Etiket: uyku

  • Güzel bir yüzün basit sırları

    Güzel bir yüzün basit sırları

    Bol bol su
    Suyun sağlığa faydası yadsınamaz bir gerçek. Günde 7-8 bardak su içmek; hem vücut sağlığınızı hem de cilt sağlığınızı korumaya yardımcı olur. Uzmanlar su içmeyi alışkanlık haline getirmek için su şişesi bulundurmayı faydalı görüyor. Özellikle aşırı sıcaklardan dolayı terlemenin arttığı ve vücudun su kaybettiği yaz mevsiminde, su içmeyi ihmal etmemek gerekiyor.
    Egzersiz de yapın
    Egzersiz yapmak hem formda kalmanızı hem de cildinizin ışıl ışıl parlamasını sağlıyor. Yapılan her spor, cilt güzelliğine büyük katkısı oluyor. Hiç spor yapmadıysanız ilk olarak günde 15-20 dakika yürüyüş yapabilir, asansör yerine merdivenleri kullanabilir, ev içinde spor aletleri kullanarak egzersiz yapabilirsiniz.
    Uykunuza özen gösterin
    Uzmanlar cilt hücrelerinin geceleri, uyku sırasında yenilendiğini söylüyor. Uzmanlar, geç yatmanın metabolizmayı yorduğunu, bu yüzden cildin hem kendini yenilemesi hem de yorgun görünmemesi için günde 7-8 saat uyumayı tavsiye ediyor.
    C Vitamini alın
    İçeriğinde yüksek oranda C vitamini olan meyveler ve sebzeleri hayatınıza dahil edin.
    Cildinize masaj yapın
    Yatmadan önce cildinize nemlendirici krem sürerken masaj yapın, bu işlem ciltteki kan dolaşımını hızlandırır ve parlak görünmesini sağlar.
    Güneşten Koruyun
    D vitamini aldığımız güneşin yararlı etkilerinin yanı sıra zararlı ışınlar ve güneşin yarattığı lekeler ciltte kalıcı iz bırakabiliyor. Özellikle yaz mevsiminde güneşin zararlı ışınlarından korunmak için yüksek faktörlü kremlerin kullanılması gerekiyor.
    Sivilceleri ellemekten vazgeçin
    Sivilceleri sıkmak, cildin zarar görmesine ve sivilce izi kalmasına neden oluyor. Beyaz uçlu sivilceleri sıkılmaması gerekiyor.
    Siyah noktalardan kurtulun
    Alın, burun, çene bölgesindeki siyah noktalar, güzelliği gölgeliyor ve sivilce oluşumuna zemin hazırlıyor. Siyah noktaların oluşumunu engellemek için cildi temiz tutmak gerekir. Temizleme jellerinin yanı sıra derinlemesine temizleme özelliği bulunan siyah nokta bantları kullanılarak siyah noktalar yok edilebilir.
    Çikolata da yiyin
    Çikolatanın cilde zararlı olduğunu söyleyenlerin aksine günde küçük bir parça bitter çikolata yemek; antioksidan özelliğiyle cildin genç kalmasını sağlar. Özellikle kakao miktarı yüksek çikolata tüketilmesinin ciltte daha iyi sonuç verdiği söyleniyor.
    Düzenli cinsel hayat
    Yapılan araştırmalara göre düzenli seks hayatı olanların, cilt sağlığının iyi olduğu görülmüştür. Bu durumun sebebi ise seks sırasında üretilen halk arasında mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin hormonunun cilde fayda sağlamasıdır.

  • Kadınlar daha çok uyumalı…

    Kadınlar daha çok uyumalı…

    Amerika’da yapılan bir araştırmada kadınların uykuya daha çok ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Çünkü kadın beyni gün içinde erkeklerinkine oranla daha fazla çalışıyor ve bu sebeple daha çok yoruluyor.

    Uykudan mahrum kalmak, ruh sağlığına olumsuz etki ettiği gibi vücutta yorgunluk, halsizlik, kalp hastalığı ve iltihap sorunlarının oluşmasına neden oluyor.

    Araştırmada, yeteri kadar uyumayan kadınların depresyona ve sinirlilik haline daha fazla yakalandıkları da ortaya çıktı.

    Uzmanlar, uykusuzluğun yol açtığı problemleri önlemek için, kadınlara gün içinde şekerleme yapmayı öneriyor.

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Türkiye’de her üç kişinden biri bas ağrısından şikayetci. Araştırmalara göre 250 ye varan değişik baş ağrısı çeşidi var. Bugün eczanelerde hatta market ve bakkalar da baş ağrısına karşı kullanılacak çeşitli ilaçlar var. Bu ilaçların doktor gözetiminde kullanılması gerekmekte.

    Peki ilaç almadan baş ağrımızı kendi kendimize tedavi etmeye çalışsak nasıl olur ? İşte size baş ağrınızı ilaçsız geçirmek için 10 ipucu :

