Etiket: tedavi

  • Her 10 kadından biri vajinismus

    Her 10 kadından biri vajinismus

    2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde her 10 kadından birisinde vajinismus görülüyor. Pekçok çift daha önce böyle bir rahatsızlığın var olduğundan bile habersiz! Sorun kendi başlarına geldiğinde araştırdıklarında vajinismus ismini ilk defa duyduklarını söylüyorlar.

    Vajinismus, cinsel ilişki sırasında kadının kendisini ve vajina kaslarını kasması sonucunda cinsel ilişkinin gerçekleşememesi durumu olarak biliniyor. Bir başka tanıma göre de vajinismus “tamamlanmamış evlilik” veya “tamamlanmamış birliktelik” olarak geçiyor.

    Uzmanlar cinsel ilişkide kasılma sorunu yaşayanların mutlaka zaman kaybetmeden cinsel tedaviler konusunda deneyimli bir merkeze başvurmalarını öneriyor. Çünkü çözümlenmeyen cinsel problemler zamanla aldatmalara, boşanmalara kadar giden evlilik problemlerine dönüşebiliyor.

    Jinekolog ve cinsel terapist Dr. Süleyman Eserdağ, vajinismus hastalarında görülen cinsel ilişki sırasındaki kasılmaların kontrol dışı yani refleks olarak gerçekleştiğini söylüyor ve ekliyor; “Vajinismus hastası olan kadınlarda eşleriyle ilk zamanlarda rahatlatıcı ve ön sevişme sonrası birleşme anı geldiğinde kendilerinde “panik atak benzeri bir durum” ortaya çıkar. ”

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !

    Bu durumda aniden heyecanlanıp vücutlarını bir korku ile kasarlar, kalp atışları hızlanır, nefes alış verişleri artar ve kendilerini geri çekerek bacaklarını kapatıp eşlerini iterek ilişkiye son verirler. İlişki sırasında ağrı, acı gibi durumlar da ortaya çıkabilir. Kasılmalar hastalığın derecesi ile orantılı şekilde karın, kalça, sırt, hatta çene ve ayak parmaklarına kadar yaygın şekilde vücudun başka diğer kaslarında da izlenebilmekte.

    Bazı vajinismus hastalarında cinsel beraberlik yalnızca bir kez gerçekleşebilir, sonrasında ise korku iyice bilinçaltına yerleşmekte ve kişi, eşini kendisine yaklaştırmayı dahi reddetmektedir.

    Vajinismus belirtileri nedir?

    Vajinismus aslında bir hastalık değil bir belirtidir. İçsel bir takım sıkıntıların dışsal yansıması olarak yorumlanabilir. Aslında vajinismus problemine sahipkadınların pek çoğunda başka korkular da (fobiler) olabiliyor.

    Bunlar; kan aldırmak, muayene olmak, diş tedavisi almak, iğne, yükseklik, karanlık, yalnızlık, hastalık, ölüm, kedi, köpek vb. korkuları olabilir.

    Vajinismus problemine kadınlarda görülen belirtiler:

    -Partneri ile cinsel ilişkiden korkma ve hiçbir birleşmeyi dahi deneyememe
    -Cinsel birleşmenin ağrılı ve zor gerçekleşmesi
    -Cinsel ilişkinin yarım olarak gerçekleşmesi
    -Vajina içerisine ped veya tampon yerleştirememe
    -Vajina içine parmak sokamama
    -Vajinal ultrasona girememe
    -Jinekolojik muayenelerden korkma ve çekinme, masaya çıkamama
    -Vajina içine tedavi amaçlı fitil türü ilaçlar sokamama.

    Vajinismus hastalarının bir kısmı cinsel ilişkide acı hissederler. Ancak çoğu hasta acıdan çok, acı olacakmış gibi bir korku içerisinde kendilerini kasar, bacaklarını kapatır, eşlerini iter ve cinsel ilişkiyi sonlandırırlar. Ön sevişme kısmında haz ile ilgili bir sorun olmadığı halde cinsel ilişkide birleşme anı gelince korku ile birlikte haz da biter.

    Dr. Süleyman Eserdağ, bazı hastalarının ise cinsel ilişki sırasında korkma ve eşini itme gibi durumlar olmasa da kendilerini kontrol dışı kasmalarıyla birlikte penisin vajina içine girişini engellediklerini ifade ettiklerini söylüyor.

    VAJİNİSMUS NEDEN OLUR?

    Vajinismusun belirtileri; yüzde 90 psikolojik, yüzde 10 yapısal nedenlerden kaynaklanıyor.

    PSİKOLOJİK NEDENLER

    Çocukluk veya ergenlik dönemlerinde gerek anne babadan gerekse çevreden alınan yanlış, eksik, abartılı cinsel mesajların verilmesi sonucunda vajinismus oluşabilmekte ve farkına varılmaz ise ömür boyu kalıcı etkiler bırakabilmektedir.

    Geleneksel aile düzeni, katı ahlaki tabular, cinsellikle ilgili şehir efsaneleri, en büyük neden olan kızlık zarının korunması ile ilgili kız çocuklarının aşırı korkutulması, cinselliğin ayıp, günah, suçluluk ile özleştirilmesi, korumacı aile düzeni içinde iç disiplinin fazlaca gelişmesi önemli psikolojik faktörlerdir.

    Diğer taraftan ilk gece ile ilgili abartılı bilgiler, ilk gecede ağrı, çok kanama, acı hissedileceğine dair önyargılar, hamile kalma korkusu, çocukluk döneminde taciz, tecavüze maruz kalma, ev içi şiddet, katı ebeveyn tutumu sonucu yaşanılan kötü tecrübe ve anılar da sayılabilir.

    YAPISAL NEDENLER

    Yapısal nedenler sonradan oluşmakta veya doğuştan gelmektedir.

    Sonradan oluşan nedenler:
    -Kızlık zarı kenarlarında yer alan bölgedeki aşırı hassasiyet (Vulvar Vestibulit Sendrom)
    -Üst genital sistemin yani rahim, tüpler, yumurtalıklar ve bunların etrafındaki karın zarında oluşan enfeksiyonlar
    -Vajina girişinde bulunan Bartholin bezlerindeki kist ve abseler
    -Vajinal enfeksiyonlar
    Doğuştan gelen nedenler:
    -Kısa ve kör vagina
    -Vajina duvarındaki perdeler
    -Kalın veya yüksek kenarlı kızlık zarı anormallikleri bulunmaktadır.

