Etiket: toplum

  • Toplum Bastırılmış Cinselliğini Şarkılarda ve Kliplerde Buluyor!

    Toplum Bastırılmış Cinselliğini Şarkılarda ve Kliplerde Buluyor!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “EROTİK ŞARKILAR ERKEN YAŞTA CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEYE YOL AÇABİLİYOR!”

    Müzik piyasasında büyük bir durgunluk yaşanırken, argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran sözler içeren müzik albümlerinin çok satmasının beraberinde getirdiği tartışma her geçen gün büyüyor. Birer sosyal medya fenomeni olan ama haklarında bir şey bilinmeyen Gam Gam Style ve Elvan Dalton parçaları son günlerde gündemde uzunca yer buldu, birçok muadili piyasaya çıktı. Ekranlarda yoğun görmemizden ve radyolarda çokça çalınmasından dolayı insanlar “Nedir bu Gam Gam Stlye ve Elvan Dalton?” diye sormaya başladı. Ağır argolu, oynak ritimli Elvan Dalton şarkısının videosunuYoutube’da yaklaşık 6 milyon insan tıkladı. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran şarkılara ve video kliplerine olan ilginin artmasının nedenlerini açıkladı…

    TOPLUM BASTIRILMIŞ CİNSELLİĞİNİ ŞARKILARDA VE KLİPLERDE BULUYOR!

    Olayı toplumsal ve kültürel erozyon olarak tanımlayan CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Son dönemde cinselliği uluorta gözler önüne seren, küfürlü sözlere sahip şarkılar ve video klipler sükse yapıyor. Müzik piyasasında büyük bir durgunluk yaşanırken argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran şarkılara ve video kliplerine ilginin artması, toplumun kendi bastırılmış cinselliğini bu şarkılarda bulmasından ve cinsel şiddetin her geçen gün artmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde cinselliğin hala bir tabu olduğunu kabul edersek, adı sanı duyulmayan genç türkücülerin albümlerinin yok satması durumu hiçte şaşırtıcı değil. Esprili bir cinselliği çağrıştıran bu tür albümler; cinsellikle ilgili yaşanan sorunların, kültürel yapımızı ve sosyal ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemesinden dolayı çok satıyor. Türkiye’de cinsellik ve cinsel sorunlar konusunda bilgi ve bilinç düzeyi çok düşük. Bu nedenle de, cinsel sorunlar çok az konuşuluyor ve genellikle çözümsüz kalıyor.” dedi.

    ELVAN DALTON’U DAHA ÇOK VAROŞLAR DİNLİYOR!

    Şehirlerin varoşlarında öfkenin her geçen gün arttığına dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bastırılırmış her türlü duygu patlama noktasına gelmek üzere. Şarkıların toplumun aynası olduğu söylenir. Varoş insanları konuşamadıkları ve sağlıklı bir alana aktaramadıkları duygularını cinsellik içeren şarkılarda fark ediyor. Çünkü‘Benim adım Elvan Dalton, ben gezerim balkon balkon. Gelirimde koynuna girerim ama kobrayı dolarım boynuna…’ veya ‘Yakacaksın sobayı, ısıtacan odayı, saat beşe gelince göreceksin pompayı…’ sözlerinde, insani derinlik ve gelişmişlik açısından kültürel bir erozyonun etkisi gizlidir.” dedi.

    YERLİ GAM GAM STYLE ÇOCUKLARA VE GENÇLERE KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR!

    Çocuklar ve gençlerin cinsellik içeren albümlerdeki basitliği ve taklitçiliği sezemediklerini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sanatsal hiçbir değeri olmayan ve birkaç günde internetin, TV kanallarının ve radyoların etkisiyle Türkiye’nin gündemine oturan albümler çocuklarımıza ve gençlerimize güzel geliyor, sevmeye başlıyorlar. Ama tehlikeli olan ise çocukların ve gençlerin değer yargılarındaki olumsuz değişimdir. Bu tür albümler kolay şeyleri, değersiz şeyleri, kolay yoldan elde edilen şeyleri sevmeye yöneltiyor ve kötü örnek oluyor. Bir işin eğitimini almak, onlar için hiçbir değer ifade etmiyor.” dedi.

    CİNSEL İÇERİKLİ ŞARKILAR VE VİDEO KLİPLER NE YAPIYOR?