    1. Çok uzun süre aç kalmak baş ağrısının sebeplerinden biridir, çünkü açlık kan şekerinizin düşmesine neden olur. Düzenli ve dengeli beslenmek ve tabiki doğru gıda ve besinler ile beslenmek gerekir. Bol miktarda Magnezyum baş ağrılarınızın önüne geçebilir. Çok fazla yağlı ve şekerli gıda tüketimi baş ağrısının en büyük sebeplerinden biridir. Araştırmalara göre abartmadan kahve içimi baş ağrılarınızı hafifletebilir çünkü kafein kan dolaşımını dengeler.
    2. Sabahları baş ağrısıyla uyanıyorsanız, bu diş ve çenenizle ilgili bir sorununuz olduğunu gösterebilir. Diş ağrıları kendini baş ağrısı şeklinde hissettirebilir. Diş doktorunuzu düzenli olrak ziyaret etmeniz bu ihtimali ortadan kaldıracaktır. Ağız ve diş sağlığının düzenli bir şekilde yapılması, bu sebeple meydana gelebilcek baş ağrınızın önüne geçecektir.
    3. Bütün gün masa başında veya bilgisayar karşısında oturan kişilerde bel, özellikle boyun ağrıları baş ağrılarına sebep olabilir. Böyle bir sorun yaşıyorsanız fön makinanız size yardımcı olabilir. Fön makinanızı sıcak ayarına getirerek, boynunuzdan omuzlarınıza daireler çizerek bir kaç dakika masaj yapın. Yararını göreceksiniz. Ama en önemlisi masa başı veya bilgisayar karşısında doğru pozisyonda oturmalısınız.
    4. Çok uzun süreli uyumak, az uyumak kadar baş ağrısına sebep olacaktır. Hafta sonları düzensiz veya uzun süreli uykuların sonucunda oluşan baş ağrıları çok sık görülen bir sorundur. Uyku saati düzeninizi hafta sonları dahil bozmayın. Düzenli uyku saatleri sadece baş ağrılarınız için değil, sağlıklı bir vücut içinde size çok yararlı olacaktır.
    5. Farkında olmadığınız göz bozuklukları baş ağrısının sebeplerinden biridir. Kitap okurken baş ağrısı çekiyorsanız ve bazen okumakta zorlanıyorsanız bir göz doktoruna gitmenizde fayda var. Düzenli olarak göz doktoruna muayene olmak göz bozuklukları sebebiyle oluşabilecek baş ağrılarınızın önüne geçecektir.
    6. Her insandan fazla stres değişik belirtiler gösterir. Kimisinde mide ağrısı şeklinde, kimisinde boyun ağrısı kimisinde de baş ağrısı şeklinde kendini belli eder. Mümkün olduğunca stresden uzak durmalısınız ?
    7. Az su içmek kan pıhtılaşmasına sebep olur ve oksijen emilimini azaltır. Oksijen alımının azalması baş ağrılarının büyük sebeplerinden biridir. Su içmek için susamayı beklemeyin, çünkü susama hissi vücudunuzun size olan uyarısıdır. Uyarı gelmeden su tüketerek vücudunuzun su ihtiyacını karşılayın. Ortalama bir insanın günde 2 litre su tüketmesi gerekmektedir.
    8. Yukarıdaki madde de belirttiğimiz gibi oksijen alınımının azalması baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biridir. Sigara içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak, havasız veya kirli havası bulunan yerlerde bulunmak, nefes aldığınızda yeterli oksijen almamanıza sebep olacaktır. Eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmaklı ve yukarıda bahsettiğimiz ortamlardan uzak durmalısınız.
    9. Soğuk Jel kompress ile boyuna ve omuzlara yapılan masaj baş ağrılarınızı hafifletir. Önce soğuk jel kompresi şakaklarınıza, alnınıza ve omuzlarınıza birer dakika tutun sonra 3 dakika ara verin, tekrar birer dakika soğuk kompresi uygulayın. Daha sonra nane yağıyla şakaklarınıza masaj yaparsanız nefesiniz açılacaktır. Bu size dinlenmişlik hissi verecek, rahatlatacak ve kaslarınızı gevşetecektir. Eğer naneye karşı alerjiniz varsa nane yağı masajını uygulamamalısınız.
    10. Haftada en az 3 kez yarım saat temiz havada bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak baş ağrılarına iyi gelecektir.

    Eğer yukarıda saydıklarımızın faydasını görmezseniz eczanelerde reçetesiz satılan ağrı kesicilerde kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise ayda en fazla 10 adet ve 3 gün üst üste bu ağrı kesicileri kullanmamaktır. Sürekli olarak alınan ağrı kesiciler baş ağrılarınızı kronikleştirebilir.

  • Yatak odası tartışmalarına çözümler

    Yatak odası tartışmalarına çözümler

    Bu taktiklerle, artık sorunsuzca uykuya dalabileceksiniz…

    SORUN:

    Uyurken horluyor.

    ÇÖZÜM:

    Horlaması uzun süredir devam ediyorsa, doktor kontrolünden geçmesinde fayda var. Sorun sinüslerinden veya solunum bozukluklarından kaynaklanıyor olabilir. Bunun yanı sıra burun tıkanıklığı giderici ilaçlar kullanması ve uyurken yan yatması da horlamasını azaltacak pratik çözümlerdendir. Uykuya daldıktan sonra, sevgilinizin sırtına bir yastık koyun. Böylelikle onu yeni sessiz uyku pozisyonuna kolaylıkla alıştırabilirsiniz.

    SORUN:

    Televizyon önünde uykuya dalmaktan hoşlanıyor. Oysa sizin ihtiyacınız biraz sessizlik.

    ÇÖZÜM:

    Televizyonun saatini belli bir süre sonra kapanmak üzere ayarlayın. Böylelikle yatağa girdikten kısa bir süre sonra televizyon kapanacak ve siz de ihtiyacınız olan sessizliğe kavuşmuş olacaksınız

    SORUN:

    Siz donarken o terlemekten şikayetçi

    ÇÖZÜM:

    Uzmanlar yatak odasındaki ideal sıcaklığın 20-22 derece arasında değiştiğini söylüyorlar. Bir derece edinip odanızın sıcaklığını ölçün ve bu değerlere yakın bir sıcaklığı sabitlemeye çalışın. İşe yaramıyor mu? O zaman sevgilinize, başucuna koyması için bir masa vantilatörü hediye edin, ne kadar işe yaradığına o bile şaşıracak.

    SORUN:

    Yatakta kitap okumaya bayılıyorsunuz ancak ışık onu çılgına çeviriyor.

    ÇÖZÜM:

    Uyumadan önce kitap okumayı tercih etmeniz, onun uykuya geçişini güçleştirir. Fakat eğer uykuya dalmadan önce okumak sizin için bir ritüel halini aldıysa gece lambanıza 45 watt’lık bir ampül takın. Uzmanlar düşük voltajdaki ışığın, uykuya geçişte etken olan melanin salgısının üretimine engel olmadığını belirtiyorlar.

