Etiket: vajinal doğum

  • Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) nedir? Riskleri ve avantajları nelerdir?

    Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) nedir? Riskleri ve avantajları nelerdir?

    Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) nedir? Riskleri ve avantajları nelerdir? Bu makalede SSVD yöntemi hakkında bilgi bulabilirsiniz.

    Doğum, annelerin hayatlarının en önemli anlarından birini temsil ederken, bu anın en güvenli ve sağlıklı şekilde gerçekleşmesi her zaman bir öncelik olmuştur. Sezaryen doğumlar, bazı tıbbi durumlar veya tercihlere bağlı olarak tercih edilen bir yöntem olabilir. Ancak bazen daha sonraki doğumlar için anneler vajinal doğumu düşünebilirler. İşte bu noktada Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) kavramı devreye girer. Bu makalede, SSVD’nin ne olduğunu, potansiyel tehlikeleri ve bu yöntemin nasıl bir seçenek olduğunu inceleyeceğiz.

    Sezaryen doğumlar, tıbbi gereklilikler veya annenin tercihleri doğrultusunda gerçekleştirilen bir doğum yöntemidir. Ancak bazen, anneler daha sonraki doğumlarında vajinal doğumu tercih edebilirler. İşte bu noktada Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) kavramı gündeme gelir. Peki, SSVD nedir ve bu yöntemin riskleri nelerdir?

    Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) Nedir?

    SSVD, daha önce bir veya daha fazla sezaryen ile doğum yapmış olan bir kadının sonraki gebeliği sırasında vajinal yolla doğum yapma tercihidir. Bu yöntemde, önceki sezaryen kesisi yeri ve rahmin durumu dikkate alınarak uzman bir sağlık ekibi tarafından karar verilir. Eğer doktorlar uygun görürse ve anne adayının sağlık durumu uygunsa, SSVD denenebilir.

    Sezaryen sonrası vajinal doğum avantajları

    Sezaryen sonrası vajinal doğumun (SSVD) bazı avantajları bulunmaktadır. Bu avantajlar, uygun adaylar için SSVD’nin tercih edilebilecek bir doğum yöntemi olduğunu göstermektedir. İşte SSVD’nin sağlayabileceği avantajlar:

    1. Hızlı İyileşme Süreci: Vajinal doğum, genellikle sezaryen doğuma göre daha hızlı bir iyileşme süreci sunar. Doğum sonrası hastanede kalış süresi daha kısadır ve annelerin günlük aktivitelere dönmesi daha çabuk gerçekleşebilir.
    2. Doğal Doğum Deneyimi: SSVD, annenin doğal doğum deneyimini yaşamasına olanak tanır. Doğal doğumun getirdiği duygusal ve fiziksel deneyimleri yaşamak isteyen anneler için önemli bir avantajdır.
    3. Daha Az Cerrahi Risk: Cerrahi müdahale gerektirmeyen vajinal doğum, cerrahi komplikasyon riskini en aza indirir. Yara enfeksiyonları veya sezaryen sonrası iyileşme süreçlerine bağlı riskler azalır.
    4. Daha Az Kanama Riski: Vajinal doğum sonrası kanama riski genellikle sezaryen doğuma göre daha düşüktür. Bu, anemi gibi sorunları minimize edebilir.
    5. Daha Kısa Hastane Kalış Süresi: SSVD sonrası hastanede kalma süresi, genellikle sezaryen doğuma kıyasla daha kısadır. Bu, annelerin evlerine ve ailelerine daha hızlı dönmelerine olanak tanır.
    6. Daha Hızlı Aktivite Geri Dönüşü: Vajinal doğum sonrası, fiziksel aktivitelere geri dönüş genellikle daha çabuk olabilir. Anne adayları daha hızlı bir şekilde günlük rutinlerine dönebilir.
    7. Gelecekteki Gebelikler İçin Avantaj: SSVD ile iyileşme süreci daha hızlı olduğundan, anneler gelecekteki gebeliklerde daha kolay adapte olabilirler.
    8. Daha Az Yara İzi: Vajinal doğum sonrası yara izi genellikle sezaryen kesisi ile karşılaştırıldığında daha küçüktür ve daha az belirgindir.

