Etiket: uyku

  • Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey…

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey…

    Uzmanlar, yemeklerden önce ve sonra yapılması gerekenler gibi yapılmaması gerekenleri de araştırarak ortaya koyuyor. İşte yemeklerden hemen sonra asla yapılmaması gereken 7 kural.

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 1

     

     

     

     

     

     

    Sigara içmeyin:
    Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre, yemeğin hemen ardından yakılan tek bir sigara, 10 sigara içmeye eşdeğer sayılıyor. Ve bu durum kansere yakalanma riski artıyor.

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 2

     

     

     

    Çay içmeyin:
    Türk kültürünün en önemli alışkanlıklarından biri olan yemek üstüne çay içmek de sağlık açısından faydalı görülmüyor.

    Yemekten hemen sonra içilen çay, demir içeren besin tüketildiyse, yemekle birlikte alınan Demir (Fe) mineralinin vücut tarafından kullanımını sınırlar.

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 3

     

     

     

     

    Meyve yemeyin:
    Yemeğin hemen üstüne yenilen meyve, midenizin hava ile dolmasına sebep oluyor.

     

     

     

     

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 4

    Hemen uyumayın:
    Yemeğin hemen ardından uyumak da sindirim sisteminin yeterince çalışamamasına ve bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur.

    Ayrıca yemeğin ardından hemen uyumak kilo almanıza sebep olur.

     

     

     
    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 5

     

     

     

    Sakın kemerinizi gevşetmeyin:
    Yemekten sonra kemer gevşetmek, bağırsak düğümlenmesine sebep olabiliyor.

     

     

     

     

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 6

     

     

    Yürüyüş yapmayın:
    Yemeğin hemen ardından yapılan yürüyüş, tükettiğimiz gıdalardaki besin öğelerinin sindirilememesine, yani yediğimiz yemeğin fayda bakımından hiçbir anlamı kalmamasına sebep oluyor.

    Yürüyüşü 1 saat sonra ertelemeniz her yönden daha faydalı olacaktır.

    Yemekten sonra yapılmayacak 7 şey... | 7

    Banyo yapmayın/Duş almayın:
    Yemekten hemen sonra alınan duş, kan akışını el ve ayaklara doğru çoğaltıyor. Sindirim sistemi için de zararlıdır.

  • Güzellik Uykusu Gerçek mi ?

    Güzellik Uykusu Gerçek mi ?

    Uzmanlar, düzenli ve derin uykuda hormonların dengelendiğini ve cildin kendini yenilediğini vurguluyor.

    Düzenli ve Derin Uykunun Önemi

    Uykusuz kalmış kişilerin gözlerinin altında mor halkalar, yüzünde çizgiler oluşur, cilt rengini kaybeder ve kurur. Cilt her gün ölü deri hücrelerinin bir kısmını atar. Uyku esnasında yükselen büyüme hormonu salımı ve stres hormonunun azalması cildin ölü tabakasından kurtulup pürüzsüzleşmesini sağlar. Gece 22.00 ile 03.00 arası bu işlev için en ideal ortamdır. Çünkü şimdi ne güneş, ne rüzgAr, ne de hareket ve stres karmaşık hücre bölünmesini engelleyemez. Yattığınız odanın havalandırılması çok önemlidir çünkü hücreler bölünürken oksijene ihtiyaç duyarlar.

    İlk 3.5 Saat Çok Önemli

    Uykuda iken vücut ısısı 2 dereceye kadar artmaktadır. Gece yağ bezleri kendini yeniler, bu yüzden sabahları cilt kuru olur. Bu yüzden gece yatarken besleyici ve nemlendirici bir krem kullanmak çok önemlidir. Cilt hücreleri yenilenmeleri sırasında glikoz, vitamin ve oksijen gibi ihtiyaç duydukları maddelerle beslemektir ve bu yüzden besinler, vitaminler daha çabuk emilmektedir. Büyüme hormonu (growth hormon) uykuya dalar dalmaz yükselmeye başlar. Bu sebeple, ister gece yarısından önce ister sonra olsun, uykunun ilk 3.5 saatinin gerçek güzellik uykusu olduğu gerçeğine ulaşılmış.

    Bu Detaylara Dikkat Edin!

    Uykudayken cildimiz daha fazla sıvı depolar ve ciltte toplanması hareketsiz olunduğu için kolaylaşır. Bu sayede de cilt gerilir ve kırışıklıklar açılmaya başlar. Uyurken yüzüstü yatmamak, yüksek yastık kullanmamak ve bol oksijenli bir oda önemlidir. Yatak odanızın ısısının çok yüksek olmamasını tavsiye etmemin sebebi ise kurumaya sebep olarak cildin nemlenmesini engellemesidir. Bir gerçek var ki yeterince derin ve uzun uyku uyuyamayan kişiler, hastalıklara karşı daha dayanıksız oluyor. Stres ve gerilim varken sağlıklı uyku söz konusu olamaz. Bu durumlarda vücut gece de stres hormonu üretmeye devam eder. Cilt kurur, pul pul dökülür, çatlar. Hücre bölünmesi düzenli gerçekleşemediği için cilt giderek incelir. Kuru cilt daha da kururken, pürüzlü cilt siyah nokta ve sivilcelerle dolar. Kaliteli uyku bu yüzden çok önemlidir.