  • Kırışıklıkları artıran hareketler…

    Kırışıklıkları artıran hareketler…

    Kırışıklıkları artıran davranış ve alışkanlıklara göz atın, önleminizi alın.
    1. Güneş etkisi: Hızlı yaşlanmanın en başta gelen nedeni güneşin yaydığı ultraviyole ışınları… Yanık bir tenin cazibesini reddedemiyor olabilirsiniz ama güneşe çıktığınızda renginizle birlikte cildinizin de değiştiğini unutmayın.2. Solaryum: Solaryumda kullanılan ışık bizzat güneş ışığının bir parçası olan ultraviyole A. Üstelik ultraviyole A, cildin daha derin tabakalarına ulaşabildiği için kırışıklık oluşumuna ve cilt yaşlanmasına etki ediyor.
    3. Mimik izleri: Mimiklerinizi cömertçe sergilemek zamanla kırışıklıklara yol açar. Mimik kırışıklıkları daha çok göz çevresi, ağız kenarları ve alında oluşur. Bunu biraz olsun engellemek için yüz egzersizlerini deneyebilirsiniz.
    4. Uyku pozisyonu: “Yüz üstü yatıp, ellerimi yastığın altına sokmadan uyuyamıyorum” diyorsanız, size kötü bir haberimiz var. Yüzükoyun yatarak uyumak, özellikle 30′lu yaşlar sonrasında derinin katlanmasına yol açarak kırışıklıklara neden oluyor.
    5. Sigara bağımlılığı: Sigara paketlerinin üzerinde yazan uyarılar hala size vız geliyorsa, bir kez de cildinize bakmayı deneyin. Sigara içen kişilerin cildi daha erken yaşlanıyor, ayrıca ciltleri daha sağlıksız ve mat bir görünüme bürünüyor.
    6. Beslenme alışkanlıkları: A, C, E, selenyum, demir, bakır, çinko içeren antioksidanlar, deriyi güçelendirerek kırışıklıklardan koruyor.
    7. Hatalı kozmetikler: Bakım ürünleri seçerken cildi nemlendiren, kolajen onarımını artıran ürünler olmasına dikkat edin. Makyaj ürünlerinde ise mümkün olabildiğince katkı maddesi az, mineral bazlı ve hipoalerjenik ürünleri tercih edin.
    8. Hızlı kilo alıp vermeyin: Özellikle 30 yaş sonrasında kısa sürede çok kilo alıp vermek deride gevşeme ve sarkmalara yol açabiliyor.
    9. Cilt bakımı yaptırın: Uygun bir peeling ya da anti-aging bir ürün içeren bakımların düzenli yaptırılması yaşlanmayı geciktirmek açısından faydalı olabilir.
    10. Stresten kaçının: Stresli ve öfkeli olduğumuzda kaslarımız daha çok kasılıyor. Kasılma en çok boyunda, omuzlarda ve yüzde meydana geliyor. Kasılma tekrarlandıkça da, çizgilere zemin hazırlıyor.

  • Kilo problemi olanlara tavsiyeler

    Kilo problemi olanlara tavsiyeler

    Diyetisyen Elanur Yılmaz, kilo problemi olanlara altın niteliği taşıyan önerilerde bulundu.Kiloların yol açtığı hastalıkların saymakla bitmediğini dile getiren Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Diyetisyen Elanur Yılmaz, “Bu kilolar yaşam kalitesini de düşürüyor.

    Kendi imkanıyla diyet yapan, zayıflamaya çalışan fakat uzmanlardan yardım almadığı için kilolarından kurtulamayan insanlar, ben nasıl zayıflayacağım diye kara kara da düşünürler.

    Kulaktan dolma bilgilerle yapılan her diyet herkese uygun değildir. Kilolarınızdan bıktıysanız, bir an önce kilo vermek istiyorsanız bu önerilerimizi dikkate alabilirsiniz” dedi.

    Diyetisyen Elanur Yılmaz’ın altın değerindeki önerileri şöyle:“İş hayatınızın yoğunluğu ya da çocuklarınızın bakımı sırasında atladığınız öğünlerin sizin kilo verememenizde en büyük etken olduğunu biliyor muydunuz? Atladığınız öğünleri ‘Aslında az yiyorum, mesela öğle yemeği yemiyorum az kalori alıyorum, kardayım’ mantığıyla bakmaktan vazgeçin. Çünkü saati geldiğinde yemediğiniz her öğün karşılığında metabolizmanızı yavaşlatıyor ve bir sonraki öğünün yağ olarak depolanmasını o kadar kolaylaştırmış oluyorsunuz. Ummadığınız besinler yüksek enerjiye sahip olabilir bu nedenle porsiyon kontrolünü iyi bilmek önemlidir. Örneğin iki yemek kaşığı pilavın bir dilim ekmeğe eşit olduğunu bilirseniz bir tabak dolusu pilav yediğinizde yaklaşık yarım ekmek tükettiğinizi bilir, bunun yerine pilavı diğer yemeklerin yanında garnitür olarak tercih edersiniz.”
    YETERSİZ EGZERSİZ VE AZ UYKU-ÇOK UYKU
    “Artık sizin için rutinleşmiş hareketler (örneğin bakkala yürüyerek gitmek, asansör kullanmamak vb.) spor sayılmaz. Kilo vermek, daha doğrusu iyi bir yağ yakımı sağlamak istiyorsanız yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi bir sporu düzenli bir şekilde hayatınıza dahil etmelisiniz. Eğer normalde de aktif bir spor hayatı olan biriyseniz yaptığınız sporun cinsi ve sıklığı önemlidir. Çünkü her sporun harcattığı enerji farklı olduğundan yapılması gereken süre de kişiye göre değişmektedir. Eğer spor yaptığınız halde zayıflayamıyorsanız belki yaptığınız spor çeşidi doğrudur ama tam yağ yakımı başladığı sırada siz sporunuzu sonlandırıyorsunuzdur. Daha az ya da fazla uyuyan insanların gün içinde daha fazla kalori aldıkları bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda doktorlar; uyku eksikliğinin ve fazlalığının hormonların düzgün salgılanmasını etkileyebileceğinin öngörmüşlerdir.”

    AŞIRI STRES VE DİYETİ HATALI UYGULAMA
    “Mutluluk verici besin olarak bilinen çikolata stresli zamanlarda en çok tercih edilen yiyeceklerden biridir. Vücutta mutluluk hormonu olarak bilinen ‘seratonin’in salgılanmasına yardımcı olan çikolata aynı zamanda enerjisi yüksek olduğundan kilo alımına da neden olabilir. Stres gerek hormonal düzen üzerindeki etkisiyle, gerek kişiyi kalorili besinlere yöneltmesi ( özellikle karbonhidrat içeriği yüksek besinler ) sebebiyle kilo verememenizin altındaki nedenlerden biri olabilir. ‘Nasılsa enerjisini harcadım’ düşüncesi ile spordan sonra oturup diyetinizde olmayan bir yiyeceği yemek, masum olduğunu düşündüğünüz salataları kattığınız soslarla kalori bombası haline getirmek, meyveyi ara öğünde değil yemeğin üzerine yemek gibi hatalı hareketler kilo verme konusunda bütün emeklerinizi boşa çıkarabilir.”

