Etiket: tedavi

  • Kendi kanınız yenilenme kaynağınız! Regenkit PRP ile tanışın.

    Kendi kanınız yenilenme kaynağınız! Regenkit PRP ile tanışın. | 1Yenilenmek, gençleşmek için gerekli her şeyi damarlarınızda taşıyorsunuz… Regenkit PRP bunu ortaya çıkarıyor

    İsviçreli biyoteknoloji firması Regenlab tarafından üretilen Regenkit PRP, hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine geri dönmelerini sağlayan kanımızdaki trombositlerin sayısını 2-4 katına çıkarıyor. Böylece yaşlanma etkilerinin geriye çevrilmesine yardımcı oluyor.

    Çok az miktarda kanınız bioteknoloji harikası Regenkit tüpünün içine konularak santrfüj cihazında 8 dakika içinde trombositlerin yoğunlaştığı bir seruma dönüştürülüyor. Dönüştürülen serum mezoterapi ya da maske yoluyla yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri ve kollara uygulanabiliyor.

    Kendi kanınızın sadece belli bileşenlerini yoğunlaştırarak ayıran Regenkit tüpleri yardımıyla üretilen PRP (Platelets Rich Plasma) trombositlerden yana zengin bir serum niteliğindedir. Hasarlı veya yaşlanma nedeniyle niteliğini kaybetmiş dokuları hedefleyen trombositleronları iyileştirmeye yardımcı büyüme faktörlerini içerirler ve uygulanmaya başladıkları andan itibaren bu faktörleri salgılayarak dokuların kendi kendini yenilemesi sürecini hızla başlatırlar.

    Regenkit PRP’nin kullanım alanları arasında yaşlanma etkilerini geriye çevirmenin yanı sıra; iyileşmesi uzun süren yaraların tedavisi, kemik ve eklem hasarlarının onarılması, saç dökülmesinin önlenmesi ve yeni saç oluşumunun desteklenmesi, yerleştirilme zorluğu bulunan diş implantları için doku iyileşmesinin sağlanması gibi endikasyonlar yer alıyor.

  • Anne sütüne en yakın keçi sütü

    Anne sütüne en yakın süt olan keçi sütünün, yeni doğan bebeklerin beslenmesinin yanı sıra bir çok hastalığın tedavisine de yardımcı olduğu bildirildi.

    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Koçak, laktoz oranı bakımından yüksek proteinlere sahip olan keçi sütünün değerli besin ögelerini içerdiğini söyledi.

    Keçi sütündeki yağ asitlerinin bazı rahatsızlıklara iyi geldiğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, bu sütün organizmada iltihaplanmayı önlediği gibi diş ve kemik gelişimi için de iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu kaydetti.

    Doğal homojenize olan sütün, vitamin A, fosfor, magnezyum ve selenyum miktarı açısından anne sütüne en yakın süt olduğunu bildiren Prof. Dr. Koçak, şöyle devam etti:

    100 gram anne sütünde kalsiyum oranı 32, inek sütünde 119, keçi sütünde 134 miligramdır. Keçi sütündeki bakteri miktarı ve yağ oranı diğer hayvanlardan daha azdır. Laktoz oranı bakımından yüksek proteinlerine sahip olması nedeniyle keçi sütü değerli besin ögelerini içeriyor. Yeni doğan bebekler, anne sütü alamadığı dönemlerde ihtiyaç duyacağı besin elementlerini en iyi keçi sütünden alabilir.

    Keçi sütünden yapılmış ürünlerin Avrupa’da ”özel sağlık marketlerinde” özel fiyatlarla satıldığını ve bebeklere anne sütünün alternatifi olarak verilebileceğini bildiren Prof. Dr. Koçak, ”Ancak bazı kişiler tat anlamında sevmeyebilir, onlara ağır gelebilir. Örneğin koyun sütü ya da peyniri de tat ve koku anlamında herkes tarafından tercih edilmeyebilir” dedi.

