Etiket: vitamin

  • Yumurta haşlamanın püf noktaları!

    Yumurta haşlamanın püf noktaları!

    Kimi az pişmiş sever kimisi rafadan kimisi çok pişmiş sever.. Peki bu pişirme şekli nasıl yapılır püf noktalarını biliyor musunuz?

    Yumurta haşlamak belki çok kolay bir işlem ancak damak zevkinize göre sevdiğiniz lezzette haşlamak itiraf edelim kolay olmayabilir. Eşiniz sizden rafadan yumurta isteyebilir ve sizin yumurtalarınız taş gibi olmuştur ve sonuç hüsran. Üzülmeyin işte sizlere ideal yumurta haşlamanın püf noktalarını açıklayacağız.

    Yumurta hem protein değerleriyle hem de ekonomik oluşu nedeniyle sevdiğimiz gıdaların başında gelir. Kahvaltıda yumurta haşlamayı genelde ihmal etmeyiz. Yumurta haşlamanın da kendine göre bir adabı vardır.  Mükemmel bir yumurta haşlamak için bunlara dikkat edin. İdeal yumurta haşlama kolay olmayabilir ancak bu püf noktalarıyla artık kolay olacak.

    Yumurtanın haşlanma süresi, pişirme yöntemine göre değişir. 3 çeşit yumurta pişirme yöntemi vardır bunlar; rafadan, kayısı ve katı yumurtadır. Pişirme yöntemine göre sürelerine bakacak olursak:

    Yumurtanın kaynama sürelerine dikkat etmek gerekir.  Hangi yumurta nasıl yapılır gelin birlikte görelim..

    367755-650-1457540034-1083210_650

    Rafadan yumurta yapımı

    Rafadan yumurta sevenler dikkat. Yumurtanızı rafadan istiyorsanız kaynadıktan sonra 3 dakika daha kaynatmanız yeterli.  Eğer bu süreyi ayarlayamıyorsanız içinizden 100 e kadar sayın ocağı öyle kapatın. Böylece yumurtanız rafadan olacaktır.

    Kayısı yumurta yapımı

    Kayısı gibi yumurta sevenlerimiz de az değildir. Orta hallidir ne çok pişmiş ne az pişmiştir. Kayısı yumurta pişirmek için kaynamaya başladıktan sonra 5-6 dakika daha fazla kaynatın ve ocağı kapatın.

    Katı yumurta yapımı

    Katı yumurta sevenler buraya. Katı yumurta elde etmek için kaynadıktan sonra 12 dakika daha beklediğiniz taktirde yumurtanız istediğiniz katılıkta olacaktır.

    Yumurta haşlama süreleri çok önemlidir. Aşırı kaynatılan yumurtanın vitamin değerleri düşer. Bu nedenle bir yumurta en fazla 15 dakika kadar haşlanmalıdır.

    Yumurta haşlarken çatlamaması için: Buzdolabından alınıp diğer soğuk suya atılıp haşlanmaya alınan yumurtalar genelde çatlar. Bunun için haşlanacak yumurtalar oda sıcaklığında olmalıdır.

  • Kışın kilo almamak için neler yapmalıyız?

    Kışın kilo almamak için neler yapmalıyız?

    Kış aylarında vücut ve metabolizma kendini koruma altına almıştır ve daha yavaş çalışmaya başlar. Kışın yeme ihtiyacı artan kişi çok fazla karbonhidratlı yiyecekler yeme ihtiyacı duyar. Terleme de çok az olduğundan dolayı metabolizma hızı minimumdur. Bu yüzden bu dönemde dikkat edilmezse kilo artışı kaçınılmaz hale gelir.

    • –    5-6 öğünden oluşan az ve sık beslenme sistemini uygulayın,
    • –    Metabolizmanızı hızlandırın,
    • –    Kan şekerini dengede tutup açlık oluşmaması için proteinli yiyeceklerle karbonhidratlı yiyecekleri karışık tüketin,
    • –    Güne sıkı bir kahvaltı ile başlayın,
    • –    Yağı, şekeri azaltın,
    • –    Haftada 2-3 kez balık yiyin kalp ve kemik sağlığınızı garantiye alın,
    • –    Bol su tüketin,
    • –    Gece evde oturmaları uzun olduğundan atıştırma yapmayın,
    • –    Susamadan da su için,
    • –    Siyah çay ve kahve yerine bitki çayıyla içinizi ısıtın,
    • –    Mutlaka egzersiz yapın
    • –    Unutmayın: Tatlı sizi ısıtmaz!
    • –    Uzun süreli açlıklardan kaçınılmalıdır. Enerji ihtiyacının karşılanması için fast food ya da yağdan, şekerden zengin gıdalara yönelmek doğru değildir. Kış mevsiminin soğuk günlerinde “Tatlı yersem ısınırım” mantığından vazgeçilmeli, gün içerisinde yeterli ve dengeli beslenerek vücudun ısı dengesinin korunması sağlanmalıdır.

    Kilolu olanların kışın kilo alması daha kolaydır. En önemli nedeni soğuk hava ve günlerin kısa olması nedeniyle fiziksel aktivite azlığı ve fazla dışarı çıkamamanın verdiği sıkıntı nedeniyle aşırı yemedir. Yüksek kalorili tatlı ve küçük atıştırmalıkları mutfakta gözönünde bulundurmaktan sakının. Tam buğday ekmeği, bakliyat, kurutulmuş meyve gibi seçenekleri tercih edin. Mümkün olduğunca hazır yemek ve fast food sipariş etmekten kaçının. Havanın soğuk olması spor yapmayı bırakmak için bir bahane olmamalıdır. Yazın ve sonbaharda devam ettiğiniz sporu birden bırakmanız kilo almanızı kolaylaştıracaktır. Çok soğuk olmayan ve rüzgarsız havalarda sıkı giyinmek kaydı ile yürüyüş yararlı olabilir. Bunun dışında evde ya da kulüplerde egzersiz, yoga ve dans gibi aktivitelerde de bulunabilirsiniz.Her gün aynı şeyleri yemeyin

    Beslenmelerinde nelere dikkat etmeliler?

