Siz de her pazartesi diyete başlamaya karar verip, ertesi gün vazgeçenlerden misiniz? Herkes zayıflama maceralarında ümitsizliğe kapılıp, diyeti bırakmak için çeşitli bahaneler arar ama artık bahanelere son…
Diyete karar vermek ve bunu sürdürmek birçok insan için hem sıkıcı, hem de zor bir süreç. Özellikle arkadaşlarla çıkılan yemekler, birbiri ardına gelen davetler, lezzetli yiyecekler diyete başladığımızda bizlerin en büyük düşmanı oluyor. Kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız bu durumu inandırıcı kılmak için “Az yesem bile kilo alıyorum”” , “Su içsem yarıyor”” gibi bahaneler uyduruyoruz. Oysa bunların hiçbiri doğru değil, çünkü kararlı ve inançlı olunduğunda kilo veremememiz için hiçbir sebep yok… İşte bahaneler ve yanıtları…
“Çok az yiyorum, yine de kilo veremiyorum!”
Çok az yediğiniz halde kilo veremediğinizi düşünüyorsunuz. Peki şimdiye kadar hiç yediğiniz yiyeceklerin listesini tuttunuz mu? Bir gün boyunca yediklerinizin listesini tutsanız, düşündüğünüzden çok daha fazla yediğinizi göreceksiniz. Belki de çok fazla abur cubur yiyorsunuz ve bunları normal yiyeceklerden saymadığınız için az yediğinizi düşünüyorsunuz. Unutmayın, kalorisi düşük yiyeceklerle beslenir ve hareketli bir yaşam sürerseniz, istediğiniz ölçülere kolaylıkla kavuşmanız mümkün.
“Sevdiğim yiyeceklerden vazgeçmek istemiyorum!” Diyet yaparken sevdiğiniz yiyeceklerden vazgeçmenize gerek yok. Çikolata, patates cipsi ve dondurmadan vazgeçemem diyorsanız, bu yiyeceklerden az miktarda ve çok sık olmamak kaydıyla yiyebilirsiniz. Tabii bir an için kendinizi kaybedip, diyetten hemen vazgeçmeniz riskini de göz önünde bulundurmanız gerektiğini de unutmayın.
“Daha önce pek çok kez denedim ama başarılı olamadım!”
Diyet yapmayı daha önce denemiş ve başarısızlığa uğramış olabilirsiniz. Fakat sakın vazgeçmeyin. Geçmiş deneyimlerinizden de ders alarak hatanızı fark etmeye çalışın. Örneğin; diyetiniz sırasında çok katı kurallar mı koydunuz? Kısa zamanda çok fazla kilo kaybetmek mi istediniz? Bir başkası istediği için mi diyete başladınız? Bütün bu soruların cevaplarını bulmaya çalışın. Bu kez daha önce yaptığınız hataları yapmayın. Daha gerçekçi olun, ne kadar sürede kaç kilo verebileceğinizi iyi hesaplayın. Ve mükemmel olmasanız da en azından elinizden geleni yapabileceğinizi düşünün.
Diyet yiyecekleri çok pahalı
Bunların yerine kolaylıkla satın alabileceğiniz ve en az diğerleri kadar etkili olan sebze, meyve, pirinç, yoğurt ve beyaz eti deneyebilirsiniz. Böylece kendi diyet yemeklerinizi kendiniz yapabilirsiniz. Sonuçta hem paranız cebinizde kalır, hem de diyetiniz yarım kalmamış olur.
Sigarayı yeni bıraktım, bir de diyet yapamam
İster inanın, ister inanmayın sigarayı bırakma dönemleri yeme alışkanlıklarını değiştirmek için en uygun zaman. Bunu başarabilmeniz için olumlu düşünmeniz, kendinizi meşgul etmeniz ve planlı olmanız yeterli olacak. Acıktığınızı hissettiğinizde hemen bir elma ya da başka bir meyve yiyin. Bir yandan sigarayı bırakırken diğer yandan yeme alışkanlıklarınızı da değiştirebilir ve bu olumsuz dönemi kendiniz için olumlu bir hale çevirebilirsiniz.
Kilolarım ailemden geliyor, şişmanlık bizim genlerimizde var.
Şişmanlık bir yönüyle genlere bağlı olabilir. Ama bu durum sizin hiç kilo veremeyeceğinizi göstermez. Ailenizde kalıtsal olarak gelişen bir şişmanlık söz konusuysa bile, siz sağlıklı bir diyet programıyla ve düzenli egzersizlerle kilo verebilirsiniz. Sizin şanssızlığınız büyük olasılıkla bünyenizin küçük yaşınızdan beri size verilen geniş porsiyonlar, kızartmalar ve çikolatalara alışık olması. Ama doğru bir diyet programıyla bütün bunların üstesinden gelmeniz mümkün…
“Meyve ve sebzeden nefret ediyorum ve diyet yapmak için bunları yiyemem”
Sadece belirli bir meyve ya da sebze seçmek zorunda da değilsiniz , diyet yaparken yiyebileceğiniz bir sürü meyve çeşidi var. Ayrıca her zaman taze meyve ve sebze yemenize de gerek yok. Bu besinleri, kimi zaman dondurulmuş, kurutulmuş olarak da yiyebilir ya da sularını içebilirsiniz. Meyveli yoğurtlar, meyve salataları da diyetiniz boyunca sizi bekliyor.
