Etiket: ten uyuşmazlığı

  • Ten uyumu olmazsa aşk olur mu?

    Ten uyumu olmazsa aşk olur mu?

    Mükemmel ilişkide uyum; hem cinsel, hem ruhsal, hem de fiziksel olmalıdır. Bu üçünün toplamı ise ten uyumudur. Bu üçlüden biri eksik olduğunda ise uyum tam olarak yaşanmaz ve ilişki topallamaya başlar.

    Dokunmaya karşı koyamaz hale getiren ve karşındakinin cinsel anlayışına hitap eden bir iletişim şekli olarak tanımlanabilir ten uyumu. Özellikle bazı erkekler için sadece cinsellik olarak nitelendirilebilen ten uyumu, farklı öğelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir etkileşim durumudur. Çekicilik, büyü, hayal, tutku, zevk alma ve verme, gözlerdeki hayat ışığı, hayattan soyutlanma gibi…

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı-Cinsel Terapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan konuyla ilgili “Bir ud taksimi yapar gibi düşünün; aşk peşrevine başlanılır, girişi ten uyumu ile yapılır. Ten uyumu bir ilişkinin olmazsa olmazı değil ama mükemmel bir ilişki için önemli bir girizgah.”

    Ten uyumunu hissetmek…
    “Başrolde ten, yardımcıları renk, tat, koku, his ve dokudur.’’ Film başladığında ruhunuz ya da içiniz bir tuhaf olur, tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz genital bölgenizde bir hareketlenme olur, kalbiniz çarpar, dudaklar kurur ve kelimeler aklınızla saklambaç oynar, onları yakalayamazsınız. Dokunmak istersiniz, onu yaşamak istersiniz. Zamanı durdurup, kelimeleri kullanmadan, ona bakışlarla bir şeyleri ifade etmek istesiniz. Bu aşama ten uyumu aşamasıdır. Cinsel ilişkinin öncesinde ya da onunla eş zamanlı da yaşanabilir. Ten uyumu olan kişilerde vücuttan salgılanan çeşitli maddeler bulunur. Bu maddeler hava yoluyla alınıp beyne iletilir. Bu da kişinin duygusunu, davranışını, ruhi tavrını belirler. Bir sonraki hamle artık etkileşimin olmasıdır. Bu maddelerin birçok görevi vardır. Kadınların tam olarak gebe kalma dönemlerinde de yaydıkları bu maddeler erkekler tarafından algılanır ve erkekler kadını daha çekici hisseder.

    Yakalandığı takdirde insanın aklını başından alır…
    Uyum beyindedir, uyum yaşamdadır, uyum cildimizin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerdedir. Bunu yakalayabilirsek ne mutlu. Bu kombinasyonların bir araya gelmesi zor görünebilir fakat geldiği zaman tepeden tırnağa her bir hücrenizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur.

    Ten uyuşmazlığı çözülebilir mi?
    Ten uyumun yakalanmasıyla beynimizin salgıladığı maddeyi istediğimiz anda ortaya çıkaramayız ancak, nitelikli bir beraberlik yaşanması için çaba sarf ederek, yol aldığımız hastalarımız var. İkiliye aşk ve ilişki konusunda aynı kelimelerle konuşmayı, duygulara aynı anlamı yüklemeyi öğretiyoruz ve ilişkilerini yeniden keşfetmeleri konusunda katkıda bulunuyoruz.

  • Seksin Olmadığı Evlilikler

    Seksin Olmadığı Evlilikler

    CİSED: “CİNSELLİĞİN OLMADIǦI EVLİLİKLER BÜYÜK BİR SORUN!”

     

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “YOLUNDA GİTMEYEN EVLİLİKLERE DARBE YAPMANIN TAM ZAMANI!”

     

    “Neredeyse iki aydır bir cinsel birlikteliğimiz yok. Bu, birbirimizi sevmediğimiz ve arzulamadığımız anlamına gelmiyor. Aslında düzgün bir evliliğimiz var ama iş hayatı ve çocuklar bizi öylesine yoruyor ki, yatak odasına gittiğimizde, aklıma gelen ilk şey uyuyup, dinlenmek oluyor…” veya “Eşimi de erken boşalma söz konusu. Beni tatmin edemediği için eşimin cinsel yönden beceriksiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, eşim hoyratça sevişiyor. Sanırım bu nedenle, cinsel birleşmemiz kısa sürüyor ve cinsellik artık benim için hiç bir şey ifade etmiyor. Ne kadar az olursa o kadar iyi olur diyorum…” gibi yakınmaları her geçen gün daha fazla duymaya başladık. Seks ve cinselliğin, tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar çok gündemde olduğu ve konuşulduğu günümüzde, nasıl oluyor da böyle sorunlar yaşanabiliyor? Cinsellik olmayan evlilik olur mu? Evlilikte seks zamanla ortadan kayboluyor mu? Sekssiz evlilikler yaygın mı? İşte bu sorulara yanıtlar Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi.

