Etiket: yüksek ateş

  • Ateş Düşürme Yolları Nelerdir?

    Ateş Düşürme Yolları Nelerdir?

    Vücut sıcaklığımız gün içinde değişiklik gösterebilir. Fakat normal beden sıcaklığımız 37 derecedir. Ateş düşürücü yöntemler nelerdir? makalemizde soğuk algınlığı veya herhangi bir sebepten oluşan yüksek ateşi düşürmek için uzman önerilerine yer verdik.

    ates_dusurme
    Ilık su ile banyo yapın.
    Ateşten muzdaripseniz banyo kısa sürede ateşinizi düşürmeye yardımcı olacaktır.

    ates_dusurucu (6)
    Islak çorap tedavisi yapın.
    Bu yöntem en iyi geceleyin etkilidir. Bilekleri kapsayacak uzunlukta bir çift saf pamuktan yapılmış çorabı soğuk su ile ıslatın, sıkıp suyunu çıkarın ve
    üstüne bir kat daha çorap giyip dinlenin.
    Çorap yöntemi, geleneksel bir nöropatik yaklaşımdır. Teori soğuk ayaklar dolaşımı artırarak bağışıklık sistemini uyarırlar ve vücut soğumaya başlar.
    Bu tedavi yöntemi göğüs sıkışıklığını rahatlatmak amacıyla da kullanılabilir.

    ates_dusurucu (3)
    Islak havlu ile de ateşi düşürebilirsiniz.
    Bir kaç tane havluyu buzlu suda veya soğuk suda bekletip fazla suyunu sıkın.
    Başa, boyuna, ayak bileklerine, boyuna uygulayın.
    2 alandan fazla yere bunu uygulamayın mesela ya baş ve ayak bileklerine koyun veya boyun ve el bileklerine, birden çok alana ıslak bez koymak vüducun çok soğumasına neden olup ısı dengesini bozabilir.
    Bez ısındıkça değiştirin.

    ates_dusurucu (5)
    Çilek, karpuz, portakal kavun gibi C vitamini zengini gıdalar tüketin, bu yiyecekler enfeksiyonla savaşarak ateşi düşürmeye yardımcı olurlar, ayrıca bedeninizin su ihtiyacını karşılarlar.
    Ağır kızarmış yemekler, yağlı yiyeceklerden uzak durun.

    ates_dusurucu (2)
    Bol su için.
    Yüksek ateş terleme ile birlikte seyredip bedenininizi susuz bırakabilir.
    Bol su içerek susuz kalmamaya çalışın.

    Ateşi Düşürmenin Doğal Yolları Tıklayınız

     

    ates_dusurucu (4)
    Bitkisel çaylar tüketin.
    Bitki çayları da ateşi düşürmek için etkilidir.
    Bitkiyi kaynar suya atıp 5 dakika demleyin bal ve limonla tatlandırın.
    Nane, zencefil, kekef, ahududu yaprağı aynısafa ve çeşitli bitkileri ateşi düşürmenize yardımcı olacaktır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Ateşi Düşürmenin Doğal Yolları

    Ateşi Düşürmenin Doğal Yolları

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, ateşi düşürme yolları makalemizi hazırladık. Ateşi düşürmenin doğal yolları neler öğrenmek isterseniz yazımız size yardımcı olacaktır.
    Ateşlenme yaygın görülen bir hastalıktır. Soğuk algınlığında ve enfeksiyon durumlarında daha sık görülür. Yüksek ateş tedavisi bitkisel yollarla da yapılabilir. Ateş, tedavi edilmezse, kişiyi menenjite hatta ölüme kadar götürebilir.

    Ilık bir banyo yapın
    Ateşi düşürmenin en etkili yollarından biri ılık suyla yapılan duştur.
    Küveti orta ısıda ılık suyla doldurun ve bu suya girin.
    Bir süre sonra ateşinizin normale dönmeye başladığını fark edeceksiniz.

