Etiket: tüp bebek tedavi

  • Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı?

    Tüp bebek tedavi yöntemleri birçok faktöre bağlı olarak başarı tablosu sergilemektedir. Beslenme özellikle anne adayının sağlıklı olması, sürecinde sağlıklı devam etmesi ve en önemlisi bebeğin de sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürürken dünyaya gelmesinde önemli bir rol oynar. Normal gebelik için gereken sağlıklı beslenme şekli tüp bebek tedavi sürecinde de bebeğin gelişimi için anne adayının özellikle dikkat etmesi gereken beslenme alışkanlığını da içermektedir.

    Tedavi sürecinde beslenme ile alakalı olarak karşılaşılabilecek komplikasyon riski artarken, aşırı kilo ve şeker hastalığının göz önünde bulundurulması gerekir. Anne adayının mümkün olabildiğince her vitamin ve mineralden yararlanması, ideal kilo sınırları içerisinde sık sık ve yeterli porsiyonlarla süreci desteklemesi gerekir. Kısacası vücudun günlük protein, kalsiyum, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılayabilecek beslenme düzeni ile sağlıklı bir gebelik süreci geçirilebilmektedir. Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayının dikkat etmesi gereken beslenme şekli aşağıdaki gibi olmaktadır:

    • Sık sık, azar azar

    Gebelik sürecinde anne adayının sağlıklı olması bebeğin de sağlıklı olmasına işarettir. Bu nedenle anne adayının karşıladığı vitamin ve minerallerden yararlanan bebek için, anne adayının vücut ihtiyacının arttığı besin ögelerine daha çok ağırlık vermesi gerekir. Genel olarak bu öneri halk arasında annenin daha çok yemesi gerektiğini düşündürten yanlış bir inanış olsa da, anne adayının hem bebeği hem de kendi için ihtiyaç duyduğu miktarda vitamin ve mineral alması gerektiği anlamına gelmektedir. Düzensiz beslenme aşırı kiloya ve birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bu nedenle günlük olarak anne adayının sağlık açısında ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılayacak besinleri tüketmesi gerekir. Kısacası sık sık ama küçük porsiyonlarla vücudun gereksinimleri karşılanabilir. Ayrıca kilo kontrolü için anne adayının dikkat etmesi gereken diyet programı, kilo vermek için uygulanan diyet programlarından çok farklıdır. Burada sağlıksız besinlerin tüketimi engellenirken, anne adayının ihtiyacı olan miktarda besin maddelerinin alınması vurgulanmaktadır ve anne adayının kesinlikle aç kalmaması gerekir. Bknz: http://jinekoloji.com/tup-bebek

    • Tüp bebek tedavisinde alınması gereken vitaminler nelerdir? 
    • Vitamin E ( tüm buğdaygiller, brokoli, baklagiller, buğday tohumu, soya, yeşil yapraklı sebzeler )
    • Vitamin A ( brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnabahar )
    • Vitamin C ( brokoli, Brüksel lahanası, portakal suyu )
    • Vitamin D ( süt ürünleri, somon )
    • Kalsiyum ( brokoli, soya, süt ürünleri, somon )
    • Demir ( Yeşil yapraklı sebzeler )
    • Çinko, ( buğday tohumu, istiridye, soya )
    • Folik asit ( Yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar, buğday tohumu, soya, turunçgiller )
    • Esansiyel yağ asitleri ( hormon düzenleyici olarak; omega-3, omega-6, tüm bitkisel yağlar ve yalancı safran yağı )

    Tedavi sürecinde alınması gereken vitaminlerin mümkün olabildiğince doğal olarak besin maddelerinden sağlanması gerekir. Ayrıca folik asit desteği bebeğin zihinsel gelişimde önemli rol oynadığı için, doğal besinlerin yeterli olmadığı durumlarda ek takviyeye ihtiyaç duyulabilir.

    • Tüp bebek tedavilerinde sigara ve alkol tüketiminde uzak durulması gerekir

    Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu tüp bebek tedavi yöntemlerinde uzak durulması gereken en önemli madde alkol ve sigaradır. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu zararlı alışkanlıklar üreme sistemini etkileyerek, kısırlık vakasını öne sürmektedir. Özellikle bu nedenle tedaviye başvuran çiftlerin alkol tüketiminden uzak durması gerekir. Alkolün tedavi sürecini etkileyen davranışları aşağıdaki gibidir:

    Anne adaylarında:

    • Düşükle sonuçlanan gebelikler ( fazla alkol tüketimine bağlı olarak )
    • Yumurta rezervlerinin azalmasına ( aşırı alkol tüketimi )
    • Adet kanamalarının kesilmesine
    • Düzensiz adet kanamaları ile yumurtlama kaynaklı sorunlara
    • Libido kaybı
    • Abortus düşük riskinde artışa neden olmaktadı

    Baba adaylarında:

    • Testis fonksiyon kayıpları ( aşırı alkol tüketimi )
    • Testosteron seviyesinde azalma
    • Vitamin A’nın metabolizmadaki fonksiyonelliğini etkileyerek, sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma
    • Libidoda azalmaya neden olmaktadı

    Tüm bu olumsuz etkilerden dolayı gebelik için gerekli olan sağlıklı yumurta ve sağlıklı sperm hücrelerinin işlevselliği zarar görürken, tedavi sürecinin başarı şansı azalmaktadır.

    • Tüp bebek tedavi yönteminde anne adayı nasıl beslenmeli? 
    • Tüp bebek tedavisinde anne adayının bol bol su tüketmesi gerekir. Ayrıca sıvı ihtiyacı taze sıkılmış meyve suları, çorba, ayran ve süt gibi zengin vitamin kaynaklarından da sağ Ancak olabildiğince su tüketimine özen gösterilmesi gerekir.
    • Sigara kullanımı yumurta rezervlerini azaltırken, yumurtanın ve döllemiş yumurtanın gelişim aşamalarını Ayrıca embriyonun rahme tutunmasını da olumsuz etkilerken, tüp bebek tedavi sürecinde sigaradan kesinlikle uzak durulması gerekir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde alkol tüketiminden uzak durulması
    • Çay, kahve ve asitli içeceklerin tüketilmemesi gerekir.
    • Protein ağırlıklı beslenme şekli ö Ayrıca omega 3 ihtiyacı için haftada en az 2-3 defa balık tüketilmesi gerekir.
    • Kalsiyum açısından zengin süt ve süt ürünleri de ihmal edilmemeli, kırmızı et ve beyaz et tüketimi de dengelenmelidir.
    • C vitamini için bol bol sebze ve meyve tü Mümkün olduğunca kızartma yerine fırında pişirme ve haşlama yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir.
    • Tüp bebek tedavi yöntemlerinde folik asit ayrı bir öneme sahiptir. Folik asitten zengin ceviz, badem, fındık yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerden yeterli miktarda tüketilmesi bebeğin gelişimi için oldukça ö Bu nedenle besinlerin yetersiz kaldığı durumlarda ek folik asit tabletleri alınabilir.
    • Tüp bebek tedavi sürecinde beslenme kadar anne adayının yapmış olduğu fiziksel aktivitede hem fiziksel hem de psikolojik olarak başarıyı Ancak doktor önerisi dışında ağır ve yorucu egzersizler uzak durulmalı ve anne adayını yormayan düzenli yürüyüşler faydalı olacaktır.
    • Hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklar tüp bebek tedavi sürecinde takip edilmesi gereken önemli sorunlardı Bu nedenle doktorun önerdiği beslenme şekline dikkat edilmesi, hastalıkların kontrolü açısından önem kazanmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Tüp Bebek Tedavisinde Boş Folikül Sendromu