    Cinsellik günümüzde hâlâ bir tabu olarak görülüyor ve bu nedenle cinsel sorunlar çok fazla dile getirilmiyor. Ancak çok fazla sayıda çift cinsel sorun yaşıyor. Hatta ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her on erkekten yedisi ve her on kadından sekizi hayatlarının bir döneminde cinsel işlev bozuklukları yaşıyor. Oysa sağlıklı ve mutlu bir evlilik için cinsellik vazgeçilmez bir unsurdur. CİSED cinsel terapistleri, dokunma ve fiziksel yakınlığı, insanın temel ihtiyaçlarından biri olarak görüyor ve bunların karşılanmadığı evliliklerde başka sorunların ortaya çıkabileceğini savunuyor.

    SEKS OLMADAN YAŞANABİLİR Mİ?

    Yapılan araştırmalarda, 30-40 yaş aralığındaki insanların %15-20’si yılda yalnızca 10 defa;%20’si ayda 2 ya da 3 defa%25’i ise ayda bir defa seks yaptığının gözlemlendiğini söyleyenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Ankete katılan deneklerin %24’ü cinselliğin çok önemli olmadığını; %3 ise tümüyle gereksiz olduğunu ifade ediyor. Oysa Freud gibi bazı bilim adamlarına göre cinsellikten uzak bir yaşam mümkün değil. Freud’a göre, cinsel dürtüleri (libido) kontrol etmek ve bunun yarattığı gerilimi giderecek cinsel eylemleri gerçekleştirebilmek, insanın temel dürtüsü ve yaşam enerjisidir. Tatmin edilmeyen cinsel dürtüler ise kendini farklı yönlerden ifade eder. Bu durum, evlilik ve çift ilişkilerinde birçok sorunun ana sebebi olabilir. Bu nedenle bugün 12 eylül ve şu an yolunda gitmeyen evliliklere darbe yapmanın tam zamanıdır.” dedi.

    KADIN VE ERKEĞİ ÇİFT YAPAN ARADAKİ CİNSELLİKTİR!

    Arkadaşlık ilişkileri ile yakın kadın erkek ilişkilerini birbirinden ayıran en önemli eylemin cinsellik olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Arkadaşlık ilişkilerinde duygusal, entelektüel ve düşüncesel yakınlık vardır, buna cinsellik eklendiğinde bu arkadaşlık ilişkisinden çok farklı bir yakınlığı ve mahremiyet paylaşımını beraberinde getirir. Bu nedenle kadın ve erkeği çift yapan aradaki cinselliktir. Yakın ilişkilerde aşk eninde sonunda biter ve yerini sevgi alır. Bu sevgi olgunlaştıkça seks anlamlı bir şekilde devam eder. Ama seksin yoğunluğu ve çeşitliliği zamanla farklılaşır .” dedi.

    CİNSEL ÇEKİM ZAMANLA NEDEN KAYBOLUYOR?

    Çiftlerde cinsel isteğin ve seks yapma arzusunun azalmasının fiziksel, psikolojik ve ilişki kaynaklı birçok nedeni olabileceğini ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Azalan cinsel isteğin tedavisi ortaya çıkaran nedenlere göre farklılık gösterebilir. İlişkinin başında hissedilen tutkunun zamanla azalması nedeniyle, ilişki sıklığı da azalmaya başlar. Çiftlerin cinsel hazları canlandırılamazsa birbirlerinden uzaklaşabilirler veya kopabilirler. Böyle bir durumla karşılaşmamak ya da karşılaşılan durumdan kurtulmak için eşlerin ilişkiyi ve arzuyu artırıcı davranışlarda bulunmalarında fayda vardır.” dedi ve cinsel istek ve seks yapma arzusunun azalmasına yol açan nedenleri şu şekilde sıraladı:

    -Fiziksel sebepler : Genellikle, erkeklerde, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, testosteron hormonunda azalma, çeşitli cerrahi operasyonlar ve travmalar, peyroni hastalığı gibi hastalıkların sebep olduğu cinsel organ anomalileri, boşalma ve sertleşme bozuklukları; kadınlarda ise mantar hastalığı, genital organ siğilleri, genital organ cerrahi operasyonları, vajinal kuruluk, menopoz, vajinal şekil bozuklukları ve ağrılı cinsel ilişki şeklinde görülebilir. Bunların yanında her iki cins için de yaş faktörü, kronik hastalıklar, nörolojik durumlar ve hormonsal dengesizlikler önem teşkil etmektedir.