Diyetten korkmayın . zayıflarken de mutlu ve iyi hissedebilirsiniz…
Hayatımızda yeni olan her şey heyecan vericidir. Diyetin de ilk haftasında motivasyon en yüksek düzeydedir. İlk hafta herhangi bir metabolik sorun yok ise yeni beslenme düzenine vücut hızla cevap verir. İlk hafta diyette kilo kaybı 2- 4 kg ya kadar varabilir. Bu da cinsiyet ve fiziksel aktivite desteğine göre değişir. Bireylere ileriki haftalarda yaşayabileceği güçlükler anlatılmaz ise bireyin motivasyonu gittikçe azalır kendini başarısız hisseder ve diyet yarım kalır. İlk haftaki kilo verme hızı aynı şekilde aylarca devam etmez. Düşük kalorili diyetler ve detoks diyetleriyle hızla kaybedilen kilolar vücuda 1.5 – 2 kat fazlasıyla geri döner. Bu nedenle sağlıklı bir diyet karbonhidrat –protein ve yağ dengesi dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Bu dengeli diyette kişilerin ihtiyaç duyduğu mutluluk ve enerji hormonlar yerinde salgılanır ve bu nedenle kişiler yoksunluk hissinden arınırlar.
DİYET YAPARKEN METABOLİZMA NE ZAMAN YAVAŞLAR?
Diyet kelimesi toplumda sadece kısıtlamak olarak algılandığı için ben de bu kelimeyi danışanlarıma kullanırken irrite oluyorum ve telaffuz etmemeye özen gösteriyorum. Kimse bir sabah güne aniden hasta olarak uyanmadı veya kimse sabah zayıfken akşam obez olmadı. Tüm bunlar zamanla gerçekleşti. Kilo vermek de eğer sağlıklı olan yöntemi tercih ediyorsanız bir günde veya 1 haftada olmaz – olmamalı. Düşük kalorili diyet yaparsanız kesinlikle metabolizmanız yavaşlar. Düşünün aldığınız maaşın altında bir maaşa çalışsanız birikim yapmaya çalışırdınız bir sonraki ayı garantilemek adına. Vücudunuz da aynen bu mantıkla çalışır. bir yerden hızla uzaklaştırılan yağa tepki olarak başka bir yere yaklaşık 2 kat fazla yağ depolar. Orantısız bir vücut ile karşı karşıya kalırsınız. Biz sizler için son nokta olmamalıyız. Sağlığınız için doğru beslenmeyi öğrenmek amaç, fit ve güzel bir görünüme kavuşmak emeğinizin promosyonu olmalıdır.
YENİDEN KİLO ALMAK NASIL ÖNLENİR?
Sağlıklı beslenme programına başlarken kendinizi yalnızca kilo vermeye adapte ederseniz, istenilen sağlıklı kiloya ulaşıldıktan sonra yeniden eski beslenme alışkanlıklarınıza geri dönersiniz. “ben beslenmeyi öğrenmek istiyorum” derseniz, kilo koruma programına da kendinizi hazırladınız demektir. Kilo koruma programı ile öğünleri dengelediğiniz sürece sizin kaçamak olarak tanımladığınız farklı öğünlerde bile kilo almamanızı ve yağ yakmanızı sağlayabilirsiniz.
Yaz kapıdan baktırır fazla yağları yaktırır… Spor ve diyetle yağlardan kurtulamazsınız… Yaz gelmeden kilolardan kurtulun…
Yaz ayları yaklaştıkça kışın alınan kilolardan kurtulma telaşı da beraberinde geliyor. Kimimiz vücudunun genelindeki kimimiz de bölgesel kilolardan şikayetçi. Bölgesel zayıflamayı arzu eden ancak, seçeneklerin çokluğu sebebiyle kafası karışanlara uzmanlardan yardım almasını öneriyoruz.
Bölgesel zayıflama kilo azaltma yöntemi değildir.
BÖLGESEL ZAYIFLAMA NEDİR?
En başta söylenmesi gereken temelde bir kilo azaltma yöntemi olmadığıdır. Vücudun belli bölgelerinde birikmiş olan yağların azaltılması amacıyla kullanılan yöntemlere verilen genel isimdir.
Her bireyin farklı bir vücut yapısı vardır. Genetik, içsel ve dışsal sebepler de yıllar içinde bu yapının üzerine eklendiğinde pek çoğumuzda yağlanma başlar ve bu yağlanma da vücutta homojen dağılmaz, belli başlı alanlarda daha çok depolanır. Bu biriken yağ dokuları da spor ve diyetle maalesef arzu edildiği kadar azaltılamazlar.
BÖLGESEL ZAYIFLAMA NEDİR?
BÖLGEDEN UZAKLAŞTIRMA…
Bölgesel zayıflama yöntemlerinin tümü aslında o bölgedeki yağ hücrelerinin büzüştürülerek, parçalanarak veya eritilerek o bölgeden uzaklaştırılması esasına dayanır. Bu işlemlerden herhangi biri uygulandıktan sonra da diyet ve spor yapılması, parçalanmış yağ hücrelerinin o bölgelerden atılmasını kolaylaştırdıkları için hastalara mutlaka önerilmelidir. Bu tavsiyeye uyan hastalarda tedavi başarısı çok artar.
İdeal olanı, bölgesel yağlanma problemi olan hastanın diyet ve spor ile vücudunu şekillendirmesi, kalan yağlanmaların da uzman doktorunun önerisiyle doğru metod seçilerek o bölgeye uygulanmasıdır.
Bölgesel zayıflama metodları son yıllarda giderek artmaktadır. Temelde 2 ayrı grupta toplanırlar:
Girişimsel (cerrahi) metodlar; liposuction, lazer lipoliz, mezoterapi gibi metodlardır. Girişimsel (cerrahi) olmayan metodlar ise; pressoterapi, lenf drenaj masajı, ozon sauna, infrared, kavitasyon, cryolipoliz gibi metodlardır.
SOĞUK LİPOLİZ NEDİR?
