Etiket: tedavi

  • Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Zencefilli, narlı formüllerle gribe meydan okuyun

    Uzman Dr. Elif Güveloğlu, hem bağışıklığı artıran hem de hastalıkları kolay geçirmeye yarayan formülleri Ceyda Erenoğlu’na anlattı. İşte o formüller:

    Taze zencefil ve meyve

    Malzemeler:
    Yarım kibrit kutusu kadar çiğ zencefil
    Yarım nar (dış kabuğu soyulmuş, iç zarları ile birlikte)
    1 elma
    1 kivi
    1 mandalina veya portakal (kabuklu)

    Hazırlanışı
    Tüm malzemeyi kabuklarıyla birlikte katı meyve sıkacağından geçirin. Çocuklara verilecekse yarısını ballı su ile karıştırın.

    Zencefil çayı

    Malzemeler:
    1 kibrit kutusu taze zencefil (ince ince dilimlenmiş)
    1 avuç kurutulmuş ıhlamur çiçeği
    1-2 kabuk tarçın
    8 – 10 karanfil tanesi

    Hazırlanışı
    Porselen bir demliğe tüm malzemeyi koyun ve üzerine kaynar su boşaltarak alttaki çaydanlığın buharı ile en az 20-25 dakika siyah çay demler gibi demleyin.

    Zencefilli-ballı limonata

    Malzemeler:
    5 adet kalın kabuklu ve kabuğu işlem görmemiş doğal limon
    Yarım demet taze nane
    1 kibrit kutusu taze zencefil
    İyi kalite doğal bir süzme bal (arzu edilen miktarda)

    Hazırlanışı
    İlk olarak bir cam kabın içine limonata için gerekli olacak kadar içme suyu koyun ve bu suyun içine, rendenin en ince tarafı ile hem limon kabuklarını hem de taze zencefili rendeleyin. Sonra mikserde iyice incelttiğiniz nane yapraklarını da suya atın ve yarım saat bekletin. Ardından suyu süzüp arzu edilen miktarda bal ile tatlandırın. Eğer bala alerjiniz var veya balın kalitesinden emin değilseniz şeker ekleyin.

    Nar kabuğu çayı

    Malzemeler:
    İnce doğranmış bir adet taze nar kabuğu

    Hazırlanışı
    Doğranmış nar kabuklarını porselen demliğe koyun ve üzerine yarım litre kaynar su boca ettikten sonra 10-15 dakika demleyin. Günde 2 su bardağına kadar içebilirsiniz. Tadı acı olsa da etkili bir mikrop öldürücüdür. 5 yaşından itibaren çocuklara da verebilir, acı gelirse kaynar su ekleyebilirsiniz.

    Kuşburnu çayı

    Malzemeler:
    1 avuç kuşburnu
    Yarım litre içme suyu

    Hazırlanışı
    Kuşburnu demleme süresi uzun bir çay olarak biliniyor. Kuşburnu meyvelerini kestane dilimleri gibi bıçakla tek tek ikiye ayırın. Ardından porselen bir kaba koyup üzerine soğuk içme suyu ilave edin ve kaynayan bir çaydanlığın üzerine oturtun. Yarım saat kadar bu şekilde demlenmeye bırakın. Kaynar su kuşburnu meyveleri ile doğrudan temas etmediği için bu yöntemle kuşburnundaki C vitamininden ve diğer antioksidanlardan daha fazla yararlanırsınız.

  • Seks Yapma Korkusu Vajinismus

    Seks Yapma Korkusu Vajinismus

    Seks yapma korkusu olarak bilinen vajinismus; kadının bilinçli olarak cinsel ilişkiye girmek istemesine rağmen, penis-vajina birlikteliği sırasında, başta aşk kaslarını (pelvik taban kasları) ani ve istemsiz bir şekilde sıkması ve bununla beraber korku, endişe veya panikle tüm bedenini kasması, eşini itmesi, bacaklarını kapatması ve cinsel ilişkiye girememesidir. Diğer bir değişle, cinsel birliktelik sırasında, hata bunu denemeden önce vücudun korkuyu bedenle ifade etmesi olarak da ifade edilebilir . “Canım çok yanacak!”, “Çok kanamam olacak!”, “Kilitlenip kalacağım ve doktorlar bizi hastanede levye ile ayıracak!”, “İçimde bombalar patlayacak!” gibi abartılı ve yanlış inanışlardan dolayı hissedilen korku ve tehlike algısının bilinçdışından aktarılması sırasında, istemsiz kasılmalar ortaya çıkar, psikolojik ve fiziksel bir panik haliyle tüm bedenle “Giriş yok!” mesajı verilir. Seks yapmaktan korkan, seks yapmaktan kaçınan veya seks yapmayı erteleyen birçok çift, vajinismus olduğunu bilmeden vakit kaybediyor, evliliklerini ya da beraberliklerini tehlikeye atıyor ve ciddi özgüven sorunları yaşıyor. Ancak şunun altını çizmekte fayda var;vajinismus kader değildir, yüzde yüz tedavisi vardır ve cinsel terapidir. Bunun için öncelikle sorunun kabul edilmesi ve daha sonra datecrübeli bir cinsel terapiste başvurmak yeterlidir.

    CİNSEL İLİŞKİYE GİREMİYORUM…

    Ben 4 aylık evli bir bayanım. Daha önce hiç cinsel ilişki yaşamadım. Ara sıra yaptığım mastürbasyonların dışında bedenime dokunmazdım bile… Eşimle cinsel ilişki yaşayamamamız psikolojimi bozdu. Bir kadın doğum uzmanına kontrole gittim fakat hiçbir şekilde vajinama temas edemedi. Bu nedenle benim vajinismus olabileceğimi söyledi. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ne olur bana yardımcı olun.

    J.B./Çukurambar

    Erkeğin cinsel organı penis ile vajinanın birbirine nüfus etmesi anında vajina kaslarının istemsiz kasılmasına vajinismusdenir. Bu istemsiz kasılma sadece eşinizin penisiyle değil, sizin ya da eşinizin parmağı ya da tampon sonucu da olabilir.Vajinismus (vajinanın tamamen kapanması) cinsel birleşmeyi zor ya da imkânsız hale getiren bir durumdur. Belirtileri kadından kadına değişiklik gösterebilir. Cinsel birleşmeniz bozulur ya da tamamen durur. Çünkü vajinismus sorunları cinsel ilişki yaşamanızı hatta aile kurabilmenizi bile engelleyebilir. Ayrıca jinekolojik muayene ya da pelvik muayene de zor ve imkânsız bir hale gelebilir. Hatta bazı durumlarda doktor muayene etmeden önce anestezik müdahale gerekebilir. Yine de, vajinismus kader değildir ve cinsel terapi programları ile %100 tedavisi mevcuttur. Bu nedenle size vakit geçirmeden bir cinsel terapiste başvurmanızı önerebilirim.

