Etiket: yumurta rezervi

  • Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması, anne adaylarından en verimli çağlarında elde edilen yumurta hücrelerinin özel bir dondurma programı ile ileride kullanılmak üzere dondurulmasıdır. Kadınlarda kariyer planlaması, hayat şartları gibi faktörler yüzünden evlenme yaşının, bebek yapma planlarının daha ileri yaşlara ertelenmesine yol açar. Ancak anne adayların doğal yollarla ya da tüp bebek gibi yardımcı üreme yöntemleriyle hamile kalma şansı yaşın ilerlemesiyle beraber düşer. Bu olumsuz etkinin ortadan kalkması amacıyla, erken dönemde yumurtalıkların uyarılmasıyla elde edilen yumurta hücreleri uzun zamanlar aynı verimlilikte muhafaza etmek ve gereksinim duyulduğunda çözdürülerek kullanılmak için, yumurta dondurma uygulamasından yararlanılmaktadır. Bu şekilde anne adayları hangi yaşta hamile kalmak isterse, yumurtaların kalitesi ve yaşı dondurma uygulamasının gerçekleştiği zamanda olacaktır. Bu şekilde sağlıklı bir hamilelik sağlanacak ve bebeklerde sağlıklı olacaktır. Bknz : Yumurta Dondurma Nasıl Yapılır?

    Yumurta, insan vücudunda en büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olan hücredir. Düşük ısılara karşı hassas bir yapı gösterir. Daha evvel yapılmış olan çalışmalarda olgunlaşmamış yumurtalar dondurulurken, günümüzde olgunlaşmış yumurtaların dondurulması ile, bunların daha dayanıklı olduğu anlaşılmıştır. Yumurta dondurma uygulaması kadının üreme yetisini muhafaza eden bir uygulamadır.

    Yumurta dondurma işlemi nasıl uygulanır?

    Adet döngüsü içinde anne adayının yumurtalıkları, hormonlu ilaçlarla uyarılır. Yumurtalıklardan ultrasonografi ile ve yumurta toplama iğnesiyle yumurtalar toplanır. Toplanmış olan yumurtalar özel kimyasal solüsyonlarda belli bir süre bekletilir. Daha sonra ise -196 derecede sıvı azot içeren yapılarda dondurulur ve bekletilir. Vitrifikasyon tekniği ile uygulanan yumurta dondurma yöntemi, başarılı bir şekilde yapılır. Bu teknik hızlı dondurma prensibi ile uygulanır. Bunun hızlı yapılmasındaki önem ise, dondurma uygulaması esnasında yumurtaların hasar görmesine sebep olabilecek buz kristallerinin meydana gelmesinin önlenmesidir. Vitrifikasyon tekniği ile dondurulmuş olan yumurtalar, çözündüğünde % 90-100 oranında canlılık sağlanmaktadır. Canlı olarak çözdürülen yumurtalar, baba adayından elde edilen spermlerle mikro enjeksiyonla döllendirilir. Bu embriyolar daha sonra anne adayının rahmine aktarılarak, hamilelik elde edilir.

    Yumurta dondurma işlemi kimlere uygulanan bir yöntemdir?

    Kanser tedavisine başlayacak olan anne adaylarına uygulanabilir. Kanser tedavileri gören kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları kadının yumurtalıklarının kalıcı olarak zarar görmesine sebep olabilir. Bu tedavileri gören anne adayları tedavi ardından hamile kalamamaktadır. Tedaviden önce dondurulan yumurtalar ya da yumurtalık dokusu ile, kadının daha sonradan bebek sahibi olabilme yetisi saklanır.

    Erken menopoz ihtimali olan kadınlara uygulanabilir. Özellikle ailesinde erken yaşta menopoza girmiş akrabaları olan anne adaylarının kendisi de erken yaşta menopoza girme ihtimali taşır. Bu sebeple kadınların doğurganlık yeteneklerinin ileri yaşlara taşınmasını sağlamak için yumurta dondurma uygulaması yapılabilir.

    Yumurtalık rezervi azalan kadınlara uygulanabilir. Her kadın doğduğunda belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelir. Bu rezerv her ay yaşanan adet dönemlerinde belirli bir oranda azalır. Özellikle 35 yaşla beraber, kadının doğal yollarla hamile kalma ihtimali git gide azalır. Bunun sebebi yumurtalık rezervleri azalmış ve yumurtaların kalitesinin düşmesidir. Bu durumda evliliğini ve hamile kalmayı ileri bir yaşa aktarmış olan kadınların ileri yaşlarında gebe kalmasını sağlayabilecek yumurta toplama işlemi uygulanabilir.