    Kahvaltıda özellikle nişastalı ve yulaf gibi lifli gıdaları tercih edin. Böylece hem enerji hem de bol vitamin ve mineral desteği sağlamış olursunuz. Kahvaltılık gevrekler bu konuda mükemmel seçimdir. Bunlara şeker eklemekten kaçının, tadını kuru meyvelerle sağlayın. Sağlıklı bir diyet günde 5 porsiyon meyve ve sebze içermelidir. Hergün aynı şeyleri yemeyin. Kış sebzelerinin vitamin deposu olduğunu unutmayın ve yemeklerinizde bolca kullanın. Özellikle kök sebzeler, karnıbahar ve lahananın besleyici özellikleri çok fazladır. Süt ve süt ürünleri protein, A ve B12 vitaminleri için önemli kaynaklardır. Bunlar aynı zamanda kemik sağlığımız için elzem olan kalsiyum da içerirler. Bu ürünlerden yağı azaltılmış olanları özellikle tercih edin. Ülkemizin bir çok bölgesinde kışın ciltte D vitamini sentezi çok azalır. Bir bardak katkısız süt ya da taze sıkılmış portakal suyu yaklaşık 100 Ünite D vitamini içerir. Balık, özellikle somon balığında D vitamini bulunmaktadır. Kanda D vitamini düzeyi düşük bulunan yaşlılarda mutlaka D vitamini tedavisi yapılmalıdır.Kış aylarında sıvı tüketiminde azalma oluyor.

    Bunu önlemek için neler yapabiliriz?

    Gribin neden olduğu ateş yüksekliği ya da gastroenterite bağlı kusma ve ishalin yarattığı sıvı kaybına genellikle bu rahatsızlıkların yaptığı yeme ve içme isteğinde azalmada eklenince dehidratasyon yani sıvı kayıpları kolaylıkla ortaya çıkar. Tüm bunların yanında herhangi bir rahatsızlığı olmamasına rağmen aşırı sıcak ev ortamında veya gereğinden fazla giyinen yaşlılar da terleme yoluyla fazla miktarda sıvı kaybedebilirler.

    Dehidratasyonun bulguları; halsizlik, baş ağrısı, burunda kuruma, dudaklarda, dilde ve ağızda kurumanın yarattığı rahatsızlık hissidir. En az günde 6-8 bardak sıvı alımı önerilmektedir, suya ilave olarak meyve suları, süt, çay vb. gibi içecekler tüketmek gerekir. Kış boyunca sıcak içecekler tüketmek sizi sıcak tutacaktır. Ancak bazı sıcak içecekler yüksek kalori taşırlar. Kahve dükkanlarındaki sütlü ve şuruplu kahveler ve sıcak çikolata aldığınız kalori miktarını daha da artıracaktır.

    Güncel diyet haberleri için tıklayın !

  • Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp bebek tedavi yöntemleri birçok faktöre bağlı olarak başarı tablosu sergilemektedir. Beslenme özellikle anne adayının sağlıklı olması, sürecinde sağlıklı devam etmesi ve en önemlisi bebeğin de sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürürken dünyaya gelmesinde önemli bir rol oynar. Normal gebelik için gereken sağlıklı beslenme şekli tüp bebek tedavi sürecinde de bebeğin gelişimi için anne adayının özellikle dikkat etmesi gereken beslenme alışkanlığını da içermektedir.

    Tedavi sürecinde beslenme ile alakalı olarak karşılaşılabilecek komplikasyon riski artarken, aşırı kilo ve şeker hastalığının göz önünde bulundurulması gerekir. Anne adayının mümkün olabildiğince her vitamin ve mineralden yararlanması, ideal kilo sınırları içerisinde sık sık ve yeterli porsiyonlarla süreci desteklemesi gerekir. Kısacası vücudun günlük protein, kalsiyum, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılayabilecek beslenme düzeni ile sağlıklı bir gebelik süreci geçirilebilmektedir. Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayının dikkat etmesi gereken beslenme şekli aşağıdaki gibi olmaktadır:

    • Sık sık, azar azar

    Gebelik sürecinde anne adayının sağlıklı olması bebeğin de sağlıklı olmasına işarettir. Bu nedenle anne adayının karşıladığı vitamin ve minerallerden yararlanan bebek için, anne adayının vücut ihtiyacının arttığı besin ögelerine daha çok ağırlık vermesi gerekir. Genel olarak bu öneri halk arasında annenin daha çok yemesi gerektiğini düşündürten yanlış bir inanış olsa da, anne adayının hem bebeği hem de kendi için ihtiyaç duyduğu miktarda vitamin ve mineral alması gerektiği anlamına gelmektedir. Düzensiz beslenme aşırı kiloya ve birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bu nedenle günlük olarak anne adayının sağlık açısında ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılayacak besinleri tüketmesi gerekir. Kısacası sık sık ama küçük porsiyonlarla vücudun gereksinimleri karşılanabilir. Ayrıca kilo kontrolü için anne adayının dikkat etmesi gereken diyet programı, kilo vermek için uygulanan diyet programlarından çok farklıdır. Burada sağlıksız besinlerin tüketimi engellenirken, anne adayının ihtiyacı olan miktarda besin maddelerinin alınması vurgulanmaktadır ve anne adayının kesinlikle aç kalmaması gerekir. Bknz: http://jinekoloji.com/tup-bebek