    Tüp Bebek Tedavisinde Boş Folikül Sendromu

    Tüp bebek tedavisinde yumurtlamanın meydana gelmesinin ardından ovaryumların uyarılmasına olumlu cevap alınmasına rağmen, tüp bebek tedavisinde yumurta toplama aşamasında yumurta bulmak mümkün olmayabilir.  Bu gibi bir sorunla karşılaşıldığı zaman akla boş folikül sendromu gelir. Tüp bebek tedavilerinde sık bir şekilde karşılaşılmayan bu sorun, tüp bebek tedavilerine başlayan kadınların % 0.5-2′sinde görülür.

    Bu probleme sebep olan etkenler bilinmemektedir. Ancak çeşitli düşünceler mevcuttur.  Tüp bebek tedavisinde yaşanan boş folikül sendromuna yol açabilecek sebepler, çift tarafından etkin bir şekilde anlaşılmalıdır. Boş folikül sendromuna birçok sebep yol açabilir. Boş folikül sendromu oositin olgunlaşmasını sağlayan ve yumurtanın folikülden ayrılmasını sağlayan human chorionic gonadotropin (hCG) hormonu tedavisinde zamanlamanın doğru yapılmaması kaynaklı olarak ortaya çıkar. Bir diğer yandan ise yapılan hCG uygulamasının etkenliğinin yetersiz olması sebebiyle bu sendrom yaşanabilir. Bu sebeplerle de hCG uygulamasının saklama şartlarının iyi olması, zamanlamanın doğru olması ve dozun iyi ayarlanması gereklidir.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

    Kanda hCG oranı iğne yapıldıktan sonraki 12. Saat ve sonrasında 50 IU/l’nin üstünde çıkmalıdır. Bu seviyenin altında çıkan hCG seviyesinin yetersiz olduğu kabul edilir. Bu gibi durumlarda tedavi dozu, uygulamanın zamanlaması ve hCG’nin saklama koşulları yeniden kontrol edilmeli.  hCG iğnesinden 36 saat sonra ise kandaki hCG seviyesi 100 ile 300 IU/L arasında olmalıdır. Yumurta toplama adı verilen aşamada ise kanda tespit edilen hCG seviyesi normal olan kişilerin bile kimi zaman boş folikül sendromu ile karşılaşma riski mevcuttur. Böyle bir durumda  karşılaşılmış hCG’nin bioaktivitesinin yeterli olmaması düşüncesi söz konusu olur.

    Yumurta toplama aşamasında eğer yumurtalıklardan birinde hiç yumurta elde etme durumu söz konusu değil ise, hemen diğer yumurtalığa geçmek doğru değildir. İlk olarak idrar testi ile hCG hormonu seviyesine bakılmalıdır. İdrarda hCG seviyesi olması gereken değerden daha az çıkar ise, kadına yeniden hCG  enjeksiyonu yapılır. Bu sayede diğer yumurtalık 36 saat geçtikten sonra yumurta toplama işlemine sokulur. Ancak idrarda hCG seviyesi normal seviyede tespit edilirse yeniden hCG  enjeksiyonu yapılmasına gerek duyulmaz.

    Boş folikül sendromu nedir?

    Kontrollü over stimülasyonu adı verilen, tüp bebek tedavi aşamalarında yumurtalıkların uyarılmas aşamasından geçilir. Ardından ise normal folikül gelişimi yaşanmasına rağmen, birden fazla yıkama uygulanmasına rağmen foliküllerden yumurta elde edilemeyebilir. Bu gibi durumlarda boş folikül sendromundan bahsedilir.

    Boş folikül sendromu, tüp bebek tedavilerinin yaklaşık olarak %2’sinde ortaya çıkar. Bu sendromda bağımsız vakalarda mevcuttur. Ancak üst üstte tekrar ettiği vakalar da bulunur.

    Tüp bebek tedavisinde LH salgısı yerine human chorionic gonadotropin (hCG) yapılır. Bunun yumurtlamadan önce folikülün içinde meydana gelen süreç üzerinde oldukça önemli 2 etkisi mevcuttur.  hCG, mayoz bölünmenin kaldığı yerden devam etmesini ve yumurtanın olgunlaşmasına yardım eder. Aynı oranda önemli bir fonksiyonu da bağ dokusunun yumuşamasına yardım ederek, yumurta-kümülüs kompleksinin folikül duvarından ayrılmasını tetiklemektir. Yumurta-kümülüs kütlesi genellikle foliküler sıvının içerisine atılır. Burada da yumurta toplama yani OPU aşamasında

    aspire edilmektedir. Eğer herhangi bir neden ile hCG bu fonksiyonlarını sağlayamaz ise, yumurta-kümülüs kompleksi folikül duvarına oldukça sıkı bir şekilde tutunmaya devam eder.  Aspire edilmiş olan foliküler sıvının içerisinde bulunmaz. Genellikle boş folikül sendromunun altında yatan sebep bu olmaktadır. Genellikle bahsettiğimiz bu durum, hCg’nin biyolojik olarak yeterli olmamasından veya mevcut hCG’nin yetersiz biyolojik aktivitesinden sebebiyle meydana gelir.

    hCG’nin zamanlamasının yanlış olması ya da yapılan hCG’nin etkisini yitirmiş olması sebebiyle, karaciğerden hızlı bir şekilde atılması da bu durumun esas sebeplerinden olarak kabul edilmiştir. Özellikle yumurtalık yaşlanması gibi sorunları olan kadınlardaki, yetersiz yumurta gelişimi,  yeterli oranda hCG’ye rağmen, olgun yumurtalardaki biyolojik sorunlar ve genetik problemler de muhtemel tıbbi sebepler olarak ortaya konmuştur.