    Yumurtalıkların alınmasını gerektirecek operasyonlardan önce de uygulanabilir. Anne adayları yumurtalıklarını etkileyecek hastalıklar sebebiyle cerrahi müdahale görecek ise, ileride bebek sahibi olmalarını sağlayacak yumurta dondurma uygulaması yaptırmaları önerilir. Rahmin alınmadığı, yalnızca yumurtalıkların alınmasını gerektirecek müdahaleler, bebek sahibi olmaya engel teşkil etmemelidir.

    Tüp bebek tedavisi esnasında: Tüp bebek tedavisi esnasında anne adayından elde edilmiş olan yumurta hücrelerine karşılık, baba adayından sperm elde edilemediği durumlarda yumurtalar dondurulabilir. Bunlar daha sonra sperm elde edilince tekrar kullanılabilir.

    Yumurta dondurma işlemi hangi yaşlarda yapılmalıdır?

    Kadının yumurtlayabildiği her yaşta,yumurta dondurma işlemi yapılabilir. Ancak bunun için en uygun yaşların 35 yaşından önce olduğu bilinen bir durumdur. Çünkü bu yaşlara kadar yumurta hücreleri sağlıklı ve istenen kalitede olur. Bu yaşlardan sonra elde edilen yumurtalar ise, sağlıklı bir hamilelik sağlanması için yeterli olmaz. Ancak kimi zaman zorunluluktan dolayı bu yaşlardan sonra da yumurta dondurma işlemi uygulanabilir.

    Yumurta dondurma işlemi ardından yumurtalar ne kadar süre bekletilebilir?

    Dondurulmuş olan yumurtalar için belirli bir bekleme süresi yoktur. Yumurtalar gereksinim duyulduğu zaman çözdürülerek hamilelik elde edilmesi için kullanılabilir. Hatta dondurma uygulaması esnasında gruplar halinde işlem yapılarak, farklı zamanlarda hamilelik sağlanması için kullanılabilir.

    Yumurta dondurma uygulamasının başarısız olmasına yol açacak etkenler nelerdir?

    Bu işlemin başarıya ulaşmasını sağlayacak en önemli faktör, çözülmek üzere dondurulan yumurtaların canlılığını kaybetmesidir. Yumurta hücresi insan vücudundaki en büyük hücredir. Yapısında oldukça fazla oranda su bulunmaktadır. Dondurma esnasında yumurtanın içindeki suyun buz kristallerine dönüşmesi, yumurtanın hasar görmesine yol açar. Bu yumurtalar çözdürüldükten sonra döllenme şansı bırakmaz. Fakat bu olumsuz etki yumurta dondurma uygulamasında kullanılmaya başlayan vitrifikasyon tekniği ile aşılmıştır. Bunun yanında döllenme esnasında uygulanan yöntemlerde bu başarıya katkı sağlamaktadır. Dondurulan yumurtaların çevresinde yer alan zona pellucida ismi verilen kabuğun sertleşmesi spermin döllenme esnasında yumurtaya girişine mani olur. Bu güçlüğün aşılması için, spermin yumurtaya doğrudan olarak enjekte edildiği ICSI yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemler sayesinde yumurta dondurma uygulaması ardından elde edilen hamileliklerde artış meydana gelmiştir. Bu hamileliklerde doğumsal anomali bildirilmediği,  kadınların doğurganlık yaşı daha ileri yaşlara kadar ilerletilmiştir.

    Yumurta dondurma işleminde başarı oranı nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması anne adaylarında yumurtalık yumurta rezervi olduğu her yaşta uygulanabilen bir tekniktir. Bu uygulamanın her geçen gün daha fazla rağbet görmesi ve gereksinim duyanların artması sebebiyle, teknolojik çalışmalar yapılarak geliştirilmesine çalışılmaktadır. Dondurma uygulamasının vitrifikasyon tekniği ile uygulanmaya başlanmasından sonra, başarı oranları giderek yükselmeye başlamıştır. Bu şekilde yumurtalardaki canlılık oranı fazlalaşmıştır. Yumurtaların mikro enjeksiyon tekniği ile spermlerle buluşturulması da başarıya katkı yapan uygulamalar içine girmiştir. Bugün, yumurta toplama işleminin başarı oranları, tüp bebek tedavisinde elde edilen başarı oranlarıyla aynı seviyeye gelmiştir. Elde edilen başarı oranları % 35-50 arasında değişmektedir.

