Etiket: testosteron

  • Testosteron aldatmaya bahane olabilir mi?

    Testosteron aldatmaya bahane olabilir mi?

    Erkeklerin aldatmasına sebep olarak hormonları gösterilir. Ancak testosteron aldatmada ne kadar sorumludur? Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat hormonların etkisini açıkladı.

    Aldatmada hormonlar ne kadar sorumludur? 

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat bu soruya şöyle cevap veriyor: “Cinsel arzuyu kontrol eden hormonların yanında aldatma duygusu kişinin sosyo-kültürel durumu, duygusal ve düşüncesel yapısı, karakterine de bağlı. Ancak son dönemde evlilik dışı yaşama olasılığı ve hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışmaya göre aldatmayla hormon seviyelerinin ilgisi olduğu gösterildi.  Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor.  Diğer faktörlere bakarsak eşiyle ilişki problemleri yaşayan,  ailede sorunları olan, eşi cinsel problem yaşayanlarda da bu olasılık sıklaşıyor.  İşinde stres yaşayan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı.  Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar kişisel, ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor.  Aile Sağlığı Araştırma Derneği olarak yaptığımız araştırmalarda cinsel sorunlar konusunda konuşmamanın da aldatma seviyelerini etkileyebileceğini görüyoruz.  Evliliklerinde cinsel sorun yaşayan çiftler cinsel sorunları hakkında birbirleriyle konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    “Uzun süreli ilişkilerde cinsel beraberlik sıklığının azalması normaldir.”

    Prof. Dr. Halim Hattat evliliğin cinsel isteği azaltmasının da bir kural olarak algılanmaması gerektiğini belirtiyor: “Uzun ilişkilerde spontan hislerde bir azalma görülebilir ancak her çift bunu yaşayacak diye bir sonuç yok. Burada önemli olan, cinsel isteğin duygusal, karşılıklı hisler, düşünceler kadar hormonlar, altta yatan organik nedenler, hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve yaşam tarzı faktörlerinden de etkilendiğinin bilinmesi. Örneğin 40’lı yaşlardaki bir erkek doğal olarak oluşan testosteron düşüklüğüne bağlı cinsel istek azalması yaşayabiliyor; ya da bir kadın menopoz sürecindeki hormonal değişimlerle cinsel isteğini kaybedebiliyor. Bu sorunlara başka cinsel sorunlar da eklenebiliyor. Bu durumda spontanlık azalabiliyor.

    Günlük yaşam koşuşturması da önemli bir faktör. Birçok kişiye işe gitmek, trafikte kalmak, çocuklarıyla ve eviyle ilgilenmek için bir gün bile az geliyor. Bu durumda çiftler duygusal, entelektüel ve cinsel anlamda birbirinden uzaklaşabiliyor. Çiftler sorunlarını konuşmayınca spontan hisleri daha da azalıyor. Burada hem biyolojik faktörleri, hem de psikolojik ve sosyal faktörleri göz önünde bulundurmak gerekiyor.  Ancak kendiliğinden gelişen cinsellik ve cinsel ilişki sıklığı azalıyor ve bu size rahatsızlık veriyorsa, mutlaka eşinizle konuşmalısınız. Bu konuda uzmanların da tavsiyelerle size yardımcı olabileceğini unutmayın.  Uzun süreli ilişkilerde cinsel beraberlik sıklığının azalması normaldir. Genç çiftlerde bile cinsel ilişki sıklığı zamanla düşebiliyor.  Ancak tatminkar, doyurucu, kaliteli ve sevgi dolu bir beraberlik durumda cinsel ilişki sıklığı azalsa da cinsel ilişkiden alınan doyum değişiklik göstermez.  Önemli olan sizin tatminkar ve zevk dolu bir cinsellik yaşayıp yaşamadığınızdır. Eğer bu noktalarda bir problem yaşıyorsanız, bir uzmana başvurabilirsiniz.
    Kaynak: Milliyet.com.tr