    Boş folikül sendromu için tavsiyeler:

    1. Yapılacak hCG’nin doğru  koşullarda saklandığını, olması gereken dozda ve doğru zamanda uygulandığını kontrol etmek
    2. İdrarda hCG ölçümü yapmak.  İdrar ile uygulanan oldukça hassas bir gebelik testi sayesinde hCG ölçümüne bakılabilir. Olumsuz bir sonuç çıkması halinde bu sorun biyolojik yeterliliğin eksik olmasından, ilacın doğru bir şekilde uygulanmamış olmasında ya da uygulanan ilacın saklanma şartlarındaki eksiklikten ya da sorundan meydana gelebilir.
    3. Yumurta toplama- OPU aşamasında kurtarmak: Bu durum söz konusu ise boş folikül sendromunun tüp bebek uzmanı ve embryolog tarafından fark etmek ve bu iki uzmanın aşamalar sırasında birbirinden haber olması gerekmektedir. Bunun dışında diğer yumurtalığa geçmeden önce,  aşamanın gerçekleştiği yumurtalıktan minimum bir yumurta toplanması gerekir.

    Kaynak: Tüp Bebek Tedavisinde Boş Folikül Sendromu

  • Başarısız Tüp Bebek Ve Sonrası…

    Başarısız Tüp Bebek Ve Sonrası…

    Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu başarısız tüp bebek ve sonrası hakında bilgi verdi.

     

    Bir aile anne, baba ve çocuklar ile tanımlanır. Beraber bir gelecek kurmak isteyen birçok çift,  çocukları da olsun ister.  Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler, yardımcı üreme tekniklerini denerler. Bunlardan en yaygın ve en başarılı olanı tüp bebek tedavi yöntemidir.

    Bknz: Tüp Bebek Nedir?

    Baba adayından alınan sperm örneğinin, anne adayından alınan yumurta ile laboratuvar ortamında uygun şartlarda döllenmesi ve ardından da anne rahmine transfer edilmesi, tüp bebek yönteminin kısa bir tanımıdır. Tüp bebek yöntemi ile genellikle gebelik elde edilse de, ilk denemeler de başarısız olunabilir.

    cem-fıçıcıoğlu_icerik_1

    Tüp bebekte başarısızlık ihtimali ne kadar?

    Tüp bebek yönteminde başarı elde edebilmek için en önemli etken, anne adayının yaşıdır. Ancak iyi bir şekilde hazırlanmış protokollerde annenin yaşı 35 yaşından daha genç olsa dahi hiçbir sorun bulunamamasına rağmen, başarı gene de sağlanamayabilir. 35 yaşın altı kadınlarda başarı oranı yalnızca %50 olarak düşünülür. 35 – 37 yaşlarında ki anne adaylarında bu oran %40 a kadar düşer. 38 – 40 yaşlarına gelmiş anne adaylarında ise %30, 40 yaş ve üzeri yaşlarda ki adaylarda ise %20 ye kadar düşer. 43 yaşından sonra %10’ un altına iner.

    Anne adayının yaş faktörüne ilave olarak, daha birçok etken hamileliğin oluşmasını engelleyebilir. Bu etkenlerden bir tanesi de baba adayından elde edilen spermlerin sayısı ve hareketliliğidir. Kadında ise yumurta sayı ve kalitesi, ayrıca rahime tutunma ile ilgili olarak oluşan problemler olabilir.

    Kaç defa tüp bebek denemesi yapılmalıdır?

    Denemelerin sayısı adayların maddi ve manevi yeterliliği ile ilişkilidir. Maddi durumun yanı sıra manevi durumlar da göz ardı edilmemelidir. Fakat genç adaylarda birinci deneme başarısız ise 2. ya da 3. denemede hamileliğin gerçekleşmesi beklenir. Bu sebeple ilk deneme başarısız oldu diye umutsuzluğa kapılmamak gerekmektedir. Fakat yaşı ilerlemiş adaylarda başarısızlık oranları yaşa bağlı olarak artmaktadır. Deneme sayısı olarak bir üst sınır yoktur.  Yumurta bulunduğu sürece denemeye devam edilebilir.

    Tekrarlayan başarısızlık ardından anne ve baba adaylarının ruhsal durumları nasıl olur?

    Tüp bebek uygulamalarında her deneme, anne ve baba adaylarını her yönden etkiler. Adaylar üzerinde ortaya çıkardığı en önemli etkisi ise ruhsal yönden bir olumsuzluk yaşamalarıdır. Tüp bebek denemelerinde hem adayların, hem de doktorların tek amacı, sağlıklı bebekle neticelenen, başarılı bir tedavi olmasıdır. Fakat sonuçların başarısız olmasından en çok etkilenen, tedavide etkin olarak yer alan anne adaylarıdır.

    Başarısız tüp bebek ardından ne kadar süre sonra tekrar deneme yapılabilir?

    Başarısız tüp bebek denemelerinden sonra ortalama 2 ay ara verilmek önerilir. Anne adayının biraz dinlenip, kendilerini yeni denemeye hazırlaması gerekir. Yaşı genç olan çiftler için bu süre uzun olabilir. Bir kaç aya dahi çıkabilir. Fakat anne adayının 38 yaşından fazla olduğu adaylarda pek fazla beklemek önerilmez. Zaman kaybetmeden ikinci denemeye başlanması gerekir.

    cem-fıçıcıoğlu_icerik_2

    Başarısız tüp bebek denemesinde yaşanan stres başarıyı etkiler mi?

    Bebek sahibi olmayı arzulayan ve bu yöntemle oldukça ümitlenen adaylar için başarısız tüp bebek denemesi  oldukça hayal kırıklığı yaratabilen bir durum. Bu yönteme hazırlanmak tamamen, hem maddi, hem manevi olarak adayların üzerinde bir strese sebep olmaktadır. Ancak başarısızlıklarda ümitsizliğe kapılmamak gerekir. İlk denemede olmuyorsa, ikinci denemede bebek sahibi olunabilir. İlk seferde başarısız olmak diğer denemelerde de böyle olacağı manasına kesinlikle gelmez. Adaylar, tüp bebek uygulamalarında hamilelik olasılıklarının yüzde 60’ı geçemeyeceği kabul etmeleri gerekir ki, yaşanan başarısızlıkla sonuçlanan tüp bebek denemesinde ümitsizlik yaşanmasın. İlk önce bebek sahibi olmak için sağlam ve disiplin isteyen bir yol izlemeleri gerektiğini kabul etmeleri gerekir. Hiçbir problemi olmayan adaylarda dahi istedikleri zaman bebek sahibi olamamak olasıdır. Bebek sahibi olmak, hala gizemlerini koruyan bir mucizedir. Ancak tüp bebek denemelerinde umutsuzluğa kapılınırsa, bu tedaviye olan motivasyonu da etkileyeceğinden dolaylı olarak başarıyı olumsuz yönde etkileyebilir.

