Etiket: tutku

  • Altın Seks, Gümüş Seks ve Bronz Seks

    Altın Seks, Gümüş Seks ve Bronz Seks

    Her çiftin seks ihtiyacı zamana ve koşullara göre değişebiliyor. Çiftler seks yapma rutinlerini değiştirerek ve farklı şeyler deneyerek, daha renkli ve tutkulu bir ilişkiye sahip olabiliyor. Birbirlerini fazla zamanla ödüllendirdiklerinde sadece fiziksel değil, duygusal seksin de tadına varabiliyorlar. Böylece çift hem birbirini daha yakın hissedebiliyor hem de birbirlerini ne kadar sevdiklerini gösterme şansını elde edebiliyor. Seks yaparken sadece fiziksel hazzı değil, duygusal hazzı da düşünmek gerekiyor. Çünkü her ne kadar aksi düşünülse de, insanlar sadece fiziksel zevkler için seks yapmıyor. Bazen sadece sevildiklerini, arzulandıklarını, değerli olduklarını ve bir başkasının onlara değer verdiğini hissetmek için partnerleriyle sevişmek, bazen de sadece boşalıp rahatlayabilmek için seks istiyorlar. Bu nedenle cinselliği, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olarak tarif ediyoruz. Çiftler bu sanatı icra ederken altın, gümüş ve bronz olmak üzere üç tür seks deneyimi yaşayabiliyor.

    ALTIN SEKS İKİ SAAT SÜRÜYOR…
    “Altın seks” adını verdiğimiz kaliteli seks ortalama iki saat sürüyor. Erkekler genellikle boşalmaya yönelik düşündükleri için, seks konusunda eşlerine en kısa yoldan en fazla zevki vermeye çaba gösteriyorlar. Bu nedenle kadın doyum noktasına yaklaşırken, bir an önce doruğa tırmanabilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Oysa kadınlara daha fazla zevk vermenin sırrı, doyum noktasına yaklaştırdıktan sonra, yavaşlamak ve aynı hareketleri yinelemekte yatıyor. Kadını böyle iki ya da üç kez doyum noktasına yaklaştırıp, enerjisini tüketmeden önce biraz yavaşlamasını sağlamak aldığı zevki kat kat arttırabiliyor. Doyum noktasına her yaklaşmasında doyum arzusu biraz daha arttığı gibi, bedeni de boşalma veya orgazma tümüyle hazırlanmış oluyor. Önsevişme süresi böylece uzadığı için, hem kadın daha güçlü bir boşalma ve orgazm hissi duyabiliyor hem de erkeğin boşalması veya orgazmı daha yoğun olabiliyor. Altın seks ilişkisinde sırayla erkek ve kadın birbirini birkaç kez, doyum noktasına yaklaştırıp enerji düzeyinin düşmesine izin veriyor. Altın seks için erkeğin cinsel enerjisini ve boşalmasını kontrol altında tutması önem taşıyor. Altın seks için önce erkeğin belirli bir hızla sonuca doğru giderken, yavaşlayıp tekrar hız kazanmasını öğrenmesi gerekiyor. Birkaç kez yüksek düzeye çıkıp indikten sonra, erkeğin boşalma telaşı azalıyor ve seksin her dakikasından daha fazla zevk alabiliyor. Daha sonra kadının birkaç kez doyum noktasına kadar yaklaşıp, geri gelmesi gerekiyor. Bu süetçe kadının boşalmaya veya orgazma yaklaştığını eşine bildirmek için bir kelimeyi şifre olarak kullanması gerekiyor. Bu işareti alan erkek yaklaşık otuz saniye kadar tahrik edici okşamalarına ara verip, sonra tekrar başlayabiliyor. Ancak erkek ara verince ilgisini tümüyle kadından çekmek zorunda değil… Eşinin bedenini dolaylı olarak tahrik edecek biçimde okşamayı sürdürebiliyor ve böylece enerji düzeyinin yerleşmesine fırsat tanıyarak bu kez daha yükseğe çıkarabiliyor. Böylece çift aralarında gidip gelen sevgi akımını daha güçlü olarak hissedebiliyor. Altın seks için ön sevişmeye ve aşk oyunlarına daha uzun zaman ayırmak ve önce kadının doyuma ulaşmasına dikkat etmek gerekiyor.