  • Önceki başarısız tüp bebek uygulamaları başarıya dönüşebilir mi ?

    Önceki başarısız tüp bebek uygulamaları başarıya dönüşebilir mi ?

    Daha önce iki veya daha fazla tüp bebek uygulamasından başarılı sonuç almamış hastaları sonraki tedaviye almadan önce, hastanın daha önceki denemeleri göz önüne alınarak mutlaka hastaya farklılaşmış bir tedavi protokolü planlanmalıdır.

    1- Elde edilen embriyo kalitesi iyi veya çok iyi olmasına rağmen gebelik elde edilmemişse uygulanması gereken yöntemler:

    A- Ofis Histereskopi: En az iki tane iyi embriyo verilmesine rağmen gebelik olmadığı durumlarda, %20 oranında rahim içinden polip, yapışıklık, miyom ve rahim içi bölümler gibi embriyonun tutulmasını engelleyen hastalıklara tanı koyup aynı işlem esnasında tedavisi yapılıp ortadan kaldırabilmektedir. Türkiye’de bu işlemi ilk defa uygulayanlardan biri ve birçok hekime eğitimini veren Prof. Dr. Recai PABUÇCU ve ekibi ile hastalarımıza kliniğimizde bu işlemi anesteziye bile gerek kalmadan, ağrısız bir şekilde başarıyla uygulamaktadır.

    B- Hastalıklı Tüplerin (Kanalların) Laparoskopi Yöntemiyle Açılması veya Çıkarılması: Eğer tüplerde yapışıklık, tıkanıklık veya tüplerin ağzının tıkanıklığa bağlı olarak tüplerin içinde sıvı toplanmışsa (hidrosalpinks) rahim içine embriyo yerleştirildiğinde bu tıkanıklık yapışıklık ve hidrosalpinks sonucu oluşan bu sıvının rahim içine kaçak vermesi sonucu embriyoların tutulmasını kesin olarak engellediği ispatlanmıştır. Bu hastaların tüplerinin laparoskopik (kapalı) yöntem ile açılması, çıkarılması veya tüplerin rahimden çıktığı bölgeye tıkama işlemi yapılması sonucu embriyonun düşmesine neden olan bu sorun ortadan kaldırılmış olur.

    C- PGD (Preimplantasyon Genetik Tanı) (Embriyoların Genetik İncelenmesi): 8 Hücreli embriyonun bir blastomeri (hücresi) alınarak biyopsi yapılabilmekte ve anne rahmine yerleştirilmeden önce embriyonun, kromozom yapısı ve bazı gen defektleri belirlenebilmektedir. Son yıllarda gen teknolojilerindeki gelişmeye paralel olarak daha önce sadece araştırma merkezlerinde çok kısıtlı olarak kullanılan bu teknikler şimdi daha yaygın ve pratik olarak kullanılabilmektedir. Konu son derece hızlı gelişmekle birlikte klinikte sınırlı bir grup hastada kullanılmalıdır (cinsiyete bağlı geçişli hastalık riski – kas distofileri, hemofili vb. translokasyonlar, kromozom sayı bozuklukları, bazı bilinen gen defektleri gibi).

    Bu teknikler hiçbir zaman %100 sağlam çocuk iddiası taşımamaktadır. Hatta çoğu tecrübeli merkez bu yöntemleri kullandıktan sonra elde edilen gebeliklerde yine de klasik antenatal tanı yöntemleri olan amniyosentez ve koryon villus biopsisini önermektedirler. Preimplantasyon genetik tanı yöntemi merkezimizde de başarı ile uygulanmakta olup, özellikle 38 yaş üstü üçten fazla embriyo oluşmuş hanımlarda, genetik tanı sonrası embriyo transferleri yapıldığında genç yaş grubuna yakın gebelik elde edilmektedir. Ayrıca ikiden fazla başarısız tüp bebek olmuş ise yapılmasında fayda vardır. Sperm sayısı bozuk olan erkeklerde döllenme sonucu genetik problemli embriyo olabileceğinden sağlıklı embriyoları seçmek içinde kullanılmalıdır.