    İlk denemede başarısızlık olması doğal mıdır?

     Tüp bebekte elde edilen ilk başarısızlık, olabilir, endişe etmeyin. tekrar uygulamayı ertelemek, hamilelik şansını azaltır. Anne adayının yaşı geçtikçe özellikle 40 yaş üstündeki kadınlarda daha çok deneme gerektirebilir. İleriki yaşlardaki kadınlarda başarılı uygulamalar yapılsa da düşük hamilelikler yaşama ihtimali daha fazladır. İleriki yaştaki tüp bebek başarısızlıkları yumurtalıkların fonksiyonlarının azalması ya da yumurtaların genetiğindeki problemlerden kaynaklanır.

    Üreme organı yapısının komplike bir yapıda olması sebebiyle, başarısızlık ihtimalini azaltmak için  iyi bir muayene ve  araştırma yapılması gerekmektedir.

    Başarısız tüp bebek sebepleri nelerdir?

    Başarısız tüp bebek için ilk sebep olarak embriyonun yapısında genetik bir bozukluğun olma durumu akla gelir. Sperm ve yumurtanın kalıtesi,  laboratuvar koşullarının uygun olmaması ya da embriyonun çatlaması gereken dış zarının  kalın olması  da bu sebepler arasında sayılabilir. bknz : Tüp Bebek’te Başarısızlık Nedenleri

    İkinci sebep olarak da anne adayının rahmi içerisindeki bozukluklar, başarısızlığa yol açabilir. Operasyon ardından olan yapışıklıklar, enfeksiyon , miyom, polip gibi rahim sorunları ya da bozuklukları embriyonun tutulması önündeki bir engel olabilir.

    Üçüncü sebep olarak ise, çocuk sahibi olma durumları olmayan anne adaylarının neredeyse birçoğunda olan çikolata kistleri, tüplerdeki sıvı, iltihap da tutunmayı engelleyen etkenlerden sayılabilir.

  • Tüp bebekte robotik kapsüller

    Tüp bebekte robotik kapsüller

    İnsan vücudu içerisinde dolaşabilen mikro robotik kapsüllerin dışarıdan yönlendirilmesiyle birçok hastalığın tedavisinin mümkün hale geldiğini söyledi…

    İstanbul’a gelen Carnegie Mellon Üniversitesi Nano Robotik Laboratuvarı’nın Direktörü Prof. Dr. Metin Sitti, insan vücudu içerisinde dolaşabilen robotik kapsüller sayesinde, erken teşhis ve hastalıklı bölgelere ilaç uygulama işlemlerinin daha kolay hale geleceğini açıkladı. Türkiye’ye gelen Carnegie Mellon Üniversitesi Nano Robotik Laboratuvarı Direktörü Prof. Dr. Metin Sitti’nin geliştirdiği teknolojiler yankı uyandırdı.

    “Nanoteknoloji ve Doku Mühendisliği Güncel Sorunlar ve Gelecek Öngörüleri” isimli toplantıda konuşan Prof. Dr. Metin Sitti, insan vücudu içerisinde dolaşabilen mikro robotik kapsüllerin dışarıdan yönlendirilmesiyle birçok hastalığın tedavisinin mümkün hale geldiğini söyledi. Sitti, “Amacımız, küçük robotların insan vücudu içinde rahatça dolaşıp tıbbi müdahaleler yapabilmesiydi. İnsan vücudunun içinde kullanılan şu anki tıbbi cihazlar acı veriyor. Bizim yaptığımız kapsüller yutulabileceği gibi acı vermeden hastalıklı bölgeye ya da vücudun herhangi bir bölgesine gönderiliyor. Bu kapsüller hem biyopsi yapabilecek, hem ilaç verebilecek hem de kamerayla görüntü sağlayabilecek şekilde tasarlanıyor. Kanser ilaçlarının yan etkilerinden kurtulmak için ilacı sadece hastalıklı bölgeye uygulamak da bu cihazlarla mümkün olabilecek. Bazen hastalara aşırı doz uygulaması gerekebiliyor ancak yan etkileri nedeniyle yeteri kadar doz verilemiyor. Bu robotlar sayesinde sadece hastalığın var olduğu bölgeye çok miktarda ilaç verilmesi mümkün hale gelecek. Kanserin erken teşhisi ve tedavisinde de sıklıkla kullanılacak bir teknoloji olacak. Çalışmalarına başladık ve önümüzdeki yıllarda hayvan testleri yapılacak” dedi.

    Türkiye’deki bir özel üniversitenin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ile Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi, Massachusetts Institute of Technology (MIT) Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Bölümü, Boston, Carnegie Mellon ve Ortadoğu Teknik Üniversiteleri ile Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi uzmanları ortaklığında “Nanoteknoloji ve Doku Mühendisliği: Güncel Sorunlar ve Gelecek Öngörüleri” adlı bir toplantı düzenlendi.İki gün süren toplantının açılış konuşmasını İKÜ Rektörü Prof. Dr. S. Semahat Demir yaptı. Prof. Dr. Demir, toplantının uluslararası bilgi paylaşımı bakımından önemli olduğuna dikkat çekerek, katılımcıların alanlarında uzman ve ilgi çekici tıbbi konularda aydınlatıcı bilgiler vereceğini söyledi. Prof. Dr.Semahat Demir, toplantının katılımcılarına birer plaket sunarak tek tek teşekkür etti.

    TÜRK DOKTOR, EN İYİ SPERMİ SEÇEBİLECEK TÜP BEBEK TEKNOLOJİSİNİ GELİŞTİRDİ
    Dünyayı değiştirecek 35 bilim insanından biri olarak kabul edilen Türk Doktor Utkan Demirci, geliştirdikleri tüp bebek sistemini konferansta anlattı. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi, Massachusetts Institute of Technology (MIT) Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Bölümü’nde araştırmalarını sürdüren Demirci, “Milyonlarca ölü spermin içerisinden en canlı olanını seçebilirseniz tüp bebek konusunda bir adım önde oluyorsunuz tam olarak yaptığımız şey bu. En iyi spermi ayrıştırabilecek bir cihaz yaptık. Bu daha doğrusu bir çip. Bu cihaz sayesinde bebeği olmayanların şansını bir kademe daha arttırıyoruz” diye konuştu.