    Ancak, her gebelik durumu farklıdır ve SSVD uygunluğu bireysel olarak değerlendirilmelidir. Uzman bir sağlık ekibi tarafından doğru şekilde yönlendirilmek önemlidir. Her zaman doktorunuzun önerilerine ve tavsiyelerine danışarak en iyi doğum seçeneğini belirlemelisiniz.

    SSVD Yöntemi ve Tehlikeleri

    SSVD
    SSVD

    SSVD, doğru şekilde değerlendirildiğinde ve uzman bir ekip tarafından yönlendirildiğinde güvenli bir seçenek olabilir. Ancak bazı riskler de içerir. İşte SSVD yönteminin potansiyel tehlikeleri:

    1. Rahim Rüptürü: Önceki sezaryen kesisi yeri, rahim dokusunun zayıflamasına neden olabilir. Bu durumda SSVD sırasında rahim yırtılabilir. Rahim rüptürü ciddi bir durumdur ve anne ve bebek için tehlikeli olabilir.
    2. Enfeksiyon Riski: Vajinal doğum sırasında bakteriyel enfeksiyon riski her zaman vardır. Daha önce bir sezaryen geçirmiş olan kadınlar, rahim yarasının iyileşmemesi veya enfeksiyon riskini artırabilir.
    3. Amniyon Sıvısı Embolisi: Bu nadir görülen durum, amniyon sıvısının anne kan dolaşımına geçmesi sonucu oluşur. Ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
    4. Fetal Distress: SSVD sırasında bebekte stres veya rahatsızlık belirtileri ortaya çıkabilir. Bu, bebeğin sağlığı için risk teşkil edebilir.

    Kimler sezaryen sonrası normal doğum yapabilir?

    Sezaryen sonrası normal doğum (SSVD) yapabilme yeteneği, bir dizi faktöre bağlıdır ve her gebelik durumu farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak, aşağıdaki faktörler SSVD’nin bir seçenek olabileceği durumları belirlemekte etkilidir:

    1. Önceki Sezaryen Sayısı: Daha önceki gebeliklerde yapılan sezaryen sayısı önemlidir. Tek bir önceki sezaryen sonrası normal doğum yapma şansı daha yüksek olabilir.
    2. Rahim Kesisi Yeri: Önceki sezaryenlerde rahim kesisi yeri önemlidir. Düşük yatan veya düşey rahim kesisi, SSVD için daha uygun olabilirken, yatay rahim kesisi riskleri artırabilir.
    3. Rahmin İyileşme Durumu: Önceki sezaryen kesisi yerinin iyileşme durumu, rahmin ne kadar sağlam olduğunu belirler. Rahim rüptürü riskini azaltmak için rahim yarasının iyi iyileştiği durumlar daha uygundur.
    4. Genel Sağlık Durumu: Anne adayının genel sağlık durumu, SSVD’nin olası bir seçenek olup olmadığını etkileyebilir. Diyabet, yüksek tansiyon gibi kronik sağlık sorunları riskleri artırabilir.
    5. Bebek Durumu: Bebeğin büyüklüğü, pozisyonu ve genel sağlık durumu, SSVD’nin olası bir seçenek olup olmadığını etkiler.
    6. Gebelik İlerlemesi: Gebelik ilerledikçe, SSVD seçeneği değerlendirilirken bebeğin ve anne adayının durumu dikkate alınır.
    7. Uzman Tavsiyesi: En önemlisi, bir doktor veya uzmanın önerisi ve denetimi altında hareket etmek önemlidir. Uzmanlar, tüm bu faktörleri değerlendirerek en iyi seçeneği belirlemelidir.

