Etiket: yorgunluk

  • Aşırı Yorgunluğun 6 Nedeni!

    Aşırı Yorgunluğun 6 Nedeni!

    Çoğu zaman kendinizi aşırı yorgun ve halsiz mi hissediyorsunuz? Nedeni psikiyatrik olabilir.
    Eğer günlük aktivitelerinizin yarısını yapamıyor durumdaysanız ve kendinizi kuvvetsiz hissediyorsanız vücudunuz acil durum sinyalleri veriyor demektir.
    Yaptığınızın en basit hareket bile size büyük efor kaybı hissettiriyorsa ciddi sorunlarınız var ve uzmana görünmeniz gerekiyor.

    Tired woman in front of laptop computer

    İşte aşırı yorgunluk yapabilen Endokrinolojik hastalıklar:

    Hifofiz bez yetersizliği: Hifofiz bez yetersizliği kişide aşırı yorgunluğa neden olur ve kişi hiç iş yapmasa da kendini tükenmiş hisseder. Hastalığın tanısı basit ölçümler sonucunda belirleniyor.
    Böbreküstü bezinin aşırı salgılanması: Bir diğer yorgunluk nedeni de böbrek üstü bezinin aşırı derece hormon salgı salgılamasıdır. Kandaki kortizolun aşırı arttığı bir hastalıktır ve kişiyi sürekli, yorgun bırakır. Hastalığın ilerleyen seviyelerinde kaslarda erime bile meydana gelebilir.
    Böbreküstü bez yetersizliği: Bu hastalığın en bariz belirtisi kişide aşırı yorgunluk hissidir. Bu yorgunluk hissiyle beraber şeker düşmeleri meydana gelebilir. Hastalığın tanısı kan kortizol değerleri ve hormon uyarı testleriyle öğrenilebilir.
    Hipotiroidi: Bu hastalarda yorgunluktan dolayı aşırı uyuma isteği baş gösterir. Eğer normalden fazla yorgunluk hissi varsa mutlaka tiroid testi yaptırın.
    Hipertiroidi: Bu hastalığı yoğun şekilde yaşayanlarda alırı yorgunlukla birlikte zayıflama ve kas ağrıları etkilidir. Hatta kas erimeleri de ortaya çıkar. Tedaviye başlandığında hasta eski sağlığına kavuşabilir.
    Diyabetes Mellitus: Tip 1 diyabet hastalarında bu rahatsızlık görülür ve kişide aşırı yorgunluğa neden oldur. Diyabet ölçümleri sırasında bile bu hissedilebilir.

  • Bel Ağrısı ve Cinsel Yaşam

    Kronik ağrıların tümü gibi, bel ağrıları da hayatımızın tüm yönlerini etkiler, cinselliğimiz dahil!

    Genellikle bu etki iki şekilde ortaya çıkar: Ağrı bir taraftan hareketleri kısıtlayıp cinsel ilişkiyi güçleştirirken, diğer taraftan cinsel yanıtı azaltabilir.
    Üzerinde durulması gereken çok önemli bir sorun olmasına rağmen insanlar utandığı için bu konuyu genellikle hekimle paylaşmazlar ve soru sormazlar. Bu nedenle konunun en azından burada ele alınmasında fayda vardır. Ancak unutulmaması gerekir ki, sunulan bilgiler genel tavsiyeler olup, en ufak bir kuşkuda hekimle görüş alışverişinde bulunulmalıdır.

    Bel ağrısı cinsel sıkıntıya yol açar mı?
    Evet. Hepimiz meşhur “ bu gece olmaz hayatım, başım ağrıyor” bahanesini biliriz. Bel ağrısı da baş ağrısı kadar hayatımıza giren, bir bahane olmasa da, cinsel yaşamımızı olumsuz yönde etkileyen bir halk sağlığı sorunudur.

    Cinselliğin her boyutunda bel ağrısı başa dert mi?
    Sağlıklı bir cinsel ilişkinin arzulama, heyecanlanma ve orgazm olmak üzere 3 temel aşaması vardır. Arzulama aşaması fiziksel ve görsel uyarılarla başlar. Bu dönemde beynin ilgili alanları harekete geçer. Ağrı, sekse odaklanmayı ve beynin harekete geçmesi ve geçirilmesini frenleyebilir. Heyecanlanmanın olduğu aşama ise, erkekte sertleşme (yani ereksiyon) kadında vajinal ıslanma olduğu dönemdir. Ağrı bu aşamaya da sekte vurabilir. Üçüncü aşama olan orgazma ulaşma döneminde de, kontrolsüz hareketler nedeni ile ağrı ortaya çıkabilir.

    Arzulama aşamasında ağrı engellenebilir mi?
    Bireylerden birinin ağrılı olduğu durumlarda bu sorun mutlaka konuşulmalı ve çareler üretilmelidir. Bu belki de en önemli kuraldır. İkinci kural ağrınızın en az olduğu dönemde seks yapılmasıdır. Gerekirse ağrı kesicilerle ağrı azaltılmalıdır.
    Cinsel ilişkinin bu ilk döneminde genellikle aşırı fiziksel efor gerekmemektedir. Ağrısı olan birey bu aşamada pasif kalırsa, ağrının önüne geçilebilir. Ayrıca, dokunmalar ve masaj uygun bir şekilde yapılırsa, faydaları bile olabilir. Bu aşama, dokunma, öpüşme ve yakın temas, olabildiğince uzun tutulmalıdır.

    Fiziksel temasın yoğun olduğu heyecan aşamasında nelere dikkat edilmeli?
    Bu aşamada artan ağrı bir çuval inciri berbat edebilir. Bu nedenle uygun pozisyon ve uygun seks yüzeyine dikkat edilmelidir. Uygunsuz yüzeyde yapılan birleşme uygun pozisyonu bile etkiler. Düz yüzey seçilebilecek en iyi yüzeydir.