    İLK GECE KORKUSU…

    Ben önümüzdeki hafta evleniyorum ve bakireyim, daha önce hiç cinsel tecrübem olmadı. İlk cinsel ilişki yaşayacağım kişi eşim olacak ve çok korkuyorum. Daha şimdiden kasılıyorum, seks yapacağımız aklıma gelince bayılacak gibi oluyorum. Vajinismus diye bir şey durdum. Eşime yanlış davranıp onu bu illete sürüklemek istemiyorum. Bu nedenle, ilk gecede nasıl davranmam gerektiğini öğrenmem lazım. Bu konuda bana yardım edebilir misiniz?

    A.K./Balgat

    İçinde bulunduğunuz kötü durumun sorumlusu ne sizsiniz, ne de eşiniz. Sorumlu olan toplumumuz. Bizlere cinselliği öcü gibi gös­teren eğitim sistemimiz, çevremiz, ailemiz cinsel bilgiler edinmememiz, buna karşılık mutsuzluğa mahkûm olabilmemiz için birbirleriyle adeta yarı­şıyorlar. Şu andan itibaren yapabileceğiniz tek şey var. Cinsellikle ilgili bir takım yol gösterici kitaplar edinin. Bu kitapları eşinizle birlikte okuyun. Bilgi dağarcığınızı doldurduğunuzda artık işiniz nispeten daha kolay olacaktır. Bu arada erotizme açık olun. Sizi cinsel yönden tahrik edecek şeyler­den kaçınmayın. Hatta gerekirse erotik dergiler alın, erotik filmler seyredin. Siz ancak olabildiğince cinsel bilgiler edindikten ve iyice tahrik olduk­tan sonra yeni bir denemeyi başarıyla geçekleştirebilirsiniz. Bunu tek başınıza yapamıyor, cinsellikle ilgili doğru bilgileri öğrenemeyeceğinizi düşünüyorsanız, eşinizle birlikte bir cinsel terapiste başvurabilirsiniz.

    YATAKTAN KAÇIYORUM…

    Ben 3 aylık hamile bir kadınım. Eşimle 3 ay evvel evlendik. İlk gecemizde zar zor da olsa cinsellik yaşayabildik ama inanılmaz bir acı ve ağrı hissettim ve bir daha seks yapamadık. Eşim ön sevişme süremizi uzun tutuyor ve beni hiç incitmiyor ama ben yinede sevişirken ağrı çekiyorum., eşimi itiyorum ve yataktan kaçıyorum. Ayrıca hiç orgazm yaşamadım. Ne yapmamı önerirsiniz?

    G.U./Mamak

    Vajinismus kadının bir takım korkuları nedeniyle kasılarak ilişkinin gerçekleşmesine izin vermemesidir. Size tam olarak vajinismus dememiz şu an için mümkün değil, bunun için ayrıntılı olarak cinsel öykünüzün alınması ve jinekolojik muayene olmanız doğru olacaktır. İlk ilişkinin zor geçmiş olması sizi olumsuz etkilemiş, ancak normal şartlarda kadın rahat olur, gevşer ve yeterince sulanırsa ne ilk ilişkide ne de daha sonraki ilişkilerde acı, ağrı, kanama olmaz. Siz korkularınızdan dolayı kendinizi kasıyorsanız ve yeterince ıslanmıyorsanız, ilişkiye girmeniz zorlaşır. Öncelikle rahat olmalısınız, seksin iki kişi arasında zevkin paylaşımı olduğunu ve acı verici bir şey olmadığını düşünmelisiniz. Ayrıca eşinizle birlikte bir cinsel terapistten yardım almanız faydalı olacaktır.

    Vajinismus Hakkında Herşey için tıklayınız!

    SANIRIM BEN VAJİNİSMUSUM…

    Ben 2 senelik evli bir bayanım ve internetteki yazılarınızdan anladığım kadarıyla vajinismusum. Eşim çekingen biri olduğu için doktora gidemiyoruz. Sizce bunu nasıl çözebiliriz?

    L.E./Yüzüncüyıl

    Vajinismus istemsiz kasılma veya vajinan içine bir nesnenin girilmesiyle (tampon, parmak, penis, spekulum), “aşk kasları” adını verdiğimiz pelvik taban kaslarının refleks sonucu kasılmasıdır. Aşk kaslarının kasılması rahatsızlıktan kaynaklanan acı, yanma ve ağrıya neden olur. Vajinismusun çözümünde kadının rahatlaması, gevşemesi, yeterince ön sevişme yapılması ve kadının yeterince ıslanması çok önemlidir. Gevşeme ve nefes egzersizleri faydalı olacaktır. Size tavsiyem mutlaka bir cinsel terapiste gitmeniz yönünde olacaktır.

    CİNSELLİKTEN KORKUYORUM…

    Ben 18 yaşındayım ve neredeyse 8 aydır süregelen bir ilişkim var. Erkek arkadaşımın isteği üzerine cinsel ilişki yaşamaya karar verdik ama bir türlü cinsellik yaşayamadık. Aslında bende istiyorum ama bir anda ayaklarımı kapatıyor ve istemsiz olarak erkek arkadaşımı itiyorum. Sizce bu neden oluyor?

    İ.O./Çankaya

    Vajinismus, vajina kaslarının kontrolsüz bir şekilde kasılması sonucu ortaya çıkan bir cinsel işlev bozukluğudur. Vajina penis birleşmesi sırasında kadında meydana gelen kasılmaların cinsel ilişkiyi zorlaştırması hatta imkânsız bir hal almasına neden olmasıyla bilinmektedir. Hem psikolojik hem de fiziksel nedenlere bağlı olarak gelişen vajinismus oldukça karmaşık bir sorundur. Vajinismusun cinsel travma, cinsel istismar, psikolojik faktörler ve cinsel ilişki sırasında duyulan rahatsızlık öyküsü de dahil olmak üzere pek çok olası nedeni vardır. Bazen ise nedeni bile bulunamamaktadır. Vajinismus tedavisi cinsel terapi ile yapılmaktadır. Kegel egzersizleri, vajinada bulunan pelvik taban kaslarının tekrarlayıcı kasılma ve gevşemelerini sağlamaktadır. Bu egzersizler vajinal kaslar üzerindeki kontrolü geliştirmede yardımcı olmaktadır. Size tavsiyem Kegel egzersizleri yapmanız ve mutlaka bir cinsel terapistten yardım almanız yönünde olacaktır.

    Cem Keçe

  • Vajinismus tedavisinde eşlerin rolü

    Vajinismus tedavisinde eşlerin rolü

    Vajinismus, kadın bedeninde cinsellik algısına bağlı olarak gelişen bir fonksiyon bozukluğu olsa da, eşin doğru davranışı tedavi sürecini hızlandırır.