    Yataktan Hemen Fırlamayın

    Sabahları gözünüzü açar açmaz sakın yataktan fırlamak gibi bir hata yapmayın. En doğrusu, kediler gibi uyanmak. Yerinizden kalkmadan önce gerinin, dönün, esneyin, gevşeyin. Bu, tıpkı 100 metrelik bir koşuya hazırlanmak gibidir. çünkü kaslarınız yeni güne ağır ağır hazırlanır, dolaşım sisteminiz harekete geçer. Kortizol hormonu sabahın ilk saatlerinde iç pilimizi şarj etmeye başlar ve sabahın 6 sı ile 8 i arası kandaki kortizol oranı en yüksek düzeye çıkar. İşte bu noktada cildin yenilenme işlemi sona ermiş, günlük koruma programı devreye girmiştir. Kortizol salgılamasının hızlandırılması için sabahları duşun altında hiç olmazsa 3 saniye boyunca buz gibi suyu vücudunuza püskürtün. Buz gibi suyla irkilin, canlanın, güne zinde ve güzel başlayın. Ayrıca, yatağınız sert değil, ancak sağlam ve esnek olsun. Yatağınızın asgari ölçüleri boyundan ve eninden 30 santim fazla olmalıdır.

    Az uyku şişmanlatıyor

  • Başınızmı Ağrıyor ?

    Başınızmı Ağrıyor ?

    Baş Ağrılarının Türleri :

    Gerilim Tipi Başağrısı :

    – Başın arkasında yan ,ön tarafında veya çember tarzında bir gerginlik olarak ifade edilir.Ağrı kademeli olarak yavaş yerleşir.Örnek olarak sabahleyin başlayan ağrı akşama doğru giderek artar.Ağrı 1 saatten birkaç güne kadar sürebilir.Yaşanan stresler ile tekrarlama eğilimi gösterebilir.Tedavisinde basit analjezikler ve psikolojik destek uygulanır.

    Klasik Migren Auralı :

    – Önce görsel bazı bulgular vardır.( renkli halkalar ).Sonra başın tek tarafında ( sağ veya sol ) zonklayıcı ağrı,bulantı ve kusma bulunur.Ağrı süresi 30 dakikadan birkaç saate kadar uzayabilir.Stressli dönemlerde daha sık olmak üzere tekrarlar.Tedavisinde ergotamin preparatları kullanılır.

    Basit Migren Aurasız :

    – Ağrı öncesinde klasik migrende görülen bulgular yoktur.Başlangıçta tek taraflı baş ağrısı daha sonra yaygın zonklayıcı ağrı ve bulantı bulunabilir.Süresi saatlerden bir kaç güne kadar uzayabilir.Tekrarlaması klasik migrene benzer.Tedavisi klasik migren tedavisiyle aynıdır.

    Cluster Baş Ağrısı :

    – Şiddetli, göz etrafında lokalize,rahatsız edici,can sıkıcı durum veya zonklayıcı ağrı olarak ifade edilir.Süresi 15-90 dakika kadardır.Bir veya iki ayda bir demetler halinde tekrarlar.Ataklar arasındaki süreler değişkendir.Genelde alkol ve sigara kullanan erkeklerde görülür.Tedavisinde ağrılı zamanlarda prednison ve ergotamine kullanılır.

    Subaraknoidal Ağrı :

    – Ani yerleşimli şiddetli yaygın bir baş ağrısıdır.Hastalar daha önce yaşamadıkları bir şiddetde ağrı olarak tarif ederler.Günlerce sürebilir.Hastanın yaşamını tehlikeye soktuğu için cerrahi tedavi uygulanır.

    Tümör:

    – Öksürmek,aksırmak veya fiziksel eforla artan,ağırlık hissi tarzında bir sabah ağrısıdır.Akşama yaklaştıkça ağrı hafifler.Haftadan aylara kadar sürebilir.Bu ağrı tipi beyin içi basıncının arttığı durumlarda görülür.Uzun bir süredir bu tipte bir ağrınız varsa bir nöroloğa başvurmanız önerilir.

    Psödotümör:

    – Ağırlık hissi,sürekli ağrı öncelikle fazla kilolu genç kadınlarda görülür.Günlerden haftalara kadar süren uzun bir ağrı dönemi vardır.Öksürmek,aksırmak veya fiziksel eforla ağrı artar.Tekrarlayan lomber ponksiyonlarla tedavi edilir.

    Sinüs Baş Ağrısı :

    – Sinuslar üzerinde lokalize,sürekli ağrı.Günlerden haftalara kadar sürebilir.Tekrarlayabilir.Tedavisinde antibiyotik ve antihistaminikler kullanılır.

    Temporal Arterit :

    – 60 yaş üzerindeki hastalarda görülür.Tek taraflı bir baş ağrısıdır.Saniyelerden saatlere kadar sürebilir.Yaşam boyu tekrarlar.Tedavisinde steroidler kullanılır.

    Trigeminal Nevralji :

    – Bıçak gibi saplanan yüz ağrısı olarak tanımlanır.Tedavisinde karbamazepin veya cerrahi tedavi uygulanır.

