Etiket: ten uyumu

  • Kızların Gözünden Erkek Tenleri

    Kızların Gözünden Erkek Tenleri

    Tensel çekim, iki cins arasındaki enerjiyi belirler. Genellikle esmer erkekler, daha çekici ve cazip gelir. Nedeni ise esmerlerin daha sıcak kanlı olmalarıdır. Cinsel anlamda daha seksi durmaları ve renk pigmentlerinde daha cömert hücre sunmalarıdır.

    Esmer Tenli Yakışıklılar

    Kızların en beğendiği ten çeşididir. Fakat sadece ten rengi olarak, aşırı tüylü esmer erkekler, cezbetmeyen kategoride yer alır.

    Kumral Tenli Yakışıklılar

    Özellikle buğday tenler çekici erkeklerdir. Yüz tüplerine, fiziksel özelliklerine göre farklılıklar gösterseler de tensel anlamda her ten rengindeki kadınların ilgisini çekmeyi başaran tiplerdir.

    Kızların Gözünden Erkek Tenleri | 1

    Beyaz Tenli Yakışıklılar

    En yakışıklısı ‘’Edward Cullen’’ dir. Kırmızı dudaklar, koyu kahve saçlar ve süt beyazı bir ten. Ancak bu kadar çekici ve seksi olabilir. Onun dışında beyaz tenliler esasen çok ilgi çekmezler ancak, cinsellikte ve vücut ısısı olarak, esmer tenlilerden daha caziptirler.

    Renkli Tenler

    Ten rengi içerisinde esasen; mor, mavi, kırmızı, turkuaz, hardal gibi pek çok ton bulunur. Bunu en iyi ressamlar bilir. İnsan bedeni yapılırken, ten rengi elde etmek için pek çok renk kullanılır. Sarışın biraz kumral, biraz kızıl hafif buğday gibi pek çok renk yansıtan bedenlerde, inanılmaz eğlenceli ve sıcaktırlar.

    Evlenilecek Erkekte Aranması Gereken Özellikler Tıklayın !

    Nasıl Bir Erkekle Evlenmeli? Tıklayın !

    Erkekler Hakkında Merak Edilen Her Şey! Tıklayın !

    Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu Tıklayın !

  • Evlilikteki cinsel sorunlar

    Evlilikteki cinsel sorunlar

    Bir kadın bir erkek… Bir ömür boyu, aynı yastıkta zor iş… Ekonomik kaygılar, monotonluk, çoluk çocuk derken, bir bakmışsın hayatınızın aşkı bir yabancıya dönüşmüş. Cinsellikse çoktan bir lüks olmuş. Oysa sizi bir arada tutan en önemli bağ “seks”. Cinsel hayatınıza gereken özeni göstermek daha mutlu bir aile hayatını da beraberinde getiriyor.

    Ten uyumsuzluğu
    Araştırma sonuçları bize her bedenin bir kimyası olduğunu gösteriyor. Ve kadın ile erkeğin vücut sıvılarının, ter dahil, birbirleriyle uyumlu olması gerekiyor. Ten uyumunda sorun olmayan çiftler, birbirlerini arzular, gün içinde özler ve “cinsel aşk” diye tanımladığımız tutkulu duyguyu yaşarlar. Eğer çiftler arasında cinsel aşk varsa en sorunlu evliliği bile kurtarmak mümkün olabiliyor. Ama bakıyorsunuz evlilikte çok büyük sorunlar yok ama cinsel aşk da yok, yani ten uyumları sıfır, o zaman evliliği kurtarmak ne yazık ki imkansız oluyor.
    Çiftlerin Seks Hayatında Vücut Saatlerinin Uyumsuzluğu: Erkeklerin büyük çoğunluğunun sabah saatlerinde seksi seçtiklerini biliyoruz. Erkeğin sabahları erekte olarak uyanmış olması bunun en etkin sebeplerinden biri. Kadınlarsa daha romantik olduklarından ötürü akşam saatlerinde eşleriyle sevişmeyi arzu ediyor. Kadın danışanların şikayetleri genelde şöyle oluyor: “Eşim sabahları benimle sevişmek istiyor. Onun için hava hoş tabii. Duşunu alıp çıkacak. Oysa ben banyoya gireceğim, saçımı kurutucağım, ardından kahvaltı hazırlayacağım, çocukları okula göndereceğim ve sonunda ben de işe gideceğim. Oysa akşam el ayak çekildikten sonra seks yapmak benim için çok daha zahmetsiz ve duygu dolu.” Erkeğin mantığıyla kadının duygusallığının çatıştığı nokta burası oluyor genelde. Yirmi küsur yıllık terapi deneyimimde yalnızca bir ya da iki kadın sabahları sevişmek istediğini söylemiştir.

    Çiftlerden birinin cinsel isteksizliği
    On çiftten ikisinde görülen cinsel isteksizlik, elbetteki çiftlerin cinsel yaşamını oldukça olumsuz etkiliyor. Kimi zaman kadın, kimi zamansa erkekte görülen cinsel isteksizliğin birden fazla sebebi olabiliyor. Takıntılı kişiliklerde cinsel isteksizliğe daha fazla rastlıyoruz. Eşinin ağız kokusu, diş yapısı, bedenindeki kusurlar, göbekli olması, fazla tüylü olması, vücuttaki bir leke ya da biçimsizlik cinsel isteksizliği tetikleyen nedenlerin başında geliyor. Ayrıca kadınların en büyük şikayetlerinden biri, eşlerinin vücut temizliklerine dikkat etmemesi. Kesilmemiş, içi kirli tırnaklar, ter kokusu, fırçalanmamış dişler ve ağız kokusu kadınlarda isteksizlik yaratabiliyor. Kadınların Cinsel Cezaya Başvurmaları: Kadınlar öfkelendikleri zaman bu öfkelerini biriktirme özelliğine sahiptir. Kadının detaycı ve analizci bir beyne sahip olması ve geçmişte yaşanan olayları, söylenen sözleri ve davranışları unutmaması, evlilikte sıkıntı yaratan sebeplerin başında geliyor. Kadının eşini değiştirmek istemesi ve erkek değişmedikçe öfkelenmesi de etkin nedenlerden biri. Kadın özellikle de Türk kadını eşini cezalandırmak için cinsel yasağa başvuruyor. Hele ki eşinin libidosu yani cinsel enerjisi yüksekse, kadın eşini cinsellikten uzak tutarak cezalandırdığını düşünüyor ama hiç kuşkusuz bu, doğru bir yol değil. Çiftler arasında zamanla cinsel soğukluk oluşabiliyor ve aldatmaya kadar giden daha büyük sorunlar oluşabiliyor.