    • Tüp bebek tedavisinde alınması gereken vitaminler nelerdir? 
    • Vitamin E ( tüm buğdaygiller, brokoli, baklagiller, buğday tohumu, soya, yeşil yapraklı sebzeler )
    • Vitamin A ( brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnabahar )
    • Vitamin C ( brokoli, Brüksel lahanası, portakal suyu )
    • Vitamin D ( süt ürünleri, somon )
    • Kalsiyum ( brokoli, soya, süt ürünleri, somon )
    • Demir ( Yeşil yapraklı sebzeler )
    • Çinko, ( buğday tohumu, istiridye, soya )
    • Folik asit ( Yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar, buğday tohumu, soya, turunçgiller )
    • Esansiyel yağ asitleri ( hormon düzenleyici olarak; omega-3, omega-6, tüm bitkisel yağlar ve yalancı safran yağı )

    Tedavi sürecinde alınması gereken vitaminlerin mümkün olabildiğince doğal olarak besin maddelerinden sağlanması gerekir. Ayrıca folik asit desteği bebeğin zihinsel gelişimde önemli rol oynadığı için, doğal besinlerin yeterli olmadığı durumlarda ek takviyeye ihtiyaç duyulabilir.

    • Tüp bebek tedavilerinde sigara ve alkol tüketiminde uzak durulması gerekir

    Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu tüp bebek tedavi yöntemlerinde uzak durulması gereken en önemli madde alkol ve sigaradır. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu zararlı alışkanlıklar üreme sistemini etkileyerek, kısırlık vakasını öne sürmektedir. Özellikle bu nedenle tedaviye başvuran çiftlerin alkol tüketiminden uzak durması gerekir. Alkolün tedavi sürecini etkileyen davranışları aşağıdaki gibidir:

    Anne adaylarında:

    • Düşükle sonuçlanan gebelikler ( fazla alkol tüketimine bağlı olarak )
    • Yumurta rezervlerinin azalmasına ( aşırı alkol tüketimi )
    • Adet kanamalarının kesilmesine
    • Düzensiz adet kanamaları ile yumurtlama kaynaklı sorunlara
    • Libido kaybı
    • Abortus düşük riskinde artışa neden olmaktadı

    Baba adaylarında:

    • Testis fonksiyon kayıpları ( aşırı alkol tüketimi )
    • Testosteron seviyesinde azalma
    • Vitamin A’nın metabolizmadaki fonksiyonelliğini etkileyerek, sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma
    • Libidoda azalmaya neden olmaktadı

    Tüm bu olumsuz etkilerden dolayı gebelik için gerekli olan sağlıklı yumurta ve sağlıklı sperm hücrelerinin işlevselliği zarar görürken, tedavi sürecinin başarı şansı azalmaktadır.

    • Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayı nasıl beslenmeli? 
    • Tüp bebek tedavisinde anne adayının bol bol su tüketmesi gerekir. Ayrıca sıvı ihtiyacı taze sıkılmış meyve suları, çorba, ayran ve süt gibi zengin vitamin kaynaklarından da sağ Ancak olabildiğince su tüketimine özen gösterilmesi gerekir.
    • Sigara kullanımı yumurta rezervlerini azaltırken, yumurtanın ve döllemiş yumurtanın gelişim aşamalarını Ayrıca embriyonun rahme tutunmasını da olumsuz etkilerken, tüp bebek tedavi sürecinde sigaradan kesinlikle uzak durulması gerekir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde alkol tüketiminden uzak durulması
    • Çay, kahve ve asitli içeceklerin tüketilmemesi gerekir.
    • Protein ağırlıklı beslenme şekli ö Ayrıca omega 3 ihtiyacı için haftada en az 2-3 defa balık tüketilmesi gerekir.
    • Kalsiyum açısından zengin süt ve süt ürünleri de ihmal edilmemeli, kırmızı et ve beyaz et tüketimi de dengelenmelidir.
    • C vitamini için bol bol sebze ve meyve tü Mümkün olduğunca kızartma yerine fırında pişirme ve haşlama yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir.
    • Tüp bebek tedavi yöntemlerinde folik asit ayrı bir öneme sahiptir. Folik asitten zengin ceviz, badem, fındık yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerden yeterli miktarda tüketilmesi bebeğin gelişimi için oldukça ö Bu nedenle besinlerin yetersiz kaldığı durumlarda ek folik asit tabletleri alınabilir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde beslenme kadar anne adayının yapmış olduğu fiziksel aktivitede hem fiziksel hem de psikolojik olarak başarıyı Ancak doktor önerisi dışında ağır ve yorucu egzersizler uzak durulmalı ve anne adayını yormayan düzenli yürüyüşler faydalı olacaktır.
    • Hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklar tüp bebek tedavi sürecinde takip edilmesi gereken önemli sorunlardı Bu nedenle doktorun önerdiği beslenme şekline dikkat edilmesi, hastalıkların kontrolü açısından önem kazanmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Potasyum Hakkında Herşey