    CİLT HASTALIKLARINDA YARARLI AMA İLAÇ DEĞİL

    Keçi sütünün serum proteinlerinin alerjik özelliği olmamasından dolayı sindirim sistemi rahatsızları ile bazı cilt hastalıkları için tedavi edici olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Koçak, ”Ama ne olursa olsun, aşırıya gidip abartılmaması lazım. Keçi sütü ilaç değildir. Yani hiç bir gıda tek başına tedavi edici özelliğe sahip değildir. Ne olursa olsun abartmayalım. Öncelikle her türlü rahatsızlıkta ilaçla tedavi yolunu seçilmelidir” dedi.

    1. FRANÇOIS’YI İYİLEŞTİRMİŞ

    Tarihte de keçi sütünün bazı faydalarına rastlandığını bildiren Prof. Dr. Koçak, ”16. yüzyılda 1. François rahatsızlanmış ve hastalığına hiç kimse çare bulamamış. O dönemde Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemişler. Kanuni kendi doktorunu ve yanında keçisini göndermiş. Keçinin sütünü ve yoğurdunu her gün içen François bir süre sonra eski sağlığına kavuşmuş ve Fransa’da yoğurt, ilaç niyetine kullanılmaya başlamış. Tıp kitaplarında da keçi sütünün iyileştirici gücüne yönelik çeşitli eserler yer alır” diye konuştu.

    NtvmsnbcLogoSmall

  • Sık yapılan 30 diyet hatası

    Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse, şişmanlığın mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu savunuyor. “Doğru bildiğiniz yanlışların diyetini ödemeyin” şeklinde bir uyarıda bulunan Köse’nin kitabında yaşam tarzı değişikliğinden sıklıkla bahsedilmektedir. Zayıflama konusunda esas tedavinin davranış değişikliği tedavisi olduğunu düşünen Köse, zayıflama konusunda en sık karşılaşılan 30 diyet hatasından bahsediyor:

    1.    Tam anlamı ile karar vermeden diyete başlamak
    “İnanmak, başarmanın yarısıdır” denilir. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını hatta fazlasının olduğunu düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır. “Zayıflasam iyi olur” düşüncesi ile yola çıkmak baştan yenilgiyi kabullenmektir.

    42-202734442.    Uzman kontrolünden geçmemek
    Endokrinolog veya dahiliye uzmanı kontrolünden geçen birey, tahlillerini yaptırıp diyetisyen tarafından kişiye özel olarak hazırlanan beslenme modeli ile diyet tedavisine geçmelidir. Herhangi bir uzman kontrolüne girmeden başarılı olma oranı oldukça düşük seyreder. Kişi, nasıl aracı bozulunca yetkili servis elemanından destek alınıyorsa zayıflama konusuna da aynı titizlikle yaklaşmalıdır.

    3.    Doğru hedef belirlememek
    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ayda 2 – 4 kg ağırlık kaybı hedeflenmelidir. 6 kg üzerindeki ağırlık kayıplarının faydadan çok zarar getireceği asla unutulmamalıdır. Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır. 20 senede alınan kilolardan 20 günde kurtulmaya çalışmak hiç gerçekçi değildir. Bu nedenle ulaşılabilir ve sağlıklı bir hedef belirlenmelidir.

    42-202843654.    Uyku süresinin düzensizliği
    Yapılan bilimsel araştırmalar ışığında günlük uyku süresinin 7 – 8 saat arasında tutulması gerekmektedir. Daha az veya çok uyumak kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir. 7 saatten az uyuyanlarda bazı hormonların yapımında sıkıntılar oluşurken, 8 saatten fazla uyunması durumunda da metabolizma hızı yavaşlamakta, kilo alımına davetiye çıkarılmış olmaktadır.

    5.    Kahvaltıyı atlamak
    Kahvaltı yapmayan kilo almaya mahkumdur. İç organların, beynin, kasların… fonksiyon gösterebilmesi için gereken enerji, uyandıktan sonra en kısa zaman dilimi içerisinde besinler yolu ile karşılanmalıdır.


