Etiket: zararları

  • Sütyen takmak zararlı mı? Sütyen Takmanın 5 Zararı ve 7 Faydası!

    Sütyen takmak zararlı mı? Sütyen Takmanın 5 Zararı ve 7 Faydası!

    Sütyen takmak zararlı mı? Sütyenin 5 olası zararı ve 7 potansiyel faydasını öğrenin! Göğüs sağlığınız için bilinçli seçimler yapın.

    Son günlerde ünlü kadınlar arasında sütyen giymeme modasının başlaması ve bazı kadınların gece gündüz sütyen takma alışkanlığı konusu, kadın iç giyiminin tartışılmasına neden oldu. Acaba sütyen takmak göğüs sağlığı ve estetiği açısından zararlı mı, yoksa yararlı mı?

    Sütyen takmak zararlı mı?

    Bir uzmana göre, “Sütyen kullanmanın meme sağlığına kesinlikle bir zararı yoktur. Aksine, normal boyutlarda ve göğüslere sahip olan her kadın sütyen kullanmalıdır. Düzenli sütyen kullanımı göğüs sarkmasını geciktiren bir faktördür.” Sütyen gerekliliğinin göğüs boyutu ile ilişkili olduğunu söyleyen uzman, küçük göğüslü kadınların bu konuda daha rahat olabileceğini ifade ediyor.

    Sütyen takmak zararlı mı?
    Sütyen takmak zararlı mı?

    “Küçük göğüsler daha hafif olduğundan yer çekiminden daha az etkileniyor ve kolay kolay bozulmuyorlar. Bu anlamda küçük göğüslü kadınlar aslında daha şanslı.” diyor. Ayrıca, gebelik ve emzirme dönemlerinden sonra bile küçük göğüslerin daha çabuk toparlandığını belirtiyor. İrı göğüslü kadınlar ise doğum sonrası daha detaylı operasyonlara ihtiyaç duyabiliyorlar.

    Sütyenle Uyumak Meme Büyümesini Engeller mi? Sütyen takmanın ergenlik döneminde meme büyümesini etkilediğine dair hiçbir kanıt yoktur. Meme büyüklüğü hormonlara ve kişinin bireysel genetiğine bağlıdır.

    Sütyen kullanılmazsa ne olur? Uzman, sütyen kullanılmazsa göğüslerin yer çekimine yenik düşeceğini belirtiyor. Sütyen kullanımının amaca göre değişebileceğini söylüyor. Özellikle özel kıyafetlerde sütyen dolgularının itici durabileceğini ifade ediyor.

    Sütyensiz giyim moda olsa bile, uzman sütyensiz olmanın devamlı olarak doğru olmadığını belirtiyor. Yerçekimine karşı koymanın en etkili yolu ise düzenli sütyen kullanmak olarak vurgulanıyor.

    Sütyen Takmanın Zararları

    Sütyen takmanın bazı insanlar üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dair iddialar bulunsa da, bu konuda bilimsel bir görüş birliği yoktur. Ancak bazı insanlar sütyen takmanın potansiyel zararlarından bahsedebilir. İşte bu iddialardan bazıları:

    1. Lenfatik Drenajın Engellemesi: Bazıları, sütyenin lenfatik drenajı engelleyebileceğini ve bu durumun toksinlerin vücuttan atılmasını zorlaştırabileceğini iddia eder. Ancak, bu konuda sağlam bilimsel kanıtlar bulunmamaktadır.
    2. Dolaşım Sorunları: Sütyenlerin sıkı olması durumunda dolaşımı kısıtlayabileceği ve bu da kan dolaşımı sorunlarına yol açabileceği söylenir. Ancak, bu konuda yapılan araştırmalar net bir sonuç ortaya koymamıştır.
    3. Göğüs Kaslarının Zayıflaması: Sütyenin sürekli destek sağlaması nedeniyle göğüs kaslarının zayıflayabileceği iddia edilir. Ancak, bu konuda genel bir konsensus bulunmamaktadır.
    4. Göğüs Sarkması: Bazıları, sütyen kullanımının göğüsleri desteklemesi nedeniyle zamanla göğüs kaslarının zayıflayabileceğini ve bu durumun göğüs sarkmasına yol açabileceğini düşünür. Ancak, bilimsel olarak bu konuda kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
    5. Rahim ve Bağışıklık Sistemi Sorunları: İddialara göre, sütyen takmak rahim ve bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Ancak, bu konuda yapılan araştırmalar sınırlıdır ve net bir sonuca ulaşılamamıştır.

    Bu iddiaların çoğu henüz bilimsel olarak kanıtlanmamış veya geçerli bir dayanağı olmayan varsayımlardır. Her kadının vücut yapısı farklıdır ve sütyen kullanımının bireysel tercihlere bağlı olduğu unutulmamalıdır. Eğer sütyen kullanımıyla ilgili sağlık endişeleriniz varsa, bir sağlık profesyoneli ile görüşmek her zaman en iyi yaklaşımdır.