    Hangi pozisyonlar sıkıntı yaratmaz?
    Yatarak, diz çökerek ve oturarak yapılan pozisyonların çoğu dikkat edilirse sorun yaratmaz. Belinizi destekleyen yastıklar kullanın. Aslında ana kural, beli ağrımayan bireyin üstte olmasıdır. Ancak ağrılı bireyin altta kaldığı durumlarda, mutlaka belin altındaki boşluk bir yastık ile desteklenmelidir. Bu, ağrıları büyük ölçüde azaltır.

    Yeni pozisyonlar denenebilir mi?
    Kesinlikle evet. Ağrısız yeni pozisyonlar denemekten kaçınmayın. Ancak yeni pozisyonlara fiziksel ve psikolojik olarak alışmak zaman alabilir.

    Bel ağrısında beli zorlamayan seks pozisyonları

    Bel ağrılı birey kadın ise, önerilecek pozisyonlar:

    1. Kadın sırt üstü yatarken beli yastık veya havlu ile desteklenmelidir. Kadının kalça ve beli bükülmeli. Erkek üstte ve kadının üzerine ağırlık binmemesine dikkat etmelidir. Bu durumda her iki birey yüzyüze kaldığı için öpüşme olanağı da sağlanmış olur.

    2. Kadın dizlerinin üzerinde, dirsekleri ile de yatağa dayanmalıdır. Erkek arka tarafta durur ve dizlerinin altına koyduğu yastık veya havlu ile yüksekliği ayarlamaya çalışmalıdır. Bu pozisyonda kadın tamamen pasif kalmalıdır.

    3. Bel fıtığına bağlı bel ağrısı olan kadınlar, yüzü koyun pozisyonda rahat edebilirler. Yüzükoyun pozisyonda bel omurgası ekstansiyona yani geriye eğildiği için, omurgaya az yük biner. Bu nedenle bel fıtıklı hastalar için iyi bir pozisyondur. Dahası beldeki arkaya doğru bükülme karın altına konan yastıklarla ayarlanabilir.

    4. Bel fıtığına bağlı olmayan bel ağrılarında oturur pozisyonda seks daha rahat olabilir. Bu pozisyonda erkek sandalyeye oturur, kadın da erkeğin üstünde olur. Bu pozisyon öpüşmeye olanak sağlar. Bu pozisyonda, her iki bireyin dizlerinin kalçaya göre hafifçe yüksekte olmasına dikkat etmeleri gerekir. Her ikisinin ayaklarının altında yastık olmasında yarar vardır.

    Bel ağrısı olan birey erkek ise:
    Bu durumda erkek sırt üstü konumda olup, bel mutlaka yastık veya havlu ile desteklenmelidir. Bel böylece hareketsiz olur. Kadın üstte ve aktif olmalıdır. Erkeğin kalça ve dizlerinin hafifçe bükülmüş olması bel üzerindeki zorlanmayı azaltır. Şayet kadının da beli ağrıyorsa, kadın belini fazla bükmemeli, el ve kollarına fazla ağırlık binmemesi için önlem almalıdır. Kadın dizlerini önde tutarak kalça hareketlerini rahatlatmalıdır.

    “Erkek dizüstü kadın yatakta sırtüsü” pozisyonunda nelere dikkat edilmelidir?
    Kadının dizleri kalça seviyesine göre biraz yüksekte olmalıdır. Bu nedenle ayaklarının altına bir yastık konmasında fayda vardır. Erkeğin dizinin altında da yastık konabilir. Erkek belini fazla bükmemelidir. Yatak erkeğe göre alçak kalıyor ve bel ağrısı oluyorsa, masa üstünde seks yapılmalıdır. Aslında bu pozisyon her iki bireydeki ağrılı durumda kullanılabilir.

  • Hamileliğin 10 Erken Belirtisi

    Hamileliğin 10 Erken Belirtisi

    Hamileliğin erken dönemde belirti vermesi son derece doğal ve güzeldir.
    Hamileliğin 10 erken belirtisi yazımızda erken gebelik haftalarında bayanlarda görülen bazı değişiklikleri kaleme aldık.
    Hamilelik belirtileri kadından kadına değişebilir, fakat çoğu hamile kadının, gebe olduğu bu belirtilerden anlaşılabilir.
    Hamileliğin 10 erken belirtisi sizde görülüyorsa çok yüksek ihtimal hamilesinizdir, hayırılı olsun:)

    Hamileliğin 10 erken belirtisi
    Adet Gecikmesi
    Muayyen haliniz normal zamanlarda düzenliyse fakat son aylarda gecikme varsa,bu hamilelğin ilk işaretlerinden biridir. Çoğu kadında hamile kalmanın ilk belirtisi budur,
    daha sonra diğer belirtiler görünmeye başlar. Ancak muayyen halinizdeki her gecikme, hamile kaldığınız anlamına gelmiyor. Gebelik olmamasına rağmen, adet döneminizde gecikme var ve bu durum birkaç aydır devam ediyorsa, bir jinekoloğa görünmeniz en sağlıklısıdır.

    Bulantı-Kusma
    Sabah bulantıları, kusma gibi belirtiler görülür.
    Bu belirtiler, hamilelikten üç hafta sonra görülmeye başlayabilir ve buna österojen ve progesteron hormanlarının artan seviyeleri neden olur.
    Sabah bulantıları, hamilelik sırasında koku hissinin artması sonucu gerçekleşir, herhangi bir koku duyan kadında, midesi bulanması, istifra etme hissi uyanır.