    6.    Günde 2 – 3 öğün beslenmek
    Yapılan bilimsel araştırmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak bir sonraki öğünde fazla ve hızlı yemeyi engellemektedir. Ayrıca metabolizmayı da hızlandırıcı etkiler göstermektedir.

    7.    Öğün atlamak
    Öğün atlamak, kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Gündüz diyet yaptığınızı düşündüren, gece ziyafet yapmanıza neden olan bu hataya sakın düşmeyin. Aç tavuk düşünde darı ambarı görür sözünden de anlaşılacağı üzere kişide mahrumiyet duygusunun oluşması bireyin yanlış alışkanlıklara, enerji içeriği yüksek olan besinlere yönelmesine sebebiyet verebilir.

    8.    Akşam yemeğini çok geçe bırakmak
    Akşam yemeğini yatmadan ~ 3.5 saat önce sonlandırmak gerekir. Dolu mide ile yatağa girmek vücudun yağlanması için en iyi fırsattır. Kimse park halindeki arabasına yakıt doldurmaz. Öte yandan akşam yemeğinden yatana kadar geçen süreçte ara öğün almanın bir sakıncası yoktur; meyve, yoğurt veya süt gibi hafif bir şeyler tüketilebilir.

    9.    Sofraya çok aç oturmak
    Uzun süren açlıklar sonrasında kan şekeri düşer ve bir sonraki öğünde fazla besin alımına davetiye çıkarılır. Bu nedenle her ana öğünü müteakip olarak 2 – 3 saat sonrasında küçük bir ara öğün alınmalıdır.

    10.    Tek tip beslenmeyi öneren diyetler uygulamak
    Yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açması sebebiyle tek tip beslenmeyi öneren diyetlerden (lahana çorbası diyeti, protein ağırlıklı diyetler, ayırma diyetleri, sebze ve meyve diyetlerinden) uzak durmak gerekir. Bu tarz diyetler metabolizmayı bozmaktan öteye gitmez. Zaten yaşam tarzı haline getirilemeyecek hiçbir yönteme başlamamak gerekir. Her zaman için besin çeşitliliğine önem verilmelidir.

    11.    Hızlı yemek
    Yemek süresini uzatın. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur. Her lokmadan sonra elinizden çatal – kaşığı bırakın. Yediklerinizden keyif ve tat alabilmek adına besinleri iyice çiğneyerek küçük lokmalar halinde yutmaya çalışın. Tat alma duyusunun dil olduğunu unutmayın.

    42-1983899312.    Yemek yerken dikkati dağıtmak
    Yemek yerken kitap okumak, TV izlemek gibi herhangi bir şeyle meşgul olmayın. Yemeklerinizi sakin bir ortamda, iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin. Acele etmeyin. Beslenmeyi karın doyurmak şeklinde değerlendirmeyin. Besinlerin içerisindeki gerçek tadı almaya çalışın.

    13.    Evde yüksek enerjili besinler bulundurmak
    Gözden uzak olan gönülden ırak olur sözünden yola çıkaran evde enerjisi yüksek (tatlı, cips, kuruyemiş gibi) besinler bulundurmayın. Gerekirse göremeyeceğiniz şekilde dolaplara saklayın.

    14.    Yemeğin tadına bakmadan tuz kullanmak
    Tuz ve aşırı tuzlu besinler vücutta su tutar. Dolayısıyla tartıldığınızda moralinizi bozabilir. Yemek ve ekmeklerden alınan tuz ile yetinmeye çalışın. En iyisi, masaya tuzluk getirmeyin. Gerekirse çeşitli baharatlarla yiyeceklerinizi lezzetlendirmeye çalışın.


    15.    Rafine şekerden vazgeçmemek

    İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden olabildiğince uzak durun. Şekerin fazlasının vücutta yağa dönüştüğünü unutmayın. Kan şekeri üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması ve enerji içermemeleri nedeniyle, rafine şeker yerine yapay tatlandırıcılar güvenle kullanılabilir.