    Islak Bez Terapisi
    Islattığınız bezi ve süngeri bedeninizde yüksek ateş olan yerlere koyun, sünger terapisi bilinen en etkili ateş düşürme yollarındandır.
    Süngeri veya bir atleti soğuk suyla ıslatın,bedeninde sıcak olan yerlere mesela ayaklarınıza, alnınıza tutun.
    Bunu çeşitli defalar tekrarlayın.
    Ateşiniz zamanla inecektir.

    Odanın Sıcaklığını Düşürün
    Dereceli olarak, yavaş yavaş kombi ayarlarını düşürün.
    Odanın sıcaklığı düştükçe vücudunuz rahatlamaya başlayacaktır.

    Yumurta Akı Ve Soğan
    Yumurta akı ve Soğanı karıştırıp, bunu ayaklarınızın altına yerleştirin.
    Üzerine bir çift çorap giyin.
    Kuruduğunda tekrar soğanlı yumurta akı karışımı oluşturup, tekrar ayaklarınıza uygulayın.
    15 dakika-1 saat içinde ateşinizin düşmesine yardımcı olacaktır.

    Su
    Vücudunuzda ısının artması, bedeninizde suyun azaldığının, suya ihtiyacınızın olduğunun işaretlerindendir.
    Kusma ve ishal vücutta su kaybına neden olur.
    Ateşliyken aldığınız sıvı miktarını artırın, bol su için.
    Böylece ateşiniz düşmeye başiayacaktır.

    Sarımsak
    Sarımsağı blenderdan geçirip hamur kıvamına getirin, bunu ayaklarınıza uygulayın.
    Sarımsağın içine hindistan cevizi yağı ve zeytinyağı ekleyebilirsiniz.
    Uzun süre sarımsak ayaklarınızda kalsın, sıcaklık zamanla düşecektir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Boğaz Ağrısı Tedavisi

    Boğaz Ağrısı Tedavisi

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık boğaz ağrısı tedavisi resimli makalemizi, bu ağrıdan muzdarip kişilere deva olmak için hazırladık.
    Boğaz ağrısına bitkisel ve doğal yollardan çözüm bulabilirsiniz.
    Boğaz ağrısı insanı hayattan bezdiren, yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunudur.
    Boğazda ağrı ile beraber yanma, kaşıntı, kurulukta görülebilir.
    Bu ağrının en büyük nedenlerinden biri boğaz iltihaplanmasıdır.

    Boğaz ağrısı için bitkisel tedavi yöntemleri yazımızı okumak için tıklayınız

    Boğaz ağrısı soğuk algınlığı, alerji, sinüzit, faranjit, boğaz enfeksiyonu, boğaz tahrişi hatta boğaz kanseri gibi ciddi boyutta sorunlardan kaynaklanabilir ve öksürük, yüksek ateşle birlikte seyredebilir.Hastalığa göre uygulanacak tedavi yöntemleri çeşitlilik gösterir.Bakteriyel kökenli olup, ilerlemiş boğaz ağrıları, antibiyotikle tedavi edilebilir. Size bildireceğimiz boğaz ağrısı doğal tedavi yöntemleri ile bu sorununuzdan kurtulabilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Boğaz Ağrısı Bitkisel Tedavisi

    Tuzlu su ile gargara:
    1 bardak suya 1 tatlı kaşığı su koyun ve bununla günde dört beş kez bu su ile gargara yapın.
    Bu uygulama sizi epey rahatlatacaktır.
    Tuzlu su boğaz ağrısını geçiren en etkili yollardandır.

    boğaz ağrısı tedavisi
    boğaz ağrısı tedavisi

    Bitkisel Çözümler
    Meyan kökü boğaz ağrısına bitkisel çözümlerdendir.
    Su ile karıştırıp gargara yapın.
    Aynı şekilde biraz bal katılmış, papatya çayı, ekinezya boğaz ağrısını gideren doğal yollardandır.