Bahsettiğimiz girişimsel olmayan metodların içinde yer alan en yeni, FDA (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı metodlardan biridir.
Nasıl çalışır?
Özel başlıkları uygulama alanına yerleştirilir. Başlık, vakum yaparak deri ve deri altı dokusunu kendine doğru çekerek o bölgedeki kan dolaşımını bir miktar azaltır ve yağ dokuları hareketsiz hale getirilir. Özel bir teknoloji sayesinde o dokuları kontrollü bir şekilde belli bir zaman diliminde yaklaşık + 2 ila – 8 C arasında soğutur. Aynı zamanda diğer dokuları korumak ve onlara hasar vermemek için onları da kısmen izole ederek çalışır.
Deri altı dokusu, subkutan doku dediğimiz alanda bulunan yağ hücreleri (adipositler) soğuğa karşı çok hassastırlar, çevrelerinde bulunan damarlar, sinirler ve diğer dokular bu yağ hücrelerine oranla soğuğa karşı çok daha az duyarlıdırlar. Bu sebeple çevre doku sağlam bırakılarak sadece yağ hücrelerinin etkilenmesi sağlanır.
Yağ hücreleri nasıl yok edilir?
Asıl etkisi soğuk ile yağ hücrelerinin donmasını, kristalize olmasını sağlayarak o hücrelerin ölmesi ve yavaş yavaş vücuttan lenf ve kan yoluyla atılması esasına dayanır.
Kaç seans uygulanmalıdır?
Tek seanslık bir uygulamadır. Ancak aşırı yağ dokusuna sahip olanlarda aralarında 2 ay kadar bir süre bırakılmak üzere 3 seansa kadar uygulama yapılabilir.
Sonuçları nelerdir?
İşlem yapılan alanda işlemden yaklaşık 3 hafta kadar sonra ilk etkiler görülmeye başlar ve yaklaşık 4. ayın sonuna dek devam eder. 4. ayın sonunda artık vücut son halini almıştır. Ortalama daralma, işlem yapılan alan ve yağ dokusunun kalınlığına göre değişmekle birlikte 2 ila 15 cm. arasında olacaktır.
Uygulama süresi nedir?
Bölgelere göre farklılıklar göstermekle birlikte ortalama 30-100 dakika arasındadır.
Kimlere uygulanabilir?
Vücutta aşırı veya yaygın yağlanması olanlar ve obez kişiler uygun değildir. Bunun dışında kalan herkese, kadın erkek farkı olmadan işlem yapılabilir.
İşlemde ve sonrasında ne hissedilir?
İşlem esnasında hasta ağrı, acı hissetmez. Kullanılan özel jeller ve örtüler sayesinde sadece hafif soğukluk, serinlik hissedebilir. Bu sebeple de işlemdeyken TV izleyebilir, kitap okuyabilir, bilgisayar ile çalışabilir.
İşlem bittikten sonra o bölgede hafif kızarıklık ve uyuşukluk oluşabilir. Dakikalar veya saatler içinde geçecektir. Az sayıda hastada morluk oluşabilir, ancak o da hiçbir iz bırakmadan yaklaşık 1 hafta içinde düzelecektir.
En keyifli yanı da işlemden çıkar çıkmaz hastalar günlük hayatlarına hemen dönebilirler.
Etkiler ne kadar süre ile kalıcı?
Kişiler tekrar kilo almadığı, yaşam alışkanlıklarını sağlıklı yönde değiştirdikleri sürece formlarını korurlar.
KAVİTASYON NEDİR?
Kavitasyon, ultrason benzeri bir ses dalgasının bir el başlığı ile cilt üzerinden uygulanması yağ dokusuna ulaşması ve yağ dokusundaki hücrelerde ani ve yüksek basınç değişiklikleri oluşturarak yağ hücrelerini parçalama prensibine dayalı cerrahi olmayan bir başka bölgesel zayıflama yöntemidir.
Hangi amaçla kullanılıyor?
Bölgesel zayıflama amacıyla kullanılmasının yanında çoğumuzun selülit olarak tariflediği derideki kozmetik problemin de azaltılmasında oldukça etkili sonuçlar verir. Aynı zamanda cilt sıkılaşmasında da etkisi olduğundan bu amaçla da kullanılmaktadır.
Başarı Sonuçları nelerdir?
Uygulanan bölgeye ve hastanın vücut yağlanma oranına göre değişmekle birlikte yaklaşık 2-8 cm arasında daralma ve selülit görünümünde dikkate değer ölçüde düzleşme sağlanabilmektedir.
Kaç seans uygulanmalıdır?
Ortalama bölge başına 6-10 seans uygulama yapılmaktadır. Genelde haftada 2 seans ile başlanıp, haftada 1 seans ile sürdürülür.
İşlemde ne hissediliyor? Ağrı hissedilir mi?
Ağrı ve acı yoktur. Sadece hastalar kulaklarında hafif bir çınlama sesi duyarlar. Rahatsız edici bir işlem değildir.
RADYOFREKANS NEDİR?
Radyofrekans, bir başka cerrahi olmayan bölgesel zayıflama metodudur. Ancak sadece bölgesel zayıflama değil aynı zamanda kırışıklık tedavisi ve selülit tedavisinde de bu işlemden yararlanırız.
Nasıl çalışır?
Deri ve deri altındaki su içeren dokulardaki su molekülleri ve iyonları harekete geçirerek belli bir ısı derecesine kadar kontrollü bir şekilde ısıtılır.. Hedeflenen, ısının 40-43 C arasına ulaştırılmasıdır. Bu hesaplanmış ısı derecesi kişinin diğer dokularına zarar vermeden hedeflenen alanların istenen yönde etkilenmesi sağlanır.
Hedeflenen nedir?