    Göğüslerde Değişiklikler
    Hamileliğin ilk belirtilerinden en önemlilierinden biri, göğüslerde şişme ve büyümedir.
    Bu belirti hormonlardaki artış kaynaklı olarak, ilk iki, üç haftada görülebilir.
    Bazı kadınlarda meme başında koyulaşma da, hamileliğin ilk belirtilerinden sayılabilir.

    Sık İdrara Çıkma
    Tuvalete sık gitmeye başladıysanız, veya gece yarısı uykudan tuvalete kalkma ihtiyacı hissediyorsanız, muhtemelen bu durum hamilelik müjdesidir.
    Hormonlardaki değişme, böbreklerin çalışmasını artırır, ve bu durum sık idrara çıkmanızla sonuçlanır.

    Yorgunluk, Bitkinlik Hissi
    Hamileliğin en yaygın belirtilerinden biri, kendini uykulu, halsiz ve yorgun hissetmedir.
    Bu çoğu hamile kadında, ilk belirtilerden olan bir durumdur.
    Ve hormonal kaynaklıdır.

    Baş Ağrıları
    Çoğu kadın hamileliğin ilk dönemlerinde, hormonları ani artışı kaynaklı baş ağrıları görür.
    Hamilelikten sonra hormonların normal düzeye geri gelmesiyle, bu ağrılar kendiliğinden geçer.

    Kabızlık Ve Şişkinlik
    Hamileliğin erken döneminde, progesteron oranındaki artış, sindirim sistemini yavaşlatır ve alışkın olmadığınız kabızlık, şişkinlik gibi biyolojik olaylarla karşılaşabilirsiniz.

    Lekelenme
    Alt iç çamaşırınızda hafif lekelenme, implantasyon kanaması, ani kramplar gibi durumlarla, döllenmeden 10-14 gün sonra karşılaşabilirsiniz.

    Baş Dönmesi
    Erken gebelikte bir kadının kan damaları genişler ve kan basıncı düşer bunun sonucu baş dönmesi ve sersemlik hissi oluşur.
    Hamileliğin diğer erken belirtisi, kan şekeri düşmesiyle, bayılmalar meydana gelebilmesidir.

    Vücut Isısının Artışı
    Dölenmeden 18 gün sonra, yani hamileliğin ilk döneminde vücut ısısında artış gözlemlenebilir.
    Fakat bu genel bir belirti değildir, herkeste gerçekleşmez.

    Emin Olmak İçin
    Bu belirtilerin bir kısmı veya çoğuyla karşılatıysanız yüksek ihtimal hamilesinizdir.
    Bu durumda yapmanız gereken şey, bir test alıp durumu kesinleştirmek ve hamilelikte neler yapılmalı, neler yapılmamalı bu durumlara riayet ederek, kendinizin ve bebeğinizin sağlığına dikkat ederek, hamileliğinizi güzel geçirmektir.

  • Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Mevsim kış, nezle (soğuk algınlığı) ve grip ortalıklarda kol geziyor. Herkesi yatağa düşüren ve okulundan işinden eden nezle ve gribe savaş açmaya ne dersiniz. Nasıl mı? Tamamen doğal yollarla nezle ve gribi çok kolay atlatmak mümkün… Bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap, bir çay kaşığının ucuyla karabiber, 10 adet karanfil, 1 tatlı kaşığı bal, bir çay kaşığı toz tarçın, ter atmak ve güzel bir sevişme nezle ve gribe çok iyi geliyor…

    NEZLE NEDİR?

    Nezle ve grip aynı hastalık değil ve hep birbirine karıştırılıyor. En sık kış ve bahar mevsimlerinde görülen nezle, çeşitli virüslerin yol açtığı, üst solunum yollarında bazı belirtilere yol açan hafif seyirli bir hastalık… Nezlenin belirtileri arasında; boğaz ağrısı, hapşırma ve aksırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, ses kısıklığı, nadiren ateş (genelde 38 altında), nadiren baş ağrısı ve nadiren tüm vücutta kırgınlık sayılabiliyor. Hastalığın bünyeye yerleşme süresi 24 – 72 saat arasında değişiyor. İlk belirti çoğu zaman kuru kaşıntılı boğaz ağrısı şeklinde oluyor. Koku ve tat duygusunun azalması, kulaklarda basınç hissi ve ses kalitesindeki değişiklikler gibi durumlara sıkça rastlanıyor. Belirtiler ortalama 7 gün sürüyor.

    GRİP NEDİR?

    Grip, ateş, öksürük, baş ağrısı, halsizlik ve kas ağrıları ile seyreden akut bir virüs hastalığı… Grip, ülkeler ve kıtalar arası yaygınlaşma özelliğine sahip olan bir hastalık olarak ciddi akciğer hastalıklarına yol açabilmesinden dolayı nezleden ve diğer solunum sistemi hastalıklarından farklı bir konuma sahip… Grip ve nezle bulaşma şekilleri ve belirtiler yönünden benzerlik gösteriyor ama gripte baş ağrısı, kas ağrıları ve ateş daha ön planda oluyor. Günümüzdegrip aşıları gripten korunmanın en güvenli yolu… Gribin belirtileri arasında; ani baş ağrısı, 38–39 C ateş, daha çok sırt, kol, bacaklarda olmak üzere tüm vücutta genel ağrı ve kırgınlık, yorgunluk, genelde kuru öksürük , bazen burun tıkanıklığı, hapşırma ve nadiren boğaz ağrısı, üşüme, titreme, terleme sayılabiliyor.

    HAFİF KIRGINLIK DURUMUNDA NE YAPMAK GEREKİYOR?

