Etiket: Uzman

  • Dünyada Az Ağlayan Bebekler O Ülkelerde

    Dünyada Az Ağlayan Bebekler O Ülkelerde

    Anneler için en ideal bebek az ağlayan bebekler bakın hangi ülkelerde? Nedeni ise..

    Bebeğiniz ağlamasın, uyanmasın diye elinizden gelin yapıyorsunuz ama bebeğiniz sürekli ağlıyor mu? Bebeğiniz ağlıyorsa bir sorunu olabilir ya da nedensiz de ağlıyor olabilir. Sonuç olarak sürekli ağlayan bebeklerin aksine dünyada bebeklerin az ağladığı yerlerde var. Bakalım nereler..

    Dünyada Az Ağlayan Bebekler O Ülkelerde | 1

    Dünyada Az Ağlayan Bebekler O Ülkelerde

    Dünyanın en az ağlayan bebekleri Danimarka ile birlikte Alman ve Japon bebekleri. Araştırma sonuçlarına göre en çok ağlayan bebekler ise İngiliz, Kanada ve İtalyan bebekleri.

    Uzmanlar bu durumu doğumdan uzun bir süre izne ayrılan anne adaylarının daha az stres yaşadıklarını belirtiyor. Ayrıca bol vakitleri olduklarından dolayı sosyalleşme ve sağlık rutinleri açısından daha etkin olduklarına bağlıyor.

  • Google, neyim var benim?

    Google, neyim var benim?

    Fark ettiği her belirtide internetin başına geçip kendisine teşhis koymaya çalışanlardan mısınız? Dikkat! Boş yere evhama kapılabilir ya da önemli bir belirtiyi önemsiz sanıp erken teşhis şansını kaçırabilirsiniz…

    The Pew Research Center’ın yaptığı araştırma, 2012 yılında ABD nüfusunun yüzde 35’inin kendilerine teşhis koymak için internete girdiğini gösteriyor. Araştırmaya katılan 3 bin kişinin yüzde 41’i kendilerine koydukları teşhisi bir uzmana onaylattığını söylerken, katılımcıların üçte biri ise ikinci bir görüşe başvurmadığını belirtiyor. Yüzde 18’i ise bir uzmana gittiğinde kendi teşhislerinin yanlış olduğunu fark ettiğini söylüyor.

    Çalışmayı hazırlayanlar, araştırmanın amacının kimlerin internet üzerinden sağlık araştırması yaptığını ortaya koymak olduğunu söylese de tıp uzmanları sonuçların, kişilerin ruhsal sağlıkları hakkında endişe verici olduğunu ve bu açıdan da değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

    Devir, siber evham devri

    Northwestern Memorial Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Rahul K. Khare, “Sanal dünyada büyük bir bilgi kirliliği var. Herkes kanser olduğuna ve yakında öleceğine karar vermenin dört web sitesi uzağında duruyor. Burun akıntınızın soğuk algınlığına mı işaret ettiğini araştırırken ulaştığınız bilgiler sanal bir evhamı tetikleyebiliyor. Burun akıntısı, boğaz ağrısı, büyüyen lenf nodları gibi genel belirtileri ‘google’layan ve kanser olduklarına inanan kişilerin temeli olmayan kaygılara kapılması gittikçe yaygınlaşan bir durum… Lenf bezindeki şişliği doğrudan non-hodgkin lenfoma olduğuna yoranlar var” diyor.

    Bu bilgiler sizi çok şaşırtmamış olabilir çünkü bugün çevrenizdeki birçok insan hatta siz de doktora gitmeden önce Google’ın fikrini alıyorsunuz.