    Atipik Yüz Ağrısı :

    – Ağırlık hissi veren sürekli diffüz yüz ağrısı.Tedavisinde amitriptilin veya klordiazepoksid kullanılır.

    Baş Ağrılarının Tedavisi :

    Baş ağrılarının tedavisi için bir nöroloji doktoruna başvurmak şarttır. Yukarıda sayılan baş ağrıları nedenlerini ancak bir nöroloji doktoru değerlendirebilmektedir. Hastalar tarafından sık yapılan bir hata özellikle tekrarlayan baş ağrısı durumunda ağrı kesici ilaçlarla durumlarını idare etmeye çalışmaktır. Oysa örneğin migren durumlarında kullanılan ilaçlar tamamiyle farklıdır. Çünkü migren ağrısı beyin damarlarından kaynaklanmaktadır.

  • Kleine-Levin Sendromu nedir?

    Kleine-Levin Sendromu nedir?

    “Uyuyan güzel hastalığı” olarak adlandırılan “Kleine-Levin Sendromu” hastalığından muzdarip olanlar, günde 20 saat uyuyabiliyor ve sadece yemek ya da tuvalet ihtiyaçları için kalkıyorlar.

    “Kleine-Levin Sendromu” hastalığında kişi, mekân ve zaman gözetmeden her yerde uyuya kalabiliyor
    İngiltere’nin Yorkshire Bölgesi’nde yaşayan 30 yaşındaki Nathalie Hoyland’da çok nadir görülen “Kleine-Levin Sendromu” var.

    Bu rahatsızlıkta kişi, mekân ve zaman gözetmeden her yerde uyuya kalabiliyor.

    Bu durum mayıs ayında doğum yapacak olan Hoyland’ı endişelendiriyor. Hoyland endişelerini şöyle dile getiriyor:
    “Doğum sırasında da uyuyakalmaktan çok korkuyorum. Doğumu atlatsam bile sonrası var, kendi başına olduğunuzda uyuya kalmak o kadar sorun değil belki, ama bakmanız gereken bir bebek söz konusu olduğunda, işler daha da zorlaşıyor.”

  • Floresan ışık migren nedeni

    Floresan ışık migren nedeni

    Baş ağrısının en sık görülen türü olan migreni, floresan ışıkların yanı sıra parlak gün ışıklarının tetiklediği belirtildi.

    Alkollü içecekler başta olmak üzere kahve, çay ve kafeinli meşrubatların migrene sebep olduğunu belirten Özel Bahar Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Cemile Haki, özellikle Ramazan ayında migren ağrılarına karşı dikkatli olunmasını tavsiye etti.

    100 KİŞİDEN 70’İ BAŞ AĞRISI ÇEKİYOR

    Dr. Cemile Haki, baş ağrısının toplumda en sok görülen şikâyetlerden olduğunu söyledi. Tekrarlayıcı baş ağrısı olan insanların oranının yüzde 70’lere ulaştığını ifade eden Dr. Haki, baş ağrısı rahatsızlıklarının başında ise migrenin geldiğini kaydetti. Migren ataklarının hastanın kişisel, sosyal veya iş yaşamının her yönünü etkileyebildiğine işaret eden Haki, atakların 4 saatten 72 saate kadar değişen uzunluklarda olabildiğini belirtti.

    Dr. Haki, migren konusunda şu bilgileri verdi: “Eskiden ‘sadece bir baş ağrısı tipi’ olarak görülen migren, artık başlı başına bir nörolojik hastalık olarak kabul edilmektedir. Hastalık yaşamı tehdit edici olmamasına rağmen yaşam kalitesi üzerindeki etkileri şiddetli olabilir. Migren ağrısı genellikle orta şiddette ya da şiddetlidir ve kişinin normal aktivitelerini engelleyebilir. Baş ağrısı zonklayıcı ya da nabızla birlikte atan şekilde hissedilebilir ve başın tek bir yanında yerleşebilir. Bulantı, kusma, ışığa veya sese karşı hassasiyet baş ağrısına eşlik edebilir.”

    HER 5 KADINDAN BİRİ MİGREN HASTASI

    Migrenin daha çok kadınlarda görüldüğünü hatırlatan Dr. Haki, her 5 kadından birinde migren hastalığı olduğunu ifade etti. Çoğunlukla genç ve orta yaş grubunda görüldüğünü, ancak 1 yaşından itibaren çocuklarda da olabildiğini dile getirdi. Bir çok kişide ağrıların çok şiddetli olduğunu belirten Haki, insanların sadece karanlık bir odada yatıp uyumak istediklerini vurguladı.

    Dr. Haki, migreni tetikleyen faktörleri şöyle sıraladı: “Kahve, çay, kafeinli meşrubatlar, diyet soda, alkollü içkiler, eski peynir, çerez, çikolata, yoğurt, soğan, incir, karaciğer, kafeinli yiyecekler, adet dönemi, gebelik, doğum kontrol hapları, antibiyotikler, titreşen/parlak/floresan ışıklar, parlak gün ışığı, parfüm, kimyasal maddeler, sigara, endişe, aşırı üzülmek veya aşırı sevinmek, depresyon, aşırı heyecan, stresten veya baskıdan kurtulma, zaman farkı, çok fazla ya da az uyumak, aç kalmak, kafeinsiz kalmak, aşırı egzersiz yapma, fiziksel veya zihinsel yorgunluk, öne eğilmek, ağırlık kaldırmak veya zorlanmak migreni tetiklemektedir.”