    GÜMÜŞ SEKS OTUZ DAKİKA SÜRÜYOR…
    Daha çok yaşanan ve “gümüş seks” adını verdiğimiz normal seks ortalama otuz dakika sürüyor. Gümüş seksin beş dakikası erkek, yirmi dakikası kadın için oluyor ve son beş dakika da doruğa eriştikten sonra mutluluğu paylaşmaya ayrılıyor. Gümüş sekste erkeğin ilk olarak enerjisini eşinin doyum noktasına doğru yönlendirmesi daha sonra kendi üzerinde yoğunlaşması gerekiyor. Erkek heyecan düzeyini kontrol altında tutup eşinden önce doyuma ulaşmamayı başarırsa, kadın seks deneyiminden çok daha fazla zevk alabiliyor. Boşalma kontrolün eşinde olduğuna inancı arttıkça, kadın tümüyle kendini zevk almaya bırakabiliyor. Ayrıca kadın doyuma ulaştıktan sonra, tüm benliğini eşine sevgi göstermeye ve zevk vermeye yoğunlaşabilir. Bazen erkeğin doyuma ulaşma isteği çok güçlü olabiliyor. Bu gibi durumlarda aşk kaslarını gevşeterek nefsini ve nefesini kontrol etmesi, eşinin kendisini daha fazla tahrik etmesine izin vermemesi ve sakinleşmeye çalışması gerekiyor.

    BRONZ SEKS ÜÇ BEŞ DAKİKA SÜRÜYOR…
    Daha nadir yaşanan ve “bronz seks” adını verdiğimiz hızlı seks ortalama üç beş dakika sürüyor, ışık hızında ve çabucak… Kadının erkeği reddetmek yerine onun tatmini sağlamasına izin verdiği ve daha çok erkeğin boşalıp rahatlamasını hedef alan bronz seks, erkeğin adrenalinin tepeye vurmasını sağlıyor. Çiftlerin seks repertuarlarına erkeklerin fiziksel (boşalma ve rahatlama) kadınların ise duygusal (sevdikleri erkek tarafından arzulanma ve onu tatmin etmenin keyfi) tatminlerinin ön planda olduğu bronz seks deneyimlerini eklemeleri, yakın ilişkilerde tutkunun devam etmesi için işe yarayabiliyor. Kadın bazen seks yaparken tam havaya giremeyebiliyor, orgazm taklidi yapmak yerine, samimi ve dürüstçe “Haydi bronz seks yapalım!” diyebiliyor. Böylece hem eşini yarı yolda bırakmıyor hem tahrik olma konusunda endişelenmesine gerek kalmıyor hem de bir açıklama yapmak zorunda olmuyor. Bu aynı zamanda kadının erkeğe bir moral hediyesi oluyor, onu ne kadar çok sevdiğini hissettiriyor. Ayrıca çoğu zaman erkeğin kadına sarılması, onu arzulaması ve onunla tatmin olması kadına yetebiliyor. Seks yapma havasında olmasa bile, eşini baştan çıkarabileceğini düşünmek kadına zevk verebiliyor. Hatta bazen çift bronz sekse başlıyor ve zamanla kadın havaya girerek tahrik olabiliyor ve çift gümüş sekse geçiş yapabiliyor. Bronz sekse başlayan bir kadın gerçekten havasında olup olmadığını da anlayabiliyor. Erkek, kadını sevgi ve değer verme yönünden desteklendiğini hissettirirse, daha çok gümüş seks ve ara sıra da altın seks deneyimi yaşatacağını vaat ederse, kadın bronz seks fikrine daha açık olabiliyor.

  • Doğaçlama Seks

    Doğaçlama Seks

    Daha fazla heyecan peşinde koşan çiftlere hayatları boyunca tek bir partnerle cinsel ilişki yaşama düşüncesi çok sıkıcı gelebiliyor. Fakat yapılan araştırmalar başarılı evliliklerin partnerlerin cinsel bağlılığına dayalı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle çiftlerin tutku dolu tek eşliliği sağlamanın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Ve bunu başarmak hiç de zor değil… Tutku dolu tek eşliliğin püf noktası ise cinsel ilişkiyi alışılagelmiş olmaktan çıkarıp, doğaçlama yapılan eşsiz bir deneyim haline getirmekte saklı…

