Etiket: terleme

  • Doğum Sonrası Gece Terlemeleri: Neden Olur?

    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri: Neden Olur?

    Doğum sonrası gece terlemeleri, hormonal değişiklikler ve sıvı kaybı gibi nedenlerle yaygındır. Süreleri değişse de genellikle ilk iki haftada zirveye ulaşır ve zamanla azalır.

    Doğum sonrası mucizevi bir deneyim olsa da, birçok anne gece terlemeleri gibi bazı zorluklarla da karşılaşabilir. Bu durum, hormonal değişimler, sıvı kaybı ve enfeksiyonlar gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Peki, bu terlemelerle nasıl başa çıkabilirsiniz?

    Bu yazıda, doğum sonrası gece terlemelerinin nedenlerini, ne kadar sürdüğünü ve bu problemle başa çıkmanın pratik yollarını inceleyeceğiz. Ayrıca, endişe verici belirtileri ve ne zaman doktora başvurmanız gerektiği hakkında da bilgi vereceğiz.

    Uykusuz gecelere veda edip, bu özel dönemin keyfini çıkarmaya hazır olun!

    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri

    Doğum sonrası dönem, birçok kadının karşılaştığı bir dönemdir ve bu süreçte gece terlemeleri oldukça yaygındır. Bu terlemelerin ana sebepleri şunlardır:

    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri
    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri

    1. Hormonal Değişiklikler: Hamilelik sırasında artan östrojen ve progesteron seviyeleri doğum sonrası düşerken, bu hormonal değişimler vücut ısısını düzenleyen hipotalamus üzerinde etkili olabilir. Bu da vücudunuzun aşırı sıcak olduğunu düşünmesine ve terlemeye neden olabilir.

    2. Sıvı Kaybı: Hamilelik sırasında vücut, artan kan ve vücut sıvısı miktarına uyum sağlar. Ancak doğumdan sonra bu sıvı artık gerekli değildir ve vücut onu ter ve idrar yoluyla atar. Bu da gece terlemelerine neden olabilir.

    3. Enfeksiyonlar: Bazı durumlarda, doğum sonrası terlemeler enfeksiyonların bir belirtisi olabilir. Eğer ateş, üşüme ve terleme gibi belirtiler yaşıyorsanız, mutlaka bir sağlık uzmanına danışmalısınız.

    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri Ne Kadar Sürer?

    Genellikle doğum sonrası terleme ilk iki haftada zirveye ulaşır ve zamanla hafifler. Ancak bazı kadınlar için terlemeler beş aydan sonra bile devam edebilir. Eğer terlemeler uzun süre devam ederse, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.

    Gece Terlemeleriyle Başa Çıkma Yolları

    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri
    Doğum Sonrası Gece Terlemeleri

    Gece terlemeleriyle başa çıkmak için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:

    • Serin ve hafif giysiler giyin.
    • Nemli bir havlu veya soğuk kompres kullanın.
    • Bol miktarda su için ve vücudunuzu nemli tutun.
    • Emziriyorsanız, su tüketimine dikkat edin ve serin kalın.

    Doğum sonrası gece terlemeleri yaygın bir durumdur ve genellikle doğum sonrası iyileşme sürecinin bir parçasıdır. Ancak, terlemeler uzun süre devam ederse veya başka belirtilerle birlikte görülürse, mutlaka bir sağlık uzmanına danışılmalıdır.


  • Mineral İçerik İle Koltuk Altında Gün Boyu Kuruluk

    Mineral İçerik İle Koltuk Altında Gün Boyu Kuruluk

    Doğal ıslaklık emici özelliğe sahip mineral içerik koltuk altında gün boyu kuruluk sağlıyor!