    -Psikolojik sebepler: Stres, bireysel ve kişiler arası sorunlar, beden algısı ile ilgili kaygılar, anksiyete ve depresyon çiftlerin cinsel isteğini olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca, kişilerin birbiriyle yarış etmesi, olumsuz anılar, cinsel travmalar, ölümler ya da doğumlar, yer değiştirme vb. durumlarda isteksizliğe neden olabilmektedir. Bunların dışında, vajinismus ve erken boşalma, hem kadının hem de erkeğin cinsel isteğini olumsuz yönde etkileyen psikolojik faktörler arasında yer almaktadır.

    -İlişki memnuniyetsizliği: Eşlerin yaşadıkları cinsellikten memnun olmamaları ve hayal kırıklığı yaşamaları oldukça sık görülen bir durumdur. Bu durumun zamanla düzeleceğini ve böyle bir sebepten dolayı, yolunda giden bir ilişkiyi bitirmenin yersiz olduğunu düşünebilirler. Dolayısıyla, ilişkiye bağlılıkları uğruna cinsellikten vazgeçerek, aslında bir fedakârlık yaptıklarını düşünürler.

    -Kontrol edilemeyen öfke: Öfkeni yoğun olduğu bu nedenle de, fikirlerin doğrudan ifade edilemediği zamanlarda, eşlerden birinin diğerini, cinsel ilişkiden mahrum ederek cezalandırmak ya da intikam almak istemesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu gibi durumlarda açık olunmalı ve konuşulmalıdır. Böylece, ilişki daha az zarar görür.

    -Cinsel mitler: Aşırı ahlakçı, cinselliğin ayıp, günah ve pis olduğu seklinde inanışların baz alındığı bir aile ortamında yetişmiş genç, bilinçdışında aşırı günahkâr duygular barındırabilir. Dolayısıyla, bu hurafeler doğrultusunda kişi, partnerinin ve kendisinin cinselliğe karşı beslediği duygu ve düşüncelerde düşüş yaşayabilir. Özellikle kadınların cinselliği sadece erkeğe yönelik bir görev olarak görmeleri ve böyle düşünerek yatağa girmeleri cinsel isteklerinin azalmasına yol açabiliyor.

    -Eğitim eksikliği: Cinsel konularda bilgilerin eksik olması, partnerlerin birbirlerinin ve kendilerinin organlarını tanıyabilmelerini büyük ölçüde kısıtlar. Hatta birçok erkek, kadının orgazm olup olmadığını bile fark edemez. Bu nedenle, seks sırasında çiftlerin hazları yarım kalır, cinsel ilişkileri zamanla monotonlaştığı için çiftler birbiriyle seks yapmak istemez bir durama gelebilirler.

    -Bağlanma ve yakınlık korkusu: Çocuklukta ya da geçmişte yaşanan birlikteliklerde bağlanılan ve yakın ilişki kurulan kişiler tarafından terk edilen veya incitilen kişilerde yaşanan bu olumsuz duygular ve travmalar zamanla genelleştirilerek, her türlü duygusal ve fiziksel yakınlaşmada bir korkuya ve uzaklaşmaya neden olabilir.

    -Ten uyuşmazlığı: Sosyal alanlarda birbirine uyum sağlayabilen ve ortak paylaşımları olan bazı çiftler cinsel anlamda uyumlu olmayabilirler. Bu çiftlerin ihtiyaçları, istekleri, beklenti ve fantezileri birbirinden çok farklıdır. Ten uyuşmazlığı yaşayan bu çiftler, bir türlü doyumlu bir cinsellik yaşayamazlar, zamanla birbirlerinden uzaklaşırlar.

     

    NE YAPMAK LAZIM?