    TEK EŞLİLİK MÜMKÜN MÜ?
    Peki, tek eşlilik mümkün mü? Tek eşliliğin tıpkı insanın karakteri gibi kişiye özgü bir kavram… Kimi insan tek bir kişiyle birlikte olmayı istiyor, bir hayat arkadaşı arıyor ve tek eşli mizaca sahip olabiliyorken, kimisi bunu başaramıyor. Ne tarihte ne doğada ne de kadın erkek ilişkilerinde tek eşlilik yok… Zaman değiştikçe her şey gibi insan ilişkileri de değişiyor. Bugünkü yaşamın gerçekleri, gerçek tek eşliliğin aşkla, sevgiyle, toplumsal ahlak kurallarıyla ilgisi olabileceğini fakat doğada olmadığını gösteriyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 70’i, kadınların ise yüzde 40’ı evlilikleri dışında kaçamak yapıyor. Bunun birçok sebebi var… Özellikle yeni çocuk sahibi olan çiftlerde kadın doğum sonrası kendini eskisi kadar güzel bulmuyor, anneliğini ön plana çıkartıp kadınlığını bastırıyor ve zamanla eşinden uzaklaşıyor, erkek ise babalık gibi yeni bir sorumluluğun altından kalkamıyor, anne olduğu için eşine karşı cinsel tutkusu azalıyor. Ancak en bilindik sebeplerin başında ayıp, yasak ve günah duygusunun çekiciliği ve bilinçdışındaki günahkâr seks yapma arzusu geliyor.

    ERKEĞİN TEK EŞLİ OLMASI İÇİN DOĞAÇLAMA SEKS YAPILMASI GEREKİYOR…
    Bir erkeğin çekici bulduğu ve gözüne hoş gelen herhangi bir kadın tarafından tahrik edilmesi çok kolay… Fakat bu çekiciliği sürdürebilmek sanıldığı kadar kolay değil… Diğer bir değişle, erkeğin o kadını sevmesi ve devamlılığı gelen bir cinsel birliktelik yaşaması için çekicilik yeterli değil… Erkeğin sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için kadının güler yüzlü ve mutlu olması, açık ve samimi davrandığını bilmesi, onu yalnızca kendisinin mutlu edebileceğine inanması, kendisine olan bağlılığından şüphe etmemesi ve çok daha fazlasını verebileceğini düşünmesi gerekiyor. Kadının sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için erkeğin kadını dinlemesi, duygularına eşlik edebilmesi, değer vermesi ve ona sadece seks sırasında değil günün her anında dokunması gerekiyor. Buradan yola çıkarak, bazı alışkanlıkların tat verse bile zevk vermeyeceğinin bilinmesi, çiftin birlikte farklı deneyimler yaşaması ve bundan zevk alması önem taşıyor. Çiftleri tek eşliliğe yönlendirmenin en önemli yolu tutkulu bir cinsel hayattan geçiyor. Bunu sağlamanın yolu ise monoton seks hayatının dışına çıkabilmekte saklı… Çiftlerin farklı kişilerle farklı deneyimler yaşama isteklerinin altında yatan esas nedenlerden biri hiç tanışmadıkları biriyle doğaçlama seks yapacak olmaları… Bu durum oldukça heyecan verici, cezp edici ve merak uyandırıcı…Çünkü daha öncesinde hiçbir şekilde cinsel birliktelik kurulmayan birinin seks sırasında nasıl davranacağını bilmeyen kişi, merak ve keşfetme duygusuyla bir ilki yaşamanın heyecanına kendini daha rahat bırakabiliyor.

    MERAKLA KEŞFETMEK GEREKİYOR…
    Her insan kendisinde var olan potansiyel zevkin tadını olabildiğince çıkarmak ister… Ancak bunun kendine göre bazı püf noktaları var… Her şeyden önce seks ilişkisine hazırlanırken sakin olmak, bunun bir güç göstergesi ya da mücadele olmadığını kabul etmek, insanın kendisiyle ve partneriyle barışık olması çok önemli… Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Ancak hayatlarını birleştirmiş çiftler, genellikle ne yapılırsa yapılsın bir süre sonra cinselliğin tekdüze olacağına inanıyorlar. Fakat bu doğru değil… Monotonluğu önlemek için çiftler, seks oyuncaklarını, renkli, kokulu, tırtıllı ve titreşimli prezervatifleri, fantezileri süsleyen erotik kıyafetleri veya farklı mekân deneyimlerini kullanmayı tercih ediyorlar. Ancak bunlar kadar önemli olan bir şey daha var, bu da doğaçlama seks… Doğaçlama seks, kişinin cinsel ilişki sırasında içinden geldiği gibi konuşması ve davranması, kendini rutine bağlamaması olarak tarif ediliyor. Bunu yaparken, “Biz hepsini yaptık!”, “Bu şekilde başlarsak, şöyle devam etmeliyiz!” demek yerine, çiftin kendilerini seksin akışına bırakmaları, hiç tatmadıkları zevkleri tatmaları, hiç almadıkları hazları almaları ve birbirlerinden keşfedecekleri farklı bir şeylerin hala olduğunun farkına varmaları ve merakla keşfetmeleri gerekiyor. Çünkü nasıl olduğu bilinmeyen ama var olduğu bilinen bir şeyi bulmak diğer bir değişle keyfetme içgüdüsü, çiftleri birbirine bağlayan ve tutku dolu tek eşliliğin devamlılığını sağlayan altın anahtar olarak biliniyor.