    Doğal taşların insanlar tarafından kullanımı yaklaşık 200 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Yüzyıllardır farklı kültürlerde faydalı olduklarına inanılan bu taşlar, doğal oldukları için güvenle kişisel temizlik ve kozmetik ürünlerinde kullanılıyor. Doğal taşlardan biri olan mineral de ultra ıslaklık emici olma özelliği taşıyor. Bu özelliği sayesinde mineral; yeni nesil ter kokusu ve ıslaklık karşıtı kişisel temizlik ürünlerinde yer almaya başlıyor.

    Islaklık ve Kötü Kokuya Etkili Çözüm

    Vücudun ısısını belli bir dengede tutmak için gerekli olan terleme; kimi zaman sıcaklıktan ya da günlük fiziksel aktivitelerden sonra, kimi zaman da heyecan, korku ya da stresli durumlardan sonra meydana geliyor. Günün temposu içerisinde terleyen kişinin yaşadığı en büyük sorunlarından biri de koltuk altında oluşan ıslaklık ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kötü koku oluyor. Ama şimdi gün sonunda da koltuk altınızı kuru ve ferah hissetmenizi sağlayacak güçlü bir içerik ile tanışacaksınız.

    Mineral İçerik İle Koltuk Altında Gün Boyu Kuruluk | 1

    Mineral; ıslaklık emici özelliğiyle ıslaklığı talk pudradan 5 kat daha fazla emiyor!

    Eski dönemlerden beri etkili ıslaklık emme gücüyle bilinen mineral içeriği, ter kokusu ve ıslaklığa karşı koruma sağlamak için bir çözüm olarak biliniyor. Talk pudra ile kıyaslandığında 5 kat daha fazla emme gücüne sahip olduğu kanıtlanan mineral içerik, ter kokusu ve ıslaklık karşıtı kişisel temizlik ürünlerinde kullanıldığında gün boyu süren koruma sağlayarak koltuk altının kuru kalmasını sağlıyor. Teri sünger gibi emen mineral bu sayede; ter kokusunun oluşmasını önlüyor. Böylece mineralli ürünler koltuk altının gün boyu kuru ve ferah kalmasını sağlıyor.
    Mineral İçerik İle Koltuk Altında Gün Boyu Kuruluk | 2

  • Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    Terlemek aslında sağlıklı olduğumuzun bir göstergesidir. Terleme ısı regülasyonumuzu sağlar; yani vücut ısısı arttığında terleyerek beden ısısının azaltılması sağlanır. Beden ısısının düşürülme ihtiyacı olmadan aşırı terleme durumuna ise hiperhidrozis denilir.

    Hepimiz sıcak havalarda, spor yaptığımızda veya aşırı heyecanlandığımızda terleriz. Aşırı baharatlı yemeklerden veya alkollü içeceklerden sonra da terleme meydana gelebilir.

    Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    HİPERHİDROZİS–AŞIRI TERLEME

    Ateşle seyreden enfeksiyonlar, kanser, tiroid rahatsızlıkları veya menapoz kişinin aşırı terlemesine neden olabilir. Ancak hiç bir neden olmadan da aşırı terleyen bireyler mevcut. Sıklıkla 13 yaş civarında başlayan bu problem erişkin hayatta daha da belirgin hale gelir. Toplumda her yüz kişiden 5’i hiperhidroz yani aşırı terleme şikayetine sahiptir. Tüm dünyada 367 milyon kişi aşırı terleme bulgularına sahiptir. Bu durumdan etkilenen insan sayısının çokluğu nedeniyle konuyla ilgilenen dernekler oluşmuştur. Uluslararası Hiperhidroz Derneği de işte bunlardan biri (http://www.sweathelp.org)

    EN SIK HANGİ BÖLGE ETKİLENİR?