    Başlangıçta bir baş ağrısının migren mi, yoksa sıradan bir baş ağrısı mı olduğunu söylemenin zor olduğuna dikkat çeken Haki, migren ataklarını diğer baş ağrılarından ayıran özellikleri şöyle ifade etti: “Orta şiddette ya da şiddetli ağrı, bulantının eşlik etmesi, kusmanın eşlik etmesi, ışığa ve sese duyarlılık, zonklayıcı, nabız gibi atan ağrı, ağrı asıl olarak tek taraflıdır, ağrı hareketle artar.”

    MİGREN TESTİ

    Nöroloji Uzmanı Dr. Cemile Haki, migren olup olmadığını merak edenler için ise şu testi önerdi: “Son üç aydır iki veya daha fazla baş ağrısı olan veya baş ağrısı için doktora danışma ihtiyacı olanlar uygulayabilir. Sorulardan iki veya üçüne evet diyorsanız migren olma olasılığınız yüzde 93,3’tür.

    — Baş ağrınız sırasında hiç midenizde bulantı veya rahatsızlık hissettiniz mi?
    — Baş ağrısı sırasında ışık sizi rahatsız etti mi?
    — Son 3 ay içinde baş ağrısından dolayı günlük hayatınızı sürdüremediğiniz oldu mu?

    ID migren tarama testi denen ve ülkemizde de geçerliliği birkaç çalışma ile ortaya konulan bu test pozitif olduğu halde tanı hâlâ migren olmayabilir ama bu düşük bir olasılıktır. Veya test negatif, yani tüm yanıtlar hayır veya sadece bir yanıt evet olduğunda, kişi yine de migrenli olabilir ama olasılık yine düşüktür.”

  • Yatak Odası için Duvar Kağıdı

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı

    Zengin bir duvar kağıdıyla yatak odanızda, daha özel bir atmosfer yaratabilirsiniz!
    Yatak odası, kişisel ve en özel alanlardan biri. Evliliğinizin en dinamik olduğu nokta… Zengin bir duvar kağıdığla kendinizi nerede hayal ediyorsanız, o hissi yaşayabilirsiniz.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 8

    Maceracı olun!

    Yatak odası, kişisel ve en özel alanlardan biri. Evliliğinizin en dinamik olduğu nokta… Fantezilerin kurulduğu yer… Zengin bir duvar kağıdığla kendinizi nerede hayal ediyorsanız, o hissi yaşayabilirsiniz. Orman hissi veren bu duvar kağıdı, dört köşeli yatak, tahta dokunuşlar ve bunların beyazla buluşmasıyla kendinizi doğadaki kadar özgür hissedebilirsiniz!

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 9

    Kendinizi zirvede hissedin!

    Cesur ve şık bir görünüm elde etmek için, iki ton veya iki çarpıcı deseni birlikte kombinleyin!
    Buradaki gümüş rengi ve altın tonlarındaki dikey bantlar odaya yükseklik katıyor. Limon rengi tonlarla gri yatak başlığıda harika bir uyum içerisinde…

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 10

    Çiçek desenleriyle çizgileri birleştirin

    Dekoratif duvar kağıtları, zengin alanlar yaratmak için harika bir seçenek… Gri ve beyazın muhteşem uyumuna, turkuaz gibi canlı bir renk katabilirsiniz. Çiçek desenleri ve çizgileri birlikte kombinleyerek trendy odalar yaratın.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 11

    Büyük ve geniş modeller seçin

    Bugünün modern görünümünü yakalamak için geniş ölçekli desenler kullanın. Samimi bir ortam oluşturmak için de duvardaki deseni, yatağın bir köşesine veya odadaki herhangi bir mobilyaya taşıyın… Bu şekilde hoş bir bütünlük yakalayacaksınız.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 12

    Farklı bölgeler yaratın

    Klasik bir dekorasyon için, odanın sadece bir bölümünü farklı duvar kağıdıyla kaplayın…
    Duvar kağıdığın içindeki bir kaç tonu odanın içindeki mobilyalarda kullanın.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 13

    Kontrast yaratın!

    Canlı sarı duvar kağıdıyla, koyu renk mobilya harika bir kontrast yaratıyor… Sade beyaz tüllerle çarşafların uyumuda modern bir atmosfer oluşturuyor.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 14

    Renkli duvar kağıtlarıyla, beyaz ve krem tonlarını dengeleyin

    Karmaşık bir duvar kağıdını başarılı bir şekilde kombinlemenin yolu, onu başka bir renkle dengelemek… Soluk krem ve beyaz yatak çarşafları, döşeme ve aksesuarlarla birlikte, botanik duvar kağıdı çarpıcı bir etki yaratıyor.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 15

    Tek bir renkle dekore edin

    Beyaz arka plana karşı sadece tek bir renk kullanın. Tek bir rengin farklı tonlarıyla dekore edilen odalar oldukça cesur!