  • Efsane Kadınlardan Baştan Çıkarma Tüyoları

    Efsane Kadınlardan Baştan Çıkarma Tüyoları

    Marilyn Monroe, ilk gençlik yıllarından itibaren, erkeklerin üzerindeki gücünü keşfetmeye başlamıştı. “Onların beni öpmek, bana sarılmak istemesinin suçu bendeymiş. Bazıları, onlara tutku dolu gözlerle baktığımı söyledi. Bazıları ise sesimin kendilerini baştan çıkardığını söyledi. Bir kısmı ise onları yere yatıran titreşimler yaydığımı iddia etti” sözleri günlüğüne yazdığı erkeklerle ilgili itiraflardan sadece biriydi.Hem arzulu bir kadın hem de masum bir kız çocuğu olun:

    Marilyn Monroe, sanki benliğinin bir bölümü cinsellik çığlıkları atarken, geri kalanı bunun farkında değilmiş gibi saf ve utangaçtı. Bu çelişki erkeklerin başını döndürüyordu. Bir kadının hem korunmaya muhtaç hem de cinsel açıdan heyecan verici görünmesi erkeklerin en büyük fantezisidir.

    Sesinizi Marilyn Monroe gibi kullanın:

    Marilyn Monroe, ses tonunu, küçük bir kız ile vamp bir kadın seslerinin karışımına kadar alçaltıyordu. Hareketlerinizi şehvet yönlendirsin:

    Marilyn Monroe, her oynadığı sahnede, seksi düşünüyormuş, şehvetin pençesine kapılmış gibi cinsel titreşimler yayıyordu. Sevilmek ve arzulanmak isteği, davranışlarınıza ayrı bir çekicilik katar, ama bu etkiyi yaratırken masumiyeti de ön planda tutun.

    ONLARI KLEOPATRA GİBİ DİZE GETİRİN!

    Romalı yazar Dio Cassius, “Kleopatra, kişiliği ve konuşmasıyla en soğuk ve en kararlı düşmanını bile baştan çıkarabilirdi. Sezar da onu gördüğü ve sesini duyduğu anda büyülenmişti” diyor.

    Ondan üstün olduğunuzu düşündürün:

    Kleopatra, Sezar’la sohbetlerinde soyundan geldiğini iddia ettiği Büyük İskender’den söz ederdi. Bu da Sezar’ın kendini daha aşağıda hissetmesine ve erkekliğini kanıtlama konusunda hırslanmasına neden olurdu. Siz de onun kendini eksik hissetmesine yol açacak konuları açın.Yaşamının sıkıcı olduğunu ona gösterin:

    Kleopatra, Marcus Antonius’u tavlamak için de, onu Mısır’da ziyafetlerle karşıladı; türlü eğlenceler sundu ve Mısır yaşamının Roma yaşamından en azından eğlence konusunda daha üstün olduğunu ona sergiledi. Siz de ona yaşamının sıkıcı ve ilginç olmadığını düşündürün.

    TANRIÇA AFRODİT OLABİLİRSİNİZ!

    Afrodit, cinsel yönü çok gelişmiş, inanılmaz derecede özgüvenli, bitmek bilmeyen zevkler ve biraz da tehlike sunan kadınların en ünlüsüdür. Bu yüzden, bu efsanevi kadın, diğer tüm kadınlar için iyi bir örnek olacaktır.Afrodit gibi gözlerinizle konuşun:

    İşin anahtarı, bakışların kısa ve delici olması ve ardından başka yöne çevrilmesidir. Gözleriniz arzunuzu anlatırken, yüz ifadeniz sakin olmalı. Gülümsemeyi, gülümsemek yarattığınız etkiyi yok eder. Kadınlar da, hayatın her alanında erkek gibi yaşıyorlar.