    Kadınlarda vajinismus
    Bu, kadının cinsel ilişki sırasında vajinasındaki kasların kasılıp eşinin girişine izin vermemesidir. Çoğunlukla korkudan, özellikle de ilk gece korkusundan oluşan bir rahatsızlıktır. Genç kızlarımızın cinsel tabularla baskılanması, cinselliğin ayıp günah olarak gösterilmesi, bekaret sendromu ve cinselliğin zevk almak değil de acı çekmek olarak yüklenmesi vajinismusun nedenlerinin başında geliyor. Yıllarca evli olup da eşiyle cinsel ilişkiye giremeyen pek çok kadınımızın olması, çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Psikoterapi ve gerekiyorsa ilaç tedavisiyle başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Erkeklerde erken boşalma
    Eğer fiziksel bir sorundan kaynaklanmıyorsa, erken boşalmanın sebeplerinde de yine psikolojik baskıyı görüyoruz. Toplumun ve ailenin damat adayından, eşini mutlu etme beklentisi ve baskısı, mutlaka “İlk gecede kızlık zarını bozacaksın” yüklemeleri, zaten heyecan içinde olan erkeğin sinir sisteminde yıpranma yarattığından, “ya başaramazsam kaygısı” yüksek olur ve erken boşalma gerçekleşir. Bir kez erken boşalan erkek, yine başarısız olacağım kaygısını oldukça yoğun yaşar ve eşiyle cinsellikten adeta kaçar. Erkekliğinin onuruna yediremediği için de bunu kimseye söylemez ve doktora gitmez. Tıpkı vajinimusta olduğu gibi evli olup da senelerce eşine dokunmayan, ayrı yataklarda yatan erkekler vardır. Günümüz tıp dünyasında tedavisi çok basit olan erken boşalmayla ilgili yine psikoterapi ve ilaç işbirliğine başvuruyoruz.

    Birinci adım sorunların üzerini örtmek değil çözmeye karar vermek
    Eşler arasında sorunların olması, özellikle de evlilikteki cinsel yaşantıda sorun yaşanması dünyanın sonu değildir. Ten uyumsuzluğu haricinde tüm cinsel sıkıntıların çözümü vardır. Yeter ki çiftler bu sorunlarına sahip çıksın. Burada birkaç altın öğüt verebiliriz:
    Sorundan kaçmayın, üzerini örtmeyin ve çözümü ertelemeyin. Unutmayın ki üzerini örttüğünüz ve çözümünü ertelediğiniz sorunlarınız kısa bir süre sonra size iki veya üç katı sıkıntıyla geri dönecektir.
    Eşinizle birlikte yaşadığınız sorununuzdan dolayı, sadece eşinizi suçlamayın. Tüm suçu eşinize yükler ve çözümü ondan beklerseniz, haksızlık etmiş olursunuz ve çözüme de ulaşamazsınız. Karşı tarafı suçlama davranışınızdan vazgeçin.
    Sorununuza sahip çıkın. Unutmayın ki evlilik ve cinsellik iki kişiliktir. Her ikiniz de bu sorundan sorumlusunuz, suçlu değil.
    Birlikte çözüm üretmeye çaba gösterin. Eğer çözümsüz kalıyorsanız bir uzmana ya da evlilik terapistine başvurun. Yardım almaktan çekinmeyin.

    Birbirinizi suçlamayı değil, konuşmayı seçin
    Kavga ve suçlama da bir iletişim yoludur, çiftler birbirlerine duygu ve düşüncelerini bu şekilde de iletebilirler. Ancak bu yol, yıkıcı ve evliliği zedeleyici, sevgiyi örseleyici bir yoldur. Sağlıklı iletişim için;
    Birbirinizi dinleyin, karşı tarafın sözünü kesmeyin. • Birbirinizle empati kurun, eşinizin yerine geçip onu anlamaya çalışın.
    Birbirinizden beklentilerinizi gözden geçirin ve ne kadar gerçekçi olup olmadığını değerlendirin.
    Eşinize karşı önyargılarınızı törpüleyin.
    İletişimin sadece konuşmak değil dinlemek olduğu gerçeğine gözden kaçırmayın.
    Eşinizle tartışmalarınız olacaktır ama asla aşağılayıcı, kırıcı konuşmayın, küfürleri lugatınızdan çıkarın.

    Kadınlar duygularının, erkekler iç güdülerinin doyurulmasından yana
    Cinsellik en temel içgüdümüz ancak bu içgüdünün duygularla süslenmesi gerekiyor. Erkekler eşlerinin işveli cilveli olmamasından, soğuk olmasından şikayet eder en çok. Kadınlarsa eşlerinin kendilerine duygusal yaklaşmadığından yakınır ve bu yüzden soğuk davrandıklarını söyler. Kadın danışanlarımın biri şöyle demişti: “Eşim normal zamanda benimle ilgilenmez. Gün içinde aramaz. Eve gelince ne yaptın bugün, diye sormaz. Ama ben mutfaktayken gelir arkamdan sarılır. İşte o an kendimi çok kötü hissederim. Sadece şimdi mi aklına geliyorum diye itelerim çoğu zaman.” Bu anlamda kadınlar haklı. Erkekler cinselliği sadece içgüdü yani hayvansı yanlarıyla yaşamasalar da duygularını işin içine katsalar, cinsel hayatları daha keyifli olacak ve eşleri soğuk kadın olmaktan çıkacak. Tabii burada kişilik yapıları da etkin rol oynuyor. Evlenmeden önce o kadın çok sıcakkanlı ve istekliydi de, evlenince mi öyle oldu? Çiftler birbirlerinin kişilik yapılarını da iyi değerlendirmeliler.