    Cinsel ifadelerin ve görüntülerin yer aldığı müzikleri dinleyen gençlerin erken yaşta cinsel ilişkiye girme ihtimalinin iki kat fazla olduğu ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “ABD’de yapılan bir araştırma, düzenli olarak cinsel ifadelerin yer aldığı müziği dinleyen gençlerin erken yaşta cinsel ilişkiye girme ihtimalinin diğerlerine göre iki misli olduğu belirlendi. Bununla birlikte bu tarz müzik dinlemenin erken yaşta cinsel ilişkiye girmeye doğrudan katkısı olduğunu söylemek bilimsel olarak zor olsa da, aralarında bir bağlantı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu nedenle anne ve babalar bu gerçeği göz önünde bulundurmalı, çocuklarıyla cinselliği, bu tarz şarkıları ve sözlerini konuşmalıdır.” dedi.

    70’Lİ YILLARDAKİ SEKS FURYASI GİBİ…

    Argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümlerin 70’li yıllardaki seks furyasını hatırlattığını söyleyenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Türk sinemasının 1974-1980 seks filmleri ve karanlık dönemi sayılan araya parça giren yıllardaki Parçala Behçet, Yırt Kazım gibi filmlerin isimlerinden çağrışımların bulunduğu argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümlerde bir yenilik, yaratıcılık yok. Bu nedenle zamanla kendilerini baltalar hale gelecekler. Bu nedenle yasaklamak yerine her şeyi zamanın teskin edici etkinse bırakmak lazım. Ancak ceza gelmiyor diye‘Arabada beş, evde on beş hoşuma da giderse ağaya beleş…’ sözleriyle işin suyunu çıkarmamak lazım. Burada görev RTÜK’ten önce sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya düşüyor.” dedi.

    EĞİTİM ŞART!

    Cinsel şiddetin önlenebilmesinde, kültürel ve toplumsal yozlaşmanın önüne geçilmesinde eğitimin önemine dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Eğitim sadece okullarda verilen derslerden ibaret değildir. Eğitimin insanın doğduğu andan itibaren başlar. Çünkü hiç kimse cinsel şiddete maruz kalmak istemez, hiç kimse cinsel şiddeti hak etmez, hiçbir davranış cinsel şiddet için neden olarak gösterilemez, her tür cinsel şiddet kanunlar ve toplum önünde suçtur, hiç kimse cinsel şiddet uygulamak üzere doğmaz, onlar zamanla bu hale getirilir. Cinsel şiddeti cinsel mitler, yanlış kültürel değerler ve eğitimsiz toplum yaratır. Okullarda çocukların terbiye edilmesi için şiddet uygulanması hoş karşılanıyor, sayıları artık azalsa da erkeklere askerde şiddet ve şiddetin erkeklik için ne kadar gerekli olduğu öğretilebiliyor. Argo, şiddet ve cinsellik çağrıştıran albümler gibi gerek sesli ve görüntülü yayınlarda, gerekse internet dünyasında cinsel şiddet olaylarının yaygınlığı, bu tür eğilimlere hazır kişilerde, şiddet eğilimlerini ortaya çıkartabiliyor. Bu bakımdan, medyanın cinsel şiddete, toplumsal ve kültürel yozlaşmaya yönlendirebilecek her türlü yayından kaçınması ve bu konuda çok daha bilinçli bir tutum sergilemesi zorunludur.” dedi.

  • İkinci Kadın Olmayın

    İkinci Kadın Olmayın

    Diğer kadın olmak, sonunda hayal kırıklığından başka bir şey olmayan bir yola çıkmak gibidir… Peki kadınlar neden bu yoldan dönemezler?

    Bir adamın başka bir kadına, eve, belki de çocuklara sahip olduğunu bilerek sevmeye devam eden kadının yaşamı, moloz yığınlarının üzerine döküldüğünü göre göre kenara çekilmemesi ile eşdeğerdir. Aslında sonraki kadın olmak, ateşin ortasına atlamak kadar cesaret gerektirir. Fazladan geçirilecek bir saat bile kıymetlidir onun için…

    Çoğu zaman erkekler tarafından eksik mutluluklarının tamamlayıcısı gibi seçilen ikinci kadınların da duyguları olduğu kimsenin aklına gelmez. Onlar, kısıtlı zamanlarda kırık aşkların tamircisi vazifesini görürler. Sürekli mutlu gözükmelerinin ötesinde tercih edildikleri için sevinmeleri mi, üzülmeleri mi gerektiğini bilemezler.