    Potasyum Hakkında Herşey

    Potasyum hakkında herşey yazımızda potasyum minerali hakkında size bilgiler vereceğiz. İfrat ve tefrit vardır, orta karar doğru olandır, herşeyin fazlası zarar getirir, yüksek potasyumunda
    bir takım zararları vardır.
    Potasyum bedenimiz için çok önemli elektroliklerdendir. Potasyum böbrek fonksiyonlarının düzenli çalışması, kalp, iskelet, düz kasların kasılmasına yardım eden temel bir mineraldir ve vücut hücrelerinin sıvı ve elektrolit dengesini sürdürmekte görevlidir.Sodyum-potasyum dengesi bozulunca sinir ve kas fonksiyonları bundan olumsuz olarak etkilenir.Potasyum hücre içinde, sodyum ise sadece hücre dışında çalışır.
    Fazla olması veya azlığı durumunda, kalpte ritim bozukluğu, yapıp iş ölüme kadar varabilir.
    Kanda fazla potasyum bulunması hiperkalemiaya yol açar.
    Potasyumun miktarı vücut sağlığını çok etkilediğinde bir an önce tedavi olmalıdır.
    Normal potasyum oranı 3,6- 5,2 arası olmalıdır. Bu oranın farklı olmasında çeşitli faktörler rol oynar; yaş ve cinsiyet gibi.
    Potasyum seviyesi 6’yı geçtiğinde acil tıbbi müdale gerekir.

    Her gün almamız gereken potasyum miktarı kişiden kişiye göre değişir.
    Yetişkinler için günlük potasyum ihtiyacı minimum 2000 – 3000 miligramdır.

    Önerilen günlük dozlar.
    • Doğumdan 6 aylığa kadar: 500 mg
    • 7-12 ay arası bebekler: 700 mg
    • 1 yaşında çocuklar: 1000 mg
    • 2-5 yaş çocuklar: 1400 mg
    • 6-9 yaş çocuklar: 1600 mg
    • 10 yaş üzeri çocuk: 2000 mg

    Fazla Potasyum alımı sonucu mide ile ilgili sorunlar, kalp ritminde bozukluk, baş dönmesi, solunum ve sinir sisteminde sorunlar gözükür.
    Potasyum Kaynakları:
    Bu mineral meyvelerde, sebzelerde, süt ve süt ürünlerinde bulunur
    En iyi kaynakları muz, portakal, kantalup kavunu, kuru kayısı, incir, hurma, kuru üzüm, sarımsak,kabak, domates, bütün yeşil yapraklı sebzeler, nane, ayçiçeği çekirdeği, patates ve az yağlı sade yoğurttur.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Tırnağım kırıldı deyip geçmeyin

    Tırnağım kırıldı deyip geçmeyin

    Kadınların sık sık şikayet ettiği tırnak kırılmalarının altında vitamin eksikliği gibi ciddi sağlık problemleri yatıyor.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, tırnak kırılmalarının vitamin eksikliğine bağlı olarak ortaya çıktığını söyledi.

    A vitamini eksikliği söz konusu olduğunda, görme bozuklukları, kemik ve dişlerde problemler, ciltte kuruluk, saç ve tırnaklarda kırılmalar, halsizlik ve enfeksiyonlara karşı dirençsizlik görülebilir. A vitamini sağlıklı bir cilt ve kemik yapısı için önemlidir. Antioksidan olarak faaliyet yaparak hücreleri kansere ve diğer hastalıklara karşı korur, yaşlanma sürecini yavaşlatır, yağ depolanmasına yardımcı olur.

    A vitamininin vücut açısından diğer bir önemi de, proteinlerin A vitamini olmadan kullanılamamasıdır. Hücre yenilenmesini sağlayan, vücut direncini arttıran, görme duyusu için önemli olan A vitamini yeşil sebzeler, domates, tahıllar, lahana, bitkisel yağlar, havuç ve balda bolca bulunur. Eksikliğini bu besinleri tüketerek giderebilirsiniz. Günlük A vitamini ihtiyacı; Yetişkin erkeklerde 1000, kadınlarda 800 mg. kadardır. Kadınların gebelikte A Vitamini ihtiyacı artar. Gebelikte günlük 1000 mg. emziren annelerin ise 1200 mg. kadar A Vitamini almaları tavsiye edilir.

    Uzamayan ve kırılan tırnaklar için 6 öneri için tıklayın!

    Süt ürünleri tüketiminizi artırın

    Dyt. Pınar Enç: “B2 vitamini eksikliğinde, ağız kenarında yaralar, dilde kızarıklık, göz kenarında kızarıklıklar, burun kenarında kuruma, kansızlık gibi sorunlar görülebilir. Önemli bir nokta aşırı derecede alkol tüketimi vücuttaki B-2 vitaminini azaltır. Ayrıca antibiyotikler, yatıştırıcılar da vücuttaki B-2 vitaminini azaltır. Vücuttaki asit oranını düzenleyen, sindirim sistemini düzene sokan, solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olan B 2 vitamini süt, peynir, yoğurt, yumurta, mısır, kurubaklagiller ve yeşil sebzelerde çokça bulunmaktadır. Bu besinlerden tüketmenizde fayda var. Günlük B2 vitamini ihtiyacı; 1,7 mg.dır” dedi.

  • Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Vitamin , mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlarımızı yaparken istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini unutmamalısınız.

    İsterseniz sözü çok uzatmadan sorunun cevabını verelim: Doğru Değil Herkesin her sabah bir multivitamin hapı yutarak güne başlaması,işe,okula,bahçeye,tarlaya,fabrikaya giderken aynı takım elbiseyi giyerek evden çıkması gibidir.Oysa herkes farklı yaş ve cinsiyettedir. Sağlık sorunları farklıdır. Herkes için ortak bir metabolik yapılanma, ihtiyaçlar silsilesi ,genetik miras ,sağlık geçmişi ,beslenme alışkanlığıı söz konusu değildir.Herkes farklıdır. Farklılık herkesin her gün bir adet “vitamin mineral ya da besin desteği” yutmasının yanlışlığını teyit eder.