  • Testosteron Seviyesini Artıran Doğal Yollar

    Testosteron Seviyesini Artıran Doğal Yollar

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, testosteron seviyesini artıran doğal yollar makalemizi hazırladık. Testosteron seviyesini artırmak için yapılacak şeyler vardır, testosteron eksikliği çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Testosteron artırıcı besinler tüketerek, sağlıklı bir yaşam tarzı ile bu hormonu artırabiliriz. Testosteron üreme sağlığı ve seks yaşamı için oldukça önemli hormondur.Testosteron hormonu erkeklerde testislerde, kadınlarda ise yumurtalıklar tarafından üretilen bir hormondur. Testosteron seks hormonu olmasından çok daha fazla anlam içerir. Testosteron cinsiyet organlarını, metabolizmayı, kemik oranını ve diğer vücut fonksiyonlarını düzenleyen bir hormondur.Testosteron seviyenizi artırmak için ilaçlara ve hormon iğnelerine mecbur değilsiniz. İyi beslenme, yaşam tarzını değiştirmek, spor yapmak, stresten uzak durmak gibi sebeplere yapışmak testosteron seviyesinin artırmanın doğal yollarındandır. Stres, yorgunluk, zararlı alışkanlıklar ise bu hormon düzeyini baltayan şeylerdendir.

    testosteron seviyesini artırmak
    testosteron seviyesini artırmak

    Kilo Verin
    Bel çevreniz testosteron seviyenizle ters orantıdadır.
    Bel ve göbek çevrenizdeki yağlanma demek, testosteron seviyenizin ciddi
    seviyede azalmasına yol açabilen etken demektir. Spor ve diyetle ideal kilonuza ulaşın.

    sağlıklı beslenme
    sağlıklı beslenme

    Şekere Hayır
    Diyabetik kişilerde seks hormonun az salgılanması görülebilen vakalardandır.
    Bu durum bize fazla şeker ve glikozun kandaki testosteron hormonunu olumsuz etkileyerek,
    onu düşürdüğünü gösteriyor.

    sağlıklı beslenme
    sağlıklı beslenme

    Yeşillik Yiyin
    Brokoli, karnabahar ve lahana, ıspanak gibi sebzeler,
    testosteron seviyenizi yükselten
    ve bu hormonun iyi salgılanmasını sağlayan yiyeceklerdir.

    Spor
    Günde düzenli olarak 30-45 dakika spor yapmak, sağlıklı bir yaşam için önemlidir.
    Sağlıklı bir beden, testosteron hormonun da düzenli salgınlanması anlamına gelir.

    D Vitamini
    Bu vitamin, sağlıklı kemikler ve iyi bir libido için temel gerekliliklerden biridir.
    Ve D vitamini almak için en iyi yol, sabah erken saatlerde güneşlenmekle elde edilir.

    İyi Uyku
    Günde ortalama 6-8 saat uyumak sağlıklı bir bedenin olmazsa olmazıdır.
    Dinlenme, vücudun testosteron seviyesinin doğal olarak artıran etmenlerdendir.

    Alkol
    Alkol sanıldığı gibi afrodizyak bir madde değildir.
    Aksine alkol tüketimi seks hormonlarına büyük zarar veren alışkanlıklardandır.
    Özellikle bira ve diğer alkollü ürünler testosteron seviyelerini düşüren içeceklerdir.

    testosteron artıran
    testosteron artıran

    D Vitamini
    Bu vitamin, sağlıklı kemikler ve iyi bir libido için temel gerekliliklerden biridir.
    Ve D vitamini almak için en iyi yol,
    sabah erken saatlerde güneşlenmekle elde edilir.

    testosteron seviyesini artırmak
    testosteron seviyesini artırmak

    Sağlıklı Yağlar
    Yağlı yiyeceklerden uzak durarak takip edilen bir beslenme programı sağlık için yararlıdır,
    fakat bu durum hepten yağ alımını kesin anlamına gelmez.
    Balık ve zeytinyağı gibi sağlıklı tekli doymamış yağ yeme
    testosteron seviyelerini artırmak için en hızlı yollarından biridir.

    testosteron seviyesini artırmak
    testosteron seviyesini artırmak

    Çinko
    Çinko, bedenin ihtiyacı olan temel minerallerdendir.
    Çinko testosteron içeren sperm üretmek için yardımcı olur.
    Bu mineralce zengin yiyecekler şunlardır;
    süt ve süt ürünlerini, patates, esmer pirinç, fıstık, fasulye ve kepekli tahıllar.

    İlgili Konular

    Testosteron Artıran Yiyecekler Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Evlilik aşkı öldürür mü?

    Evlilik aşkı öldürür mü?

    Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var: Aşkın ömrü sınırlıdır. Kaç gün olduğu tartışılır ama aşk; bir süre sonra evrimleşmeye başlar. Peki, çok âşık olduğunuz kişiyle ilişkiniz, özellikle evlilik sonrasında nasıl bir evrim sürecine girer? Evlilik aşkı öldürür mü?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken’e göre aşkın bir ömrü olduğu ve evlilikle inişe geçtiği bir gerçek. Ancak yok oluyor demek yerine evrim geçiriyor demek daha doğru. Evliliğin insanın hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu anlatan Atçeken, “Evlilik ile yeni bir dönem başlar. Tabi ki her yeni süreç gibi burada da değişime direnç gözlemlenir. Her ne kadar bu çiftin çok isteyerek aldığı bir karar da olsa, bir sistem değişmektedir. Bu durum sancılı bir süreçtir. Birçok genç ailesinin güvenli ve rahat kanatlarının altından çıkıp uçmaya başlarken büyük içsel gerginlik yaşıyor. Bu gerginlikler bireyler tarafından fark edilmezse ilişkilerine yansıyor” diyor. Özellikle nişanlılık dönemi veya düğün hazırlıkları sırasında sorunların artığına dikkat çeken Atçeken, “Flört ederken çift henüz sorumlulukların içine girmemiştir. Aileleriyle veya kendi evlerinde daha bağımsız bir hayat sürdürüyordur. Oysa evlilik ile artık bir aile olacak, sorumluluklar ve beklentiler değişecektir. Ortak karar almak, güç dengesi, fikir ayrılıkları, para meseleleri, ailelerin kültürel farkları ve bunun gibi birçok sebeple çift birçok sorun yaşayabilir” diyor.

    Aşk mı? Evlilik mi?

    Evlilik öncesi yaşanan yoğun aşk duygularının evlendikten sonra devam etmesinin çok mümkün olmadığının altını çizen Atçeken, “Bu sadece evlilikle ilgili değil, uzun süreli ilişkiler için de geçerlidir. Aşk; karşı tarafın bilinmezliğinden, kişinin partneri için zihninde oluşturduğu imgelerden ve aradaki engellerin varlığından oluşur. Doğal olarak kişiyi daha iyi tanıdıkça, onu daha gerçek bir şekilde gördükçe ve aradaki bazı engeller aşılıp, güven oluşmaya başladığında duygular değişir” diyor.

    Eğer iki taraf da birbiri için doğru insansa aşkın bitmediğini ama evrim geçirdiğini anlatan Atçeken, “Aşk sevgiye dönüşür. Bağlılık oluşur. Şefkat, güven, huzur, sevgi daha ön plana çıkar. Hatta yapılan araştırmalar bu değişimin kişinin vücut kimyası ile de paralel olduğunu gösterir. İlişkinin ilk zamanlarında beyinde yüzden fazla hormon salgılanır. Bunlardan en önemlileri; kadın ve erkekte salgılanan testosterondur. Testosteron; tutkuyu, norepineprin heyecan dalgalanmalarını, seratonin mutluluk, dopamin ise yoğun bir ödül hissi sağlar. İlişkinin ilerleyen zamanlarında hissedilen sevgi ve bağlılık ise daha yumuşak, ‘kucaklama hormonu’ denilen oksitosin ve vazopresine’dir. Bu sevgi, güven ve bağlılık hormonudur” dedi.

    Aşkın ömrü kaç gündür?

    Aşkın ömrünün kişiden kişiye değiştiğini anlatan Atçeken, “Bazı ilişkilerde aşk birkaç ay, bazen de birkaç yıl sürebilir. Bununla beraber aşk; sevgi, güven ve bağlılığa dönüşür. Bana göre aşkın süresini düşünmek yerine, ilişkinin tadını çıkarmak, onu beslemek için elinden geleni yapmak ve iletişimi artırmak gerekir. Bu sebeple uzun ilişkiden ne beklediğimizi iyi bilmek ve eğer evlilik istiyorsak ne hissettiğimize gerçekçi bir şekilde bakmak önemlidir. Büyük aşklar evlendikten sonra sihrini koruyamıyor değil, aşk evrim geçiriyor, değişiyor… Ve bu her zaman olumsuz anlamda algılanmamalı” diyor.

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti
    Şirin Hacıömeroğlu Atçeken

  • Cinsellik beyinde başlıyor

    Cinsellik beyinde başlıyor

    Cinselliğin sadece yaşanan güzel anlardan ibaret olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz çünkü cinsel ilişki sırasında sadece duygularınız değil tüm vücudunuz harekete geçiyor. Ateşlenen vücutta ise baştan aşağıya birçok değişim oluyor.