Yağ hücrelerinin su düzeyi çevre dokulara göre yüksektir. İşte bu şekilde yağ hücreleri ısıtılarak eritilebilir. Bu uygulamanın sonunda da yine eriyen yağ hücreleri lenf ve kan yoluyla atılır.
Ayrıca kolajen doku dediğimiz deri altında bulunan cildimizin sıkı durmasını sağlayan ve ağ gibi saran dokunun da radyofrekans ile ısınarak hasarlanmasını sağlayabiliriz. Ve bu hasarı fark eden vücudumuz da bağ dokusunda bulunan fibroblast denen hücrelerin aktivasyonunu arttırarak bu dokunun yenisini üretmeye başlar. Bu yeni doku eskisinden çok daha gergin ve sıkı bir doku olacaktır. Bu sayede kırışıklıklarda ciddi bir azalma sağlanacaktır.
Isının fazla olması nasıl önleniyor?
Tedavi süresince özel infrared termometreler ile deri ısısı ölçülür, böylece istenmeyen ısılara ulaşılmasına engel olunur.
Zayıflama ve kırışıklıkta aynı işlem mi yapılıyor?
Hayır farklı başlıklar kullanılır. İki ayrı başlığı vardır. Biri bipolar başlık; ki bu yaklaşık 5-6 mm kadar inebilen ve daha az derine ulaşan başlık yüz bölgesindeki kırışıklıklarda kullanılır. İkincisi monopolar başlık; ki bu da daha derin yaklaşık 20-22 mm derinliğe ulaşabildiğinden genellikle gövdede kullanılır.
Seans süreleri, sayıları ve tedavi aralıkları nedir?
Yüz bölgesi uygulaması yaklaşık 20 dk, gövde uygulamaları da genelde 40-60 dk karar sürer.
Ortalama 10 seans uygulanır ve haftada 2 seans uygulama yapılır
Ağrı hissedilir mi?
Kontrollü ısınma sağlandığı için hasta sadece hafif ısı hisseder. Ağrı ya da acı duymaz.
Herkese uygulanabilir mi?
Hayır. Parkinson, MS, epilepsi, kanser öyküsü olan hastalar, hamilelik, emzirme, kalp pili olan hastalar ve büyük metal protezi olan hastalarda uygulanamaz.
Ten renginin hiçbir önemi yoktur, renk duyarlı bir cihaz değildir. Yazın bronz tene bile uygulanabilir.
İşlem sonrasında neler yaşanabilir?
Hastalar hafif bir kızarıklık ve hafif bir yanma hissi ile çıkarlar. Dakikalar içerisinde geriler ve günlük hayatlarına devam edebilirler
PRESSOTERAPİ NEDİR?
Pressoterapi, dolaşım sistemini harekete geçiren, vücutta biriken fazla sıvı, yağ ve toksinlerin atılmasını kolaylaştıran, selülit tedavisi, bölgesel zayıflama ve vücut sıkılaştırma uygulamalarının etkinliğini arttıran çok fonksiyonlu bir drenaj sistemidir.
Ne işe yarar?
– Lenf yollarına yapmış olduğu basınç ile sirkülasyonu arttırarak metabolik atıkların elimine edilmesini kolaylaştırır.
– Vücudun oksijen miktarını artırarak, dolaşım sistemini geliştirir ve ekstremitelerdeki gerginliği ortadan kaldırır.
– Lenfatik ve venöz dolaşımı hızlandırarak hücre yenilenmesini kolaylaştırır.
– Vücut sarkmalarının toparlanmasında, kilo, varis ve ödem problemlerinde, sellülit ve bölgesel incelme tedavilerinde oldukça etkilidir.
Ağrılı bir işlem midir?
Seans sürecinde herhangi bir ağrı-acı hissi oluşturmaksızın tam aksine rahatlatıcı ve keyifli bir uygulamadır.
Kimlere uygulanabilir?
Herhangi bir cinsiyet ve yaş farkı olmaksızın tüm erişkinlere uygulanabilir.
YAPILMASI GEREKENLER…
– Hangi bölgesel zayıflama metodunun hastaya uygun olduğu konusunda uzman doktor tarafından detaylı bir dermatolojik muayene yapılarak karar verilmelidir.
– Birden fazla metodun bir arada kullanıldığı durumda tedavi başarısı daha da artacaktır.
– Hastalara işlemden 1 hafta önceden başlamak üzere yağdan fakir diyet yapmaları, en az 2-2.5 lt kadar günlük su tüketmeleri ve mümkünse sporla desteklemeleri önerilir.
– Her tür bölgesel zayıflama işlemi sonrasında hasarlanmış yağ hücrelerinin atılımını kolaylaştırmak için pressoterapi veya elle masaj gibi lenf drenaj yöntemlerinden biri mutlaka uygulanmalıdır.
– Hastanın vücut kitle indeksine göre kilo fazlası varsa diyetisyen yardımı ile kilolarının azaltılması ve sonrasında bölgesel zayıflama işlemlerinin yapılması tedavi başarısını elbette arttıracaktır.
Sağlıklı bir metabolizmaya sahip olmak için ihtiyacınız olan süre ne kadar? Nereden başlayabilirsiniz, ne kadar kaçamak yapabilirsiniz?
Akşam’dan Seren Aksüs’ün yazısı…
İLK 72 SAAT ÇOK ÖNEMLİ
Diyette ilk 3 gün çok önemlidir. Bu süreçte kaçamak yapmayın. Vücudunuzun ne yaptığınızı anlamasının ilk aşamasıdır. Bu süre metabolizmanızın gerçekten diyet yapıp yapmadığınıza ikna olma aşamasıdır. Harfi harfine diyet reçetenize uymanız sizi başarıya götürür.