    Tutukusuzluk ve monotonluk cinsel hayatı öldürür
    Evliliklerde %70 gibi önemli bir oranı kaplıyor cinsel hayat. Çiftlerin birbirine tutkularının bitmesi ve monotonluk cinsel hayatın iki güçlü katili. Çiftler cinsel hayatlarını renklendirmek için neler yapmalı?
    Tutkularınızı öldürmeyin. Tutku kendiliğinden yaşamaz, onu beslemeli ve özen göstermelisiniz. Birlikteliğinize özel zamanlar ayırmalısınız.
    Cinselliği sadece yatak odanıza hapsetmeyin. Evinizin her köşesi cinselliğe açıktır. Monotonluk cinsel hayatınızın en büyük düşmanıdır.
    Birbirinizle cinselliği konuşmaktan utanmayın. Hoşunuza giden ve gitmeyenleri eşinize söyleyerek onu yönlendirin. Kimse kimsenin beynini okuyamaz!
    Eşinize gücenebilir hatta kırılabilirsiniz ama yatağa asla küsmeyin. Eşinizi cinsel yasakla cezalandırmayın.
    Anne baba rollerinizi bir kenara bırakıp eşinizle baş başa hafta sonu tatilleri yapın.
    Renkli bir cinsel yaşam için yaratıcılık gerekir. Bu konuda hayal gücünüzü harekete geçirin.
    Her şeyi karşı taraftan beklemeyin, siz de planlar yapın. Özellikle kadınlar cinselliği başlatmaya utanır. Bu önyargınızdan vazgeçin.

  • Ten uyumu olmazsa aşk olur mu?

    Ten uyumu olmazsa aşk olur mu?

    Mükemmel ilişkide uyum; hem cinsel, hem ruhsal, hem de fiziksel olmalıdır. Bu üçünün toplamı ise ten uyumudur. Bu üçlüden biri eksik olduğunda ise uyum tam olarak yaşanmaz ve ilişki topallamaya başlar.

    Dokunmaya karşı koyamaz hale getiren ve karşındakinin cinsel anlayışına hitap eden bir iletişim şekli olarak tanımlanabilir ten uyumu. Özellikle bazı erkekler için sadece cinsellik olarak nitelendirilebilen ten uyumu, farklı öğelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir etkileşim durumudur. Çekicilik, büyü, hayal, tutku, zevk alma ve verme, gözlerdeki hayat ışığı, hayattan soyutlanma gibi…

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı-Cinsel Terapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan konuyla ilgili “Bir ud taksimi yapar gibi düşünün; aşk peşrevine başlanılır, girişi ten uyumu ile yapılır. Ten uyumu bir ilişkinin olmazsa olmazı değil ama mükemmel bir ilişki için önemli bir girizgah.”

    Ten uyumunu hissetmek…
    “Başrolde ten, yardımcıları renk, tat, koku, his ve dokudur.’’ Film başladığında ruhunuz ya da içiniz bir tuhaf olur, tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz genital bölgenizde bir hareketlenme olur, kalbiniz çarpar, dudaklar kurur ve kelimeler aklınızla saklambaç oynar, onları yakalayamazsınız. Dokunmak istersiniz, onu yaşamak istersiniz. Zamanı durdurup, kelimeleri kullanmadan, ona bakışlarla bir şeyleri ifade etmek istesiniz. Bu aşama ten uyumu aşamasıdır. Cinsel ilişkinin öncesinde ya da onunla eş zamanlı da yaşanabilir. Ten uyumu olan kişilerde vücuttan salgılanan çeşitli maddeler bulunur. Bu maddeler hava yoluyla alınıp beyne iletilir. Bu da kişinin duygusunu, davranışını, ruhi tavrını belirler. Bir sonraki hamle artık etkileşimin olmasıdır. Bu maddelerin birçok görevi vardır. Kadınların tam olarak gebe kalma dönemlerinde de yaydıkları bu maddeler erkekler tarafından algılanır ve erkekler kadını daha çekici hisseder.

    Yakalandığı takdirde insanın aklını başından alır…
    Uyum beyindedir, uyum yaşamdadır, uyum cildimizin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerdedir. Bunu yakalayabilirsek ne mutlu. Bu kombinasyonların bir araya gelmesi zor görünebilir fakat geldiği zaman tepeden tırnağa her bir hücrenizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur.

    Ten uyuşmazlığı çözülebilir mi?
    Ten uyumun yakalanmasıyla beynimizin salgıladığı maddeyi istediğimiz anda ortaya çıkaramayız ancak, nitelikli bir beraberlik yaşanması için çaba sarf ederek, yol aldığımız hastalarımız var. İkiliye aşk ve ilişki konusunda aynı kelimelerle konuşmayı, duygulara aynı anlamı yüklemeyi öğretiyoruz ve ilişkilerini yeniden keşfetmeleri konusunda katkıda bulunuyoruz.

  • Sık rastlanan cinsel sorunlar

    Sık rastlanan cinsel sorunlar

    Bir kadın bir erkek… Bir ömür boyu, aynı yastıkta zor iş… Ekonomik kaygılar, monotonluk, çoluk çocuk derken, bir bakmışsın hayatınızın aşkı bir yabancıya dönüşmüş. Cinsellikse çoktan bir lüks olmuş. Oysa sizi bir arada tutan en önemli bağ “seks”. Cinsel hayatınıza gereken özeni göstermek daha mutlu bir aile hayatını da beraberinde getiriyor.

    Ten uyumsuzluğu
    Araştırma sonuçları bize her bedenin bir kimyası olduğunu gösteriyor. Ve kadın ile erkeğin vücut sıvılarının, ter dahil, birbirleriyle uyumlu olması gerekiyor. Ten uyumunda sorun olmayan çiftler, birbirlerini arzular, gün içinde özler ve “cinsel aşk” diye tanımladığımız tutkulu duyguyu yaşarlar. Eğer çiftler arasında cinsel aşk varsa en sorunlu evliliği bile kurtarmak mümkün olabiliyor. Ama bakıyorsunuz evlilikte çok büyük sorunlar yok ama cinsel aşk da yok, yani ten uyumları sıfır, o zaman evliliği kurtarmak ne yazık ki imkansız oluyor.

