Etiket: yan etkiler

  • Kadınlarda Saç Dökülmesinin Nedenleri

    Kadınlarda Saç Dökülmesinin Nedenleri

    Kadınlarda güzelliğin vazgeçilmez unsurlarından olan saçlar, birçok nedenden ötürü dökülerek o ihtişamlı görüntüsünü kaybeder. İşte kadınlarda karşılaşılan saç dökülmelerinin nedenleri ve alınabilecek önlemler…

    Genetik özellikler, bilinçsiz kozmetik kullanımı, yanlış saç bakım yöntemleri, stres, mevsimsel dökülmeler gibi sebeplerden dolayı saç köklerinde meydana gelen tahribatlar saç tellerinde incelmeye, saçların dökülmesine neden olur.

    Amerikan Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Dr. Bilgehan Yılmaz, saç dökülmesinin sadece dökülmeye sebep olan etkeni bilip ona karşı bir önlem aldığında durdurulabileceğini belirtiyor.

    Demir eksikliği ve kansızlık

    Saç dökülmesinin bir çok nedeni olabilir. Demir eksikliği ve buna bağlı kansızlık veya başka sebeplerle kansızlık (anemi), tiroit hastalıkları, yumurtalıklara bağlı hormonal düzensizlikler gibi sebepler genel olarak daha sıktır. Fakat kronik stres faktörleri ve ailevi yatkınlık da saç dökülmesinde önemli faktörlerdir.

    Kalıtım

    Kadınlarda da erkeklerde olduğu gibi kalıtımın etkisi vardır fakat erkeklerde görülen sıklıkta ortaya çıkmaz. Kalıtsal faktörlerin etkisi ile ortaya çıkar ve “kadında erkek tipi saç dökülmesi” olarak Türkçeleştirebileceğimiz tabloda saçlar zaman içinde giderek incelir, tüysüzleşir ve bu incelme ile giderek alına yakın tepe bölgesinde seyrelme başlar. Çok ileri vardığı durumlarda kadında da tepede erkekteki gibi kellik tablosu ortaya çıkabilir.

    Doğal saç kaybı

    Her gün belli miktarda saç kaybederiz. Bunlar doğal yaşam sürelerini tamamlamış ve dökülmeleri gereken saçlardır. Yerlerine yenileri çıkar. Çeşitli kaynaklara göre değişkenlik gösterse de günde 100 adete kadar saç kaybı normal kabul edilir.

    Saç bakım işlemleri

    Fön, perma, boya gibi işlemlerde saçlar kopup, kırılabilir. Zamanla cansız, kuru ve mat görünmeye başlayabilirler. Buna rağmen saç kökleri zarar görmez. Biz gene de doğru ve kaliteli ürünler kullanmaya özen göstermeliyiz.

    Psikolojik etkenler

    Saçlarımızın sağlığı tüm bedenimizin sağlığı ve yaşamımızdaki psikolojik faktörlerle de ilgilidir. Sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için gayret göstererek saçlarımıza yardımcı olabiliriz. Ne yaparsak yapalım değiştiremeyeceğimiz kalıtsal faktörlere gelince, eğer bunlarla ilgili bir saç problemi yaşıyorsak mutlaka bir dermatoloğa görünmeliyiz.

    Beslenme alışkanlıkları

    Beslenme tüm vücut sağlığımız için olduğu gibi saçlarımız için de önem taşır. Beslenmenin dengeli olması çok önemlidir. Kilo verme veya ince kalma kaygısı ile yapılan diyetler bazen saçlarımıza zarar verebilmektedir. Hatta bazı kadınlardaki sürekli saç dökülmesinin sebebi dengesiz beslenmeleridir. Hiç yağ yememek, çok düşük kalorili rejimler yapmak ya da proteinden fakir beslenmek sonucunda saç dökülmesi kaçınılmazdır.

    Neden bilinmeden dökülme engellenemez

    Saç dökülmesini, sadece dökülmeye sebep olan etkeni bilip ona karşı bir önlem aldığınızda durdurabilirsiniz. Örneğin demir eksikliğine bağlı bir kansızlıktan dolayı saç dökülmesi problemi yaşıyorsanız, saçınıza herhangi bir yağ ya da başka bir ürün sürerek bu problemi çözemezsiniz, demir almanız, eksik demir depolarınızı doldurmanız gerekmektedir. Kısmen eczanelerde de satılan bu tür bakım amaçlı ürünler saçlarınızın daha parlak ve bazen de daha hacimli görünmesini sağlayabilir ancak eğer gerçek bir saç dökülmesi probleminiz varsa bunu engelleyemezler. En başta da söylediğim gibi önce bir uzman durumu değerlendirmeli, gerekli görürse tetkikler istemeli ve sonrasında tedaviyi sürdürmelidir.

    Arkasında bir hastalık olabilir

    Çoğu kadını sadece estetik bir kaygıya yönelten saç dökülmesinin arkasında bazen bir hastalık gizlenebildiğini unutmamalıyız. Saçlarımızın olağandışı bir şekilde döküldüğünü düşünüyorsak etraftan duyduğumuz tavsiyelere kulak asmamalı ve önce bir uzmanla görüşmeliyiz.

  • Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ERTESİ GÜN HAPLARI BİR DOĞUM KONTROL YÖNTEMİ DEĞİLDİR!”

    Kürtaja sınırlama getiren yasal düzenleme üzerindeki tartışmalar hala devam ederken, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, gebelikten acil korunma yöntemleri arasında yer alan “Ertesi Gün Hapları” için başvuruların eskiye oranla arttığına dikkat çekti.

    “CİNSEL İLİŞKİ SONRASI HAPI” ADI DAHA UYGUN…

    CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe , Ertesi Gün Hapı kullanımında çiftlerin eğitilmesi gerektiğine dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ertesi Gün Hapı acil durumlar için kullanılması gereken, gebeliği önleme yöntemidir ve korunmasız cinsel ilişkiye girildikten sonra ilk 72 saat içinde kullanılmalıdır. İlişkiden sonra ne kadar erken alınırsa koruyuculuğu o kadar fazla olur. Ancak cinsel eğitimin olmadığı ülkemizde ertesi gün hapı sanki bir doğum kontrol yöntemiymiş gibi kullanılmaktadır. Oysaki sürekli kullanımda, yan etkileri oldukça fazladır ve sık kullanıldığında koruyucu etkisi azalır. Ertesi Gün Hapları, ilk 24 saat içerisinde kullanıldığında istenmeyen gebeliği %95 oranında önler. Çiftler prezervatif, doğum kontrol hapı ya da spiral gibi çağdaş doğum kontrol yöntemlerini kullanmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın Ertesi Gün Hapları’nı ücretsiz verme kararı üzerinde konuşulması gerekiyor. Gençler ve çiftler eğitilmeden ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden, bu uygulama yanlış sonuçlara yol açabilir, bilgilendirilme sonrası ise bu uygulama yalnız acil durumlar için doğru olabilir. Ayrıca, Ertesi Gün Hapları’nın adı yanlış konulmuş, ‘Ertesi Gün Hapı’ yerine ‘Cinsel İlişki Sonrası Hapı’ terimini kullanmak daha doğru olur. Çünkü çiftlerin çoğu, gerçekten bu hapın ertesi gün alınması gerektiğini sanıyor. Oysa ne kadar erken alınırsa, bu hapların etkisi o kadar fazla oluyor.”

    KAMUOYUNA YANLIŞ MESAJLAR VERİLMEMELİ!

    Ertesi Gün Hapları’nın kamuoyuna “Korunmayın, nasıl olsa gebeliği engelleyen haplar var!” şeklinde sunulmasının veya bu tür yanlış mesajların verilmesinin sakıncalarına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Prezervatif yırtılması, alkollü korunmasız ilişkiler, dışarı boşalma gibi doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasındaki sıkıntılar veya tecavüz gibi istenmeyen ilişkilere maruz kalındığında ya da bir başka doğum kontrol yöntemi kullanılmakta iken aksilik olduğunda, ek yöntem olarak Ertesi Gün Hapları kullanılmalıdır.” dedi.

    KUSMA OLUNCA TEKRAR ALMAK GEREKİYOR!

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör , Ertesi Gün Hapları’nın bir ay içerisinde alınan normal doğum kontrol haplarının içinde bulunan östrojen ve progesteron kadar yüksek hormon yüklemesine neden olacağını ve bu nedenlevücudun hormon dengesini bozacağına dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ayrıca, Ertesi Gün Hapı’nı kullanan bazı kadınlarda baş ağrısı, baş dönmesi, göğüste gerilme, mide bulantısı ve nadir olarak görünen kusma gibi yan etkilergörülebilir. Bu sebeple dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü haplar içildikten sonra iki saat içinde bir kusma gerçekleşmişse, hapların tamamı ya da bir kısmı dışarı atılır yani etkisi azalır. Bu durumda Ertesi Gün Hapı’nın tekrar içilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, normal doğum kontrol yöntemlerinden farklı olarak Ertesi Gün Hapları biraz ağırdır ve ayda en fazla bir kere kullanılmalıdır.” dedi.

  • Lenf Kanseri Nedir?

    Lenf Kanseri Nedir?

    LENF KANSERİ NEDİR?

    Lenfoma , onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha
    kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfoma öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.

    LENFATİK, İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞMAKTADIR

    Lenfatik, immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

    HODGKİN DIŞI LENFOMALAR VE BELİRTİLERi NELERDİR ?

    En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı…. Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

    TEŞHİS NASIL KONUR ?

    Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

    Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

    GELİŞİMİ NEDİR VE NASIL YAPILIR ?

    Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

    TEDAVİSİ ?

    Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

    Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarlai ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

    TEDAVİ YAN ETKİLERİ NELERDİR ?

    Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

    Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir ; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite(üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

    Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

    Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

    Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

    Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

    İlgili Konular ;

    Lenf Kanseri ( Lenfoma..)
    Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?
    Onkoloji – Kanser ve Türevleri