Etiket: tüp bebek

  • Tüp bebek tedavisinden sonra hamile kalıyorlar

    Tüp bebek tedavisinden sonra hamile kalıyorlar

    Bilim dünyasında kendiliğinden gebelik oluşması konusunda yapılan son araştırmalarda ümit verici sonuçlara ulaşıldı.

    Dünyada nerdeyse her yedi çiftten biri kısırlık sorunuyla karşı karşıya ve bu nedenle tüp bebek tedavisi görüyor. Bu tedavi hem finansal hem de duygusal olarak yıpratıcı olmanın yanında ne yazık ki her zaman gebelikle sonuçlanmıyor.

    Tüp bebek tedavisi gören kadınların yüzde 29’u tedaviyi takip eden 6 yıl içinde doğal yollardan gebe kalıyor.

    Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, İngiltere’de yapılan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:

    “Tüp bebek tedavisi gören 403 çiftin, 96’sı tedavi esnasında gebe kalamayıp, tedaviyi takip eden süreçte bunlardan 34’ü kendiliğinden gebe kalmıştır. Tedaviler sırasında gebe kalan 307 çiftin 84’ü de tedavi sonrası tekrar kendiliğinden gebe kalmışlardır.

    YÜZDE 87’Sİ İKİ YIL İÇİNDE HAMİLE KALDI

    Bu araştırma, tüp bebek tedavisinin sonucu ne olursa olsun (olumlu ya da olumsuz) takip eden 6 yıllık periyotta kendiliğinden gebe kalma şansının yüzde 30 arttığını gösteriyor.

    Bu çalışmada, tedavi sonrası oluşan gebeliklerin yüzde 87’sinin tedaviyi izleyen iki yıl içinde olduğu belirtilmiştir. Yüzde 22’si ise tedavi sonrası 6 yıl içinde oluşmuştur.

    Araştırma, hastaların tedaviden olumsuz sonuç alsalar dahi gebe kalma şanslarının olduğunu ortaya koymuştur.”

  • Erkek kısırlığında mikroçip avantajı

    Erkek kısırlığında mikroçip avantajı

    Uzun bir süredir kullanımda olan mikro akışkan çip teknolojisi ile sperm seçimi, kısırlık sorunu yaşayan erkeklere önemli avantaj sağlıyor. Tüp bebek uzmanlarına göre yöntem, yüzde 69,4 gibi bir başarı sağlıyor.

    Sperm seçimi için mikro akışkan çip teknolojisini dünyada ilk kez Türkiye’de kendilerinin kullandığını belirten Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, yüzde 69,4 gibi ciddi bir başarı elde ettiklerini söyledi.

    Tıraş, Venedik’te, ABD’de Stanford Üniversitesi tüp bebek merkezi sorumlusu Prof. Dr. Mitchell Rosen ve aynı üniversitede görevli Türk doktor Prof. Dr. Utkan Demirci ile düzenlediği basın toplantısında, genetiği ve DNA’sı en sağlam spermleri bularak çiftlerin evlat sahibi olma şansını yüzde 70’lere taşıyan mikroçip yöntemindeki yenilikleri anlattı.

    Mikroçip yöntemini 3 yılda bin 250 hastada uyguladıklarını belirten Tıraş, “Mikroçip özellikle tüp bebek ve aşılama teknolojilerinde son derece başarılı bir yöntem. Tüp bebek tedavisinde genellikle başarı oranı yüzde 50-55 iken, mikroçip yöntemiyle bu oran yüzde 69,4’lere yükseldi” dedi.

    MİKRO ÇİP İLE EN İDEAL SPERM SEÇİLİYOR

    Tıraş, yöntemle özellikle 35-42 yaş arasındaki kadınlarda yüzde 53,85; 35-53 yaş arasındaki erkeklerde yüzde 64,7 başarı elde edildiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

    “Yöntemle en yüksek başarı yüzde 76,2 ile kısırlık sorunu yaşayan erkeklerde elde edildi. Çünkü mikro akışkan çip teknolojisiyle spermler arasından DNA yapısı en ideal olan spermleri seçmek mümkün. Sağlıklı spermlerden oluşturulan embriyolarla daha yüksek gebelik sonuçları elde edilir. Kaliteli spermler ve yumurta hücresinin birleşmesi ve neticesinde döllenmesiyle 5. güne ulaşan blastosist embriyolar elde edilir. Gebelik şansı bu embriyolarla daha da üstlere taşınır. Spermler arasından DNA’sı en kaliteli olan spermleri kullanmaktır. Bu sayede oluşturulacak embriyoların da DNA yapısı oldukça kaliteli olacaktır. Bu sayede embriyo rahme daha kolay tutunur, gebelik sağlıklı bir şekilde gelişir.”

    “YÖNTEM ÇİFTLERİN ÇOCUK SAHİBİ OLMA ŞANSINI ARTIRDI”

    Stanford Üniversitesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Mitchell Rosen ise sağlıklı gebeliğin oluşumunda sperm ve yumurta kalitesinin çok önemli olduğunu söyledi.

    Son yıllarda tüp bebek alanındaki bilimsel araştırmalara dayalı gelişmelerin başarıyı da beraberinde getirdiğini aktaran Rosen, tüp bebek tedavisinde kaliteli sperm ve yumurta seçiminin anahtar işlem olduğunu ifade etti.

    Mikroçip yönteminin uzmanlara en kaliteli ve en sağlıklı spermi bulma konusunda çok büyük kolaylık sağladığını anlatan Rosen, “En kaliteli sperm ile yumurtanın birleşmesi sonucu oluşan kaliteli embriyo ile sağlıklı gebeliklerin oluşumu sağlanıyor. Yöntem çiftlerin çocuk sahibi olma şansını artırdı.” değerlendirmesinde bulundu.

    “BASİT VE DOĞADAN ESİNLENEN BİR YÖNTEM”

    Stanford Üniversitesinden Prof. Dr. Utkan Demirci de mikroçipin, “Milyonlarca sperm arasından daha iyi spermi, daha iyi nasıl buluruz?” mantığına dayanan basit ve doğadan esinlenen bir yöntem olduğunu söyledi.

    Bebek sahibi olmaya çalışan çiftlerde erkek kısırlığı oranının yüzde 30 ile 50 arasında değiştiğini belirten Demirci, “Bilim adamı olarak anne adayının tüplerindeki mikro kanalcıkları örnek alıp teknolojiye transfer ettik. Mikroçip yöntemini her geçen gün geliştirmeye devam ediyoruz. Günümüzde artık Mikroçip yöntemi ile DNA’da kırıkları düşük olan, genetik kusurları olmayan spermlerin seçimi yapılıyor. Bu da sağlıklı gebelik, sağlıklı bebekler oranını yükseltiyor” ifadelerini kullandı.

    “YÖNTEM HEM KOLAY HEM DAHA UCUZ”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Ali Kavas ise aşılama tedavisinde mikroçip yönteminin kullanılmasıyla başarı oranının 2-3 kat arttığını söyledi.