    Tehlikeyi çağrıştırın:

    Günümüz dünyası, erkekler için daha az macera içeriyor. O yüzden erkeklere genlerinde ihtiyaç duydukları tehlikeyi sunun. Dengesiz olun, açık olmayın. Bu hem onları heyecanlandıracak hem de içinizi okuyup zayıf yönlerinizi görmelerini engelleyecektir.Güvendiğiniz fiziksel özelliklerinizi kullanın:

    Her kadın fiziksel özelliklerini ön plana çıkaracak kadar kadınsı ve özgüvenli değildir. Giysileriniz cinsellik çığlıkları atmasın, ama vücudunuzun güvendiğiniz ve karşınızdakinin hayal gücünü harekete geçirecek bir bölümünü sergileyin.

    JOSEPHINE GİBİ BİR NAPOLEON FETHEDEBİLİRSİNİZ!

    Napoleon, karısı Josephine’i o kadar çok seviyordu ki, İtalya’da savaştayken, ona pek de sık mektup yazmayan Josephine’in yanına dönebilmek için savaşı erken bitirmeyi bile göze almıştı. Napoleon adeta Josephine için yaşıyordu.

    Kolay teslim olmayın:

    Josephine, önce bakışları ve davranışlarıyla Napoleon’u kendine çekti; istediği etkiyi yaratınca da, kendini geri çekerek Napoleon’un peşinden gelmesini sağladı. Siz de kontrolü ona vermeyin, ilgisini yitireceğinden korkarak ipleri ona kaptırmayın.

    Kıskançlık yaratın:

    Josephine’in bir aşığı olduğu dedikoduları Napoleon’u Josephine konusunda daha da hırslandırıyordu. Siz de üçüncü kişilere ilgi gösterin, kurbanınıza belki de onunla sandığı kadar ilgilenmediğiniz sinyalini gönderin. Aklınızdan neler geçtiğini belli etmeyin:

    Josephine, Napoleon’a gözünü çok önceden dikmişti. Ama neyin peşinde olduğunu hiç hissettirmedi. Siz de dolaylı yaklaşın, tehdit edici görünmeyin, bırakın siz ağlarınızı ustalıkla örerken, o sizi tavladığını sansın.

  • Aşkın halleri

    Aşkın halleri

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. Bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metotlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik diyor Psikolog Orhan Öztürk ve aşkın 3 halini şöyle açıklıyor.

    Aşkın Halleri

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

  • İyi Günde ve Kötü Günde Birlikte Olmak

    İyi Günde ve Kötü Günde Birlikte Olmak

    Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, tutku ve saygı olursa mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir seks hayatı olur.

    Sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülen aile ve evlilik ilişkilerinde, düzenli beslenme, düzenli seks yapma, uyum gösterme yeteneği ve aile sıcaklığı insan ömrünü uzatan en önemli faktörlerin başında geliyor. Evli olmanın avantajları arasında sayılabilecek stresin paylaşılması, düzenli seks hayatı ve mutlu aile tablosu sonucu artan endorfin hormonunun ömrü uzattığı da bir gerçektir. Bu nedenle 40 yaşına evli girmek ömür uzatabilirken, bekârlık ve yalnızlık erken ölüm riskini artırabiliyor.

    DUYGUSAL PAYLAŞIMLAR STRESİ AZALTIYOR…

    Ömrü uzatabilmek için yalnızca bedensel sağlığa odaklanmak yetmez. Bunun yanında, duygusal ve zihinsel sağlığımıza da önem vermek gerekir. Duygusal ve fiziksel bağların en güçlü olduğu evlilik kurumu, yaşam kalitesi ve süresi üzerinde oldukça etkili bir faktördür. Diğer bir değişle, evli olmak ve evli olmamak yaşam kalitesini derinden etkilemektedir. Nikâh masasına oturulduğu zaman sorulan ve “İyi günde ve kötü günde…” cümlesiyle başlayan o klişeleşmiş söz yabana atılmamalıdır. Kucaklaşmak, öpüşmek, eşin omuzda gözyaşı dökmek, hayatın stresini paylaşmak, her şeye birlikte göğüs germek, baş sıkıştığında ya da hasta olunduğunuzda eşin yanında olduğunu ve dışarıdan gelindiğinde evde bekleyen bir eşin ya da çocukların varlığını bilmek ve aşk, insanoğlu için paha biçilmez bir servettir.