    Maalesef bir çok kişi için cinsellik penis-vajen birlikteliği ve 3-5 dk da boşalmak olarak yaşanır. Oysa kadının rahatlaması, gevşemesi, penisi kabul eder hale gelebilmesi için usulünce ve yeterli sürede sevişme işin en önemli bölümüdür. Usulünce den kasıt; cinselliği beden ve ruh bütünlüğü içinde yaşamaktır. Her iki taraf bu bütünlükte eksik olan taraflarını (enerjilerini) tamamlamayı, birbirlerinde yok olarak başka bir şey olmayı hedeflemelidir. Bu hedefe giderken bedenin, her bir noktası, 5 duyunun (koku, dokunma, tat, işitme, görme) her biri kullanılmalıdır.

    Bu anlamda kadın ve erkek kendi bedenlerini tanımalı, bedenin ihtiyaçlarına kulak vermelidir. Aynı zamanda çiftler birbirlerinin bedenlerini ve ihtiyaçlarını, zevklerini keşfetmeye onları dikkate almaya niyetli olmalıdır.

    İşte bu noktada erkek vajinismus sorununun çözümüne büyük oranda yardımcı olabilir. Kadın bedenini penisi alabilir hale getirmek erkek için mümkünken maalesef çoğu erkek “bu onun sorunu, sorununu çözsün bende gireyim. O istemiyorsa ben ne yapabilirim” savunmasıyla kendilerini güzel şeyleri keşfetmeye kapatıyor.

    Evet sorun kadının olsada, cinsellik birlikte yaşanır,hazlar uyumlu eylemlerle her iki taraf için artar. Erkek kadın bedenini ve ruhunu nasıl kullanacağını keşfederse bu iki taraf içinde güçlü, keyifli, haz dolu bir birlikteliğe kapı açar.

    Bu anlamda vajinismus tedavi sürecinde her iki taraf ruh beden birlikteliğinde, cinsel doyumu keşfedecek teknikleri öğrenerek vajinismusu nimete dönüştürebilir. Zira birçok penisi rahatlıkla alan kadın ve 2 dk da vajene girip boşalan erkek vardır. Ancak bunun doyumlu bir cinsellikle alakası yoktur. Cinsellik , ruh ve bedenin her bir hücresinin doyumuyla yaşandığında, cinsellikten beklenen faydalar çiftlerin yaşamlarına yansır.

    Hal böyleyken kadın kendi sorunuyla ilgilenirken en az onun kadar erkek de yapması gerekenleri öğrenip uygulamaktan sorumludur.

    2 yıllık evli vajinismus şikayetiyle gelen hastam S.F ile yaptığımız bilinçaltı çalışmada ortaya çıkan sonuç S.F bir kez eşini aldığında eşinin gözünde büyüsünü kaybedeceğini zannediyordu. Daima arzulanma isteği onu ‘vermekten’ alıkoymuştu.

    Bilinçaltı yeniden “fazla naz aşık usandırır” formatında yapılandırıldı. Sürekli gündemde kalmak için geliştirilen formülün pratik yaşama zarar verdiği, daha da vereceği fark ettirildi. Bilinç ve bilinçaltı aynı frekansa geldi. Bu arada eşin davranış modeli düzeltildi. Böylece S.F ve eşi arzulu doyumlu bir cinsel yaşamın nimetlerinden istifade edebildiler.

    VajinismusTecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın!

  • H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    “H3N2 virüsü olarak belirlenen grip hastalığını yenmek için bitki çaylarından faydalanın”

    Çok sayıda insanı yataklara düşürüp ateş ve halsizliğe neden olan H3N2 virüsü mevsimsel grip hastalığı olarak biliniyor. Virüs, girdiği vücudu mikroplara karşı savunmasız halde bırakıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, antibiyotik kullanmadan H3N2 virüsünü yenmek için adaçayı, ıhlamur, zencefil, karabiber ve karanfil çaylarının tüketilmesinin yararlı olacağını belirtiyor.

    Hastanelerin dolup taşmasına neden olan H3N2 virüsüne karşı bitkilerin gücünden faydalanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Doğal 5 savaşçı yardımıyla H3N2 virüsünü yenebilirsiniz. ” diyor.

    Ihlamur
    Grip denilince ilk olarak aklımıza gelen bitkilerden biri de “ıhlamur” dur. Yapılan çalışmalarda ıhlamur içerisindeki bileşenlerden bazılarının (flavonoit) iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterirken, bazı bileşenlerin (müsilaj) de boğazı yumuşatması neticesi boğazda tahrişi önlediği ve bu suretle soğuk algınlığı şikayetlerinin hafifletilmesinde tedaviye yardımcı olduğu görülmüştür.
    Adaçayı
    Ağız ve boğaz iltihaplarında etkili olduğu bilinen bir başka bitki ise “adaçayı”dır. Özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğaz iltihaplarında (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çay şeklinde (kesinlikle kaynatılmadan) adaçayı ile hazırlanan gargaranın bu amaçla kullanılması önerilmektedir.
    Zencefil
    Soğuk algınlığı ve gribin önlenmesi ve tedavisinde yararlı olacak bu iki bitkinin yanı sıra zencefil rizomlarının yararları, beklenen etkinin desteklenmesi bakımından önemlidir. Bilimsel çalışmalar zencefil içerisindeki bazı bileşenlerin (gingerol, şogaol) kuvvetli iltihap giderici etkisi bulunduğunu ortaya koymaktadır.
    Karanfil
    İçerisinde bulunan uçucu özellikteki öjenol, ağız ve boğaz mukozası yangılarında yangı giderici; bakteri, mikromantar veya virüslerin yol açtığı ağız ve boğaz enfeksiyonlarında antiseptik olarak ve ağrı hissini hafifletici etkisi söz konusudur. Bu nedenle, özellikle öjenol taşıyan Seylan tarçını kabuğu ile birlikte mikroorganizmalar üzerinde etkisi nedeniyle soğuk algınlığında çay olarak içilmesi ya da yoğun derişimli çayının (%5-10) gargara olarak uygulanması yararlıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda uçucu yağının antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir.
    Karabiber
    Top ve toz formlarındaki karabiber meyveleri ile hazırlanan çayın gargara şeklinde boğaz enfeksiyonlarında yararlı olduğu bilinmektedir. Bilhassa boğazda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği süreçte uygulanması durumunda daha etkili olabilmektedir. Ayrıca yürütülen çalışmalarda bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici, kanserleşmeyi önleyici etkileri bildirilmektedir. Karabiber meyvesinin bileşenlerinden biri olan piperinin biyolojik etkileri son yıllarda dikkat çekmektedir.

    Turşu kurun, boza ve kelle-paça çorbası için’

    H3N2 virüsü Türkiye’de son 1 ayda nüfusun %2’sini enfekte etti. Hastalık ağır seyrediyor, uzun sürüyor ve yakaladığını adeta ‘paçavraya’ çeviriyor. Peki gripten korunmak, yakalandığında bir an önce iyileşmek için neler yapılmalı? Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, “Kilit nokta vücut direncini güçlendirmek” diyor.

    Son günlerde, halk arasında ‘paçavra’ hastalığı olarak da bilinen grip nedeniyle hastanelerin yolunu tutanların sayısında ciddi artış var. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bir ayda toplumun %2’sini etkileyen H3N2 virüsünün yeni bir virüs olmadığını, bu nedenle de bir salgın beklenmediğini açıkladı ancak herkes hastalıktan korunmanın yollarını arıyor.

