir ama doğru bilgiyi beslenme uzmanlarından alırsınız. Zayıflamak için mucize bir formül yoktur diyet+spor ve diyetin içerisinde bulunan zayıflamaya yardıcı besinler vardır.

    Sağlıkla Kalın…

    Dyt. Simge Sevinçer