    Cinsel ilişkiye giremeyen kadınların öncelikle bir jinekolog muayenesinden geçmeleri ve kesin tanının konması şarttır.

    CİNSEL İLİŞKİDE ACI

    Vajinismus rahatsızlığı cinsel ilişki sırasında kasılmaya bağlı olarak acıya neden olabilir. Öncelikle “disparoni” adı verilen cinsel ilişkide acı – ağrı hissinde jinekolojik bir değerlendirme yapılmalıdır.

    Vajinismus tedavisine başlamadan önce hastaların gerçekten bir cinsel ilişki acısı mı, yoksa acıya bağlı bir kaygı mı yaşadıklarının net olarak ayırt edilmesi gereklidir.

    Vajinismus sorunu genelde psikolojik kökenlidir ve hastaların pek çoğunda gerçek bir acıdan çok, “acı olacakmış” kaygısına bağlı gelişen bir durum söz konusudur. Cinsel ilişkide ağrı sorunu veya vajinismus çözümlenmediği zaman cinsel ilişkiden uzaklaşmaya ve cinsel isteksizliğe neden olabilir.

    Vulvar Vestibulit Sendrom

    Vajina girişinde ağrı ve hassasiyet nedeni ile cinsel ilişkiye girememe veya daha sıklıkla cinsel ilişkide acı sorununa neden olan bir cinsel sorundur. Hastalar cinsel ilişkide yaşadıkları bu keskin acıdan bahsederken “sanki o bölgenin bıçakla kesilmesine” veya “açık yaraya tuz basılmasına “ benzetirler. Acı vajinanın hemen giriş kısmındadır. Kesin tanı jinekolog tarafından konulur.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı veya acı yakınması olan kadınların öncelikle bir jinekolojik muayeneden geçmeleri şarttır. Jinekolojik muayene sırasında bu alana temas ile kadınlarda aşırı derecede hassasiyet, acı şikâyetleri olur. Bu tanıyı belirlemek son derece basit olmasına rağmen pek çok jinekolog doktor tarafından atlanabilmektedir. Kesin tanısı yalnızca jinekolojik muayene ile mümkündür. Muayene eden jinekolog doktorun cinsel sorunlar ve cinsel terapiler konusunda deneyimli olması şarttır.

    Bu problemine sahip pek çok kadın gereksiz yere yıllarca cinsel ilişkiden acı çekmeye devam etmektedir. Bu şekilde problemlerini adeta kaderiymiş gibi kabul edenler olduğu gibi zamanla cinsel ilişki sıklığı azalanlar, cinsel ilişkiden tamamen uzaklaşanlar da bulunmaktadır.

    Vulvar Vestibulit Nedeni
    Kesin nedeni bilinmemekle birlikte, o bölgedeki sinir uçlarının yoğunluğundan ve ağrıyı tetklediğinden şüphenilmektedir. HPV enfeksiyonu ile bağlantısı ise net olarak gösterilememiştir.

    Vulvar Vestibulit Sendrom (VVS) Tedavisi
    Vulvar Vestibulit Sendromunda göre cerrahi yaklaşımlar tek ve en değerli yaklaşımlardır. Sorunun kaynağı net olarak bilinmediği için gereksiz yere aylarca, hatta yıllarca psikoterapi alan kadınlar mevcuttur. Psikoterapi olmayan kadınlarda da gidilen her jinekolog tarafından verilen farklı farklı kremler, fitiller, kayganlaştırıcı jeller de hiçbir işe yaramamaktadır. Ağrı sürekli olarak kalmakta ve geçmemektedir.

    Tedavi Nasıl Olmalıdır?
    Vajina girişinde yer alan vestibulumun kısmi olarak çıkarılması tam olarak tedavi edicidir. Operasyon yaklaşık 15-20 dakika sürer, lokal anestezi ile (o bölgenin uyuşturulmasıyla) yapılır ve hemen hemen hiçbir riski de bulunmamaktadır. Ameliyatta yapılan işlemde, vajina girişindeki ağrıyan alanın (cildin) yüzeysel şekilde çıkarılmakta ve vajinal giriş rahatlatılmaktadır. Bu basit cerrahi işlemin hiçbir riski bulunmamaktadır ve aynı gün hastalar günlük yaşantısına dönebilmektedir. Ameliyattan bir ay sonrasında verilen bir cinsel eğitim ve vajinal kasları yönetme egzersizleri de psikolojik korkuların giderilmesini sağlamaktadır. Böylece olayın hem fiziksel hem de zamanla gelişen psikolojik boyutu çözümlenmiş olur.

    EĞİTİMLİ KİŞİLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

    Vajinismus sorunu daha çok eğitimli ve sosyokültürel düzeyi yüksek kesimde daha sık görülüyor. 2003’ten bu yana vajinismus başta olmak üzere cinsel sorunlar konularında hizmet veren kliniklerinde 2500’den fazla vajinismus hastasının tedavi gördüğünü belirten Dr. Süleyman Eserdağ, vajinismus tedavisi gören hastaların yüzde 80’inden fazlasının en az lise mezunu olduğunu, içlerinde doktor, hemşire, mühendis, öğretmen, akademisyen gibi mesleklere sahip pek çok kişiler bulunduğunu belirtti.

    ÖNERİLMEYEN YÖNTEMLER

    Vajinismus tedavisi için önerilmeyen, fakat pek çok hasta tarafından gereksiz yere denenen daha pek çok yöntem vardır.

    Vajinismusta kesinlikle önerilmeyen diğer uygulama yolları:
    – NEDENSİZ yere kızlık zarının ameliyatla çıkartılması
    – Belden uyuşturarak veya genel anestezi altında ilişki denemeleri
    – İlişki öncesi alkol, uyuşturucu, kas gevşetici veya kayganlaştırıcı jellerin kullanımı
    – Sıcak su içine oturma banyoları gibi uygulamaların hiç bir faydası yoktur.

    Vajinismus sorunu yaşayanlar pek çok değişik tedavi yöntemlerini deneyebilmektedirler. İnternetten, arkadaşlarından, şarlatan hocalardan her duyduğunu yapan ve bir türlü sonuca ulaşamayan çiftlerde derin maddi manevi kayıplar oluşur.