    Yaşayanlar anlatıyor

    “Kendi kendilerinin doktoru oldular”

    “Emekli olan anne ve babamın durumundan endişeliyim. İyice kendilerine döndükleri şu günlerde önce gazetelerdeki sağlık haberlerini okuyarak ve televizyonlardaki doktor programlarını izleyerek işe başladılar. Bir şeylere iyi geldiği öne sürülen ürünleri satın almaya başladılar. Ardından internete merak saldılar. Şimdi evimizdeki durum şu; o gün karnı ağrıyan Google’a şöyle yazıyor: ‘Karın ağrısı neyin belirtisi?’ Google da sağ olsun en hafifinden en ağırına bir sürü hastalığı sıralıyor. Bazen o kadar endişeleniyorlar ki onları ‘bilgisayar yasağı’ ile tehdit etmek zorunda kalıyorum. Geçtiğimiz günlerde aile hekimi de babama, ‘Her şeyi biliyorsanız niye doktora geliyorsunuz?’ demiş. Kalabalık aile toplantılarında da konular hep şöyle dönüyor; ‘Beyin fonksiyonları için şu bitkiyi alıyorum’, ‘Bence sen de ara öğünlerde şunu yemelisin’, ‘Geçen hafta televizyonda izledim, belki de biz tansiyon hastası değilmişiz.’ Onları dinlerken bir yandan gülüyor bir yandan da üzülüyorum.”

    Esma, 25, İstanbul

    Hiç değilse bunları yapın 

    Gerçekçi olmak gerekirse hissettiğimiz bazı belirtileri Google’a asla sormamamız mümkün değil. Gerek kendimiz, gerek çocuklarımız gerekse yakınlarımız için bir gün mutlaka ona danışıyoruz. Hiç değilse konudan çok uzaklaşmamak için Dr. Khare’nin şu önerilerine kulak verebilirsiniz.

    * Güvenilir sitelere girin

    Herkesin bir internet sitesi kurabileceğini ve ulaştığınız bilgilerin tıp eğitimi almamış kişilerce yazılmış olabileceğini göz önünde bulundurarak her şeyi okumamakla işe başlayın. Sağlık önerilerinin tanınmış, itibarlı isimlerden geldiğine dikkat edin.

    * Konudan uzaklaşmayın

    Araştırmanızı kendi konunuzla sınırlı tutun, bilgiden bilgiye atlamayın. Sadece kendinizde var olduğunu düşündüğünüz belirtilere bakın ve bunları okuduktan sonra bilgisayardan uzaklaşın.

    * Mutlaka uzmana onaylatın

    Eğer edindiğiniz bilgiler canınızı sıktıysa hiç vakit kaybetmeden ilgili doktora danışın ve endişelerinizi aktarın. Gerçekçi olmayan endişelerle hayatı kendinize zehir etmeyin.

    İddialı tedavi reklamları işleri zorlaştırıyor

    Televizyon programlarında, gazetelerde ve internet sitelerinde sağlık bilgisinden geçilmeyen ülkemizde durum nasıl? Memorial Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, bu konudaki sorularımızı yanıtladı.

    İnternetten sağlık bilgilerine ulaşma imkanı doğduğundan beri hastaların yaklaşımlarında farklılıklar görmeye başladınız mı? 

    Hastalar yakınmalarını bir arama motoruna yazdığında sayfalarca bilgiye ulaşabiliyor. Hekime geldiklerinde bu bilgiler ışığında hekimi yönlendirmeye çalışıyorlar ve gereğinden fazla tetkik talebinde bulunabiliyorlar. Hekim, tanı ve tedavinin yanında hastanın edindiği yanlış bilgileri düzeltmek, onu ikna etmek zorunda kalıyor.

    Hekimlerin bu konudaki en büyük sıkıntısı nedir?

    Günümüzde bilgisayar kullanmayı bilen hemen herkesin, sağlık ya da hastalık ile ilgili bir konuda bilgi edinmek istediğinde başvurduğu en önemli kaynaklardan birisi internet… Doktora başvurmadan önce internette araştırma yapan hastaların sayısı giderek artıyor. En büyük sıkıntı, internetteki yanlış bilgiler ve yönlendirmelerden kaynaklanıyor. Tabii ki internetteki tüm bilgiler yanlış değil ancak burada doğru kaynakların seçilmesi çok önemli. Ayrıca ilaç reklamları, iddialı tedavi ve tanı reklamları hasta ile hekim arasında tartışmalı durumlar yaratıyor. Hekim onaylamadığı ilaç veya yöntem hakkında hastayı doğru bilgilendirmek, ikna etmek zorunda kalıyor.

    İnternetten bu bilgilere ulaşmanın avantajları var mı?