    Koltuk altı bölgesi aşırı terlemenin en sık görüldüğü yerdir. Kıyafet seçiminde zorluk, koku, gün içerisinde kıyafet değiştirme zorunluluğu kişilerin sosyal ve iş hayatını belirgin olarak olumsuz etkiler. Avuç içi terlemesi ikinci en sık görülen yerdir. El sıkışmadaki utanma faktörü veya cihaz kullanımında avuç içinin sürekli ıslak olmasına bağlı zorluklar nedeniyle hayatı etkileme konusunda an az koltuk altı terlemesi kadar olumsuzdur. Ayak tabanı bir diğer yoğun terleme izlenen bölgeyi oluşturur. Ayakkabı giyiminde zorluklar, yoğun koku oluşumu, enfeksiyon gelişimine yatkınlık bu sıkıntıyı çekenlerin ana sorunlarıdır. Bu üç bölgenin dışında daha az  görülen ama baş etmesi güç alanlardan birini baş bölgesi oluşturur. Bu bireyler tüm saçlı bölge ve enselerinden yoğun terleme gösterirler. Gövde, sırt karın, kuyruk sokumu bölgesi de nadiren aşırı terleme gösterebilir…

    NASIL ENGELLERİM?

    En basit ve hepimizin günlük yaşantıda kullandığı ilk yöntem antiprespirant deodorantlardır. Ancak aşırı terleyenlerde bunlar sıklıkla yetersiz kalır. Bir diğer eski yöntem ise iontoforezdir. İontoforezde su içerisinden geçirilen düşük elektrik akımı seanslar halinde uygulanılır. Günümüzde hiperhidrozun en güvenilir ve en sık tercih edilen yöntemini botoks oluşturmaktadır. Koltuk altı, avuç içi ve ayak tabanı için çok tercih edilen bu yöntemde uygulamayı takiben 2-3 gün içerisinde terleme azalmaya başlar. Yılda iki üç kez uygulama yapılarak bölgedeki terleme kontrol altında tutulur. Mikrodalga teknolojisi koltuk altı terlemesinde giderek yaygınlaşan bir diğer terleme giderici tedavidir. MiraDry cihazı ile bir kaç seans içinde hızlı ve çok uzun süreli sonuçlar elde edilir. Henüz sadece koltuk altı için kullanılan bu yöntem de ileriye yönelik umut vermektedir. Ter bezlerini tahrip eden bir diğer yöntem ise bölgenin lazer ile tahrip edilmesine dayalıdır.

    Botoks kadar garantili sonuç vermeyen ve olası yan etkilere sahip olan lazer tedavilerinde
    pek çok çalışma halen devam etmektedir.

    YALNIZ DEĞİLSİNİZ

    Botoks tedavisinin yüksek başarı oranları nedeniyle giderek daha az tercih edilse de cerrahi yöntemler de mevcuttur. Endoskopik torasik sempatektomi ile terleme uyarısını veren sinirlerin kesilmesi terlemeyi tamamen kesebilir. Terleme bölgesindeki ter bezlerinin alındığı cerrahi işlemlerde yine bu amaçla yapılan ameliyatlardandır. Koltukaltı dışındaki bölgelerde uygulaması çok zor olan bu yöntemler botoksa cevap vermeyen hastalarda koltukaltı terlemesi için alternatiftir. Aşırı terleme sosyal yaşantıda konforumuzu ve hijyenimizi bozan bir durum. Dünyada pek çok kişinin etkilendiği hiperhidroz da artık güvenliği kanıtlanmış başarılı tedaviler mevcut. Yalnız değilsiniz.