    Dr. Utkan Demirci ile birlikte cihazı geliştiren Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Op. Dr. Selçuk Kılınç ise tüp bebek çipinin nasıl çalıştığı hakkında bilgiler verdi. Kılınç, “Geliştirdiğimiz çip spermlerin gideceği yolları inceliyor. Spermlerin doğasında bulunan yarışma güdüsünü kullanmak için bir ortam oluşturuyoruz. Dolayısıyla en iyi ya da en canlı spermin doğru kanaldan gitmesi sağlanabiliyor” diye konuştu.Toplantıda, Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Mehmet Dökmeci, çok fonksiyonlu nanosensörlerin tıpta kullanılmasından bahsetti. Dökmeci, Karbon nanotüpler olarak tasarlanan bu yapıların mekanik sağlamlık ve sıcaklığa dayanıklılık gibi özellikleri sayesinde değişen ortam şartları ile ilişkili biyomoleküllerin saptanabildiğini gösterdi.

    Boston Üniversitesi Mekanik Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Kamil Ekinci ise nanosistemler aracılığı ile bakterilerde antibiyotik direncinin gözlemlenebildiğini açıkladı. Ekinci, benzer sistemlerin hastalarda yeniden organ yapımına yönelik olarak kullanılabileceğini anlattı.

    Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) Prof. Dr. Nesrin Hasırcı polimerik materyallerin mikro ve nano düzeyde değişimlerinin tıpta kullanımlarına değinerek, özellikle kemik dokusunun nakli sonrası kullanılan materyallerden kaynaklı adhezyon ve enfeksiyon problemlerin altını çizerek antibakteriyel özellikte ve çabuk yara iyileşmesi sağlayan biyoaktif moleküller hakkında bilgiler aktardı.

    Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi, Massachusetts Institute ofTechnology (MIT) Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Bölümü’nden Dr. Ali Khademhosseini mikro ve nano ölçekli 3 boyutlu akışkan biyomateryaller ile kök hücrelerden mühendislik temelleri ile yeni organ veya doku yapılması teknikleri konusunda toplantıya katılanları bilgilendirdi.

    Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Vasıf Hasırcı doku mühendisliğindeki potansiyel yaklaşımlar ve sınırlamalar ile biyomalzemelerin kullanımlarını anlattı.Toplantıda sonrasında düzenlenen oturumda ise konuşmalar hakkında genel bir değerlendirme gerçekleştirildi. İstanbul Kültür, MIT, Harvard, Carnegie Mellon, ODTÜ, Boston üniversitelerinden uzmanlar gelecekte potansiyel işbirlikleri, uygulama alanları, çok disiplinli projeler ve alan ile ilgili uygulama yapacak uzmanların yetiştirilmesi ile ilgili temalar hakkında fikir paylaşımında bulundu.

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

  • Rahimiçi hasarlanması ve Gebelik

    Rahimiçi hasarlanması ve Gebelik

    Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında rahim içi dokusunun hasarlanmasının gebelik şansını artırır mı? Yapılan çalışmalar rahimiçi dokusuna hafifçe hasar verilerek gebelik için daha uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalar; yaranın iyileşme döneminde verdiği cevabın bir sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığını ortaya koydu.

    Op.Dr. Güvenç Karlıkaya Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı

    Çocuk sahibi olamayan çiftlerde tekrarlayan başarısızlıklar hem maddi hem de moral açısından sıkıntı verici bir durum. Şimdilerde gündeme gelen yeni bir soru var: Rahimiçi hasarlanması gebelik şansını artırır mı?

    Yapılan çalışma sonuçlarına göre tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında rahimiçi dokusunun hasarlanması gebelik şansını artırıyor…

    Özellikle tüp bebekte kullanılan ilaçlara iyi cevap veren yumurta kapasitesi yeterli, oluşturulan embriyoları kaliteli, rahminde belirgin bir problemi olmayan kadınlarda, tekrarlayan uygulamaların başarısızlıkla sonuçlanması hekim hasta ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir.

    Son yıllarda yapılan çalışmalar, bu tür durumlarda gebelik oluşmamasının bir nedeni olarak da embriyonun yerleşeceği rahim içi dokusunun gebelik için yeterli olmamasını göstermektedir. Bilindiği gibi bir embriyonun rahim duvarına yerleşmesi her zaman gerçekleşmez. Bu olay adet döngüsü içerisinde belirli ve kısıtlı bir dönem içerisinde olmaktadır.

    Bilimsel araştırmalar, bu dönemde rahim içinin yapısının, başka dönemde olmadığı kadar yoğun, büyüme ve gelişmeyi sağlayan faktörlerle aktif olduğunu göstermiştir. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan kadınların bazılarında, sorunun belki de bu olabileceği düşünülmüş ve bu durumu düzeltmeye yönelik bir takım yöntem ve tedaviler üzerinde çalışılmıştır.

    Amerika’da yayınlanan RBM online dergisinin son sayısında yayınlanan araştırma sonuçlarına göre; rahim içi hasarlama işleminin açıklanamayan tüp bebek başarısızlıkları olgularında başarı şansını ciddi biçimde arttırdığı açıklandı. Tedavi öncesi rahim içi problemleri saptamaya ve gidermeye yönelik operasyonlar, rahim-içi duvarının kan akımını arttırmaya yönelik vitamin ve ilaç takviyeleri, rahim-içi dokusunun daha normale yakın büyümesine yönelik tüp bebek tedavileri, tüp bebek tedavilerinde oluşan embriyoların dondurulup daha sonra nakledilmesi hep bu durumu iyileştirmeye yönelik girişimlerdir. Rahim-içi dokusunun gebelik için daha uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalardan birisi de endometriumun yaralanması işlemidir.

    Genellikle tüp bebek işlemine başlanacak adet döneminden bir önce yapılan bu işlemde histeroskopi veya basitçe bir biopsi aletleri kullanılmakta ve rahim-içi dokusuna hafifçe hasar verilmektedir. Bütün vücut dokularının, yaralanmaya verdiği cevabı rahim-içi dokusuda vermekte ve hemen kendisini iyileştirmeye çalışmaktadır. İşte bu iyileştirme döneminde dokuda açığa çıkan büyüme, iyileştirme ve yapıştırma faktörlerinin, bir sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığı ileri sürülmektedir.

  • Japon işi tüp bebek

    Japon işi tüp bebek

    Uzakdoğu’nun doğal yaşam felsefesi ile tüp bebek tedavilerinin birleştirilerek uygulandığı “doğal tüp bebek” yöntemi hem yan etkiyi azaltıyor hem de ilaç maliyetini düşürüyor.