    Hasta, kendisine bir tanı konduğunda bu konu ile ilgili bilgiye internetten ulaşabilir, bilgilenebilir. Hekimi kişiyi yeterince bilgilendirmemişse bunun yararı da olabilir.

    Kendi kendine sanal teşhis koymak hangi açılardan riskli olabilir?

    Sanal teşhis diye bir durum söz konusu olamaz. Bu hastaya boşuna zaman ve moral kaybettiriyor. İşin doğrusu öğrenilinceye kadar yaşamını kabusa döndürebiliyor, depresyona sokabiliyor. Hatta yakınmalarının önemli olmadığı hükmüne varıp, bazı hastalıklarda çok önemli olan erken tanı için değerli olan zamanı da kaybettirebiliyor.

    Bu konuda hastalarınıza önerileriniz ne oluyor? 

    Öncelikle hasta olan kişilerin hekimlerine başvurmasını öneriyoruz. Hastalar başvuracakları kurum veya hekimi internetten seçebilir ama hekimin hastayı görmesi çok önemli… Hastalığın tanısı hekimin hastayı kapıdan girerken görmesiyle başlıyor, muayene ve tetkiklerle tamamlanıyor. Muayene ve gerekli testler yapılmadan tanıya gidilmiyor.

    Şikayetlerimizle ilgili internette araştırma yapmanın doğru bir yolu var mıdır?

    Maalesef internette araştırma yapmanın doğru yolu şudur diyemiyoruz. Bu konuda derneklere, üniversitelere, resmi kurumlara, eğitim-öğretim işiyle uğraşan tüm sağlık çalışanlarına büyük görevler düşüyor. İnsanlara doğru bilgi aktarmak isteyen sağlık çalışanlarının, resmi kurumların, özel kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin ihtiyaçlara uygun, kaliteli, doğru bilgiler içeren web sitesi hazırlaması ve denetlenmesini sağlaması gerekiyor. Bu noktada hekim olarak bizlerin “Nitelikli bilgi isteyen bizi arasın, bulsun” deme gibi bir düşüncesi olmamalı… Bilgilerini halka anlayabileceği dilden ve ona ulaşabilir şekilde anlatmak, bir hekimin en önemli görevleri arasında bulunuyor.

    Bilmemek daha çok korkutuyor

    Olumsuz düşünmeye yatkınsanız, internet ortamında ulaştığınız bilgileri kötüye yorma ihtimaliniz artıyor. Yalan yanlış bilgiler sizi daha çok korkuya sürüklüyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi’nden Uzman Psikolog Tuba Erzan Kıran, bu tür evhamların bir alışkanlık haline dönüşebileceğini söylüyor.

    İnsanlar bedenlerindeki belirtilerin kanser olduğunu düşünmeye neden bu kadar meyilli?

    Kanser günümüzde belirtiler, tedavi gelişmeleri, korunma yolları, başa çıkma teknikleri gibi konularla sürekli karşımıza çıkıyor. Kaygı düzeyi yüksek olan bireyler en ufak bir bedensel duyumu bir hastalık belirtisi olarak yorumlayabiliyor. Hastalar bazen çok kolay atlatılabilecek bir fiziksel belirtiyi, hayati tehlikesi olan farklı hastalıklarla bağdaştırabiliyor. Bu, olumsuz düşünce süreçleriyle bağlantılı… Bu düşünce biçimleri de kalıtımsal faktörler, model alma, öğrenme ya da olumsuz yaşam deneyimlerinden kaynaklanıyor.

    Bir şey çıkar korkusu ile doktora gitmeyip, internette araştırma yapan ve ölümcül bir hastalığı olduğuna inananların durumu nasıl açıklanabilir?       

    Kronik hastalık kişinin yaşamında kırılma noktası yaratıyor, hayat kalitesinde belirgin değişimlere sebep olabiliyor. Bazı bedensel şikayetlerimizi çevremizle paylaşmaktan çekinip kendi kendimize bilgi edinmeyi tercih edebiliriz. Bilinmezlik, hele ki bedensel yakınmalarla gelen bilinmezlik insanı kaygıya sevk edebilir. Tanı almış olmanın verdiği kaygıdan ve korkudan uzak kalmak herkes için daha rahatlatıcı oluyor. Bu yüzdendir ki; kişiler yaşadıkları kaygıya ilişkin internette çokça araştırma yapıyor.