    Sütyen Takmanın Faydaları

    Sütyen takmanın birçok kadın için çeşitli faydaları olabilir. İşte sütyen kullanmanın potansiyel avantajlarını listeleyen bazı noktalar:

    1. Destek ve Konfor: Sütyenler, özellikle büyük göğüslü kadınlar için destek sağlayarak konforlu bir deneyim sunabilir. Ayrıca, spor yaparken veya aktif bir yaşam tarzını sürdürürken ek destek sağlayarak rahatlık hissi verebilir.
    2. Göğüs Şeklini Düzeltme: Sütyenler, göğüsleri şekillendirerek ve destekleyerek kadınların istedikleri bir görünüme sahip olmalarına yardımcı olabilir. Bu, özel günlerde veya belirli kıyafetlerle uyum sağlamak için tercih edilebilir.
    3. Göğüs Sarkmasını Önleme: Sütyen kullanımı, yerçekimine karşı direnç göstererek göğüs sarkmasını önleyebilir. Özellikle hamilelik, emzirme veya yaşlanma süreçlerinde, sütyen kullanımı göğüslerin formunu korumada yardımcı olabilir.
    4. Estetik Görünüm: Sütyenler, kıyafetlerin daha düzgün durmasını sağlayarak estetik bir görünüm elde etmeye yardımcı olabilir. Özellikle vücut hatlarını dengelemek veya belirginleştirmek isteyen kadınlar için önemli olabilir.
    5. Ağrı ve Rahatsızlığı Azaltma: Özellikle büyük göğüslü kadınlar, sütyen kullanarak sırt ağrılarını ve rahatsızlıklarını azaltabilir. Doğru şekilde destekleyen bir sütyen, sırt üzerindeki yükü dağıtarak bu tür sorunları hafifletebilir.
    6. Göğüs Uçlarını Gizleme: Soğuk hava veya uyarılmadan kaynaklanan durumlar nedeniyle, sütyenler göğüs uçlarını gizleyerek daha estetik bir görünüm sağlayabilir.
    7. Spor ve Fiziksel Aktivitelerde Destek: Spor sütyenleri, fiziksel aktiviteler sırasında göğüsleri destekleyerek rahatlık ve güven sağlar. Bu, spor yaparken göğüslerin sarkmasını önleyebilir.

    Unutulmamalıdır ki her kadın farklı ihtiyaçlara sahiptir, bu nedenle sütyen kullanımı kişisel tercihlere ve konfora dayalı bir seçenektir.

    Sonuç olarak, sütyen kullanımının kişisel tercihlere bağlı olduğu ve göğüs sağlığını olumsuz etkilemediği ifade ediliyor. Sütyen seçiminin önemli olduğu ve doğru sütyenin göğüslerin en iyi dostu olduğu belirtiliyor.

    Sıkça Sorulan Sorular:

    Sütyen takılmazsa ne olur?

    Sütyen takılmaması durumunda göğüsler yer çekimine karşı desteksiz kalabilir, sarkma riski artabilir.

    Sütyen takmak yararlı mı zararlı mı?

    Sütyen kullanımının faydaları ve zararları kişisel tercihlere göre değişir; destek ve konfor sağlayabilir, ancak bilimsel bir görüş birliği yoktur.

    Sütyen takmamak sarkmaya neden olur mu?

    Bazı iddialara göre, sütyen takmamak zamanla göğüs sarkmasına neden olabilir, ancak bu konuda kesin bir kanıt bulunmamaktadır.

    Sütyen sürekli takılmalı mı?

    Sütyen kullanımı bireysel tercihlere bağlıdır; sürekli takılması veya takılmaması, kişinin konforu ve ihtiyaçlarına bağlıdır.

    Doğru sütyeni seçmenin püf noktası

  • Elektronik sigara yararlı mı zararlı mı?

    Elektronik sigara yararlı mı zararlı mı?

    Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi, sigarayı bırakmak isteyenler arasında son zamanlarda kullanımı yaygınlaşan elektronik sigara konusunda araştırma başlattı.

    Elektronik sigaranın yararlarını ve zararlarını ortaya koymak için bir araya gelen Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Köseoğlu ve Biyofizik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Bilgen ile Anestezi ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Uğur klinik ve deneysel araştırmalara başladı.

    Doç. Dr. Fatih Uğur, yaptığı açıklamada, elektronik sigarada tütünün yanmasıyla oluşan, kanın oksijen taşıma kapasitesini bozan karbonmonoksit ve kanserojen olan tarın bulunmadığını söyledi.

    Bugüne kadar yapılan anket çalışmalarında elektronik sigaranın yüzde 30 ile yüzde 80 arasında normal sigarayı bırakmaya, yüzde 70 ile yüzde 90 arasında da sigarayı azatmaya yardımcı olduğunun bildirildiğini ifade eden Uğur, elektronik sigaraya bağımlılığın ise normal sigaraya göre yüzde 25 ile 60 arasında olduğunu kaydetti.

    Uğur, elektronik sigara kullanırken en sık boğazda rahatsızlık ve ağızda kuruluk gibi şikayetler ortaya çıktığını belirterek, bunları kullanıcıların en fazla dörtte birinin söylediğini, ayrıca her kullanımda oluşmadığının ve şiddetli düzeyde olmadığının ifade edildiğini anlattı.

    Prof. Dr. Emel Köseoğlu ise 2003 yılında patent almış yeni bir ürün olan elektronik sigara üzerinde yapılmış bilimsel araştırma sayısının az olduğunu belirtti.