    Aşırı derecede halsizlik, yorgunluk ve kırgınlık yapan hastalık; ateş, öksürük, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle seyrediyor ve uzun sürüyor. Sadece gripte değil, tüm hastalıklarda tedavilerin daha pahalı ve zahmetli olduğu göz önünde bulundurulduğunda koruyucu yöntemlerin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş da bu noktaya parmak basıyor. Buradaki en önemli kuralın güçlü bağışıklık sistemi olduğunu vurgulayan Dr. Aktaş’ın söyledikleri: “Bağışıklık sistemi vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve savunan ordumuz gibidir. Üstelik sanıldığı gibi sadece mikroplara karşı korumuyor, iç ve dış tüm sağlık bozucu ajanlara karşı koruyor. Her gün karşılaştığımız ve vücudumuzda meydana gelen onca hastalık etkenine rağmen hastalanmadan sağlıklı yaşamamızı bağışıklık sistemimize borçluyuz, bağışıklık sistemimiz olmasaydı, yaşamamız mümkün olmazdı.”

    Fakat bağışıklık sistemi her zaman başarılı olamıyor ve insanlar hastalanıyor. Bu hastalıklardan biri de özellikle kış aylarında artış gösteren ve salgın korkusu yaratan grip. Sadece grip salgını dönemlerinde korunmaya çalışmanın yanlış olduğunu söyleyen ve “Hayatın her döneminde bağışıklık sistemini güçlü ve dengeli tutmak gerek. Bunun için öncelikle genel tedbirleri almak önemli” diyen Dr. Aktaş, güçlü bir savunma sistemine sahip olmak için önerilerini şöyle sıralıyor:

    GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIĞIN ALTIN KURALLARI
    1. Sigara içmeyin.
    2. Alkol kullanmayın.
    3. Günde 40 dakika egzersiz yapın. Ağır egzersiz değil, yürüyün.
    4. İşlenmiş gıdaları hayatınızdan çıkarın, doğal gıdalarla beslenin.
    5. Şekeri hayatınızdan çıkarın, bağışıklık sisteminizi zehirliyor.
    6. Hazır mayalardan uzak durun, vücudunuz hazır mayaları sindiremiyor, ekşi mayaya dönüş yapın.
    7. Probiyotiklerinizi takviye edin. Bunun için fermente gıdalarla beslenin, ev yoğurdu yapın, turşu kurun, boza için.
    8. Bunlarla birlikte bağışıklık sisteminizi güçlendiren bitki çayları içebilirsiniz.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEYEN BİTKİ ÇAYI
    • 1 tatlı kaşığı yeşil çay,
    • 1 tatlı kaşığı ekinezya,
    • 1 tatlı kaşığı ıhlamur,
    • 250 cc. kaynar su.
    Bunları kapaklı bir porselen fincanda yaklaşık 30 dakika demleyip için.

    Grip olduktan sonra kısa sürede iyileşmek için yapılması gerekenler neler? Dr. Ümit Aktaş’ın doktorun önereceği tıbbi tedaviye ek olarak iyileşmeyi hızlandıracak ve bir an önce normal hayata dönmeyi kolaylaştıracak önerileri ise şunlar:

    “GRİPSENİZ BOL BOL KELLE-PAÇA VE İŞKEMBE ÇORBASI İÇİN”

    • Mutlaka istirahat edin.
    • Bol miktarda sıvı tüketin.
    • Bulunduğunuz mekânı sık sık havalandırın.
    • İçeceğiniz çorbalar iyileşmenizde son derece etkili olacaktır: Bol bol kelle paça, işkembe ve tarhana çorbası için. Bunlar, bağışıklığınızı destekleyen fermente gıda içeren çorbalardır.
    • Kapari turşusunu bolca tüketin. Kapari antiviraldir, virüsleri öldürür.
    Aşağıdaki çayı taze olarak hazırlayıp her gün en az 5 fincan için. Sizi rahatlattığını göreceksiniz.

    ŞİKAYETLERİ AZALTAN GRİP ÇAYI
    • Limon kabuğu,
    • 1 tatlı kaşığı adaçayı,
    • 1 tatlı kaşığı zencefil,
    • 250 cc. kaynar su,
    Dr. Ümit Aktaş, grip çayının da bitkilerin etken maddelerinden daha fazla yararlanmak için kapaklı ve porselen fincanda demlenerek içilmesini tavsiye ediyor.

  • Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Çiftlerin büyük bir aşkla evlendikten sonra kabusu haline gelen vajinismus hastalığı, toplumsal baskı ve kız çocuklarının omuzlarına yüklenen sorumluluk sonucunda ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabiliyor.

    Genellikle psikolojik nedenler ile ortaya çıkan vajinismusun tepkileri fiziksel oluyor. Cinsel işlev problemi olarak tanımlanan bu rahatsızlık, vajina girişini çevreleyen pelvis kaslarının istem dışı kasılarak cinsel birleşmede acı ve ağrıya neden olması veya bu sebeple cinsel birleşmenin hiç gerçekleşememesi şeklinde tanımlanıyor. Cinsel birleşme için herhangi bir fiziksel engel bulunmamasına rağmen, korku, kaygı, ayıp düşüncesi, suçluluk gibi henüz küçük yaşta ekilmiş düşünceler ve duygular kadınların cinsel ilişkiye izin verememesine neden oluyor.

    Cinsel kimlik çok erken yaşlarda şekilleniyor. Özellikle 3 ile 8 yaşlar arasında “ödipal dönem” adı verilen dönemde kız ve erkek çocuklarda cinsel kimlik belirginleşiyor. Pek çok psikolojik rahatsızlığın ve cinsel sorunun kökeninde bu periyotta aile, çevre tarafından verilen mesajlar ile yaşanılan cinsel travmalar yer alıyor. Cinselliğin erkekler için yaşandığını, yatakta rahat olan ya da gerçekten sevişmekten zevk alan kadının hislerini belli ettiğinde ahlaksız olarak görüleceği kaygısı ile kadın cinsel ilişki sırasında kendisini istem dışı olarak rahat bırakamıyor. Bunun sonucunda da hem duygusal hem de fiziksel yaralanmalar ortaya çıkıyor. Kendini cinsel ilişkiye hazır hissetmeyen ve bunu eşine karşı yerine getirmesi gerektiği bir görev olarak kabul eden kadın, hem yeterli ıslanma ve kayganlığa ulaşamıyor hem de daha sonra kendisini kullanılmış hissediyor. Bu durum da çiftlerin ilişkilerini negatif olarak etkiliyor.