    Çiftlerin Seks Hayatında Vücut Saatlerinin Uyumsuzluğu: Erkeklerin büyük çoğunluğunun sabah saatlerinde seksi seçtiklerini biliyoruz. Erkeğin sabahları erekte olarak uyanmış olması bunun en etkin sebeplerinden biri. Kadınlarsa daha romantik olduklarından ötürü akşam saatlerinde eşleriyle sevişmeyi arzu ediyor. Kadın danışanların şikayetleri genelde şöyle oluyor: “Eşim sabahları benimle sevişmek istiyor. Onun için hava hoş tabii. Duşunu alıp çıkacak. Oysa ben banyoya gireceğim, saçımı kurutucağım, ardından kahvaltı hazırlayacağım, çocukları okula göndereceğim ve sonunda ben de işe gideceğim. Oysa akşam el ayak çekildikten sonra seks yapmak benim için çok daha zahmetsiz ve duygu dolu.” Erkeğin mantığıyla kadının duygusallığının çatıştığı nokta burası oluyor genelde. Yirmi küsur yıllık terapi deneyimimde yalnızca bir ya da iki kadın sabahları sevişmek istediğini söylemiştir.

    Çiftlerden birinin cinsel isteksizliği
    On çiftten ikisinde görülen cinsel isteksizlik, elbetteki çiftlerin cinsel yaşamını oldukça olumsuz etkiliyor. Kimi zaman kadın, kimi zamansa erkekte görülen cinsel isteksizliğin birden fazla sebebi olabiliyor. Takıntılı kişiliklerde cinsel isteksizliğe daha fazla rastlıyoruz. Eşinin ağız kokusu, diş yapısı, bedenindeki kusurlar, göbekli olması, fazla tüylü olması, vücuttaki bir leke ya da biçimsizlik cinsel isteksizliği tetikleyen nedenlerin başında geliyor. Ayrıca kadınların en büyük şikayetlerinden biri, eşlerinin vücut temizliklerine dikkat etmemesi. Kesilmemiş, içi kirli tırnaklar, ter kokusu, fırçalanmamış dişler ve ağız kokusu kadınlarda isteksizlik yaratabiliyor. Kadınların Cinsel Cezaya Başvurmaları: Kadınlar öfkelendikleri zaman bu öfkelerini biriktirme özelliğine sahiptir. Kadının detaycı ve analizci bir beyne sahip olması ve geçmişte yaşanan olayları, söylenen sözleri ve davranışları unutmaması, evlilikte sıkıntı yaratan sebeplerin başında geliyor. Kadının eşini değiştirmek istemesi ve erkek değişmedikçe öfkelenmesi de etkin nedenlerden biri. Kadın özellikle de Türk kadını eşini cezalandırmak için cinsel yasağa başvuruyor. Hele ki eşinin libidosu yani cinsel enerjisi yüksekse, kadın eşini cinsellikten uzak tutarak cezalandırdığını düşünüyor ama hiç kuşkusuz bu, doğru bir yol değil. Çiftler arasında zamanla cinsel soğukluk oluşabiliyor ve aldatmaya kadar giden daha büyük sorunlar oluşabiliyor.

    Kadınlarda vajinismus
    Bu, kadının cinsel ilişki sırasında vajinasındaki kasların kasılıp eşinin girişine izin vermemesidir. Çoğunlukla korkudan, özellikle de ilk gece korkusundan oluşan bir rahatsızlıktır. Genç kızlarımızın cinsel tabularla baskılanması, cinselliğin ayıp günah olarak gösterilmesi, bekaret sendromu ve cinselliğin zevk almak değil de acı çekmek olarak yüklenmesi vajinismusun nedenlerinin başında geliyor. Yıllarca evli olup da eşiyle cinsel ilişkiye giremeyen pek çok kadınımızın olması, çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Psikoterapi ve gerekiyorsa ilaç tedavisiyle başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Erkeklerde erken boşalma
    Eğer fiziksel bir sorundan kaynaklanmıyorsa, erken boşalmanın sebeplerinde de yine psikolojik baskıyı görüyoruz. Toplumun ve ailenin damat adayından, eşini mutlu etme beklentisi ve baskısı, mutlaka “İlk gecede kızlık zarını bozacaksın” yüklemeleri, zaten heyecan içinde olan erkeğin sinir sisteminde yıpranma yarattığından, “ya başaramazsam kaygısı” yüksek olur ve erken boşalma gerçekleşir. Bir kez erken boşalan erkek, yine başarısız olacağım kaygısını oldukça yoğun yaşar ve eşiyle cinsellikten adeta kaçar. Erkekliğinin onuruna yediremediği için de bunu kimseye söylemez ve doktora gitmez. Tıpkı vajinimusta olduğu gibi evli olup da senelerce eşine dokunmayan, ayrı yataklarda yatan erkekler vardır. Günümüz tıp dünyasında tedavisi çok basit olan erken boşalmayla ilgili yine psikoterapi ve ilaç işbirliğine başvuruyoruz.

    Birinci adım sorunların üzerini örtmek değil çözmeye karar vermek
    Eşler arasında sorunların olması, özellikle de evlilikteki cinsel yaşantıda sorun yaşanması dünyanın sonu değildir. Ten uyumsuzluğu haricinde tüm cinsel sıkıntıların çözümü vardır. Yeter ki çiftler bu sorunlarına sahip çıksın. Burada birkaç altın öğüt verebiliriz:
    Sorundan kaçmayın, üzerini örtmeyin ve çözümü ertelemeyin. Unutmayın ki üzerini örttüğünüz ve çözümünü ertelediğiniz sorunlarınız kısa bir süre sonra size iki veya üç katı sıkıntıyla geri dönecektir.
    Eşinizle birlikte yaşadığınız sorununuzdan dolayı, sadece eşinizi suçlamayın. Tüm suçu eşinize yükler ve çözümü ondan beklerseniz, haksızlık etmiş olursunuz ve çözüme de ulaşamazsınız. Karşı tarafı suçlama davranışınızdan vazgeçin.
    Sorununuza sahip çıkın. Unutmayın ki evlilik ve cinsellik iki kişiliktir. Her ikiniz de bu sorundan sorumlusunuz, suçlu değil.
    Birlikte çözüm üretmeye çaba gösterin. Eğer çözümsüz kalıyorsanız bir uzmana ya da evlilik terapistine başvurun. Yardım almaktan çekinmeyin.