    Her gebelik durumu farklıdır, bu nedenle SSVD seçeneğinin uygunluğu her bir anne adayı için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Uzman doktorunuzun rehberliği ve tavsiyeleri en doğru kararı vermenizde yardımcı olacaktır.

    Forum Konusu: SSVD (Sezeryan Sonrası Normal Doğum) Yapan Var mı? Tıklayın!

    Sonuç olarak, SSVD yöntemi her durumda uygun olmayabilir ve riskleri dikkatlice değerlendirilmelidir. Uzman bir sağlık ekibi tarafından doğru şekilde yönlendirildiğinde, bazı anneler için güvenli bir seçenek olabilir. Ancak her gebeliğin farklı olduğunu ve bireysel durumların değerlendirilmesi gerektiğini unutmamak önemlidir. Eğer SSVD düşünüyorsanız, mutlaka doktorunuzla detaylı bir şekilde konuşmalısınız.

    Kaynaklar:

  • Vajinal doğum mu Sezeryan mı?

    Vajinal doğum mu Sezeryan mı?

    Vajinal doğum mu?

    Normal doğum adıyla bilinen yöntem, aslında vajinal doğumu ifade ediyor. Doğum eylemi, anne adayının hissedebildiği rahim kasılmalarının düzenli hale gelmesiyle (10 dakikada en az üç adet) başlayan ve önce bebeğin, sonra da plasentanın doğması ile sonuçlanan sürecin tümünü tanımlıyor. İlk evreyi doğum ağrılarının başlamasından, rahim ağzının bebeğin önde gelen kısmının dışarı çıkmasını sağlayacak tam açıklığa (10 cm) ulaşmasına dek geçen dönem oluşturuyor. İkinci evre rahim ağzının tam açıklığa ulaşmasından bebeğin doğmasına kadar geçen süre; üçüncü evre ise plasentanın çıkması ile sonuçlanıyor.

    Annenin doğum için sezaryen gibi majör bir ameliyat geçirmemesi ve böylece daha hızlı mobilize olup, iyileşmesi vajinal doğumun avantajlarını oluşturuyor. Sezaryende görülen ameliyat geçirmeye özgü birtakım komplikasyonlar vajinal doğumda daha azalıyor. Anne ve bebek arasındaki iletişim de vajinal doğum sonrası daha hızlı ve etkili sağlanabiliyor. Bebek açısından bakıldığında, “yenidoğanın geçici takipnesi” adı verilen geçici solunum problemi ile yenidoğan ve erken çocukluk döneminde astım hastalığı da vajinal doğumdan sonra az görülüyor. Öte yandan annenin sütünün gelmesi ya da yenidoğan sarılığı açısından bakıldığında, vajinal doğum ile sezaryen arasında önemli bir fark bulunmuyor.

    Vajinal doğum sonrasında idrar torbası ve makatta sarkmalar, ilerleyen yıllarda idrar kaçırma problemleri, sezaryen doğumlarına göre daha fazla olabiliyor. Yani sezaryen ile doğum annenin pelvik tabanını koruyor. Vajinal doğum çok yakın takip gerektiriyor. Bebeğin 4500 gr’ın üstüne çıktığı durumlarda vajinal doğum risk taşıyabiliyor.

    Sezaryen doğum mu?