    Klasik tüp bebek tedavilerinde birden fazla yumurta elde ederek kısa zamanda mümkün olduğunca çok embriyoya ulaşmak amaçlanıyor. Ancak olağandan fazla yumurta elde etmek için kadına verilen hormon ilaçları, karında şişlik, ağrı, bulantı gibi yan etkiler gösterebiliyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, Japonya’da geliştirilerek uygulanan ve yaklaşık 2 yıldır başarılı sonuçlar veren doğal tüp bebek tedavisinde hormon ilaçlarının yerinin daha az olduğunu belirtti.

    Dr. Özörnek, doğal tüp bebek yöntemine ilişkin şu bilgileri verdi: “Normalde her kadın her adet döneminde bir yumurta üretir ve yumurtlar. Doğal Tüp Bebekte kadınların normal adet döneminde ürettikleri yumurta hücreleri kullanılır. Kadının adet döneminde oluşacak yumurtası, yani doğanın seçtiği yumurtaya tüp bebek işlemi uygulanır. Burada önemli olan nokta yumurtanın ilaç zoruyla değil, tamamen doğal olarak o ay için seçilen yumurta olmasıdır. Çok sayıda yumurta elde etmek hedeflenmediği için daha az ilaç veriliyor, anne adayı sadece hap kullanıyor. Dolayısıyla bazıları ciddi olan yan etkiler yaşanmıyor.

    NTV

    Tüp Bebek Özel Bölüm için tıklayın…

  • Tüp bebek’de Başarıyı Arttırabilecek Yeni Yaklaşımlar

    Tüp bebek’de Başarıyı Arttırabilecek Yeni Yaklaşımlar

    Op.Dr. Gökhan  Çıragil
    Op.Dr. Gökhan Çıragil

    7 yıldır kısırlık ve tüp bebek tedavisinde hizmet veren  ANKADA  tüpbebek merkezi  medikal  direktörü Op.Dr.  Gökhan  Çıragil ’ den   “Başarıyı arttırabilecek yeni yaklaşımlar”

    Total embriyo freezing… Sonra çözme transferi…….

    Özellikle kaliteli embriyo transferine rağmen gebelik elde edilemeyen bazı hastalarda endometriumun ( rahim iç tabakası) uygun olmayabileceği ,bunun da tutunma olasılığını azalttığı düşünülmektedir.Son yıllarda embriyo dondurma çözme tekniğinin gelişmesi ve daha basarılı kullanılır hale gelmesiyle birlikte birçok vakada hemen transfer yapmak yerine embriyoların hepsinin dondurulup endometrium ideal hale getirildikten sonra transfer yapılması başarıyı arttırmaktadır.

     

    Blastosist (5.gün) transferi…

    Fazla sayıda embriyosu olan hastalarda 2. yada 3.gün yerine 5.güne kadar bekletip 2 gün sonra hala canlılığı devam eden embriyoları seçmek doğal seçim şansı tanımakta, bu embriyoların tutunabilirliği’ nin daha iyi olabileceği düşünülmektedir. Yeterli sayı ve kalitede embriyosu olan hastalara 5.gün transferi yapmak bugün için daha yaygın olarak uygulanmaktadır…..

    Embriyo biopsisi (PGD)

    Embriyoların klasik değerlendirilmesi tamamen dıştan bakılarak yapılmaktadır. Kaliteli embriyo transferine rağmen gebelik elde edilemeyen bazı vakalarda, embriyo zarının açılıp 1 yada 2 blastomerin çıkarılıp onlara genetik inceleme yapılarak, genetik olarak normal embriyoların seçimi özellikle önceden saptanmış genetik sorunu olan çiftlerde ve daha önce tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan hastalarda farklı  bir yaklaşım olarak sunulabilir.

    Op.Dr.  Gökhan  Çıragil 
    Ankada Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktör
    gokhanciragil.com
    Ankada Tüp Bebek Merkezi Facebook

     

    Ankada Tüp bebek Merkezi
    Ankada Tüp bebek Merkezi Ekibi
  • Tüp Bebek Tedavisinde Stres Yasak

    Tüp Bebek Tedavisinde Stres Yasak

    Uzmanlar stresin, tüp bebek tedavisini yüzde 15 olumsuz etkilediğini açıklıyor.

    Doğal yoldan bebek sahibi olamayan çiftlerin en büyük umudu olan tüp bebek tedavisinin başarısına stres gölge düşürüyor. Özellikle kadınların stresle başa çıkmakta zorlandıklarını belirten Kadın hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, EuroFertil Tüp Bebek Merkezi’nde uygulanan müzik terapisi ile hastaların stresten kurtulduklarını vurguladı.

    Modern dünyada neredeyse bütün hastalıkların sebebi olarak gösterilen stres, tüp bebek tedavisinin de en büyük düşmanı. Yapılan araştırmalar, stresin tüp bebek tedavisinde tek başına yüzde 15’e varan oranlarda başarısızlık yaratabileceğini ortaya koyuyor. Stresin hormonal dengeyi bozarak kısırlığa yol açtığının altını çizen Dr. Özörnek, “Stres vücudun normal hormon dengesinin bozulmasına neden olarak kadınlarda ve erkeklerde üreme sağlığını olumsuz etkiliyor. Erkeklerde sperm kalitesinde azalmaya yol açan stres, kadınların yumurtlama fonksiyonunu bozuyor” dedi.

    Stresin sebebi bilgisizlik

    Tüp bebek tedavisinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de kulaktan dolma, yanlış ve yetersiz bilgiler. Tedavi öncesinde edinilen kulaktan dolma bilgilerin hastaların stres seviyesini yükselttiğini ifade eden Dr. Hakan Özörnek sözlerini şöyle sürdürdü: “Kısırlık ülkemizde hassas bir konu, bu nedenle de açıkça konuşulmuyor. Bize gelen hastaları öncelikli olarak yapılacak tedavi yöntemleriyle ilgili bilgilendiriyoruz. Süreç hakkında bilgi sahibi olan, bilinçli çiftler tedaviye daha kolay uyum sağlıyor ve bu durum tedavinin başarı oranını oldukça arttırıyor.”

    Hastalar, müzik terapisi ile rahatlıyor

    Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerin kendilerine ve birbirlerine duydukları suçluluk, öfke gibi hisler zamanla depresyon, panik atak gibi kişilerin toplumdan uzaklaşmasına sebep olan psikolojik hastalıklara yol açabiliyor. Tüp bebek tedavisi için merkezlerine başvuran hastalara psikolojik destek sağladıklarını söyleyen Dr. Özörnek, “Psikolojik yardım almanın pozitif düşünmeyi arttırarak hamile kalmayı kolaylaştırdığı gözlemlenmektedir. Biz de, hastanemizde hastalarımıza tedavi süresince ücretsiz olarak psikolojik destek hizmeti veriyoruz. Yumuşak bir müzik eşliğinde gerçekleştirdiğimiz terapilerde olumlu telkinlerde bulunarak hastanın stresten uzaklaşmasını sağlıyoruz” dedi.