    Nedir bu iyi kız olma sendromu?
    Hepimiz ailemizin iyi kızı olmak isteriz. Ama bahsettiğimiz “iyi kız olma sendromu”, bu masum isteğin biraz dışında gelişip, sonrasında başımıza bela olabiliyor. Terbiyeli, hanım hanımcık, oturup kalkmasını bilen, sevgilisi olmayan, çocuksu ve ayıp olarak öğretilen tüm unsurlardan uzak, cam fanus içerisinde yetiştirilen kız çocukları, ilerde başarılı ve ailenin istenilen öznesi olabiliyorlar ama maalesef bir tabu olarak gösterilen cinsel hayatları ve dolayısıyla evlilikleri pek de başarılı ve hayal ettikleri gibi yürümüyor. Burada parantez açmak gerek; mükemmeliyetçi, çalışkan, idealist ve disiplinli olan aileler, tutucu bir yaklaşımda olmasalar bile çocuğun üzerinde “ailemin yüzünü kızartacak en ufak bir davranışta bulunmamalıyım” baskısı ile vajinismusa neden olabilecek etkide bulunabiliyorlar. Günümüzde çoğu kadın, hangi eğitimi alırsa alsın, iyi kız olma sendromu yüzünden çocuk sahibi bile olamıyor. Pek çok çift vajinismus sorunu yüzünden tüp bebek yapmak için büyük bir çaba içerisinde. Peki bu sorunların çözümü mü? Tabii ki değil!

    Duygusal olalım ama nereye kadar?
    İlişkilerde duygular pek tabii çok önemli. Sevmediğiniz, kendinizi yakın hissetmediğiniz birisi ile birlikte olmak zaten pek mümkün değil. Ancak bize pembe panjurlu ev hayali kurduran duygularımız ile birlikte bir ilişkiyi devam ettiren başka etkiler de var; erkek ile kadın arasındaki çekim ve birbirine dokunarak, birbirine bağlanan vücutlar gibi. İlişkilerde kadınlar da erkekler gibi cinsel doyum yaşamalı ve yatakta eşi ile birlikte kendisini bir suç işliyormuş gibi hissetmemeli. Çünkü cinsel birleşmede yaşanan sorunlar, karşılıklı olarak açıkça konuşulup, ifade edilmediği sürece çiftler arasında duygusal kırılmalara ve ayrılıklara neden olabiliyor.

    Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?
    Cinsel birleşme konusunda taşıdığınız olumsuz düşünceler sizin vajinismus olduğunuza dair kafanızda bir soru işareti oluşturuyorsa bunu çözmenin yolu öncelikle bir jinekoloğa görünmekten geçiyor. Çünkü her ne kadar vajinismus rahatsızlığının psikolojik nedenlerden dolayı çıktığı biliniyorsa da, çok az bir yüzde de olsa fizyolojik bazı nedenlerden de kasılmalar ve cinsel birleşmede zorlanmalar ortaya çıkabiliyor. Bu yüzden öncelikle sorunun temeline inip oradan hareketle hastalığın tanısının konulması ve bundan kurtulmak için hangi yolların denenmesi gerektiğine karar verilmesi gerekiyor. Eğer sorun psikolojik ise jinekolog sonrası psikiyatr ile görüşülmesi gerekiyor.

    Vajinismus ile ilgili olarak en çok görülen belirtilerden biri karşı cins ile cinsel ilişkiye girmekten korkma, bunu ertelemek isteme ya da sürekli olarak kaçınma. Bu durum küçüklükten itibaren erkeklerin zihnimizde ne şekilde konumlandırıldığı ile yakından ilgili. Sık görülen bir diğer belirti “disparoni” yani cinsel birleşme esnasında yaşanan ağrı ve acı. Bazı durumlarda cinsel birleşmenin tam olarak gerçekleşmemesi yani vajina içerisine penisin sadece bir bölümünün girmesi de söz konusu olabiliyor. Vajinismus belirtileri ayrıca kişinin jinekolojik muayeneden çekinmesi, tampon ya da tedavi amaçlı fitil ve benzeri ilaçların vajina içine yerleştirilememesi olarak da görülebiliyor.

    Tabii ki bu sorunlara aslında kadınları oldukça derinden etkileyen bazı tedavi yöntemleri ile yaklaşanlar da oluyor. Örneğin vajinismus olan bir kadının kızlık zarının sert olduğu düşünülerek kızlık zarı kesilebiliyor. Ya da kadın uyutularak eşi ile ilişkiye girmesi sağlanabiliyor. Bu durum çiftlerin ilişkilerini derinden sarsarken, bu sorunu yaşayan kadında da tecavüze uğramış hissi yaratıyor.

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?
    Vajinismus sorunu belirlendiğinde, jinekolog, psikolog ve psikiyatr ile görüşerek bir tedavi yöntemi belirlenmelidir. Görüşülecek kişilerin konusunda uzman olduğuna dikkat etmek gerekir. Çiftlerin birlikte doktora gitmesi ve sorunu birlikte çözmeye çalışması, vajinismus yaşayan kadının bu baskıyı üzerinden daha çabuk atmasını sağlayacaktır. Tedavi hemen cevap verebileceği gibi önce cinsel hayat ile ilgili bilgilendirme yöntemi ile çiftleri yanlış bildikleri bazı konularda rahatlatma, daha sonra da çiftler arasında uygulanabilecek bazı egzersizler ile sonuca ulaşılabilir. Eğer kadın cinsel uyarılma yaşıyor ancak istem dışı olarak pelvis kaslarının kasılması sonucu cinsel ilişkiye giremiyorsa, tedavi süreci çok daha kısa sürecektir. Eğer kadın yaşadığı bir travma sonucu cinsel birlikteliğe karşı soğukluk duyuyorsa tedavi süreci biraz daha uzayabilir. Ancak istenildiği ve doğru yöntemler uygulandığı sürece vajinismus çözülemeyecek bir sorun değildir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?

    Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?

    Vajinismus toplum tarafından ilk gece korkusu cinsel ilişkiye girememe olarak da isimlendirirlir.

             Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerin bir kısmı öncelikle neye uğradıklarına şaşırırlar. Daha önce başlarına böyle bir şeyin geleceğini hiç düşünmemişlerdir.  Diğer bir kısmının  ise daha önceden ilk gece korkuları vardır. Hatta evlenme tarihi yaklaştıkça korkularda buna paralel olarak artar. Çiftler neden böyle bir sorun yaşadıklarına bir türlü anlayamazlar. Diğer bir gurup çift ise ilk başta vajinismus sorunu yaşadıklarını kabullenmekte zorluk çekerler. Diğer bazı çiftlerde eşlerden her biri bir diğerini suçlayabilir.

    Cinsel ilişkiye girememe(vajinismus) sorunu yaşayan kişi derinden bir üzüntü duyar. Ve ilk başlarda sık sık ağlarlar. Vajinismus sorunu yaşayan tek çift olduklarını düşünürler. Her cinsel ilişki denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından kendilerine olan güvenleri sarsılır. Hatta bu problemi hiçbir zaman çözemeyeceklerine  bile inanmaya başlarlar.

    Oysaki vajinismus cinsel terapiye mükemmel cevap verir. Cinsel ilişkiye girememe deneyimli bir cinsel terapist rehberliğinde kesinlikle çözülebilen  bir cinsel sorundur.