    Yöntemin, kullanım kolaylığı ve maliyet açısından son derece rahatlık sağladığını dile getiren Kavas, “Yöntem, en ücra yerleşim alanlarında yaşayan hasta adaylarının çocuk sahibi olma şansını artırdı. Aşılama tedavisinde 5 hastadan biri artık mikroçip yöntemi sayesinde çocuk sahibi olabiliyor.” şeklinde konuştu.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • 20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. İsmet Yıldırım, özellikle 20-30 yaş arası kadınlar risk altında bulunduğu ‘polikistik over sendromu’ hakkında önemli bilgiler verdi…

    Polikistik over sendromunun kadınların yumurtalıklarında meydana gelen hormonal bozukluktan kaynaklanan kist oluşması durumu olduğunu ifade eden Op. Dr. İsmet Yıldırım,

    “Adet döngüsünde yaşanan sorunlarla daha çok ortaya çıkan yumurtlama problemleri ile tanı konulur. Stein-Leventhal sendromu olarak da adlandırılan bu rahatsızlık, kadınların ilk adet görmeleri ile birlikte girdikleri üreme çağında en sık olarak karşılaştıkları hastalıklardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir” diye konuştu.

    Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti:
    “Polikistik over sendromu, kadınların yumurtalıklarından yumurtlama aşamasında atılamayan yumurtaların bulundukları yerde kalıp ufak kistler şeklinde etraflarında kese oluşturmalarıyla başlar.

    Adet kanaması yeni başlayan genç kızlarda ender olsa da 20 ile 30 yaş arasındaki genç kadınlarda yaygın olarak görülmektedir.”

    Polikistik over sendromunun nedenleri hakkında bilgi veren Yıldırım, “Nedenleri çok net bilinmemekle birlikte direkt olarak genetik olarak gelen bir rahatsızlık olarak suçlanmaktadır.

    Ancak bunun yanı sıra kötü beslenme alışkanlıkları ve egzersiz yapmama ile kilo alımı gibi dış faktörler de tetikleyici durumdadır.

    Kısaca sağlıklı yaşama ve sağlıklı beslenme kurallarına da uyulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    Polikistik over sendromunu belirtileri nelerdir?
    Polikistik over sendromu belirtilerinin her kadına göre farklı şekillerde ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Yıldırım, bu nedenle kadınların adet görmeme, düzensiz adet döngüsü, adet döneminde az kanama ya da çok fazla miktarda kanama olması, kısırlık sorunu, hormonlarda düzensizlik, metabolik sorunlar (insülin direnci, tiroid bozuklukları), özellikle yüz ve göğüs bölgesinde aşırı tüylenme, kıllanma, ciltte akne ve sivilce sorunları yaşanması gibi belirtilere dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

    Yıldırım, “Polikistik over sendromunun teşhis edilebilmesi için öncelikle bu saydığımız belirtilerden hangisi ya da hangileri ile hastanın doktora başvurduğu önem taşır.

    Doktora başvurulduğu zaman yapılacak görüşmede hastanın tıbbi geçmişi dinlenmeli ve polikistik over sendromu ile ilişkilendirilebilecek durumlar not edilmelidir.

    Daha sonra gerekli kan tahlilleri ve hormonal testler istenecek, genç kızlar için ultrasonografik görüntüleme, evli kadınlar için vajinal ultrasonografik görüntüleme yapılacaktır.

    Teşhis konulması açısından en önemli testler, hormon seviyelerinin incelendiği kan tahlilleridir. Bu kan tahlillerinde hastanın östrojen, testosteron, progesteron hormon seviyeleri ile glikoz (kanda şeker), lipidler, prolaktin ve tiroid hormonlarına bakılır. Bunlar önemli sonuçlardır” dedi.

    Polikistik over sendromu nasıl tedavi edilir?
    Hastalığın tedavi süreci hakkında bilgi veren Yıldırım, “Gerekli testler ve tahliller yapıldıktan sonra eğer polikistik over sendromu teşhisi hastaya net olarak konulmuşsa hiç vakit kaybetmeden hemen en uygun tedaviye başlanması gerekir.

    Polikistik over sendromu tedavisi konusunda genellikle ağız yoluyla alınan haplar tercih edilmektedir.

    Bu haplar adetleri de düzenlemeye yarayan doğum kontrol hapları ve bunların adet düzenleyici olarak kullanılan farklı türevleridir.

    Hastada bulunan androjen üretimi bu ilaçlarla kontrol altına alınıp, adet döngüsünün tekrar düzene oturmasını sağlarlar. Doktorun tavsiye edeceği süre boyunca önerilen ilaçlar, düzenli olarak ve atlama yapılmadan kullanılmalıdır.

    Aynı zamanda bu tedavi sürecinde düzenli ve sağlıklı beslenmeye de dikkat edilmelidir. Egzersiz yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Bazı polikistik over sendromu durumlarında yumurtalıklarda yer eden kistler, düzenli olarak kullanılan etkili ilaçlara rağmen, ortadan kalkmayacak kadar inatçı bir yapıda olabilir.

    Bu tip bir durumda yine doktor onayı ile cerrahi bir operasyon önerilir. Bu cerrahi operasyonda yumurtalıklara yapışmış olan kistler bulundukları yerlerden temizlenir.

    Oldukça basit bir cerrahi operasyondur. Yumurtalıkların kendilerini yenileme durumu söz konusu olduğu için ileride yumurtalık fonksiyonlarda herhangi bir sorun yaşanmaz. Ameliyat sonrasında da ilaçlarla takviye tedaviye devam edilir.”

    “Tedavide çok hızlı hareket edilmelidir”
    Polikistik over sendromunun doktor tarafından teşhis edilmesiyle birlikte hemen uygun ve etkili olacak tedavi yöntemlerinin belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım,

    “Biliyoruz ki hormon dengeleri kadınların vücudunda çok önemli roller üstlenmektedir. Bu hormonal dengelerin bozulması, birçok başka hastalığa neden olabilir.

    Bağışıklık sistemini dengesizleştirebilir. Bu nedenle yapılacak teşhisin ardından çok hızlı hareket edilmesi ve kesin tedavi önerileri ile hemen uygulamaya geçilmesi gerekir.

    Özellikle üreme çağındaki genç kızlar bu hastalığa en yatkın olan kişiler oldukları için bu konuya çok daha fazla özen göstermeliler.

    Adet konusunda yaşayacakları en ufak bozuklukta hemen konusunda uzman olan bir jinekoloğa başvurulmalıdır.

    Daha ileriki yaşlarda da kadınlarda maalesef en belirgin sonucu olan kısırlık ile karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle düzenli doktor kontrolleri ve doktorun tavsiye ve önerileri kesinlikle atlanmadan yerine getirilmelidir” diye konuştu.