    Vajinismus için mucizevi bir rahatlatıcı, ilaç, hap, derman, fitil, jel, krem yoktur; kesin çözüm yalnız ve yalnız bilimsel cinsel terapi yöntemlerinden geçer. Kas gevşeticilerin ve uyku haplarının da yararı olmamaktadır. Diğer taraftan ilişki öncesinde alkol alımı da hiçbir fayda sağlamamaktadır. Çünkü sorunun kaynağı vajina değil, beyindeki aşırı korku ve kaygılardır.

    Vajinismusun üstesinden gelmek için tek çözüm modern cinsel terapi yöntemlerinden geçer

  • Sivilceler hakkında tüm bilmedikleriniz

    Sivilceler hakkında tüm bilmedikleriniz

    Neden bazı kişilerde daha çok sivilce çıkar, yüzü yıkamak sivilce oluşumunu önler mi? İşte merak edilen cevaplar.

    Neden bazılarında daha çok sivilce çıkar? Yüzümüzü sık yıkayarak sivilce çıkmasına engel olabilir miyiz?

    Konya Akademi Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Kadriye Çimen açıklıyor…

    Sivilce sadece bir ergenlik dönemi sorunu değildir. Ama ergenlikte daha fazla görüldüğü de bir gerçek. Her gün defalarca kez yüzümüzü yıkayarak sivilceleri engelleyebilir miyiz? Yoksa temizliğin de bir sınırı mı olmalı? Kendimizi bir türlü alamadığımız sivilce sıkma operasyonları ne kadar sağlıklı? Stresle ya da besinlerle sivilcenin bir ilişkisi var mı?

    Sivilceli Ciltler ve Çözümleri için tıklayın !

    Sivilce neden çıkar?

    Sivilceli kişilerin cildinde yağ salınımı çok fazla artmıştır. Bunun sonucunda, bir süre sonra yağ kanalında tıkanma başlar. O bölgenin derisinde bulunan, dışarıdan almadığımız mikroplar, yağ kanalı etrafında üremeye başlar. Bu mikroplar bir süre sonra o yağları parçalar ve iltihaplı sivilceler oluşturur.

    Genetik midir?

    Sivilcenin genetik olup olmadığı henüz kanıtlanmış değildir. Ancak sivilce fazla görülen ailelerin çocuklarında da sivilce çıkma olasılığı daha yüksektir.

    Gıdalar etkili mi?

    Sivilcenin gıdayla ilgili olmadığına dair çalışmalar var. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar, sivilcenin özellikle şu anda medeniyetin getirdiği gıdaları tüketen toplumlarda daha sık görüldüğünü, şekerin ve fast food ürünlerinin hiç girmediği, yani bitkisel beslenen ilkel kabilelerde hiç ortaya çıkmadığını gösteriyor.

    Şunu söylemek gerekiyor ki, sivilceyi gıdalar yapmıyor, ama kötü gıdalar artırıyor.

    Bephantene sayesinde Sivilce ve Sivilce izlerine son ! Tıklayın…

    Sivilceleri sıkmak ne kadar doğru?

    Sivilce pislikten oluşan bir hastalık değildir. Ama sivilce hastalarının ciltlerinde yağlanma söz konusudur. Bunu gidermek için hastalar yüzlerini çok fazla yıkarlar. Ancak bu yanlıştır. Günde en fazla iki kez yıkamalıdırlar.

    Sabun cildi kuruttuğu için sabun benzeri, cildi temizleyen jellerden faydalanabilirler. Tonik kullanımı cildi rahatlatabilir ama şart değildir.

    Cilt için kullanılan ürünler çok önemlidir. Nemlendiricilerin “yağsız” olması ve “sivilce yapmaz” ibareli olması gerekir.

    Makyaj yaparken fondöten, pudra kullanmamak gerekir. Sosyal nedenlerle kullanılması gerekiyorsa da “sivilce yapmaz” ve “yağ içermez” ibareli ürünler tercih edilmelidir.

    Temizlik tedavide çok önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Yanı sıra ilaçlar da kullanmak gerekir.

    Sivilcenin sıkılmaması gerekir. Çünkü sıkarken sivilcenin dibe doğru itilerek, sivilcenin patlamasına ve o iltihabın çevre dokuya yayılmasına neden olunabilir. Böylece uzun vadede bir iz meydana gelebilir. Sivilceleri dermatologların temizlemesi mümkündür.

    Sivilce strese bağlı mıdır?

    Sivilce stresle artan bir hastalıktır. Çünkü stres esnasında vücudumuzda birtakım hormonlar salgılanır. Bu hormonlar genellikle yağ kanallarında yağ üretimini artırır. Yağ üretimi arttığında da sivilce artışı görülür.

    [youtube id=”MHCpZF48vns” width=”600″ height=”350″]

     

  • Sivilce İzleri Nasıl Geçer?

    Sivilce İzleri Nasıl Geçer?

    Sivilce izlerini yok etmek mi istiyorsunuz? İzlerini bir kenara bırakalım kimse yüzünde sivilce olsun istemez. Bunlar yalnızca fiziksel görünümünüzü değil genellikle duygusal yönden de sizi etkiler. Fakat yüzünüzde yara izi ile yaşamaya razı olmak zorunda değilsiniz. Temiz ve pürüzsüz bir cilde sahip olabilmek için yapmanız gerekenler burada.

    Sivilce izlerine engel olmanın en iyi yolu onları yok etmektir. Asla sivilcelerinizi sıkmayın yada patlatmayın, bu sivilcelerin iz bırakmasına yol açar. Cildinizi sürekli temiz tutun ve sivilce üzerine makyaj yapmayın aksi halde daha kötü hale gelecektir. Sivilce izlerini önlemek için önce sivilceleri önleyin ve öncelikle bkz: sivilceler nasıl geçer.

    Sivilce izlerini sağlıklı beslenerek giderin. Evet, bol miktarda su içmek ve meyve sebze tüketmek sivilce izlerini giderebilir. Meyve ve sebzeler cilt sağlığınızı korumak için gerekli vitaminleri sağlarken su ise cildinizin yenilenmesine ve temizlenmesine yardımcı olur. Limon suyu da derinin hızlı değişimine yardımcı olduğundan sağlıklı derinin gelişmesini sağlar.

    Sivilceli ciltler ve çözümleri için tıklayın !

    Ayrıca eczanelerden edinebileceğiniz sivilce izlerini kaldırmaya yönelik ilaçlar sivilce izlerini tedavi etmenize yardımcı olacaktır. Bir diğer seçenek lazer ile cildi yenileme olabilir.