    Cinsel yaşam sekteye uğradı diye, evliliği bitirmenin veya aldatmanın doğru olmadığını savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Önemli olan, cinsel ilginin neden azaldığını ortaya çıkarmak ve ortaya çıkan problemi çiftlerin birinden kaynaklanan bir sorun gibi değil de ‘bizim sorunumuz‘ şeklinde algılamaktır. Çünkü çiftlerin cinsel istek ve seks yapma arzuları azalmaya başladığında, aşağıdaki basit teknikleri ve önerileri uygulayarak, mevcut problemlerinden kurtulabilirler. Nepalli kadınların bir söylemi vardır: ‘Penis içeri girdi ve aşk geri geldi!‘ Peki, bu nasıl olacak?” dedi ve çiftlerin rahatlıkla uygulayabilecekleri önerileri şu şekilde sıraladı:

    -Sessiz kalmayın: Diğer evlilik ve çift sorunlarında olduğu gibi bu sorunda da çekinmeden konuşulabilecek bir güven ortamı yaratmak ve açık iletişim kurmak çok önemlidir. Susmakla sorunun çözülemeyeceği sadece üstünün kapatıldığı unutulmamalıdır ve bu ilişkiler için tehlike teşkil etmektedir. Hal olmayan sorun, daha sonra çıkabilecek bir probleme dâhil edilerek daha büyük bir tartışmaya neden olacaktır. Mutlu bir cinsel yaşamda, eşler arasında sadece onlara özgü bir dil olmalıdır. Çiftlerin her biri neyi sevip neyi sevmediğini rahatlıkla söyleyebilmeli ve anlayışla karşılanmalıdır.

    -Kıyaslama yapmayın: Cinsel hayatını ve eşini üçüncü şahıslarla; eski sevgili ya da eş, arkadaş, anne ve baba vb. olumsuz yönde kıyaslamak, evliliklerde ya da birlikteliklerde yapılacak en kötü şeylerden biridir. Kıyaslama yapmak ilişkiye zarar verir.

    -Eleştiri yapmayın: Cinsellik, insanların eleştiriye karşı en hassas oldukları alanlardan biridir. Özelliklede erkekler, penis boyu ve performansları ile ilgili aşırı kaygılıdırlar. Bu nedenle, bu konuda olumlu konuşulmalı ve övgü dolu sözler söylenmelidir.

    -Baştan çıkarıcı olun: İlişkinin altın kurallarından biri de, bakımlı, ilgili ve ilgi çekici olmaktır. Hiç bir birliktelikte, sonsuza dek sürecek garantisi yoktur. Her eş, birliktelik süresince ilişkiyi canlı tutacak söz ve davranışlarda bulunmalıdır. Partnerler birbirine, ilk başlardaki gibi küçük jestler yapmalı, önemli günleri hatırlamalı, arada sırada dışarıda birlikte vakit geçirmelidir. Zaman zaman, rutini bozan küçük erotik sürpriz ve fanteziler ise cinsel isteği artırarak tekrar yakınlaşmayı sağlar.

    -Bir şekilde bir çözüm yolu bulun: Yapılan her şeye rağmen, çiftin arasına giren soğukluk giderilemiyor, bazı sorunlar çözülemiyorsa, kişiler kendi fikrini diretmekten vazgeçip ortak noktayı bulmalıdır. Cinselliğin yaşanmadığı bir evliliği normal gibi görmek doğru bir çözüm değildir. Bu durum, eşlerden yalnızca birinin sorunu değil, çiftin ortak sorunudur. Sağlıklı bir iletişim kurabilmek için çaba harcanmalı, gerekiyorsa bir uzmandan yardım alınmalıdırMutlu bir cinsel yaşamı istemek ve yaşamak herkesin hakkıdır.

  • Cinsel + ruhsal + fiziksel uyum = TEN UYUMU

    Cinsel + ruhsal + fiziksel uyum = TEN UYUMU

    Ten uyumu denen şey bir efsaneden mi ibaret, uzmanına sorduk öğrendik!

    Cinselliğin iki kişi arasında mükemmel şekilde yaşanabilmesi için en gerekli şey ne desek, çoğunuzun cevabı hazırdır: Ten uyumu! Peki gerçekten böyle bir şey var mı yoksa bir efsaneden mi ibaret ten uyumu denen şey? Uzmanına sorduk…
    Uyumun beyinde, yaşamda, cildin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerde olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı-Cinsel Terapist Gökçen Erdoğan, “Bütün bunların bir araya gelmesi gerçekten zor ama geldiyse de tepeden tırnağa bütün hücrelerinizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur.
    Dünya sizin etrafınızda döner, her taraf toz pembe görünür, yüreğiniz artık sizin olmaktan çıkar” diyor ve ekliyor: “Mükemmel ilişkide uyum hem cinsel hem ruhsal hem de fiziksel olmalı. Biri eksik olursa topallama başlar. İlişki bir yerden fire verir ve yakalamak için diğer denizlere yelken açar.”