    Birbirinizi suçlamayı değil, konuşmayı seçin
    Kavga ve suçlama da bir iletişim yoludur, çiftler birbirlerine duygu ve düşüncelerini bu şekilde de iletebilirler. Ancak bu yol, yıkıcı ve evliliği zedeleyici, sevgiyi örseleyici bir yoldur. Sağlıklı iletişim için;
    Birbirinizi dinleyin, karşı tarafın sözünü kesmeyin. • Birbirinizle empati kurun, eşinizin yerine geçip onu anlamaya çalışın.
    Birbirinizden beklentilerinizi gözden geçirin ve ne kadar gerçekçi olup olmadığını değerlendirin.
    Eşinize karşı önyargılarınızı törpüleyin.
    İletişimin sadece konuşmak değil dinlemek olduğu gerçeğine gözden kaçırmayın.
    Eşinizle tartışmalarınız olacaktır ama asla aşağılayıcı, kırıcı konuşmayın, küfürleri lugatınızdan çıkarın.

    Kadınlar duygularının, erkekler iç güdülerinin doyurulmasından yana
    Cinsellik en temel içgüdümüz ancak bu içgüdünün duygularla süslenmesi gerekiyor. Erkekler eşlerinin işveli cilveli olmamasından, soğuk olmasından şikayet eder en çok. Kadınlarsa eşlerinin kendilerine duygusal yaklaşmadığından yakınır ve bu yüzden soğuk davrandıklarını söyler. Kadın danışanlarımın biri şöyle demişti: “Eşim normal zamanda benimle ilgilenmez. Gün içinde aramaz. Eve gelince ne yaptın bugün, diye sormaz. Ama ben mutfaktayken gelir arkamdan sarılır. İşte o an kendimi çok kötü hissederim. Sadece şimdi mi aklına geliyorum diye itelerim çoğu zaman.” Bu anlamda kadınlar haklı. Erkekler cinselliği sadece içgüdü yani hayvansı yanlarıyla yaşamasalar da duygularını işin içine katsalar, cinsel hayatları daha keyifli olacak ve eşleri soğuk kadın olmaktan çıkacak. Tabii burada kişilik yapıları da etkin rol oynuyor. Evlenmeden önce o kadın çok sıcakkanlı ve istekliydi de, evlenince mi öyle oldu? Çiftler birbirlerinin kişilik yapılarını da iyi değerlendirmeliler.

    Tutukusuzluk ve monotonluk cinsel hayatı öldürür
    Evliliklerde %70 gibi önemli bir oranı kaplıyor cinsel hayat. Çiftlerin birbirine tutkularının bitmesi ve monotonluk cinsel hayatın iki güçlü katili. Çiftler cinsel hayatlarını renklendirmek için neler yapmalı?
    Tutkularınızı öldürmeyin. Tutku kendiliğinden yaşamaz, onu beslemeli ve özen göstermelisiniz. Birlikteliğinize özel zamanlar ayırmalısınız.
    Cinselliği sadece yatak odanıza hapsetmeyin. Evinizin her köşesi cinselliğe açıktır. Monotonluk cinsel hayatınızın en büyük düşmanıdır.
    Birbirinizle cinselliği konuşmaktan utanmayın. Hoşunuza giden ve gitmeyenleri eşinize söyleyerek onu yönlendirin. Kimse kimsenin beynini okuyamaz!
    Eşinize gücenebilir hatta kırılabilirsiniz ama yatağa asla küsmeyin. Eşinizi cinsel yasakla cezalandırmayın.
    Anne baba rollerinizi bir kenara bırakıp eşinizle baş başa hafta sonu tatilleri yapın.
    Renkli bir cinsel yaşam için yaratıcılık gerekir. Bu konuda hayal gücünüzü harekete geçirin.
    Her şeyi karşı taraftan beklemeyin, siz de planlar yapın. Özellikle kadınlar cinselliği başlatmaya utanır. Bu önyargınızdan vazgeçin.

  • Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Öyle çiftler var ki; dışarıda ayrı dünyaların insanı gibi dururken yatağa girdiklerinde çekim güçleri dillere destan oluyor. İster ten uyumu ister cinsel çekim gücü deyin bu kişiler birbirlerinden kalben kopsa da cinsel yönden kopamıyor. Peki nedir bu birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Yeni tanıştığınız bir erkeğin üzerinizde yarattığı ilk etkiyle elinizi tuttuğunda hissettiğiniz şey aynı değilse, birine çok güçlü duygular beslemeseniz de birlikte yatağa girdiğinizde tüm dünya duruyor, duygular bir yana bedenler bir yana dağılıyorsa siz de bir vücuda bağımlı olabilirsiniz demektir. Günümüzde çok fazla yaşanan sadece cinselliğe bağımlı ilişkilerin altında da bu bağımlılık yatıyor. Ten uyumu denen şey çoğu zaman birbirinden kopamayan çiftler yaratıyor. Normal ilişkilerde bu durum kabul edilebilir ve istenilen bir şey olsa da sadece cinselliğe bağlı ilişkilerde durumu karmaşık hale getirebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Cinsel Terapist/ Hipnoterapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan tenlerin kimyası olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor; “Kimya, fizik, matematik adı ne olursa tenlerin bir ruhu var. Bu bir iletişim şekli ve kullandığı dil dokunmak! Onun kimyasının tek bir formulü var: Cinsel+ruhsal+fiziksel uyum = çekim.”