SU İÇEREK BAŞLAYIN
Su içerek başlayabilirsiniz. Günlük olarak içtiğiniz su miktarınızı artırmak en çabuk sizi toparlayacak yöntemdir. İçilen her 0.5 litresi size ortalama 10-20 kalori harcatır. Günlük en az 2-3 litre su içmenizi öneririm.
HER ÖĞÜNE SALATA
Lif alımı sizi doyurur. Midenizi oyalar. Aşırı besin alımınızı engeller. Bu yüzden her öğün mutlaka salata almalısınız. Porsiyonu çok büyük olmasa da sabah, öğle, akşam yemeklerinizde hatta uygun olursa ikindi de tüketebilirsiniz. Her defasında farklı bir çeşit olursa sıkılmadan daha uzun süre devam edebilirsiniz. Bir öğünde yeşil salata, bir öğünde kaşık salatası, bir öğünde söğüş salata yapabilirsiniz.
SEBZE YEMEĞİ
Günde 1-2 kez sebze yemeği sağlıklı bir seçenektir. Her defasında 3-4 kaşık veya 1 kerede 7-8 kaşık yiyebilirsiniz. Izgara, fırın, buharda, haşlanmış, közlenmiş veya sulu yemek şeklinde yapabilirsiniz. Ayrıca salata veya yoğurtlu meze şeklinde de hazırlayabilirsiniz. Kızartma ya da kavurma şeklinde yapacaksanız sık yememeniz önemlidir.
ARA ÖĞÜN
Uyku saatlerinize göre günü 4-5 parçaya bölecek şekilde öğün düzeninizi ayarlayabilirsiniz. Örneğin 8-10 saat uyuyorsanız, kalan 14-16 saati 4-5 öğüne bölebilirsiniz. 3 ana öğün, 2 ara öğün şeklinde bir düzen kurabilirsiniz. Taze veya kuru meyve, yoğurt, süt gibi besinleri ara öğünleri tercih edebilirsiniz.
PORSİYON KONTROLÜ
Yediklerinizin içeriği kadar porsiyonu da çok önemlidir. Sağlıklı seçeneklerin porsiyonlarını büyütmeli, abur cubur porsiyonları azaltmalısınız. Kalorisi yüksek besinleri ara sıra yeseniz bile, az porsiyonda yemeniz diyete devam etmenizi sağlar.
NEDEN 100 GÜN?
Kendinize hedef koyarken kademe kademe ilerleyebileceğiniz hedefleri seçmelisiniz. Hafta 0,5-1 kg doğru hedef olacaktır. 3 ay yani 100 gün sonunda yüzde 5- yüzde 10 kilo kaybetmeniz makul bir beklentidir. Diyelim 100 kiloysanız, 100 gün sonunda 10 kilo vererek 90 kiloya ulaşmanız çok iyi bir başarıdır.
ARA SIRA KAÇAMAK
Haftada 1, ayda 2-3, 100 günde 8-10 kez kaçamak yaparak, sevdiğiniz tatlı veya hamur işinden ya da özlem duyduğunuz herhangi bir yemeği yiyebilirsiniz.
‘Şekersiz’ ibaresiyle satılan yapay tatlandırıcılı meşrubatların kilo sorununu çözmek bir yana daha da büyüttüğü öne sürüldü. Bu sonucun altında yatan neden ise insan beyninin yiyeceklere karşı verdiği tepkide saklı.
Diyet ürünler melek mi şeytan mı?
30 yıldır süregelen tartışmayı alevlendiren son açıklama Londra merkezli Imperial College Kamu Sağlığı Fakültesi’nden Prof. Christopher Millett’ten geldi.
Prof. Millett ‘diyet’ ibaresiyle ambalajlanan gıdalarını bir pazarlama taktiği olduğunu öne sürerek “Dünyadaki obezite sorununu büyütüyorlar” dedi.
Bu alanda yapılan çok sayıda araştırma Prof. Millett’i doğrular nitelikte. Çünkü her ne kadar kalorisiz ve şekersiz olsalar da, yapay tatlandırıcılı ürünler de beyinde şekerin etkilediği bölgeyi etkiliyor. Bu durum insanda açlık hissini tetikliyor ve sonrasında kalori alımı başka gıdalarla devam ediyor.
Elbette bu görüşe karşı çıkanlar da var. İngiliz Meşrubat Birliği yapay tatlandırıcılı içereceklerin hedef alınmasının yanlış olduğunu savunarak, söz konusu ürünlerin tüketicilerin düşük kalorili beslenme düzenine yardımcı olduğunu öne sürdü. Birlik başkanı Gavin Partington, kilo koruma yöntemi olarak kullanılan bu meşrubatların delilsiz olarak düşmanlaştırılmasının doğru olmadığını belirtti.
İngiliz devletinin obezite konusundaki danışmanlarından Prof. Susan Jebb ise sağlıklı bir yaşam için en doğru içeceğin su olduğunu, ancak tüketici alışkanlıklarına bağlı olarak ‘diyet’ olarak ambalajlanan suni şekerli meşrubatların şekerli olanlar yerine tüketilmesinin en azından doğru yöne bir adım atmak olduğunu savundu.
Duygusal Açlığımız
Uzun zamandır kilolarınızdan şikayetçisiniz… Diyet yapmaya karar veriyorsunuz, tüm gün çok az yemeye hazırsınız… Fakat akşamları yemeklere hayır demiyorsunuz, hatta gece kalktığınızda bile kendinizi mutfakta buluyorsunuz…Yalnız değilsiniz, siz de gece yeme sendromunu yaşıyor olabilirsiniz..