    Aşk, cinsellik, evlilik hepsi yüzyıllardır üzerinde düşündüğümüz kavramlar. Birine aşık oluyoruz, ondan karşı konulmaz bir biçimde etkileniyoruz, belki hemen belki de bir süre sonra onunla cinsel bir deneyim için yatakta buluşuyoruz. Peki bu aşamalardan geçerken sadece anlık bir mutluluk mu yaşıyoruz? Uzmanlar ‘hayır’ diyor çünkü cinsel ilişki sırasında duyguların yanında fiziksel de birçok değişim oluyor. Bu değişimler ise genel sağlığımızı çoğu zaman olumlu yönde etkiliyor.
    ■ Kalp
    Aşk denilince akla gelen ilk organlardan biri olan kalp, cinsel ilişki sırasında öncelikle harekete geçiyor. Yapılan araştırmalar cinsel ilişkinin kalp sağlığı açısından oldukça yararlı olduğunu ortaya koyuyor. Bu araştırmalara göre seks kalp-damar sağlığını güçlendiriyor. Massachusetts’teki New England Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen bu araştırmanın sonucuna göre düzenli seks yapan erkeklerin ayda bir veya daha az birlikteliği olan erkeklere oranla kalp rahatsızlığına sahip olma ihtimallerinin yüzde 45 daha az olduğunu ortaya koyuyor. Kalple cinsellik arasındaki bağlantı o kadar ciddi ki kimi zaman cinsel ilişkide yaşanan başarısızlığın nedeni kalpteki bir sorun olabiliyor. Fakat kalp ve damar hastalarının cinsel ilişkiden kaçması yanlış. Çünkü cinsel ilişki sırasında harcanan enerji iki kat merdiven çıkma için harcanan enerjiden fazla değil. Bu nedenle cinsel ilişkisi sırasında yüksek efor harcandığı ve bazı pozisyonların efor artışına neden olduğu düşüncesi de yanlış. Uzmanlar tarafından çiftlerin kendilerini en rahat hissettikleri pozisyonda cinsel aktivitede bulunmaları veya kalp hastalığı olan partnerin daha düşük efor harcayacağı pozisyonları tercih etmeleri öneriliyor.

    Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, “Erkeklerde cinsel güçsüzlük nedeni, vücuttaki erkeklik hormonu olan testosteron seviyesinin düşmesi oluyor. Testosteron düşüklüğü de kalp ve damar hastalıkları riskini beraberinde getiriyor. Peniste problem varsa, kalpte de sorun var anlamına geliyor. Kalpteki sorun da penisteki problemin göstergesi oluyor. Penis damarları ince oluyor ve hastanın bir damar hastalığı sorunu varsa, öncelikle ereksiyon problemi yaşıyor” diyor.

    ■ Beyin
    İnsan vücudunun tüm sistemlerinin işleyişinde kontrolün beyin tarafından sağlandığını hepimiz biliyoruz. Cinsellik için de aynı durum geçerli ve cinsel fonksiyonların kontrolü de beyin tarafından sağlanıyor. Ancak bu işleyiş kadınlarda ve erkeklerde farklı olarak ortaya çıkıyor. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji ve Androloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Cinselliği kontrol eden hormonların ilk etki gösterdikleri bölge beyin oluyor. İnsan beyninin alt bölümü hipotalamus olarak adlandırılıyor ve cinsel fonksiyonların beyindeki en önemli kontrol merkezinin burası olduğu biliniyor. Bu bölgeden salınan ‘gonadotropin’ adı verilen hormon aracılığıyla, tüm cinsel fonksiyon ve üreme sistemi kontrol ediliyor. Bu hormon hipotalamusun hemen altında yer alan hipofiz bezi üzerinde etkili oluyor ve buradan gonadotropinler adı verilen iki hormonun salınmasına neden oluyor. İki gonadotropinden biri olan ve hipofizden salınan LH erkekte testis üzerine etki göstererek erkeklik hormonu olarak adlandırılan testosteron salınmasını sağlıyor. Bu yolla cinsel istek (libido) ve cinsel aktiviteyi kontrol ediyor. Bu temel hormonların yanı sıra yine hipofizden salınan prolaktin ve oksitosin gibi hormonlarla, hipotalamustan salınan dopamin ve seratonin gibi pek çok madde cinsel aktivitenin düzenlenmesinde rol oynuyor” diyor.

    Kadınlarda ise kalp ve damar hastalıkları; libidoda azalma, vajinal kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, azalmış genital duygulanım ve orgazma ulaşmada zorluk ile kendini gösteriyor.