    Nezle ve grip olunacağı çoğu zaman önceden tahmin ediliyor ve öncesinde hafif bir kırgınlık hissediliyor. Hafif kırgınlık durumlarında, terleme kürleri, hamam, sauna, soğuk-sıcak duşlar, sıcak mürver meyvesi şurubu, diğer kırmızı meyve suları, C vitaminli taze sıkılmış meyve suları, mürver çiçeği, ıhlamur çiçeği veya zencefil çayları, uçucu yağlar ile masajlar, refleksoloji, dinlenme, temiz havada zorlamayan yürüyüşler, stresten uzak kalma ve “sevişerek iyileşme” adını verdiğimiz sihirli iksirin içilmesi çoğu zaman çok işe yarayan tavsiyelerin başında geliyor. Ancak nezle ve grip başladığında ve ağırlaştığında, bir hekime muayene olunması, düzenli beslenilmesi ve istirahat edilmesi gerekiyor.

    SEVİŞEREK İYİLEŞİN…

    Sofralarımıza tat katan karabiber sadece çorbaların ve yemeklerin üzerinde lezzet vermiyor, mikropları öldürüyor, ağrıları dindiriyor, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gideriyor, afrodizyak etkisiyle cinsel gücü arttırıyor, cinsel arzuları kamçılıyor, nezle ve öksürüğe çok iyi geliyor. Daha çok ağız kokusunu gidermek için alınan karanfil, ruhsal ve bedensel yorgunlukları gideriyor, bulaşıcı hastalıklara karşı insanı koruyor ve cinsel gücü arttırıyor. Tüm dünyada bilinen en eski baharatlardan biri olan tarçın, enfeksiyonlara iyi geliyor, kasları gevşetiyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, halsizliği yok ediyor, vücut direncini arttırarak nezleye iyi geliyor ve cinsel isteği arttırıyor. Özellikle tarçınlı bal düzenli kullanıldığında pek çok ilaçtan daha sağlıklı ve daha etkili bir ilaç olabiliyor. Sık ya da ağır soğuk algınlığı şikâyeti olanlar bir kaşık ılık balı, çeyrek kaşık toz tarçınla üç gün boyunca birer kez alabiliyor. Bu tedavi çoğu kronik öksürüğü ve soğuk algınlığını tedavi edebiliyor, sinüsleri temizleyebiliyor, boğaz ağrısını iyileştirebiliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu bakteri ile virüs saldırılarından koruyor. Balın düzenli tüketimi akyuvarları güçlendirerek bakteri ve virüs hastalıklarına karşı direnci ve cinsel gücü artırıyor. Başta kış hastalıkları olmak üzere hastalıklara karşı korunmada büyük fayda sağlayan, Osmanlı saray mutfağında ve halk sofralarında eksik olmayan Osmanlı şerbeti, cinsel isteği arttırmanın yanında, nezle ve gribe de çok iyi geliyor. Osmanlı’da taze meyve ve gül, demirhindi, kızılcık, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer gibi çiçeklerden yapılan yaklaşık 300 şerbet çeşidi bulunuyordu. Özellikle kızılcık, ayva, karadut ve dağ çileği şerbetleri öksürük ve soğuk algınlığına şifa arayanlar için bire bir… Osmanlı şerbeti yerine, yapısında en önemli minerallerden biri olan seleniumu barındıran kırmızı şarap da tercih edilebiliyor. Çünkü üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen içeceklerin kullanımı rahatlamayı ve stres atılımını kolaylaştırıyor. Filozof Eflatun’un “ Az içilen şarap ilaç gibidir, yaşlıları gençleştirir, hastaları iyileştirir!” sözünü doğru çıkartan kırmızı şarap, düzenli ve ölçülü alındığında cinsel isteği arttırıyor. Grip ve nezle aynı evde yaşandığı için genellikle partnere bulaşıyor. Bu nedenle karabiber, karanfil, tarçın, bal, Osmanlı şerbeti veya tercihen kırmızı şarap, hastalığın bulaştığı partnerle güzel bir sevişmeyle ve ter atılmasıyla ruha ve bedene şifa verebiliyor. Nasıl mı? İşte sihirli iksirin formülü“Bir çay kaşığının ucuyla karabiberi, 10 adet karanfili, 1 tatlı kaşığı balı, bir çay kaşığı toz tarçını, ısıtılmış bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap ile yavaşça karıştırın. Bu karışımı yavaş yavaş için, ardından çok kalın giyinin ve yine çok kalın yorganların altına girin. Bir süre sonra terlemeye başlayacaksınız. İyice terleyin ve sonrasında partnerinizle sevişin. Boşalıp rahatladıktan sonra duşunuzu alın ve hayatınıza kaldığınız yerden devam edin…”

    Cem Keçe

  • Yeni Boşanma Bahanesi

    Yeni Boşanma Bahanesi

    Evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu…

    Kutsal kurum olarak adlandırılan evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağı. Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu. 4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kâbusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden ‘şiddetli geçimsizlik’ olarak adlandırılan boşanma nedeni ise günümüzde ‘evlilik yorgunluğu’ denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz’dan aldım.
    Yorgunluk
    “Aşkım, sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı’’ gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğunun evlendikten 2.5 yıl sonra başladığını belirten Dr. Mehmet Yavuz, günümüzde birçok çiftin aşkı; dostluk ve sevgiye dönüştürebildiğini, bunu beceremeyenlerinse soluğu mahkemede aldığını söylüyor.
    Eğitim uyumu önemli
    Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktörün eğitim uyumu olduğunu belirten Dr. Yavuz, böyle çiftlerin birbirini anlayabildiğini, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabildiğini ve en önemlisi konuşabildiğini vurguladı. Dr. Yavuz, konuşan bir çiftin de çok önemli sorunlar olmadıkça evlilik yorgunluğuna yakalanma riskinin az olduğunu düşünüyor. Eşlerden her ikisinin de çalışıyor olması, evliliğiyorgunluğa götüren nedenlerden biri.

    Çalışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olmamasının yozlaşmayı artırdığını belirten Dr. Yavuz, çalışan kadınların profesyonel alanda ve evinde iki farklı role sahip olmasının yorucu olduğunu hatırlattı. Çalışan kadın evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor, kariyerine yöneldiğinde evini ihmal ediyor. İşine daha çok vakit ayırdığında, eşler bunu anlayışla karşılamayabiliyor. Tüm bu nedenler doğrultusunda çalışan kadınlarda çalışmayanlara göre 6 kat daha fazla boşanma vakası görülüyor.
    Neler yapılmalı?
    Elinizdekilerin değerini bilin: Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar kurun.
    Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın
    Kendinize ev, araba alınca, çocuk olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil, uzun bir yolculuktur.
    Her eleştiriye kulak vermeyin
    Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız.
    Hatalara duyarlı olmayın: Hatalar, tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Her olumsuzluğu söze dökmeyin.
    Evliliğinize zaman ayırın
    Çiftler, akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
    Başkalarına yardım edin
    Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.

    Şiddetli Geçimsizlik Boşanma Dilekçesi Örneği için Tıklayın!

  • Uykusuzluk Hastalık Habercisi

    Uykusuzluk Hastalık Habercisi

    Dünyagöz Etiler’den Dr. Şenay Yılmaz, uykusuzluğun uyku apnesi geçmişi olan orta ve ileri yaştaki kişilerde Anterior İskemik Optik Nöropati (AION) gibi ciddi rahatsızlıklara yol açabileceğini ve görme kaybına neden olabileceğini söyledi.

    Sağlıklı bir göze sahip olmak için kaç saat uyumak gerekiyor? Uykusuzluk gözde ne gibi problemlere yol açıyor? Çok uyumanın göz sağlığına bir faydası var mı? Cevapları merak edilen bu soruları uzatmak mümkün.

    Peki, uyku ile göz sağlığı arasındaki paralelliği nasıl kurmalıyız? Dünyagöz Etiler’den Dr. Şenay Yılmaz, sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı gözler için 6–8 saatlik düzenli uyku uyumak gerektiğini anlattı.

    Özellikle yoğun tempoda çalışanların düzenli uyku uyumaları ve mümkünse öğle yemeğinden sonra gözlerini 5–10 dakika dinlendirmeleri gerekiyor. Yapılan çalışmalar günde en az 5 saatlik uykuya ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Her akşam aynı saatlerde uyumak gözleri dinlendirmektedir ve karanlıkta uyumak gözler için daha faydalıdır.

    Masa başı çalışanlar dikkat

    Uykusuzluğun en çok masa başı çalışanları (Bilgisayar karşısında) etkilediğini belirterek, bu nedenle masa başı çalışanların 20–20–20 kuralına göre gözlerini dinlendirmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Bu kuralı her 20 dakikada bir 20 saniye 20 metre uzağa bakmak olarak tanımlanıyor.

    İnsanlar genel olarak normalde bir dakikada 15-20 kez gözlerini kırparlar. Ama konsantrasyon seviyesi arttıkça, kırpma sayısı azalır. Bilgisayarda çalışırken dakikadaki göz kırpma sayısı 5’e düşer ve göz sürekli açık olduğu için gözyaşı buharlaşıp uçar. Bu da gözlerinin kurumasına sebep olur. Uzun süre bilgisayarda çalışırken bilinçli bir şekilde gözleri daha fazla kırpmakla gözyaşı tabakası ve gözlerin nemliliği korunmuş olur.

    Uykusuzluğun sonuçları

    Uykusuzluğun uyku apnesi öyküsü olan orta ve ileri yaştaki kişilerde. Anterior iskemik optik nöropati (AION) gibi ciddi göz rahatsızlıklarına yol açabileceği uyarısında bulundu. Bu durum özellikle yaşlanma ile ortaya çıkan kan damarlarının bir inflamatuar (iltihabi) hastalığı olarak tanımlanılıyor. Yetersiz kan akımı nedeniyle optik sinirde hasar oluşur ve görme kaybına neden olabilir.

    Uykusuzluğun göz sağlığı üzerinde meydana getirdiği diğer rahatsızlıklar:

    – Uykusuzluk gözaltı kapaklarında ödeme ve göz kapağı şişliklerine veya torbalanmaya yol açar.

    – Gözlerin etrafında koyu halkalar oluşmasına yol açar.

    – Uykusuzluk nedeniyle göz kapağı kaslarında spazm görülür (kapak seyirmesi ). Bu istemsiz kas kasılmalarına myokymia adı verilir. Bu göz kapağı spazmları ağrılı değildir, görüşe zarar vermez ama rahatsız edici olabilir.

    – Uykusuzluk göz kuruluğuna yol açabilir. Göz kuruluğuna bağlı ağrı, batma, yanma, ışığa karşı hassasiyet, kaşıntı, kızarıklık ve bulanık görme görülebilir.

  • Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreme (tremor) vücudun bir kısmındaki kasların istemsiz olarak ritmik bir şekilde kasılması ve gevşemesi sonucu ortaya çıkan hareketlerdir. En sık ellerde görülen titreme sağlıklı diyebileceğimiz normal kişilerde görülebilir ve belirginleşmediği sürece fark edilmez. Kişinin ellerdeki titremesi farkedilir düzeye gelince normal olmaktan çıkar. Stres, yoğun çay ve kahve içmek, açlık, yorgunluk, ani sinirlenme gibi bazı durumlar titremeyi fark edilir hale getirebilir. Bu faktör ortadan kalkınca kişi eski haline dönebilmektedir.