    Ten uyumu nasıl anlaşılıyor?
    Peki cinsel yaşam üzerinde bu kadar etkili olan vücutları birbirine bağımlı hale getiren ten uyumu olup olmadığını nasıl anlayacağız? Op. Dr. Gökçen Erdoğan “Birbirimizden ayrılamayız ya da onun nefesini hissetmeden yaşayamam diyen çiftler var. Karşınızdakinin dokunmasına karşı koyamazsınız, onunlayken hayatın akıp gitmesi umurunuzda olmaz, seversiniz sonuna kadar bağlanırsınız, yaşamla tüm bağınız o olur, onsuz hayat asla düşünmezsiniz, elini elinizde dudağını dudağınızda hissedersiniz. En önemlisi de hayatınızın cinsel alanı sadece ona tahsis edilmiş olur. Birbirinizin cinsel anlayışına hitap edersiniz, yatakta yaptığı her şey size hoş, sizin yaptığınız her şey ona müthiş gelir, bitmesini istemezsiniz kısacası cinsel olarak onunla var olmak istersiniz. Bu filmde başrolde aşk vardır, filmin yönetmeni ise ten uyumudur” diyor.

    Biriyle bir ilişki yaşarken başka birini sadece cinsel olarak arzulamanın altında yatan sebepler neler?
    Eğer ciddi bir ilişki yaşarken farklı birine de cinsel çekim duyuluyorsa ya ilk ilişki tatmin etmiyor ya diğer kişi çok etkileyici oluyor. Eğer ilk ilişki tatmin etmiyorsa onu doyurmak ya da değiştirmek için elinizden geleni yapmanız gerekiyor. İlk olarak partnerinizle konuşabilirsiniz. Yatak odasına heyecan katacak konuşmalar yapabilirsiniz.

    Ten uyumu olmadan da aşkın olabileceğini söyleyen Op. Dr. Erdoğan, aşkta bağımlılık yaratan kısmın ten uyumu olduğunun altını çiziyor ve toplumda aşk yaşayanların sadece yüzde 10’unun ten uyumu olduğunu söylüyor.

    Cinsel olarak fiziksel çekim aslında ilk başta hissedilebiliyor. O kişiye daha farklı dokunur onu daha farklı öpersiniz. Op. Dr. Gökçen Erdoğan’a göre ilk dokunduğunuzda içiniz bir tuhaf olur. Tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz, özellikle de genital bölgenizde bir hareketlenme olur, onu ister onu arzularsınız, dudaklarınız kurur.

    Sadece cinsellik varsa…
    Günümüzde sadece cinselliğe bağlı ilişkilerin yaşanmasındaki en önemli sebep tekdüzeliğin dışına çıkmak, farklılık ve heyecan aramak oluyor. Fakat işin daha içsel yönüne bakıldığında karşılık beklemeden yaşanan, sorumluluk hissettirmeyen mutlu olma arzusu da var. Hep aynı kişiyle olmanın verdiği monotonluk insanları bu tür ilişkilere itiyor. Op. Dr. Gökçen Erdoğan, “Hem kadının hem de erkeğin heyecanlanma lüksü var. İçinde endişe ve yakalanma korkusu barındıran tek olay kaçamak tek gecelik bir ilişki oluyor. Fakat bu ilişkiler ilk başta fark edilmese de bağımlılık yapabiliyor. İki taraf bu durumu kabulleniyorsa ilişki normal kabul edilebiliyor, fakat eğer bu sürekli hal alır ve alışkanlık yaparsa işin psikolojik boyutunu araştırmak gerekiyor” diyor.

    Ten uyumu duygusallık olmadan yaşanan ilişkilerin temel sebebi olabiliyor. Ama ten uyumunu yakalamak zor. Yakalandığında ise bırakmak zor oluyor. Çünkü fiziksel, cinsel ve ruhsal uyumun toplamı oluyor. Bu da yaşamınızda, beyninizde, kalbinizde, cildinizin altındaki kan damarlarında ve sinirlerde yani tüm vücudunuzda hissediliyor.

    Hormonlarla ilişkisi var
    Her insanın teni farklı. Ten uyumu ve cinsellik arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırmada feromon adı verilen moleküller keşfedildi. Aşkı bile kontrol eden bu zerrecikler burundan havayla beraber alınarak beyne iletiliyor ve bir ten haberleşmesi oluyor. Bu maddeler sayesinde kişinin ruh hali ve davranış şekilleri değişiyor. Örneğin yumurtlama dönemindeki kadınların etrafa yaydığı feromonlar erkeklere daha çekici geliyor. Feromonlar, vücudumuzun salgıladığı hormonlardan sadece biri.

    formsante

  • Cinsel + ruhsal + fiziksel uyum = TEN UYUMU

    Cinsel + ruhsal + fiziksel uyum = TEN UYUMU

    Ten uyumu denen şey bir efsaneden mi ibaret, uzmanına sorduk öğrendik!

    Cinselliğin iki kişi arasında mükemmel şekilde yaşanabilmesi için en gerekli şey ne desek, çoğunuzun cevabı hazırdır: Ten uyumu! Peki gerçekten böyle bir şey var mı yoksa bir efsaneden mi ibaret ten uyumu denen şey? Uzmanına sorduk…
    Uyumun beyinde, yaşamda, cildin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerde olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı-Cinsel Terapist Gökçen Erdoğan, “Bütün bunların bir araya gelmesi gerçekten zor ama geldiyse de tepeden tırnağa bütün hücrelerinizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur.
    Dünya sizin etrafınızda döner, her taraf toz pembe görünür, yüreğiniz artık sizin olmaktan çıkar” diyor ve ekliyor: “Mükemmel ilişkide uyum hem cinsel hem ruhsal hem de fiziksel olmalı. Biri eksik olursa topallama başlar. İlişki bir yerden fire verir ve yakalamak için diğer denizlere yelken açar.”

    Nedir ten uyumu? Mıknatıs gibi bir şey mi?

    Dokunmaya karşı koyamaz hale getiren ve karşındakinin cinsel anlayışına hitap eden bir iletişim şekli aslında. Sadece cinsellik olarak tanımlansa da bunun dışında kalan boyutları da var. Çekicilik, büyü, hayal, tutku, zevk alma ve verme, gözlerdeki hayat ışığı, hayattan soyutlanma, her daim yeşil ışığın yanması gibi.

    Peki olmazsa olmaz mı?