    YAŞAM KALİTENİZİ VE SÜRENİZİ UZATIN!

    Evliliğin bir diğer avantajı da düzenli hayattır. Kişi eve geldiğinde huzurlu bir ortam buluyorsa, düzenli bir cinsel yaşamı varsa ve her akşam yatağına yattığında sarılıp uyuyabileceği, her sabah uyandığında yanağına bir buse kondurabileceği bir eşi varsa, bu güzel anları uzun süre daha yaşayacağından emin olabilir. Çünkü düzenli aile ve seks hayatı sonucu vücudun salgıladığı endorfin hormonu (mutluluk hormonu) ömre ömür katar. Kalbin, dolayısıyla yaşam kalitesi ve süresinin en büyük düşmanı olan stres, uykusuzluk, yalnızlık, anksiyete ve depresyona karşı bağışıklık sistemini güçlendiren endorfin hormonunu artırmak varken, yaş kemale erdiğinde hala bekâr gezmek neden?

    BEKÂRLIK BAŞA BELA…

    Bekâr olmak, tatmin edilmemiş bütünleşme ihtiyacıyla kişinin kötümserleşmesine, bunalım ve sıkıntıya düşmesine, kronik yalnızlık yaşamasına, depresyon haline girmesine, sigara ve alkol kullanımını arttırmasına, düzensiz bir yaşam sürmesine ve kilolu olmasına yol açabiliyor. Tüm bu faktörler de teorik olarak yaşamı ve yaşam süresi olumsuz etkileyebiliyor.

  • Aşk Haritası 2013

    Aşk Haritası 2013

    Club Okey’in Facebook üzerinden yapmış olduğu anket sonucuna göre, Türk çiftler romantik çıktı.

    Harita diyor ki romantizm kadar cinsellik de hayatımızın bir parçası.

    İşte 3.292 kişinin katıldığı o anketten çıkan ilgi çekici sonuçlar: 

    Sadakat ilişkinin temeli

    Club Okey’in anketine katılan erkeklerin %60’ı, kadınların ise %70’i aldatmak yerine ayrılmayı tercih ediyor ve partnerinden de aynı davranışı bekliyor. İlişkilerinde dürüstlüğü ön planda tutan katılımcılar, aldatmanın anlamsız bir davranış olduğunu düşünüyor ve aldatma noktasına geldiklerini hissettiklerinde ayrılmayı yeğliyorlar.

    Hem aşk hem tutku dolu

    Katılımcılar için bir insana âşık olmak kadar tutku hissedebilmek, tutkulu bir ilişki yaşamak da önemli! İzlemekten çok dokunmayı arzulayacak kadar tutku dolu olan gençler, aynı zamanda yalnız uyumak yerine birlikte uyumayı isteyecek kadar da romantik!

    Dokunmadan duramıyoruz

    Ankete katılanların %84’ü izlemek yerine dokunmayı tercih ediyor. Katılımcılar için temas oldukça önemli. Bakışmak, konuşmak gibi romantizm kokan davranışlar yerine temasa önem veriliyor. Aşklarını dokunarak yaşamayı tercih eden çoğunluk için omuz yerine de boyun cazip geliyor. Erkeklerin %66’sı kadınların %50’si göz yerine dudak tercih ediyorlar, bu durumda kadınlar ve erkekler doğal olarak dudaklara sürülen ruju ojeye tercih ediyor.

    Bikini ve boxer tercih ediliyor

    İç çamaşırlarında artık slipler eski moda olarak görülüyor. Kadınların %71’i, erkeklerin ise %76’sı rengârenk ve estetik görünümlü boxerları daha çekici ve modern buluyorlar. Aynı şekilde kadınlarda da mayo, yerini bikiniye bırakmış durumda. Erkekler de kadınlar da vücudun ön planda tutulmasından hoşlanıyor!

    Konuşmak ve yerli partner tercih ediliyor

    Kadın katılımcılar da erkek katılımcılar gibi mesaj atmak yerine arayıp konuşmayı tercih ediyor ve yine iki taraf da partnerinin yabancı olması yerine yerli olmasından yana bir tutum sergiliyor.