    İHA

  • Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat ! Minik yavrusunu sağlıkla kucağına almak pek çok kadının en büyük arzusu şüphesiz. Hal böyle olunca ‘ya anne olamazsam’ endişesinden, ‘hamileliğimde ya bebeğime zarar verecek yanlış bir davranışta bulunursam’ tedirginliğine dek pek çok olumsuz düşünce akla takılabiliyor. Hatta kulağa çalınan hurafeler keyifleri kaçırabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tansu Küçük hamile kalmayı planlayanlar ve anne adayları için kulak asılmaması gereken 10 hurafeyi anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat | 1

    HAMİLELİK SÜRECİNDE…

    Çift canlıyım, 2 kişilik yemem lazım! YANLIŞ

    Gebelik boyunca büyüyen fetus tüm ihtiyaçlarını anneden alıyor. Bu nedenle folik asit, kalsiyum ve demir gibi ilave vitamin ve minerallere ihtiyaç oluyor. Ancak enerji ihtiyacı sanıldığı kadar çok değil. Gebeliğin ilk 3 ayında kalori artışına gerek yok. İkinci üç ay için günlük 350 kalori, son üç ay için günlük 450 kalori artış yeterli. Daha fazla kalori obezite, diyabet ve hipertansiyona da zemin hazırlıyor.

    Mutlaka sol yanıma yatmalıyım! YANLIŞ

    Hamilelik sürecinde eşini nöbetçi gibi görevlendirip sol yanına yatmasını gözetletenler bile olabiliyor. Oysa böyle bir şeye hiç gerek yok. Rahat uyku uyuyabildiğiniz her pozisyonda yatabilirsiniz. Prof. Tansu Küçük “Bebek büyüdükçe ağırlığı artan rahim bebeğe kan taşıyan ana damarlara basınç yapabilir. Aynı damarlar anne kalbine ve beynine de kan tedarik eder. Eğer damarlar kan taşıyamayacak kadar baskı altında kalırsa anne uyanıp yatış pozisyonunu değiştirecek, bebek de etkilenmeyecektir” diyor.

    Hamilelik sırasında köy yumurtası tüketmeliyim! YANLIŞ

    Yanlış olan bir başka inanış da, gebelik sırasında zehirli maddelerden kaçınmak için köylerden süt, peynir ve et alınması, balık tüketmekten kaçınılması gerektiği düşüncesi. Prof. Dr. Tansu Küçük “Kontrolsuz tavuk eti ve köy yumurtası da tehlikeli olabilir, tüberküloz bile bulaşabilir. Pastörize edilmemiş süt ve ürünlerinden brusella, tifo gibi çok tehlikeli hastalıklar kapılabilir. Yeni sağılmış sütü sadece kaynatmak da yeterli olmayacağından hamilelikte günlük şişe süt tüketilmelidir” diyor. Kontrol edilmemiş büyük ve küçük baş hayvanların etlerinden toksoplazma, şarbon, tifo bulaşma ihtimali yüksek. Köpek balığı, kiremit balığı, uskumru ve ton balığının da civa oranı yüksek olduğundan tüketilmemesi gerekiyor. Kirli sulardan toplanan midye bakteriyel enfeksiyonlar taşıyabildiğinden uzak durulmalı. Suşi gibi çiğ balık içeren yiyecekler de riskli.

    Tüp bebek yaptırırsam genelde ikiz-üçüz bebeğim olur! YANLIŞ

    Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasak. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça az. 2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında. Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor. Çoğul gebelik sevimli gibi görünse de riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.

    yaptırdım, mutlaka sezaryen doğum yaptırmalıyım ! YANLIŞ

    “Tüp bebek gebelikleri risklidir ve mutlaka sezaryen ile doğmalıdır” düşüncesi yanlış. Riskli gebelikler anne ya da bebeğe bağlı çeşitli nedenlerle; örneğin annenin hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıkları, ileri anne yaşı (40 ve üstü), erken doğum ya da çoğul gebelikten olabiliyor. Normal giden ve tek bir bebek olan gebelik sadece tüp bebek ile oluştu diye yüksek riskli olmuyor. Diğer tüm gebeler gibi uygun hallerde ve istenirse normal doğum yapılabiliyor.

    Anne adayları dikkat | 2

    HAMİLELİK ÖNCESİNDE…

     İlk 3 ay hamile kalınamazsa ciddi sorun vardır! YANLIŞ

    Çalışmalar yeni evlenen ve hamilelikten korunmayan bir çiftin 12 ayda gebelik şansının yüzde 85 olduğunu ortaya koyuyor. En yüksek gebelik şansı ilk 5-6 ayda olsa da, sonraki 6 ayda da önemli oranda gebelik oluyor. Bir yıl geçmesine rağmen gebelik yoksa o zaman araştırmaya başlamak gerekiyor. Kadının yaşının 35’ten büyük olduğu durumlarda bir yıl yerine 6 ay beklemek yeterli. 35 yaşından sonra azalan yumurta rezervi nedeniyle araştırmaya ve gerekli ise tedaviye başlanıyor. Bazı hallerde ise gebelik için hiç beklenmeden araştırma yapmak gerekebiliyor. Bunlar; kadın birden fazla yumurtalık ameliyatları geçirmişse (çikolata kisti gibi), çocukluk çağında kanser tedavisi almışsa (kan kanseri gibi), komplike karın içi ameliyatı geçirmişse (apandisit delinmesi gibi), birkaç defa kürtaj olmuşsa, ailede erken menopoz öyküsü varsa. Erkek tarafında ise çocukluk çağı kanser tedavisi almış olması, geç yaşta yapılan inmemiş testis ameliyatı, iki taraflı kasık fıtığı ameliyatı, kabakulak geçirilmesi gibi durumlarda hiç beklemeden araştırma yapılıyor. Bu nedenlerle başvuran çift ve doktor arasında detaylı bir sohbet olması, açık iletişim kurulması ve hiçbirşey saklanmaması önemli.

    Çocuğunun olmasını isteyen erkekler cinsel perhiz yapmalı! YANLIŞ

    “Hamilelik olması için erkek bir süre cinsel perhiz yapmalı ve sperm biriktirmelidir; cinsel ilişki doğru günde tek bir kez yapılmalıdır” inanışı da yanlış. Testislerde sperm üretimi sürekli olup sperm yapımı yaklaşık 90 gün sürüyor. Her gün 90 gün önce üretilmeye başlanan spermler döllemeye hazır hale geliyor, sıralar halinde geçit yapan askerler gibi her gün yeni sperm hücreleri olgunlaşıyor. Sperm kanallarında 3 defa boşalmaya yetecek kadar sperm depolanıyor. Sperm kanallarında bekleyen ve uzun süre boşaltılmayan spermler hem hareket açısından yavaşlamaya hem de DNA açısından hasarlanmaya başlıyor. Spermlerin kanallarda 7 günden fazla beklememesi gerekiyor. Sperm boşaltıldıktan sonra kadın rahminde 2 gün canlı kalabiliyor. Yumurta ise 2 gün döllenmeyi bekleyebiliyor. Bu nedenlerle yumurtlama günü civarında (+, – iki gün) sık cinsel ilişki hamilelik şansını artırıyor.