    Siz vajinismus sorunu mu yaşıyorsunuz? Bunu anlayabilmek için aşağıdaki tipik belirtileri gözden geçirerek  vajinimus  olup olmadığınıza  kendiniz karar verebilirsiniz

    • Cinsel ilişkinin hiç gerçekleşmemesi ya da ağrılı veya acılı olması.
    • Cinsel ilişkiye girmekten korkma kaçınma ve ilişkiye girememe.
    • O an geldiğinde vücudun tümünde ya da kalçalar ve bacaklarda kasılmaların olması.
    • Sıklıkla bacakların kapatılması ve kendini geri çekme.
    • Vajinismusun en temel belirtisi o an geldiğinde kişinin panik atak benzeri bir durum yaşamasıdır. Yani kişi eşini iter kasılır. Endişe korku kaygı duyar. Bilinç açık olsa da kontrolünü yitirir. Kontrol bilinç dışının eline geçer. Sanki kişi bilinç dışı tarafından negatif bir hipnoz transı haline getirilir. ( Keçe. 2008)
    • O an geldiğinde korku, titreme, terleme, bunaltı veya bayılacakmış hissi yaşama.
    • Cinsel ilişkide ağrı acı olacağı beklentisi.
    • Cinsel ilişkinin ya hiç gerçekleşmemesi ya da kısmen (penis başı ya da penisin yarısının girişi) gerçekleşmesi.
    • Her denemede aynı şeyle karşılaşma duvara çarpma ve girişin gerçekleşmemesi.
    • O an geldiğinde vajinada ağrı acı hissetme.
    • Başarısız cinsel ilişki denemelerinden sonra ağlama krizlerinin olması.
    • Diğer bazı kişilerde cinsel ilişki gerçekleşse bile ilişkinin ağrılı ve acılı gerçekleşmesi.
    • Kişinin cinsel ilişkiye girmeyi başarmayı çok istemesine rağmen bilemedikleri bir şekilde bir erteleme ve kaçınma davranışı ve tutumu göstermeleri.

    Bu sıkıntıları yaşayıp yaşamadığınızı gözlemleyerek vajinismus(cinsel ilişkiye girememe) sorunu yaşayıp yaşamadığınıza kendiniz karar verebilirsiniz. Çünkü ne yaşadığınızı en iyi siz bilebilirsiniz.

    Diğer taraftan yukarıdaki tipik belirtilerin hepsinin birden olması gerekmez. Örneğin vajinismus surunu yaşayan bazı danışanlarımın bayılma hissi ve korkusu yaşamalarına rağmen diğer bazılarında bu belirti hiç görülmez. Bazılarında o an geldiğinde titreme olurken bazılarında bu belirti hiç yoktur. Bazıları açık açık ağrı acı olacağından korkarken bazılarında bu korku yoktur ve sade o an geldiğinde kötü şeyler olacağından korkarlar.

    Eğer siz cinsel ilişkiye giremiyorsanız ya da kısmen cinsel ilişki gerçekleşiyorsa  ya da cinsel ilişki ağrılı ve acılı oluyorsa ve o an geldiğinde bu belirtileri yaşadığınızı deneyimliyorsanız vajinismus (cinsel ilişkiye girememe) sorunu yaşıyorsunuz demektir. Bu sorunu yaşayan çiftlerin bazıları zamanla çözüleceğine inanıp zamanın akışına kendini bırakırlar. Bazı vajinismus kocaları bu sorunun eşlerin kafasında halledebilecekleri bir sorun olarak görüp eşlerinin kendi kafalarında bu sorunu zamanla kendi kendilerine çözeceklerine inanırlar.

    Diğer bazı grup çift her başarısız denemeden sonra artık yavaş yavaş deneme motivasyonlarını kaybederler. Yavaş yavaş denemelerin arası açılır deneme sayısı düşer ve zamanla hiç denememeye ve bu sorunu konuşmamaya başlarlar. Diğer bir grup çift ise paniğe kapılıp ne yapacağını şaşırır, acele ve hızlı tedavi arayışına girerler. Oysa bu yaklaşımların hiç birisi verimli ve doğru değildir. Yapılması gereken sakin olup biraz araştırıp bilgilenmek ve ardından yukarıdaki belirtilerin kendilerinde olup olmadığını ayırt etmeye fark etmeye çalışmalarıdır. Eğer vajinismus sorunu yaşadıklarını düşünüyorlarsa hiç vakit kaybetmeden bir çift olarak deneyimli bir cinsel terapiste başvurmalıdırlar. Çünkü vajinismus zamanla kendi kendine çözülmez. Ve kişide görülen kasılma ve kaçınmalar onun elinde değildir ve kesinlikle kontrolü dışındadır. Diğer taraftan vajinismus bütün kadın cinsel fonksiyon bozuklukları içerisinde cinsel terapiyle en mükemmel şekilde çözülebilen bir problemdir.

    O an geldiğinde kişinin kendini kasması kaçınması bacaklarını kapatması   eşini elleri ile itmesi  ve bir korku hali yaşaması kişinin kesinlikle kontrolü dışındadır. Bu nedenle çift birbirini suçlamamalıdır. Bir çift olarak birbirlerini destekleyerek bir cinsel terapist   eşliğinde sorunun çözümü konusunda ilerlemek için ileriye yönelik adım atma konusunda karar birliğine varmalıdırlar.

    Vajinismus bir erteleme ve kaçınma rahatsızlığıdır. Çifti   bugün olmaz yarın, bu hafta olmaz öbür hafta, bu ay olmaz öbür ay  olur mantığı ile zaman kaybettirerek bir kısır döngünün içine sokar. Ne yazık ki bu geçen süre çiftin evlilik ilişkilerinin aleyhine işler. Zamanla cinsel ilişkiye girememe sorununa evlilik sorunları da eklenir. Çiftin yükü giderek ağırlaşır.

    Aynı zamanda vajinismus kişide özgüven sorununa neden olur. Özgüven kaybı hem kişinin zamanla bu problem hiç çözülmeyecekmiş gibi düşünmesine hem de evlilik problemlerine zemin hazırlar ve ilişkiyi yavaş yavaş olumsuz yönde etkilemeye başlar. Vajinismus çifti inanılmaz derecede üzen ve hırpalayan bir problemdir. İyi haber şu ki vajinismus çözümsüz değildir. Vajinismus cinsel terapi ile mükemmel bir şekilde çözülebilir bir problemdir.

    Acaba benim de iyi bir yaşantım olacak mı, bu sorunu çözebilecek miyiz? Diğer çiftler gibi keyifli bir cinsellik yaşayabilecek miyiz? diye kendinize soruyorsanız kesinlikle özlediğiniz bu yaşantıya kavuşacaksınız. Bunun için yapmanız gereken deneyimli bir cinsel terapiste başvurup onun rehberliğinde ilerlemenizdir.