Gece yeme sendromu, yeme davranış bozukluklarından biri olarak en sık rastlananlardan biridir. En belirgin özelliği haftada en az 3 gece, en az 1 kez uyanarak bir şeyler atıştırmaktır. Bu durumu açıklayan kişilerden farklı yaklaşımlar duyabilirsiniz. Kimi gece midem kazınıyor bir lokma yemezsem uyumaya devam edemiyorum derken, kimileri gece kalkıp yemek bile yapabilmektedir. Gece atıştırmalarını sabah kalktığında buzdolabındaki, mutfaktaki eksik yiyeceklerden ya da kırıntılardan fark edenler de var. Gece yemenin, açlık dürtüsünden çok psikolojik kökenli olduğunu gösteren çalışmalar çoğunluktadır.
Sabah kalktığınızda kahvaltı yapmayı atlıyor veya kahve, meyve suyu gibi içeceklerle geçiştiriyorsanız, ardından gün boyu çok düşük kalori alarak gününüzü geçiriyorsanız, akşam tüm günün acısını çıkaracağınızı unutmayın. Gün boyu o kadar aç bırakırsınız ki kendinizi akşam yemeğinde başlayarak yatana kadar bir şeyler yer, hiç doymayacağınızı düşünürsünüz, hatta gece kalkarak yemeye devam edersiniz. Araştırmalar gösteriyor ki bu şekilde tüketim yapan kişiler günlük aldıkları kalorinin %50 ‘den fazlasını akşam yemeği ve sonrasında almaktadır. Böyle bir yeme alışkanlığı obezite ve yüksek kilo ile ilişkili tüm hastalıklara neden olabilmektedir.
Hacattepe üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre çalışmaya katılan obez bireylerin % 66’sı gece yeme alışkanlığı göstermişlerdir. Stres ve uyku bozukluğunun eşlik ettiği veya neden olduğu gece yeme sendromu ile obezite bu şekilde kısır bir döngü oluşturmaktadır. Gün boyu açlığın ardından akşam başlayan aşırı tüketim ile kilo vermek imkansız hale gelirken, bunun da yaratabileceği stres ile gece yeme atakları artabilmektedir.
Duygusal açlık gece yemek yeme
Yapılan araştırmalar tek başına diyet tedavisi yaklaşımının gece yeme sendromunda etkili olamayabileceğini, bu davranışın düzeltilmesinde psikolojik desteğin ihtiyaç olabileceğini göstermiştir. Doğru beslenme stresinizi azaltır
Stres bir çok hastalığın kaynağı olmakla beraber, gece uyku düzensizliği ve uyandığınızda yemek yeme isteğinizin ana nedeni olabilir. Günü yeterli ve doğru beslenerek geçirmeniz akşam beslenmenizi ve uyku kalitenizi olumlu yönde etkiler. Böylece gece yemeleriniz son bulur.
Sabah uyandığınızda gözleriniz açılır fakat kahvaltı yapmazsanız vücudunuz uyanmakta ve güne adapte olmakta zorluk çeker. İyi bir sabah kahvaltısının sizi daha enerjik, daha sağlıklı hissettireceğinden emin olun.
Öğle yemeği çok önemlidir, sizi akşama hazırlar. Öğle yemeğini geçiştirirseniz akşama kadar çok acıkır ve akşam yemeğinde aşırıya kaçarsınız. Oysa doyurucu bir öğle yemeği ve ardından gelen meyve gibi küçük ara öğünlerle akşamki açlığınızı azaltırsınız. Bu sayede yiyeceklerle mücadele etmek zorunda kalmazsınız.
Akşama doğru kafeinli içecek tüketimini sınırlamak da gece uykunuzu olumlu etkileyecektir
Kimileri gece uyuyabilmek için alkol tüketimine başvurabilmektedir fakat alkol tüketiminin gece yarısı uyanmanızı arttıracağını unutmayın. Gece uyanma alışkanlığı olmayan kişiler dahi alkol tüketimi sonrasında gece uyanmaktadırlar…
Gece yeme sendromu yaşıyorsanız psikiyatrist, psikolog ve diyetisyen yardımı ile bu davranışı değiştirmeniz mümkün olabilir. Önemli olan buna neden olan stres kaynağının bulunması ve doğru beslenme düzeni ile alışkanlıklarınızın değişmesidir.
Son diyet ! Durum bu kadar ümitsiz olmamalı. Hala kilo veremediyseniz ya da verdiğiniz kiloları geri alıyorsanız henüz sizin için doğru yönetimi belirlememişsiniz demektir..
EVDE YİYECEK NELER VAR
Çoğu kişi evde diyet yapmasına uygun yiyecekler olmadı ğı için kilo veremediğini söylüyor. Akşam yiyecek hafif yemeğinin olmaması veya abur cuburların her zaman evde bulunması gibi nedenler olabilir. O Zaman kendi alışverişini yap ve evdeki tüm gereksiz yüksek kalorili yiyecekleri at! Buzdolabında her zaman hafif yemek alternatifleri olsun. Mesela dondurulmuş sebzeler eve gelince yemek yapanlar için bile 15-20 dk ‘da hazırlamak için çok sağlıklı ve kolay yiyecekler.