    İlişki sonrası yataktan kalkmamak şansı artırır! YANLIŞ

    Prof. Küçük, “İlişki sonrası yataktan kalkmamak, kalça altına yastık koyarak beklemek hamilelik şansını artırır” düşüncesinin de doğru olmadığını söylüyor. Hareketli sperm hücreleri vajinaya boşaldığında daha ilk anda kuyruk hareketleri ile yüzerek rahim ağzından içeri giriyor. Spermlerin bazıları hemen rahim ve tüplere doğru yüzerken, bazıları da rahim boynundaki girintilerde dinleniyor, enerji topluyor, daha sonra hızla yukarı gidiyor. Küçük, “Kadın ayağa kalktığında akan sıvı prostat ve seminal bez salgılarıdır; bu sıvının geri gelmesi hamile kalmayı engellemez. Bazı kadınlar sperm geri aktığı için hamile kalamadıklarını iddia etseler de doğru değildir” diyor. Diğer yandan, bazı kadınlar ilişkiden sonra yıkanarak hamilelikten korunmaya çalışır. Bu da işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü yıkayarak vajinadan alınabilen kısım, sadece prostat sıvıları olup, sperm hücreleri çoktan rahim kanalına gitmiş oluyor.

    Bebeğimin cinsiyetini belirleyebilirim! YANLIŞ

    Belirli bir diyet, ilişki günü ve pozisyonu ile bebeğin cinsiyetini ayarlamak mümkün değil. Yüzyıllardır tutulan doğum kayıtlarından çıkarılan istatistiklere göre her 100 kız bebeğe karşın 10 erkek bebek doğuyor.

    Başka bir deyişle, bir bebeğin erkek olma olasılığı yüzde 50,5, kız olma olasılığı yüzde 49,5. Bebeğin cinsiyetini erkekten gelen sperm belirliyor. Erkek genetik yapısı 46 XY şeklinde olduğu için spermlerin yarısı X, diğer yarısı Y kromozomu taşıyor. Bu bilimsel bir gerçek ve herhangi bir diyet vs ile değiştirilemiyor. Yani ekşi yenerek “Ayşe”, tatlı yenerek “atlı” olması söz konusu değil.

    Kanser tedavisi görenler çocuk sahibi olamazlar! YANLIŞ

    Kanser tedavisi genellikle üç şekilde yapılıyor; cerrahi, kemoterapi, radyoterapi. Kemoterapi ve radyoterapi erkekte testislere, kadında rahim ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa sebep olabiliyor. Ergenliğe erişmiş bir erkek kanser tedavisi başlamadan önce sperm dondurarak ileride çocuk sahibi olabiliyor. Ergenlikten önce ise henüz sperm üretimi olmadığından; bu durumda testisten biopsi yapılarak alınan doku saklanıyor. Kadınlarda ise yumurta dondurma ya da döllenmiş yumurta (embriyo) dondurma seçenekleri var. Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarında da yumurtalık dokusu dondurmak onları gelecekte anne yapmaya ve menopozu geciktirmeyi mümkün kılıyor.

  • Bebek sahibi olmak istiyorsanız, bunlardan uzak durun!

    Bebek sahibi olmak istiyorsanız, bunlardan uzak durun!

    Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, hazır gıdalardaki kısırlık tehlikesini anlattı:

    Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş gıdalar ya da raf ömrü uzun olan bisküvi gibi hazır gıdaların tüketimi kısırlığı tetikleyen önemli faktörler arasında.

    Bu maddeler hem kadınlarda hem erkeklerde hormon düzensizliğine yol açıyor; bu da kısırlığa neden oluyor.

    Sigara ve alkol tüketimi, kirli hava ve plastik şişelerde muhafaza edilen sular da ciddi tehlike…

    Hazır gıdalar, erkeklik hormonlarında düzensizlik yaparak sperm kalitesini ve sayısını azaltıyor. Kadınlarda ise hem yumurtaların kalitesini bozuyor hem de embriyonun rahime tutunmasını zorlaştırıyor.

    Hazır gıda tüketimini mümkün olduğunca hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor.

  • Tüp bebek tedavisinde karşılaşılan sorunlar nelerdir?

    Tüp bebek tedavisinde karşılaşılan sorunlar nelerdir?

    TEDAVİNİN İPTALİ:

    žTüp bebektedavisi başladıktan sonra yeteri kadar yumurtalıklardan cevap alınamaz ise tedavi doktor tarafındaniptal edilebilir.Tüp bebektedavisinde başarı şansı %100 değildir. Özellikle ileri yaştaki kadınlarda ve yumurtalık kapasitesi düşük olanlarda bazen tedavi olumlu sonuçlanmayabilir

    žAşırı cevap olup şişme sendromu riski taşıyan hastalarda iptal edilebilir.

    ž Aynı zamanda baba adayında yeterli ve hareketli sperm bulunamadı ise ve döllenme gerçekleşmemiş ise tedavi iptal edilebilir.

    YUMURTA BULUNAMAMASI:

    Ultrason takipleri ve kan düzeylerine göre normal follikül gelişimine rağmen yumurta toplama işleminde yumurtanın çıkmaması durumudur. Özellikle ileri yaş hastalarda ve yumurtalık kapasitesi düşük olanlarda daha çok karşılaşılır. Bu durum tüm siklusların %2-7 sinde görülür. Tekrarlama olasılığı vardır.

    SPERM BULUNAMAMASI:

    TESE uygulanan hastaların yaklaşık yarısında sperm bulunamaz.Bu durumda tedavi iptal edilir.

    DÖLLENMENİN OLMAMASI:

    Döllenme aşamasında sperm veya yumurtanın kalitesi ile ilgili problemden dolayı döllenme gerçekleşmeyebilir. Bu durum özellikle ileri yaş ve/veya yumurtalık kapasitesi kötü olan kadınlarda veya ciddi sperm sorunu olan vakalarda daha çok karşılaşılabilecek bir durumdur.Ancak yumurta ve spermler normal olsa da bazı yumurtalarda döllenme gerçekleşmeyebilir.Yumurta toplanan kadınların yaklaşık %5inde görülür.

    TRANSFER ZORLUĞU:

    Kadının rahim yapısındaki bazı problemlerden dolayı embryo transferi zor olabilir. Transferin zor olması gebelik şansını azaltan faktörlerden biridir.

    GEBELİK TESTİ ÖNCESİ KANAMA:

    Hasta ve doktorun moralini bozan ve gebelik şansını düşüren bir durumda olsa kesin hamilelik yok demek değildir.

    ÇOĞUL GEBELİK:

    Rahime birden fazla embryo transfer edilmesi halinde çoğul gebelik potansiyeli mevcuttur. Üç embryo transfer edilmesi durumunda çoğul gebelik riski %15-30 iken, beş ve üzerinde transfer edilmesi durumunda %40a kadar çıkabilir. Hastalar çoğu kez gebe kalma şanslarını arttırmak için, çoğul gebeliğin risklerini düşünmeksizin çok fazla embryo transfer edilmesini talep ederler. Ancak çoğul gebelikler anne ve bebeklerde ciddi problemlere yol açabilir. Annede gebeliğe bağlı hipertansiyon, gebeliğe bağlı şeker ve erken doğum riskleri artar. Bebeklerde ise ölü doğum, anne karnında ölüm, erken doğuma bağlı problemler, gelişme geriliği, serebral palsi görülme olasılığı artar. Bu nedenlerle dünyada ve ülkemizde embryo transferi sayısı yasal düzenlemelerle kesinleştirilmiştir.