    Diğer kadın olmak hayal aleminde yaşamayı da gerektirir aslında… İkinci kadınlar sevdikleri adamın evli olduğunu unutmak isterler. Çünkü o adamı tek başınaymış gibi düşünmezlerse, yaşananların mantıklı bir açıklamasının olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelirler. Kendilerine neden böyle bir ilişkiyi kabul ettikleri sorulduğunda ise önüne geçemedikleri bir yasam zinciri okluğunu söylerler.

    Tabii ki ikinci kadınlara yasak olan birçok şey vardır, örneğin; sevdikleri adamı her zaman arayamazlar, istedikleri her an görüşemezler. Sokakta el ele yürümeleri ise imkansızdır. Hep bir yakalanma korkusu vardır içlerinde. Tüm bunlara katlanma sebepleri ise kaybetme korkusundandır. Bazıları “Aşk için” diye itiraf ederler yaşadıkları acıyı. Bazılarında ise rekabet duygusu ve kazanma hırsı olduğu bellidir.

    Neden İkinci Kadın Olunur?

    Aslında bu bir seçim değildir. Hiçbir kadın sevdiği adamı paylaşmak istemez elbette. Fakat aşk sarhoşuyken o adamın evli ya da nişanlı olduğu veya bir sevgilisinin olduğu çok da fark edilen bir şey değildir. Yani ilişki, bir bakıma kendi kurallarını kendi koyar, ikinci kadın, bu seçimi çoğu zaman istemeden yapar. Girilen bu İlişkiden yara almadan kurtulmak mümkün olmayacağından, sonunda amaç hasarı en aza indirmektir. Bunun için diğer kadın olmanın acısını taşımak yerine gerçek bir ilişkinin varlığını hissetmeye çalışmak gerekir…

    Öteki kadın ne ister?

    En çok istediği şeylerin başında, sevdiği adamla bir gece dahi olsa karanlıkta uyumak ve yeni bir güne beraber uyanmak vardır. Fakat bunun imkansız olduğunu bilir. Çünkü o adamın bir karısı ve yaşadığı bir evi vardır. Bir bardak su İçmek için bölünen uykuda sevdiği adamın karısının yanında uyuduğunu bilmek ne kadar zordur.

    İkinci kadının en umursamazı bile birlikte olduğu adamın yaşadığı ortamı görmek İster, örneğin; gömleklerini astığı gardırobu, her sabah tıraş olduğu yeri bilmek ister. Bazen bir çıkış yolunun belirmesini ister. Sevdiği adamın bir başkasına ait olduğunu bilse de yine de ölmeyen son bir umutla hayal kurar.

    İkinci kadın aslında sevdiği adamın yanında biraz daha kalmak ister. Fakat ilişkide gerçekten aşk varsa buna da boyun eğip acısını içinde yaşamayı tercih eder. Ve tabii ki öteki kadının İstediği son şey; asıl kadını görmek ya da onunla tanışmak zorunda kalmaktır. Böyle bir durumda kapıda bekleyen ağır bir depresyonun habercisi olabilir.

    Yasak ilişkiden kaçın!

    Öteki kadın olmayı kabul edenlerin çoğu ilişkinin başlarında birlikte oldukları adamın evli ya da başka bir ilişkisinin olduğunu bilmediklerini söylerler. Peki, bir adamın başka bir kadına bağlı olduğunu öğrenmenin yolları nelerdir? Öncelikle yaş çok önemlidir. Yaşı 35′i aşkın çoğu erkeğin evli olma ihtimali oldukça yüksektir. Bunun için ilk tanışmada medeni durumunu sormaktan çekinmeyin. Karşınızdaki adamın evli olduğu gerçeğini kendi ağzından duyuyorsanız bulunduğunuz yerden hemen uzaklaşmalısınız. Çünkü baslarda sizin için hiç de önemli değil gibi gözüken bu durum, İleriki dönemlerde başınıza büyük dertler açabilir.

    Eğer bir süredir çevrenizde size ilgi duyan bir erkeğin varlığından haberdarsanız fakat medeni hali hakkında hiç kimse bir sev bilmiyorsa; o adam evlidir! Çünkü genelde bekar ya da ciddi bir ilişkisi olmayan erkeklerin toplum İçerisindeki durumu açıktır. Bir erkeğin evli olup olmadığını anlamanın bir diğer yolu da akşam saatlerinde onu aramaktır. Genelde telefonunuza cevap vermiyor veya konuşsa da samimiyetten uzak duruyorsa: evlidir!