    Sezaryen doğum, bebeğin anne karnına yapılan bir kesiden ilerleyerek, rahmin kesilerek doğurtulmasını ifade ediyor. Aşamaları; anestezi (epidural ya da genel) uygulamasının ardından, anne karnının temizlenip örtülmesi, yatay bir kesi yapılarak karın içinden rahime ulaşılması, rahmin kesilerek açılıp bebeğin ve plasentanın çıkartılmasını kapsıyor. Takiben rahim ve batın katları anatomik planda cerrahi olarak kapatılıyor. Riskleri tüm cerrahi müdahalelerde olabilecek enfeksiyon, emboli ya da rahim kesisinin tekrar kanaması şeklinde sayılabiliyor. Bazen rahmin doğumdan sonra kasılmaması “atoni” denen duruma yol açarak, anne adayının aşırı kan kaybına yol açabiliyor. Bu durum rahmin alınmasına dek ilerleyebilecek bir sürecin başlamasına neden olabiliyor. Atoniye, sezaryen doğumlardan sonra daha fazla rastlanılsa da vajinal doğumların ardından da görülebiliyor.

    Sezaryen ile doğumun önemli sonuçlarından birisi de sonraki gebeliklerde plasentanın invazyon anomalileri denilen problemlerine yol açmasına zemin hazırlaması. Sık olmamakla birlikte, bu durum sonraki gebeliklerin doğumunda ciddi kanama problemlerine ve bazen de rahmin alınmasına yol açabilecek bir sürecin oluşmasına yol açabiliyor. Burada plasenta, önceki sezaryen kesisine ve rahim ağzına yapışarak rahimden ayrılmayarak, hayatı tehlikeye sokabilen kanamalara neden olabiliyor. Bu durum nadir de olsa çok fazla sayıda sezaryen yapılan ülkelerde artık ciddi bir sağlık sorunu olarak belirtiliyor.

    “Doğum için hangi yöntemi seçmem gerekiyor?” sorusu hamile kadınların aklını çok karıştırıyor. Bir yandan doktorlarından öneriler alıyorlar, diğer yandan da çevrelerinden duydukları türlü doğum hikayeleri derken karar vermek iyiden iyiye zorlaşıyor. Biz de bu konuda en doğru bilgiyi almak için bu soruyu bir uzmana yönelttik. Tüp Bebek, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. L. Cem Demirel, vajinal (normal) doğum ile sezaryen doğum hakkında merak edilenleri Formsanté okuyucuları için anlattı.

    SONUÇ

    Vajinal doğum ameliyatla gerçekleşmediği için iyileşme ve günlük hayata dönme daha hızlı oluyor. Buna ek olarak, cerrahi sonrası ortaya çıkan komplikasyon riskleri de ortadan kalkıyor. Anne ve bebek arasındaki iletişim ise bu doğum yönteminin ardından daha hızlı ve etkili sağlanabiliyor. Sezaryen doğum ise kadının pelvik tabanını koruyor. Vajinal doğumun iyi takip edilmemesine bağlı, bebekte oluşabilecek oksijensiz kalma durumlarının da önüne geçiyor. Ayrıca sanılan aksine annenin sütünün gelmesi ya da yenidoğan sarılığı açısından bakıldığında, vajinal doğum ile sezaryen arasında önemli bir fark bulunmuyor.

    Formsante 2016 – Ocak sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA

  • Doğum Korkusunu En Aza İndirmek İçin Öneriler

    Doğum Korkusunu En Aza İndirmek İçin Öneriler

    Hamile her kadın bu süreçte az ya da çok doğum korkusu yaşar…

    Hamile her kadın bu süreçte az ya da çok doğum korkusu yaşar… En azından endişeleri vardır… Hangi doğum şeklini seçeceğinden tutun da bu seçiminin kendisinin ve bebeğinin sağlığını nasıl etkileyeceğine kadar… Sonra canım çok yanacak mı, doğumdan sonra beni nasıl bir fizik ve ruh sağlığı bekliyor, gibi düşünceler anne adayını rahat bırakmaz. Doğum korkunuzu en aza indirmek üzere, Psikiyatrist Berfu Akbaş’ın önerilerini okumadan doğuma girmeyin…