    METABOLİK SORUNLAR VE İDEAL KİLODA OLMA
    Diyet ve egzersiz hayatınızın bir parçası olduğu halde hala kilo veremiyorsanız altında yatan nedenlere bakmak lazım. Steroidler, bazı psikiyatrik ilaçlar, insülin ve bazı beta blokerler gibi ilaçlar kilo kontrolünü sağlamak konusunda zorluklara yol açar ve genelde bu sorunlar kilo alınarak son bulur. Bunun yanı sıra farkında olmadığınız tiroitle ilgili bir rahatsızlığınız veya insülin direnciniz de olabilir ki böyle bir durumda tedavi doktor ve diyetisyen işbirliğiyle olmalıdır. Bedeniniz size artık verilecek daha fazla kilo olmadığını söylüyor olabilir. Bu mesaja kulak verin çünkü aksi takdirde kaybettiğiniz kilolar kastan olmaya başlayacak. Vücut yağı belli bir düzeye indiğinde vücut kendini korumaya alır ve daha fazla enerji harcaması olduğunda kaslardan harcamaya başlar. Bu nedenle ideal kiloda olup olmadığınızı anlamak amacıyla bir diyetisyene başvurun.”

    Güncel Diyet Haberleri için tıklayın !

  • Horlama ve Uyku Apnesi Sendromu

    Horlama ve Uyku Apnesi Sendromu

    Üst solunum yolunun kısmi tıkanıklıklarına bağlı olarak gelişen horlama sosyal hayatı olumsuz etkileyen bir problem iken solunumun tam olarak durması anlamına gelen apne çok ciddi bir sağlık sorunudur.

    Horlama ve Uyku Apnesi Sendromu Nedir?

    Üst solunum yolunun kısmi tıkanıklıklarına bağlı olarak gelişen sesli uyku; horlama, uyku sırasında solunumun durması ise apne olarak isimlendirilmektedir. Basit horlama sosyal bir problem iken apne mutlaka tedavi edilmesi gereken ciddi bir sağlık sorunudur.

    Solunum havanın ciğerlerimize doğru akışı sırasında solunum yollarının cidarında oluşan çekilme (vakum) etkisi ile dar bölgelerde oluşan türbülansa bağlı olarak mukozal yüzeylerin karşılıklı çarpışması horlama sesini oluşturmaktadır. Hava yolları cidarındaki bu çekilme etkisine bağlı olarak hava pasajının daralması ile hava akışı azalmakta hatta kanalın tamamen çökerek kapanması ile solunum durabilmektedir.

    Uyku sırasında burun ve ağız solunumunun 10 saniyeyi geçecek şekilde tam olarak durması apne, bir saatlik uyku sırasında oluşan apne sayısı Apne İndeksi (AI) olarak isimlendirilmektedir.

    Uykuda akciğerlere giden hava akımının 10 saniyeden uzun süre ile %30-50 oranında azalması ile beraber  solunum  hareketinin azalması ya da kandaki Oksijen doygunluğunun (O2 saturasyonu) azalması hali ise hipopne olarak ifade edilmektedir.

    Uykuda solunum durması hastalığının ciddiyetinin saptanmasında en fazla kullanılan değer olan AHI (Apne hipopne indeksi) değeri bir saatlik uyku sırasında oluşan apne ve hipopne sayılarının toplamını ifade etmektedir.

    Uyku sırasında solunumda oluşan bu değişiklikler ile beraber beyin elektrik aktivitesi, kan oksijen düzeyi, kalp ritmi, kan basıncı, hava yolu basıncı, vücut pozisyonu gibi pek çok parametre polisomnografi testi (uyku analizi) ile takip edilerek problemin ciddiyeti tespit edilmektedir.

    Genel olarak AHI değeri 5 in altında ve kan Oksijen doygunluğu %90 ın üzerinde olan hastalardaki problem basit horlama ya da üst solunum yolu direnç sendromu olarak kabul edilirken AHI değeri 5-30 arasında olanlar hafif, 30-50 arasında olanlar orta, 50 den fazla olanlar ise ağır uyku apnesi olarak kabul edilmektedir.

    Kandaki oksijen doygunluğu göz önüne alındığında uyku sırasında kan oksijen doygunluğunda  %85 in altına değerler saptanan hastalar orta, %60 tan düşük değerler saptanan hastalar ağır uyku apnesi olarak değerlendirilirler.

    Görülme Sıklığı

    Otuz yaş altındaki erkeklerde basit horlama oranı %10 iken 60 yaşın üzerindeki erkeklerde oran %60’a kadar çıkmaktadır.  İdeal kilolarının %15 daha fazlasına sahip olan insanlarda horlama ve apne sıklığının arttığı gösterilmiştir.
    Amerika’da 30-60 yaşları arasında erkeklerin %24’ünde kadınların %9’unda apne indeksi 5 ve üzerinde bulunmuştur.

    Şikayetler ve Bulgular

    Hastalığın şiddetine bağlı olarak değişen gündüz uyku hali vardır. Hastalar gece uyku zamanı ne kadar uzun olursa olsun gün içerisinde de uyku problemi çekerler. Gece uykuları iyi olmadığından sabahları dinlenememiş olarak kalkarlar. Apne indeksi ve/veya AHI çok yüksek olan hastalarda konuşma esnasında ve araba kullanma sırasında dahi uykuya dalma gözlenir. Sabah belirgin olup daha sonra hafifleyen baş ağrısı, gün boyu izlenen unutkanlık, dikkat azlığı, konsantrasyon bozukluğu eşlik eden başlıca bulgulardır.

    Hastaların doktora başvurmasına neden olan en önemli şikayet ise horlamadır. Hastanın yatak partnerinin de görüşmede bulunması doğru bir hikaye alma açısından önem arz eder.