    boğaz ağrısı tedavisi
    boğaz ağrısı tedavisi

    Sıvı Tüketimi
    Doktor önerisi, hastayken bol sıvı alımı yapmaktır.
    Bol miktarda su içmek boğazın kurumasını önleyip, bakterilerin vücuttan kolay atılımını sağlar.

    boğaz ağrısı doğal çözüm
    boğaz ağrısı doğal çözüm

    Sarımsak
    Sarımsak doğal antiseptik ve antibakteriyeldir.
    Yani bitkisel yoldan mikrop kırıcıdır.
    Boğaz ağrısına son vermek için sarımsak çiğneyin.

    boğaz ağrısı doğal çözüm
    boğaz ağrısı doğal çözüm

    Buhar Makinesi
    Odada buhar makinesi bulundurmak, nemli havayı solumak, havayı nemlendirdiğinden
    boğazınızdaki kurumayı ve tahrişatı da gidericektir. Şayet buhar makineniz yoksa
    kaynattığını suyu kaba koyup odanızda bulundurabilirsiniz.

    Boğazı Sarmak
    Boğazı atkı, tülbent gibi bir şeyle sarmak, boğaz ağrısından kısa sürede kurtulmanıza sebep olacaktır.
    Boğaz kısmını sıcak tutmak mikropları kıracaktır.

    Sıcak sıvılar İçmek
    Çorba, bitki çayları hastalandığınızda ve boğaz ağrısı çektiğinizde imdadınıza yetişecek çözümlerdendir.
    Bu gıdalar boğazı nemli tutarak, boğaz ağrınızı hafifletecektir.

  • Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Boğazınız ağrıyorsa nelere dikkat etmelisiniz? Boğaz ağrısı için evde alabileceğiniz önlemler neler? Boğaz ağrısı hangi hastalıkların habercisi olabilir?

    Boğaz ağrısı neden olur?

    Boğaz ağrısının en önemli sebebi enfeksiyonlardır. Enfeksiyondan kastettiğimiz mikrobik hastalıklardır. Bunların içinde “akut faranjitler” denilen hastalıklar vardır.

    En önemli mikrop grupları, virüsler ve bakterilerdir. İkisinin tedavi yöntemleri birbirinden farklıdır. Özelliksiz virüsler, kendi kendilerine bir hafta içinde tamamen iyileşen hastalıklar iken, bakterilerde antibiyotik kullanımını gerektiren farklı bir tedavi süreci vardır.

    Enfeksiyonlar haricinde birçok hastalık boğaz ağrısına sebep olabilir. Örneğin, boğazın kendi enfeksiyonu olmamasına rağmen burunlardan, sinüslerden akan ya da akciğerden kaynaklanan akıntılar boğazda tahrişe yol açarak boğaz ağrısına sebep olabilir.

    Boğaz ağrısı hangi hastalıkların belirtisi olabilir?

    Boğaz ağrısının en önemli sebebi kronik faranjittir. Yani mikrobik enfeksiyona bağlı olmayan hastalıklar haricinde, boğazın tahrişi sebebiyle ortaya çıkan, boğazdaki mukozanın iltihabıdır.

    Bunun altında yatan sebep çok önemlidir. Çünkü hem tedavi sürecini hem de tedavinin nasıl sonuçlanacağını belirler. Kronik faranjite yol açan üç çok önemli faktör şunlardır:

    Sigara içmek. (Sigarayı bırakmadığınız sürece tedaviden tam bir netice almak mümkün değildir.)

    Mide özsuyunun boğaza gelerek orada kimyasal süreçte irritasyona sebep olması ve mukozada yan etkilerin ortaya çıkması. Başka yerdeki enfeksiyonun; yani burun, sinüs ya da akciğer kaynaklı enfeksiyonun boğazdan geçerken öksürük veya balgam gibi şeylerle, irritasyona sebep olması kronik faranjite yol açar.