    PROF. DR. REHA YAVUZER / AKŞAM

  • Aşırı terlemenin hastalıklarla ilişkisi

    Aşırı terlemenin hastalıklarla ilişkisi

    Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Emin Erdem, “Aşırı terlemenin hastalıklarla ilişkisi” hakkında önemli bilgiler verdi. Terlemenin insan vücudunun ısısını sabit tutmaya yarayan fizyolojik bir olay olduğunu belirten Dr. Mehmet Emin Erdem, “Terin buharlaşması ile ısı kaybedilir ve vücut ısısının sabit kalması sağlanır. Bir günde salgılanan ter ortalama 100 cc’dir, aşırı efor ve sıcakta bu rakam saatte 1,5 litreye çıkabilir. Vücudumuzdaki ter bezi sayısı 2-3 milyon kadardır ve en fazla ter bezi avuç içinde bulunur. Terin içeriği; su, sodyum, klor, potasyum, üre gibi maddelerden oluşur; içindeki organik madde miktarının artması terin kötü kokmasına neden olur.
    Terlemeyi artıran normal durumları şöyle sıralayabiliriz:
    Ortam sıcaklığının artması, efor yapılması, aşırı heyecanlanma, nemli ortama girmek. Aşırı terleme, kalp hastalıklarından sinirsel hastalıklara kadar pek çok rahatsızlığın belirtisi olabilir. Böbrek üstü bezlerinin ani bir stres ile uyarılmasına neden olan durumlar: Ani tansiyon düşmesi, ani şeker düşmesi, aşırı kanamalar, kalp krizi ve erken dönem sıcak çarpması gibi rahatsızlıkların belirtileri arasında aşırı terleme görülebilmektedir” diye konuştu.
    Terlemeyi oluşturan sistemik hastalıklar 
    Uzm. Dr. Mehmet Emin Erdem sözlerine şöyle devam etti: “Bazı sistemik hastalıklarda da terleme ile ilgili bozukluklar oluşur. Bunlar: Enfeksiyon hastalıkları: Ateşli hastalıklarda ateş, ani ve çok miktarda terleme ile düşebilir, özellikle zatüre, sıtma, tifo ve bademcik iltihaplanmalarında bu olay görülür.
    Hipertiroidi denilen tiroit bezinin aşırı çalışması da aşırı terlemenin bir nedenidir. Artmış metabolizma hızı ve vücut ısısı nedeniyle sürekli terleme oluşur. Menopoz ve menopoz öncesi durum da kadınlarda ani gelen aşırı terleme nedenlerinden biridir. Kanser rahatsızlığı özellikle de omurga çevresinde bulunan ya da ‘mediasten bölgesi’ denen alanda bulunan tümörler sempatik sistemi sürekli uyararak aşırı terlemeye neden olurlar. Ağır kalp yetersizlikleri nefes darlığına neden olarak terlemeye neden olurlar. Akciğer rahatsızlıklarına bağlı nefes darlığı bir terleme nedenidir. ‘Raşitizm’ denilen çocukluk çağı D vitamini eksikliği çocuklarda özellikle de kafa arkasında terlemeye neden olur, çocuklarda C vitamini eksikliği de terleme yapar. Sürekli kaygı oluşturan ruhsal sıkıntı durumları da sempatik sistem uyarısı ile terlemeyi artırır. Çocuklarda ‘pembe hastalık’ da denen ‘akrodini’ rahatsızlığı terlemeyi artırır, bu hastalıkta aşırı terleme ile birlikte el ve ayak parmaklarında ağrı, şişme ve pembeleşme olur. ‘Fenilketonüri’ dediğimiz ve doğuştan gelen fenil alanın hidroksilaz enzimi eksikliğinde hastada gelişim ve zeka geriliği ile birlikte aşırı terleme gözlenir.”
    Ani gelişen aşırı terleme
    Uzm. Dr. Mehmet Emin Erdem son olarak, “Böbrek üstü bezinin ani olarak uyarılması ile sempatik sistemin aktive olması, bunun sonucunda bol miktarda soğuk terleme ile karakterizedir. Nedenleri başlıca; şiddetli ağrılar (böbrek taşı, doğum gibi), ani şeker ve tansiyon düşmesi, mide ve bağırsak kanamaları, iç kanamalar, böbrek üstü bezi tümörleri ve bazı psikiyatrik ilaçların kullanılması olarak sayılabilir. Aşırı terlemenin bir hastalık belirtisi olup olmadığını anlamak için bazı tetkiklerin yapılması gerekmektedir, bu nedenle mutlaka bir dahiliye uzmanına başvurulmalıdır” şeklinde konuştu. (trthaber.com)
  • Yaz sıcaklarında iyi bir uyku için tavsiyeler

    Yaz sıcaklarında iyi bir uyku için tavsiyeler

    Ağustos ayı geldi çattı. Sıcaklar tavan yaptı. Sadece sıcaklar değil geceleri de yüksek nem insanları bunaltıyor, uykularımızı kaçırıyor. Yaz sıcaklarında iyi bir uyku için tavsiyeler.