    Uyku kalitesinin bozuk olması hastalarda anksiyete bozukluklarına, bilişsel yeteneklerde azalmaya, saldırganlığa ve depresyona da yol açabilmektedir. Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda cinsel fonksiyon bozukluklarına da sık rastlanır. Cinsel fonksiyon bozukluğunun altında yorgunluk, isteksizlik, psikolojik rahatsızlıklar ve uykusuzluk ile ortaya çıkan hormonal değişiklikler bulunmaktadır.

    Gece sık idrara kalkma uyku apnesi sorunu olan hastalarda sıkça gözlenen bir bulgudur. Özellikle çocuklarda kanda karbondioksit miktarının artmasıyla mesane kasılma bozuklukları, sık idrar kaçırma, erişkinlerde ise sık idrara kalkmaya neden olur.

    Bu hastalarda sıklıkla görülen yağ metabolizması bozulmaları sonucunda hastalar kilo almaya devam ederler. Kilo problemi arttıkça metabolizma değişiklikleri belirginleşerek hastanın kilo vermesini gittikçe güçleştirir. Göğüs ve ense kısmında belirgin olarak ortaya çıkan gece terlemesi bu tip hastalarda görülen diğer bulgudur.

    Yüksek tansiyon, akciğer hipertansiyonu, kalp ritim bozuklukları, kalp damar rahatsızlıkları ve inme gibi problemlere de uyku apnesi sendromlu hastalarda sıkça rastlanmaktadır. Apne indeksi 20’nin üzerinde olan hastaların ölüm riski de normale göre çok yüksektir; dolayısıyla hastaların mutlaka tedavi edilmeleri gerekir.

    Uyku Apnesi Tanısı

    Uyku apnesi sendromu pek çok sistemi ilgilendirebilen bir rahatsızlıktır. Hastalara tanı koymada iyi bir hikaye alınmalı ve genel vücut muayenesi yanında gerekli olan durumlarda bu probleme neden olabilecek şeker hastalığı, tiroid yetmezliği gibi sistemik hastalıkları araştırmaya yönelik tahliller yapılmalıdır.

    Uyku apnesi şüphesi ile başvuran hastada üst solunum yolunun ayrıntılı bir muayenesi gerekir. Muayenenin uyanıkken yapılması nedeniyle muayene ile uyku apnesi sendromu tanısı koymaktan çok apneye neden olabilecek burun içi, yumuşak damak, küçük dil (uvula), bademcikler, dil kökü gibi bölgelerde belirgin ya da şüpheli tıkanma ve çökmelerin ortaya konması amaçlanmaktadır.

    Burundan bükülebilir bir kamera ile girilerek damak arkası ve dil arkası bölgelerin  doğal pozisyonlarında değerlendirilmesi (fiberoptik larengoskopi) muayenenin en önemli aşamalarından birisidir.

    Tanı amacı ile yapılan en önemli test uyku analizidir (polisomnografi). Polisomnografik inceleme yapmaksızın uyku apnesi sendromu tanısını koymak ve problemin derecesini anlamak mümkün değildir.

    Uyku apnesi tanısı konulan hastalarda son zamanlarda giderek daha fazla tercih edilen bir değerlendirme yöntemi ise uyku endoskopisidir. Bu tetkik ile ameliyathane şartlarında gece uykusu anestezik ilaçlarla taklit edilirken burundan endoskop ile girilerek tıkanmanın seviyesi değerlendirilir. Cerrahi tedavi tekniğine karar verebilmek için son derece faydalı olan bu değerlendirme sırasında özellikle dil kökü kaynaklı problemi olan hastalarda ağız içi aparatların solunum yolunu açıcı etkisi de kontrol edilebilmektedir.

    Uyku Apnesi Tedavisi

    Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda tedavi hastalığın şiddeti ve tıkanmanın yerine göre çok farklı alternatifler içermektedir.

    Horlama ve uyku apnesi sendromu hastalarının çoğunluğu normal kilolarının hayli üzerinde olan hastalardır. Kilo vermenin sadece diyetle yapılması mümkün olmayıp günlük aktivitenin de artırılması ve bu yaşam stilinin standart hale getirilmesi gerekmektedir; Hastalara mümkün olduğunca alkol kullanmamaları ve yatıştırıcı etkiye sahip ilaçlardan uzak durmaları tavsiye edilmelidir.

    Sırt üstü yatış pozisyonunda şikayetlerin arttığı genellikle hasta yakınları tarafından da  ifade edilmektedir. Yan pozisyon tavsiye edilen uyku pozisyonudur. Sırtüstü pozisyonunda yatmamak için sırta yastık koymak, pijamaya top dikmek gibi metotlar kullanılabilir.

    Horlama tedavisi için yatmadan önce ağıza sıkılarak kullanılan ilaçlarda amaç boğaz bölgesinin yağlandırılmasıyla sürtünmeyi azaltmak; ve horlama sırasında oluşan gürültünün şiddetini düşürmektedir. Özellikle burun tıkanıklığı şikayeti belirgin olan hastalar uykuda burnu açık tutan bantlar ve benzeri aparatlardan fayda görmektedir. Başı yüksekte tutan ve burun tıkanıklığını azaltıp dil pozisyonuna olumlu katkıda bulunan özel yastıklar da bazı hastalarda horlamanın azaltılmasında etkili olmaktadır. Bu tür uygulamalar basit horlama olgularında rahatlıkla kullanılabilecekken uyku apnesine belirgin etkileri olmamaktadır.
    CPAP (continuous positive air pressure) Cihazı uyku apnesi sendromu hastalarında cerrah tedavinin en önemli alternatifidir. CPAP cihazı ile sağlanan pozitif basınçla nefes alma sırasında hava yolunda çökmeye neden olan negatif  basıncın dengelenmesi ve hava pasajının açık tutulması sağlanır.

    Cerrahiyi kabul etmeyen, cerrahiden yeterince fayda görmemiş veya çeşitli nedenlerle ameliyat yapılamayan hastalarda CPAP kullanılmalıdır. Ayrıca cerrahiye hazırlanan hastalarda da geçiçi olarak CPAP kullanılabilir.