    Erkeklerin zamana ihtiyacı oluyor
    Erkek ve kadında cinsel aktivite döngüsü dört aşamada gerçekleşiyor: Arzu, heyecan, orgazm ve çözünme. Cinsel isteği sağlayan libido, ilişki sırasında hipotalamusa etki ediyor ve dopamin salınmasına katkıda bulunuyor. Diğer taraftan, testosteron seratonin salgısını ise engelliyor. Cinsel uyarılar ile birlikte oksitosin salınımı artıyor. Düşük düzeylerdeki oksitosin artışı hem uyarılmayı kolaylaştırıyor hem de boşalma ve orgazm için uyarıcı rol oynuyor. Orgazm sonrası ise oksitosin düzeyi çok daha hızlı artıyor. Bu artış cinsel fonksiyonlar üzerine baskılayıcı etki yapıyor. Bu nedenle erkeklerde ilk ilişkiden sonra tekrar ereksiyonu sağlayabilmek için oksitosin düzeyinin normal düzeylere ineceği bir dinlenme döneminin geçmesi gerekiyor.

    ■ Seks sırasında salgılanan sıvıların cinsellik üzerinde etkileri var mı?
    Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Cinsel ilişkinin arzu ve heyecan dönemlerinde yoğun olmak üzere, her iki cinste de cinsel organlarda yer alan salgı bezlerinde birtakım değişiklikler görülüyor. Bu durum kadınlarda daha belirgin oluyor ve cinsel aktivite için önemli rol oynuyor. Erkeklerde ise cinsel ilişki sonrasında meninin iletildiği idrar kanalı (üreta) boyunca yer alan bazı salgı bezlerinde birtakım salgılar oluşuyor. Ancak, bunların erkek cinsel fonksiyonu üzerinde etkisi olmuyor ve erkek üreme hücresi içermiyor. Bu salgıların temel görevi meninin idrar kanalından geçişini kolaylaştırma ve meni içinde yer alan üreme hücrelerinin dış ortamda yaşamasına destek olacak maddeleri sağlamak” diyor.

    Aşkın da hormonu var
    Biz aşkı sürekli tanımlamaya çalışsak da bir türlü doğru cevabı bulamayız. Oysa ki aşkın da hormonu var: Oksitosin. Aşk hormonu olarak bilinen bu hormon, beyinde hipofiz bezinden salgılanıyor ve cinsel uyarılma sırasında ortaya çıkarak, kadın cinselliğinde büyük önem taşıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Erdoğru, “Oksitosin denilen sihirli formül 9 amino asitten oluşmuş peptid yapıda bir molekül. Kadının cinsel aktivite sırasında monogam şekilde bağlanmasını sağlayan da işte bu hormon. Bu nedenle bağlanma hormonu olarak da adlandırılıyor. Aşık olan kişilerin kan plazma seviyesinde oksitosin hormonu daha yüksek seviyede bulunuyor. Bu yüzden aşk hormonu olarak da biliniyor. Bu hormon stresi azaltıyor ve ruh halini iyileştiriyor” diyor. Oksitosin aynı zamanda kaslarda kasılmayı artırarak, sperm ve yumurta naklini kolaylaştırıyor ve üremeyi olumlu yönde etkiliyor. Normal doğumun 2. ve 3. evresinde rahim kasılmalarına yol açan oksitosin, rahim ağzının açılarak doğum kanalının genişlemesine de yardımcı oluyor.

    Hormon takviyesi
    Cinsel isteği artırmak için hormon takviyesinin yalnızca gerçekten testosteron düşüklüğü olan kişilerde uygulanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Ancak, bu tedaviyi planlarken erkeğin yaş dönemi ve beklentileri göz önünde bulundurulmalı. Üreme çağında olan ve çocuk sahibi olma beklentisindeki bir erkekte cinsel isteksizlik tedavisinde dışarıdan testosteron ilaçları kesinlikle kullanılmamalı. Çünkü dışarıdan verilen testosteron hem vücudun kendi ürettiği testosteronu baskılıyor hem de sperm üretimini engelliyor. İleri yaşlarda ortaya çıkan ve çocuk sahibi olma beklentisi olmayan erkeklerde ise cinsel isteği artırmak amacıyla, testosteron düzeyi düşük ise ilaç tedavisi uygulanabiliyor. Ancak bu durumda da hastalarda prostat hastalıkları yönünden dikkatli olunması ve tedavi öncesinde prostat muayenesi yapılması gerekiyor” diyor.