    D- I.M.S. I (Mikroskobik Büyütme İle Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu): Özellikle sperm sayısı ve hareketleri düşük olan erkeklerde başarıyı oldukça arttıran bir yöntemdir. Bu uygulama için ileri teknoloji ile donatılmış çok özel mikroskoplar kullanılmaktadır. IMSI tekniği kullanılarak yapılan işlemlerde normal bir mikroskoptan 16.000 kat daha fazla büyütülen spermlerin hücre içi yapıları, hücre çekirdekleri detaylı bir şekilde incelenmekte ve bu sayede en kaliteli spermler, dejenere olmadan seçilebilmektedir. Daha sonra bu spermler ile yapılan mikroenjeksiyon işlemi ile başarı artmaktadır.

    E- HLA-G5: Tutunma yeteneği en yüksek olan embriyoların ürettiği HLAG5 proteininin saptanarak embriyo seçiminde kullanılması gebelik oranını artıracaktır. Bu yöntem kliniğimizde de kullanılmaktadır.

    F- P.I.C.S.I: Mikroenjeksiyon sırasında olgun spermlerin seçimi, genetik kusurlu olanların ayrıştırılması amacıyla kullanılan bir metoddur. Genetik olarak normal olan spermlerde hücre zarında bulunan özel bir protein bu spermler labaratuvarda önceden hazırlanmış plaklara yapışmasını sağlar. Bu proteine sahip olmayan spermler ise plaka engelini aşamaz ve dışarıda kullanılmasını sağlayan bu teknikle başarı artırılmış olur.

    G-Assisted Hatching (Traşlama Yöntemi – AHA): Embriyoların rahme tutunma oranlarını arttırmak için geliştirilmiş bir tekniktir. Bu teknikte, embriyonun etrafını saran kılıf (zona pellucida) lazerle, asitle ya da mekanik yöntemlerle inceltilir. Bu yöntemlerin birbirine herhangi bir üstünlükleri olmayıp merkezin deneyimine göre herhangi biri kullanılabilir. Transfer günü embriyolar, hastanın yaşı ve öyküsü ile beraber değerlendirilerek bu işlemin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir. Bu işlem dondurularak saklanmış embriyoların transferinde de kullanılabilir. Döllenmiş hücrelerde bu yöntemle gebelik oranı artabilmektedir. Ancak bu konu tam aydınlığa kavuşmuş değildir.

    H- CGH – Komparatif Genomik Hibridizasyon Yöntemi : İstenilen bir gebeliğin sağlanması ve sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelmesi, embriyonun sağlıklı kromozom yapısına sahip olup olmasına bağlıdır. Kromozom yapısının sağlıklı olmaması halinde çoğu zaman vücut gebeliği gerçekleştiremez ya da gebelik düşükle sonlanır. Tekrarlayan tüp bebek yöntemi sonrasında gebelik sağlanamaması ya da gebeliklerin düşükle sonuçlanması; ayrıca normal yollarla sağlanan gebeliklerde düşük görülmesi durumunda mutlaka sebebini araştırmak gerekir. Bu gibi durumlarda ilk önce genetik bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır.

    Yaşı 38 ve üstünde olan anne adayları, herhangi bir problem tespit edilemediği halde embriyo transferi yapılmış ve en az 2 kez başarısız tüp bebek tedavisi geçirmiş olanlar, daha önceden PGD yapılarak en az 1 tane normal embriyosu belirlenerek transferi yapılmış ama gebe kalamamış olanlar, tekrarlayan düşükleri nedeniyle kromozomal bozukluk tespit edilmiş olan hastalara CGH başarıyla uygulanmaktadır.