    Kansızlık, tiroit ve guatr gibi sistemik hastalıklar. (Bu problemler sonucu boğaz ağrısı oluşabileceği gibi boyun bölgesine yerleşen bazı irritasyonlar da boğaz ağrısına sebep olabilir.)

    Boğaz ağrısı nasıl tedavi edilir?

    Özellikli bir durum yoksa, boğaz ağrısına sebep olan virüs için antiviral bir ilaç vermiyoruz. Boğaz bölgesini rahatlatacak gargara, pastil gibi lokal tedaviler uyguluyoruz. Hastanın, yiyeceğine içeceğine dikkat etmesini, su alımını yüksek tutmasını tavsiye ediyoruz.

    Viral bir enkfeksiyon olduğu için, bağışıklık sistemini desteklemek açısından vitamin ve benzeri ilaçlar kullanılabilir. Çok özel durumlarda, ileride bakteriyel bir enfeksiyona dönüşmesini engellemek amacıyla koruyucu, düşük dozda geniş spektrumlu bir antibiyotik kullanıyoruz.

    Bakterilerin sebep olduğu boğaz ağrısı hastalıklarında, o bakterinin tam olarak ne tür bir bakteri olduğunu tespit edersek ona yönelik bir ilaç kullanıyoruz. Genel uygulamamızda, çoğunlukla o bölgede boğaz ağrısı yapabilecek bakteriler bilindiği için, geniş spektrumlu antibiyotiklerle daha yüksek dozda uzun süreli tedavi uyguluyoruz.

    Uzun süreden kasıt, 7 ila 10 gün. Bundan daha kısa sürede kesilen antibiyotiklerde, oradaki hastalık kesilmiş olsa bile, kullanılan antibiyotiğe karşı kişide direnç gelişimi başlıyor. Bu, daha sonra gelişecek enfeksiyonların tedavisinde çok önemli bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor.

    Boğaz ağrısı tedavi edilmezse ne olur?

    Boğaz ağrısı akut bir enfeksiyona bağlı ise ve tedavi edilmezse daha ciddi, kronikleşebilecek başka enfeksiyonlara yol açar. Basit bir virüs enfeksiyonuyla başlayıp kronikleşmiş sinüzit ya da kronikleşmiş akciğer enfeksiyonlarıyla uzun yıllar mücadele edilebilir.
    Altta yatan diğer sebepler açısından değerlendirirsek, boğaz ağrısı sistemik bir hastalığın ilk belirtisi ise çok ciddi yaşam kurtarıcı etkisi vardır. Kişi, o hastalığın diğer şikayetleri ortaya çıkana kadar zamanı kaybetmemelidir.
    Kronikleşmiş faranjit tedavi edilmezse, hastalığın kendisi ilerlemez ama hastada bıkkınlık yaratabilir ve psikolojik sorunlar oluşabilir.

    Boğazı ağrıyan kişi evde ne yapabilir?

    Sıvı tüketimini artırmak gerekir.
    Sigara, kirli hava gibi boğazı tahriş edici nedenlerden uzak durulmalı.
    Tozlu ev ortamı hem alerji yönünden hem de hastalığı direkt etkileme yönünden zararlıdır.
    Kullanılacak kumaş ve malzemelerin çok az tutulması ve onlara uygun deterjanlarla makinede yıkanması alerjiye karşı yararlı olur.
    Boğazın irritasyonunda, evde kullanılacak gargara, sprey ve pastiller faydalıdır. Bunları mutlaka doktor gözetiminde kullanmak gerekir.
    Tüketilen içeceğin çok sıcak ya da çok soğuk olması zararlıdır, ılık içilmelidir. Yutulması kolay olan yiyecekler; püre, pilav, makarna, lapa gibi besinler yenilmelidir.
    Gece uyunulan ortamın çok kuru bir havaya sahip olmaması gerekir. Kalorifer peteğinin üzerine havlu konularak ya da sobanın üzerinde bir çaydanlık kaynatılarak odayı nemlendirmek mümkündür.