    ■ Testosteron
    Hipotalamustan salınan GnRH folikül uyarıcı hormon (FSH) yapımını da sağlıyor. FSH erkeklerde testise etki ederek erkek üreme hücresi olan spermatozoa yapımını düzenliyor. Testosteron cinsellik veya erkeklik hormonu olarak bilinmesine rağmen aslında erkek vücudunda pek çok sistem üzerine etki ediyor. Sağlıklı ve yetişkin bir erkekte testosteron sadece cinsel yönden değil; kas dokusunun gelişmesi, kalp fonksiyonlarının düzenlenmesi, yağ metabolizmasının kontrolü, kemik gelişimi, ses tellerinin yapısının oluşması, saç ve kıl dağılımın düzenlenmesi, ruh sağlığı ve beyin fonksiyonlarının işleyişi, kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımı gibi pek çok sistemik fonksiyon üzerinde rol oynuyor. Ayrıca, göğüs dokusunun gelişiminin engellenmesi ve prostat bezinin gelişiminin kontrolünün yanında testosteron esas olarak erkek üreme hücreleri spermatozoaların olgunlaşması ve fonksiyonu için de büyük önem taşıyor.

    Formsante

  • Cinsel Sözlük

    Cinsel Sözlük

    Biseksüel: Her iki cinsle de ilişkiye giren ve her iki cinse de ilgi duyan.
    Klitoris: Kadının cinsel organındaki en duyarlı nokta. Klitoris üzerine baskı uygulamak ya da klitorisi elle, penisle, dille veya herhangi bir objeyle uyarmak kadının cinsel ilişki sırasında çok büyük haz almasını sağlar.
    Anal Seks: Cinsel organının diğer eşin anüsüne temas etmesiyle yaşanılan cinsel ilişki.
    Oral Seks: Ağız yoluyla gerçekleştirilen cinsel ilişki. İlişki sırasında partnerlerden biri diğerinin cinsel organına ağzıyla öpme, emme, yalama gibi temaslarda bulunur.
    Mastürbasyon: Kişinin kendi kendini elle uyararak cinsel yönden tatmin etmesi.
    Orgazm: Cinsel ilişki anında en yüksek doyuma ve hazza ulaşılması.
    Bakire: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan kadın.
    Bakir: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan erkek.
    Bekâret: Cinsel deneyimi olmama durumu.
    Aseksüel: Cinsel ilişkiye girmeye ihtiyaç duymayan ve zevk almayan kişi.
    Heteroseksüel: Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
    Homoseksüel: Kendi cinsine ilgi duyan kişi.
    Lezbiyen: Kendi cinsine ilgi duyan ve kendi cinsiyle ilişkiye giren kadın.
    Transeksüel: Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi.
    Travesti: Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi.
    Ensest: Kanuni ya da kan yoluyla yakın olan kişilerin cinsel ilişkide bulunması.
    Sperm: Erkeğin cinsel organından çıkıp üremeyi başlatan hücre.
    Penis: Erkeğin cinsel organı.
    Vajina: Kadının cinsel organı.
    Prezervatif: Cinsel ilişki öncesinde erkeğin cinsel organına takılarak, boşalma sırasında spermin kadının genital sistemine ulaşmasını engelleyen koruma aracı.
    Spiral: Rahim içine yerleştirilen, kıvrıntılı, ince ufak plastikten yapılmış ve rahim içini tahriş etmeden gebeliği önleyen araç.
    Doğum kontrol hapı: Yüksek dozda östrojen ve progesteron hormonu içerek, kadındaki yumurtlama (ovulasyon) sürecini geçici bir süre durdurmaya yarayan haplar.
    Diyafram: Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.
    Acil Kontrasepsiyon: Doğum kontrol yöntemi uygulamadan ilişkiye girilmesi sonucu ya da uygulanan doğum kontrol yöntemlerine rağmen dikkatsizlik sebebiyle hamile kalınma tehlikesine karşı uygulanan acil müdahale.
    Geri Çekme: Cinsel temas sırasında, erkeğin boşalma anında penisini dışarı çekmesi ve spermini dışarı boşaltarak gebeliğin önlenmesi.
    Vazektomi: Erkekte spermatik yolunun cerrahi müdahale ile bağlanıp, cinsel temasta spermin kadına geçmemesinin sağlandığı bir operasyon.
    Tüplerin bağlanması: Yumurtlama döneminde, yumurta hücresine sperm taşıyan “fallop” adı verilen kanalcıkların tahrip edilerek, sperm iletemez duruma getirilmesi.
    Takvim tutma: Kadının adet kanamaları ve yumurtlama günleri esas alınarak, riskli günlerde cinsel ilişkiye girmeyerek uyguladığı doğum kontrol yöntemi.
    Gebelikten koruyucu iğneler: Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
    Ereksiyon: Penis ya da klitorisin cinsel ilişki sırasında kan ile dolarak sertleşip şişmesi.
    Cinsel taciz: İstek dışı cinsel ilişkide bulunmak ya da ilişkide bulunmaya zorlamak.
    Penetrasyon: Erkeğin cinsel organın partnerinin cinsel organına ya da anüsüne girmesi.
    Erken boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha erken boşalmak.
    Geç boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.
    İktidarsızlık: Daha çok ereksiyona geçememesinden dolayı erkeğin cinsel ilişkide bulunamaması.
    Kısırlık: Kadının hamile kalamaması, erkeğin ise hamile bırakamaması.
    Nekrofili: Cesetlerle cinsel ilişkiye girme eylemi (Ölüsevicilik).
    Pedofili: Küçük çocuklarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Sübyancılık).
    Gerantofili: Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.
    Zoofili: Hayvanlarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Hayvansevicilik).
    Sadizm: Cinsel ilişki sırasında acı vererek ya da acı çekerek zevk almak.
    Mazoşizm: Cinsel ilişki sırasında hakaret ederek ya da hakaret edilerek zevk almak.
    Vibratör: Titreşimli suni penis.
    Dildo: Suni penis.
    Testosteron: Erkeklik hormonu.
    Östrojen: Kadınlık hormonu.

  • Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    İyi ve kaliteli bir cinsel yaşam için, vücudumuza da iyi bakmamız gerekiyor. Bunu en kolay, bel çevrenizin kalınlığına bakarak anlayabilirsiniz…

    Düzenli bir egzersiz ve aktivite programının doku ve organ fonksiyonlarınız için vazgeçilmez olduğu pek çok araştırmayla gösterildi. Gerçekten de egzersiz kalp-damar sisteminden kemiklerinize, belleğinizden ruhsal durumunuza kadar sağlığınızın değişik boyutlarını etkiliyor. Son dönemde oldukça gündemde olan konu da egzersizin cinsel hayat, performans ve istek üzerindeki etkileri.

    İyi Performans İçin Önce Kalbinizi Sevin

    Düzenli bir egzersiz programının kalp-damar sağlığını olumlu yönde etkilediği bilinen bir gerçek! Egzersiz yapmak veya aktivitesi yüksek bir yaşam sürmek sadece kan dolaşımınızı arttırmıyor. Kandaki yoğunlaşmayı, pıhtı oluşması riskini ve çarpıntıyı da azaltıyor. Egzersiz aynı zamanda HDL yani iyi kolesterol seviyeleriniz yükseltiyor.

    Egzersizin kalbinize olan faydaları bunlarla da sınırlı değil. Egzersiz yapmak yüksek tansiyon riskinizi ve bu sorunun yol açtığı inme gibi komplikasyonları azaltıyor. Ayrıca vücudun insüline karşı duyarlılığını arttırarak kan şekeri seviyelerini düşürüyor. Böylece pankreas bezinde yeniden insülin yapımına gerek kalmıyor ve Tip 2 diyabet hastalığı riski azaltıyor. Diyabet belirtileri ortaya çıksa bile egzersiz ile diyabetin yaşlandırıcı etkileri yavaşlayıp azalıyor ve kan şekeri ayarı kolaylaşıyor.

    “Peki bütün bunlarla cinsel hayatımla ne gibi bir ilgisi var?” diye düşünebilirsiniz. Hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, pıhtılaşma problemi, taşikardi kalbiniz için olduğu kadar damar sağlığınız için de risk faktörü sayılıyor. Damar sağlığınız sertleşme fonksiyonunuz için oldukça önemli bir yere sahip. Penisin büyümesi ve sertleşmesi yani ereksiyon fonksiyonunu yerine getirebilmesi, penisin kanla dolmasına bağlıdır.
    Eğer damarlarınız kolesterol yüksekliği, şeker fazlalığı ve hipertansiyonlar zarar görmüşse bu penise giden kan akımının azalacağı ve sertleşme problemiyle karşılaşma riskinizin artacağı anlamına gelir.

    Bel Çevresi Performansa Etki Ediyor

    Bel çevresi ölçüsünün vücuttaki pek çok sağlık sorununun habercisi veya hazırlayıcısı olduğunun anlaşılması bu konuyu son dönemde en sık konuşulan sağlık konularından biri haline getirdi. Araştırmalar erkeklerde 102, kadınlarda 92 cm’i geçen bel çevresi ölçüsünün koroner arter hastalığı, yüksek kan basıncı, felç, diyabet ve çeşitli kanserlerin riskini arttırdığını gösteriyor. Bel çevresi sadece kalp-damar sağlığınızın bir göstergesi olmakla kalmıyor aynı zamanda cinsel hayatınızın ne durumda olduğunu da yansıtıyor. Evet! Bel çevresi kalın olan erkeklerde iktidar azalıyor!