    Büyük gün gitgide yaklaşmaktadır. Belki de yıllardır hayalinizde canlandırdığınız, size benzeyen tatlı, güzel kızınız ya da babasına benzeyen yakışıklı, cesur oğlunuz yakında kucağınızda olacaktır, ama bu dünyaya ne şekilde merhaba demelidir? Minik bebeğinizin sağlığını tehlikeye atmayacak, size de fazla acı ve sıkıntı yaşatmayacak en uygun doğum yöntemi hangisidir? Şimdiye kadar onlarca acılı-acısız hikaye dinlemiş, bir o kadar da yazı okumuşsunuzdur. Kafanız o kadar karışmıştır ki! Evet, kadınlar binlerce yıldır doğurmaktadır ama bu sizin doğumunuzdur ve bugüne kadar yaşayacağınız en önemli olaydır. Peki ama, sizi en çok korkutan nedir, bu korkuya sebep olan özel nedenler acaba nelerdir?

    Hamilelik ve doğumla ilgili korkular kadınların yüzde 90′nında bulunmaktadır. Açıkçası bizler hekim olarak bir anne adayının bu konuda hiçbir sıkıntısı yoksa daha çok endişeleniriz. Ancak bu korkular gereğinden fazla abartılıyor ve anlamsız boyutlara ulaşıyorsa buna sebep olan faktörleri araştırmak gerekir.

    İlk gençliğimizden itibaren, akrabalarımızın ve komşu teyzelerin travmatik doğum hikayeleriyle yoğruluruz. Günlerce çekilen sancılar, iç dikişler, dış dikişler, sonrasında yaşanan sıkıntılar, televizyon ekranında korkunç doğum sahneleri, ortalık kan revan, kadının sanki bedeni parçalanıyor, büyük bir kısmında da ölüyor zaten… Ve geceleri uykunuzu kaçıran kabuslar! Sonrasında da ;”Aaaa, ne gerek var ameliyata, normal doğur!” diyenler…

    BU İŞTE BİR TERSLİK VAR!

    Normal doğum denen vajinal doğumun, çoğumuzun kafasında yer etmiş bu felaket görüntülerine alternatif olan sezaryen operasyonu ise, başka korkuları beraberinde getirmektedir. “Ya bayılıp tekrar ayılamazsam?”, ” Sonuçta bu bir ameliyat ve her ameliyatın riskleri vardır!”, “Kontrolü tamamen kaybedeceğim ve bebeğimi herkesten sonra ben göreceğim!” gibi düşünceler birer birer kafanızdan geçer. Öte yandan, kimi kadınlar doğal yol olduğu için vajinal doğumu, kimileri ise bebeklerinin doğum gününü özel bir güne denk getirmek için sezaryen operasyonunu tercih edebilmektedir.

    Aslında insan bilmediği şeyden korkar. Bu nedenle, korkuyla başa çıkmada ilk adım yeterli bilgi edinme olmalıdır. Bilgiyi doğru kaynaktan almak kadar, bilginin veriliş tarzı da önemlidir. Vajinal doğumla ilgili en çok yaşanan korku ve endişeler; öncelikle doğum esnasında çekilecek ağrının şiddetine dayanamama korkusu, yabancı bir ortamda yalnız ve çaresiz kalma, bebeğin başına kötü bir şey gelme riski, doktora ya da hastaneye ulaşamama ve doğum sonrası cinsel hayatın olumsuz etkilenme olasılığı şeklinde sayılabilir.

    Sezaryenle ilgili korkular ise, anestezi korkusu, bilinci kaybettikten sonra kontrolün tamamen başkalarının elinde olması, ameliyat esnasında ve de sonrasındaki ağrılar, operasyon sonrası iyileşme döneminin uzun olması şeklinde çerçevelenebilir.