    OHSS(OVARİAN HIPERSTIMULASYON=ŞİŞME SENDROMU):

    Tüp bebek tedavisindeki en önemli risklerden biri OHSS(şişme sendromu)dir. Tüp bebek tedavilerinin %20-30unda hafif, %3-6 sında orta,% 0.1-0.2 sinde ise ağır formda görülebilir. Bazı hastalarda yumurtlamayı arttırmak için verilen iğnelere karşı yumurtalıkların aşırı cevap vermesi sonucu oluşur. Kesin nedeni bilinmemektedir.

    Genç yaş, düşük vücut ağırlığı, polikistik over hastalığı, yüksek dozda ilaç kullanımı risk faktörlerindendir.Yumurtalıkların uyarılması sırasında kabul edilebilecek sayıda yumurta uyarılması ile aşırı uyarılma arasında ince bir sınır vardır. Her zaman doz ayarlaması mümkün değildir.

    Belirtiler karın ağrısı, karında şişlik hissi, bulantı, kusma, ishal, nefes darlığı ve idrar miktarında azalmadır. Yapılan tetkiklerde karında ve göğüs boşluğunda sıvı toplanması, yumurtalıklarda büyüme ve pıhtılaşma faktörlerinde bozulma görülebilir. Ağır vakalarda hastaneye yatırılarak tedavi gerekir.

    Tedavide eğer sendrom hafif formda ise hasta ayaktan izlenir. Yumurtalıklar büyümüş olduğu için(yırtılma ve dönme riski nedeniyle) ağır fiziksel aktivite ve cinsel ilişki yasaklanır. İhtiyaç halinde ağrı kesiciler ve kusmaya karşı ilaçlar kullanılabilir. Günlük kilo ve karın çevresi ölçümleri önemlidir. Karın çevresinde artış olması, vücut ağırlığının artması, idrar miktarında azalma, nefes darlığı gibi yakınmaların ortaya çıkması durumunda fizik muayene ve laboratuar testleri yapılmalıdır.

    Sendromun şiddetli olması durumunda hastaneye yatarak tedavi gerekir. Bu sırada serum verilmesi ve karında biriken sıvının iğne ile boşaltılması (parasentez) uygulanan yöntemlerdir. Bazı durumlarda hastanede kalış süresi 2-3 haftaya kadar uzayabilir. Bu dönemde 10-15 defa parasentez yapılması gereken olgular bildirilmiştir.

    Sendrom gebe kalmayan kadınlarda kısa süre içinde geriler.Gebelik oluşması durumunda sendrom daha şiddetli bir form alabilir.
    OHSS gelişmesi olasılığından şüphenilen hastalarda tedavide uygun protokollerin seçilmesi ve düşük dozda ilaç kullanılması tercih edilmelidir. Ancak gene de gelişirse çatlatma iğnesi yapılmayarak tedavi iptal edilebilir veya yumurtalar toplandıktan sonra embryolar dondurularak transfer ertelenebilir.

    KANAMA:

    Vajinal ultrason eşliğinde yumurta toplanması sırasında vajende zedelenmeye bağlı kanama olabilir. Sadece yumurta toplama işlemine bağlı vajinal kanama oranı %0-1.3 arasında değişmektedir. Birçok vakada işlem biter bitmez kanama durur.

    ENFEKSİYON:

    Nadir görülen problemlerdendir. Yüksek ateş, sürekli karın ağrısı, idrar yaparken yanma veya kanama gibi bulgular verebilir. Enfeksiyon durumunda geniş etkili antibiyotiklerle tedavi gerekir.

    DIŞ GEBELİK:

    Dış gebelik; gebelik materyalinin rahim içinde değilde rahim dışı herhangi bir yerde(genellikle tüplerde) gelişmesidir. Tüp bebek uygulamalarından sonra dış gebelik ihtimali %1-3 arasındadır. Özellikle daha önce dış gebelik öyküsü olanlarda, tüple ilgili hastalık ve ameliyat öyküsü olanlarda görülme ihtimali daha yüksektir. Teşhiste vajinal ultrasonla birlikte seri HCG(kanda gebelik testi) ve progesteron ölçümleri faydalı olacaktır.

    Tüp bebek tedavileri tüm bunların ötesinde çiftler için ciddi fiziksel, maddi ve duygusal problemlere yol açabilir. Psikolojik stres ve duygusal problemler özellikle tüp bebek başarısız olduğunda çok daha yaygındır.

     

    Doç. Dr. Esra Ayşin TONGUÇ

  • Tüp bebek tedavisinin bilinmeyen yönleri

    Tüp bebek tedavisinin bilinmeyen yönleri

    1 ) Başarıda kadının yaşı

    Tüp bebek tedavisinde elde edilecek olan başarı şansı, kadının yaşı ile alakalı olarak değişiklik göstermektedir. Ancak tüp bebek tedavisinde elde edilecek olan başarı, sağlanmış olan hamilelik ile değil, canlı doğumlara göre hesaplanmalıdır. Aynı zamanda kadının yaşı dışında, tedavide başarıyı etkileyen çok sayıda etken de bulunmaktadır.

    Tüp bebek tedavisine başvuran kadın hastanın yaşı ne kadar küçük olursa, hamile olabilme ihtimali de o kadar artar. Aynı zamanda, anne adayının yumurta kalitesinin yüksek olması, tedavide başarılı olma olasılığını ciddi anlamda artırır. Ancak bu durum, genç adayların her birinde başarı sağlanabileceği anlamına gelmemektedir.

    2 ) Tüp bebek tedavisini olumsuz açıdan etkileyen etkenler nelerdir?

    Anne adayı henüz 20 yaşlarında, ancak yumurta rezervleri güçsüz ve kalitesiz ise, başarı ihtimalinde ciddi anlamda düşüş yaşanır. Aynı zamanda, tüp bebek uygulamalarında başarı elde etme olasılığını olumsuz açıdan etkileyen çok sayıda etken bulunmaktadır. Bu etkenlerden bir kaçını saymak gerekir ise;

    Çiftlerin evlilik süresi

    Kadının yaşı

    Kadın hastanın yumurtalık kapasitesi

    Kadının daha evvel gebe kalıp kalmadığı

    Kadın hastanın daha evvel düşük yapıp yapmadığı

    Erkek hastanın sperm sayısı ve kalitesi

    Daha evvel gelişmiş olan iltihap ve ateşli hastalıklar(kaba kulak hastalığı gibi)

    Hormonal denge ile alakalı problemler

    3 ) Neden iyi bir tüp bebek merkezi?

    Tüp bebek tedavisine uzman doktorunuz ile birlikte karar vermiş iseniz, yapmanız gereken ilk şey doğru tüp bebek merkezi seçimi olacaktır. İlk adımı bu şekilde atmanız, tedavi merkezinin başarıdaki etkisinin oldukça büyük olmasıdır. Genelde merkezlerdeki eleman sayıları, başarı yüzdeleri, teknolojik imkânlar aynı gibi görünebilir ancak çiftlerin bunu tamamıyla araştırmaları ve doğru merkezi buna göre seçmeleri gerekmektedir.