    CPAP’ın kullanımını kısıtlayan en önemli faktör hasta uyumudur. Cihazın her gece düzenli olarak kullanılması burun içinde ödeme, kurumaya ve kanamalara yol açabilir. Burun tıkanıklıkları da bu cihazın kullanılmasını zorlaştırır. Bu nedenle hastalarda CPAP kullanımı öncesinde burun içinde hava pasajını daraltan problemlerin cerrahi olarak düzeltilmesi gerekebilmektedir.

    Son yıllarda çok sayıda ve çeşitte kullanıma giren ağız içi aparatları ile alt çenenin öne gelmesi boğaz ve dil kökünde hacmi artırırken dilin öne gelmesi ile dil kökü ve boğazın yanında damak arkası bölgede de genişleme sağlanmaktadır. Basit horlaması olan uygun hastaların bu tür apareylerden belirgin fayda görmesine karşın uyku apnesi sendromu olan hastalarda sadece ağız içi aparatlar kullanılarak problemin çözülmesi genellikle mümkün olmamaktadır.

    Uyku Apnesinde Cerrahi Tedavi

    Tıkayıcı uyku apnesinde probleme neden olan tıkanma alanı genellikle tek bir bölgeye lokalize olmayıp birkaç anatomik bölge farklı derecelerde olaya katılabilmektedir.
    Uyku apnesi cerrahi tedavisinde genel olarak yumuşak damak ve dil kökü bölgelerindeki tıkanmaların çözülmesi amaçlanmaktadır

    -Yumuşak Damağa Yönelik Ameliyatlar

     Bu bölgede uygulanan cerrahilerde amaç küçük dil ve yumuşak damak arkasındaki hava pasajının hacminin artırılması ve dokulardaki çökme eğiliminin azaltılmasıdır. En sık cerrahi uygulanan bölge olmasına karşın hastaların sadece dörtte birinde problem sadece bu bölge ile sınırlıdır.

    Hastaların yarısına yakın bir oranında damak ile beraber dil kökü ya da burun bölgesinde de sorun vardır. Sonuç olarak hastaların %75’inde az veya çok oranda yumuşak damak ve küçük dil problemi olduğu söylenebilir.

    Yumuşak damağa yönelik yapılacak müdahaleye karar verirken uyku analizinin yanı sıra küçük dil (Uvula), yumuşak damak, boğaz arka yan duvarları (lateral farengeal bantlar) ve bademciklerin muayene ve uyku endoskopisi bulguları dikkatle değerlendirilmelidir.

    Damak radyofrekans uygulamaları; Yumuşak damak dokusu içerisine verilen enerji ile mukoza altındaki dokularda ve damak kaslarında büzülme ve sertleşme ile iyileşen ısı hasarı oluşturulması prensibine dayanır. Sonuç olarak yumuşak damağın hava akımının yarattığı vakum ile titreme ve çökmeye meylinde azalma olur. İşlem ofis şartlarında lokal anestezi altında yapılabilmektedir (şekil 1).

    Yumuşak damaktaki kalınlaşma ve sarkmanın sınırlı miktarda olduğu, genellikle horlama şikayeti olup belirgin apnesi olmayan hastalarda ya da hafif yumuşak damak problemi olup apneye neden olan asıl patolojinin diğer bölgelerde olduğu hastalarda tercih edilmektedir.

    Yumuşak damağa radyofrekans uygulanması
    Yumuşak damağa radyofrekans uygulanması

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Şekil 1. Yumuşak damağa radyofrekans uygulanması

    Yumuşak damağa implant uygulaması (Pillar Implant): Pillar Prosedürü yumuşak damağın horlama sesinde etkili olan titreşimini ve havayolunu tıkamasına sebep olan gevşekliğini azaltmak için damağa üç adet küçük implant yerleştirilmesi işlemidir (Şekil 2). Bu implantlar yerleştirildiğinde, yumuşak damağa yapısal destek sağlarlar. Zamanla, vücudun doğal dokusunun bu implantlarla kaynaşması yumuşak damağın yapısal bütünlüğünü ve sertliğini artırır.

     

    Pillar Prosedürü

    Pillar Prosedürü

     

     

    Şekil 2. Pillar Prosedürü

    Pillar prosedürü horlama ve apneye yönelik diğer ameliyatlarla birlikte de uygulanabilmektedir.

    Küçük dilin kısaltılması (Uvulektomi): Aşırı horlama zamanla uvulanın ödemlenerek uzayıp kalınlaşmasına yol açabilir. Hastaların çok az bir kısmında horlama ve uyku apnesinin sebebi tek başına uzun ve/veya kalın bir uvuladır. Dolayısıyla son derece seçilmiş hastalarda tedavide sadece uvulektomi uygulanır.

    Yumuşak damak ameliyatları (Uvulopalatofaringoplasti – UPPP): Yumuşak damak ameliyatları uyku apnesi sendromlu hastalarda en sık uygulanan cerrahilerdir. Temel olarak küçük dil (uvula), yumuşak damak ve bademciklerin (tonsiller) oluşturduğu hacmin küçültülmesi ve yumuşak damak arkasında kalan hava yolunun genişletilip gerginleştirilmesi amacı ile uygulanır. Bu amaçla ilk tanımlanan teknik klasik uvulupalatoplasti (UPPP) ameliyatı olmakla beraber günümüzde bu tekniğin uygulaması oldukça azalmış olup hastaların anatomik yapılarına ve problemin özelliğine göre birbirinden çok farklı içerikte müdahaleler yapılmaktadır.

    Yumuşak damağa yönelik ameliyatlarının genel olarak basit horlama hastalarının %85’inde, uyku apnesi sendromlu hastaların %25-75’inde başarılı olduğu belirtilmektedir.

    Klasik UPPP Ameliyatında çıkartılan dokular
    Klasik UPPP Ameliyatında çıkartılan dokular

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Şekil 3. Klasik UPPP Ameliyatında çıkartılan dokular

    -Dil Köküne Yönelik Ameliyatlar

    Horlama ve uyku apnesi sendromu olan hastalarda yumuşak damak ile birlikte en sık problem dil arkası bölgede saptanmakta ve birçok hastada her iki bölgeye de cerrahi müdahale yapılması gerekebilmektedir.