    Tüp bebek tedavisi için merkeze gelen anne adayının yumurtaları, uygulanan ilaç tedavisi sonrasında toplanır. Erkeğin spermi ile laboratuar ortamında mikroenjeksiyon (ICSI) işlemiyle döllendirilerek büyümesi ve gelişmesi sağlanır. Gelişimin 3. gününde 6,7 ve 8 hücreli olan embriyolardan mikroskop altında laser yardımıyla embriyonun zarına birkaç atışla delik açılarak birer hücre alınır. Tecrübeli kişiler ve gelişmiş ekipmanlarla yapılan bu işlemin embriyoya hiç bir zararı yoktur. Kalan embriyolar bölünüp gelişimlerine devam ederler. Herbir embriyodan alınan birer hücre Mikroarray tabanlı Karşılaştırmalı Genomik Hibridizasyon (CGH) yöntemi ile incelenir. Bu yöntemle, daha önceden uygulanan PGD (preimplantation genetic diagnosis) metodundan farklı olarak tüm kromozomlar incelenmektedir. 24 saat sonra elde edilen sonuçlara göre sağlıklı olan embriyo anne rahmine transfer edilir. Tüp Bebek yöntemiyle % 45–55 olan gebelik oranları %70–75’ lere yükselmektedir. Bu yöntem ile canlı doğum oranlarında artış gözlenirken, gebelik kayıplarındaki oran düşmüştür. 38 yaş üstü hastalarda CGH yöntemi uygulanarak gebelik oranları %30-40’lara ulaşmaktadır. Daha önce 4–5 defa tekrarlayan düşüğü olan hastalarda ise CGH yöntemi uygulandığında canlı doğum %60–70 oranında artmıştır.

    2-Kötü Embriyo Elde Edilmiş Olgularda Başarıyı Artıracak Yöntemler:

    A- I.V.M. (İn Vitro Maturasyon): İlaçsız tüp bebek tadavisi olarak da bilinen bu yöntemin deneneceği gruplar; ilaç olarak uyarılmaya rağmen olgun yumurta elde edilmeyen hastalar, embriyo kalitesi kötü olan ve herhangi sebeple açıklanamayan hastalar, polikistik över hastalığı olup, karnında su toplanması riski olan ve olgun yumurta alınamayan hastalar ve kemoterapi alacak veya kısırlaştırılacak hastalardır. Çoğu zaman ilaç bile gerekmeden yumurtalar erkenden toplanır. Labaratuvar ortamında özel yöntemlerle büyütülür, olgunlaştırılır daha sonra mikroenjeksiyon yapılır. Bu metod ile yukarıda sayılan hasta gruplarında daha kaliteli embriyo elde edileceği gibi aşırı uyarılma riski ortadan kalkacaktır. Ancak yine de unutulmamalıdır ki bu yöntem tüm IUF olgularının sadece % 5 -% 15’ine uygundur.

    B-(Embriyodaki Zararlı Parçacıkların Temizlenmesi): Bazı embriyolar gelişirken normal hücre bölünmesinin yanı sıra istenmeyen bazı parçacıklar oluşur. Fragman denen bu parçacıklar aynı zamanda tedavinin başarısını azaltır. Bu yüzden çok deneyimli ekipler, defragmantasyon denilen, mikroskop altında özel teknikler ve özel mikro pipetler ile bu parçacıkları temizleyip verilen parçasız embriyo ile gebelik oranlarını artırırlar.

    C- Endometrial Ko-KDItür (Yapay Rahim): Tekrarlayan başarısız tüp bebek deneyimli hastalarda ve kötü kalite embriyo elde edilenlerde kullanılan bir yöntemdir. Bu hastaların rahim içi dokusundan (endometrium) alınan küçük bir parça, anne serumu ve bazı özel maddeler ile birleştirilerek yeni bir ortam hazırlanır. Alınan yumurtalar, mikroenjeksiyon işlemi sonrası bu ortamda büyütülerek daha kaliteli embriyolar elde edilmektedir. Bu yöntem kliniğimizde, uygun görülen hastalara, başarıyla uygulanmaktadır.

    D- Başarı Elde Etmek İçin İlaç Tedavisinin Farklılaştırılması: Çok deneyimli jinekolojik endokrin (hormon uzman) uzmanları hastalara uygulanan yumurtalama programlarını değiştirerek daha kaliteli yumurta elde edebilirler ve bu hastaya göre ayrı ayrı düzenlenerek tedavi başarısı artırılmış olur. Örneğin PCO’lu hastalarda daha kaliteli yumurta elde edebilmek için hasta dostu denen çok özel programlar uygulanarak daha kaliteli embriyolar yapılır ve başarı arttırılmış olur. Kliniğimizde de Prof. Dr. Recai PABUÇCU bu konuda oldukça deneyimli bir hekimimizdir.