  • Pregnyl İğnesi

    Pregnyl İğnesi

    Tüp bebek tedavilerinde kullanılan pregnyl iğnesi oluşan ve olgun yumurtaların çatlaması için kullanılan bir iğnedir. Ultrasonla yumurtanın takibi yapıldıktan sonra gereken büyüklüğe geldiğinde pregnyl iğnesi vurulur. Aradan 36 saat gibi bir vakit geçtikten sonra yumurta toplama işlemine geçilir.

    Çocuğu olmayan kadınların tüp bebek yöntemi ile tüp bebek tedavilerinde adetin 5.gününden itibaren başlanarak doktorunuzun söylediği miktarda yapılan ignelerle birlikte hastanın yumurtalarının gelişip gelişmediği 2 gün ara ile ultrason muayene ile takip edilir. Yumurta geliştirmek için verilen ilaçların miktarına göre hastaya son yumurta uyarma ilacından 24 saat sonra 5000 yada 10.000 UI bilmeyene uygulanır.Yumurtaların gelişmesi 16-18 mm büyüklüğüne ulaştığında doktor tarafından pregnly benzeri yumurta çatlatma ilaçları yumurta gelişim hızına göre belli bir saatte vurulması icin hastaya verilir.
    Kas içine uygulanır.

    Pregnyl – Profasi – Chorogon – Ovitrelle türü yumurta çatlatma ilaçlarının doktorun söylediği saatte vurulması çok önemlidir. En fazla yumurta çatlatma iğnesinin vurulmasında 30 dakika esneme payı bırakılmaktadır.Söylenen saatten önce yada sonra yaptırılması yumurtanın vaktinden önce çatlamasına yada aniden büyümesine neden olabilir.Bu da 15 günlük hasta ve doktor emeğinin,çektiğiniz igne acılarının yüklendiğiniz hormonların ve maddi harcamaların boşa gitmesi demektir.

    Yumurta çatlatma ilaçlarının yan etkileri var mıdır?
    Nadir olmakla birlikte;

    Sıcak basması,ilacın yapıldığı bölgede yanma ve karı bölgesinde hassasiyet olabilir.
    Yumurta çatlatma ilaçlarını SGK tüp bebek raporu çıkarıldıktan sonra ödemesini yapmaktadır.

    İlgili Konular ;
    Klomen ve Pregnyl iğnesi kullananların paylaşım alanı..

  • Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Doç.Dr. Ulun Uluğ ile Tüp Bebek Tedavilerinde Transfer Edilen Embriyo Sayısını Tartıştık

    Tüp bebek tedavilerinde embriyo sayısını belirlemede ki gelişmeleri anlatır mısınız
    Tüp bebek tedavilerinde verimliliğin az olduğu dönemde fazla sayıda embriyo transferi yapılmaktaydı. Burada daha çok 2. gün embriyo transferleri yapıldığı için embriyo seleksiyon uygulaması fazla yoktu. Daha sonraları hem daha fazla sayıda ICSI’nin tercih edilmesi hem de laboratuar koşullarının gelişmesine bağlı olarak ki en önemli aşama medyum kalitelerinde artış olması ve ardışık sistemlerin kullanılabilir hale gelmesidir, embriyo seçim kriterleri önem kazanmış, 3. gün hatta 5. gün embriyo transferleri yapılmaya başlanmıştır.

    Embriyo değerlendirmede nasıl bir gelişim sağlanmıştır.

    Doğal olarak in-vitro koşullarda morfolojik gelişmenin izlenebilmesi, embriyoları derecelendirme açısından başarılı olmuştur. Bu bağlamda merkezden merkeze farklılıklar olmakla beraber, 3. gün embriyoları için klasik olarak Steer ve 5. gün blastokistler için Gardner klasifikasyonları kullanılmıştır. Tüm bunlara rağmen implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyoyu seçmek kolay olmamakta ve sadece morfolojik gelişimsel sınıflama, gebelik oranlarını arzu edilen seviyelere çıkartmamaktadır. Bunların yanı sıra, bazı ülkelerdeki etik ve dinsel kaygılardan dolayı, transfer edilmeyecek embriyoların invitro kültür edilmesi yasaklanma yoluna gidilmiştir.

    Sonuçta ileri evre embriyoların derecelendirilmesinden çok henüz fertilizasyon aşamasında embriyo seçim kriterleri öne çıkmış, erken klevaj, pronuklear morfoloji gibi kıstaslar dikkate alınarak implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyo seçilmeye çalışılmıştır. Daha da ileriye gidilerek gelişen embriyoların genetik olarak kompetan olmalarını anlayabilmek için preimplantasyon genetik tarama (PGT) ister floresan insitu hibridizasyon (FISH) veya komperatif genomik hibridizasyon (CGH) yöntemleri uygulanmıştır. Ayrıca son zamanlarda implantasyon potansiyeli yüksek olan embriyoyu seçebilmek için metabolik aktivitesini (metabolomics) ölçen uygulamalarda klinik uygulanıma girmiştir.

    %100 gelişen embriyo geliştirmek mümkün mü?

    Tüm bu gelişen komplike teknolojik imkanlara rağmen implantasyon potansiyeli %100 olan bir embriyo geliştirmek veya seçmek mümkün olmamaktadır. İmplantasyonun diğer bir tarafının da uterus yani alıcı olduğunu düşünürsek %100 verimli çalışan bir IVF siklusu yaratmak temenniden öteye geçememektedir.

    IVF tedavisi hem hekim hem de tedavinin uygulandığı hasta için ciddi sorumluluklar getirmektedir. Burada belki de en önemli konular tedavinin kesin başarılı olmayacağının bilinmesi ve finansal yüktür. Özellikle üçüncü partilerin başka bir değişle devletin veya özel sigorta şirketlerinin ciddi subvansiyon yapmadığı infertilite tedavilerinde, kar maliyet açısından bakılarak fazla sayıda embriyo transferi yapılabileceği akla gelmektedir. Ayrıca toplumların sosyo-kültürel farklılıkları da özellikle çoğul gebeliğe bakış açısından farklılıklar doğurabilir. IVF uygulanacak kadınların çoğul gebelik özellikle ikiz gebe kalma tercihleri bazı çalışmalara konu olmuş ve anlamlı bir hasta popülasyonun ikiz gebeliğe öncelik tanıdığı da ortaya çıkmıştır

    Sonuçta fazla embriyo transferi gebe kalma olasılığını artırırken, aynı zamanda çoğul gebelik riskini artırarak hem gebelik komplikasyon sayısını fazlalaştırmakta hem de yeni doğan problemlerini ortaya çıkartmaktadır. Bu resme nerden bakarsanız bakın çoğul gebelik bireyler için problemli olduğu gibi toplum üzerinde de ekonomik bir yük oluşturmaktadır.