    İlaç yan etkisine bağlı titreme oluşabilir

    Ellerde titremenin duruş ve harekete göre değişik tipleri vardır. Titreme istirahatte, hareket sırasında, yer çekimine karşı duruşta (eller öne uzatılmış halde) veya bir olaya özel olarak (örneğin; yazı yazma) ortaya çıkabilir. Ellerde titremenin şiddeti hafif olabileceği gibi yeme, içme, kişisel ihtiyaçlarını gidermede güçlük yapabilecek düzeyde çok şiddetli olabilir. Ellerde titreme sağlıklı kişilerde olabileceği gibi, nörolojik hastalıklara veya sistemik hastalıklarda (örn: guatr, diyabet vs.) ilaç yan etkisine bağlı da oluşabilir.

    İyi huylu el titremeleri

    Ellerde titreme ile başvuran hastaların büyük çoğunluğunda “esansiyel tremor” olarak adlandırdığımız iyi huylu bir durum saptanmaktadır. Sebebi bilinmemekle birlikte sıklıkla ailesel geçişlidir. Altta yatan ciddi bir hastalık yoktur. Genellikle 20’li yaşlarda belirginleşir ya da başlar; ama her yaşta da görülebilir. Yorgunluk, stres, kafein bu titremeyi arttırırken, alkol alımı azalttığı görülebilir. Yaş ilerledikçe genellikle artış gösterir ve eller dışında kafada, dilde, bacaklarda da görülmeye başlayabilir. Sıklıklar kişinin yaşamını kısıtlayıcı ağırlıkta olmaz; ancak ince el becerisi gerektiren işlerde çalışırken zorluk çekebilirler.

    En bilinen hastalık Parkinson

    Ellerde titreme yapan nörolojik hastalıkların içerisinde en çok bilineni “Parkinson” hastalığıdır. Parkinson hastalığı genellikle ileri yaşta ellerde titreme ile başlayan ve beyin hasarı yol açan ilerleyici bir hastalıktır. Parkinson hastalığında başlangıçta tek bir elde titreme vardır. İstirahat halinde “para sayma” hareketi şeklinde kaba ve yavaş bir titremedir. Hastalığın başlangıcında hareket ile titreme kaybolur. İlerleyen dönemlerde titreme daha bariz bir hal alır ve diğer elde, vücudun diğer kısımlarında da görülebilir. Bu hareket sırasında da olabilir. Bu dönemde hareket kısıtlığı, düşmeler, maske yüz gibi parkinson hastalığının diğer belirtileri de eşlik edebilmektedir.

    Titremeye yol açan hastalıklar

    Ellerde titreme yapabilen diğer nörolojik hastalıklar; multiple skleroz (MS), inme, travmatik beyin hasarı, beyincik ve beynin yıkımı ile giden ilerleyici hastalıklardır. Ayrıca vücuda dağılan sinir liflerinin hasarlandığı durumlarda, bazı omurilik hastalıklarında da ellerde titreme olabilir. Astım ilaçları, amfetamin gibi uyarıcılar, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da ya etki olarak ellerde titremeye yol açabilir.

    Titremenin asıl nedeni saptanır

    Titremenin tipi, karakteri, şiddeti ve dağılımı belirlendikten sonra sebebe yönelik araştırma planlanarak tedavi sağlanabilir. Kan tahlilleri, beyin, omurilik ve sinir sitemine yönelik tetkikler yapılabilir. Elektromiyografi aleti ile yapılan özel yöntemlerle titreme analizleri yapılabilir. Altta yatan sebep saptandıktan sonra buna yönelik ilaç ve tedaviler seçilmektedir.

    Titreme tipine bağlı olarak ilaç ile tedavi mümkün

    Titreme altta yatan sebebe bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilmektedir. Örneğin; “esansiyel tremor” genellikle kalıcı bir titremedir. Guatr veya ilaç yan etkisine bağlı bir titreme nedene yönelik yaklaşımla geçici olabilir; yani düzelebilir. Kalıcı el titremelerinde titremenin şiddetine ve yaşamını etkilemesine göre tedavi düzenlenmektedir. Şiddetli ve yaşamını etkileyen tipteki titremelerde kişiye sürekli kullanacağı ilaçlar verilir.

    Eller strese bağlı olarak da titreyebilir

    Stres, yorgunluk, özel bir gün gibi bazı durumlarda titremeleri belirginleşen kişilerde belirli zamanlarda kullanacakları ilaçlar verilmektedir. İlaç seçiminde en az dozda ve en az yan etkisi olabilecek tek bir tip formüldür. Gerekirse doz artırımı, ilaç değişimi veya eklenmesi yapılabilir. El titremesinin ilaç tedavisinde “beta bloker” dediğimiz kalp ritim düzenleyiciler başta olmak üzere sara ilaçları ve son zamanlarda da botulinum toksini uygulaması kullanılmaktadır. Parkinson hastalarında titremenin tedavisinde hastalığa özgü ömür boyu kullanılmak üzere olan ilaçlar verilmektedir. İlaç ile tedavi edilemeyen hastalarda cerrahi ve beyin pili takılması gibi yöntemler kullanılmaktadır.

  • Regl döneminde hangi çaylar içilmelidir ?

    Regl döneminde hangi çaylar içilmelidir ?

    Kusma, yorgunluk, sırt ağrısı, baş ağrısı, baş dönmesi ve diyare gibi semptomlar gibi hayatı olumsuz hale getiren semptomlarla kendini gösteren regle karşı sizin de yapabilecekleriniz var.