    En önemli nokta ise, kişinin doktoruyla bu korkularını paylaşabilmesi ve doktorunun hastasını özenle dinleyip onu endişeleri konusunda aydınlatabilmesidir. Doğum öncesi kursların da bu konudaki faydaları yadsınamaz. Bu kurslarda hamile kadınların duygu ve endişelerini dile getirip paylaşabilmeleri, doğum eylemi hakkında bilgilenme ve nefes alma ve gevşeme egzersizleri gibi yöntemlerle doğuma katılma ve kolaylaştırma konularında bilgilenmeleri söz konusudur. Bu kurslar sayesinde, isteğe bağlı sezaryenlerde yüzde 50 oranında azalma olduğu bilinmektedir.

    Şüphesiz, ne şekilde doğum yapmış olursa olsun, her kadın doğum sırasında bir miktar ağrı çekecektir. Kimse doğumun kolay olacağını yüzde yüz garanti edemez. Yine de epidural anestezi gibi modern yöntemlerle günümüzde özellikle ağrıyla başa çıkma konusunda annelere oldukça yardımcı olunuyor. Bu yöntemle, anne doğumuna aktif olarak katılabilmekte ve daha az ağrı çektiği için daha az yorulup, doğum sonrası da daha çabuk toparlanabilmektedir.

    DOĞUM AĞRISININ PSİKOLOJİK BOYUTU DA VAR!

    Ağrının anlamı kültürden kültüre değişir, sosyal ve duygusal boyutları vardır. Ağrı çekmek anneliğe geçişin ilk kuralı gibi görülür. Ama her kadın bu ağrıyı aynı düzeyde yaşamaz. Öncelikle her insanın “ağrı eşiği” dediğimiz fizyolojik bir ağrıya dayanabilme sınırı vardır. Bu kimi insanda yüksek, kimi insanda düşüktür. Bunun yanında doğum ağrısının bir de psikolojik boyutu vardır ki, bu birçok konuyla alakalıdır. Kadınlık kimliği ile ilgili çatışmalar, karı-koca ilişkileri, gebeliğin isteğe bağlı olup olmadığı, travmatize edici eski tecrübeler, hatta anne adayının kendi annesiyle olan ilişkileri bile bu duyguyu etkilemektedir. Her kadının doğumuyla ilgili bir cesaret hikayesi vardır, ancak abartılı hikayelerin çoğunun altında kadının kendini önemli bir noktaya çıkarma ve dikkati üzerinde toplama ihtiyacı görülür.

    Özetlemek gerekirse, doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adım anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çalışması ve çabalar yetersiz kaldığında da bireysel bir psikolojik destek alması şeklinde olmalıdır. Doğuma eşin katılımı, özellikle yabancı bir ortamda (doğumhane) yalnız kalma korkusuna yardımcı olmaktadır. Bunun yanında doğum personelinin doğum sırasındaki pozitif ve destekleyici tutumları, anneyi doğum süresince bilgilendirmek ve bir sonraki aşamanın ne olduğunu anlatıp doğuma onun da katılımını sağlamak, annenin kontrol duygusunu güçlendirecek ve korkusunu azaltacaktır. Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacı da azalmakta ve doğum süresi kısalmaktadır.

    Annelik kimliğinin yerleşmesinde doğum tecrübelerinin yeri büyüktür. Doktor ve ebelerle işbirliği içerisinde, ağrıya ya da paniğe yenik düşüp kontrolü kaybetmeksizin gerçekleşen başarılı bir doğum sonrasında, kadının kendine güven duygusu artar. Bu da beraberinde, kadının annelik yetenekleri konusundaki özgüvenini arttırır.

    Ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz olacaktır.

     

    Doğum Korkusu – Tokofobi

     

  • Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”

    Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”

    Cinsel Zevk'in peşinde "SEKS ve ESTETİK" | 1Son yıllarda sık sık gündeme gelen ve özellikle Amerika’da son derece yaygın olan Estetik Vajen Cerrahisi – Vajinoplasti artık Türk kadınları tarafından da tercih ediliyor.