    İlk başlarda tüm merkezlerin neredeyse hepsinin aynı olanakları sağlaması, çiftler için yanılgı nedenleri olmaktadır. Mesela; çoğunlukla başarı oranı yüksek olan merkezleri incelediğimizde bu yüksek oranların, 35 yaş altı, tedavide olumlu sonuç alabilme ihtimali %80 olan hastaları kabul edip geri kalanları geri çevirmeleri olduğunu gördük. Tüp bebek merkezi seçimi konusunda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şu şekildedir.

    Merkez ne zamandır faaliyet göstermektedir?

    Tüp bebek merkezinin 35 yaş üstü gebe kalma ve canlı doğum oranı nedir? Bu soruyu sormamızdaki sebep, merkezin başarı oranının 35 yaş üstü kişilerde yüksek olması demek merkezin gerçekten iyi hizmet verdiğine işarettir. Çünkü 35 yaş üstü bayanlarda gebeliği sağlamak, sağladıktan sonra gebelik esnasında oluşabilecek komplikasyonları önlemek ve canlı doğumu sağlamak oldukça zor bir ihtimaldir.

    Merkeze başvuran çiftler, merkez yetkilileri tarafından dürüst olarak bilgilendiriliyorlar mı?

    Embriyo dondurma ve transfer işlemlerinde merkezin başarı oranı nedir?

    Merkezde çalışan tıbbi personelin tecrübesi ne kadardır?

    4 ) Kliniğin önemi

    Tüp bebek tedavisinde başarılı olmak için seçilen kliniğin de önemi büyüktür. Birçok tüp bebek merkezi başarı oranını artırmak için gebe kalma şansı yüksek olan hastaları seçmekte ve bu şekilde başarı oranını artırmaktadır. Bu nedenle tedavi merkezi seçilirken detaylı bir şekilde araştırma yapılmalı ve merkezin ne tür hasta gruplarını kabul ettiği hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Tüp bebek tedavi merkezi seçerken son derece dikkatli ve titiz olunmalıdır. Kaliteli bir merkez ve işinde uzman bir doktor ile başarı şansı daha yüksek olmaktadır.

     

    Op. Dr. Ali Osman KOYUNCUOĞLU

  • Tüp bebekte başarısız olunca ne yapılır?

    Tüp bebekte başarısız olunca ne yapılır?

    Tüp bebek tedavisi başarısız olunca yani negatif sonuç alınca, tedavinin tüm basamakları gözden geçirilir ve olası nedenler araştırılır. Tüp bebek tedavisinde başarısızlığın başlıca nedenleri düşük embriyo kalitesi, rahim sorunları, sistematik hastalıklar ve babaya ait sorunlardır. Tüp bebek başarısızlığının en sık ve en önemli nedeni düşük embriyo kalitesi olarak ifade edilen embriyo sorunlarıdır. Embriyo dışındaki sorunlar, daha kolay üstesinden gelinebilir ve birçoğu ameliyat veya ilaç tedavisi ile düzeltilebilir.

    1. Embriyodan kaynaklanan sorunlar

    Embriyo kalitesi, döllenmenin 3. gününde 8 hücreli ve hiç parçacığı olmamasına göre tanımlanır. Embryolar 3. gün sonrasında daha hızlı bölünmeye başlar ve hücre sayısı hızla artar, 5. günde blastokist adı verilen yapı oluşur. Labarotuvar ortamında 5. gün kaliteli blastokistlerin rahme tutunma şansları %60-70 gibi en üst düzeye çıkar. Çoğunlukla ideal olan 5. gün transferi yapılması tercih ediliyor.

    Kötü kalite embriyolardan genellikle sağlıklı embriyo ve sağlıklı gebelik gelişemiyor. Kötü kalite embriyoların %50-60’ında genetik hata bulunuyor. Bu yüzden eşlerin her ikisinden kromozom analizi yapılması, embriyolara genetik inceleme yapılması gerekebiliyor. Genetik olarak normal olan fakat çeşitli nedenlerden dolayı zayıf, yorgun veya kötü görünen embriyolardan da sağlıklı gebelik gelişme şansı oldukça düşük. Bu konuda bilim dünyasında gelişmeler hızla devam etmesine rağmen şu an için kabul edilmiş iyi çözümler yok. İyi kalite embriyo geliştiremeyen kadınlarda bazı uygulamaları denemekte yarar olduğunu biliyoruz. Fazla uyarılan yumurtalardan gelişen embriyolarda genetik hata fazla olduğundan, gereğinden fazla yumurta geliştirici hormon (gonadotropin) kullanmadan yumurtalık uyarımı yapmayı tercih ediyoruz. Hiç uyarı verilmeden doğal veya değiştirilmiş doğal siklus içerisinde tüp bebek denenmesi de yararlı olabiliyor.

    2. Rahimden kaynaklanan sorunlar

    İyi kalite embriyo transfer edilmesine rağmen hamilelik oluşmuyorsa, embriyo dışındaki diğer sorunların araştırılması gerekiyor. Embriyoyu kabul eden endometriumun olası sorunları araştırılıyor. Rahim, kendine ait bağışıklık sistemi olan, insan vücudunda ağırlığını kat be kat artıran ve azaltabilen tek organdır. Rahimdeki bozukluklar embryonun yerleşmesini engelleyebilir, veya yerleşmiş embryonun ilerlemesini durdurabilir. Ne tür rahim sorunlarında ne yapılabilir?

    Miyomlar: özellikle rahim boşluğunu yani endometrium adı verilen rahim yatağını rahatsız eden (submüköz) myomların gebeliği engellediği veya bozduğu biliniyor. Ancak rahim duvarına gömülü (intramural) veya rahmin dışında (subseröz) yer alan myomların gebelik üzerine etkisi konusunda görüş birliği bulunmuyor. Özellikle 4 cm üstündeki myomların rahim yatağını rahatsız etmese dahi, bazı maddelerin salınması nedeniyle gebelik oranlarını düşürdüğü iddia edilmektedir.
    Polipler: Endometriumdan köken alan bezlerin mantar gibi boşluğa uzanan katlantılarıdır. Genç yaşlarda poliplerin kötü huylu olmaları düşük olasılıktır. Polipler 1,5 cm üzerinde ise gebelik oranları düştüğü için histereskopi ile çıkarılmaları gerekiyor.
    İnce rahim yatağı: Embriyonun yerleştiği yatak dokusunun ince olması gebelik açısından sorun oluşturur. Tedavinin son günlerinde toplam endometrium kalınlığının 7 mm altında olduğu durumlarda gebelik oranlarının ciddi olarak düştüğü biliniyor. Endometriumun yeterli kalınlığa ulaşamamasının nedeni olarak kronik enfeksiyonlar, endometriyal bağışıklık sistemindeki bozukluklar, rahmin kanlanma bozuklukları yatmaktadır. Bir grup hastada geçirilmiş verem hastalığı, ince endometrium olmasında rol oynamaktadır. Rahim veremi, akciğer veremi olmadan geçirilebilir, tanısını koymak çok zordur. Özellikle beslenmesi bozuk olan ve hayvancılıkla uğraşan kadınlarda bunun sorun olabildiğini biliyoruz. Bir grup kadında ince endometriumun neden kaynaklandığını ne yazık ki bulamıyoruz.
    Rahim içinde yapışıklık (sineşi): Geçirilmiş rahim içi ameliyatları ve rahim enfeksiyonları yapışıklığın başlıca nedeni olduğu biliniyor. Hafif yapışıklıkların histeroskopi ile açılması gebelik şansını artırıyor. İleri derecede yapışıklık durumlarında endometrium dokusu da zarar gördüğü için rahim yatağında yapışıklıkların açılması gebelik için yeterli gelmeyebiliyor.
    Adenomiyozis: Normalde endometrium dokusunun sadece rahim yatağında olması, başka bir yerde olmaması gerekir. Fakat bazı kişilerde endometrium rahim kaslarının içinde yerleşir. Adet döneminde orijinal yerindeki dokular gibi kanamaya yol açarak rahmi tüm olarak büyütür ve ağrılı adet dönemine yol açabilir. Myom gibi düzenli sınırları olmayan, yer elması gibi yamru yumru yapıda, ameliyatla çıkarılması zor olan adenomiyozis embriyonun yerleşmesini zorlaştırabiliyor.