    Karın içindeki yağ birikimi kendini bel çevresindeki artış yani abdominal obezite ile gösteriyor. Bu yağlar Metabolik Sendrom olarak bilinen ve bel çevresi kalınlığı, trigliserit ve bazen de LDL-kötü kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve insülin direnci ile kendini belli eden bir sağlık sorununa yol açıyor. Bu sendrom sadece damarlarını yaşlandırmakla kalmıyor, son dönemde yapılan araştırmalara göre testosteron seviyelerinde de bir düşüşe yol açıyor. Öyle görülüyor ki karın için yağları estetik kaygılardan çok daha fazla soruna neden oluyor.

    Karın içi yağlar öncelikle damar sağlığınızı tehdit ederek ereksiyon fonksiyonunda bir azalmaya neden oluyor. İleri dönemlerde ise testosteron düşüklüğü yaratarak cinsel isteksizliğe de açabiliyor. Testosteron düşüklüğü ayrıca kemiklerini ve kas yapınızı zayıflatıyor, libido kaybı kadar sertleşme fonksiyonunuzu da azaltıyor.
    Bu nedenle bel çevrenizi erkekseniz 102 kadınsanız 92 cm altında tutmanız tavsiye edilmektedir. En uygun ölçümlerin erkeklerde 94, kadınlarda 86 cm altında olduğunu hatırlatalım. Bu ölçülere yaklaşmak için doğru ve düzenli bir egzersiz programının şart olduğunu belirtelim.

    Karın içi yağlarınızı eritmek için mekikten daha fazlasına ihtiyacınız var. Aerobik aktiviteler özellikle haftada 3-4 kez yapılan 30-40 dakikalık yüksek tempoda yürüyüşler yağ yakmanızı sağlayacağı gibi iyi kolesterol seviyelerinizi de arttıracaktır. Böylece damarlarınız (penisinize gidenler de dahil) görevlerini tam olarak yerine getireceklerdir.

    Sekste Nasıl Göründüğünüz Önemli

    Düzenli bir egzersiz programı fiziksel görünümünüzü geliştirir. Fiziksel görüntünün iyileşmesi kendinize daha fazla güvenmenizi, vücudunuzdan memnun olmanızı ve partnerinizin yanında kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Egzersiz kilonuzu korumanızı veya kilo vermenizi sağlayarak sizi şekle sokar ve partnerinizin yanında kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar.

    Sağlıklı bir cinsellikte iyi bir fiziksel performansın şart olduğunu hatırlatmamıza gerek yok. Egzersiz akciğer kapasitenizi arttırır. Denge ve koordinasyonunuzu geliştirir. Eklem esnekliği ve kemik yoğunluğunuzu arttırır. Kaslarınız da daha dayanıklı hale gelir. Böylece sağlıklı bir cinsellik için gereken fiziksel performans durumuna sizi yaklaştırır.

  • Menopozun ilacı şefkat olabilir mi?

    Menopozun ilacı şefkat olabilir mi?

    Türkiye’de menopoza girme yaşı ortalama 48. Bu dönemde uygulanan hormon replasmanı, bu dönem sıkıntılarını rahatlatan bir tedavi . Yorgunluk, konsantrasyon kaybı, depresyon, eşlerin cinsel yaşamını olumsuz etkiliyor.

    Menopoz, bir hastalık değilse neden ilaç tedavisi uygulanıyor?

    Koruyucu hekimlik ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla kullanılmalılar. Bu çalışmalarla yaşam süreleri de artıyor.

    Hormon tedavisi bu çalışmalara nasıl katkıda bulunuyor?

    Kadınlarda kalça kırıkları azalıyor. Kalın bağırsak kanserinde de azalma olduğu görüldü.

    Bu dönemde cinsel problemler neler?

    Cinsel istek kaybı, vajinada yanma, kuruluk, kaşıntı, cinsel temasta ağrı. Sık idrara çıkma veya tutamama.

    Problemler neden ortaya çıkıyor?

    Vajen dokusu, kaygan kalabilmek ve elastikiyetini devam ettirebilmek için östrojene ihtiyaç duyar. Östrojen seviyesi menopozda düşer.

    Eşler arasında bu dönem nasıl yaşanıyor?

    Kadın, psikolojik olarak kadınlığını kaybettiğini düşünüyor. Sıcak basması, terleme, uykusuzluk gibi değişiklikler yaşıyor .Bu dönem anlayış gerektiriyor.