    İŞTE ÖRNEKLER

    Diyelim ki hamilesiniz ya da hamileliğe hazırlanıyorsunuz. Doğuracağınız çocuk ve kendiniz için sorun yaratabilecek bazı vitamin ve mineral eksiklikleri var ve bunların başında da bir omega-3 yağ asiti olan DHA, bir B vitamini olan folik asit, D vitamini, minerallerden de demir geliyor.

    Hamile anneyi de doğacak çocuğu da en çok tehdit edecek, eksiklikleri en çok sorun çıkaracak vitamin ve mineraller bunlar çünkü. İşte bu nedenle hamile bir anne için doğru olanı öncelikle folik asit, DHA, demir ve D vitamini ihtiyacını gözetmek olmalı ve seçimler buna göre yapılmalı.

    Menopoz dönemindeki bir kadınsanız durum daha da farklıdır. Onun kemiklerini korumak için günde en az 400 mg kalsiyuma, 400-800 ünite kadar D vitaminine ve eğer mümkünse biraz da çinko ve magnezyum desteğine ihtiyacı var.
    Vejetaryen birinde ise durum iyice karışır. Onun ihtiyaç önceliği B 12 vitamini merkez yapılarak kurgulanmalı, çünkü yeteri kadar hayvansal ürün kazanamadığından ilk karşılaşacağı sorun muhtemelen B 12 vitamini eksikliğine bağlı yorgunluk, unutkanlık, kansızlık olacaktır.

    Ayrıca aynı kişinin daha çok hayvansal gıdalarla kazanabileceği önemli bir minerale de fazlaca ihtiyacı olacaktır: Demir!

    Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi vitamin, mineral ve diğer bitkisel desteklerin düzenlenmesinde de “kişiye özel” programlar yapmamız lazım.

    DOKTORLAR NEREDE HATA YAPIYOR?

    Kimin ne zaman çinkoya, magnezyuma, kimin ne zaman alfa lipoik aside, CoQ10’a, kimin ne zaman ginsenge, omega-3 yağ asitlerine, kimin ne zaman D vitamini veya folik asit takviyesine ihtiyacı olduğu hiç belli olmaz!

    Sadece siz değil biz doktorlar da bazı hataları tekrarlamaya devam ediyoruz. Biraz da eğitimimizden kaynaklanan önemli bir “ORTAK HATAMIZ” şu: İnsana değil hastaya odaklıyız! Bu nedenle “iyileşmek için hasta olmanın tek şart olmadığını unutuyoruz”. Ayrıca “hastayı değil hastalığı tedavi etmeye yönlendirildik, bu şekilde eğitildik”.

    Bize çok sayıda insanı/hastayı aynı yöntemlerle ve aynı tarzda tedavi edecek şekilde düşünme eğitimi verildi. Zaten bunun için de üç aşağı beş yukarı aynı tansiyon haplarını, aynı kalp damar hastalığı ilaçlarını, hemen hemen aynı dozlarda ve aynı kombinasyonlarda kullanıyoruz.

    Bu sadece eğitimimizden kaynaklanan bir problem de değil. Bizi aynı tür tedavilere zorlayan, aynı şekilde düşünmeye yönelten nedenlerden biri de kurumsal olarak hazırlanmış ortak tedavi reçeteleri. Aynı yanlışı vitamin, mineral ve besin desteği takviyelerini kullanmayı düşündüğümüz zaman da yapıyoruz. Oysa “her insan farklıdır” ve “hastalık yok hasta vardır” kavramları her zaman geçerliydi, şimdi de geçerli.

    Ne yapmalı

    İşte bu nedenle vitamin, mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlamalarımızı yaparken de istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini siz de, biz de unutmamalıyız. Yirmi yaşındayken de, yetmiş yaşındayken de aynı multivitamin hapını yutarak gönlümüzü hoş tutma yanlışlığına düşmemeliyiz.
    Vitamin, mineral ve diğer besin desteklerine yönelik ihtiyaçların kişiden kişiye, hatta aynı kişide bile üç beş aylık periyotlar içinde değişiklik gösterebileceğini hatırlamalıyız. Bunlardan bazılarının dozlarının yaşa, cinse, beslenme alışkanlıklarına, egzersiz yapma yoğunluğuna, kullanılan reçeteli ilaçlara, hatta uyku ve stres durumlarına göre bile değişebileceğini ise aklımızdan asla çıkarmamalıyız.

    Hürriyet – Kelebek

  • Mutsuz kadının beslenmesi…

    Mutsuz kadının beslenmesi…

    İş veya özel hayatlarında mutsuz olan birçok kadın kilo almaya çok eğilimli hale geliyor.

    Kısa veya uzun süreli anksiyete veya depresyon kadınların kendilerini buzdolabının önünde bulmasına sebep olabiliyor. Kadınların mutsuzlukla başa çıkma yöntemlerinden biri, aşırı miktarda karbonhidratlı ve şekerli besinler tüketmek. Tabi bu durum, kilo almaya ve göbeklenmeye yol açıyor. Kadın, kilo aldıkça daha çok mutsuz oluyor. Bu nedenle aynı kısır döngünün içerisinde kalıyor. Yani kadın mutsuz oldukça yemek yiyor, yedikçe daha da mutsuz oluyor diyor, Diyetisyen& Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    Kadınlarda sadece psikolojik mutsuzluk yeme sebebi değil. Bazen gözden kaçırılan bir beslenme yetersizliği de kadının mutsuz hissetmesine neden olabiliyor.