İşe yarasalardı hala diyet yapmak zorunda olmazdın. Kalıcı kilo vermenin tek yolu senin için doğru yöntemi belirlemek. Aç kalarak zayıflanmaz yağ yakamazsın, kolay bırakırsın diyeti, sürekli aç kalmaya devam edemeyeceğin için tekrar fazlasıyla alırsın veridiğin kiloları. Protein diyetleri vb diyetler kilo verdirir fakat yüksek protein böbreklerine, karaciğerine, sinir sistemine, bağırsaklarına kalıcı hasarlar verir. Yapanlar daha unutkan ve sinirli olduklarını bilirler. Ve verilen kilolar tekrar alınır. Beslenmende tüm yiyecekler olmalı.Et,ekmek,sebz , meyve, yoğurt hatta tatlılar..Tekrar belirtmeliyim senin için doğru yöntem sağlıklı kilo verdirir.
son diyet
BÖLGESEL KİLO VERMEK İSTİYORUM
Çok şanslı bir azınlık aldığı kiloları tüm vücuduna dağılarak alır. Ama diğerlerimiz bölgesel yağlanma yaşarız. Yağlanma diyorum çünkü alınan kilo yağdır. Ancak yağ olarak kilo verirsek kilolarımızdan bölgesel olarak kurtuluruz. Tek yolu var: her şeyden yerken bunu bilinçli, düzenli ve dengeli yapmak, aç kalmamak, öğün atlamamak. Kısa sürede kilo verdiren diyetlerde yüzün çöker, daha halsiz, yorgun ve sinirli olursun ancak göbeğin kalır ne yazık ki.. Sen değil sinirlerin zayıflar..
TEKRAR KİLO ALMAK YOK
Neden kilo alıyorum? Bu sefer ilk soru bu. Yemekler, hareketsizlik, stres, üzüntü, genetik, ilaçlar, arkadaşlar, eş vb. Nedeni belirlemek gerekiyor ve bununla mücadele etmek. Her durumun üstesinden gelebilecek bir yöntem var yeter ki erteleme, boş verme, bu sefer kilo almam deme. Her kilo alıp verişte vücut daha çok yağlanıyor. Sabrımız daha çok azalıyor, daha zor kilo veriyoruz.
Senin için doğru yöntem ile kilo verdiğinde kilo alman zorlaşır fakat diğer etmenleri de değiştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle sadece beslenmemizi değil yaşam şeklimizi değiştirelim..
Artık mevsimlerden diyetteyiz! Hepimiz yaza formda girmek istiyoruz. Maalesef yaza yaklaşırken önüne gelen ekranlara kendini atıp diyet üzerine vaazler veriyor. Buaralar gündemdeki en çok konuşulan konulardan biri de ekmek. O yüzden bu yazımda son yılların en hatalı diyet önerisini ve vücudumuza yaptığı zararları anlatmak istiyorum.
Diyet ve Ekmek
Ekmek beslenmemizin baş tacı olmayı hak eden sofralarımızın vazgeçilmez gıdası. Ama son yıllarda ne yazık ki popüler diyet kültürünün oluşturduğu ciddi bir yanılgı olan ekmeğin tamamen diyetten çıktığı tektip beslenme diyetleri oluyor. Evet yapılan öneri çok basit: Ekmeği hayatınızdan çıkarın ve zayıflayın. Hiçbir diyetisyenden ekmeği hayatınızdan çıkarmak yönünde bir öneri duyamazsınız. Fakat ne yazık ki bu işin eğitimini almamış ve sizin sağlığınızı hiç önemsemeyen bir kişi ekrana çıkar ve size ekmeği hayatından çıkarmanızı söyler. Duymak istediğiniz cümleyi de arkasından ekler: ‘’Ekmeği hayatınızdan çıkarın ve kilolarınızdan kurtulun.’’ Burada yapacağınız tek ve en önemli şey, bunu söyleyen kişiyi hayatından çıkarmaktır aslında. Artık uzmanı ve uzman olmayanı birbirinden ayırma vakti geldi. Diyetisyen ekmeğe yasak koymaz, tüketeceğiniz miktarla ve diyet programınızın içeriğine göre değişen ekmek çeşidiyle ilgilenir. Ve siz diyetinizin bu en doyurucu gıdasıyla keyifle zayıflarsınız.
Peki ekmeksiz bir beslenme programının zararları neler? Karşılaşabileceğimiz sonuçlar neler? Ne yazık ki gündemde bu konuya hiç yer verilmiyor. Şimdi öncelikle biraz bunlardan bahsetmek istiyorum. Ekmeksiz bir diyet beyindeki iştah reseptör sayısını arttırır ve diyet programı bittikten sonra sizi tam bir karbonhidrat bağımlısı haline getirir. Ekmeğin yasaklandığı diyetler, ne yazık ki bir çok karbonhidrat içeren besini de yasaklıyor. Bunlar yüksek proteinli, hızlı kilo kaybettiren, böbrekler ve karaciğerin ömrünü tüketen diyetler maalesef.. Ekmeksiz bir diyetle vücudun en değerli hazinesi olan kaslarınızı gün geçtikçe kaybedersiniz ve bu sebeple metabolizma çok daha hızlı bir şekilde yavaşlar. Bunun yanında gün içerisinde depresyon ve zihinsel yorgunlukla karşılaşma olasılığınız artar. Zaten protein ağırlıklı beslenen insanları incelediğinizde bir çoğunda migren ağrıları olduğunu çok rahatlıkla fark edersiniz. Ayrıca ekmeksiz bir diyetle kolon kanserine yakalanma riskiniz de çok daha yüksek. Ve özellikle biz kadınlar için çok önemli bir konu da; ekmeksiz geçirilen yılların en çok cildimizi üzmesi. Ne yazık ki B12 haricinde tüm B grubu vitaminler açısından zengin olan bu besini tüketmemeniz, cildin çok daha çabuk yaşlanmasına neden oluyor.