    3. Sistematik hastalıklardan kaynaklanan Tüp bebek tedavi başarısızlıkları
    Sistematik sorunlar, gebe kalıp düşük yapan kişilerdeki faktörlerle aynıdır.
    *Pıhtılaşmaya eğilim, Trombofili:Kaliteli embryo transferine rağmen gebe kalmayan hastaların yaklaşık %50’sinde saptanıyor. Hem serumda ilgili protein düzeyleri ile hem de moleküler biyoloji kullanılarak test ediliyor.
    *Şeker hastalığı, lupus ve benzeri hastalıklar gebe kalmayı etkiliyor. Deneyimlerimiz gizli tiroid hastalığının en sık karşılaşılan sorun olduğunu gösteriyor.
    *Genetik Bozukluklar: Anne veya baba adayında kromozom testlerinde bir anormallik çıkması, bebeği çok ciddi etkiliyor. Anne veya babadaki bozukluklar dengeli, yani yerleri değişik olmakla beraber bir gen eksikliği olmaması nedeniyle bir sağlık sorunu olmazken, bu genetik bozukluk normal geçiş mekanizmalarını kullanarak bebeğe geçerken etkilenmiş kromozomların düzgün olarak geçiş yapmaması bazı genlerin eksik geçiş yapmasına yol açmaktadır. Bu da ya embriyonun yerleşmemesine, düşük olmasına veya anomalili bebek olmasına yol açmaktadır. Bu sorunun tedavisinde preimplantasyon genetik tanı yöntemi kullanılmaktadır.

    4. Babaya ait sorunlar
    Baba adayında sperm sayısının düşük olması veya testisten sperm alınması kadının yaşından bağımsız olarak düşük yapma olasılığını artırıyor. Babanın yaşının 50’nin üstünde olması tüp bebek başarısızlığını artıran ayrı bir faktördür. Babada pıhtılaşmaya eğilim olması, anne adayında da var olması durumunda bu sefer bebekte de pıhtılaşmaya eğilim oluşmasına yol açmaktadır. Bu durumda annenin kan sulandırıcı kullanması yeterli olmayabilir. Babanın sigara içmesi ve folik asit düzeylerinde düşüklük olması annenin başarılı gebelik çıkarmasını etkilemektedir.

    Doç. Dr. Ayla ÜÇKUYU tarafından yazılmıştır.

  • Tüp bebek tedavisi herkes için uygun mudur?

    Tüp bebek tedavisi herkes için uygun mudur?

    Bebek sahibi olmak isteyen ama doğal yollarla bebek sahibi olamayan bütün çiftler için tüp bebek yöntemi uygulanabilir mi? Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Gurur Polat, tüp bebek yönteminin kimler için uygun olduğunu anlattı.

    Op. Dr. Gurur Polat’ın konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle:

    Tüp bebek tedavisi spermi olan, yumurtası ve rahmi olan bütün çiftlere uygulanabilir. Ancak gebe kalması tehlikeli olabilecek hastalara uygulanmaz. Ciddi kalp hastalıkları, ciddi akciğer hastalıkları ve şeker hastalığı gibi kimi hastalıklara sahip kişilere hamile kalma izni verilmediği için, tüp bebek tedavisi yapılmaz.

    Tüp bebek tedavisinde yaş sınırı var mı?

    Tüp bebek yönteminde yaş sınırı, kadının kendi yumurtasıyla gebe kalma yaşı en fazla 44-45 yaş civarıdır. Daha ileri yaşlarda tüp bebek tedavisi mümkün değildir. Tüp bebek tedavisi yapılabilmesi için bazı koşulların var olması gerekir. Bunlardan birincisi kadının iki tüpünün birden kapalı olmasıdır. İkincisi, ağır erkek faktörü denilen, ağır sperm faktörünün olması durumunda tüp bebek yapılmaktadır. Tüp bebek yapılan bir diğer durum ise, açıklanamayan kısırlık olmasıdır. Çikolata kisti, yani endometriyozisi bulunan hastalara, özellikle de ağır evre olan 3. ve 4. evrede tüp bebek tedavisi yapılmaktadır. Tüp bebek uygulaması yapılan altıncı durum ise tedavisi, yumurtlama takibi ve aşılaması yapıldığı halde 3 ila 6 kez arasında başarısız olunan hastalardır. Yedinci olarak, yumurtalık rezervi düşük, yumurta eşiği kötü olan ve yumurta elde edilemeyeceği ya da az elde edileceği düşünülen hastalarda tüp bebek tedavisine başvurulmaktadır. Tüp bebek tedavisi gerektiren sonuncu faktör ise var olan genetik bir kusurun yinelenmesini engellemektir.

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Gurur Polat

    Günümüzde tüp bebek tedavisinde kullanılan yöntemler giderek aşama kaydetmiştir. Kullanılan gelişmiş teknikler sayesinde çiftlerin çocuk sahibi olma hayali gerçeğe dönüştürülebilmektedir. Siz de dünyanın en güzel anını onlara yaşamak için geliştirilen yöntemlerden faydalanabilirsiniz. Tüp bebek tedavisinin sizin için de uygun olup olmadığını öğrenmek için bir tüp merkezine giderek ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Doktorunuzun uygulayacağı testler ve gerekli kontrollerin ardından sizin durumunuza özel bir tedavi planı uygulayacaktır.

  • Stresten uzak durup birbirine destek olan çiftler kısırlığı yenebilir

    Stresten uzak durup birbirine destek olan çiftler kısırlığı yenebilir

    Sağlık problemi olmadığı halde 100 çiftten 20’si gebelik elde edemiyor. Adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde olan kadınlar stresle çok daha fazla karşı karşıya kalıyor. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düştükçe, stres de katlanarak çoğalıyor. Hâlbuki çiftler, stresten uzak durup birbirlerine destek olursa bebek olma ihtimali artıyor.