    Yanlış bilgilere dayanarak endişelenmenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri neler olabilir?

    Bireyin sağlığına ilişkin endişelerinin uzun süreli olması, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanı sıra kaygılarını azaltmak için, sık sık sağlık kuruluşlarına başvurmak ve çeşitli kaynaklardan hastalıklarla ilgili araştırma yapmak gibi çözüm arayışına giriyorlar. Tüm bunlar bireyin yaşadığı endişeye geçici bir çözüm oluyor ancak yoğun kaygıyı ortadan kaldırmıyor. Sürekli hissedilen kaygı, bireyin aile ve sosyal ilişkilerinde bozulmalara, iş performansında ya da günlük işlerin yerine getirilmesinde zorlanmalara yol açıyor.

    İnternetten edinilen bilgilerle kendi kendine teşhis koymak bir bağımlılık haline gelebilir mi?

    İnternette çok fazla vakit geçiren ya da internet bağımlılığı tanısına uyan kişiler, bedensel yakınmalarına dair bilgileri internet üzerinden edinme yönünde fazlasıyla eğilimli olabiliyor. Günümüzde en kolay bilgi edinme aracı olduğu için kaygımızı gidermek adına yaşadıklarımız ya da hissettiklerimizin ne anlama geldiğini internetten öğrenmeye çalışıyoruz. Oysa ki edindiğimiz bilgilerin “kendimiz için” ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu bilmemiz mümkün değil… Bu durum, yaşam kalitemizi bozabiliyor.

    Sağlık sorunlarını doktorla tartışma cesaretini bulmanın yolu nedir?

    Doktora gitme nedenimiz sağlık problemlerimizi dile getirmek olmasına rağmen bazen kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. Doktor muayenesinden sonra fark ediyoruz ki söylemeyi unuttuğumuz başka şikayetlerimiz de var. Bu tür durumları yaşamamızın nedeni heyecan, hastalığımıza dair duyduğumuz kaygı ve korku gibi duygular olabiliyor. Unutmamak gerekiyor ki doğru tedavi planına ulaflmak rahatsızlığımızı doğru ifade etmekle bağlantılı… Rahatsızlığımıza dair kafamızdaki soru işaretlerini gidermek tedaviye aktif katılımı sağlıyor. Muayene esnasında aklınızdakileri ifade etmekte zorlanıyorsanız doktorunuzla görüşmeden önce kafanıza takılanları not etmek faydalı bir yöntem…

    Formsanté Dergisi

  • Diyet neden kişiye özeldir?

    Diyet neden kişiye özeldir?

    Hızlı kilo kayıplarının yağ değil, su ve kas kaybı anlamına geldiğini söyleyen Diyetisyen Gülhan Koca uyarıyor: Sağlığınızdan olmayın.

    Surp Agop Hastanesi’nden Diyetisyen Gülhan Koca, HThayat’a uzmana danışmadan kendi kendine uygulanan diyetlerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını anlattı.

    Günümüzde şişmanlık sorunu gün geçtikçe artmaktadır. Bunun en temel iki nedeni ise sağlıksız beslenme ve yetersiz fiziksel aktivitedir.

    Şişmanlık ve şişmanlığa bağlı sağlık sorunları nedeniyle pek çok kişi hayatında en az bir kez diyet yapma girişiminde bulunmuştur. Bu konuda yardım almak için işin uzmanları diyetisyenlere gidenler olduğu gibi kendi bulduğu yöntemlerle zayıflamaya çalışan birçok insana rastlamak mümkündür.

    Kendi kendine zayıflamaya çalışan kişilerin genelde yaptıkları ilk şey gazete, dergi ve internette bulduğu çoğu zaman dönemin “popüler” diyetlerini uygulamaktır. Kimi zaman da komşu, arkadaş, akrabadan aldığı diyeti uygulayarak kilo vermeye çalışırlar. Bazen de diyetisyen olmadığı halde bu işin uzmanıymış gibi diyetle ilgili yazılar yazan farklı meslek gruplarından kişilere giderek bilimsel olmayan diyetler uygulamaktadırlar.

    Diyet neden kişiye özeldir?