    Sadece aktif sporcular, mankenler, sinema yıldızları ve toplum önünde olan ünlüler tarafından dünya da bir zamanlar tercih edilen Estetik Vajen Cerrahisi, bugün hem dünya da hem de Türkiye’de her kesimden kadın tarafından talep ediliyor.

    Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, Vajinoplasti ameliyatını tercih eden kadınların bu taleplerinin sadece sağlık ve tıbbi zorunluluklar nedeniyle değil farklı istekler doğrultusunda da gerçekleştiğini belirtiyor.

    Kadınların, genital bölgelerinde “normal” görünümü sağlamanın bu sebeplerin başında olduğunu belirten Op. Dr. Bora Cengiz, cinsel ilişkiden alınan zevkin estetik vajen cerrahisi sonrasında arttığını söyleyen vakaların söz konusu olduğunu aynı zamanda cinsel ilişki sırasında zorluk yaşayan bazı hastalardan ise ameliyat sonrasında yaşadıkları farklı sorunların yok olduğu yönünde geri dönüşler aldıklarını söylüyor.

    Vajinal doğum daha çok tercih ediliyor

    Estetik Vajen Cerrahisi konusunda özellikle Türkiye’de normal doğum oranı ve sezaryen doğum arasında yüzde 50 seviyesinde bir denge olduğunu belirten Cengiz, Türkiye’de vajinal doğuma yönelim olduğunu söylüyor. Vajinal doğum yapan her kadının vajinoplasti uygulanacak bir potansiyele sahip olduğunun ayrıca altını çizen Op. Dr. Bora Cengiz, doğum sonrası gerektiği gibi onarılmayan bölgelerde oluşan hasarlar sonucunda sarkma ve gevşeklik, cinsel ilişki sırasında partnerin hissedilmemesi veya idrar, gaz ve büyük abdesti tutamama gibi problemlerin oluştuğu, bu tür problemleri olan kadınların sosyal hayattan geri kaldıklarını ve idrar ve gaz kaçırma korkusu nedeni ile cinsel ilişkiye giremediklerini konusunda bilgi sahibi olduklarını belirtiyor.

    Benzer durumların seks dışında kadınlarda mayo ve bikini giymeyi aynı zamanda spor yapmayı da engellediğini açıklayan Op. Dr. Bora Cengiz, sağlıklı seksin her şeyden önce sağlıklı üreme organları ile gerçekleşebileceğinin altını çiziyor.

    Estetik kaygılar, cinsel ilişkiden alınan zevk gibi unsurların yanı sıra, vajen girişinin her iki yanında bulunan iç dudakların asimetrik, büyük veya kalın olması nedeniyle cinsel ilişkide güçlükler yaşanmasına, ağrı hissedilmesine veya sürtünme sonucu travma oluşumuna neden olduğunu açıklayan Cengiz, yaklaşık bir saat süren ameliyatlar sonrasında, bu tip problemlerin ortadan kalktığını söylüyor.

    Son 10 yıl içinde Vajinoplasti’nin aynı zamanda doğum yapmamış, ancak cinsel ilişki sırasında boşluk ve gaz pasajı şikayeti olan kadınlara da önerilmekte olduğunu ifade eden Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz seks ve vajen estetiği ile ilgili toplumda kulaktan dolma yanlış bilgilerin hakim olduğunu söylüyor.

    Seks ve Vajen Estetiği

    Yanlışlar ve Doğrular

    Vücudun yapısını ve konturunu değiştirmek için yapılan kozmetik prosedürler yaşamın gerçeğidir. Bu prosedürler bireyin fiziksel görünümünü değiştirebilmesi için bir fırsattır. Bu tür işlemleri yaptırmanın en önemli sebepleri sıklıkla işlemi yaptıracak olanın kendisinde algıladığı bir “hata”, cinsel görünüm ve fonksiyonu değiştirme isteği, fiziksel bir problem veya rahatsızlığın giderilmesi, özgüveni arttırmak ve güzel görünmek olarak sıralanabilir.