    Tabii ki bunlar ilk izlenimler. Yalnız yaşadığını söylediği halde sizi hala evine davet etmediyse ve özellikle ev telefonunu vermiyorsa ya evlidir ya da evlilik hazırlığındadır. Çünkü genelde erkekler evlenmeden önce yaşadıkları nişanlılık devresinde aldatmaya daha yatkın oluyorlar. Bunun için bir erkeğin nişanlı ya da ciddi bir beraberliğinin olup olmadığını öğrenmek sizin için daha zor olabilir.

    Sonuçta şüpheleriniz varsa bunların üzerini örtmek yerine araştırmalısınız. Eğer bulgularınız sizi haklı çıkarıyorsa rekabete girmek yerine bu durumdan olabildiğince çabuk uzaklaşmalısınız. Unutmayın her rekabet bir kayıptır! Hem de evli olan bir erkeği elde etmeye çalışmak kayıpların en büyüğüdür. Çünkü böylesi bir ilişkide baştan mağlupsunuz demektir.

    “Keşke” demeyin!

    Toplumda erkeklerin boşanmasına sebep olarak gösterilen ikinci kadınların aslında böyle bir gücü yoktur. Çünkü bütün erkekler düzen düşkünüdür. Ve hiçbir erkek çok büyük bir sorun olmadan düzenini bozmak istemez. Eğer ayrılma söz konusuysa da bu ikinci kadının yüzünden değildir. Genelde birinci eş aldatıldığını öğrenir ve ilişkiyi bitirir, ilk kadın ayrılmadıkça da üç kişilik aşkta sayı kolay kolay ikiye inmez.

    İkinci kadın, ilişkide hep “keşkeleri” olan taraftır. Çoğu zaman başına gelen bu “üç kişilik aşk” yüzünden kendini suçlar. Kurduğu hayaller keşke ile başlar ve aynı biçimde devam eder.

    “Keşke” demek istemiyorsanız üç kişilik aşk üçgeninin parçası olmamaya çalışın. Bu ilişkiye başlamışsanız, size ne kadar zor gelse de mantığınızı devreye sokarak bitirmeye çalışın.

    Yasak ilişkinin sonu…

    Üç kişilik aşta, erkek için hep “diğer” tarafta kalan kadının gerçek bir ilişkiye sahip olması çok kuvvetli bir ihtimal değildir. Hayallerin yerini keşkeler aldıktan sonra karşılaşılan şey; tarifsiz acı ve kıskançlık duygusudur. Zaten bu duygulara sahip olmakla birlikle İlişki ya sona doğru yaklaşır ya da ikinci kadın ile sevdiği adamı karşı karşıya getirir. Bu karşılaşmaya bazen asıl kadın da katılır. Çünkü hiçbir ilişki sonsuz hoşgörü ve sınırsız özgürlüğü bünyesinde barındıramaz.

    Kadınların hisleri her zaman kuvvetlidir; doğru iz sürüldüğünde üç kişinin karşılaşması çok da zor değildir, ikinci kadın, sona yaklaştıkça sevdiği adamla gerçek bir ilişkiye sahip olma İhtimalini daha sık düşünmeye baslar. Ardından büyük kıskançlıklar ilişkideki yerini alır. Evli adama boşanması için verilen süreler, her şeyin birinci kadına açıklanacağına dair yapılan tehditler ile ayrılık zamanı gelir.

    Gerçekte diğer kadının düşündüğü şey; asıl kadının vazgeçilmezliğinin karşısında kendisinin sevilmeyen taraf olduğudur. Tehlike çanlarının çaldığı bu durum sonrasında yapılması gereken, kişinin kendine ne kadar değerli olduğunu hatırlatmasıdır. Aile ve yakın arkadaşların desteğine ihtiyaç duyulan bu dönemde çevrenizdeki olumsuz eleştirilere kulaklarınızı tıkamalısınız.

    Yasak aşkın size kaybettirdiği zamanı geri almak kolay olmayacak ancak zararınızı fark etmeniz sizin için büyük şanstır, öncelikle kaderinize yenik düşmeyip mantığınızın sesini duyabildiyseniz böyle bir ilişkiyi sonlandırmanız için savaşmanız gerektiğini bilmelisiniz. Kendinize sürekli olarak sevilmeye layık olmadığınızı söylemekten vazgeçmelisiniz. Benliğinizi perişan, garip ve üzülmeye meyilli olarak görmemeli, kendinize acımaktan vazgeçmelisiniz.