    E-EMBRYOSCOPE Tekniği ile doğru zamanda doğru embryo seçimi: (Embriyolar gece gündüz gözlem altında): EmbryoScope-Dinamik Embriyo İzleme; IVF tedavilerini iyileştirmek için geliştirilen hızlandırılmış bir çekim tekniğine dayanarak düzenlenmiş bir embriyo izleme sistemidir. Bu sistem, yaklaşık 7 yıl süreyle araştırmalar sonucu ilk defa 2009 da Avrupa’da kullanılmaya başlanmıştır. EmbryoScope hızlandırılmış çekim tekniğine dayanarak inkübatörün içine yerleştirilen bir kamera ile döllenmeden transfer anına kadar embriyoyu izlememize olanak vermektedir.

    Bu sistem sayesinde, embriyo istediğimiz her saat dilimde kayıt altına alındığından rahatlıkla her gelişim aşamasını gözlemlemeye yardımcı olur. Embriyoyu dış ortama maruz bırakmadan, kendi ortamında izleyip gelişimini takip edebilmekteyiz. Embriyo gelişiminde en önemli unsurlardan olan hücre bölünmesi aşamasını böylece kaçıncı saatte olduğuna kadar görebilip en sağlıklı embriyoyu seçmek ve sonucunda anne adayına en sağlıklı tek embriyoyu transfer ederek gebelik şansını artırmak mümkündür.

    Avrupa ve Amerikada yaygın bir şekilde kullanılmakta olan EmbryoScope ile artık biz de hastalarımızın tüm embriyolarını an ve an izleyip en sağlıklılarını seçebilmekteyiz. EmbryoScope, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkânı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı sağlamaktadır.

    İlgili Konular ;
    Tüp Bebek Özel Bölüm
    Aşılama Yöntemleri ve Tecrübelerimiz
    Tüp Bebek Yöntemi ile Çocuk Sahibi Olmak.
    Tüp Bebek Tedavisinde Bilinmesi Gereken 10 Detay
    Hapla Tüp Bebek Tedavisi

  • Artık Seçilmiş Spermle Çocuk Sahibi Olabilirsiniz!

    Yakın bir dönemde uygulanmaya başlayan ve ‘Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu’ olarak da tanımlanan IMSI, özellikle erkek infertilitesi yaşayan aileler için umut ışığı oldu. Spermlerin 6000-8000 kat büyütüldüğü ve morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkân sağlayan IMSI aynı zamanda spermde DNA hasarı konusunda fikir veren en yeni tekniklerden biri… Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun tekniğin ne zaman, kimlerde kullanılabileceği hakkında bilgi verdi.

    Bebek sahibi olmaya çalışan yaklaşık 5 milyon çift içinde özellikle erkek infertilitesi problemi yaşayanlar için IMSI yöntemi yeni umutları da beraberinde getirdi. Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun IMSI’nin spermde DNA hasarı konusunda fikir veren en yeni tekniklerden biri olduğunu söyledi. Tosun sözlerine şöyle devam etti: “DNA hasarlı sperm kullanıldığında; iyi kalitede embriyo oluşturamama, tüp bebek başarısızlıkları, düşükler, genetik bozukluğu olan bebeklerle karşılaşmak mümkündür. Erkek infertilitesi olan hastalara IMSI tekniği uygulayan merkezleri seçmeleri önerilmelidir. IMSI tekniğini diğer tekniklerden ayıran en önemli özellik sadece sperm morfolojisinin derecesini söylemekle yetinmeyip morfolojisi sağlam spermin seçilip tüp bebek işleminin yapılmasına imkân vermesidir.

    IMSI Nedir?

    Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu’ olarak tanımlanabilecek IMSI; spermde DNA hasarı olup olmadığını gösteren en yeni tekniktir. Yardımcı üreme tekniklerinde erkek faktörü (sperm) olumlu sonuca ulaşmakta önemlidir. Bu nedenle özellikle mikroenjeksiyon uygulamalarında en hareketli ve en iyi görünümlü (morfolojik) spermler seçilerek kullanılır.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun tüp bebek laboratuarlarında konvansiyonel IVF mikroskopları ile spermler 60-100 kat büyütülüp, görünümleri değerlendirildikten sonra seçildiğini belirterek, ‘Sperm DNA’sında hasar olup olmadığı bilinememektedir. Oysa ıntra-sitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm enjeksiyonu (IMSI) ile konvansiyonel IVF mikroskopları ile karşılaştırıldığında IMSI dijital büyütme teknikleri kullanarak spermlerin incelemesine imkan sağlayan bir yöntemdir. Bu teknikle, spermler 6000-8000 kat büyütülebilmekte ve morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkân sağlamaktadır.