    Özellikle kilolu ve vücut kütle indeksi (BMI) yüksek olan hastaların vücut ağırlığının %10’u kadar kilo vermeleri durumunda dil kökü bölgesinden kaynaklanan şikayetlerinde azalma olma ihtimali fazladır. Bu nedenle izole olarak dil kökünde problem saptanan hastalarda vücut kütle indeksinin yüksek bulunması durumunda ameliyat planlanmadan önce mutlaka kilo vermeye yönelik teknikler denenmelidir. Belirgin yumuşak damak patolojisi olan hastalarda orta veya şiddetli apne olması durumunda burun ve damağa yönelik cerrahi öncelikle yapılabilir. Her iki grupta da kilo vermeye yönelik çalışma döneminde gerekirse CPAP kullanılmalıdır.

    Dil kökünün lazerle küçültülmesi: Ağız içinden uygulanan bir lazer yardımıyla dil kökünün orta hattında yumuşak doku çıkartılması işlemidir. Aynı zamanda dil kökü lenf dokusunun (dil bademcikleri), ve bazı gırtlak yapılarının küçültülmesi de uygulanabilir. Bu ameliyatlar sonrasında dokulardaki şişme ya da kanamaya bağlı hava yolunun tıkanması ihtimaline karşı geçici olarak boyundan hava yoluna tüp yerleştirilmesi (Trakeotomi) gerekir.

    Dil kökü radyofrekans uygulamaları: Dil köküne radyofrekans uygulanmasıyla doku içinde gelişen hasarın sert iyileşme dokusu ile iyileşmesi sonucunda dil kökü hacminde azalma beklenir. Lokal anestezi ile ofis şartlarında da uygulanabilen bu yöntemin olumlu sonuçlarının izlenebilmesi için 4-6 seans tekrarlanma gerekliliği en önemli dezavantajıdır. Dil kökünde büyüme saptanan uyku apnesi hastalarında diğer cerrahilerle beraber aynı seansta uygulanabilir. Bu bölgede uygulanan diğer yöntemlere göre komplikasyon ihtimali belirgin olarak azdır.

    Ağız tabanında dili öne çeken kasın ilerletilmesi: Dil kökü bölgesinde hava yolunun genişlemesini sağlayan bir operasyondur. Uyku esnasında kaslarda oluşan gevşeme ve REM uykusundaki tam hareketsizlik dilin geriye düşmesine yol açtığından dili öne çeken kasın gerilmesiyle dilin uyku esnasındaki geriye düşmesinin önüne geçilmiş olunur.

    Dilin bağlı olduğu kemiğin (Hyoid) dikişle asılması: Dil arkasındaki bölgede hava yolunu genişletmek amacı ile yapılan bir ameliyattır. Dilin bağlı olduğu hyoid kemiğin dikişlerle alt çene kemiğine ya da boyundaki tiroid kıkırdağa bağlanması ve bu kemiğe yapışan kasların gerilmesiyle de dil kökü gerisinde kalan hava pasajının çökmesi engellenir.

    Dil köküne askı dikişi uygulanması: Dilin geri düşmesini önlemek amacı ile yapılan bu ameliyat ile dil kökünden geçirilen bir dikiş çene kemiği içine tespit edilerek dilin geri düşmesi engellenir. Bu yaklaşımın en önemli komplikasyonu ameliyat sonrası dokularda şişlik (ödem) gelişmesidir. Erken dönem sonuçları iyi olmakla beraber zamanla dikişin doku içinde kayması ile başarı azalmaktadır.

    – Üst ve alt çene kemiklerinin ilerletilmesi (Maksillomandibuler osteotomi ve ilerletme)

    Yüzün orta bölgesinin, sert damak ve alt çene kemiğinin öne kaydırılmasını içeren ciddi bir operasyondur. Bu ameliyatta arka hava yolu genişletilmiş, dili önde tutan kas gerginleştirilmiş olur. Ayrıca ağız içi hacmi artırılmış olmaktadır.

    -Burun Ameliyatları
    Horlama ve uyku apnesi nedeniyle başvuran çoğu hastada burun içinde eğiklik ya da et büyümesi gibi bir problemler de tespit edilmektedir.
    Damak ve dil kökünde belirgin patoloji saptanmayan hastalarda ve CPAP adaylarında burunda ciddi tıkanıklık olması durumunda öncelikle bu problem çözülmelidir.

    -Boyundan Havayoluna Kanül Yerleştirilmesi (Trakeotomi)

    Hava yolunun doğrudan boyuna açılması işlemidir.

    Ağır uyku apnesi olan kan Oksijen doygunluğu çok düşük, kalp ritm problemleri bulunan, CPAP’i kullanmış fakat yeterince fayda görememiş hastalarda ve cerrahi sonrası dokulardaki şişmeye bağlı üst solunum yolu tıkanması riski olan hastalarda trakeotomi açılmalıdır.

    Doç. Dr. Teoman Dal
    www.teomandal.com

    İlgili konular ;
    – Revizyon Burun Estetik Ameliyatı
    – Ultrasonik Yüz Gençleştirme
    – Burun ve yüz estetiğinde 3D görüntüleme

  • Kırışıklıklara karşı çözümler

    Kırışıklıklara karşı çözümler

    Gözaltındaki hafif çizgileri ve boyun bölgesindeki kırışıklıkları düzeltmek için neler yapabilirsiniz?

    1- Buz masajı: 1/4 litle suyun içerisine 1 bütün limonu sıkın. Daha sonra bunu buzlukta dondurun. Buzla cilde masaj yapmak, kan dolaşımınını hızlandırmanın yanısıra, cilde serinlik ve canlılık kazandırır.

    2- Parmaklarınızla yüzünüze dokunun: Her sabah, 2 dakika süre ile orta ve yüzük parmağınızı kullanarak masaj yapın. Burundan başlayarak yüz ve boynunuza uygulayacağınız bu masaj cildinizin gerginleşmesini sağlar.

    3- Yeterli miktarda iyot alın: Metobolizma ve cilt hücreleri için tiroid hormonu oldukça önemlidir. Eğer yeteri derecede iyot alıyorsanız, cilt hücrelerinizin çalışması ve kendini yenilemesinde bir problem yoktur. Ancak vücudunuzun iyot bakımından fakir kalması cildin erken yaşlanmasına ve kırışmasına yol açar. Özellikle yaşadığınız yerde havadaki iyot oranı düşükse, bol iyot içeren yiyecekler (örneğin deniz ürünleri) yiyin ve iyotlu tuz kullanın.