    Vajinal estetik ameliyatlar gereksiz ameliyatlardır!
    Yanlış
    Vajinal estetik ile vücudunuzun herhangi bir bölgesine uygulanan estetik ameliyatlar arasında bir fark yoktur. Genital bölge göz önünde olmadığı için bu bölgede estetik veya rekonstrüktif ameliyatlar yapılması gereksizdir düşüncesi doğru değildir. Genital bölge estetiği popülaritesi artan ve kozmetik ve estetik cerrahinin yeni bir dalıdır.

    Vajinal estetik operasyonlar sadece lazer kullanılarak yapılabilir!
    Yanlış
    Lazer; bistüri, makas, elektrokoter gibi ameliyat sırasında dokuları kesmek amacı ile kullanılan cerrahi aletlerden birisidir. Operatör ameliyatı istediği aletlerle gerçekleştirebilir.

    Vajinal estetik operasyonlar cinsel hazzı arttırır!
    Doğru
    Özellikle vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı olan kadınların %85 i bu ameliyatlar öncesi cinsel yaşamlarını “vasat”, “kalitesiz” ve “yetersiz” olarak tanımlarken, bu oran labiaplasti ve klitoral hood redüksiyonu yaptıran kadınlarda %50 dolayındadır. Vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında hastaların %93’ü cinsel fonksiyonlar açısından “orta derecede” veya “belirgin” düzelme tarif ederken, bu oran labiaplasti, klitoral hood redüksiyonu yaptıranlarda %65’tir. Her ne kadar bu ameliyatların “partner” tatmini veya partnerin zorlaması ile istenmesi doğru değilse de, vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında partnerin seksüel memnuniyeti %83 olarak bildirilmiştir.

    Vajinal estetik ameliyatlar partneri memnun etmek için yapılmaktadır!
    Yanlış
    Vajinal estetik ameliyat yaptırma nedenleri başında cinsel ilişki, spor veya kıyafetler yüzünden meydana gelen sürtünmeye bağlı rahatsızlık gelmektedir. İşlem yaptıran kadınların %75’inin şikayeti buyken, kadınların %70’i daha “iyi” gözükmek için estetik operasyonlara başvurmaktadır. Cinsel ilişkiyi “hissetmek” ve hazzı arttırmak için ameliyat olan kadınların oranı %56 iken görünümünden hoşlanmayan veya itici bulan kadınların oranı %50 dir.Amerika Birleşik Devletleri’nde ameliyat yaptıran kadınların sadece %6’sı “partnerin” isteği ile opere olmaktadır.

    G noktası amplifikasyonu daha yoğun orgazm olmanızı sağlar!
    Yanlış
    G noktası seks biliminin kutsal kadehi olarak adlandırılabilir. Anatomik varlığı tartışmalı olan G noktasının yağ, hyaluranik asit veya kolajen gibi “filler” larla şişirilmesi (ögmentasyonu) ve bu tür ameliyatların cinsel hazzı arttırdığını söylemek Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Cemiyeti tarafından “hastayı aldatmak” olarak tanımlanmıştır. Cinsel görünüşünden mutsuz ve endişeleri olan, cinselliğine güvenmeyen bir kadının bu tür bir işlem sonrasında beklentilerinin karşılanmaması ve daha da travmatize olması muhtemeldir.

    Vajinal estetik ameliyatlar tıbbi gerekliliği olan ameliyatlardır!
    Doğru
    Özellikle labiaplasti (küçük ve büyük dudakların estetiği) ile labial hipertrofi, asimetri ve büyük labialar yüzünde ortaya çıkan iritasyon ortadan kaldırılmaktadır. Doğum sonrasında uygun düzeltme yapılmayan yırtıklar veya ortaya çıkan sarkmaların giderilmesi ile doğum travmasının düzeltilmesi de tıbbi endikasyonu olan uygulamalardır.