    Biz Sentez Vajinismus Terapi Merkezi olarak çiftlerimize vajinismustan korkmamalarını mutlaka bir çözümün olduğunu bilmelerini ve terapi süreci boyunca bir çift olarak hareket etmelerini ve birbirlerini desteklemenin ne kadar önemli olduğunu bilmelerini tercih ve tavsiye ederiz.

    Güldane KAVGACI
    Aile ve Evlilik Terapisti & Cinsel Terapist

    Vajinismus Tecrübe ve Deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Avuç izi olmayan kişiler tedavi olamayacak!

    Avuç izi olmayan kişiler tedavi olamayacak!

    Avuç izi olmayan kişiler özel hastanelerde tedavi olamayacak. Bunun için de son 5 gün kaldı. Biyometrik kimlik doğrulama sistemine dahil olmanız gerekli.

    Sosyal Güvenlik Kurumu’nun başlattığı Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi için son 5 gün kaldı.

    1 Aralık 2013 tarihinden itibaren özel hastanelerde avuç izi olmayan SGK’lıların tedavileri yapılmayacak. Bu sebeple bu ay sonuna kadar avuç izi tanımlamasına geçmiş olmanız gerekiyor.

    12 Nisan 2013 tarihinden bugüne yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi biyometrik kimlik ile kayıt altına alındı. Yine bu yöntemle yaklaşık 4 milyon 400 bin başvuru doğrulandı. Kurumun bu sistem sayesinde tedavi harcamalarında önemli oranlarda tasarrufa geçmeye başladığı öğrenildi.

    1 ARALIK SON GÜN

    Özel sağlık tesislerinde 01.12.2013 tarihi itibariyle biyometrik kimlik doğrulaması yapılmadan muayene provizyonu verilmeyecek. Bu da demek oluyor ki avuç izini tanımlatmayan hastalar özel hastanelerde sıkıntı yaşayacak.

    Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, 12.04.2013 tarihindeki duyurusu sonrasındaki ilk başta 20 pilot ilde uygulanan biyometrik doğrulama sistemi, 01.09.2013 tarihinden itibaren ise özel sağlık tesislerinde olmak üzere tüm Türkiye’de geçildi. Biyometrik kimlik doğrulama sistemine üniversitelere bağlı hastanelerde de 01.09.2014 tarihine kadar geçilmiş olacak. 01.12.2013 tarihi itibariyle yine 2. Basamak özel sağlık tesislerinde biyometrik kimlik doğrulaması yapılmadan muayene provizyonu verilmeyecek.

    BİYOMETRİK KİMLİK NASIL ALINACAK?

    Biyometrik kimlik almak için neler gerekli?

    *TC kimlik numarası olan nüfus cüzdanı veya sürücü belgesi, pasaport gerekli.

    NEREDEN ALINIR?

    BİYOMETRİK kimliğinizi hastane bankolarına kurulan Biyometrik Kimlik Doğrulama Ünitesinde (BKDÜ) oluşturabiliyorsunuz. BKDÜ’de her iki ele ait biyometrik avuç içi verisi SGK kayıt sistemine geçiriliyor.

    BU UYGULAMA NİYE VAR?

    SGK, T.C. Kimlik numarasıyla yapılan usulsüzlükleri engellemek amacıyla, biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama sistemlerini kullanma yoluna gitti. SGK, biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulanması ile sağlık hizmetinin sunulması sırasında vatandaşın gerçekten hastanede olup olmadığından emin oluyor.

    DÜNYADA BİR İLK

    Her insana özgü olarak var olan, kopyalanması kesinlikle mümkün olmayan ve sadece canlı olarak hastanın bizatihi kendisinin sağlık hizmet sunucusunda olması ile alınabilen biyometrik damar izi, dünyada da ilk olarak ve bu kadar büyük bir çapta SGK tarafından hayata geçirildi. Kurum yetkilileri, bu projenin dünya çapında bir başarı öyküsü olduğunun altını çizerek, gerek ülke ekonomisi, gerekse dünya ülkeleri ekonomileri açısından kayıp kaçakla mücadelede stratejik bir araç olarak çok önemli katkılar sağlayacağına dikkat çekti.

  • Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Türkiye’de her üç kişinden biri bas ağrısından şikayetci. Araştırmalara göre 250 ye varan değişik baş ağrısı çeşidi var. Bugün eczanelerde hatta market ve bakkalar da baş ağrısına karşı kullanılacak çeşitli ilaçlar var. Bu ilaçların doktor gözetiminde kullanılması gerekmekte.

    Peki ilaç almadan baş ağrımızı kendi kendimize tedavi etmeye çalışsak nasıl olur ? İşte size baş ağrınızı ilaçsız geçirmek için 10 ipucu :

    1. Çok uzun süre aç kalmak baş ağrısının sebeplerinden biridir, çünkü açlık kan şekerinizin düşmesine neden olur. Düzenli ve dengeli beslenmek ve tabiki doğru gıda ve besinler ile beslenmek gerekir. Bol miktarda Magnezyum baş ağrılarınızın önüne geçebilir. Çok fazla yağlı ve şekerli gıda tüketimi baş ağrısının en büyük sebeplerinden biridir. Araştırmalara göre abartmadan kahve içimi baş ağrılarınızı hafifletebilir çünkü kafein kan dolaşımını dengeler.
    2. Sabahları baş ağrısıyla uyanıyorsanız, bu diş ve çenenizle ilgili bir sorununuz olduğunu gösterebilir. Diş ağrıları kendini baş ağrısı şeklinde hissettirebilir. Diş doktorunuzu düzenli olrak ziyaret etmeniz bu ihtimali ortadan kaldıracaktır. Ağız ve diş sağlığının düzenli bir şekilde yapılması, bu sebeple meydana gelebilcek baş ağrınızın önüne geçecektir.
    3. Bütün gün masa başında veya bilgisayar karşısında oturan kişilerde bel, özellikle boyun ağrıları baş ağrılarına sebep olabilir. Böyle bir sorun yaşıyorsanız fön makinanız size yardımcı olabilir. Fön makinanızı sıcak ayarına getirerek, boynunuzdan omuzlarınıza daireler çizerek bir kaç dakika masaj yapın. Yararını göreceksiniz. Ama en önemlisi masa başı veya bilgisayar karşısında doğru pozisyonda oturmalısınız.
    4. Çok uzun süreli uyumak, az uyumak kadar baş ağrısına sebep olacaktır. Hafta sonları düzensiz veya uzun süreli uykuların sonucunda oluşan baş ağrıları çok sık görülen bir sorundur. Uyku saati düzeninizi hafta sonları dahil bozmayın. Düzenli uyku saatleri sadece baş ağrılarınız için değil, sağlıklı bir vücut içinde size çok yararlı olacaktır.
    5. Farkında olmadığınız göz bozuklukları baş ağrısının sebeplerinden biridir. Kitap okurken baş ağrısı çekiyorsanız ve bazen okumakta zorlanıyorsanız bir göz doktoruna gitmenizde fayda var. Düzenli olarak göz doktoruna muayene olmak göz bozuklukları sebebiyle oluşabilecek baş ağrılarınızın önüne geçecektir.
    6. Her insandan fazla stres değişik belirtiler gösterir. Kimisinde mide ağrısı şeklinde, kimisinde boyun ağrısı kimisinde de baş ağrısı şeklinde kendini belli eder. Mümkün olduğunca stresden uzak durmalısınız ?
    7. Az su içmek kan pıhtılaşmasına sebep olur ve oksijen emilimini azaltır. Oksijen alımının azalması baş ağrılarının büyük sebeplerinden biridir. Su içmek için susamayı beklemeyin, çünkü susama hissi vücudunuzun size olan uyarısıdır. Uyarı gelmeden su tüketerek vücudunuzun su ihtiyacını karşılayın. Ortalama bir insanın günde 2 litre su tüketmesi gerekmektedir.
    8. Yukarıdaki madde de belirttiğimiz gibi oksijen alınımının azalması baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biridir. Sigara içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak, havasız veya kirli havası bulunan yerlerde bulunmak, nefes aldığınızda yeterli oksijen almamanıza sebep olacaktır. Eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmaklı ve yukarıda bahsettiğimiz ortamlardan uzak durmalısınız.
    9. Soğuk Jel kompress ile boyuna ve omuzlara yapılan masaj baş ağrılarınızı hafifletir. Önce soğuk jel kompresi şakaklarınıza, alnınıza ve omuzlarınıza birer dakika tutun sonra 3 dakika ara verin, tekrar birer dakika soğuk kompresi uygulayın. Daha sonra nane yağıyla şakaklarınıza masaj yaparsanız nefesiniz açılacaktır. Bu size dinlenmişlik hissi verecek, rahatlatacak ve kaslarınızı gevşetecektir. Eğer naneye karşı alerjiniz varsa nane yağı masajını uygulamamalısınız.
    10. Haftada en az 3 kez yarım saat temiz havada bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak baş ağrılarına iyi gelecektir.