    Nedir ten uyumu? Mıknatıs gibi bir şey mi?

    Dokunmaya karşı koyamaz hale getiren ve karşındakinin cinsel anlayışına hitap eden bir iletişim şekli aslında. Sadece cinsellik olarak tanımlansa da bunun dışında kalan boyutları da var. Çekicilik, büyü, hayal, tutku, zevk alma ve verme, gözlerdeki hayat ışığı, hayattan soyutlanma, her daim yeşil ışığın yanması gibi.

    Peki olmazsa olmaz mı?

    Öyle bir katiyet yok tabii, ama olsa iyi olur. Eğer ilişkinin mükemmelini istiyorsan girizgah önemlidir. Mükemmel ilişkide uyum hem cinsel hem ruhsal hem de fiziksel olmalıdır. Bu üçlünün toplamı ise ten uyumudur. Bu üçünden biri eksik olursa tam olarak uyum yaşanmaz ve topallama başlar. Bütün sorumluluğu üstlenen ikili bir yerden fire verir ve yakalamak için diğer denizlere yelken açılır.

    Ten uyumu yoksa aşk da yok mu?

    Ten uyumu olmadan da aşk olur tabii, aşkın sadece bir koludur, onunla güçlenir, onsuz zayıflar. Aşkta bağımlılık yaratan kısımdır. Etrafımızda aşk yaşayanların sadece yüzde 10’u ten uyumu içindedir. Günümüzde evli çoğu erkek ve kadın, eşiyle değil de farklı biriyle tensel uyum yaşıyor. Cinsellik dünyası diye bir dünya var ve bu dünya ayıp, günah ve yasak barındırmıyor. Radar gibi her daim arıyor ve hedefe kilitlenip bulduğunda da maalesef tam ortadan vuruyor. O dönemde yer, mekan, kişi ya da mantık barındıran hiçbir faktör olmuyor. Sonradan mantık devreye girse dahi iş işten geçmiş olabiliyor. Ten uyumunda durmak yok, her daim ileriye prensibi vardır. Eşler arasında yaşanırsa da ‘Bal dök yala’ kıvamında bir ilişkiye zemin hazırlar.

    Ünlü Alman filozof Arthur Schopenhauer “Genetik yapının uyuşmadığı birine cinsel çekim hissetmezsin” diyor…
    Ben de diyorum ki, cinsel çekim o kadar yoğun bir duygudur ki genetiği bile değiştirir! Tabii ki genetik bizim kodumuz, genetik her şeyin şifresi ama bu kadar minimalize etmemek lazım. Ben inanmıyorum, bilimsel bir veri değil bu. Ona bakarsak Alfred Louis Charles de Musset de diyor ki:

    “Baldırıma dolanmış beyaz bir baldır
    Alevli bir bakış,
    Düşünce fışkırıyor içinden.
    Hele şu iki meme yok mu?
    Tanrısal bir elin yuvarlaklaştırdığı
    o aşk meyveleri
    Göğüs üstünde ikisi aynı anda titreşen
    Kavradığımda ellerime
    kocaman kocaman gelen!
    Erkekseniz ve bu şekilde bir kadını gördüyseniz genetiğiniz ne olursa olsun kromozomunuz 23 bile olsa içinizde bir kıpırdanma hissedersiniz. O zaman genetik menetik hak getire!

    Ten uyumunu yakalamak kolay mı, zor mu?

    Zor ama zaten zor olan güzel değil mi? Uyum beyindedir, uyum yaşamdadır, uyum cildimizin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerdedir. Bunu yakalayabilirsek ne mutlu. Bu kombinasyonların bir araya gelmesi gerçekten zor ama geldi mi de tepeden tırnağa her bir hücrenizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur. Dünya sizin etrafınızda döner, trafik durur sadece siz yürürsünüz, her taraf toz pembedir, sürekli gülümsersiniz, Polyanna en yakın arkadaşınız olur, yüreğiniz artık sizin olmaktan çıkar.