    Bazı insanlar sivilce izlerini ve iltihaplarını yok etmek için buz kullanırlar. Temel olarak buzun soğuğu sivilce izlerini tedavi ederek cildinizi daha az iltihaplı ve pürüzsüz bir hale getirir. Buz küplerini bir bez parçasına sarın ve her gün 15 dakika sivilce üzerinde bekletin.
    Günde iki kez sivilcelere uygulandığında kuşburnu çekirdeği yağı da sivilce izlerini gidermenize yardımcı olur. Kuşburnu çekirdeği yağı aynı zamanda yaşlanma geciktirici (anti-aging) özelliğe sahiptir, cildinizi gençleştirir, kırışıklıkları azaltır ve cildinize doğal bir renk kazandırır.

     

  • Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    OMÜ Diş Hekimliği Fakültesi kliniklerine tedavi olmak için müracaat eden 650’si erkek bin 335 kişi üzerinde, ”diş hekimi ve diş tedavisi korku düzeyleri ile nedenleri” araştırıldı.

    Çalışmayı yürüten Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Bodrumlu , AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırmanın hastaların korku düzeylerini belirleyerek korku uyandıran durumların dikkate alınıp tedavinin ona göre gerçekleştirilmesi amacıyla yapıldığını söyledi.

    Çalışma kapsamında 16 yaş üstü bin 335 kişiyle görüşüldüğünü anlatan Bodrumlu, şöyle devam etti:
    ”Araştırmamızın sonucunda hastaların yüzde 59’unun diş hekimi ve diş tedavisinden korktuğunu belirledik. Bu hastaların toplam 19 ayrı konuda değerlendirilen korku analizlerinde, erkeklerin diş hekimi ve diş tedavisi korkularının kadınlardan yüzde 12 oranında daha fazla olduğunu tespit ettik. Erkeklerin korku sırasında nefes alıp vermesi ve kalbinin hızlı çarpması izlenirken, kadınlarda kasların kasılması ve kalbin hızlanmasını gözledik.”

    Diş tedavisi olması gerekenlerin diş hekimi ve diş tedavisi korkusu nedeniyle randevu almaya veya tedaviye gitmediğini de çalışmayla tespit ettiklerini dile getiren Bodrumlu, en fazla korkunun ”iğnenin görülmesinde ve iğne yapılırken” oluştuğunu vurguladı.

    Dişçi korkusu nasıl yenilir ? makalesi için tıklayın…

  • Topuklu ayakkabı baş ağrısı sebebi olabilir !

    Topuklu ayakkabı baş ağrısı sebebi olabilir !

    Ayak Sağlığı Uzmanı (podiatrist) İsmail Tuncel, ”Bir kadının 1 saat yüksek topuklu ayakkabı ile yürümesi, 12 saat dar bir ayakkabı ile yürümesine eşdeğerdir” dedi.

    Bursa’da sahibi olduğu Ayak Sağlığı Merkezi’nde hizmet veren Tuncel, yaptığı açıklamada, ayaklarda açığa çıkabilecek sorunlara karşı vatandaşın yeterince bilgi sahibi olmadığını söyledi. Tuncel, her şeyin başının sağlık, sağlığın da başının ”ayak” olduğunu dile getirdi.

    Türkiye’de sınırlı sayıda podiatrist olduğunu öne süren Tuncel, ”Bu konuda eğitim almamış kişilerce yapılan bakımlarda yöntem farklılıklarından dolayı hastaların çoğu, gereksiz yere acı çekiyor. Tırnak batığı ve nasır alma gibi operasyonlar, steril ortamlarda yapılmadığı takdirde bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır” dedi.
    TOPUKLU GİYEN KADINLAR DİKKAT
    Tuncel, topuklu ayakkabı giyen kadınların çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
    ”Bir kadının, 1 saat yüksek topuklu ayakkabı ile yürümesi, 12 saat dar bir ayakkabı ile yürümesine eşdeğerdir. Bir bayanı ele alalım, özel günlerde 10-15 santimetre yüksekliğinde topuklu ayakkabı giyiyor. Bu bayanının 12 saat dar bir ayakkabı giymesi, 1 saat topuklu giymesi ile aynıdır. Bu süre zarfında vücudunun görebileceği zarar, 12 kat daha fazladır. Bu kişide tırnak batığı, mantar, parmakta deforme, ayakta duramama ve yürüyüş bozukluğu sorunları başlar. Bir kadının baldır yapısı 2 duble bardak görünümündedir, ama topuklu giyen kadınların baldırının yapısı tek duble görünümüne dönüşür. Baldır kasları küçüldüğü için kasları süzülmeye başlar. Ayakta şekil bozuklukları çıkar, vücutta kamburluk oluşabilir, bel ve varis sorunu arkasından gelir.”

    BAŞ AĞRISININ EN BÜYÜK NEDENİ BATIK TIRNAK
    Türkiye’de çalıştığı işe göre 6, 12, 24 saat ayakkabısını hiç çıkarmayan kişiler olduğuna dikkat çeken Tuncel, şöyle devam etti:

    ”Bazıları da ‘Ayakları ayakkabının içinde görünmüyor’ diye bu konuyu hiç ciddiye almaz. Hastanelerdeki operasyonların ardından hasta 3 gün uyuyamıyor, 20 gün ayakkabı giyemiyor. Bunu bilen kişiler de bu sıkıntıları çekmemek uğruna tedavi olmuyor. Bize geliyorlar ve bunların büyük çoğunluğu başının ağrıdığı söylüyor. Ayak filmini çekiyoruz ve kesinlikle görüyoruz ki; bu baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biri batık tırnaklar. 6 çeşit batık tırnak şekli vardır. Biz bu incelemeleri yaptıktan sonra tedavi yöntemine geçiyoruz. Batık tırnak yanlış ayakkabı ve çorap kullanımı, ağızdan alınan tablet ve hatalı tırnak kesimi gibi işlemlerin ardından yavaş yavaş oluşur. Devamında çok şiddetli baş ağrıları başlar. Hastalarımızın tamamı batık tırnak tedavisinin ardından bağ ağrısı şikayeti geçtiği için binlerce teşekkür ediyor.”