    Mevcut çalışmaların da az sayıda kişi üzerinde gerçekleştirildiğine dikkati çeken Köseeoğlu, şöyle devam etti:
    “Çalışmalarda içimde görülen rahatsızlıkların zaman içerisinde azaldığı belirlenmiştir. Ayrıca elektronik sigara içimiyle vücuda alınan nikotinin normal sigaradakine göre oldukça az miktarda olduğu bulunmuştur. Sigara içmemekle oluşan endişe, depresyon, açlık, düşük konsantrasyon gibi yoksunluk belirtilerini normal sigara kadar olmasa da giderdiği belirlenmiştir. Bu şekilde normal sigara içme isteğini azalttığı ortaya konmuştur.”

    “Toksik madde daha az”

    Köseoğlu, normal sigarada 4 binin üzerinde kimyasal bulunduğuna dikkati çekerek, bunların 43’ünün kanserojen ve 400’ünün ise toksik olduğunu anlattı:

    Elektronik sigaranın kartuş sıvısında ise toksik madde olmadığını ya da eser miktarda bulunduğunu belirten Köseoğlu, şöyle konuştu:

    “Fakat kartuş sıvısının ısınması ile oluşan buharda eser veya az miktarda toksik madde varlığı saptanmıştır. Bu toksik maddeler normal sigaraya göre 9 ile 450 kez daha az olarak bulunmuştur. Yine elektronik sigara buharında çok ince partiküller saptanmıştır. Bunların sağlık üzerine etkileri net değildir. Ayrıca ısıtıcı ünite ile kartuşun birlikte imal edildiği kartomizer denilen bir bölüm içeren elektronik sigaraların, sıvısında ve oluşan buharında az oranda, çok küçük partiküller şeklinde metal parçacıkları gözlenmiştir. Bu metal parçacıklarının solunum sistemi hastalıklarına yol açma riski vardır.

    Yapılan çalışmalarda ek olarak, kullanılan elektronik sigaranın tipi ve markası ile birlikte toksik ajanların miktarında değişiklik olabileceği gözlenmiştir. Ayrıca, elektronik sigara içilmesi ile normal sigara içiminde olduğu gibi kısa dönemde solunum yolu direncinde artma olduğu saptanmıştır. Pasif içicilik yönünden yapılan çalışmalarda ise normal sigara içiciliğinde ciddi oranda pasif içicilik varken e- sigara ile bunun eser oranda olduğu saptanmıştır. Ayrıca e-sigara içilmesi ile vücuda alınan nikotin miktarı normal sigaraya göre çok azdır. Bununla bağlantılı olarak e-sigarada görülen bağımlılık normal sigaradakinden daha azdır.”

    “Deneysel çalışma yapılmamış”

    Konu yeni olmasından dolayı bilgi eksikliği olduğunu ve bu nedenle de objektif olarak irdelenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Köseoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    Elektronik sigara ile ilgili literatürde yapılan çalışmalar kısa dönemde etkileri değerlendiren çalışmalar. Ayrıca az sayıda kişi üzerinde gerçekleştirilmişler. Uzun süreli çalışmalarla uzun dönemdeki etkiler değerlendirilebilir. Yine daha fazla kişi ile çalışmalar yapılabilir. Solunum sistemi, kalp ve damarlar ile kan hücreleri üzerine etkileri daha ayrıntılı incelenebilir. Bu konularda deneysel çalışmalar gerçekleştirilebilir. İçilen buhardaki partiküller ve sağlık üzerine etkileri konusunda çalışılabilir. Pasif içicilikle ilgili çalışmalar yapılabilir. Kişilerin hafıza ve dikkat gibi beyin aktiviteleri üzerine ve psikiyatrik durumları üzerine yaptığı etkiler incelenebilir. Bağımlılık ile ilgili çalışmalar yapılabilir. Diğer normal sigarayı bırakma yöntemleri ile karşılaştırılabilir. E-sigaranın normal sigaraya olan bağımlılığı azaltmak için kullanabileceği yollar, teknikler belirlenip geliştirilebilir. Daha sağlıklı ve normal sigarayı bırakmada daha etkili olabilmesi için değerlendirmeler ve çalışmalar yapılabilir.”

    Prof. Dr. Mehmet Bilgen de elektronik sigara hakkında deneysel çalışma yapılmadığına dikkati çekerek, “Erciyes Üniversitesinde elektronik sigara üzerinde birtakım klinik ve deneysel çalışmalar başlattık. Bu konuda bilgi almak isteyenler, ilgili araştırmacılar ve çalışmalarımıza iştirak etmek isteyen kişilerle temasa geçmekten memnuniyet duyarız” diye konuştu.

    Peki Sistem Nasıl Çalışıyor?

    Cihazı kullanmaya başlayım içine hava çektiğiniz zaman hava sensörü hemen aktif olarak çalışır ve entegre devreyi bildirim gönderir.Entegre devre akım sistemini açarak  bulaştırıcı kısmana akım vererek buharlaştırma olayının başmasını tetikler Bu kısımda bulunan tugsten – wolfram teli derhal ısınır ve temas halindeki alkaloit sıvısını buharlaştırır. Oluşan soğuk buhar, çekilmekte olan hava ile birleşir.