  • Kendinizi ve Partnerinizi Bir Parça Endişe İçinde Bırakın!

    Kendinizi ve Partnerinizi Bir Parça Endişe İçinde Bırakın!

    Zıt kutuplar birbirini çeker!” fizik kanununun tersine, ruh ikizi; aynı özün parçası olan ve aralarında kuvvetli bir bağ olan iki ruh anlamına gelir. Bu nedenle, ruh ikizini bulma sevdası gençlik yıllarından başlayan bir arayıştır. Hemen hemen herkes kendisini, kendisinden daha iyi anlayacağını umduğu ruh ikizini aradığını söyler. Ruh ikizini bulduğunu savunan bazı kişiler ise şaşırtıcı bir şekilde evliliklerindeki heyecan bittiği için kısa zaman içerisinde ayrılma kararı alır. O zaman, sürekli olarak aynı dili konuşan, aynı zihniyete sahip ve anlaşamama durumu söz konusu bile olmayan evliliklerde, “Heyecan bitti!” diye yakınmak neden? İşte bunun cevabını Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri sizler için araştırdı…

    MUTLU BİRLİKTELİĞİN SIRRI NEDİR?

    Pek çok mutlu, başarılı ve uzun süreli ilişkilerin birbirinin zıttı olan kişiler arasında kurulabildiğine dikkat çekenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Kişi kendisinden bir tane daha bulursa, anlık mutluluklardan başka bir mutluluk yaşaması genellikle olanaksızdır. Doğru ilişki, frekansların tuttuğu fakat birbirini tamamlayan duygu ve korkulara sahip kişilerin bir arada kalabilmesidir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevgi, samimiyet, tutku ve saygıolursa mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir seks hayatı olur. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi;duygusal açıdan karşı cinsle bütünleşirken, kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bu tür bir kendini geliştirmenin altı ana bileşeni; ‘açık iletişim kurma, güç ve iktidar savaşlarından vazgeçme, partnere dokunma, suçlamak yerine sorumluluk alma ve endişelerin üzerine gitme‘ şeklinde sıralanabiliyor. Aksi takdirde, evliliğin henüz ikinci ayında çiftler sıkıcı, monoton, tutkunun olmadığı, adrenalinden yoksun ve bitme noktasına gelen ‘uyku dönemine‘ girebiliyor.” dedi.

    KENDİNİZİ VE PARTNERİNİZİ BİR PARÇA ENDİŞE İÇİNDE BIRAKIN!

    Endişenin bazen işe yaradığına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Bir düşünün, ‘Neden en büyük aşklar kavgayla başlar?’ ya da ‘Neden zıt kutuplar birbirini çeker?’ atasözleri vardır? Buradan da anlaşılacağı gibi kişinin bilinmeyene olan zaafı söz konusudur. İnsanlar karşı cinste gizem arar ve onları bir arada tutan sihirli kelimeler; ‘merak‘, ‘ endişe‘, ‘gizem‘, ‘arzu‘ ve ‘tutku‘dur. Gizem, evliliğin ve doğanın bir kanunu, cinsel yaşamın ise olmazsa olması olan ‘arzu ve tutku‘yu bir araya getirir. Bunlar her yerde ve her zaman vazgeçilmezimiz olmuştur. Birisi olmazsa, diğeri anlamsızlaşır. Diğer bir değişle, her şey tek düze bir hal alır. Çift yanlış anlaşılma, hayal kırıklığı, ka­bullenmeme, çatışma, reddedilme ya da kaybetme gibi yoğun duygulara eşlik eden risklerle baş edebilecek kadar katı olmalıdır. Bu bağlamda, kişi bir ilişki yokluğuna ne ölçüde dayanabilirse, o ölçüde iyi olabilir. Bu ölçüt, çiftin cinselliği hangi yoğun­lukta yaşayacağını belirleyen temel dinamiktir. Her ne kadar ÂdemveHavva‘dan sonra içgüdüsel olarak ruh ikizi arayışına girilse de, kalp gözü zıtlıkların uyumundan yanadır. Gece ve gündüz, cennet ve cehennem, günah ve sevap, mutluluk ve hüzün, bunlardan biri olmasa genellikle diğerinin anlamı mı da olmaz.” dedi.

    SEVGİ YETMEZ ENDİŞE ŞART!