    Podiatrist Tuncel, Türkiye’de ayakkabı giyme kültürünün gelişmediğini belirterek, ”Bazı kişiler arkadaşlarından gördüğü ayakkabıyı hemen satın alıp giyiyor. Bu çok yanlış. Herkes hayatında bir kere de olsa podiatriste gitmeli ve kendisine uygun ayakkabı seçimini yapmalıdır. Kişilerin ayaklarına biz, Mısırlı, Romalı, Yunanlı, Türk ayağı gibi isimler koyarız. Hastalarımızın ayaklarının taraklı, taraksız olmasına göre ayakkabı seçiminde yardımcı oluruz. Ayak filmini çekeriz ve ayağından aldığımız ip uçları ile o kişiyi belki de çok iddialı olacak ama kendisinden daha iyi tanırız” diye konuştu.

    AA

  • “Hamile kaldım dişlerim gitti” demeyin!

    “Hamile kaldım dişlerim gitti” demeyin!

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Yeşil Duymuş, halk arasında yaygın olan ‘gebe kaldım, dişlerim gitti, bir çocuk, bir diş’ söyleminin kesinlikle doğru olmadığını belirterek, ”Hamile kalmak isteyen kadınlar, hamilelik öncesi ağız ve diş sağlığı yönünden kontrollerini yaptırmalı” dedi.

    Duymuş, Türkiye’de koruyucu hekimliğin henüz istenilen seviyede olmadığını, insanların bıçak kemiğe dayanmadan, dişi ağrımadan doktora gelmediğini, bunun da diş kayıplarına neden olduğunu anlattı.

    Belli aralıklarla yapılacak kontrollerin dişlerde ağrı aşamasına geçilmeden tedavi olanağı sağladığını ve çok daha başarılı sonuçların elde edildiğini vurgulayan Duymuş, ”Ağızdaki bir bozukluk, iltihap, bütün vücudu, mideyi, hatta kalbi etkileyecek kadar etkin olabiliyor. Bu yönü ile ihmal etmeden kesinlikle tedavi edilmesi gerekiyor. Tedavi kesinlikle antibiyotik, ağrı kesici olarak değerlendirilemez. Uzman hekimler aracılığıyla sebepler ortadan kaldırılmalı. Koruyucu tedbirler en başta uygulamaya konulmalı” ifadelerini kullandı.

    Hamilelik öncesi kadınlara önerilerde bulunan Duymuş, ”Hamile kalmak isteyen kadınlar, hamilelik öncesi ağız ve diş sağlığı yönünden kontrollerini yaptırmalı. Hanımların ağızlarındaki bütün problemleri giderdikten sonra hamile kalmaları gerek. Hamilelik süreçlerinde de kesinlikle ağız sağlığını ihmal etmemeleri, dişlerine bakmaları, fırçalama ve ağız sağlığına çok dikkat etmeleri gerek” diye konuştu.

    Hamile kaldıktan sonra müdahalenin zor olduğunu ifade eden Duymuş, ”Halk arasında yaygın olan ‘gebe kaldım, dişlerim gitti, bir çocuk, bir diş’ söylemi kesinlikle doğru değil. Problem annenin ağız sağlığını ihmal etmesi. Hamilelikle ilgilenirken ağız sağlığı ihmal edilince bu sorunlar ortaya çıkıyor. Hamilelik sürecinde müdahale biraz daha güç olduğu için bu süreçte diş kayıpları yaşanabiliyor. Bunun önüne geçmenin en kolay yolu hamilelik öncesi alınacak tedbirler ve hamilelik sürecindeki bakım” dedi.

    ”SÜT VERDİKTEN SONRA BEBEĞİN AĞZI BOL SUYLA TEMİZLENMELİ”

    Duymuş, bebeklerde de doğumdan itibaren ağız sağlığının önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
    ”Süt verdikten sonra bebeğin ağzı bol suyla temizlenmeli. Bebekler besledikten sonra bol su içmeli. Ağızdaki kalıntılar temizlenmeli. Çocukların dişleri temizlenmediği zaman diş çürükleri oluşuyor. Erken yaşta diş çürüğü olduğu zaman tedavisi çok zor. Çocuk tedaviyi kabullenemiyor. Bu nedenle süt içen çocukların bol su ile ağız temizliği yapılırken, belli bir yaşa gelmeden dış fırçalama alışkanlığının geliştirilmesi gerekiyor. Aileler bu yönde en etkin rolü oynuyor. Çocukların ağız sağlığı için koruyucu tedbirleri aileler almalı.”

    Prof. Dr. Duymuş, dil fırçalamanın da ağız kokusu için önemli olduğunu ifade ederek, sadece dış fırçalayıp dili temizlememenin ağızda koku oluşturacağını, dolaylı olarak diş çürüklerine de yol açabileceğini kaydetti.

    AA

  • Halluks Valgus

    Halluks Valgus

    Halluks Valgus nedir?
    Halluks valgusta başparmağın 1. tarak kemiği üzerinde 2. parmak tarafına açılanması görülür. Tarak kemiği – parmak ekleminde yumuşak dokularda kontraktür ve kapsüler yapılarda uzama görülür. Başparmakta kemik çıkıntı gelişimi ve eklemdeki şekil bozukluğu ile başparmağın yük taşıma fonksiyonu azalır.

    Halluks Valgus (Ayak baş parmak çıkıntısı) yorumları için tıklayın…

    Gerçekten de yüksek ökçeli ayakkabıların hastalığın gelişiminde rolü var mıdır?Halluks Valgusa ne yol açmaktadır?
    Halluks valgus deformitesinde;
    • Aile hikayesi vardır. Halluks valguslu hastalarımızın büyük kısmında aile büyüklerinde de bu hastalık görülür.
    • Dar yüksek ökçeli ayakkabılar bir kısım hastada gelişimde rol oynarken bir grup hastada ise devamlı spor ayakkabısı gibi rahat ayakkabı giyimine rağmen hastalık görülebilmektedir.
    • Aşil tendonu kısalığı olan kişilerde de Halluks Valgus daha sık görülmektedir.
    • Ayağın ileri düzeyde içe basması, düz tabanlıkta Halluks Valgus ve diğer parmak şekil bozukluklarına neden olabilmektedir.
    • Eklemlerde gevşeklik normalin üstü hareket olduğu durumlarda da Halluks Valgusu görmekteyiz.