    Boğazı tahriş olmuş biri nelere dikkat etmeli?

    Bütün kimyasal irritanlardan, yani sigara, kirli hava gibi şeylerden olabildiğince uzak durması gerekir.
    Su yönünden zengin bir diyet yapmalı. İçeriğinde çay ve kafein bulunan içeceklerden uzak durmalı. Siyah çayın içinde bulunan tanik asit kimyasal olarak boğaz bölgesinde tahrişe sebep olur. Adaçayı ya da ıhlamuru tercih etmek gerekir.
    Yattığı odanın çok kuru, çok soğuk ya da çok sıcak olmaması gerekir. Çok sıcak oda, enfeksiyon geçiren birinde terleme ve dolayısıyla su kaybı yaratacağı için, hastalıkla mücadelede vücudun susuz kalması istenen bir şey değildir. Boğaz enfeksiyonu burnu da etkiler ve kişilerin burunları tıkanır. Dolayısıyla ağızları açık uyurlar. Ağza giren hava bademcikleri, dili, ses tellerini, gırtlağı tahriş edebildiğinden buna bağlı olarak ikincil enfeksiyonlar oluşabilir. O nedenle özellikle gece uyunan ortamın çok soğuk olmamasına dikkat etmek gerekir.

    Boğaz ağrısı hangi şikayetlerle bir arada görülür?

    Boğaz bölgesindeki enfeksiyon, ateş, akıntı, balgam, öksürükle balgam çıkarılması gibi etkilerle devam eder. Muayene bulgularında kızarıklık çıkabilir.

    Bademcik iltihabında o bölgede mukozadaki değişikliklikler beyazlık şeklinde görülebilir.

    Tükürük salgısında artış, ileriki aşamalarda yutma zorluğu görülebilir. Bu yutma zorluğu ve boğazdaki ağrı başka yerlere de vurabilir.

    Kulağa ve boyuna yansıyan ağrılar, boyun kaslarında tutulmalar olabilir. Kansızlık, tiroit, guatr gibi sistemik hastalıkların genel şikayetine benzer şikayetler ve klinik bulgular ortaya çıkar.

    Bunların enflamasyonları olarak boğaz ağrıları görülebilir. Aynı zamanda çok uyuma, az uyuma, çarpıntı, terleme, soğuğa-sıcağa gelememe, kilo kaybı-alımı olabilir.

    Boğazı ağrıyan kişi ne zaman doktora gitmeli?

    Boğazı ağrıyan çocuk, çok küçük yaşlardaysa, şikayet edemeyip sadece ağlayabilir. Aynı zamanda ateşi yükselebilir, kulaklarını tutup kaşıyabilir ya da ellerini ağzına sokmaya çalışabilir, tükürük salgısında artış olabilir, geceleri huzursuz uyuyabilir. Tüm bunlar boğaz ağrısı belirtileri olarak düşünülüp çocuk hemen doktora götürülmelidir.

    Boğaz ağrısı; kulak iltihabı, bademcik iltihabı, tükürük bezlerinin iltihabı, akut faranjit gibi çocuklarda ciddi sorunlara yol açabilecek hastalık göstergesi olabilir. Yetişkinlerde ise her boğaz ağrısı için hemen doktora koşmak gerekmez. Doktora gidilmesi gereken durumlar şunlardır:
    Bir haftadan uzun süren ağrı
    Ateş yükselmesi
    Halsizlik, kollarda ve bacaklarda yorgunluk
    Sarı-yeşil renkte balgam
    Öksürük

    Bunlara antibiyotik tedavileri ile bakterilere yönelik tedaviler uygulanması gerekir.

    Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Sıvı tüketiminin en üst seviyede tutulması gerekir. Yani günde 1,5-2 litre su içilmelidir. .Soğuk yiyecek ve içecek tüketilmemelidir.
    Soğuk havalara uygun giyinmek ve terlememeye dikkat etmek gerekir.
    Özellikle virüs enfeksiyonlarında vitamin yönünden zengin beslenmek, taze sebze ve meyve tüketmek gerekir.
    Çok sıcak ve çok acı yiyip içmemelidir.
    Sigara dumanından uzak durulmalıdır.
    Çay ve kahve, içeriğinde bulunan kafein ve tanik asit sayesinde boğazın kurumasına yol açar. Bu da boğaz ağrısı tedavisinde istenmeyen bir şeydir.

    Her hastalıkta olduğu gibi, boğaz ağrısı da kişiye özel belirtiler gösterir ve kişiye özel tedavi gerektirir. Bu nedenle, şikayetleriniz hakkında bir uzman doktora danışınız.

  • Saç dökülmesi nasıl önlenir?

    Saç dökülmesi nasıl önlenir?

    Saç dökülmesiyle karşılaşan kişiler genellikle kendisini fiziksel ve ruhsal olarak zayıf görmeye başlıyor ve bu durumdan kurtulabilmek için değişik yöntemlere başvuruyor. Her saçın kendisine ait bir yaşam döngüsü olduğunu anlatan Dermatoloji Uzmanı Dr.Mehmet Coşkun Acay, bu evrelerin büyüme, geçiş ve dinlenme olduğunu söyledi.

    Dinlenme döneminin sonunda saçların döküldüğünü ve yeni bir büyüme dönemi başladığını söyleyen Dr. Acay, “Günlük ortalama 50-100 tel saç dökülür. Bundan daha fazla olan miktarlarda aşırı saç dökülmesidir’’ dedi.

    Dr. Acay, hastanın elini saçına her götürdüğünde elinde saçların kalmasının ve sabahları yastığında saç bulmasının saç dökülmesi hastalığının belirtisi olduğunu ifade etti.

    ERKEK TİPİ DÖKÜLME KADINLARDA DA SORUN YARATIYOR

    Saç dökülmesinin nedenlerini uygun olmayan saç kozmetiği kullanmak, mantar hastalıkları, egzema, radyasyon tedavisi, frengi ve saçın gergin topuz yapılması olarak sıralayan Dr. Acay ayrıca dökülmenin çeşitli nedenlerle de olabileceğini söyledi.

    Günümüzde en sık karşılaşılan saç dökülmesinin yüksek ateş, çocuk doğurmak, enfeksiyon hastalıkları,stres, büyük ameliyatlar, tiroid hastalıkları, protein yetersizliği, çeşitli ilaçlar, demir-çinko eksikliği ve mevsimsel nedenlerle oluşan tolejen saç dökülmesi olduğunu ifade eden Dr. Acay, tolejen saç dökülmesinin 6-8 ay sürebileceğini belirtti. Saçın yuvarlak alanlar halinde bölgesel olarak dökülmesinin, sık görülen ve saç kıran (Alopesi Areata) olarak adlandırıldığını anlatan Dr. Acay “Tedaviye dirençli bu dökülme tipinin uzun yıllar tekrarlayabilme olasılığı vardır” dedi.

    Erkeklik hormonlarının neden olduğu erkek tipi saç dökülmesinin kadınlarda da sıklıkla görüldüğünü anlatan Dr. Acay, bu tip dökülmenin erkeklerde 20 yaşından sonra kadınlarda ise daha erken yaşlarda başlayabileceğini belirtti. Dr.Acay, bu tip saç dökülmesi şikayeti olan kadınlarda hormonal durumun mutlaka sorgulanması ve araştırılması gerektiğini belirtti.

    DOĞRU TEŞHİS TEDAVİYİ KOLAYLAŞTIRIYOR

    Saç dökülmesinin asıl nedeni anlaşılmadan doğru bir tedavi uygulanamayacağını belirten Dr. Acay, saç dökülmesi şikayeti olan hastanın beslenme alışkanlıkları, kullandığı ilaçlar, ailesel saç dökülme hikayesi, geçirdiği hastalıklar, saç bakım alışkanlıkları ve hormonal durumu hakkında bilgi edinilmesi gerektiğini ifade etti.