    Eğer yukarıda saydıklarımızın faydasını görmezseniz eczanelerde reçetesiz satılan ağrı kesicilerde kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise ayda en fazla 10 adet ve 3 gün üst üste bu ağrı kesicileri kullanmamaktır. Sürekli olarak alınan ağrı kesiciler baş ağrılarınızı kronikleştirebilir.

  • Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel isteksizlik, kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Cinsel isteksizlik kadınların ortalama %33’ünde görülür. Oranlar yaşa bağlı olarak artmaktadır.

    Cinsel Soğukluğun Nedenleri Nelerdir?
    1- Fiziksel Faktörler:Yaşlanma ve menopoz, cinsellikten uzun süre uzak kalmak, kullanılan bazı ilaçlar, alkolizm, böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar, multipl skleroz, Parkinson gibi nörolojik problemler, ameliyatla rahmin alınması, hormonal dengesizlikler, doğumdan sonraki lohusalık ve emzirme dönemleri, cinsel organlarının yapı ve fonksiyonlarının bilinmemesi, rahim ağzı enfeksiyonları, vajinal mantar, trikomonas gibi vajen enfeksiyonları, vajen akıntıları, yaşa bağlı hormonal yetersizlikten kaynaklanan kuruluk, ameliyat sonrası meydana gelmiş yapışıklıklar gibi cinsel hayatı etkileyecek jinekolojik rahatsızlıklar, ilişkide ağrı hissetmedir.
    2- Psikolojik Faktörler: Vaginismus, aşırı stres, eşler arasındaki geçimsizlikler ve çatışmalar, homoseksüellik, evlilikle ilgili problemler, beden şekli ile ilgili kaygılar, bıkkınlık, cinsel travmalar, tecavüz, ailede birinin ölümü, çocuk doğumu, taşınma gibi önemli yaşam olayları, ilişkiye gerekli özenin gösterilmemesi, cinsel ilişki ile bazı olumsuz anıların yerleşmesi, cinsel ilişkide bulunmanın bir suç veya günah olarak algılanması, anksiyete ve depresyondur.

    Nedenleri toparlayacak olursak, bir kısmı erkeklerin sebep olduğu, bir kısmı kadınların kendilerinden gelen ve bir kısmı da çevre ile ilgili nedenlerdir. Kadınların yaklaşık %1’de gerçekten fiziksel bir problem vardır.Geri kalan %99’luk kesimin problemi tamamen psikolojiktir.

    Tedavi
    Tedavi, neden olan faktörün ortaya konmasından sonra mümkündür. Tedavinin amacı eşler arasında bir uyum oluşturulması ve aralarındaki bozulan iletişimin yeniden düzenlenmesidir. Eğer eşlerden birinde belirgin düzeyde cinsel istek azlığı varsa istek düzeyini arttırmaya çalışmak gerekir. Bazen de eşlerden birinde aşırı isteklilik ve talepler varsa dengeyi sağlamak açısından bu istek ve talepleri azaltmak gerekebilir. Bu nedenle tedaviye “çift” olarak hastalar kabul edilmelidir. Herhangi bir organik hastalık saptanamamışsa isteksizliğin nedeni psikolojiktir. Bu durumda çiftlerin birlikte psikiyatrik yardım alması gerekmektedir:

    Cinsel Terapi
    Aile Terapisi,
    Bedensel egzersizler,
    Cinsel egzersizler,
    Cinsel hayatta kısa ayrılıklardan sonra bir araya gelme, eğitim amaçlı erotik videolar seyretme, kıyafet değişikliği, tavırlardaki bir değişiklik, mekan değişikliği gibi küçük değişiklikler ve fanteziler yapılması vb. cinsel yaşama yeniliklerin kazandırılması,
    İlaç tedavisi: Testosteron hormonu, viagra, antidepresan ilaçlar, feromonlar ve Opti-S’xtiva yani kadınlar için yulaftan yapılma viagra benzeri bitkisel afrodizyaklar.
    Cinsel İsteksizlik Hakkında Bilinmeyenler

    Yapılan araştırma sonuçlarına göre seks; stres, yorgunluk ve baş ağrısıyla savaşır ve bu sayede bünyeyi de rahatlatır.
    Bazı kadınların kendiliğinden cinselliğe ilgileri yoktur fakat eşlerinin yaklaşımına fizyolojik bile olsa yanıt verir, uyarılır ve orgazm olurlar.
    Kadınlarda aşk cinsel isteği artıran bir etkendir.
    – Cinsel isteksizlik kadının kısır olması demek değildir. Çünkü kadınlar hiç cinsel birleşme yapmadan da gebe kalabilirler.
    – Genel olarak bütün kadınlar yeterli bedensel ve ruhsal uyarmalarla hazırlandıkları takdirde cinsel birleşmeden zevk alabilirler.
    – Kadınların büyük çoğunluğu cinsel isteksizliklerinin gerçek nedenini kocalarının beceriksizliğinde ararlar. Oysa, çoğu kez durumdan erkek kadar, hatta ondan daha fazla, kadın sorumludur.
    – Cinsel isteksizlik genellikle çiftler arasındaki sorunları yansıtır.