    Tanı da fizik muayene yeterli midir? Radyografi, MR, Ultrasonografi gibi ek tetkikler yapılmalı mıdır?
    Fizik Muayene son derece önemli olmakla beraber hastalarda ayak yere basarak ön – arka ve yan ayak grafileri çektirilerek radyolojik muayenede yapılır ki tüm bu verilerle halluks valgusun derecesi saptanıp hastaya uygulanacak operasyonun tipine karar verilir. Burada doğru karar vermek sonradan deformitenin tekrarlamasını engellemek için çok önemlidir.

    Tedavi cerrahi midir? Ameliyatsız tedavi mümkün müdür?
    İlk tedavi seçeneği ameliyat değildir. Tedavide;
    • Önü geniş rahat ve yumuşak ayakkabılar
    • Parmak arası makara
    • Halluks valgus gece ateli
    • Ayak arkı düşük olan hastalarda ortopedik tabanlık kullanımı önerilir.

    Ne zaman cerrahi yapılmalıdır?
    Tüm ameliyatsız tedavi yöntemlerine rağmen ağrısı devam eden ve ayak ağrısının günlük hayatlarını etkilediği hastalarda cerrahi tedaviye başvurulur.

    Nasıl bir cerrahi tedavi uygulanır?
    Cerrahi tedavi, hastalığın derecesi ve kemik deformitesinin görüldüğü bölgeye göre farklılık göstermektedir. Sıklıkla uyguladığımız operasyonlar tarak kemiğinin başparmağa yakın olan bölgesinde yapılanlardır.
    Bazı hastalarda tarak kemiğinin başlangıç yerinde operasyonlar yapılmaktadır ki bu hastalarda ameliyat sonrası erken basma için alçı uygulamaktayız.
    Hastaların bir kısmında Halluks Valgus ileri düzeyde eklem dejenerasyonu ile birlikte olmaktadır. Bu tip ileri dereceli hastalarımızda da tarak kemiği – başparmak ekleminde eklemi dondurma işlemi uygulamaktayız.

    Ameliyat sonrası ağrı çok oluyor mu?
    Ameliyattan hemen önce hastalarımıza uyguladığımız ayak bileği blok anestezisi sayesinde hastalarımız ameliyat sonrası normalde en fazla ağrı duyulan ilk 1 – 2 günlük süreyi ağrısız ve konforlu şekilde geçirmektedirler.
    Ne kadar süre hastanede kalıyorum?
    Ameliyat sonrasında hasta hastanede en fazla 1 gün kalır.
    Ne kadar süre yürüyemem?
    Ameliyat sonrası 2. – 3. saatte hastalar topuklarına basarak ya da özel ayakkabı kullanarak yürüyebilmektedirler.

    Deformite tekrarlar mı?
    Uygun operasyon seçimi ve gelişmiş cerrahi teknikler sayesinde halluks valgus deformitesinde tekrarlama neredeyse hiç görülmemektedir.

    Genel anestezi şart mı?
    Hayır şart değildir. Ayak bileği bloğu ya da spinal anestezi kullanılmaktadır. Ancak anestezi doktorlarımızın önerdiği durumlarda genel anestezi de uygulanmaktadır.

    Kaynak : posta

  • Tüp Bebek Sonrası Normal Hamilelik

    Tüp Bebek Sonrası Normal Hamilelik

    Tüp Bebek Sonrası Normal Gebelik…

    Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerdeki problemler tedavi şeklini ve başarı oranını belirler. ‘Tüp bebek sonrası normal gebelik mümkün müdür?’ en sık karşılaşılan sorudur. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, “Tüm tüp bebek tedavilerine bakıldığında ortalama %10-20 oranında normal gebelikler görülmektedir.” dedi.

    Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerde kendiliğinden yumurtlama takibi veya aşılama sonrası eğer gebelik elde edilememişse, bu çiftlere yardımcı üreme tekniklerinden daha ileri bir teknoloji olan tüp bebek yöntemi uygulanarak gebelik elde edilebilmektedir. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun tüp bebek tedavisiyle çocuk sahibi olan çiftlerdeki en büyük endişelerden birinin ikinci çocuk için de aynı tedavi ve stresi yaşayıp yaşamayacakları olduğunu söyledi. Op. Dr. Süleyman Tosun konu hakkında şunları söyledi: “Tüp bebek yönteminde bilindiği gibi yumurtanın döllenme işlemi vücut dışında laboratuar ortamında sağlanmakta, oluşan embriyo anne rahmine yerleştirilmektedir. Peki başarılı veya başarısız sonuçlanan tüp bebek uygulamalarından sonra çiftlerin kendiliğinden gebe kalmaları mümkün müdür? Tüp bebek yapılma nedenlerine baktığımızda bir grup çiftte kendiliğinden gebelik mümkün görülmemekle birlikte, bazı çiftlerin tedavi sonrası kendiliğinden gebe kalabilmesi tabi ki mümkündür.”

    Normal gebelik nasıl oluşabilir?

    Her iki tüpün tamamen kapalı olması veya herhangi bir nedenle ameliyatla alınmış olması (dış gebelik… gibi), menide hiç sperm bulunmaması gibi çok ciddi erkek faktörlerinde kendiliğinden gebelik pek mümkün değildir. Ancak bazı durumlarda tedavi sonrası kendiliğinden gebelik mümkündür. Tüm tüp bebek tedavilerine bakıldığında ortalama %10-20 oranında bu tür gebelikler görülmektedir. 35 yaş altı ve infertilite süresi kısa olan çiftlerde bu oran daha da yükselebilmektedir. Özellikle 35 yaş altı ve açıklanamayan infertilirte ( nedeni yapılan test ve tetkiklerle belirlenememiş) grubunda tüp bebek yöntemi ile gebelik sağlandıktan ve doğumdan sonra kendiliğinden gebe kalma oranı %40 lara kadar çıkmaktadır. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumla birlikte çocuk sahibi olamamanın eşler üzerinde oluşturduğu stresin ortadan kalkması üreme fonksiyonlarının daha sağlıklı çalışmasına neden olmaktadır.

    Hamilelik menopoz gibidir…

    Endometriozisin tedavisinde bilindiği gibi östrojen uyarısının ortadan kaldırılması ile bu odaklar kurutulabilir. Bu da ilaçlarla bir çeşit menapoz halinin oluşturulması ile sağlanabilir. Gebelikte aslında bir çeşit menapoz durumudur yani yaklaşık 1-1.5 yıl boyunca gebe kadın adet göremez. Tüp bebek tedavisi sonucu elde edilen gebelikler özellikle yüzeysel endometriozisi olanlarda, daha sonradan kendiliğinden gebeliğin oluşması şansını oluşturabilir. Erkek faktörleri düşünüldüğünde çok ağır sperm faktörü yoksa yaşam koşullarının düzenlenmesi, düzenli ve sağlıklı beslenme, zararlı alışkanlıkların terk edilmesi ve destek tedavileri ile de tüp bebek tedavileri sonrası kendiliğinden gebelikler görebilmekteyiz.

  • Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması olarak tanımlanan vajinismus tedavisi, problemin nedenine göre bireyselleştirilmelidir.

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman Eserdağ; cinsel ilişki fobisi olarak da bilinen vajinismusun bir hastalık olmadığını, aslında ‘semptom’ (yani belirti) olduğunu söyleyerek, problemin insan yapısının çok derinlerinde yattığını belirtti. Eserdağ’ a göre bu nedenler; %90 psikolojik, %10 yapısal kökenli. Kesin tedavi için de öncelikle doğru tanının konulması ve nedene göre tedavi uygulaması şart!

    Ülkemizde yaklaşık her 10 kadından birisinde görülen vajinismus; cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması durumudur. Aslında cinsel ilişki sırasındaki bu kasılmalar problemin derecesine göre kalça, bacaklar, karın, sırt, çene kasları gibi vücudun pek çok değişik bölgelerinde de görülebilir. Vajinismus hastalarında ağrılı-acılı gerçekleşen veya hiç gerçekleşemeyen cinsel ilişki sorunu olmakla birlikte jinekolojik muayene olamama, vajinal tampon kullanamama, vajina içine fitil yerleştirememe, vajina içine parmak sokamama, ayna ile genital bölgeye bakamama gibi problemler de sıkça izlenmektedir.

    Kesin tanı için jinekolojik muayene şart!

    Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; vajinismus nedenlerinin bireyden bireye değiştiğini, doğru teşhis ve tedavi yöntemi için öncelikle bir jinekolojik muayenenin çok önemli olduğunu vurguluyor. Sorunun ortaya çıkma sebebi, oluş nedenleri, bireyin içinde bulunduğu ailesel – toplumsal faktörlerden doğumsal faktörlere kadar değişkenlik gösterdiğinden öncelikle doğru teşhisin şart olduğunu ve vajinismus tedavisinin bireyin problemine özgü olacak şekilde (bireyselleştirilerek) yapılması gerektiğini belirtiyor.

    Vajinismusun nedeni yüksek bir oranla psikolojik…

    Cinsel kimliğin en hızlı oluştuğu 3-8 yaş arası dönem ‘Ödipal Dönem’ olarak bilinir. Bu dönemde gerek anne babadan gerekse çevreden alınan yanlış, eksik, abartılı cinsel mesajların öğrenilmesi sonucunda vajinismus oluşabilmekte ve farkına varılmaz ise ömür boyu kalıcı etkiler bırakabilmektedir.

    Geleneksel aile düzeni, katı ahlaki tabular, cinsellikle ilgili şehir efsaneleri, kızlık zarının korunması ile ilgili kız çocuklarının aşırı korkutulması, cinselliğin ayıp, günah, suçluluk ile özleştirilmesi, korumacı aile düzeni içinde iç disiplinin fazlaca gelişmesi en önemli nedenleri oluşturuyor. Diğer taraftan ilk gece ile ilgili abartılı bilgiler, ilk gecede ağrı, çok kanama, acı hissedileceğine dair önyargılar, hamile kalma korkusu, çocukluk döneminde taciz, tecavüze maruz kalma, ev içi şiddet, katı ebeveyn tutumu sonucu yaşanılan kötü tecrübe ve anılar da vajinismusun diğer psikolojik nedenleri arasında yer alıyor. Yapısal nedenler ise; kızlık zarının kalın, yüksek kenarlı, ara bölmeli, sert, elek şeklinde olması, kısa ve kör vajina gibi anatomik engeller, vajina içindeki ara bölmeler, vajinal girişte dokunmayla ağrı ve hassasiyet ile kendini gösteren “vulvar vestibulit sendrom”, leğen kemiği içindeki organların enfeksiyonları, vajinal girişteki bartholin bezlerinin kistleşmesi veya abseleşmesi ile vajinal enfeksiyonlar sayılabilir. Yapısal bir sorun cinsel ilişki problemine neden oluyorsa gerekli ilaç tedavileri veya basit cerrahi müdahaleler ile psikolojik tedavilere gerek kalmaksızın sorun giderilebilmektedir.

    Vajinismus Tedavisi için tekdüze bir tedavi programı yoktur

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; her vajinismus çifti için standart, tekdüze tedavi programının olamayacağının altını çizmektedir. Günümüzde en sık tercih edilen yöntemler arasında Bilişsel – Davranışsal Cinsel Terapiler ve hipnoz tedavileri gelmektedir. Çocukluk çağlarından itibaren süregelen yanlış bilgilerin yarattığı korkuları ortadan kaldırmak ve yerine doğru duyguların geliştirilmesi “Bilişsel Cinsel Terapi” ile sağlanmaktadır; bu, çiftlere ilk uygulanması gereken tedavi biçimidir. “Davranışsal Cinsel Terapi” ile ise kişilerin bireysel ve çift olarak kendilerini, cinselliklerini keşfetmeleri sağlanır. Davranışsal terapi kişinin kendi kendisi veya eşi ile yaptığı bir takım egzersizleri içerir. Bu egzersizlerin bazıları ayna egzersizi, masaj egzersizi, kegel egzersizi, nefes egzersizi ve dilatasyon egzersizleridir. Son yıllarda uygulanan hipnoz tedavileri de vajinismusta bilinçaltı korkuları yenmek, yüzleşmesinin sağlanması, iç görü kazandırılması, farkındalığın ve özgüvenin arttırılması ile rahatlamanın sağlanması amaçlanmaktadır. Uygulanan bireye ve çifte özgü doğru tedavi teknikleri ile çok kısa bir süre içinde, kalıcı bir sonuca ulaşabilmektedir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim yorumlar için tıklayın !

  • huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    HBS Tedavisi, Huzursuz Bacak Sendromu Bitkisel Tedavisi… HBS tedavisinde yaklaşım nasıl olmalıdır? HBS’nin tipine göre karar vermek uygun olur…

    1. Ara sıra çıkan (intermitan) tipte, devamlı tedavi ge­rekmez. Belirtilerin çıktığı gün ve günlerde ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımlar yeterli olabilir.