    4- Yağ maskesi: Bitkisel yağlardan oluşturulan bu maskeyi, cildinize haftada bir kez uygulamak, kırışıklıklarınızın belirgin şekilde azalmasını sağlayacaktır. Bir tatlı kaşığı buğday özü yağı, avakado yağı, zeytinyağı ve ayçicek yağını bir kabın içinde karıştırın. İçerisine iki çorba kaşığı bal ekleyin. Bir fırça veya pamuk ile yüz ve boynunuza sürün. Daha sonra ince bir tülbent veya bezi, boyun ve yüzünüzün üzerine yayın. İki saat süre ile bekletin ve ılık suyla durulayın.

    5- Sigara içmeyin: Araştırmalar uzun süre sigara içenlerde, erken kırışıklık oluşma riskinin iki kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu yüzden derhal sigarayı bırakmalısınız, eğer bunu yapamıyorsanız hergün C ve E vitaminleri almaya dikkat etmelisiniz. Hergün düzenli olarak nemlendiricinizi de kullanmayı ihmal etmeyin.

    6- Düzenli uyuyun: Düzenli uyumak, uykunuzu alarak yataktan kalmak, cildinizin canlı ve taze görünmesini için kaçınılmaz kural. Ancak bu arada uyuduğunuz ortamdaki nem oranı da oldukça önemli. Havası kuru bir ortamda uyumak, kırışıklıklarınızın daha belirgin hale gelmesine neden olur. Örneğin yatak odanıza nem arttırıcı bir cihaz yerleştirebilirsiniz.

    7- Bitkisel çaylardan faydalanın: Kandil otu içerisindeki silisik asidin cildin elastikiyetini arttırdığını biliyor muydunuz? Aynı şekilde ıhlamur çayı da kırışmayı geciktirir. Nane çayında bulunan dogğal özlü yağlar ise, cildi temizleyerek kan dolaşımını düzene sokar.

    8- Yosunlarla gençleşin: Günümüzde yosun özlerinden yapılan pek çok ürün kozmetik ürünleri satan parfümerilerde bulunuyor. Banyo esnasında bu yosun özlü ürünleri banyo küvetine boşaltın. Yosunların içerisinde bulunan mineral tuzlar ve bazı asit türleri, deri altı hücrelerinin çalışmasının daha aktifleştirerek cildi sıkılaştırır.

    9- Güneşten koruyucu kremler kullanın: Güneşin UV adını verilen zararlı ışınları cildinizin ve kırışıklıkların bir numaralı düşmanıdır. Kızgın güneşin altında geçirdiğiniz saatler, pigment üretimini artırarak cildi kurumaya bırakır. Güneşe çıkmadan önce muhakkak cildinizi koruyucu bir kremle kamufle etmeniz gerekiyor.

    10- Cildinize kompres uygulayın: Arpa içerisinde çok miktarda, cildi besleyen magnezyum tuzu ve bol miktarda vitamin bulunur. Arpa ile hazırlanan cilt maskesini haftada en az bir kez uygulamak, kırışıklıklarınız için oldukça faydalı olacaktır. Önce cildinizi bir tonikle silerek temizleyin. Daha sonra kobukları soyulmuş 200 gr. arpayı yumuşatana kadar kaynatın. Sonra bir tülbentten geçirerek yüzünüze yayın. 20 dakika kadar bekleyerek etki etmesini sağlayın. Bunu haftada 2 kez tekrarlayabilirsiniz.

    11- Düz yastıkla uyuyun: Eğer geceleri, içi tıka basa doldurulmuş yuvarlak bir yastık ile uyuyorsanız, kırışıklıkların yüzünüze iyice yerleşmesine neden olursunuz. Bu şekilde uyumaya devam ettiğiniz takdirde çeneniz katlı bir görünüm alır. Uyuduğunuz yastığın düz olması kırışıklıklarınız için idealdir.

    12- Soğuksıcak şok: Soğuk- sıcak değişimi deri altı hücreleri üzerinde uyarıcı etki bırakır ve kan dolaşımını hızlandırarak cildin yenilenmesini sağlar. Yüzünüzü önce sıcak su buharına tutun, daha sonra buzluktan çıkardığınız soğuk su ile yıkayın. Soğuk- socak şok sonrası açılan gözeneklerindeki siyah noktaları sıkın, sıkılaştırıcı bir tonikle yüzünüzü sildikten sonra nemlendirici bir kremle nem verin.

    13- Bol maden suyu için: Eğer devamlı olarak alkol alıyorsanız, cildinizin zamanından erken yaşlanmasına davetiye veriyorsunuz demektir. Çünkü alkol aldığınız zaman, karaciğer alkolü vücuttan atabilmek için daha fazla vitamin ve sıvı harcar. Bu arada vücudunuz vitaminsiz ve susuz kalır. Alkol kullananların bol miktarda maden suyu içmesi vücudu hem vitamin açısından dengeler, hem de ihtiyaç duyduğu sıvıyı sağlar.

    14- Kas masajı: Sabah akşam dişlerinizi fırçalamak için lavoboya gittiğinizde, ayna karşısında yüzünüze pratik bir masaj uygulayabilirsiniz. İki elinizin baş ve işaret parmaklarını gözaltı bölgenize yerleştirin. Önce bastırarak yukarı sonra aşağı doğru hareket ettirin. İçinizden altıya kadar sayarak bekleyin. Aralıklarla bu hareketleri üç dakika devam ettirin.

  • Kocanın çok bileni

    Kocanın çok bileni

    Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.
    Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

    Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir; Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

    ”Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.

    ”Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

    Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:

    -Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.

    Karısı tekrar sorar. Peki ,bu sana neyi gösteriyor?

    Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar:

    -Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.
    -Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.
    -Astronomik olarak galaksilerin , yıldızların , gezegenlerin varlığını görüyorum.
    -Yıldızların komuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.
    -Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.

    Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?

    -Necati , çadırımızı çalmışlar!
    ————————————–
    Insan cok bilince; burnunun ucundakini goremiyo demek ki.