    Kurtulmak elinizde…

    Her şeyden önce “ikinci kadın olmak”tan kurtulmayı istemelisiniz. Bu, bir tür bağımlılık; gerçekten kendinize hak ettiğiniz değeri vermek istiyorsanız çaba göstermelisiniz.

    Eğer evli sevgilinizle aynı iş yerinde çalışıyorsanız mutlaka o işten ayrılmalı veya onu görmeyeceğiniz bir bölüme geçmelisiniz. Sonra gerçek bir ilişkiye sahip olmanın ne demek olduğunu tekrar hatırlamanız gerekiyor. Çevrenizde bir örnek bulamıyorsanız ufak bir gezintiye çıkmanız yeterli olacaktır. Yasakları olmadan gezen çiftleri gördüğünüzde zaman harcadığınızı daha iyi anlayacaksınız. Çünkü bir düşünün; siz yakalanma korkusu olmadan tek bir anınızı bile rahatça yaşayamadınız.

    Bir yandan kendinizle vakit geçirirken diğer yandan da sizinle olmak isteyenlere fırsat tanıyın. Flört etmekten korkmayın. Yeni bir İlişkiye başlayacak durumda hissetmiyorsanız sadece arkadaş olarak vakit geçirmeye çalışın.

    Ama ne olursa olsun kendinizi dış dünyaya kapatmayın. Yeniliklerle ve bilmediğiniz yönlerinizi keşfederek daha mutlu olduğunuzu göreceksiniz. Ertelenmek yerine değer görmek, yasaklar verine özgürlük ve ümitsizlik yerine mutluluk size daha iyi gelecektir. Unutmayın; hiçbir acı kalıcı değildir…

  • Projenin Adı : Kadınlık Sanatı, Trabzon Şehir Tiyatrosu

    Projenin Adı :KADINLIK SANATI

    Projenin Amacı: Bu proje eğitim düzeyleri düşük, sosyal yaşamdan uzak, dezavantajlı ya da fırsat eşitsizliği nedeniyle tiyatroyla hiç karşılaşmamış ve karşılaşma ihtimali olmayan ailelere tiyatro aracılığı ile ulaşmayı, kadına yüklenen toplumsal rollere, cinsiyet eşitsizliğinin sadece kadınların değil, toplumun yaşam koşullarını zorlaştırdığı konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.

    trabzon_sehir_tiyatrosu

    DIŞ SES

    Oyunda biri ev kadını diğeri iş kadını iki kadın onlara çocukluklarından beri “öğretilenlerin içinde” yaşarken, bir gün uyandıklarında yaşadıkları yerin bir kabin olduğunu fark ederler. Dışardan gelen ses onları yargılar ve sonsuza kadar buraya hapseder. Çıkış yolları arayan kadınlar, önce yalnız olmadıklarını, sonra da aslında kendilerini, kabini ve yargılayan sesi sorgularlar.

    Erkek egemen toplumunun kurguları ve kalıplarından kurtulmanın, ezberleri bozmanın, kabinden çıkmanın bir yolu var mıdır?

    trabzon_sehir_tiyatrosu_2

    Trabzon Şehir Tiyatrosunun Birleşmiş Milletler ortak programı kapsamında Sabancı Vakfı Hibe Programı tarafından desteklenen Tek Sanatsal Projesi olan “Kadınlık Sanatı” adlı projemiz tüm hızıyla devam ediyor. “Dış Ses” adlı oyunun sergilenmesi, Film gösterimi ve kadınlarla atölye çalışmalarını kapsayan proje şimdiye kadar Çayırbağı, Dernekpazarı, Yenicuma, Yeşiltepe ve Akoluk pilot bölgelerinde gerçekleştirilmiş ve olumlu geri dönüşler alınmıştır.

    kadinlik_sanati_tstYazar : Zeynep KAÇAR
    Yöneten ve proje danışmanı : Dilek GÜVEN

    Oyuncular ve proje ekibi :
    Nuray Yeşilaraz, Serap Berber, Özkan Yıldırım, Adnan Akyüz, Ali Kemal Durmuş

    Avukat : Işıl Demir Güner

    Sosyal Hizmet Uzmanı : Asuman Çebi

    Aldığımız seyirci tepkileri bizi hem şaşırtıyor hem de bu projeye olan inancımızı perçinliyor. Böyle projeler daha çok olmalı, çünkü toplumumuz okuma, düşünme ve irdeleme tembeli.
    Nuray YEŞİLARAZ