    Hem kullanıcılar tarafından yapılan anketler sonucu olumlu etilerinin çok fazla olması ve güvenilir olmasıyla elektronik sigara bir çok insanın sigarayı bırakmasında en önemli etkilerden birini sağlamıştır.
    Bir sigara 4 binden fazla kimyasal madde içermektedir ve bu maddelerin arasında en yoğun kanserojen  üreten maddeler bulunmaktadır.Kullanıcılar arasında yapılan anketlere göre elektronik sigara en yüksek derecede sigara tiriyakilerinde bile ürettiği buhara dönüştürdüğü sıvıya dilerseniz az bir miktarda nikotin ekleyebiliyorsunuz.Böylece hem sigarayı bırakmış oluyor hemde sigara aradığınız duyguyu bulabiliyorsunuz.

    Elektronik sigara fiyatları 

    39.00TL dan başlayıp 699.00TL fiyat aralığında satılmaktadır!

    Bileşenleri

    Sıvı, sıvı buharlaşan bir “atomizer”, ve bir pil için bir ağızlık ve bir rezervuar görevi gören bir plastik kartuş: Elektronik sigara üç temel bileşenleri içerir.

  • Calpol astım riskini artırıyor

    Calpol astım riskini artırıyor

    İspanyada’ki Coruna Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada, en sık kullanılan öksürük şuruplarından Calpol’ü ayda sadece 1 kere tüketen çocuklarda astım riskinin 5 kat arttığı ortaya çıktı.

    PARACETAMOL ETKİSİ
    İlk altı ayda tüm dünyada bebeklerin yüzde 84’üne verilen Calpol’ü senede bir kere kullanmanın bile astım riskini yüzde 70 artırdığı belirlendi. Araştırma için 20 bin çocuğun sağlık verileri incelendi. Ayda en az 1 kere şurup içen küçük çocuklarda astım riskinin 5.4 kat daha yüksek olduğu görüldü. 12 ay içinde şurup içen 13-14 yaş grubunda ise astım riskinin yüzde 40 daha yüksek olduğu belirlendi. Şurubu 1 yaşından önce içenlerde de astım riski yüzde 60 daha yüksekti. Araştırmacılar Calpol’ün içindeki parasetamol maddesinin akciğerler ve kanda bulunan glutathione isimli kimyasalın miktarını azaltarak akciğer dokularında hasara neden olabileceğine ve astıma yol açabileceğine inanıyor.

    Prof. Dr. Aykan Canberk (Farmakolog):
    Doktor kontrolü gerekir
    Parasetamol çocuklarda nefes darlığı, hırıltı, akciğer seslerinde anormalleşme, akciğer ödemi gibi istenmeyen yan etkiler yapabilmekte. Bu ilacın içerdiği katkı maddelerine karşı da aşırı duyarlılık sonucu alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Bu ilacın içerdiği parasetamol ve diğer maddeler olumsuz etki yaratabilir. Ailesinde astım olanlar ve alerjik zemine bağlı astımlı çocuklarda mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.

    Kaynak : Sabah

  • Reflü ile başa çıkmanın yolları

    Reflü ile başa çıkmanın yolları

    Çağımızın hastalığı reflü ile başa çıkmanın ilk adımı doğru beslenmeden geçiyor…

    Beslenme alışkanlıklarında reflünün tedavisinde önemli rol oynadığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, şu bilgileri verdi:

    Düşük şekerli diyet reflüyü azaltıyor

    “Endüstriyel, rafine gıdalarla beslenenlerin en az yüzde 20 sinde reflü şikayetlerine rastlanmakta, hatta bu rakamın yüzde 50`leri geçtiği söylenmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada toplumun yüzde 20 sinde reflü hastalığı saptanmıştır. Olguların çoğunluğunu yaşlılar, şişmanlar, hamileler oluşturmaktadır. Düşük karbonhidrat içerikli besinlerle beslenen, sofra şekerini az tüketen kişilerin çok büyük bir bölümünde reflü şikayetleri nispeten azalabilmektedir. Un ve şekerden zengin gıdalar ile beslenen bireylerde insulin direnci ve buna bağlı reaktif hipoglisemiler (tepkisel kan şekeri düşüklüğü) olmaktadır. Hipoglisemiyi düzeltmek için vücutta sempatik sistem uyarılmaktadır. Yemek borusunun alt ucunun daralması parasempatik sinir sisteminin kontrolündedir. Hipoglisemi sonucu sempatik sinir sistemi aşırı uyarılınca yemek borusunun alt ucu yutma olmamasına rağmen genişler ve mide içindekiler geriye kaçar.
    Ne yapmalıyız?
    Yağ oranı yüksek yiyecekler mide boşalmasını geciktirir. Özellikle fast food türü yiyeceklerde yağ miktarı yüksektir. Yağlı yiyeceklerin midede kalma süresi de uzundur, bu nedenle yağlı yiyeceklerin sindirilmesi için daha fazla sindirim enzimi salgılanmaktadır.
    Protein ağırlıklı diyetler yapılarak, yağ ve yağlı besinler, koyu çay, kahve, çikolata nane soğan gibi besinlerin tüketimi azaltılmalıdır.
    Mide asidinin uyarılmasını önlemek için; acı baharatlar, karbonatlı içecekler (kola, soda, gazoz vb.) domates, turunçgiller, kahve , alkol, çok sıcak ve çok soğuk besinler tüketilmemelidir.
    Öğünler sık aralıklı olmalı (en az 2 saat) bir öğünde fazla yemek yenilmemeli, fazla yemek mide basıncını arttırır ve reflü olasılığı artar.
    Yemek yerken sıvı alımı azaltılmalı, sıvılar öğün aralarında içilmelidir.
    Alkollü İçeceklerden kaçınılmalıdır.
    Kabızlık ıkınma sonucu karın içi basıncında artmaya ve dolayısıyla reflüde artışa yol açar.
    Her lokmadan sonra çatalı bırakmak ve her lokmayı en az 10 kez çiğnemek.
    Sakız çiğnemekten sakının. Çünkü yutulan hava miktarı artar, bu da gaz ve reflüye yol açar.
    Yemek yerken ve yemeklerden sonraki 45 dakika dik pozisyonda durulmalı.
    Uykudan birkaç saat önce yemek yemekten kaçının. ( 3-4 saat ).
    Akşam porsiyon miktarlarını kısıtlayın.
    Özellikle öğünlerden sonra sıkı dar giysiler giymeyin, kemer, korse vb. kullanmayın.
    Hangi gıdalardan kaçınmalıyız?