    Yakın ilişkilerde sadece sevginin yeterli olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çiftin birbirini bir parça endişe içinde tutması gerekirEndişe, bedensel belirtilerin eşlik ettiği normal dışı birtedirginlik ve korku halidir. Endişeyi anksiyetekaygı, sıkıntı veya bunaltı olarak da adlandırabiliriz. Endişe yaşayan kişi bu durumu kötü bir şey olacakmış hissihoş olmayan bir kaygı hali ya da nedensiz bir korkuşeklinde ifade edebilir. Yakın ilişkilerde çiftin birbirini hafif endişe içinde hissetmesi gerekir. Endişe baharatlardan karabiber gibidir. Yokluğu tat vermezken, fazlası lezzeti kaçırtır. Çift aramaya, sevmeye ya da tutkularını riske atmaya devam edebilmek için kendini ve partnerini bir parça endişe içinde tutmalıdır. Yani, her telefona çıkmadığında, nerede olduğuna dair merak uyandırdığında, gizemli davrandığında, cepte keklik olmadığını gösterdiğinde, normal bir yüzük gibi değil pahalı bir tek taş gibi kaybedilince çok üzüntü duyulacak bir kişi olduğunu hissettirdiğinde, karşısındakini bir parça endişe içinde tutmuş olur. Somut olarak ‘Kiminlesin’” diye sorulunca‘Ayşe ile beraberim’”yerine, ‘Arkadaşlarla beraberim!’, demek, ‘Kim o arkadaşlar?’ diye sorulunca ‘Sen tanımazsın, şimdi kapatmak zorundayım, görüşürüz!’ deyip, telefonu nazikçe kapatınca gizem, merak ve endişe olur, bu cinsel tutkuyu devam ettirir. İnsan yasak, ayıp ve günah olanın yanında gizemli olana ve endişeyle merak uyandırana cinsel ilgi duyar ve onu kaybetmek istemez.” dedi.

    MERAK İYİDİR!

    İlişkilerde merak duygusunun olması gerektiğini savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Yıllardır aranılan ruh ikizi bulundu diyelim. Her şey çok güzel gidiyor. Sürekli olarak ortak bir noktada buluşuluyor. Çift, birbirinin sevdiği şeyleri seviyor ve nefret ettiklerinden nefret ediyorsa, bu her şeyi yoluna koyabilir mi? Bu durumda, ne tartışacak bir fikir, ne arzu uyandıran bir cinsel yaşam, ne ilişkiyi canlandıran kıskançlık krizleri, ne de merak edilecek bir konu olur. Bu nedenle, merak iyidir. Dolayısıyla, tek düze yaşamın kapıları ölümsüz evliliklere ve mutlu bir cinsel yaşama açılan doğru kapı değildir.” dedi.

  • Siz Hangi Aşıklardansınız?

    Siz Hangi Aşıklardansınız?

    Aşk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor. Peki sizin aşkınız hangisi?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nden psikolog Orhan Öztürk aşkın 7 tipi olduğunu söylüyor.

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metodlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik. “Aşkın 7 hali” ise yüzlerce aşk kuramından yalnızca biri…

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.
    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

    Bu üç temel özellikten her birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor:

    1) Sadece “bağlılık” (Boş aşk): Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu birliktelikler. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve beşik kertmeliğinin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde) sıklıkla görülüyor. Bu tip boş aşk´lar ilerleyen dönemlerde diğer özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekil dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip boş aşk’a dönüşebiliyor.

    2) Sadece “tutku” (deli dolu aşk): Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya da 40´lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.

    3) Sadece “yakınlık” (arkadaşça aşk): Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi anlaşma, “kardeş gibi sevme”, geçici heves, bittiğinde hemen unutma ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla rastlanıyor.

    4) “Yakınlık” ve “tutku” (romantik aşk): Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor. Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi, ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.

    5) “Yakınlık” ve “bağlılık” (dostluğun paylaşıldığı aşk): Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar. Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışardan bakıldığında resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor. Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. “Eşimi çok seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum” veya “30 sene beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum” tarzı ifadelerin bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.

    6) “Bağlılık” ve “tutku” (arzu dolu aşk): Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel dürtünün arzu olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.

    7) “Tutku”, “yakınlık” ve “bağlılık” (eksiksiz aşk): Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. “Mükemmel çift, ruh ikizi, hayatımın aşkı” ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, aşıklara müthiş bir ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak için çaba sarfetmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.