    Peki ten uyuşmazlığı ayrılık nedeni olabilir mi?

    Olabiliyor maalesef. Fakat ten uyumuna gelene kadar ilişkide başka özellikler de tükenmiş oluyor. Ten uyumu da bunu depreştiriyor. Eğer ilişki başarısızlıkla sonlanmışsa önce sebep anlaşılamaz. Tüm oklar hemen ten uyumuna çevrilir. Bu bir kaçış yoludur. İlişkiyi en son ten uyumu bırakır. Sevgi, saygı, anlayış, şefkat çifti terk etmişse artık ten uyumu orada barınamaz. Bunu tutku, şehvet, çekicilik, hayal ve ışık takip eder.

    Kadınların orgazm olamamasıyla ten uyumu arasında bağlantı var mı?

    Kadının ten uyumunu orgazm olmakla eş olarak nitelendirmek yanlış olur. Uyumun size vaat ettiği en güzel hediye orgazmdır. Her şey tamamsa bu duygu ya da his yaşanabilir. Fiziksel, kimyasal, biyolojik, ruhi gibi uzatabiliriz. Orgazm olamamanın onlarca sebebinden sadece biridir ten uyumsuzluğu. Orgazma giden kısa yollardan biri olsa da, olmaması bu sonuca ulaşılamaz anlamına gelmez.

    İngiliz seks terapisti Andrew G. Marshall, yatak odasında mutluluk için çiftlere sevişmenin ortasında ara verip bir bardak çay içmelerini önerdi… Ne diyorsunuz?

    Birkaç saniye içinde olabilecek olan senaryoyu size yavaşlatılmış olarak çizeyim. Çay alacaksınız, yanınızda kim varsa ona da çay içip içmeyeceğini sordunuz. İlk sözsel temas oldu. Çayları koydunuz ve ona çayı verirken eliniz eline dokundu ve tensel teması yakaladınız. Çayı verirken gözlerine de bakmışsınızdır. Gözsel temas oldu, teninin kokusu her zaman olduğu gibi içinizi gıcıklattı, missel temas yakalandı. Size teşekkür etmiştir, bir kere daha sözsel temas oldu. Tensel teması oluşturabilecek en dayanıklı veriler oluşturuldu. Bundan sonraki aşama duygusal temasın oluşması. Uygun bir ortam yakalayabilirseniz yavaş yavaş tüylerde bir kıpırdanma, kan akımında artış, kalbin basıp gitmesi ve birlikte o ana aynı anlamın yüklenmesi. Ve nihai son: Cinsel temas. Bir çay nelere kadir görüyorsunuz!

    Peki partnerimizle ten uyuşmazlığımız var diyelim. Uyumu zamanla yakalayabilir miyiz?

    Bu grip ya da nezle değil ki bir hap verelim geçsin. Sonradan kazandırılması çok zordur ama ilişkiyi kesip atmamak için denenebilir. Ten uyumu olan kişilerde vücuttan salgılanan çeşitli maddeler bulunur. Bu maddeler hava yoluyla alınıp beyne iletilir. Bu da kişinin duygusunu, davranışını, ruhi tavrını belirler. Bir sonraki hamle artık etkileşimin olmasıdır. Bu maddelerin birçok görevi vardır. Kadınların tam olarak gebe kalma dönemlerinde de yaydıkları bu maddeler erkekler tarafından algılanır ve erkekler kadını daha çekici hisseder. Bu maddelerin salgılanmasını değiştiremeyiz ama nitelikli bir beraberlik yaşanması için çaba sarf edilir. İkiliye aşk ve ilişki konusunda aynı kelimelerle konuşmayı, duygulara aynı anlamı yüklemeyi öğretiriz.

    Neler yapmak gerekir?

    Öncelikle beyni, ruhu, bedeni bir kenara alırız. İçlerindeki ilişkiyle ilgili tüm bilgileri değiştiririz. Uzun ve meşakkatli bir dönem tabii. Bunu terapilerle ya da hipnozla yapabiliyoruz. Partneriyle açık olması gerekir ve bunu yüz yüze, göz göze konuşarak yapmalı. Hayatında küçük değişiklikler planlamalı. Bunların çok pahalı olması gerekmiyor. Gelirken bahçeden bir tane papatya koparıp benim için özelsin demeli mesela. Yemek yerken, birden kalkıp eşinin boynuna bir buse kondurabilir, dokunmanın aslında ne kadar büyülü bir durum olduğunu anlamalı ve anlatmalı. Erkeklerin haz almaktan hoşlandığı kulak arkası, sırt, kol ve boyun, kadınlarda boyun, kalça, bacak ve ayak kredinin asla bitmeyeceği alanlar olabilir. Bu aslında aşk ve ilişkinin devamı için sihirli anahtardır. Değer vermeli ve değer almalısınız, bir noktada hemfikir olmalısınız. Aynı telden çalmıyorsanız hele de cinsellikte bu kötü işte.