    16.    Aşırı zeytinyağı tüketmek

    Halk arasında sıvıyağların katı yağ ve margarinlerden daha düşük enerji içerdiği görüşü yaygındır. Özellikle salataya eklenen yağların miktarına hiç dikkat edilmemesi, sağlıklı diye ekmeğin zeytinyağına bandırılması kilo alınmasına neden olabilmektedir.

    17.    Tabak sıyırmak

    Yemeklerin sularına ekmek bandırmak, tabak sıyırmak fazladan ekmek yenilmesine neden olduğu gibi farkında olunmadan yemekte bulunan yağın da tüketilmesine sebebiyet verir. 1 kg sebze yemeğine en fazla 2 yemek kaşığı sıvıyağ eklenmeli, hatta etle pişen yemeklere yağ konulmamalıdır.

    18.    Abur cubur için “bir taneden bir şey olmaz” şeklinde düşünmek

    Pasta, kek, kurabiye, börek vb hamur işlerinde çok fazla yağ, şeker, un ve yumurta kullanıldığı için bunlardan mümkün olduğunca az yenilmelidir. “Biri de bir, bini de bir” diye bir söz vardır. İkram edileni bitirmek zorunda değilsiniz. Sunulanın yarısını yiyin, sadece tadına bakın, yeter.

    19.    Egzersiz yapmamak

    Sadece diyet yaparak sonuç almaya çalışmak daha düşük enerjili diyet uygulanmasına, tedavi süresinin uzamasına, metabolizma hızını azalmasına, sabrın tükenmesine, kaçamakların artmasına, verilen kiloların geri alınmasına sebebiyet verir. O nedenle diyetin mutlaka egzersiz ile desteklenmesi gerekmektedir.

    20.    Mazeretler üretmek

    •    Egzersiz yapmak için hiç zamanım yok. Zaten çok yorgunum.

    •    Günümün önemli kısmı mutfakta geçiyor, sürekli yemekle uğraşıyorum. Ben de yiyorum.

    •    Ev işleri zaten yeterince yoruyor. Çamaşır, bulaşık, ütü… Vakit mi kalıyor ki sanki? Belirtildiği gibi, zaten bunların adı “bahane”. O nedenle kişi kendini kandırmaktan ziyade bahanelerini azaltma yoluna gitmelidir.

    21.    Posalı (yani lifli) besinler tüketmemek

    Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru barbunya), kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur pilavı, kepekli pirinç / makarna / erişte / un), yulaf, sebze ve meyveler içerdikleri lifler sayesinde midede hacim sağlayarak uzun süre tok tutar ve diyete uyumu artırırlar. Ayrıca kan şekeri, kolesterol ve kan basıncını istenilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemekte, kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler içermektedir. Lif alımını artırmak adına soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveleri kabukları ile birlikte tüketmekte yarar var. Gerektiğinde ise derin soymamaya özen gösterilmelidir.

    22.    Yeterince su içmemek

    Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde 10 – 14 bardak (yaklaşık olarak saat başı bir bardak) su içmek gerekir. Besinlerin sindiriminden metabolik atıkların vücuttan uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevler üstlenen suyun %20’lik kaybı ölümle sonuçlanabilir. İçilen çay, kahve, gazlı içecek vb idrar söktürücü özellikler taşıdığı için suyun yerini tutmamaktadır.

    23.    Sürekli tartılmak

    Gün içerisinde birer saat ara ile tartıya çıksanız da 2 kere aynı rakama rastlamanız pek mümkün değildir. Sabah uyanınca tartıda görülen rakam ile gece yatarken karşılaşılan değer arasında 1-2 kg fark görülmesi olasıdır. İdeali; haftada bir gün, aynı kıyafetlerle, aynı baskülde, sabah aç karına, dışkılama sonrası tartmak ve ağırlığı bir kenara kaydetmektir.

    24.    Aşırı kafein almak

    Çay, kahve ve gazlı içeceklerde bulunan kafein karaciğeri yoracağı için fazla tüketimden kaçınılmalıdır. Light da olsa gazlı içeceklerden fazla içilmemelidir. Aşırı tüketim durumlarında kansızlıktan osteoporoza kadar çeşitli sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Aynı zamanda idrar söktürücü özelliklerinden ötürü su kayıplarına yol açmaktadır.