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 16

    Sade duvarlara bir farklılık katın

    Düz duvarlarda yaratacağınız farklı bir etki odanın daha geniş görünmesine neden olacak… Hem de dekoratif bir görünüm sağlayacak.

    Yatak Odası için Duvar Kağıdı | 17

    Zarif bir uyum yaratın

    Bu ince duvar kağıdı, huzurlu ortam yaratmak için uygun bir seçenek… Gri ve beyaz birlikteliği sade bir arka plan oluştururken, büyük yatak başlığı odak noktası oluşturuyor. İpek yastıklar ise lüks bir görünüm sağlıyor.

    İlgili Konular ;
    Evinize yeni bir pencere açın
    2012 Duvar sticker modelleri
    Çocuk Odası Sticker Modelleri 2012
    Kitaplık Modelleri
    Dekorasyonda Zerafet !
    Balkon Sefası

  • İç mekan renkleri kişiliği etkiliyor

    İç mekan renkleri kişiliği etkiliyor

    Uzmanlar, kullanılacak boya ve dekor renginin, mekanın kullanılış amacına göre belirlenmesi gerektiğini, dekor renklerinin, yansıttığı ışık ve hissettirdiği duygularla kişiler üzerinde olumlu ya olumsuz etkiler yapabileceğini belirtiyor.

    Kırmızı çalışma isteğini arttırır
    Fiziksel gücün, hareketin rengi olan kırmızının başlangıçları teşvik ettiğini belirten uzmanlar, ‘Kırmızı çalışma şevkini artırır. Tembelliğin karşıtıdır, ancak kızgınlığa ve saldırganlığa da yol açabilir. Bu nedenle hareketin yoğun olduğu yerlerde çocuk odaları, dans stüdyoları ile diskotekler gibi topluma açık olan alanlarda kullanılmalıdır. Koyu tonları yoğun ve sıkıcı bir atmosfer yaratır’ diye açıklıyor.

    Turuncu gösteriş meraklısı karakteri yansıtıyor
    Turuncunun da kırmızı gibi dışa dönük ve heyecan verici hatta kırmızıdan daha yapıcı olduğunu belirten uzmanlar, sağlık, canlılık, yaratıcılık, güven, cesaret ve iletişimi simgeleyen turuncunun ezici olma ve üstün gelme isteklerini de beraberinde getirdiğini ifade ediyor. Turuncu ayrıca, gösteriş meraklısı bir karakteri yansıtıyor. Mutfakta, çocuk, yemek odası ile koridorlarda, neşe ve mutluluk vermesi istenen her ortamda kullanılabiliyor.

    Sarı; parlak, neşeli ve sevecen
    Sarının parlak, neşeli ve sevecen etkisinin umut aşıladığını belirten uzmanlar, ”İlham vericidir. Zihinsel karışıklığa da yol açabilir. Mutfak için çok uygundur. Çalışma odalarında kullanılmamalıdır çünkü zihni bulandırıp karışıklığa yol açar. Dinlenme amaçlı ortamlarda da önerilmez” diye vurguluyor.

    Yeşil paylaşımın rengi
    Paylaşımın, işbirliğinin, uyumun ve cömertliğin rengi olan yeşilin ise, yatıştırıcı etkisine dikkati çekerek, yeşilin güven ve huzur verdiğini ifade eden uzmanlar, ”Yeşile yakın bir renk olan turkuaz da değişimin ve dönüşümün simgesidir. Dikkati ayakta tutar. Kendini ifade etmeye yardımcı olur. Mekanları daha geniş gösterir. Banyolar, yatak odaları ve çalışma odalarında da kullanılabilir. Açık tonları duvar için uygundur. Mavi ise barışı, sevgiyi ifade eder. Hayalperestlik ve aşırı duygusallık yaratabilir. Sakinleşme, stres atma, dinlenme amaçlı olan her yerde kullanılabilir. Yatak odalarında, meditasyon mekanlarında açık tonları uygundur. Hareketin ve çalışmanın çok olduğu yerlerde kullanılmamalıdır. Koyu tonları tembellik ve melankoli yaratır’ diye belirtiyor.

    Mor yaratıcılığı arttırıyor
    Uzmanlar, asaleti ve kendine güveni temsil eden morun yaratıcılık ve hoşgörü uyandırdığını dile getirerek bu rengin unutkanlık ve sabırsızlık yaratabileceğini dile getiriyor. Morun, özellikle meditasyon odaları için uygun bir renk olduğunu anlatan uzmanlar, bu rengin lavanta, leylak ve orkide tonlarının yatak odaları ve çalışma odalarında kullanıldığını, kendine güven duygusunu uyandıran bu rengin açık tonlarıyla hastanelerin bekleme odalarının dekore edilebileceğinin altını çiziyor.

    Beyaz, siyah ve kahverengi…
    Beyazın enerji sistemini dengelediği, yaratıcılık duygularını açığa çıkardığı ve geliştirdiğini vurugulanırken, siyah, gri ve kahverengi gibi renklerin ise yoğun ve ağır bir enerjiye sahip olduğu kaydedildi. Siyahın aşırılıkları dengelediğini ancak tek renk olarak kullanılmaması gerektiği, kahverenginin de sosyal dengeyi ve toplum içinde rahatlığı sağlayan bir etkiye sahip olduğu belirtildi.