    Ten uyumunun olup olmadığını anlamak için ille de sevişmek mi gerekiyor?

    Ruhunuz ya da içiniz bir tuhaf olur, tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz, genital bölgenizde bir hareketlenme olur, kalbiniz çarpar, dudaklar kurur ve kelimeler aklınızla saklambaç oynar, onları yakalayamazsınız. Dokunmak istersiniz, onu yaşamak istersiniz. Zamanı durdurup, kelimeleri kullanmadan, ona bakışlarla bir şeyleri ifade etmek istersiniz. Bu aşama ten uyumu aşamasıdır. Cinsel ilişkinin öncesinde ya da onunla eş zamanlı yaşanabilir. İlle de sevişmek gerekmiyor yani.

  • Ten uyumu nedir ?

    Ten uyumu nedir ?

    Evliliğin temelini sevgi, güven, sadakat, sağlıklı iletişim gibi dinamikler oluşturmasına karşın, eşler arasındaki birlikteliği güçlü kılan çok önemli bir faktör daha var, o da cinsellik…

    Çiftlerin sevgisi, aralarındaki iletişimin sağlıklı olması ya da güven duygusu ne kadar sağlam olursa olsun, eğer cinsel hayatlarından sıkıntı varsa, o evliliğin uzun ömürlü ya da mutluluk çerçevesinde sürebilmesi zorlaşıyor.

    Üstelik sorun, erken boşalma, ereksiyon sorunları, vajinismus gibi tedavisi mümkün olan bir sıkıntı değilse ve sorunun adı ten uyumu ise çiftleri zorlu günler bekliyor demektir.

    Cinsel Hayatın Mutlu Evliliklere Katkısı

    Yüreklerde sonsuz sevgi ile başlayan evliliklerde, eşlerin cinsel yaşamlarının ne kadar duyurucu olup olmadığı son derece önemli. Bazı araştırma sonuçlarına göre, yüzde 70, bazılarına göre ise yüzde 80 gibi ciddi oranlara varan, çiftlerin cinsel hayatlarının evliliğe yansıması, hiç kuşkusuz olağanüstü bir önem taşıyor.

    Ten Uyumsuzluğu “İlk Gece Korkusu” ile Karıştırılıyor

    Bazı rahatsızlıklar, semptomları nedeniyle başka rahatsızlıklarla karıştırılabiliyor çoğu zaman. Panik atağın, kalp krizi ile beyindeki urların migren ile karıştırılması gibi. Başta hekim için ayırdı zorlayıcı olsa da, kısa sürede gerçek tanı konuluyor. Ten uyumsuzluğunda da durum böyledir. Ten uyumsuzluğu ilk bakışta, “ilk gece korkusu” sanılabiliyor.

    Her iki durumda da belirtiler;

    – Korku,
    – Kaygı bozukluğu,
    – Eşin kendisine dokunmasına tepki,
    – Eşe dokunmak istememek,
    – Erkekte güvensizlik duygusu,
    – Kadında isteksizlik,
    – Uyku halinde bile diğer eşin dokunmasına içgüdüsel tepki.
    – Tenlerin Kimyası Var mı?
    – Neden bazı eşler birbirine dokunmadan duramazken, bazıları dokunmamak için köşe bucak kaçarlar? Neden bazı çiftler, eşleri olmadan tek başına uyuyamazken, bazıları aynı evin içinde ayrı yerlerde uyurlar? Bu soruların tek bir yanıtı var; tenlerdeki uyum ve uyumsuzluk.

    Bilim insanları beynimizin kimyasına bağlı olarak, vücudumuzun da ve dolayısıyla tenimizin de kimyasının olduğunu ifade ediyorlar. Çiftlerin tenlerinin uyumu da bu şekilde gerçekleşiyor. Benzer hormonlar salgılanıyorsa, eşler arasındaki libido yani cinsel enerji yüksek oluyor.