    Öyle bir katiyet yok tabii, ama olsa iyi olur. Eğer ilişkinin mükemmelini istiyorsan girizgah önemlidir. Mükemmel ilişkide uyum hem cinsel hem ruhsal hem de fiziksel olmalıdır. Bu üçlünün toplamı ise ten uyumudur. Bu üçünden biri eksik olursa tam olarak uyum yaşanmaz ve topallama başlar. Bütün sorumluluğu üstlenen ikili bir yerden fire verir ve yakalamak için diğer denizlere yelken açılır.

    Ten uyumu yoksa aşk da yok mu?

    Ten uyumu olmadan da aşk olur tabii, aşkın sadece bir koludur, onunla güçlenir, onsuz zayıflar. Aşkta bağımlılık yaratan kısımdır. Etrafımızda aşk yaşayanların sadece yüzde 10’u ten uyumu içindedir. Günümüzde evli çoğu erkek ve kadın, eşiyle değil de farklı biriyle tensel uyum yaşıyor. Cinsellik dünyası diye bir dünya var ve bu dünya ayıp, günah ve yasak barındırmıyor. Radar gibi her daim arıyor ve hedefe kilitlenip bulduğunda da maalesef tam ortadan vuruyor. O dönemde yer, mekan, kişi ya da mantık barındıran hiçbir faktör olmuyor. Sonradan mantık devreye girse dahi iş işten geçmiş olabiliyor. Ten uyumunda durmak yok, her daim ileriye prensibi vardır. Eşler arasında yaşanırsa da ‘Bal dök yala’ kıvamında bir ilişkiye zemin hazırlar.

    Ünlü Alman filozof Arthur Schopenhauer “Genetik yapının uyuşmadığı birine cinsel çekim hissetmezsin” diyor…
    Ben de diyorum ki, cinsel çekim o kadar yoğun bir duygudur ki genetiği bile değiştirir! Tabii ki genetik bizim kodumuz, genetik her şeyin şifresi ama bu kadar minimalize etmemek lazım. Ben inanmıyorum, bilimsel bir veri değil bu. Ona bakarsak Alfred Louis Charles de Musset de diyor ki:

    “Baldırıma dolanmış beyaz bir baldır
    Alevli bir bakış,
    Düşünce fışkırıyor içinden.
    Hele şu iki meme yok mu?
    Tanrısal bir elin yuvarlaklaştırdığı
    o aşk meyveleri
    Göğüs üstünde ikisi aynı anda titreşen
    Kavradığımda ellerime
    kocaman kocaman gelen!
    Erkekseniz ve bu şekilde bir kadını gördüyseniz genetiğiniz ne olursa olsun kromozomunuz 23 bile olsa içinizde bir kıpırdanma hissedersiniz. O zaman genetik menetik hak getire!

    Ten uyumunu yakalamak kolay mı, zor mu?

    Zor ama zaten zor olan güzel değil mi? Uyum beyindedir, uyum yaşamdadır, uyum cildimizin altındaki damarlardan geçen kanda ve sinirlerdedir. Bunu yakalayabilirsek ne mutlu. Bu kombinasyonların bir araya gelmesi gerçekten zor ama geldi mi de tepeden tırnağa her bir hücrenizi yerinden oynatacak kadar güçlü, aklınızı başınızdan alacak kadar sarsıcı olur. Dünya sizin etrafınızda döner, trafik durur sadece siz yürürsünüz, her taraf toz pembedir, sürekli gülümsersiniz, Polyanna en yakın arkadaşınız olur, yüreğiniz artık sizin olmaktan çıkar.

    Peki ten uyuşmazlığı ayrılık nedeni olabilir mi?

    Olabiliyor maalesef. Fakat ten uyumuna gelene kadar ilişkide başka özellikler de tükenmiş oluyor. Ten uyumu da bunu depreştiriyor. Eğer ilişki başarısızlıkla sonlanmışsa önce sebep anlaşılamaz. Tüm oklar hemen ten uyumuna çevrilir. Bu bir kaçış yoludur. İlişkiyi en son ten uyumu bırakır. Sevgi, saygı, anlayış, şefkat çifti terk etmişse artık ten uyumu orada barınamaz. Bunu tutku, şehvet, çekicilik, hayal ve ışık takip eder.

    Kadınların orgazm olamamasıyla ten uyumu arasında bağlantı var mı?

    Kadının ten uyumunu orgazm olmakla eş olarak nitelendirmek yanlış olur. Uyumun size vaat ettiği en güzel hediye orgazmdır. Her şey tamamsa bu duygu ya da his yaşanabilir. Fiziksel, kimyasal, biyolojik, ruhi gibi uzatabiliriz. Orgazm olamamanın onlarca sebebinden sadece biridir ten uyumsuzluğu. Orgazma giden kısa yollardan biri olsa da, olmaması bu sonuca ulaşılamaz anlamına gelmez.

    İngiliz seks terapisti Andrew G. Marshall, yatak odasında mutluluk için çiftlere sevişmenin ortasında ara verip bir bardak çay içmelerini önerdi… Ne diyorsunuz?

    Birkaç saniye içinde olabilecek olan senaryoyu size yavaşlatılmış olarak çizeyim. Çay alacaksınız, yanınızda kim varsa ona da çay içip içmeyeceğini sordunuz. İlk sözsel temas oldu. Çayları koydunuz ve ona çayı verirken eliniz eline dokundu ve tensel teması yakaladınız. Çayı verirken gözlerine de bakmışsınızdır. Gözsel temas oldu, teninin kokusu her zaman olduğu gibi içinizi gıcıklattı, missel temas yakalandı. Size teşekkür etmiştir, bir kere daha sözsel temas oldu. Tensel teması oluşturabilecek en dayanıklı veriler oluşturuldu. Bundan sonraki aşama duygusal temasın oluşması. Uygun bir ortam yakalayabilirseniz yavaş yavaş tüylerde bir kıpırdanma, kan akımında artış, kalbin basıp gitmesi ve birlikte o ana aynı anlamın yüklenmesi. Ve nihai son: Cinsel temas. Bir çay nelere kadir görüyorsunuz!