    Bu gelişmiş yöntem sayesinde özellikle genetik materyalin taşındığı sperm çekirdeği ve morfolojisi, DNA hasarının göstergesi olduğu bilinen vakuol (etrafı zarla çevrili boşluklar) oluşumu gibi bazı hücre içi yapıların tespit edilmesine olanak sağlayarak, bu yapısal bozuklukları göstermeyen ya da en az gösteren spermler ile ICSI (mikroenjeksiyor) yapılır. IMSI yöntemi bize hareketlilik ve şekli iyi olsa dahi DNA hasarı olmayan veya en az olan spermleri seçme imkânı sağlamaktadır. Bu yöntemle sperm seçimi yapıldığında daha sağlıklı embriyolar elde edilebilmekte, gebelik oranları artmakta ve düşük oranları azalmaktadır.

    Bugüne kadar yapılan çalışmalara bakıldığında IMSI uygulanan gruplarda %20-%30 gebelik oranlarında artış, %25 düşük oranlarında azalma ve sağlıklı doğumlar görülmüştür.

    IMSI kimlere kullanılmalıdır?

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun IMSI tekniğinin kimlerde kullanılabileceği konusunda şu bilgileri verdi:

    -Genetik faktörler ile birlikte çevresel faktörler de DNA hasarına yol açmaktadır. Bu nedenle 35 yaş üzerinde erkek faktörü vakalarında (sperm sayısı az, hareketliliği zayıf ve morfolojisi bozuk-oligoastenoteratospermi)

    -Spermin embriyo gelişimine katkısı insanda 2 veya 3. günden itibaren artmaktadır. Sperm ile yumurtanın birleşmesiyle oluşan yeni genetik yapı bu dönemden sonra tam olarak faaliyete geçer. Bu nedenle önceki denemelerde 2 ya da 3. günden sonra embriyo gelişimi yavaşlıyor veya duruyorsa.(Blastokist-embriyonun 5. gün ulaşması gereken evresi) gelişimi olmamışsa)

    -Önceki denemelerde embriyo morfolojisi iyi görülmesine rağmen gebelik oluşmamışsa

    -Gebelik oluşmasına rağmen düşük ile sonuçlanmış ise

    IMSI tekniği uygulanması bu çiftlerde gebelik oranlarının artması, düşük riskinin azalmasını sağlayabilir.

    Sıcak Spermin ‘Düşmanıdır

    -Spermin yapısı nasıl bozulur?
    Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun günümüzde sperm yapısını bozan en önemli faktörlerin çevresel ve genetik faktörler olduğunu belirterek baba adaylarına şu uyarılarda bulundu; “Sperm kalitesini bozan çevresel faktörlere yaşam tarzı, beslenme, sigara alkol kullanımı, stres örnek verebiliriz. Bazı meslek gruplarında sperm yapısının daha çok bozulduğu görülmüştür. Çok sıcak ortamlarda çalışan fırıncılar, sauna veya hamam çalışanları gibi. Özetle; yüksek sıcaklık spermin DNA hasarının artırmaktadır. Ayrıca ağır metaller, toksik maddelere maruz kalanlar, kemoterapi veya radyoterapi almak zorunda kalanlarda şiddetli sperm bozuklukları görülmektedir. Mevsimsel değişikler, kullanılan ilaçlar da spermin sayısını ve kalitesini bozabilir.

    -DNA hasarlı sperm tüp bebek tedavisinde nelere sebep olur?
    Tüp bebek tedavilerinde DNA hasarlı sperm kullanıldığı takdirde, iyi kalitede embriyo oluşturamama, artan tüp bebek başarısızlıkları, düşükler, genetik bozukluğu olan bebeklerle karşılaşmak mümkündür. Op. Dr. Tosun; “Bu nedenle şiddetli erkek infertilitesi olan hastalarda IMSI tekniğinin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Erkek infertilitesi olan hastaların kliniklerinde IMSI tekniği uygulayan merkezleri seçmelerini öneriyoruz. IMSI tekniğini diğer tekniklerden ayıran en önemli özellik sadece sperm morfolojisinin derecesini söylemekle yetinmeyip morfolojisi sağlam spermin seçilip tüp bebek işleminin yapılmasına imkan vermesidir.” diyerek çocuk sahibi olmak isteyen aileleri bu konuda dikkatli olmaları yönünde uyardı.