    25.    Her light ürüne inanmak

    Baklavadan çikolataya, dondurmadan bisküvilere kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkan light ürünler referans ürünlere göre enerjilerinin en az %25 oranında azaltılmaları ile elde edilirler. Bireyler belirli yiyeceklerden kısarak bu ürünleri tercih edebilirler. Ancak her light ürünün de bir enerjisi olduğu ve serbest olarak tüketilemeyeceği unutulmamalıdır. “Ne de olsa light” düşüncesi ile aşırıya kaçılmamalıdır.

    26.    Etiket okumamak

    Bir ürünü satın alırken içerdiği enerji, toplam yağ miktarı ve kolesterol gibi içeriklerini incelemek gerek zayıflama gerekse sağlık adına büyük önem taşımaktadır. Ne tükettiğinizin farkında olmanız, besinleri kıyaslama adına da yarar sağlamaktadır.

    27.    Tıkanana kadar yemek

    Tabağınızdakileri bitirmek zorunda değilsiniz: Hatta bir miktar yemek bırakmayı alışkanlık haline getirin. Kalanı ara öğünlerde tüketebilirsiniz. Gerekirse tekrar alabileceğinizi unutmayın.

    28.    Umutsuzluğa kapılmak

    Aksilikler karşısında asla cesaretinizi kırmayın. Fazla yerseniz hemen karamsarlığa kapılmayın. 40 yıllık taksi şoförü bile aracını stop ettiriyorsa, sizin de diyette ufacık kaçamakları görmezden gelmeniz gerekir. Pire için yorgan yakmayın. Burada önemli olan, aynı hatayı tekrarlamaktır.


    29.    Sabırlı olmamak
    Aylar, yıllar içerisinde yerleşen fazla kilolar çok da kolay gitmeyecektir. Uzun bir maratonda, ilk başta depar atmak ne kadar yanlışsa; kısa sürede hızlı kilo kaybederek belli bir kiloda sabit kalmak ve diyeti bırakmak da o denli can sıkıcıdır. Düzenli olarak aynı çizgide ilerlemek her zaman için daha sağlıklıdır. Geç verilen kiloların kalıcı olduğu unutulmamalıdır.

    30.    Kararlı davranmamak
    Kilo verme sürecinde felsefeniz şu olsun: Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Sağlıklı yaşama adım atmak adına daha kaç pazartesi bekleyeceksiniz. Gün bugündür. Kendiniz için artık bir şeyler yapın ve yaşam tarzınızı mutlaka değiştirin. Kendinize iyi bakın.

    Uzman Diyetisyen
    M. Turgay KÖSE

    1977 İstanbul doğumlu Köse, ilk ve ortaöğrenimini aynı şehirde tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden 2001 yılında derece ile mezun oldu. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yedek subay Diyetisyen olarak askerlik görevini tamamladı. Sonrasında Florence Nightingale Hastanesi Diyabet, Obezite ve Metabolizma Hastalıkları Merkezi bünyesinde Diyetisyen olarak çalıştı. 2004 yılında Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans programını tamamlayarak “Toplu Beslenme Sistemleri Bilim Uzmanlığı” aldı.

    Türkiye Diyetisyenler Derneği, Obezite Derneği ile Diyabet, Obezite ve Beslenme Derneği ve Yeni Çınar Lions Kulübü’ne üye olan Köse, hem bireysel hem de kurumsal anlamda beslenme danışmanlığı ve eğitimi çalışmalarını 2004’ten beri kurucusu olduğu Etik Diyet Danışmanlık’ta sürdürmektedir. Uzman Diyetisyen Turgay Köse fuar, kongre, seminer, internet TV, radyo ve televizyon programlarında konuşmacı; çeşitli gazete, dergi ve web sayfalarında köşe yazarı olarak yer almaktadır. Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse’nin beslenme alanındaki ilk kitabı “Beslenme ve Diyetetik” Ekim – 2007’de piyasaya çıkmıştır.