    Peki partnerimizle ten uyuşmazlığımız var diyelim. Uyumu zamanla yakalayabilir miyiz?

    Bu grip ya da nezle değil ki bir hap verelim geçsin. Sonradan kazandırılması çok zordur ama ilişkiyi kesip atmamak için denenebilir. Ten uyumu olan kişilerde vücuttan salgılanan çeşitli maddeler bulunur. Bu maddeler hava yoluyla alınıp beyne iletilir. Bu da kişinin duygusunu, davranışını, ruhi tavrını belirler. Bir sonraki hamle artık etkileşimin olmasıdır. Bu maddelerin birçok görevi vardır. Kadınların tam olarak gebe kalma dönemlerinde de yaydıkları bu maddeler erkekler tarafından algılanır ve erkekler kadını daha çekici hisseder. Bu maddelerin salgılanmasını değiştiremeyiz ama nitelikli bir beraberlik yaşanması için çaba sarf edilir. İkiliye aşk ve ilişki konusunda aynı kelimelerle konuşmayı, duygulara aynı anlamı yüklemeyi öğretiriz.

    Neler yapmak gerekir?

    Öncelikle beyni, ruhu, bedeni bir kenara alırız. İçlerindeki ilişkiyle ilgili tüm bilgileri değiştiririz. Uzun ve meşakkatli bir dönem tabii. Bunu terapilerle ya da hipnozla yapabiliyoruz. Partneriyle açık olması gerekir ve bunu yüz yüze, göz göze konuşarak yapmalı. Hayatında küçük değişiklikler planlamalı. Bunların çok pahalı olması gerekmiyor. Gelirken bahçeden bir tane papatya koparıp benim için özelsin demeli mesela. Yemek yerken, birden kalkıp eşinin boynuna bir buse kondurabilir, dokunmanın aslında ne kadar büyülü bir durum olduğunu anlamalı ve anlatmalı. Erkeklerin haz almaktan hoşlandığı kulak arkası, sırt, kol ve boyun, kadınlarda boyun, kalça, bacak ve ayak kredinin asla bitmeyeceği alanlar olabilir. Bu aslında aşk ve ilişkinin devamı için sihirli anahtardır. Değer vermeli ve değer almalısınız, bir noktada hemfikir olmalısınız. Aynı telden çalmıyorsanız hele de cinsellikte bu kötü işte.

    Ten uyumunun olup olmadığını anlamak için ille de sevişmek mi gerekiyor?

    Ruhunuz ya da içiniz bir tuhaf olur, tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz, genital bölgenizde bir hareketlenme olur, kalbiniz çarpar, dudaklar kurur ve kelimeler aklınızla saklambaç oynar, onları yakalayamazsınız. Dokunmak istersiniz, onu yaşamak istersiniz. Zamanı durdurup, kelimeleri kullanmadan, ona bakışlarla bir şeyleri ifade etmek istersiniz. Bu aşama ten uyumu aşamasıdır. Cinsel ilişkinin öncesinde ya da onunla eş zamanlı yaşanabilir. İlle de sevişmek gerekmiyor yani.

  • Ten uyumu nedir ?

    Ten uyumu nedir ?

    Evliliğin temelini sevgi, güven, sadakat, sağlıklı iletişim gibi dinamikler oluşturmasına karşın, eşler arasındaki birlikteliği güçlü kılan çok önemli bir faktör daha var, o da cinsellik…

    Çiftlerin sevgisi, aralarındaki iletişimin sağlıklı olması ya da güven duygusu ne kadar sağlam olursa olsun, eğer cinsel hayatlarından sıkıntı varsa, o evliliğin uzun ömürlü ya da mutluluk çerçevesinde sürebilmesi zorlaşıyor.

    Üstelik sorun, erken boşalma, ereksiyon sorunları, vajinismus gibi tedavisi mümkün olan bir sıkıntı değilse ve sorunun adı ten uyumu ise çiftleri zorlu günler bekliyor demektir.

    Cinsel Hayatın Mutlu Evliliklere Katkısı

    Yüreklerde sonsuz sevgi ile başlayan evliliklerde, eşlerin cinsel yaşamlarının ne kadar duyurucu olup olmadığı son derece önemli. Bazı araştırma sonuçlarına göre, yüzde 70, bazılarına göre ise yüzde 80 gibi ciddi oranlara varan, çiftlerin cinsel hayatlarının evliliğe yansıması, hiç kuşkusuz olağanüstü bir önem taşıyor.

    Ten Uyumsuzluğu “İlk Gece Korkusu” ile Karıştırılıyor

    Bazı rahatsızlıklar, semptomları nedeniyle başka rahatsızlıklarla karıştırılabiliyor çoğu zaman. Panik atağın, kalp krizi ile beyindeki urların migren ile karıştırılması gibi. Başta hekim için ayırdı zorlayıcı olsa da, kısa sürede gerçek tanı konuluyor. Ten uyumsuzluğunda da durum böyledir. Ten uyumsuzluğu ilk bakışta, “ilk gece korkusu” sanılabiliyor.

    Her iki durumda da belirtiler;

    – Korku,
    – Kaygı bozukluğu,
    – Eşin kendisine dokunmasına tepki,
    – Eşe dokunmak istememek,
    – Erkekte güvensizlik duygusu,
    – Kadında isteksizlik,
    – Uyku halinde bile diğer eşin dokunmasına içgüdüsel tepki.
    – Tenlerin Kimyası Var mı?
    – Neden bazı eşler birbirine dokunmadan duramazken, bazıları dokunmamak için köşe bucak kaçarlar? Neden bazı çiftler, eşleri olmadan tek başına uyuyamazken, bazıları aynı evin içinde ayrı yerlerde uyurlar? Bu soruların tek bir yanıtı var; tenlerdeki uyum ve uyumsuzluk.

    Bilim insanları beynimizin kimyasına bağlı olarak, vücudumuzun da ve dolayısıyla tenimizin de kimyasının olduğunu ifade ediyorlar. Çiftlerin tenlerinin uyumu da bu şekilde gerçekleşiyor. Benzer hormonlar salgılanıyorsa, eşler arasındaki libido yani cinsel enerji yüksek oluyor.