  • Doğurganlığın korunmasında yeni dönem


    Çinli bilim adamlarının fareler üzerinde kök hücreden yeni yumurta yapımıyla ilgili çalışmasının bugüne kadar bilinenin aksine erişkin kadınlarda yumurta rezervinin tekrar artırılabileceği yolunda ışık yaktığı, menopozu tersine çeviren bu yaklaşımın tıpta mucize olduğu bildirildi.

    İngiltere’nin saygın bilim dergilerinden Nature Cell Biology’de yayınlanan Kang Zou ve arkadaşlarının çalışmasının, kadınların sahip olduğu yumurtalarla doğduğu, daha sonra yeni yumurta hücresi katılımı olmadığı yolundaki görüşü değiştirerek, ergen kadınlarda yumurta rezervinin tekrar artırılabileceği umudunu getirdiği belirtildi.

    Dünyada yumurtalık nakli çalışmalarıyla tanınan New York Medical College Westchester Medical Center Üreme Sağlığı Departmanı Başkanı Prof. Dr. Kutluk Oktay, bunun tıpta yeni bir mucize, devrim olduğunu, bugüne kadar taşlaşmış görüşleri yıktığını kaydetti.

    Çalışmanın insanda aynı kök hücreler alınıp yumurtalığına enjekte edilmesi halinde menopozu tersine çevirebilecek bir gelişme olduğunu ifade eden Prof. Dr. Oktay, şöyle konuştu:

    “Klinisyen bir bilim adamı olarak zaten uzun süredir klinik senaryoların yaygın olan inanışa uymadığını gözlemliyordum. Aynı yaklaşım insan yumurtalığı için de söz konusu olursa bunun başarıya ulaşması çok zaman almayacaktır. Biz de bu anlamda çalışmalara başladık. Bir anlamda bu, yumurtalık transplantasyonu çerçevesinde zaten klinik olarak kullanılmaktaydı. Kanser tedavileri nedeniyle menopoza giren veya genç yaşlarda yumurtalık bozukluklarını yaşamış çok sayıda kadın, bu yumurtalık transplantasyonun ardından menopoza girmelerinden çok uzun süre sonra çocuk sahibi olabildiler. Bugüne kadar bilinenin aksine erişkin kadınlarda yumurta rezervinin tekrar artırılabileceği yolunda fikir veren çalışma tıpta mucizedir.”

    ”SON 50 YILIN EN ÖNEMLİ BULGULARI”

    Bu çalışmaların doğurganlığın korunması anlamında yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Oktay, elde edilen bulguların bu anlamda üreme biyolojisi alanında son 50 yılın en önemli bulguları olduğunu söyledi.

    Prof. Dr. Oktay, ABD’de 2002 yılında hodgkin lenfoma tanısı konulan Ann Dauer’in, kemik iliği nakli için uygulanacak kemoterapi öncesinde dondurduğu yumurtalık dokusunu 2,5 yıllık menopoz döneminin ardından geliştirdiği yöntemle karın cilt altına uygulayarak mucizevi şekilde doğal yolla anne olduğunu hatırlatarak, Dauer’in yine mucize eseri ikinci bebeğini dünyaya getirdiğini belirtti.


    Oktay, yeni çalışmanın açıklanamayan bu duruma da ışık yaktığını, karın altındaki yumurtanın periferdeki kök hücreleri uyarıp menopozdaki yumurtalara yardım ettiğini düşündüklerini bildirdi.

    Ufuk Üniversitesi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Baltacı da bu çalışmaların yumurta hücre rezervi kalmamış, kısırlık sorunu bulunan, erken menopoz sorunu yaşayan, hatta kanser tedavisi alacak hastalar için yeni ufuklar açabileceğini, benzeri tedavilere örnek teşkil edebileceğini söyledi.

    Kang Zou ve arkadaşları, erişkin fareden elde ettikleri yumurta kök hücrelerini dış ortamda kültüre ederek uzun süre canlı kalmalarını ve farklılaşmalarını sağlamış, ayrıca içlerine viral bir DNA ekleyerek bu yumurta hücrelerini genetik olarak işaretlemişti. Daha sonra bu yumurta serisi hücreleri kısır bir fareye transfer edilerek bu farede yeniden fonksiyon kazandıkları ve virüs DNA’sı ile işaretli olgun yumurtaların geliştiğini, bu yumurtalardan işaretli DNA’yı taşıyan yavru farelerin doğduğunu kanıtlamıştı.