    Gün boyu çok sayıda kafeinli içecek içtiyseniz işiniz zor. Kafein sadece kahvede değil kolalı içeceklerde bulunur. Özellikle geceleri ferahlamak için içilen gazlı içecekler içindeki yüksek kafein oranı nedeniyle uykunuzu kaçırabilir.

    Geceleri yatarken cep telefonları ve mobil cihazlarla vedalaşın. Bu tip oyuncaklar hem aklınızı kurcalar hem de sürekli sosyal medya bildirimleri nedeniyle kaliteli uyku uyumanızı engeller.

    Evinizde klima yoksa cam açma işini çok iyi koordine etmeniz gerekir. Hem dışardan gelecek gürültü rahatsız etmesin hem de ev içinde en iyi esintiyi sağlayacak şekilde bir cam açma düzeni kurun.

    İyi bir uyku için yemek yemeyi uykudan en az 3 saat önce kesmek gerekir. Aşırı yağlı ve şekerli gıdalar rahatsızlık vereceği için uykunuzu kaçırır. Ağrı kesici gibi ilaçlar alarak uyumaya da alışmayın. Yatmadan önce bir tas soğuk yoğurt size iyi gelir.

    İyi bir uyku için ne alkol ne de başka bir sıvı aramayın. Her sağlık önerisinde olduğu gibi uyku için de en yararlı sıvı yine su. Terleme, su ve tuz kaybına yol açtığı için serinlemek için bol su için. Yazın günlük tüketiminiz 2 litrenin altına inmesin.

    Yaz sıcakklarında bunalan çoğu kişi yatağa çıplak giriyor. Genellikle çarşaf ve nevresimle direkt temas daha çok terleme yapar. Bol pamuklu ve hafif gecelik ya da pijamalar daha iyi sonuç verir. Nevresim takımlarını bir müddet buzdolabına sokup yatmadan önce sermek de uykuya dalana kadar serin bir seçenek olabilir.

    Aşırı sıcak ve nem nedeniyle uyku tutmazsa işiniz zor. Kalkıp ılık bir duş almanız iyi gelebilir. Bu duşu çok soğuk su ile almanız tavsiye edilmez.

  • Vajiinismus hastası olduğumu nasıl anlarım?

    Vajiinismus hastası olduğumu nasıl anlarım?

    Sempatik sinir sistemi ve pelvik taban kasları arasındaki yakın ilişkinin daha iyi anlaşılması, kadınlarda Vajinanın Beş Duhulü olarak adlandırdığımız olayın gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. Bizim düşüncemize göre her kadın, aşağıdaki temel vajinal duhulleri gerçekleştirebilmeli ve istediklerini yaşamında kullanabilmelidir.

    Parmak sokma
    Tampon yerleştirme
    Aplikatör ile vajinaya ilaç verilmesi
    Jinekolojik muayene olma
    Cinsel birleşme

    Her kadın vajinismustan aynı şekilde etkilenmediğine göre yukarıda bahsettiğimiz maddeleri gerçekleştirebilme şekilleri de farklılık gösterecektir Vajinismus danışanlarında vücuduna yabancılaşma durumu söz konusudur. Bu algı genelde bilgi eksikliği, kızgınlık ve “vücudumun bu parçası bana ihanet ediyor” düşüncesi sonucu gerçekleşir.