    Netice itibariyle IVF uygulayan hekimler paradoksal bir ortam ile karşılaşmıştır. Bir yandan gebelik oranlarını optimize edebilmek bir yandan da çoğul gebeliği ortadan kaldırmak. Biz hekimlerin maruz kaldığı bu problem her ne kadar kanun koyucular ile ortadan kaldırılmışsa (herkese tek embriyo transferi gibi) da vicdani ve kişisel ihtirasların önüne geçilememiştir.

    Burada önemli olan nokta çoğul gebelikleri tanımlama olabilir. Yukarıda bahsedilen tüm kaygılar herhangi bir üçüz ve üstü gebelik için doğrudur. Ancak ikiz gebeliği diğer çoğul gebelikler ile aynı tartıya koymanın doğru olup olmadığı tartışılmış ve tartışılmaktadır. Kelime anlamı olarak ikiz gebeliğin çoğul gebelik olduğunu vurgulamakta fayda vardır.

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı | 1Genel olarak baktığımızda hasta başına embriyo transferinin kısıtlanması 2 şekilde olabilir. 1- elektif dediğimiz, yani embriyo kohortu içinden biri veya bazıları seçilebilir, 2- zorunlu, yani hastadan toplanan oosit ve fertilizasyon oranı yüzünden veya embriyo kalitesi yüzünden kısıtlı sayıda bir veya 2 embriyo kalması. Bu noktadan geldiğimizde embriyo transferi ile yapılan çalışmalarda single embriyo transferi (SET) ile elektif single embriyo transferini (eSET) aynı teraziye koymamak gerekir. Diğer bir önemli detay ise transferin yapıldığı gün, takdir edersiniz ki 2.-3. veya 5. gün yapılacak tek embriyo transferlerinde başarı oranları farklı olabilir.

    Sizce Tüp bebek tedavilerinde kaç embriyo vermek uygundur?

    Transfer edilecek embriyo sayısında sorulacak ilk sorun 3 ve üzerinde embriyo transfer etmenin 2 embriyo transferine olan üstünlüğü. Prenatal ve neonatal komplikasyonları bir kenara iterek sadece gebelik oranları üzerinde karar verecek olduğumuzda literatür ilginç bir şekilde bu konuda fazla bilgi vermiyor. İki embriyo ile 3 veya 4embriyo karşılaştırması yapan geniş serili randomize kontrollü perspektif yeterli çalışma yoktur. Çok ufak bir çalışmada ardışık taze 2 embriyo transferi ile 3 ve 4 embriyo transferi karşılaştırılmış ve gebelik oranlarında fark bulunmamıştır.

    Gözlemsel çalışmalarda ise elektif 2 embriyo transferinde, 3 ve daha fazla embriyo transferine göre canlı doğum oranlarında fark olmadığı kaydedilmiştir. Buradan yola çıkarak hem çoğul embriyo transferinin gebelik oranlarını artırmaması ve çoğul gebeliklerin gerçekleşmesi etik ve bilimsel açıdan 3 ve daha üzeri embriyo transferinin düşünülmemesi gerektirmektedir.

    İkiz gebeliklerde istatistiksel olarak gebeliğe bağlı hipertansiyon, gestasyonel diabet, ante ve postpartum kanama, operatif doğum ve prematüre riski tekil gebeliklere artmıştır . Prenatal mortalite ikiz gebeliklerde 6 kat daha fazlalaşmıştır Bazı platformlarda ikiz gebeliğin IVF tedavisinin komplikasyonu gibi gösterilmeye çalışılsa bile, tedavi sonrası ikiz gebeliklerin büyük bir kısmı sağlıklı doğuma ulaşmaktadır . Artan komplikasyon istatistikleri genel toplum için anlam taşıyabilirken, kişisel olarak bakıldığında, başka bir değişle çocuk sahibi olmakta zorluk çeken bir çift için riskler anlam taşımayabilir.

    Transfer edilecek embriyo sayısı bir çok ülkede gerek devlet kanunları gerek de dernekler aracılığıyla kısıtlanmıştır. Kısıtlamalarda bazı ülkelerde yaş sınırları konularak embriyo sayısı tespit edilmiştir. Genellikle 35 yaş altında kadınlara tek embriyo transferi, önerilirken, daha yaşlı kadınlarda 2 embriyo transferi hatta bazı ülkelerde özellikle 40 yaş üstü kadınlarda 4 embriyo transferine kadar hak tanınmış veya tavsiyelerde bulunulmuştu. Ayrıca daha önceki tedavi sayılarına da bakılarak birden fazla embriyo transferi önerilmiştir (T.C. Sağlık bakanlığı, 2009)

    Kendi grubumuzun yaptığı araştırmalarda tekil gebeliklerde ilk trimesterde düşük yapma olasılığı %18 ile %20 arasında seyrederken, çoğul gebeliklerde total düşük yapma, başka bir değimle ilk trimesteri sonunda gebeliği kaybetme olasılığı % 5 olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tekil gebeliklerde gebeliği erken dönemde kaybetme riskinin çoğul veya ikiz gebeliklere göre yaklaşık 4-5 kat daha fazla olduğudur.

    Taze embriyo transferi ve ardından dondurulmuş embriyo transferi hem klinik hem laboratuvar hem de hastanın lojistik ekonomik maliyetini artırabilmektedir. Diğer yandan çoğul gebelikteki erken doğum maliyetleri de hesaba katıldığında, tek embriyo transferinin maliyet hesabını yapmak komplike olmaktadır. IVF masraflarının kişisel karşılandığı durumlarda 2 embriyo transferi yapmak daha az maliyetli olabilirken, 3. kurumların örneğin sigorta şirketi veya devlet sübvansiyonu olan durumlarda daha az maliyetli olabilir.

    Sonuç olarak çoğul gebelikleri engellemek için tek embriyo transferi yapmak tek çözümdür ancak paradoksal olarak gebelik oranlarının da azaldığı günümüz laboratuvar ve klinik koşullarında belirgindir. Ardışık embriyo transferi politikası uygulanmadığı müddetçe veya daha önce bahsedilen ileri laboratuvar teknikleri pratik olarak sonuç vermediği müddetçe hem hekimler hem de hastalar için transfer edilecek embriyo sayısının tartışması devam edecektir.

    Doç. Dr. Ulun Uluğ
    Bahçeci-Umut Tüp Bebek Merkezi, Istanbul