    ‘Primer dismenore’ adı verilen bu durumun bir rutine dönüşmesini beklemeyin, kendinize yardım edin! Regl döneminde yaşadıklarınız bir çikolata kistini de işaret ediyor olabilir, mutlaka bir uzmana başvurun.

    Ağrılarınızı azaltan ve regl döngüsüne yardımcı olan bitkileri de evinizden ayırmayın. Spazm çözücü Civanperçemi, mayıs papatyası ya da gül tomurcuğu Şişlik ve ağrılara karşı Zerdeçal veya söğüt kabuğu Yatıştırıcı ve dinlendirici Gül tomurcuğu veya mayıs papatyası Doğal östrojen Kırmızı yonca (Trifolium pratense) Karaciğer desteği Karahindiba Kanama kontrolü sağlar..

    Regl ağrıları, çoğunlukla adet öncesinde görülmesine karşın adet dönemi boyunca devam edebilir. Kadınların yaklaşık %75′i bu ağrılardan ve kramplardan şikayetçidir. Adet öncesi ve sırasında yaşanan östrojen hormonu dalgalanmaları mide kramplarının ve ağrıların esas nedenidir. Ağrıların şiddetlendiği durumlarda pek çok kadın ağrı kesicilere başvururken, ilaç kullanmak istemiyorsanız, orta ve hafif dereceli regl ağrılarını bazı bitkisel çaylarla hafifletebilirsiniz. Başta zencefil çayı olmak üzere yaban mersini papatya, ahududu yaprağı gibi çaylar regl kasılmalarını ve ağrılarını azaltmada yardımcı olabilir.

    Regl Ağrısına İyi Gelen Bitki Çayları

    Zencefil Çayı

    Etkili bir ağrı ve iltihap giderici olan zencefil menstürel kramplara bağlı ağrıları azaltmak için kullanılabilir. Aynı zamanda regl öncesi ve sırasında yaşanabilecek mide bulantısına da iyi gelir. Günde 2-3 bardak zencefil çayı içerek kasılmaları ve ağrıyı hafifletebilirsiniz. Zencefil çayı sayfamızda zencefil çayının nasıl hazırlanabileceği, sağlığa yararları ve olası yan etkileri hakkında geniş bilgiler yer alıyor.

    Hayıt Çayı

    Akdeniz ve Orta Asya’ya özgü olan hayıt ağacının, esansiyel yağ asitleri ve flavonoidler bakımından zengin yemişlerinden hazırlanan çay yüzyıllardır menstürel spazmların ve ağrıların tedavisinde kullanılmaktadır. “American Family Physician” adlı bilimsel derginin Eylül 2005 sayısında yayınlanan bilimsel bir araştırmaya göre, hayıt çayı adet döneminde göğüslerin hassaslaşmasını azaltıyor ve ağrılı krampları hafifletiyor. Maryland Tıp Fakültesi tarafından yayınlanan bir diğer araştırmaya göreyse, kahvaltıdan önce alınacak 20 mg’lık hayıt kapsüllerinin regle bağlı krampları belirgin oranda azalttığı belirtiliyor.

    Papatya Çayı

    Bulantı, kusma, hazımsızlık, şişkinlik ve iştahsızlık tedavisinde kullanılan papatya çayı aynı zamanda kasılmaları azaltıcı özelliğe sahiptir. Regl döneminde yaşanan kasılmalara karşı doğal bir antispazmodik olarak kullanılabilir. Çok ağrılı günlerinizde günde 3 bardak içebilirsiniz ancak papatya çayının aynı zamanda uyku getirdiğini unutmayın. Papatya çayının faydaları yazımızda çayın hazırlanışı, kullanıldığı rahatsızlıklar ve yan etkileri hakkında daha fazla bilgi bulabilirsiniz.

    Nane Çayı

    Nane’nin sakinleştirici etkisi menstrüel krampların yanı sıra baş ağrısı, ishal ve şişkinlik tedavisi için kullanılabilir. Regl ağrılarının arttığı günlerde günde 3 bardağa kadar içebilirsiniz ancak reflüsü veya ülseri olanlara nane çayı önerilmemektedir. Nane’nin krampları azaltan etkisinde eczanelerde bulabileceğiniz nane kapsüllerini kullanarak da faydalanabilirsiniz. Nane çayı sayfasında nanenin sağlığa faydaları, çayının demlenmesi ve yan etkileri hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.

    Diğer Çaylar

    Melisa Çayı: Melisa çayı hem adet ağrılarını hafifletir hem de adet ağrılarına eşlik eden şişliği azaltır.
    Yaban Mersini Çayı: Kasları rahatlatan ve kas spazmlarını önleyen yaban mersini kasılmaların neden olduğu ağrılar için tüketilebilir.
    Ahududu Yaprağı Çayı: Uterus’u rahatlatan ve krampları önleyen “ferulic asit” bakımından zengin olan ahududu yaprağı çayı regl döneminde kullanılabilir.
    Önlemler

    Diğer tüm bitkisel ürünlerde olduğu gibi bitki çayları da kontrollü ve bilinçli olarak tüketilmelidir. Bitkicaylarininfaydalari.com’da size çayların faydaları dışında referans kaynaklardan derlediğimiz yan etkileri hakkında da bilgiler vermeye çalışıyoruz. Ancak yan etkiler kişin sağlık koşullarına göre farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle herhangi bir rahatsızlığınız varsa ya da düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız bitki çayı içmeye başlamadan önce doktorunuza danışınız. Bitki çayları nasıl kullanılmalıdır yazımızda bitkisel çayları alırken nelere dikkat edilmeli, bu çaylar nasıl hazırlanmalı ve diğer konularda uzmanlardan derlenmiş bazı bilgileri bulabilirsiniz.