    Tipik SSS tepkilerini ortaya çıkar: terleme, titreme, idrar gelmesi hissi, huzursuzluk, bulantı, karın ağrısı, bacakları kapama, vücudu kasma, gaz kaçırma, nefes tutma, vokal tepkiler (ağlama, durmak için yalvarma, çığlık atma vb.), karşısındakini itme, döküntü oluşması gibi…

    Elbette her kadın aynı şekilde cevap vermez ancak en azından yukarıdaki tepkilerin bir ya da birkaçını görebiliriz. Sonuçta duygusal stres rahatsızlık hissinden ağır endişe ve panik ataklara kadar farklılık gösterebilir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    – Dr. Ömer Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini ve menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik ve ruhsal sıkıntı gibi durumları en aza indirdiğini söyledi.

    Aslanpençesinin yağ asitleri, selüloz, etken madde, gliko protein, tanen gibi maddeler içeren şifalı bir bitki olduğu belirten Dr. Coşkun, “Aslanpençesinin bine yakın türü bulunmaktadır. Ilıman iklimlerin etkin olduğu neredeyse her ülkede yetiştiriciliği yapılmaktadır. Boyu 35-50 santim arasında değişmektedir. Çiçekleri sarıdan yeşile doğru farklılık gösterir. Uzun yıllardan beri bitkisel tedavide etkin olarak kullanılır. Halk arasında harmani otu, pelerin otu, şebnem otu, aslanyağı otu olarak da bilinmektedir” diye konuştu.

    Dr. Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini kaydederek, “Menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik, depresif, ruhsal sıkıntılı gibi durumları minimuma indirger. Aynı zamanda kadın hastalıklarından biri olan adet düzensizliğine de iyi gelir” dedi.

    Aslanpençesi bitkisinin çayının içilebileceğini belirten Dr. Ömer Coşkun, “Aslanpençesi çayı kadın hastalıkları için çok faydalıdır. Bir bardak kaynar suya bir tatlı kaşığı aslanpençesi otu eklenerek 5 dakika demledikten sonra içebilirsiniz. Aynı zamanda bebek sahibi olmak isteyen kadınlar her gün aslanpençesi çayı içmelidir. Kas hastalarına ve adet düzensizliğine de iyi gelen bir bitki türüdür” ifadelerini kullandı.

  • Ihlamur çayının faydaları

    Ihlamur çayının faydaları

    Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.

    HAZIRLANIŞI:

    Ihlamur demlenerek hazırlanmalı. Tatlandırıcı olarak şeker yerine bal tercih edilmeli. İki tutam ıhlamur, 3-4 adet karanfil, bir çubuk tarçından ıhlamur hazırlanabilir.

    STRESE KARŞI IHLAMUR ÇAYI :

    İçine çok az karanfil atarsanız hem güzel bir tat elde etmiş olursunuz, hem de sizi sakinleştiren etkisini arttırırsınız.

    GRİP VE NEZLEYE IHLAMUR:

    Bu tür hastalıklarda ıhlamur sadece terlemeyi sağlayarak değil, aynı zamanda vücudun direncini de artırarak tedaviye yardımcı olur.

    GÜZELLİK İÇİN IHLAMUR:

    Göz çapaklanmalarında ıhlamuru kaynatın ve süzün. Pamuk yardımı ile gözlerinize kompres yapın. Hem çapaklanmaları önleyecektir, hem de gözünüzü dinlendirecektir. Gözlerinize kompres yaparken gözünüzü kapatmayı unutmayın.

    Ihlamuru kaynatıp elde ettiğiniz su ile ara sıra saçlarınızı yıkayarak saçlarınızın beslenip kuvvetlenmesini sağlayabilirsiniz. Bu işlemden sonra saçınızı durulamayı ihmal etmeyin.

    CİLT LEKELERİNE IHLAMUR:

    Hemen ıhlamuru suda kaynatıp sıvı sümüksü bir hal alıncaya kadar bekletin. Sonra bu sıvıyı lekelere sürün faydasını göreceksiniz. Yine aynı şekilde elde edeceğiniz ıhlamurla kırışıklıklara masaj yaparsanız iyi sonuç alacaksınız.

  • Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Kadınlarda daha fazla görülen ve üreme sağlığını ciddi anlamda etkileyen Haşimato hastalığını İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol anlattı.