    Oysa hem sağlıklı beslenmek hem de mutlu olmak mümkün. Besinlerin modumuz üzerinde ciddi etkileri olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Eğer doğru besinleri doğru zamanlarda tüketirsek, kilo almadan da mutlu olabiliriz.

    SADECE PROTEİN YEMEK SİNİRLİ YAPAR!

    Modumuzu ve iyi hissetmemizi ciddi anlamda etkileyen sebeplerden biri; günlük aldığımız kalorinin proteinden karşılanan kısmıdır. Eğer sadece proteinli besinler tüketiyor ve gün içerisinde hiç karbonhidrat almıyorsak daha mutsuz ve sinirli hissetmemiz mümkün. Bu durumda akşam bir anda soluğu buzdolabının önünde almakla veya eve tatlı siparişi vermekle sonuçlanabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sadece proteinle beslenen kişilerin daha mutsuz ve sinirli olduklarını ortaya koymuştur.

    ÖĞRENİLMİŞ İŞTAHIMIZ, MUTLULUK DÜZEYİNİ ETKİLEYEBİLİR!

    Sevdiğimiz besinlerin bizi daha fazla mutlu ettiğini bilmek için bilimsel bir araştırmaya gerek yok. Ancak, sadece sevdiğimiz besinleri yemek değil, koklamakta mutlu hissetmeye yetiyor. Örneğin kahve veya çikolata bu konu için en belirgin örnekler. Yemek yemenin psikolojik etkileri yadsınamaz. Kişilerin mutsuz hissettiklerinde, daha önceden yediklerinde mutlu hissettikleri besinlere yöneldiği araştırmalarca belirlenmiş durumda. Bu nedenle insanın bu konuda kendisini tanıması ve izlemesi de önem kazanıyor.

    VİTAMİN VE MİNERAL DÜZEYLERİ MUTSUZ HİSSETMENİN NEDENİ OLABİLİR!

    Kötü bir olay karşısında mutsuzluk süremizi ve depresyon düzeyimizi belirleyen faktörlerin başında beslenme geliyor. Yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkabilecek vitamin ve mineral yetersizlikleri; olaylar karşısındaki tolerasyonumuzu etkileyebiliyor ve buna bağlı olarak daha mutsuz hissedebiliyoruz. Ayrıca birçok vitamin ve mineral yetersizliği tatlı ihtiyacını ciddi anlamda arttırabiliyor.

    Türk kadınları için bunların başında demir minerali geliyor. Ülkemizde demir yetersizliği kadınlar arasında çok sık gözlenen bir durum. Demir yetersizliği kişinin sürekli tatlıya ihtiyaç duymasına yol açıyor. Aynı zamanda daha mutsuz, halsiz ve depresif hissetmemize yol açıyor. Bu nedenle uzun süren depresyonlarda demir ile ilgili kan tahlillerinin yaptırılması ve gerekliyse doktor kontrolünde demir yetersizliği tedavisi yapılması gerekiyor. Demir mineralinin en zengin kaynakları; kırmızı et, tavuk, balık, sakatatlar. Bazı sebzeler ve kurubaklagiller de demir minerali içerse de, bu besinlerin içinde bulunan demirin vücutta kullanılma oranları daha düşük.

    Yine B grubu vitaminlerinden biri olan tiaminin yetersizliği de, kişiyi depresif hissettiriyor. 1999 yılında yapılan bir araştırmada, tiamin yetersizliği olanlarda kendine güven probleminin daha yaygın olduğu gözlenmiş. Tiamin vitamininden zengin besin kaynakları; tahıllar. Patates, maya ve yumurta da tiamin içeriyor.

    OMEGA-3 MUTLU HİSSETMENİZE YARDIMCI!

    Omega-3 yağ asitleri sadece kalp sağlığımızı korumuyor. Aynı zamanda kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, omega-3’ün yetersiz tüketiminin; depresyona ve anksiyeteye neden olduğu saptanmıştır.

    Yaşam tarzımızın değişmesi ile günlük aldığımız yağ oranının büyük bir kısmı omega-6’dan gelmektedir. Ancak sağlığımız için önemli olan omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin dengeli alınmasıdır.

    Eğer haftada en az 2 gün balık tüketmiyor; beslenmenizde fındık, badem gibi kuruyemişlere ve semizotuna yer vermiyorsanız, daha mutsuz hissetmeniz olası.

    MUTSUZ KADINI MUTLU HİSSETTİRECEK 5 SAĞLIK ÖNERİSİ

    Karbonhidratsız gününüz geçmesin…

    Günlük beslenme düzeninizde karbonhidrat kaynakları olan; tam tahıllı ekmekler, makarna, bulgur, meyve, kuru meyve gibi besinler mutlaka yer almalı. Eğer 3 saatte bir azar azar karbonhidrat tüketirseniz, mutluluk hormonu olan seratonini daha rahat salgılayacaksınız.

    Bir tabak ıspanak veya yeşil sebze tüketin…

    Folik asitin yetersiz tüketiminin depresyona yol açabileceği bilinmektedir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler iyi folik asit kaynağıdır. Düzenli tüketmeye özen gösterin.

    Selenyuma yer açın…

    Selenyum yetersizliğinin de mutsuzluk ve depresyonla ilişkili olduğu biliniyor. Selenyumun en zengin besin kaynakları; et, tavuk, balıklar, mantar, soğan, sarımsak ve tam tahıllardır.

    Seratonini sadece çikolata salgılatmaz…

    Egzersiz yapmakta, seratonin salgısını başlatır. Hem egzersiz mutsuz döneminizde almış olduğunuz kiloları vermenize de destek olacak.
    Düzenli uyuyun… Günde 5 saatten az uyuyanların iştahlarının daha fazla açık olduğu ve 8 saat uyuyanlara göre ortalama günde 300 kalori fazla aldıkları biliniyor. Düzenli uyku, sadece kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlamaz, aynı zamanda iştahınızı kontrol etmenizi kolaylaştırır.