    Doğru tanı konmasının birçok hastada tedaviyi kolaylaştırdığını söyleyen Dr. Acay “Gerçek nedenin belirlenmesi için, saçlı derinin ve saçın muayenesinin yapılması, saçların mikroskopik incelenmesi, çeşitli kan analizleri ve saçlı deri biyopsileri gerekebilir” dedi.

    Dr. Acay, Saçın tekrar geri çıkma olasılığının olmadığı ve saç köklerinin tamamen hasar gördüğü durumlarda hastalığın tedavisi olmadığını , bazı hastalıklarda durumun korunabileceğini söyledi.

    KOZMETİK ÜRÜNLER DÖKÜLMEYİ DURDURMUYOR

    Özellikle erkek tipi saç dökülmesinde kullanılan ilaçların 6 ay – 1 yıl arası kullanıldığında saç dökülmesini durdurduğunu ve ince saçları kalınlaştırabildiğini anlatan Dr. Acay, dışarıdan uygulanan kozmetik ürünlerin saçı parlaklaştırdığını ancak yeni saç çıkışını desteklemediğini ifade etti .

    Biotin, çinko, sistein, E vitamini, bitkisel kombinasyonlar ve su bazlı organik biyolojik silikon gibi saç hücrelerini uyarıcı destek ürünlerinin de saç dökülmesi tedavisine yardımcı olarak kullanılabileceğini belirten Dr. Acay “Lokal ya da sistemik tedavilerin yetersiz kaldığı şartlarda saç nakli gibi cerrahi işlemler günümüzde son teknoloji ile başarılı bir şekilde yapılmaktadır” dedi.

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Lenf Kanseri Nedir?

    Lenf Kanseri Nedir?

    LENF KANSERİ NEDİR?

    Lenfoma , onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha
    kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfoma öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.

    LENFATİK, İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞMAKTADIR

    Lenfatik, immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

    HODGKİN DIŞI LENFOMALAR VE BELİRTİLERi NELERDİR ?

    En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı…. Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

    TEŞHİS NASIL KONUR ?

    Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

    Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

    GELİŞİMİ NEDİR VE NASIL YAPILIR ?

    Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

    TEDAVİSİ ?

    Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

    Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarlai ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

    TEDAVİ YAN ETKİLERİ NELERDİR ?

    Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

    Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir ; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite(üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

    Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

    Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

    Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

    Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

    İlgili Konular ;

    Lenf Kanseri ( Lenfoma..)
    Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?
    Onkoloji – Kanser ve Türevleri

  • Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ? | 1 Bebek cildinin hayati rolü

    Cilt bariyerinin temel rollerinden biri, vücudu zehirli-zararlı, tahriş edici, alerjen maddeler gibi çevresel tehditlerden korumaya yardımcı olmaktır.

    Sağlıklı bir cilt, bebeğin bu çevresel tehditlere karşı ilk savunma hattıdır. Cildin en üst tabakası, vücudu korumaya yardımcı olur1,2; su, kimyasallar, mikroplar, aşırı sıcaklıklar, elektrik dalgaları ve ultraviyole ışınlar (UV) gibi çevresel tehditlere karşı kalkan görevi görür. Bu sayede sağlıklı bir cilt, vücudu ciltten girebilecek enfeksiyonlardan korumaya destek olur.

    Bebek cildi neden özel ilgiye ihtiyaç duyar ?