    Bunlar;
    a) içiyorsa, sigara, kahve ve alkolü kesme,
    b) başka nedenlerle kullandığı ilaçları gözden geçirmey­le başlar.

    Şöyle ki; depresyona karşı (antidepresif), nöroleptik ilaçlar, methoclopamid tipi bulantı-kusmaya karşı kullanı­lanlar sedatif veya kalsiyum kanal blokeri gibi kalp-tansi-yon ilaçları, sara tedavisinde kullanılan Fenitoin, kan yağ­larını düşüren ilaç varsa hekimine sorularak azaltılmalı ve­ya gerektiğinde kesilmelidir.
    c) Kendini uyanık tutma -mental aktiviteyi artırma- vi­deo oyunları, bilmece çözme vb.
    d) Kan serumu ferritin düzeyi düşükse demir ve gereki­yorsa B12 vitamini tedavisine başlama,
    e) Uyku hijyeni kurallarına uymak.

    Yukarıdaki önlemler yetersiz kalırsa, belirtilerin her gün geldiği hastalardaki gibi ilaç tedavileri de denenebilir.

    2. Her gün gelen tip: İlaçsız tedavilere ek olarak, L-do-pa + Benserazide veya Carbidopa-Levodopa 125 mg. ile başlanır. Gerekirse bunların uzun etkili olanları kullanıla­bileceği gibi dopamin agonistleri (Pramipexole, Ropinero-le vb.) veya gerekirse opioidler (morfin cinsi ilaçlar) da de­nenebilir.

    İlaçlar gece yatmadan bir saat önce tek başına alınma­lı, en düşük dozla başlamalı, o doz yetersiz kalırsa miktar yavaş yavaş artırılmalıdır. Dozdaki değişmeler üç-yedi gün aralarla denenebilir. Sakinleştirici etkisi varsa, o ilacın do­zu azaltılmalıdır.

    3. Tedaviye yanıt vermeyen dirençli tipler: Bunlar, kul­lanılan dopaminerjik ilacın dozu yeterli olduğu halde ve doz artırılırsa, ilaca bağlı yan etki çıkan olgulardır. Yapıla­cak şey, kullanılan dopaminerjik ilacın dozunu azaltıp ya­nına yeni bir dopamin agonisti ilaç ekleme denemesidir.

    Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi İçin Tavsiyeler için tıklayınız!

    Değişik ilaç kombinasyonları L-dopa + Gabapentin ve­ya ikincisi yerine Opioid veya Benzodiyazepin birlikte ve­rilebilir.

    HBS’de ilaçsız tedavilerden neyi anlıyoruz? HBS’li hastaların çoğu yaşlı olduğundan ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında arasıra gelen veya hafif şid­detteki hastalarda ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımları denemek uygun olur. Şiddetli HBS olgularında ilaçsız te­daviler yarar sağlamaz.

    1. Yatmadan önce kol ve bacakları germe ve fizik akti-vite faydalı olabilir. Hafif veya orta derecede egzersiz belir­tileri hafifletir. Ağır egzersizler ise semptomları artırır.

    2. Bacaklara masaj yapmak denenebilir.

    3. Yatmadan önce ılık veya sıcak banyo yararlı olabilir.

    4. Mental aktiviteyi artırma, video oyunları oynamak, kompütür programlama, resim, örgü-nakış yapma ve aktif tartışmalara katılma faydalı olabilir. Bunların etkisi kişiyi uyanık tutma yoluyladır.

    5. Dondurma ve unlu gıdaları mümkünse yememe (ilaçların etkisini azaltabilir).

    6. Sedanter hayattan (uzun süreli oturma, hareketsiz kalmaya dayalı yaşam) sakınmak. Seyahatleri sabah saat­lerine denk getirmek uygundur. Menstürasyon dönemle­rinde hareketsiz kalmaktan sakınmalıdır.

    7. Cinsel ilişki ve orgazmın uyku sağlama açısından iyi geldiğine dair bireysel hikayeler mevcuttur.

    8. EEG alfa aktivitesi eğitimi (alpha training), hasta eğitimle (telkin) kendi alfa aktivitesini, semptomlarını dü­zeltecek, şiddetlenmesini önleyecek frekans, amplitüd ve miktar yönünden ayarlamayı öğrenebilir. Kendine uygun alfa aktivitesine ulaşmayı içten isterse varabilir. Bu eğiti­min amacı, kişinin iç inhibisyonunu kendi gayretiyle geliş­tirmeyi öğrenmesidir. Yoga, meditasyon ve hipnozda da amaç aynıdır. İç inhibisyonu (kendi kontrol mekanizması­nı geliştirmek) o kişi için bir yetenektir. Zihinsel aktiviteyi artırarak uyanık halde kalmanın altında yatan ana fikir bu olup, uygun EEG alfa ritmini yakalamaktır. Kişi bu eğitimde işe yarayacak uyaranlara kendini bırakıp, yara­mayacak olanlara kapılarını kapatmasını öğrenir. Kronik ve şiddetli HBS olgularda bu yöntem etkili olmayabilir.

    9. Bacaklara dışarıdan karşı pulsasyon uygulamak. En-henced External Counter Pulsation (EECP) tedavisi: Bu tedavi, koroner şikâyetleri olup, ameliyat edilemeyen kalp hastalarında, bacaklara kalçaları da içine alan bir manşon (tansiyon aleti manşona benzer) aracılığıyla kalp ritmiyle uyumlu pulsasyonların (basınç) uygulanmasıdır. Yaşlı ko­roner hastaları içinde tesadüfen HBS’si de olanlar bu tedaviden ortalama otuz bir gün sonra belirtilerinde düzelme göstermişlerdir. HBS’nin “damarsal tedavisi” adı da veri­len bu yöntemde iyi etki geç çıkmaktadır. Muhtemel etki mekanizmasının bacaklar yoluyla gönderilen pulsasyonların, bacak damarlarının kaslarına otonom sempatik sinir sistemi akışında HBS’deki muhtemel artmayı frenleme yo­luyla olması düşünülebilir.

    Huzursuz Bacak Sendromu İçin Bitkisel Çözüm-Sarı Hardal Tohumu İbrahim Saraçoğlu

    https://www.youtube.com/watch?v=DF2z7fT2PSg

    Huzursuz bacak sendromu yorumları için tıklayın !