    İlgili Konular ;
    2012 Duvar sticker modelleri

  • Migren Belirtileri

    Migren Belirtileri

    Migren , ataklarla karakterize bir baş ağrısı hastalığıdır. Auralı ve aurasız başta olmak üzere çeşitli tipleri vardır. Özellikle son 20 yılda yapılan araştırmalar migrenin başlıbaşına bir hastalık olduğunu ve toplumlarda geniş kesimleri etkilediğini ortaya koymuştur. İnsanların çoğu yaşamlarının bir döneminde baş ağrısıyla karşılaşmışlardır. Çoğunlukla migren diğer tip baş ağrılarıyla karıştırılma eğilimi gösterir. Bu nedenle gerekli muayene ve tetkikler yapıldıktan ve hasta hikayesi incelendikten sonra teşhis konulabilir. Belirtiler , sorunlar kişiden kişiye değişiklik gösterdiği için tedavisi de kişiye özel yapılır.

    Migrenin de kendi içerisinde çeşitleri vardır. Auralı migren en sık görülen tipidir. Migrende görülen baş ağrısı genellikle zonklama , nabız atması şeklindedir ve tek taraflıdır. Halk arasında yarım baş ağrısı olarak da isimlendirilir. Ağrı ataklarla gelir. Bu atakların süresi değişkenlik göstermekle birlikte 3-72 saat arasında etkili olur. Daha sonra ağrılar geçmeye ve hasta düzelmeye başlar.

    Bazı hastalar ağrının başlayacağını önceden hissedebilirler.

    Migren , 4 aşamalı bir süreç gösterir.

    1- Ön belirti evresi
    2- Aura evresi
    3- Ağrı evresi
    4- Ağrı sonrası evre

    Ön belirti evresi kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı ortak noktalarda buluşmak mümkündür. Bunlar ensede başlayan sertlik , davranış değişiklikleri , gerilme duygusu , huzursuzluk , yorgunluk ve uyku eğilimidir. Bazı hastalar ağrının başlayacağını bu evrede hissedebilirler.

    Aura evresinde atak öncesi yine değişkenlik gösteren semptomlar yaşanır. Görme bozuklukları, görüntüde siyah noktalar , ışık çakmaları , görüntüde şekil bozuklukları , konuşmada güçlük , işitsel bozukluklar , ellerde ve baş kısmına doğru ilerleyen uyuşma ve karıncalanmalar görülür.

    Ağrı evresinde 3-72 saat süren , tek taraflı , zonklama tarzında , orta veya ağır şiddette bir baş ağrısı görülür. Atakların şiddeti kişiden kişiye değişir. Ağrı sırasında hasta ışık ve sesten rahatsız olur. Ağrının şiddeti gözde basınç hissi yaratabilir. Bazı gıdalar , kokular ve fiziksel aktivite ağrının şiddetini arttırabilir. Bu durumda kişi karanlık ve sessiz bir ortam arayışına girer. Ağrı evresine bulantı ve kusma eşlik edebilir. Migrenin atak evresi kişiyi sosyal yaşamdan uzaklaştıran , fiziksel aktiviteyi ve günlük yaşamı hatta aile ilişkilerini olumsuz etkileyebilen bir süreçtir.

    Ağrı sonrası evrede de farklılıklar gözlenir. Kimi hasta halsiz , bitkin ve uyku eğilimli olurken kimisi de yeniden doğmuş , coşkulu ve mutlu bir ruh tablosu çizebilir.

    Migreni tetikleyen bazı etkenler vardır. Hipoglisemi , fazla şekerli gıdalar, süt, çikolata , yumurta , asitli içecekler, nikotin , baharatlı yiyecekler , kırmızı et, alkol , su kaybı , öğün atlama , ağır fiziksel aktivite , az ya da fazla uyku , stres gibi unsurlar migren ağrılarını tetikleyebilir.

    Su içmek , dinlenmek , sık aralıklarla beslenmek , açık havada yürüyüş yapmak , huzurlu ortamlarda bulunmak ağrıların hafiflemesinde etkili yöntemlerdir.

    Tüm bunların dışında uzman bir doktordan yardım alıp tedavi olmak hem migrenin kolay atlatılmasında hem de yaşam kalitesini korumak anlamında yapılması gerekli en doğru yöntemdir.

    İlgili Konular ;

    – Migren ağrısı çekenler ne tür ilaçlar kullanabilir?
    – Migren hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Migrenden tamamen kurtulmak mümkün mü?
    – Uyumak migren atağının geçmesini sağlar mı?
    – Migren tedavi edilmezse ataklar sıklaşır mı?
    – Yoga ve pilates migren tedavisinde kullanılıyor mu?
    – Migren nasıl bir hastalıktır?
    – Kimler migren ağrılarına daha yatkındır?
    – Migrenin türleri nelerdir?
    – Hangi durumlar migren atağına neden olabilir?
    – Hangi yiyecekler migreni tetikleyebilir?
    – Tansiyon ile migren arasında bağlantı var mı?
    – Baş ağrısının migrenden kaynaklandığını nasıl anlayabiliriz?