    Bebek cildi yetişkin cildinden farklıdır ve yaşamının ilk yılı boyunca gelişmeye/değişmeye devam eder.3 Bebek cildi yetişkin cildine göre daha ince, daha geçirgen ve daha hassastır.3,4 Bu nedenle çevresel tehditlere karşı daha korunmasızdır. Genetik özelliklerin yanı sıra, bebek cilt bakımında uygun ürünlerin kullanılmaması ve gerekli cilt bakım uygulamalarının yapılmaması cildin bariyer bütünlüğünün bozulmasına/hasar görmesine neden olabilir.

    Hasar görmüş cilt bariyeri alerjenlerin cildin alt tabakalarına geçmesine izin verir, böylece alerjik olmayan bir bebeği alerjiye yatkın hale getirebilir. Bu da bebeklerde atopik dermatit oluşumuna kadar ilerleyebilir.

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan hassas cilt bariyerini korumak için özel ürünler kullanmak gerekir

    Bebek cildine doğru şekilde bakım yapılması cilt bariyerinin hasara uğramasını engeller. Bu da ancak doğru bebek şampuanı ve bebek bakım ürünlerinin kullanımıyla gerçekleştirilebilir.

    Uzmanlar bebek şampuanı ve cilt bakım ürünlerinin sağlıklı cilt bariyerinin bütünlüğünü koruması konusunda hemfikirdirler. Doğumdan itibaren bebek cildine uygun ürünlerin doğru şekilde kullanılması bebeğin cilt bariyerini koruyarak atopik dermatit gelişme riskini azaltır.

    Benzil alkol, SLS, sabun, alkol ve alerjen içerikli ürünlerin bebek saç ve cilt bakımında kullanımından kaçınmak ve cildi düzenli olarak nemlendirmek bu uygulamaların arasında sayılabilir. Bebek cildi için özel olarak formüle edilmiş şampuan ve diğer ürünlerin güvenliği ve etkinliği klinik olarak kanıtlanmış olmalıdır.

    Pediatrik Dermatoloji Derneği Johnson’s® baby ürünlerini tavsiye eder.

    Johnson’s® baby ürünleri, bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan cildine özen gösterecek ve cilt bariyerini koruyacak şekilde formüle edilmiştir. Pediatrik Dermatoloji Derneği bebek saç ve cilt bakımında Johnson’s® baby ürünlerinin* kullanılmasını tavsiye ediyor.

    *Johnson’s® baby Şampuan, Yenidoğan Saç ve Vücut Şampuanı, Yağ, Parfümsüz Islak Mendil

    Referanslar:
    1.Hoath S, et al. Neonatal Skin Structure and Function. 2003
    2.Chiou Y, Blume-Peytavi U. Skin Pharmacology and Physiology. 2004
    3.Nikolovski J, et al. Journal of Investigative Dermatology. 2008
    4.Stamatas G, et al. Pediatric Dermatology. 2009
    5.Stamatas G, et al. Cosmetics & Toiletries. 2009

    Johnson’s Baby şampuan:

    Gerçek Göz Yakmayan® formülü gözler için saf su yumuşaklığındadır. Johnson’s baby şampuan yeni ve yumuşak formülü sayesinde saçın doğal nem dengesini korur ve saçta hiçbir kalıntı bırakmaz. Saçların ipeksi yumuşaklığını korur ve mis gibi kokmalarını sağlar. Bebeğinizin saçını temizlemek ve nemlendirmek için idealdir.

    Çocuklarda Cilt Problemleri
    – Çocuklarda egzama hangi nedenlerle ortaya çıkabilir?
    – Çocuklarda hangi cilt problemlerine daha sık rastlanır?
    – Çocuklarda mantar hangi nedenlerle olur?
    – Çocuğumda sürekli kaşıntı var, neden olabilir?
    – Çocuğumun cildi sürekli kızarıyor, sebep ne olabilir?
    – Çocuğumun cildinde döküntü var, neden olabilir?
    – Atopik egzama nedenleri nelerdir?
    – Çocuğumun cilt probleminin hangi hastalığa bağlı olduğunu nasıl anlarım?
    – Çocuklardaki hangi deri hastalıkları bulaşıcıdır?