    Öncelikle diyetin gerçek anlamının “yeterli ve sağlıklı beslenme programı” olduğunu bilmek gerekir. Bu kişinin kendi metabolizmasına, sağlık durumuna, yaş-boy indeksine, cinsiyetine, vücut yağ oranına, fiziksel aktivitesine ve en önemlisi de alışkanlıklarına göre değişmektedir. Hiçbir uzman desteği almadan, size özel yazılmamış elinize geçen herhangi bir diyetin uzun süre uygulanmasında zorluklar yaşanılması kaçınılmazdır. Kontrolsüz kilo kaybı, sağlığınızda problemler oluşturabilir.

    Sağlıklı olan ayda 2-4 kg vermektir ve amaç bunun %50’sinden fazlasının yağdan gitmesidir. Elinize geçen herhangi bir diyeti uyguladığımızda veya aç kalarak zayıflamaya çalıştığınızda hızlı kilo kayıpları olsa bile yağdan değil, su ve kastan gideceği için sağlığınız tehlike altına girecektir. Kısa dönemde uyku, mide ve bağırsak problemleri, halsizlik, saç dökülmesi, psikolojik sorunlar oluşabileceği gibi uzun vadede kalp ve şeker hastalığı, bazı kanser türleri, kısırlık, regl sorunları gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Amaç kilo kaybetmek iken sağlığınızı kaybedebilirsiniz. Unutmayın ki “diyet kişiye özeldir”. Bu nedenle mutlaka uzman yardımı alarak doğru beslenmeyi öğrenip bir yaşam tarzı haline getirmelisiniz.

    Genel Olarak Bazı Sağlıklı Beslenme Önerileri :

    Ara öğünlerle birlikte en az 5 öğün besleniniz.

    Ortalama 1.5-2 lt su içiniz.

    Rafine edilmiş tüm ürünlerden, kızartmalardan, şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak durun.

    Doymuş yağlardan uzak durunuz.

    Yemeklerde ve salatalarda aldığınız yağ miktarını sınırlayın. Ortalama günde 4 tatlı kaşığı kadar tüketiniz.

    Kurubaklagiller, tam tahıllar, sebze ve meyve gibi posalı besinleri tercih ediniz.

    Az tuz tüketiniz.

    Günde en az 45 dk yürüyüş yapınız.

  • Manuel Fizyoterapi

    Manuel Fizyoterapi

    Manuel Fizyoterapi Nedir ? Manipulatif tedavilerden bir yada birkaç tanesini bilen ve uygulayabilen fizyoterapisttir. Ülkemizde bu yöntemleri uygularken fizyoterapistin yanında ilgili uzman hekim bulunmalıdır.

    Yurtdışında birçok farklı uygulama ve kanunlar mevcuttur.
    Tedavi programı çizilen hastaya fizyoterapiyi uygulayabilen fizik tedavi hekimi yada fizyoterapist olamalidır. Bu konuda eğitim almamış olan kırık çıkıkçılardan, fizyoterapi teknikerlerinden ve hemşire arkadaşlardan hzimet almayın.
    Elektirikli aletlerle yapılan uygulamalara elektroterapi denir ve fizyoterapinin çok ufak bir bölümüdür. Tedavinin aslını oluşturmaz, parçasıdır. O yüzden sadece sıcak ajanları ve elektriksel cihazlarla alınan tedaviler sonuç vermemektedir.Fizik tedavi adı üzerine anlaşıldığı gibi , fiziğe uygulanan fiziksel müdahalelerle yapılan tedavi yöntemi olmalıdır.


    Manuel Terapi (MANUEL FİZİK TEDAVİ)  MUCİZE BİR TEDAVİ MİDİR?

    Elle yapılan tedavi anlamına gelir. Eklemlerde, omurgada, konnektif dokuda ve kaslardaki kısıtlılıkları, ağrıyı ve fonksiyon kaybını tedavi etmek için el ile vücuda uygulanan mobilizasyon/ manüplasyon(eklemler), yumuşak doku vb. tekniklerinin tamamıdır.