    Diyetisyen ve Yaşam Koçu
    Gizem ŞEBER

  • Hangi vitamin, hangi hastalığın nedeni?

    Hangi vitamin, hangi hastalığın nedeni?

    Dr. İbrahim Bağcivan, vücudumuzun ihtiyacı olan vitaminlerin fazla kullanımının, hangi hastalıklara neden olduğunu açıkladı.

    Vitaminler, hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için olmazsa olmaz besin öğelerinden biri. Günümüzde vitaminlerin öneminin anlaşılması, tedavilerin de bir parçası haline gelmesine neden oldu. Ancak yararı sayılamayacak kadar çok vitaminin gereğinden çok alınması bir çok tehlikeyi de beraberinde getiriyor.

    Dr. İbrahim Bağcivan, her ilacın aslında bir zehir olduğunu ve ilacı zehirden ayıran tek özelliğin dozu olduğunu belirterek, “İnsan için en önemli, en hayati olan su bile gereksiz ve fazla tüketildiğinde önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Günümüz tıbbında vitaminlerin hangi şartlarda tedavi amacı ile hangi şartlarda tedbir amacı ile kullanılacağı bellidir” diyor.

    Vitamin eksikliğinin hastalıklara yol açabileceği ilk olarak 1896 yılında anlaşılıyor ve şu sonuç ortaya çıkıyor:

    C vitamini eksikliğinde cilt ve dişeti problemleri.
    A vitamini eksikliğinde görme problemleri.
    D vitamini eksikliğinde kemik problemleri.
    B vitamini eksikliğinde cilt ve sinir sistemi problemleri oluşuyor.
    Vejetaryen beslendiği bilinen kişilerde ise, hayvansal gıda tüketmediklerinden dolayı B12 vitamini eksikliği görülüyor. Bu nedenle vejetaryen beslenmeyi tercih eden kişilere tedbir amaçlı B12 vitaminini öneriliyor.

    Sadece yetersiz beslenme yüzünden olmuyor
    Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde beslenme problemlerinden kaynaklanan vitamin eksikliklerine pek sık rastlanmıyor. Bununla beraber vitamin eksikliği yalnızca yetersiz beslenmeye bağlı olarak ortaya çıkmıyor. Yaşamımızın değişik dönemlerinde artmış ihtiyacın (bebeklik, gebelik, ergenlik) karşılanamaması, diyabet, böbrek yetmezliği, barsaktan emilim bozukluğuyla seyreden hastalıklar, mide ameliyatları, yoğun alkol kullanımı gibi birçok durumda eksiklikler ortaya çıkabiliyor. Vitamin tedavisi denildiğinde bu risk gruplarına özel tedavi yapılması gerekiyor. Ancak günümüzde doğal besinlerle alınması gereken vitaminler ihtiyaç oluşmadan ilaç olarak rastgele alınıyor.

    Fazla alınan A, D, K vitaminlerine dikkat!
    Vitaminler kimyasal özelliklerine göre suda eriyen ve yağda eriyen vitaminler olmak üzere iki gruba ayrılıyor. B ve C vitaminleri suda eriyebildiği için vücudumuzda depo edilmesi söz konusu olmuyor. Bu nedenle eksiklikleri yağda eriyen vitaminlere göre daha sık görülüyor. Fazla tüketilmeleri vücutta birikim yapmadığı için çoğu zaman sorun oluşturmuyor. Yağda eriyen vitaminler (A, D, E, K vitaminleri) fazla alındığında vücutta birikiyor ve kontrolsüz kullanıldığı zaman “hipervitaminoz” denilen vitamin fazlalığına yol açabiliyor. Vitamin eksikliğinin sağlık sorunu olması gibi fazlalığı da sağlık sorunlarına neden olabiliyor.

    D vitamini fazla alındığında: Kalsiyum fazlalığının yanı sıra, D vitamini zehirlenmesine yol açıyor. Artmış D vitamini vücutta fazla kalsiyum emilmesine, dolayısıyla ciddi kalsiyum fazlalılığına neden oluyor. Bu da kalp ve böbrek sağlığı açısından ciddi ve önemli sonuçlar doğuruyor.

    A vitamini fazla alındığında: Ciltte koyulaşmaya, pullanmaya, kafa içi basıncının artmasına, şiddetli baş ağrısına, görme sorunlarına neden olabiliyor.

    K vitamini fazla alındığında: Kanın pıhtılaşmasına yönelik sorunları ortaya çıkarabiliyor.

    Fazla D vitamini almak kandaki kalsiyumu artırıyor
    Vitamin kullanımı ile karşılaşılan sorunlar bu ilaçların ilaç gibi değerlendirilmeyip masum ve zararsız sanılmaları gibi yanlış bir kanıdan kaynaklanıyor. Hal böyle olunca doktor önerisi olmadan, kontrolsüz ve bilinçsiz vitamin kullanımı değişik sağlık sorunlarına da yol açabiliyor. Özellikle ihtiyaçtan fazla alındığında vücutta depo edilebilen yağda eriyen vitaminlerin fazlalığına daha sık rastlanıyor. Fazla alınan vitaminler, bazı sağlık sorunlarına yol açabiliyor:

    D vitamini fazlalığı kan kalsiyum düzeyinde artmaya ve buna bağlı olarak kas krampları, kalp ritim problemleri, kabızlık gibi sorunların oluşumuna neden oluyor.