    Çocuk sahibi olma isteği ile doktora başvuran çiftlerin yarıdan fazlası açıklanamayan kısırlığa (infertilite) sahiptir. Anne adayının yumurtalıklarının düzenli çalıştığı, tüplerin açık, rahmin sağlıklı ve baba adayının sperm değerleri normal olduğu durumlarda korunmasız geçen bir yıl sonunda gebelik elde edilememesi; açıklanamayan kısırlık olarak değerlendirilir. Güncel teknolojiler ile teşhis edemediğimiz açıklanamayan kısırlık yaşayan çiftlerin önemli bir kısmı, hiçbir yardım almadan kendiliğinden gebelik elde edebilmektedir. Bu çiftler için daha önceki başarısızlıkları ve zaman içinde elde edilen gebeliği açıklamak mümkün değildir.

    GEBELİK ŞANSI YÜZDE 5’E DÜŞER

    Sağlık problemi olmayan 100 çiftten 20’si bilinmeyen sebeplerle gebe kalamamaktadır. Üreme sisteminde bir sıkıntı var ise gebelik engellenmektedir. Problemsiz çiftlerin her ay yüzde 15-20 civarında olan gebelik şansı açıklanamayan kısırlık gruplarında yüzde 3-5’ler seviyesine inmektedir. Yani bu çiftlerde de hâlâ spontan gebelik ihtimali devam etmektedir. Açıklanamayan kısırlıkta; üreme sisteminde geçici veya kalıcı, basit ya da karmaşık bir problem olduğu kabul edilir. Bazen farklı basamaklarda ve mekanizmalarda çok sayıda problem olabilir.

    ÇİFTLER PANİĞE KAPILMAMALI

    Gebe kalma süresinin uzaması, çiftler için stres kaynağı olabilir. Erkekler genellikle sorunları inkar etme ya da eşine yansıtma yollarını kullanarak stresle baş ederler. Ayrıca problemin önemsiz olduğuna inanırlar. Kadınlar ise; adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde oldukları için çok daha fazla stresle baş ederler. Her ay adet kanamasını beklemek zor bir durumdur. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düşük ise stres katlanarak artmaktadır.

    Bazı toplumlarda çocuk sahibi olamamak mutlak kadına ait bir problem gibi görülmektedir. Bu faktörler, gebelik elde etme şansını gitgide azaltır. Genelde uzun zaman açıklanamayan kısırlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftler; tedavi sonrasında gebelik elde ettikten ve doğum olduktan sonra spontan gebelikler başlayabilmektedir. Bu durum da stresin etkisini ortaya koymaktadır. Açıklanamayan kısırlıkta çiftlerin paniğe kapılmaması gerekiyor çünkü bu durumdaki çiftlerin gebelik şansları azalsa da hiçbir zaman sıfır değildir. Tedavi sürecinde bazı çiftler, kendiliğinden gebelik elde edebilir. Bu çiftlere; kendiliğinden gebelik için adet günleri ve şanslarının yüksek olduğu dönemler anlatılmalı veya basit yumurta geliştirme ve takibi yapılarak zamanlı ilişki önerilmelidir.

    EVLİLİK KÖTÜ ETKİLENEBİLİR

    Bu arada ilişkinin zamanlı olması ve bir görev algısı yaratması, bir zorunluluk haline dönüşmesine yol açabilir. Bu da ilişkiyi kötü yönde etkileyip evlilik problemlerine neden olabilir. Bir yıl süre ile gebelik elde edemeyen bir çift için gerekli tetkikler yapılıp açıklanamayan kısırlıkta teşhisi konduktan sonra olası tedavilere yönlendirilmelidir.

    TEDAVİDE KISIRLIK SÜRESİ VE YAŞ ÖNEMLİ

    Kısırlık süresi dört yıldan az, anne adayının yaşı da 35’in altında ise tercih aşılama tedavisi olmalıdır. Anne yaşı 35’in üzerinde ise yine aşılama yapılabilir ama aşılamaların sayısı artırılmadan tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Tüp bebek, çiftler için her zaman elde edilebilir bir tedavi yöntemidir. Ancak öncelikle kolay tedaviler denenmeli. Bu yöntemlerle başarıya ulaşamayan çiftlere, daha sonra tüp bebek tedavisi uygulanmalı.” Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir; “Kısırlık süresi dört yıldan uzun ve anne adayının yaşı 40 ve üzerinde ise direkt tüp bebek tedavisi yöntemi denenmeli” diyerek aileleri zaman kaybetmemeleri konusunda da uyarıyor. Doktor, çift ile alternatifleri tartışarak tedavi programı yapmalı ve başarısızlık söz konusu olduğunda bir araya gelerek yeniden değerlendirme yapılmalıdır.

    AŞILAMA TEDAVİSİ

    Aşılama tedavisinde spermin doğru zamanda yumurta ile bir araya gelmesi sağlanmaktadır. Yumurta geliştirici ilaçlar hap veya iğneler yolu ile bir veya iki tane yumurtanın gelişmesi sağlanır. Yumurta belirli bir çapa ulaştığında çatlatma iğneleri yardımıyla yumurtlama gerçekleştirilir. Bu dönem, gebelik şansının en yüksek olduğu zaman dilimidir. Yumurtlama, çatlatma iğnesinden sonra yaklaşık 36 saat sonra gerçekleşir. Bu zamana yakın bir saatte spermler alınarak laboratuvarda hazırlık ve yıkama işlemi yapılır. Ardından, aralarından en hızlı ve sağlıklı olanlar toplanarak rahim içerisine yumuşak bir kateter yardımı ile verilir. Açıklanamayan kısırlık grubunda aşılama ile gebelik şansı yüzde15 civarındadır. Üç aşılama uygulaması sonrasında çiftlerin yüzde 35-40 kadarı bebek sahibi olabilir.

    TÜP BEBEK TEDAVİSİ

    Tüp bebek tedavisinde; aşılamaya oranla daha fazla ilaç kullanılır ve takipler daha sıktır. Folikül çapları belirli bir büyüklüğe ulaştığı zaman, aşılama tedavisinde olduğu gibi çatlatma iğnesinden 36 sonra sonra ince bir iğne ile vajinal ultrasonografi kullanılarak yumurtalar alınır. Laboratuvar ortamında mikroskop altında her bir yumurta, çevresindeki hücrelerden temizlenip değerlendirilir ve mikroenjeksiyon yöntemi ile olgun her bir yumurtaya bir sperm enjekte edilir. Döllenme sonrası gelişen embriyolar inkübatörler içerisinde takip edilerek, seçilen embriyolar anne rahmine transfer edilir. Tüp bebek ile açıklanamayan kısırlık grubunda yüzde 55-60 oranında gebelik elde edilebilmektedir. Anne adayının yaşı genç ise gebelik şansı artar.

    Op. Dr. Seval TAŞDEMİR tarafından yazılmıştır.