    Mobilizasyon: Eklemlerdeki fizyolojik veya yardımcı hareketleri kullanarak, kontrollü, osilatör veya sabitlenmiş bir kuvvetle mobiliteyi arttırarak ağrı azaltmak için kullanılan bir yöntemdir. Hasta hareketi durdurabilir.Ör: Mulligan Konsepti

    Manüplasyon: Anestezi altında yapılabildirği gibi bir ekleme yüksek hızda kısa amplütütlü uygulanan ve de eklemin anatomik hareket sınırının ötesine geçmeyen yöntemdir. Hasta harekete engel olamaz. Genellikle ‘’klik ‘’ sesi alınır.

    Yumuşak doku teknikleri: Yumuşak dokuya elle uygulanan değişik masaj teknikleridir. Derin Stroking Masajı, Friksiyon Masajı, Skar Doku Mobilizasyonu Vb.

    “Manus” el, “terapi” tedavi demektir. Manuel Terapi, kişide var olan problemlerin sebeplerini bulmak ve ortadan kaldırmak için uygulanan ilaçsız, sadece elle yapılan bazı özel manevra ve tekniklerin tamamıdır.

    Manuel tedavi sıklıkla omurga rahatsızlıklarında kullanılmakla beraber, diğer eklemlerde de uygun endikasyonlarda kullanılmaktadır.

    Manuel Terapi hareket kısıtlılıkları, eklem donmaları (kontraktürler vb.) gibi daha çok kemik ve eklemlerden kaynaklanan sorunlarda olduğu kadar, kas kısalmaları ve kasılmalarından kaynaklanan hareket yetersizliği ve hipomobilite durumlarında da hareketleri normale döndürmek için alternatifi olmayan bir tedavi yöntemidir.

    Dünyada özellikle manuel terapi alanında birçok akademi ve  enstitü kurulmuştur. Ancak ülkemizde manuel ve hala fizik tedavide elektroterapi ( hotpack, ultrason, tens, bazen enterferansiyel akım, cihazla traksiyon…) uygulanmaktadır

    Hipokrat döneminden başlayarak, günümüze kadar gelişerek varlığını sürdüren bu terapi yöntemleri, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bilimsel bir tedavi olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde insan vücudundaki ağrı ve fonksiyon bozukluklarının tedavisinde yüzyıldan fazla bir süredir uygulanan manuel fizyoterapi,  ülkemizde son yıllarda çok az uzman tarafından uygulanmaktadır.

    Manuel Fizyoterapi hangi durumlarda faydalı olur?

    Manuel terapinin klasik fizik tedaviden farkı; semptomlara yönelik değil, iyileşme ve doku tamirine yönelik, geri dönüşümsüz, mükemmel ya da çok iyi sonuçlara ulaşılmasıdır.

    Manuel terapi omurgada lomber ve servikal disk hernileri, mekanik bel ağrıları, faset sendromlarında uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

    Omurga problemleri dışında; yumuşak doku yaralanmaları, ortopedik sorunlar, cerrahi öncesi ve sonrası rehabilitasyon, spor sakatlıkları, romatizmal hastalıklar, kireçlenme ve eklem ağrılarının tedavisinde de oldukça etkili bir tedavidir.

    Cerrahi müdahaleyi gerektiren bazı disk kayması durumlarında da vakanın ağırlığına bağlı olarak alternatif bir tedavi olarak iyileşmeyi sağlayabilmektedir.

    Manuel terapide, kas ve/veya eklemlerin sıkıştırdığı sinirlerin serbest kalmaları sağlanabildiğinden, segmentlere bağlı olarak, migren, baş ağrısı, astım, hazımsızlık, artrit ve bazı duygusal bozukluklar dahi tedavi edilebilmektedir

    Manuel Terapi Kimler Tarafından Uygulanmalıdır?

    Manuel terapinin etkin ve güvenli uygulanması için,  hastanın lokomotor sisteminin anatomik, biyomekanik ve nörofizyolojik  olarak detaylı değerlendirilmesi gerekir.

    Bu sebeple manuel terapi tedavi sırasında kullanılan teknikleri, endikasyonları ve kontrendikasyonları belirleyebilen ve uygun tekniği seçebilen özel eğitimli  fizyoterapistler veya hekimler tarafından uygulanmalıdır,  aksi halde ciddi komplikasyonlar görülebilir.