    Turunçgiller; portakal, mandalina, greyfurt, limon
    Üzüm, karpuz, kavun
    Yaban mersini, çilek, kızılcık, çekirdekli kara üzüm antioksidan açısından oldukça zengin olmalarına rağmen reflü de dikkatli tüketilmeli
    Kuru fasulye, nohut, mısır gibi gaz yapıcı gıdalar
    Patates, püresi, kızarmış
    Margarin, tereyağı, kuyrukyağı
    Sosis salam sucuk
    Yağda yumurta, kaşar peyniri, tulum peyniri
    Çok sıcak çok soğuk yiyecekler.
    Sakatatlar (karaciğer, beyin, böbrek, vb.)
    Kahve, koyu çay
    Yağda kızartılmış her türlü yiyecek
    Soğan, sarımsak, salçalar ve baharatlı yiyecekler
    Yağlı şekerler, helvalar, lokumlar, hamur tatlıları, kuruyemişler
    Mayonez, ağır soslar, sirke, turşu ve konserveler
    Katı yiyecekler cips, krik-krak, kabuklu yiyecekler midenin perforasyonuna ( delinmesine ) sebep olabilir. bu besinlerin ara öğünlerinizden kaldırıp yerine; meyveli yoğurt, 1 dilim peynir + 1 dilim ekmek ya da kuru / taze meyve tüketin.
    Nelere dikkat etmeliyiz?

    Mutfağınızda kullanacağınız yağınızı doğru tercih edin,
    Koyu çay kahve yerine bitki ve meyve çaylarına yer verin,
    Mutfağınızda ızgara-haslama-fırın pişirme şekillerini tercih edin,
    Ara öğünlerinizde ; meyveli yoğurt, 1 dilim peynir + 1 dilim ekmek ya da kuru / taze meyve tüketin,
    Etiket dedektifi olun
    Kendinizi dinleyin, vücudunuzun sesine kulak verin.

  • Çam Terebenti Yağı Kullanımı

    Çam Terebenti Yağı Kullanımı

    Çam terebentin kullanımının genellikle saç bakımı için gerçekleştirildiği unutulmamalı; fakat, çam terebentin yağının faydaları arasında yer alan saç bakımı etkisinden yararlanmak için dikkat etmeniz bir takım şeyleri, çam terebentin kullanımı öncesinde bilmeniz gerekmektedir. Çam terebentin yağını kullanmadan önce, içerisine karıştırılması gereken baz yağların varlığını aklınızın bir köşesinde tutmanız, ve çam terebentin kullanımını sade bir şekilde gerçekleştirmeniz gerekmektedir…

    Çam terebentin yağının faydaları arasında ilk olarak saç bakımından söz ettik; bunun yanında, çam terebentin yağının faydaları arasında, bel soğukluğu, solunum yolu problemleri, şeker, astım, romatizmal sorunlar, idrar yolu problemleri gibi problemlerin giderilmesidir. Çam terebentin yağının faydaları arasında, gribal enfeksiyonların görüldüğü dönemde, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmesinden de söz etmek gerekmektedir. Çam terebentin yağının faydalarından bir diğerinin de hemoroit tedavisi olduğunu belirtmek gerekmektedir. Çam terebentin yağının faydalarından bir diğerinin de saçım dökülüyor diyenler için saç dökülmesini önlemek, ve bununla birlikte, kepek oluşumunu gidermek olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Çam terebentin yağının faydaları arasında yer alan bir diğer unsur ise, kılcal damarları uyarmak, ve kan dolaşımını düzenlemektir. Adet söktürücü olarak da bilinen çam terebentin yağı, iştah açmak, süt arttırmak gibi etkilere de sahiptir.