    Belki iğne ile kuyu kazıyoruz. Ama köylerde ya da ücra mahallelerde kadınların (ya da tüm izleyenlerin) tepkilerini görünce tiyatro ve sanatın empati kurma ve etkileme gücünün bir kez daha farkına varıyoruz.
    Özkan YILDIRIM

    Yine kadınların içinden doğacak bir aydınlanma serüveni için dere tepe gidiyoruz. Vardığımız yerlerde kah ineğini sağmadan gelen teyzeler, kah odun taşımadan gelen kız çocukları, kah tarlasından bahçesinden çıkan kadınlar, hepsi ile oyunun sonunda bir araya geliyoruz, sahnede izledikleri kadınları kendilerine o kadar benzetiyorlar o kadar yakın buluyorlar ki her oyunun sonunda sarılıp, öpüşüyoruz. Belki de yıllardır içlerine hapsedilen kendi seslerini, kendi hikayelerini dile getirmemizin sevinciyle bakıyorlar gözlerimize, bunu duyumsamak her şeye değiyor doğrusu . . .
    Serap BERBER

    Dış sesi Zeynep Kaçar niye yazdı, bu oyunu neden emek verip sahneye taşıdık.

    Sahneden söylenen her söz, anlatımın, gösterinin çeşidi ne olursa olsun, ister komedi, dram, trajedi vs. havaya üflenen bir nefes değildir, o söz yaşadığı toplumdan, dünyadan, konjünktürden bağımsız olamaz, hem ona dairdir, hem de tartışmaya, konuşmaya açılır. Derdi olanın derdi konuşulur tabi, tartışılır, ortada dert yoksa söz de sadece çalar oynatır. Benim derdim var, Zeynep Kaçar’ın derdi var, bu oyunu seçen Trabzon Şehir Tiyatrosunun derdi var.

    Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre,dünyadaki işlerin % 66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. Dünyadaki mal varlığının ise %1’ine sahipler. Başka bir deyişle dünyadaki işlerin %34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyada ve toplam mal varlığının %99’una sahipler.

    Dünyadaki kadınların %47’si ilk cinsel ilişkilerini zor kullanılarak yaşıyor. Halen en az 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunuyor. Dünyadaki her üç kadından biri dayak yiyor, zorla seks yapmaya zorlanıyor.

    Türkiye’den rakamlar ve istatistiklerse şöyle, (Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü İstatistikleri) Aile içi şiddetin %87’si kadınlara karşı isleniyor. Bu oran gecekondu semtlerinde %97’ye çıkıyor. Kadınların %20’si okur yazar değil, %40’ı evlenecekleri kişiye kendileri karar veremiyor, eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yüksek öğretim görüyor, kadınların iş gücüne katılım oranı %27. 850 kaymakamlığın 17 tanesi kadın, 550 milletvekilinin 24 ü, belediye başkanlarının ise binde 5i. Rakamlar insanı acıtıyor.

    Kadının toplum içindeki yeri, toplumun düzenini belirleyen ekonomik-üretim ilişkileri, kültürel-inançsal yapılanmalarından bağımsız değildir. Bütün etmenleri bir bütün içinde tek tek ele alıp düşününce ve erkek veya kadın sunulan öğretileri-dayatmaları sorgulayınca başlar aslında yolculuk. Dış ses’ de biri ev kadını, diğeri iş kadını iki kadın, onlara çocukluklarından beri yüklenen “öğretilerin” içinde, günlük rutinlerini yaşarlarken, bir gün farklı bir boyutta uyanırlar. İkisi de kabinlerin içindedir. Dışardan gelen bir ses onları yargılar ve sonsuza kadar buraya hapseder. Şaşkınlık ve panik halinde çıkış yolları arayan kadınlar, önce yalnız olmadıklarını, sonra da aslında kendilerini, kabini ve yargılayan sesi sorgularlar. Aslında zaten hep kabinlerin, kutuların içinde yaşadıklarının farkına varırlar. Bize dayatılan kurgular ve kalıplardan kurtulmanın, ezberleri bozmanın, kabinden çıkmanın bir yolu var mıdır? Oyunun sonunda kadınlar birbirine sorarlar çıkış var mıdır, “becerebilir miyiz” diye. Hep beraber becermek, bize sunulan kutuları, kabinleri itelemek, sorgulamak, aslında çok da basit olan çıkış yolunu birlikte bulmak umuduyla…

    DİLEK GÜVEN
    YÖNETMEN