    Üreme çağında olan kadınlarda daha fazla görülen ve çocuk sahibi olmalarında önlerine bir engel olarak çıkan Haşimoto hastalığının 20-30 yaş aralığında ortaya çıktığına dikkat çeken Uzm. Dr. Erol “Özellikle kişi gebelik sürecindeyse tiroid hormonu ihtiyacı artar, metabolizma hızlanır ve sınırda olan tiroid fonksiyonları alarm vermeye başlar. Bu nedenle günümüzde kadın doğum uzmanlarının sağlıklı bir hamilelik süreci için yaptırdıkları testler arasında tiroid hormonu testleri de yer almaya başladı. Yapılan testler sonucunda ortaya çıkan tiroid hastalıklarının tedavisiyle kişi yaşadığı sorunlardan kurtulabiliyor.

    Bu hastalıkta bağışıklık sistemi tiroid bezini yabancı bir doku olarak tanımlayıp reddeder. Vücudun tiroid bezini reddi, doku nakillerinde olduğu gibi ani gelişen bir reaksiyon değildir. Çünkü vücut, tiroid bezinin bütün bileşenlerine karşı değildir. Bu hastalık, yıllarca düşük profille belirti vermeden ilerler. Belli bileşenlerine karşı bağışıklık sistemi bazı antikorlar oluşturarak o bileşenleri yavaş yavaş tahrip eder. ” diye konuştu

    BU BELİRTİLER VARSA
    • Adet düzensizliğiniz varsa,
    • Yediklerinize dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız,
    • Kronik yorgunsanız,
    • Saçlarınızdaki dökülme giderek artıyorsa,
    • Son dönemlerde cildinizde döküntüler arttıysa,
    • Soğuğa karşı giderek daha tahammülsüz olduysanız,
    • Guatr oluştuysa bir an önce hekiminize başvurun.

  • Ameliyatsız Kıl Dönmesi Tedavisi

    Ameliyatsız Kıl Dönmesi Tedavisi

    Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği Şefi Prof. Dr. Osman Doğru, kıl dönmesi hastalığının tedavisi için kendi geliştirmiş olduğu Kristalize Fenol ile tedavi yöntemi hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulundu…

    Prof. Dr. Osman Doğru kıl dönmesi hastalığının kronik, günlük aktiviteyi zaman zaman engelleyen bir hastalık olduğunu vücutta en çok bu hastalığa rastlanılan yerin ise kuyruk sokumu bölgesi olduğunu belirtti. Ayrıca bu hastalığa daha nadir olmak üzere göbekte, parmak aralarında, parmak uçlarında, koltuk altında ve hatta iki meme arasında da görülebileceğini ifade etti. Doğru, bu hastalığın vücutta gelişim mekanizması, tedavisi ve korunma yolları hakkında da aşağıdaki bilgileri verdi.

    Kıl dönmesi yanlış biliniyor

    İnsanlarda kıl dönmesi hastalığının gelişebilmesi için kıla ve bu kılın batacağı cilde ihtiyaç vardır. Halk arasındaki yanlış inancın aksine, kıllar cilt altıda ters dönerek büyüyüp orada bu hastalığı oluşturmazlar. Vücuttan dökülen kıllar özellikle kuyruk sokumu bölgesinde toplanır ve buradan orta hatta batarak cilt altında birikmeye başlar. Bazen de ilk deliği kuyruk sokumu bölgesinde bir kıl kökünün gevşeyerek batması oluşturur ve bu oluşan yoldan diğer kıllar girerek hastalığı başlatır. Cilt altına giren kıllarla beraber mikroplar da girer ve gerek kılın kendisi gerekse de mikroplar burada iltihap oluşmasına sebep olur.