  • Horlama Tedavisi

    Horlama Tedavisi

    Eğer horlama gibi bir sorunuz var ise daha fazla kendinize ve başkalarına eziyet etmeyin. Biran önce tedaviye başlayın.

    Horlama uykuda solunum esnasında ortaya çıkan gürültülü ve rahatsız edici sestir. Horlamanın birçok nedeni vardır. Temel anlamda solunum esnasında ağızdan başlayıp, akciğere kadar olan bütün yol boyunca ki darlıklar, şişlikler ve anatomik bozukluklar horlamaya neden olabilir. Ayrıca horlamaya burun ve boğazda soluk alma esnasında ki daralmalar da asıl sebep olarak belirtilmektedir. Burada daralmalarda ki titreşimler horlamanın şiddetini artırır. Özellikle çok kilolu insanlarda ağız içi yapısında da şişme olduğu için horlama artar. Burunda ki kemik eğriliği, sinüzitler, polipler, burun etinin şişliği horlamayı arttırabildiği gibi, horlamada boğazda ki problemler daha ön planda rol oynar.

    Yumuşak damağın büyük ve sarkık olması, küçük dilin bir cm den daha büyük olması, çok iri bademcikler, büyük geniz eti özellikle çocuklarda horlamaya bunların yanı sıra apre dediğimiz nefes durmasına neden olur. Horlama toplumda çok yaygın bir hastalıktır. İnsanların yaklaşık yüzde kırk beşi arada bir, yüzde yirmi beşi sıklıkla horlar. Erkekler de kadınlara oranla daha fazla görülür, bunda ki en büyük faktör hormon al faktördür. Kadınlarda da menopoz döneminden sonra horlama sıklığı artmaktadır. Horlama tedavisi temel olarak nedene eğilmelik yapılmalıdır. Yani burun kemik eğriliği varsa bu düzeltilmeli, burun etinde şişlik giderilmeli, kronik sinüzit ortadan kaldırılmalı polipler varsa temizlenmelidir. Aynı şekilde ağız içinde dil kökü küçültülmeli, eğer küçük dil büyükse kısaltılmalı, geniz eti ve büyük bademcikler ortadan kaldırılmalıdır. Ama yapılan bu tevdilerden sonra bazı hastalarda horlama tamamen sıfırlanmayabilir. Horlama tedavisinde altın standart uyku testidir. Ciddi hastalarda mutlaka ameliyat öncesinde bu test yapılmalı ve ona göre tedavi planlanmalıdır. Son yıllarda buna eklenen yeni bir yaklaşım vardır. Hasta ameliyat öncesi hafif uyutulur, horlamanın yeri saptanır ve horlama yerine yönelik cerrahi uygulanır. Bu başarı oranını yüzde doksanlara kadar yükseltmiştir. Horlama sorunu yaşayanların daima akşam yemeğini erken yemeleri ve yemekten üç, dört saat sonra uyumaları gerekmektedir. Birde alkol alımı horlamayı tetiklediği için azaltmaları tedavide etkilidir.

    İlgili konular ;

    – Horlama sorunu yaşayanların uyku düzeni nasıl olmalı?
    – Horlamanın nedenleri nelerdir?
    – Boğaz yapısındaki hangi sorunlar horlamaya neden olabilir?
    – Horlama başka sağlık problemlerine yol açar mı?
    – Horlamanın nedeni psikolojik olabilir mi?
    – Yataktaki pozisyonumuz horlamayı tetikler mi?
    – Yemek yeme ile horlama arasında ilişki var mı?
    – Hamilelik döneminde horlama artar mı?
    – Şişmanlar daha çok mu horlar?

  • 7’den 70’e Taş devri diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan

    7’den 70’e Taş devri diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan | 18Prof. Dr. Ahmet Aydın’dan hastalıklara karşı korunma kalkanı!

    7’den 70’e
    Taş devri diyeti

    Dünyada hiçbir gerçek saklı kalmaz. Üstü ne kadar örtülürse örtülsün, halkın kolayca ulaşabileceği, ucuz ve basit tedavilerin kimi zaman servet harcanan pahalı ve karmaşık tedavilerden etkili olabildiği gerçeği gibi…
    Hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde besin unsurlarını kullandığım Taş Devri Diyeti kitabımın gördüğü büyük ilgi artık “statükocu tıp masalları” yerine gerçekleri duymak istediğimizin ispatı. Ne de olsa Taş Devri Diyeti’ni tabiat ana yazmış, diyet diktatörleri değil!

    Ben akşam başımı yastığa koyduğumda huzurla uyuyabilmek için bilgimle ve vicdanımla elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Yeni konu başlıklarıyla genişleterek yeniden kaleme aldığım 7’den 70’e Taş Devri Diyeti kitabının tıp öğrencilerinden diyetisyenlere, hastalardan hekimlere birçok insanın başvuru kaynağı olmasını umuyorum.

    Böyle diyor Ahmet Aydın, sağlıklı beslenmenin başucu kitabında.