    Çam terebentin kullanımına gelince: dört damla çam terebentin yağının, bir çay bardağı suyun içerisine atılması, ve bu karışımın günde iç sefer tüketilmesi gerekmektedir. Çam terebentin yağının faydalarından yararlanmak isteyenler, saç bakımı, cilt kuruması; ve egzema tedavilerinde, çam terebentin kullanımını gerçekleştirmek için, problemli bölgeye masaj uygulaması yapmalıdırlar. Çam terebentin yağının faydalarından saç bakımı için yararlanmak isteyenlerin, saç diplerine friksiyon uygulamaları, çam terebentin kullanımı için anlatılmaktadır. Çam terebentin yağının faydaları arasında sinüzit tedavisinden de söz etmek gerekmektedir; ve bunun için çam terebentin yağı, sabah akşam burna bir ya da iki damla çam terebentin yağı damlatılması ile gerçekleştirilmektedir.
    Çam terebentin yağının saç bakımı için kullanımı şu şekildedir: defne uçucu yağı, çam terebentin esansı, portakal yağı, papatya yağı, mersin yağı, biberiye yağı… Bu yağların karıştırılması, ve saç diplerine yedirilmesi gerekmektedir. Belirli süre beklemenin ardından yıkanırsa, hem saçların cansızlığı, ve yağını önler; hem de sirke, ve bit oluşumuna karşı etkilidir. Bu uygulamanın haftada iki sefer gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
    Çam terebentin yağının faydalarından saç bakımı için yararlanmak isteyenler, badem yağı, ceviz yağı, fındık yağı, ve susam yağını karıştırarak saça uygularlarsa, çam terebentin kullanımından etkin sonuç alacaklardır.
    Bütün bunların yanında çam terebentin kullanımı, çam terebentin yağının faydaları arasında yer alan saç dökülmesini önlemek için gerçekleştirilecekse, 200 gram şampuanın içerisine 25 damla damlatılan çam terebentin yağının saç dökülmesini önleyeceği belirtilmektedir. Bununla birlikte, çam terebentin kullanımının tek başına klullanılmaması gerektiğini yeniden belirterek, göz ile temas ettirilmemesi önerisinde de bulunmak isteriz…

     Çam terebentin kullanımı

    Çam Terebentin Yağı kullananlar

  • Nar ve Nar Ekşisi Her Derdin Çaresi

    Nar ve Nar Ekşisi Her Derdin Çaresi

    Yemesi zahmetli olan, ekşiliği nedeniyle biraz da yüz ekşiterek yenen narın ve ekşisinin faydaları saymakla bitmiyor. Nar ekşisi kalp sağlığını koruyor, kanser hücrelerinin gelişimini engelliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Biraz daha yakından bakarsak işte narın ve nar ekşisinin faydaları…

    Nar ekşisinin insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitirmek mümkün değil. Adeta bir ‘ilaç’, hatta antibiyotik olan nar, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan koruyor.

    İçerdiği bazı maddelerle kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engelliyor.

    Tüm bu özellikleriyle adeta bir ‘ilaç’ ve doğal antibiyotik görünümünde olan nar ve nar ekşisi sofralardan kesinlikle eksik edilmemesi gereken meyveler arasında yer alıyor. Nar suyu ve nar ekşisi ürünleri ayrıca damar sertliğine karşı güçlü etkisi bulunan bir içecek olarak karşımıza çıkıyor.

    Beslenmede mutlaka yer alması gereken nar ürünleri aynı zamanda güçlü bir antioksidan özelliği taşıyor. Yapılan araştırmalara göre narda, serbest radikallere karşı güçlü etkisi olan çeşitli vitamin, mineral, enzim ve antioksidanlar bulunuyor.

    İşte maddeler halinde narın ve nar ekşisinin faydaları:

    – Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler.
    – Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur.
    – Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır.
    – Enerji verir, yorgunluğu giderir.
    – İdrar söktürücü etkisiyle toksin atılımını sağlar.
    – Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur.
    – Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller.
    – Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar.
    – İshali (diare) önler, tedavide destek sağlar.
    – Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar.
    – Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır.

  • Kombucha Mucizesi Nedir ?

    Kombucha Mucizesi Nedir ?

    Kombu Çayı Yapmak İçin Tarif

    1) Üç litre temiz suyu (klorsuz doğal kaynak suyu olursa daha iyi olur) paslanmaz çelik ya da cam tencerede kaynatınız. (Asla alüminyum kap kullanmayınız, zira alüminyum zehirli maddeler içermektedir.)
    2) Su kaynamaya başladıktan sonra içine 1/4 litre (1,5 su bardağı) beyaz toz şeker katıp beş dakika daha kaynatınız.
    3) Ocağı kapatıp, on poşet siyah çayı suya ekleyiniz. (Alışılmış lipton poşet çayı işe yarayacaktır. Ayrıca koyacağınız 4 poşet şeftali aromalı çay ise çok hoş bir koku verir.)
    4) Çayı 15 dakika demlemeye bıraktıktan sonra içindeki çay poşetlerini alınız ve karışımı oda sıcaklığına gelinceye kadar bırakınız.
    5) Çayı çok temiz, geniş ağızlı bir cam kavonoza, Borcam cam kaseye yada Pyreks cam kaseye (kurşunlu kristal cam olmamalı) boşatınız. Not: Mantarın yayılabileceği yüzey ne kadar geniş olursa, çay o kadar süratle fermante olur.
    6) Bir önceki hafta hazırlamış olduğunuz fermante edilmiş çaydan az miktarda bu karışıma ekleyebilirsiniz. Bu fermantasyon işlemini hızladıracaktır. Asit de mantarın yüzeyde yüzmesini sağlayacaktır. Bu gerekli değildir, fakat tavsiye edilmektedir.
    7) Mantarınızı serin suyla ve temiz ellerinizle hafifçe yıkayınız ve çayın üzerine yerleştiriniz
    Her zaman mantarın daha açık renkli olan kısmının yukarı doğru bakmasına dikkat ediniz. Bazen mantar kavanozun dibine çökecektir. Yukarıya doğru genellikle kendi kendine çıkar. Bu işlem birgün içinde gerçekleşmezse temiz ellerinizle mantarın tersyüz olup olmadığına bakınız ve tekrar yüzeye yerleştiriniz.
    9) Kabı bir tülbent veya örtüyle örtünüz ve çevresine lastik geçiriniz.
    10) Kavanozu oda sıcaklığında bırakınız ki, ne çok sıcak ne çok soğuk olmasın. Endirekt ışık olabilir fakat gerekli değildir. Direkt güneş ışığı zarar vericidir. Fermantasyonun ve oluşumun gözlenebilmesi için gerekli ısı 19-29 derece (celcius)’ dur. Ortalama 23 derece (celcius) gerekli ortamı sağlayacaktır.
    11) Tat tercihinize göre çayı 4-8 gün fermantasyona bırakınız. 4 günlük fermantasyon sonrası çayın tadı üzüm şırası gibi olur, birkaç gün sonra da biraya ya da hafif şampanya ya benzer 8 günlük fermantasyon sonrası ise bu içecegin tadı sirkeye döner ve daha güçlü tıbbi özellikler kazanır; ev sirkesi olarak ya da antiseptik gargara olarak da kullanılabilir.