    Çok oturanlarda görülüyor

    Çoğu kere hastalar burada iltihap sonucu gelişen apse ile hastalığın farkına varırlar. Hastalığın aktif döneminde hastalar oturmakta güçlük çeker. Şiddetli ağrıya ateşte eklenir ve eğer apse açılmış ise irinli kanlı bir akıntıda başlar. Hastalar ped kullanmak zorunda kalabilirler. Akıntılardan sonra hastalık yatışır gibi görünse de tedavi yapılmadığı sürece bu ataklar belli dönemlerde tekrar eder ve insanları canından bezdirir. Bu hastalık mesleği gereği çok oturan kişilerde görülür.

    Yaygın tedavi şekli ameliyat

    Hastalığın tedavisinde günümüzde en çok uygulanan tedavi şekli ameliyattır. Özellikle doku kaydırma yöntemleri ile yapılan ameliyatlar ile tedavi başarısı daha yüksektir. Ancak en iyi şartlarda bile yapılan ameliyatlarda başarı oranları %85–95 arasındadır. Yani ameliyata rağmen bu hastalık nüksedebilir.

    Ameliyattan sonra gelişen her nüks ondan sonra gelişecek nüks şansını artırır. Yani ameliyattan sonra bu hastalığın tekrar etmesi insanların bu hastalık sebebiyle defalarca ameliyat olmasını gerektirebilir. Çevrenizde bu hastalık sebebiyle 3, 4 hatta 5 defa ameliyat olmuş ama hala tedavi olamamış hastalarla karşılaşabilirsiniz.

    Ameliyatsız tedavide yüzde 95 başarı

    Benim kendi geliştirdiğim ve 15 yıldan beri yaklaşık 300 hastada uyguladığım kristalize fenol tedavisi ise ameliyatsız bir tedavi yöntemidir. Uygulanış biçimi ve tedavi şekli ile dünyada ki ilklerdendir.

    Tedavinin esasını hastalıklı alandaki kılların temizlenmesi ve bu alana kristalize fenolün uygulaması oluşturur. Hastalar hastalıklarının durumuna göre 2 veya 3 haftada bir gelerek bu tedaviyi olurlar. Bu tedavi ayaktan yapılan bir tedavidir ve hastaların iş ve gücüne mani olmaz. Yaklaşık işlem 10–15 dakika sürer ve hastalar bundan sonra günlük işlerine hemen geri dönebilirler.

    Tedavi olurken işine devam et

    Yani tedaviden sonra hastaların yatıp dinlenmesine ihtiyaç yoktur. Ortalama iyileşme süresi 42 gündür. Ancak yukarda da söylediğim gibi hastalar iş ve güçlerine devam ederek ayakta iyileşirler. Bu tedavi için vakit ayırmalarına işlerini bırakmalarına gerek yoktur. Tedavinin başarı oranı % 95’tir ki bu en iyi şartlarda yapılan ameliyatların başarı oranına denktir. Kristalize fenol uygulaması şeklinde yaptığım bu tedavi özellikle birkaç defa ameliyat olmuş ve hala hastalığı devam eden hastalar içinde başarılı bir tedavi metodudur. Defalarca ameliyat olmuş ve iyi olma ümidini kaybetmiş hastalar içinde bir çıkış kapısı, hastalıktan kurtulma şansı olduğunu söyleyebiliriz.

    Kıl temizliği şart

    Bu hastalıktan ve nükslerinden korunmak için kıl temizliği yapmak gerekir. Bunun için hastalar bellerinin ortasından makata kadar olan bölgedeki kılları kıl dökücü merhemler, ağda ya da lazer epilasyon şeklinde temizlemelidirler. Bu hastalığın gelişiminde yukarda da ifade ettiğim gibi kıl en önemli faktördür. Kıl varsa bu hastalık var kıl yoksa bu hastalık yoktur. Bu sebeple kıl temizliği tedavinin olmazsa olmaz, ayrılmaz bir parçasıdır. Hastalar buna oldukça özen göstermelidir. Ayrıca banyo esnasında kuyruk sokumu bölgesinin bir lif kullanarak mekanik olarak da dökülmüş ve burada toplanmış kıllardan temizlenmesi önemlidir.