    A vitamini fazlalığı beyin basıncının artmasına, kas güçsüzlüğüne, baş ağrısına, görme problemlerine yol açıyor.

    C vitamininin vücutta depo edilmemesine rağmen idrarla atıldığından bazı böbrek taşlarının oluşmasını sağlıyor.

    Son dönemlerde yapılan bilimsel çalışmalar da yüksek dozda kullanılan E ve C vitaminlerinin akciğer kanserinin oluşumunu artırdığını gösteriyor.

    Yine yapılan çalışmalarda yüksek doz A, C ve E vitamini kullanmanın mide-barsak, prostat kanserinde kanser gelişimine neden olmasa bile beklenen yaşam süresini kısalttığı, tümörün büyümesine ve ilerlemesine katkı sağladığı gösteriyor.

    Doktora danışmadan almayın
    Günlük ihtiyaç kadar doğal gıdalardan alınan vitaminlerin herhangi bir soruna yol açmadığı biliniyor. Bu nedenlerden dolayı ihtiyaç gruplar dışında sağlıklı beslenmenin vitamin alımı için yeterli olduğu, ek vitamin ihtiyacının ise doktor tavsiyesine göre planlanmasının gerekliliği vurgulanıyor.

    Hangi dönemde hangi vitamin?
    İnternational Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Bağcivan, hangi dönemde hangi vitaminlerin alınması gerektiğini şöyle sıralıyor:

    Süt çocukluğu dönemi: D Vitamini
    Gebelik: Folik asit
    Böbrek yetmezliği olanlar ve diyaliz hastaları: Folik asit, D vitamini
    Mide ve bağırsak ameliyatı geçirenler: B12 vitamini
    Barsaktan emilim problemi ile seyreden hastalıklar: D vitamini, B12
    Yoğun alkol kullanımı: B1, B12
    Şeker hastaları: B1, B6
    Vejetaryen: B12

  • Kansızlığa ilaç olacak besinler

    Kansızlığa ilaç olacak besinler

    Kansızlık en başta kadınların sorunu. Demir eksikliği ile baş gösteren aneminin doğal ilaçları şunlar…

    TIP dilinde anemi denilen kansızlık, kandaki kırmızı hücrelerin azalmasıdır. Kadınlarda, gebeliklerde ve çocuklarda daha sık görülür. Yeterli ve dengeli beslenememek sonucu oluşan demir eksikliği, aneminin en önemli nedenidir. Kansızlığın en iyi çaresi ise B12 vitamini, folik asit ve en önemlisi demirdir.
    Karaciğer
    Karaciğer, sığır eti, süt, yumurta, peynir ve balık B12 vitamini açısından çok zengindir. Bu besinler içinde karaciğer ise tam bir demir ve B12 deposudur. Halk tabiriyle kan yapar.
    Sebzeler
    Koyu yeşil yapraklı sebzeler, folik asit zenginidir. Ispanak, brokoli, kuşkonmaz ise bol miktarda demir de içerdiğinden kansızlığa ilaç gibi gelir.
    Keçiboynuzu
    Pekmezi kansızlığa çok iyi gelir. İyi bir demir deposudur. Gün içinde 2-3 tatlı kaşığı yenir ise erkekler için iyi bir afrodizyaktır ve cinsel gücü artırır. Kadınlarda görülen anemi için çok yararlıdır.
    Üzüm ve dut
    Her ikisi de hem B12 vitamini hem demir açısından zenginidir. Kansızlık çekenlerin bolca yemesi gerekir.
    Isırganotu
    Isırganotu, kan yaptırıcı özelliği nedeniyle, kansızlığa karşı mutlaka kullanılması gereken bir bitkidir. Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve süzülür. Bu çay günde 3-4 bardak içilir.
    Arslanpençesi
    Çok fazla bilinmeyen arslanpençesi otunun çayı kansızlığa iyi gelir. Gün boyunca 3 bardak taze demlenmiş çay içilmesi önerilir.

  • Cildiniz kışa hazır mı ?

    Cildiniz kışa hazır mı ?

    Soğuk, rüzgâr ve düşük nem oranı gibi etkenler cildimizin normalin üzerinde hızla gerilip, çatlamasına neden oluyor. Bu nedenle cildimiz, diğer mevsimlere göre daha özel bakımlara ihtiyaç duyuyor.

    Bir yandan soğuk ve kuru hava, diğer yandan yağan kar ve buzlardan yansıyan bol ışık cildimizi risk altına alıyor. Kuru ve soğuk havadan ilk etkilenen cilt kısmı, dudaklarımız oluyor. Kuruma ile ortaya çıkan çatlak dudaklar ve pürüzlü eller kış aylarında cilt bakımının önemini daha da belirgin hale getiriyor.

    Özellikle A, C, E ve F vitaminleri bakımından eksik beslenme, cildin yenilenme hızını yavaşlatıyor. Bu durumda cilt içerisinde nemi bol genç hücreler yerine nemi az yaşlı hücreler beliriyor. Cildin ihtiyacı olan vitaminleri karşılayabilmek için vitamin oranı yüksek meyve ve sebzeler tüketmeye çalışın.

    Özellikle soğuk havalarda görülen ve cildin pul pul dökülmesine sebep olan cilt kuruluğundan kurtulmak için önerimiz, aşırı sıcak su ile yıkanmak yerine ılık suyu tercih edin. 15 dakikadan fazla duş almayın. Banyodan sonra cildinize nemlendirici sürün.

    Bitkisel özlü nemlendiricileri seçin. Alkollü kozmetik ürünlerini tercih etmeyin. Gerekli durumlarda günde cildinize iki kere nemlendirici sürün.