    Ekstra Mantarlarla Ne Yapmalı? Mantarlar, bedelsiz olarak dağıtabileceğiniz güzel birer hediyedir. İnsanlar, bu kadar farkedilebilen sonuçlara ulaşınca minnet dolu olurlar. Bazı insanlar bunu yiyor ve daha başarılı sonuç elde ettiklerini iddia ediyorlar. Bu mantar, çok kaliteli protein ve B komleks vitaminleriyle doludur.Tadı salamura edilmiş mantar gibidir. Tadı biraz serttir ve pişrmekle yoğunluğu hafifletilmez. Köpekler bazende kediler bunu yemeye bayılırlar. Bazılarının bunu tavuklarına verdiklerini duydum. Ekstra mantarlardan harika gübre yapılır. Aynı zamanda blenderdan geçirip, cilt bakımı için kullanabilir ya da derideki bir yaralanmanın üzerine uygulayabilirsiniz.

    Mantar Nasıl Yetiştirilir? Fermante edilmiş çayınızdan bir miktar kavanoza boşaltıp ağzını bir kumaş ile örterseniz bir hafta içinde yeni mantarınız oluşacaktır. Tekrar edelim; bulunduğu ortam ne sıcak ne soğuk olmamalı, sadece hafif ılık olmalıdır. Yeni mantar, önce çayın yüzeyinde bir film kalınlığında olacaktır. Zamanla tamamen olgun bir mantar oluşana kadar kalınlaşacaktır. Yine, kavanozunuzun ağzını çapı kadar çapa sahip olacaktır. Şimdiye kadar varil büyüklüğünde bir kavanozda yetiştirdiğim en büyük mantar yaklaşık 45 cm. çapında ve 10 cm.kalınlığında idi. Onunla bir seferde üç varil içecek yapabiliyordum.

    Kombu Çayını Nasıl İçmeli? Kombu çayını (mantar toniğini ) en iyi içme şekli sabahları aç karnına içmektir. En iyi sonuçlar yarım bardak tonik ile yarım bardak taze sıkılmış portakal suyunun karıştırılıp içilmesi ile alınır. Nefis bir kahvaltı içeceği olur. Bu şekilde tadı çok lezzetlenir. Olduğu gibi sadece kendisini içebilir yada az miktarda limon suyu ekleyebilirsiniz. Çok güzel bir öğleden sonra aperatifi olarak ya da spor sonrası susandığı zaman içilebilecek bir içecektir. Yemeklerden önce bir miktar sindirimi kolaylaştırması açısından alınabilir. Önce günde yarım bardak ile başlayabilir ve zaman geçtikçe dozu arttırabilirsiniz.