    7’den 70’e Taş Devri Diyeti, Aydın’ın 30 yılı aşan hekimlik hayatının bir meyvesi, beslenmeyle ilgili tartışmalara koyulan bir ‘son nokta’ aslında. Kitap, doğru ve sağlıklı beslenerek hastalıklarından korunmanın mümkün olduğunu, yüzlerce bilimsel araştırma ekseninde gözler önüne seriyor. Türk halkının en çok muzdarip olduğu hastalıklara tek tek değiniyor, reklâmlarla pompalanan birçok yararsız hatta zararlı yiyeceği mercek altına alıyor. Bu janjanlı gıdaların bizleri nasıl hasta ettiğini cesurca belgeliyor. Beslenme-hastalık ilişkisini 67 farklı başlıkta inceleyen 504 sayfalık bu dev kitap, bu kapsam ve bütüncüllüğüyle Türkiye ve dünyada da bir ilki temsil ediyor.

    Hamileler, bebek büyütenler, sporcular… Şişmanlar ve depresyondakiler… Kanser, kısırlık, astım, reflü, hipertansiyon, Alzheimer gibi onlarca hastalıktan kurtulmak isteyenler… Özetle yaşlı genç herkes… 7’den 70’e Taş Devri Diyeti hepimiz için en güvenilir başvuru kaynağı!

    KİTABIN İÇİNDE NE VAR ?

    1. Tarih içinde besinlerimizin değişimi ve kronik hastalıklar
    2. Şekerin tarihi
    3. Mısır şurubu, tatlandırıcılar
    4. Gazlı içecekler, enerji içecekleri, kutu meyve suları
    5. Ekmek
    6. Yağların insan sağlığındaki önemi
    7. Sıvı yağlar
    8. Zeytinyağı
    9. Kanola yağı
    10. Kızartma yağları
    11. Tağşiş yağ
    12. Margarin
    13. Balıkyağı
    14. Süt, yoğurt
    15. Yoğurttaki süt proteini yüzdesinin azaltılması
    16. Yoğurtlar niye ekşimiyor?
    17. Süt tozu
    18. Süt, enfeksiyon, kaymaklı yoğurt
    19. Meyveli yoğurtlar
    20. Soya
    21. Et, vejetaryen beslenme
    22. Tavuk
    23. Probiyotikler
    24. Su
    25. Tuz
    26. Beslenme ve fiziksel özellikler
    27. Uyku
    28. Nefes almak
    29. Isıtma kapları, pişirme şekilleri
    30. Tarım ilaçları, Yeşil Devrim
    31. Genleriyle oynanmış tohumlar
    32. Doğal gıda ve organik gıda
    33. Mono sodyum glutamat (MSG)
    34. Beslenme faciası, reklâmlar
    35. Hamilelik öncesi ve hamilelikte beslenme
    36. Süt çocuğu beslenmesi I: 0–6 ay arasındaki beslenme
    37. Süt çocuğu beslenmesi II: Ek gıdalar
    38. Sporcu beslenmesi
    39. Şişmanlık, metabolik sendrom (insülin direnci)
    40. Gut
    41. Kolesterol, kalp-damar hastalıkları
    42. Hipertansiyon
    43. Kanserden korunma
    44. Reflü (göğüs yanması)
    45. Çölyak hastalığı
    46. Sivilceler
    47. Menopoz
    48. Kısırlık
    49. Prostat hastalıkları
    50. Böbrek taşı
    51. Osteoporoz (kemik erimesi)
    52. Romatizmal ve diğer iltihabi (enflamatuar) hastalıklar
    53. Diş sağlığı
    54. Enfeksiyon hastalıkları ve beslenme
    55. Alerjik hastalıklar
    56. Astım
    57. Kistik fibroz
    58. Depresyon
    59. Hiperaktivite, yaygın gelişimsel bozukluk, otizm
    60. Mültipl skleroz
    61. Unutkanlık, bunama, Alzheimer
    62. Baş ağrısı
    63. Doğumsal metabolizma hastalıkları
    64. Ne yapmalı?

    Ek I: Sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri (Modifiye Taş Devri Diyeti)
    Ek II: Taş Devri Diyeti’ne yapılan eleştiriler, çok sorulan sorular
    Ek III: Temel beslenme bilgileri

    PROF. DR. AHMET AYDIN KİMDİR?

    1953 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Hobyarlı Ahmet Paşa İlkokulu, Samsun Anadolu Lisesi ve Ankara Fen Lisesi mezunu.
    1977 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1982 yılında aynı Fakülte’nin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nde uzmanlığını tamamladı. 1982-1986 yılları arasında Çorlu’da askerlik ve Eskişehir’de zorunlu hizmet görevini yerine getirdi. Tekrar döndüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 1988 yılında doçent, 1993 yılında Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı başkanı ve 1994 yılında da profesör oldu.
    Son yıllarını beslenme ile kronik hastalıklar arasındaki ilişkiye yoğunlaştıran Aydın’ın bu konuda halka bilgi veren www.beslenmebulteni.com isimli bir sitesi var.
    Evli ve bir çocuk sahibi olan Aydın’ın çeşitli konularda yazdığı 10 kitabı ve yerli ve yabancı çok sayıda makalesi mevcut.