  • Gözaltı morluklarından kurtulmanın yolları

    Gözaltı morluklarından kurtulmanın yolları

    Aşırı tuz tüketimi, stres, yorgunluk, uykusuzluk gözaltı morluklarının en önemli sebeplerindendir. Krem, kapatıcı gibi birçok kimyasal ürünleri kullanırız ama gözaltı morluklarından kurtulmak isterken cildimizi riske attığımızı unuturuz. Bitkisel çözüm hem kısa sürede etkili sonuç almanızı sağlar hem de cildinize bir zararı olmaz. İşte bitkisel çözümler:

    Gözaltı morluklarından kurtulmak istiyorsanız ilk önce beslenme düzeninize dikkat etmelisiniz. Çünkü gözaltı morlukları vücutta birikmiş toksinlerden oluşur. Bu yüzden kahve, alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklarınızı azaltmalısınız. Sabah kahvaltılarını düzenli yapmalı ve sağlıklı yiyeceklerden yemelisiniz.

    Her gün, düzenli olarak su içmelisiniz. Su, vücuttaki toksinlerin kolayca dışarı atılmasına yardımcı olur. Cildi gençleştirir ve cilt lekelerinin kaybolmasını sağlar.

    Sallama poşet çaylarını ya da demlediğiniz çayların çöplerini sakın atmayın. Çünkü çay, gözaltı morluklarının en önemli bitkisel çözümlerinden biridir. Çay çöplerini ya da sallama poşet çayları soğuduktan sonra, 10-15 dakika gözlerinizde bekletin.

    Göz bölgenize aşırı makyaj yapmaktan kaçının. Böylece cildinizin hava almasını sağlamış olursunuz. Ayrıca sürdüğünüz nemlendirici kremleri, pamuk yardımı ile gözaltlarınızda iyice dağılmış olmasına dikkat edin.

    Sıcak suyu bir kovaya koyun ve yüzünüze buhar banyosu yapın. Hem gözaltı morluklarınızın azaldığını hem de yüzünüzdeki gözeneklerin açıldığını göreceksiniz. Bu sayede kolaylıkla yüz temizliğinizi de gerçekleştirebilirsiniz.

    Gözaltı morlukları olan kişiler, bol meyve ve sebze tüketmelidir. Özellikle C ve E vitamini bakımından zengin yiyecekler gözaltı morluklarını geçirmek için önemlidir.

    Gözaltı morluğuna iyi gelen önemli besin patates ve salatalıktır. Çiğ patates ve salatalığı göz kapaklarınıza koyarak, 15 dakika uygulayacağınız doğal maske ile gözaltı morluklarından kolaylıkla kurtulabilirsiniz.

    Gözlerinize soğuk su ya da buz ile kompres uygulayın. Böylece hem gözlerinizi rahatlatmış hem de gözaltı morluklarından kurtulmuş olursunuz.

  • Nezle mi oldunuz alerji mi?

    Nezle mi oldunuz alerji mi?

    Bu aralar çok sık nezle olmaya başladıysanız, ateşiniz olmadığı halde boğazınız ağrıyorsa, özellikle sabahları yorgun kalkıyor, burnunuz sürekli kaşınıyor ve üst üste hapşırıyorsanız bahar alerjiniz başlamış olabilir

    İlkbaharla birlikte sıklıkla görülmeye başlayan bahar alerjilerini Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seyhan Alkan anlattı.
    lkbaharda en sık görülen hastalıklardan birinin bahar alerjisi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Seyhan Alkan “Dünya nüfusunun yaklaşık %30-40’ını etkileyen alerjik hastalıkların zirve yaptığı dönemlerden biri ilkbahardır. Bitki örtüsünün polen yoluyla yenilendiği bu dönemde soluduğumuz havadaki alerjen miktarı çok artar. Mart ayı ile başlayan ağaç polenleri, Haziran ayıyla birlikte çimen polenleri dönemi ile devam eder.

    Sıklıkla düzelmeyen soğuk algınlığı, nezle, grip benzeri şikayetler oluşturur. Alerjik üst solunum yolu hastalıklarının teşhisinde önce kişinin şüphelenerek hekime başvurması çok önemlidir. Ateş olmadan boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, kuru öksürük, geniz akıntısı, halsizlik, yorgunluk, özellikle sabahları üst üste hapşırma, ses kalitesinde değişiklikler gibi üst solunum yoluna ait bulgular ortaya çıkıyorsa ve bu durum birkaç hafta aynı seyirde devam ediyorsa mutlaka alerjik hastalıkları akla getirmek ve bir hekime başvurmak gerekir.

    Allerji ve Bağışıklık Hastalıkları için tıklayın !

    Şikayetlerinizi net olarak ifade etmezseniz boğaz enfeksiyonu (farenjit), sinüzit, kulak enfeksiyonu, gırtlak enfeksiyonu (larenjit) şeklinde yanlış tedaviler alabilir; dolayısıyla hastalıklarınızın süresi uzayabilir. Kulak burun boğaz endoskopik (kameralı) muayenesi ile teşhis son derece kolaydır, ayrıca alerji testleri kandan ve deriden yapılabilir. Alerjik hastalıkları teşhis edilen hastalar antigribal, antibiyotik, ağrı kesici, öksürük şurubu gibi gereksiz ilaç kullanımından kurtulmuş olur. Teşhis ve tedavisi geciken hastalar ise orta kulak, sinüsler, boğaz ve gırtlak bölgesinin kronikleşen hastalıkları ile mücadele etmek zorunda kalabilirler. Üst solunum yolu alerjisi tedavi edilmeyen hastalarda alerjik astım hastalığı riski de belirgin olarak artar” açıklamasında bulundu.