    Kombu Çayının Faydaları
    – Ömrü uzatır.
    – Tüm salgı bezlerini ve hormon savunmasını uyarır.
    – Vücutta sağlıklı bir pH dengesi sağlar.
    – Vücuttaki atık madde ve zehirli maddelerin suda çözülebilir hale gelerek atılmasını sağlar
    – Kan dolaşımını hızlandırır.
    – Metabolizmayı uyarır.
    – Kalp atış ritmini düzenler.
    – Kanı temizler.
    – Sinir sistemini düzenler.
    – Yüksek tansiyonu düşürür, huzursuzluğu yatıştırır.
    – Sindirim sisteminin daha rahat çalışmasını sağlar ve mide düzensizliklerini giderir.
    – Astımı tedavi eder, astım krizlerini giderir.
    – Kan şekeri seviyesini sabitleyerek, şeker hastalığını tedavi eder.
    – Alerjileri hafifletir ve zamanla giderir.
    – Sertleşmiş karaciğeri yumuşatır ve yeniler.
    – Böbrek faliyetlerini geliştirir.
    – Kanseri önler ve tedavi eder.
    – Antioksidant nedeniyle oluşan radyasyona karşı koruyup serbest radikallerle savaşır.
    – Hücre duvarının yeniden oluşumunu sağlar.
    – Doku sertleşmesini (multiple scloris; MS) tedavi eder.
    – Damar sertliğini (arterioscloresis) tedavi eder.
    – Elastikiyet sağlar ve gevşek eklemleri kuvvetlendirir.
    – Mafsal iltihabı (arthritis) ve romatizmaya iyi gelir.
    – Gut hastalığına iyi gelir.
    – Böbrekteki ve idrardaki kumu döker, safra kesesi taşlarını düşürür.
    – Vücuttaki ürik asit ve kolesterolü suda erir hale getirerek vücuttan atılmasına yardımcı olur.
    – Peklik (kabızlık) problemini giderir.
    – Hemoroidi tedavi eder.
    – Yorgunluk bitkinlik ve sinirliliği giderir.
    – Herpes virüsünün soğuk algınlığı ağrılarını ve uçuk oluşturmasını engeller.
    – Siğil ve Dysplastik lekeleri yok eder.
    – Anjine çare olur.
    – Epstein-Barr virüsüne dayanan kronik yorgunluk hissini tedavi eder, öpüşme hastalığı (mononucleosis) iltihaplanmasını iyileştirir.
    – Kan sayımını normalize eder.
    – Akciğerlerdeki bronşiti, öksürük ve balgamı gideririr.
    – Bademcikleri tedavi eder (sirkeleşmiş çay, gargara şeklinde kullanılabilir).
    – Kan damarlarını genişleterek ve kardiak kasını uyararak kalp problemlerini giderir.
    – Adale ağrılarını giderir.
    – Baş ağrılarını yok eder.
    – Uykusuzluğu giderir.
    – Mikrobik ishali durdurur.
    – Koliti tedavi eder.
    – Koruyucu bağırsak mikroplarını sağlayan sağlıklı bakteriler ve kolon oluşturur.
    – Saç uzamasına yardım eder, kelliği engeller, gri saçın rengini koyulaştırır.
    – Görüşü kuvvetlendirir.
    – Korneada oluşan formasyonları ve kataraktı giderir.
    – Vücut ağırlığını düzenler, yağları yok eder.
    – Susuzluğu giderir ve egzersiz sırasındaki performansı artırır.
    – Mantar türü enfeksiyonlara (candida gibi) karşı savaşır.
    – Kapsamındaki antivirütik ve antibiyotik özellikler sayesinde iltihabi durumları yok eder.
    – Cinsel potansiyeli canlandırır.
    – Menapoz rahatsızlıklarını düzene sokar.
    – Deri üzerindeki yaraları tedavi eder.
    – Ciltteki kırışıklıkları, çilleri ve kahverengi lekeleri yok eder.
    – Deri nemlendiricisi görevi görür, (Kombu çayı içilerek kullanırken cilde faydalı ise de, deri dışından tatbik edildiğinde de çok etkilidir. Fazla mantarlar blenderdan geçirilerek harika bir cilt bakım kremi elde edilmiş olur.)
    – Deriye spreyle ya da sürülerek uygulandığında antibakteriyel asit tabakası görevi görür.
    – Sirke formundaki çay, sivrisinek ve pire ısırıklarından, egzamadan ve zehirli bitki dikenlerinden dolayı oluşan kabartıları yumuşatıp rahatlatır. Sirke formundaki çay, saçlar şampuanladıktan sonra durulama suyu ile kullanılırsa çok güzel parlak saçlar oluşur ve saç telleri kalınlaşır. Çay sirke sertliğine geldiği zaman içmek için kuvvetli gelebilir, o zaman bir kavanoza biberiye (rosermary), sarımsak, adaçayı ve acıbiber gibi baharatla birlikte hoş bir salata sirkesi hazırlanır. Sirkeleşmiş çayı cam porselen ve plastik yüzeylerin temizliğinde de oldukça etkilidir. Mexico’da bazı annelerin bana söylediklerine göre, bebekleri ateşlendiğin+A91de, salgı bezleri şiştiğinde veya pişik olduklarında, mantarın kendisini bebeğin bezinin (pedinin) içine koyuyorlarmış. Kombucha T-hücreleri seviyesini yükselttiği ve vücudun bağışıklık sistemine destek olduğu için son zamanlarda HIV virüsü ve AIDS ‘liler arasında da çok popüler olmuştur.

    İlgili Konular ;
    Kombucha sanırım mucize!

  • Anason Cinsel İsteği Güçlendiriyor

    Anason Cinsel İsteği Güçlendiriyor

    Anason, şifalı bitkiler içinde en çok kullanılanlardan biri. Anasonun faydalarının başında hazmı kolaylaştırması geliyor.

    İşte anasonun faydaları:

    İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Regl kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser.

    Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları uyarır. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.

    Nasıl Kullanılır: Bir litre kaynar suya 10 gram anason koyulup 10 dakika bekletilir ve günde 2 – 3 bardak içilir.

    Uyarı: Vücuda ve beyne uyuşuklyk hissi verebileceği için yetişkin ve çocuklarda uzun süre kullanımından kaçınılmalıdır. Hamilelik döneminde ve ay haline yakın günlerde tüketilmemelidir.