Peki hangi ekmeği yemeliyiz? En önemli konulardan biri de bu bence.. Tabi ki mutfağınızda artık beyaz ekmek bulundurmayın. Besinsel açıdan vücuda hiçbir faydası yok. Aksine boş kalori almış oluyorsunuz. Ancak ideal kilodaysanız ve özel bir rahatsızlığınız yoksa tam tahıllı ekmek çeşitlerinin hepsini rahatlıkla tüketebilirsiniz. Paketlerin üzerindeki tam buğday ve çok tahıllı tanımlamaları, sağlıklı bir ekmek tercihi için bakmanız gereken en önemli detaylar. Posa değeri oldukça yüksek tahıllar olan tam buğday içeren ekmekler, sizi kolon yani bağırsak kanserine karşı koruyor. Ancak ben danışanlarıma kilo koruma programı yaptığımda bir ekmek çeşidini sürekli yememeleri gerektiğini öneriyorum. 1 hafta çok tahıllı bir ekmek yendiyse diğer hafta tam buğday ekmeği yada ruşeymli ekmek yiyip çeşitlilik katmak her zaman daha faydalı. Bir diğer önemli konu fırından ekmek alıyorsanız eğer, evde dilimlerinize dikkat etmeniz lazım. Çünkü bir dilim ekmek ortalama 25 gr olmalıdır. Paketli ekmeklerde dilim porsiyonları genellikle bu gramaja dikkat edilerek planlanıyor. Ancak fırından aldığınız ekmeklerin gramajına siz dikkat edeceksiniz. Bunun için bir mutfak tartısından yardım alabilirsiniz. Yediğiniz kalınca bir dilim fırın ekmeğinin, üç dilim ekmek yerine geçebileceğini unutmayın. Gün içerisinde ideal kiloda olan ve herhangi özel bir rahatsızlığı olmayan yetişkin bir kadın için 6-8 dilim ekmek; yetişkin bir erkek içinse 8-12 dilim ekmek tüketmek ideal. Ancak diyetisyeninizden metabolik hızınızı ölçtürüp ne kadar tüketmeniz gerektiği hakkında detaylı bilgi almanız sizin için daha iyi tabii ki.
Biz beslenme uzmanları dönem dönem diyetlerde ekmek yerine geçen besinleri de öneriyoruz. Örneğin 1 dilim ekmek yerine 25 gram yulaf ezmesi, 2 yemek kaşığı makarna, 2 yemek kaşığı bulgur pilavı, 20 gram esmer pirinç, 20 gram kinoa, 20 gram karabuğday, 20 gram tam buğday eriştesi, 50 gram leblebi veya 1 su bardağı patlamış mısır da geçiyor. Bunları da dönem dönem programınıza dahil edebilirsiniz. Ancak yokluğu kadar fazlası da zararlı olan karbonhidrat tüketimini kontrol altında tutmak için pide, simit, lahmacun gibi besinlere dikkat etmenizi öneririm. Çünkü 1 küçük boy pizza ortalama 6 dilim beyaz ekmek değerinde, 1 simit 4 dilim ekmek değerinde, 1 küçük boy lahmacun 2 dilim beyaz ekmek değerinde, 1 pide 4 dilim beyaz ekmek değerindedir. Bunlara katılan et ve yağ miktarını da göz önüne alırsanız yemekle birlikte ekmek yemek her zaman hem sizi daha tok tutar hem daha fit kılar.
Bugüne dek başladığımız tüm diyetlerde ilk terk ettiğimiz yiyecek her zaman ekmek oldu. Size çok ilginç bir şey söyleyeceğim: Son 20 yıl içerisinde beslenme ve diyet başlığı altında yapılan hiçbir çalışmada besin yasaklaması ile ilgili herhangi bir çalışma yok. Ne yazık ki bu tarz öneriler biz beslenme ve diyet uzmanları tarafından yapılan öneriler olmayıp popüler diyet kültürünün insan sağlığını yok sayarak yaptığı önerilerdir. Ekmek günlük beslenme planınızdan asla çıkarmamanız gereken çok değerli bir besin. Yaşadığınız kilo problemini bir diyetisyen yardımı ile çözmeyi tercih ettiğinizde göreceksiniz ki günlük beslenme planınızda en çok bu besine yer verecek. Sağlıklı ve kalıcı zayıflamak istiyorsanız ekmeksiz bir hayatla kendinize ihanet etmeyin.
Son günlerde hızlı kilo verdiren ve ödem atan ilginç bir çorba gündemde.
İçeriğinde bol malzeme olan ve özellikle ağır yemekli özel günlerden sonra, yani pişman olunca, öğlen ve akşam yemeği yerine 1 kase bu çorbadan tüketilmesi gerekiyor.
İsmi: “Pişmanlık Çorbası”
Metabolizma hızlandıran, ödem atan ve jet hızında kilo verdiren Pişmanlık çorbasının tarifini ise şöyle :
Pişmanlık Çorbası Tarifi
Malzemeler:
• 2 yemek kaşığı tane keten tohumu veya chia tohumu
• 1 çay bardağı haşlanmış barbunya
• 2 yemek kaşığı pilavlık bulgur
• 2 adet kabak
• 4-5 dal beyaz lahana
• 3 adet sivri biber
• 2 adet orta boy kuru soğan
• 3 diş orta boy sarımsak
• 1 tatlı kaşığı taze zencefil
• 1 yemek kaşığı domates salçası
• 2 litre su
Hazırlanışı:
• Soğan ve sarımsağın kabuklarını soyup dilimleyin ve büyük bir çorba tenceresine alın.
• Bulgur ve barbunyayı yıkayıp süzdükten sonra çorba tenceresine ekleyin.
• Sivri biber, zencefil, lahana ve kabak doğrayıp diğer malzemelerin üzerine ilave edin.
• Tencereye suyu ve salçayı alıp iyice karıştırın ve orta dereceli ateşte yaklaşık 40 dakika, soğanlar yumuşayana kadar pişirin.
• Çorba piştikten sonra el blender’ıyla çekip pürüzsüz kıvama getirin.
• En son chia tohumu veya keten tohumunu ekleyin.