Etiket: tatmin

  • Türkler cinsel olarak ne kadar aktif?

    Türkler cinsel olarak ne kadar aktif?

    8 Avrupa ülkesinde yapılan araştırmadan çıkan ilginç sonuçlar…

    Pfizer’in, bağımsız araştırma ajansı Vision Critical aracılığıyla 8 Avrupa ülkesinde (Türkiye, Rusya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Ukrayna, Sırbistan ve İsrail) toplam 4108 kişiye yaptırmış olduğu cinsel mutluluk ile ilgili “When it comes to sex” (Cinsellik söz konusu olduğunda) anketi Türklerin cinselliğe bakış açısını ortaya koyuyor.

    Bu araştırma Türkiye’de 36-65 yaş arasındaki kadın ve erkeklerin cinsel tavır ve davranışları hakkında ilgi çekici bilgiler sunuyor. Online olarak gerçekleştirilen ankete 36-65 yaşları arasındaki 2087 erkek ve 2021 kadın olmak üzere toplam 4108 kişi dahil edildi. Türkiye’den 289 erkek, 265 kadın olmak üzere 554 kişi anketi yanıtladı. Araştırmanın Türkiye sonuçlarının açıklandığı 18 Aralık’taki basın toplantısında Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Cem İncesu ile Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Haluk Kulaksızoğlu araştırma sonuçlarını yorumladı.

    Cinselliğin çok rahat konuşulamadığı ve doğru bilgiye ulaşmanın zor olduğu toplumumuzda en çok merak edilen konular arasında cinsel sağlık başı çekiyor. Türkiye’de cinsellikle ilgili tutum ve davranışları ortaya çıkarmayı hedefleyen “When it comes to sex” (Cinsellik söz konusu olduğunda) araştırması, kadınların çoğunluğunun (%58) cinsel yaşamlarını iyileştirmek için eşlerinin daha sert bir ereksiyona sahip olmasını istediklerine işaret ediyor.

    Prof. Dr. Cem İncesu “When it comes to sex” (Cinsellik söz konusu olduğunda) araştırması sonuçları hakkında “Bu araştırmanın sonuçları Türkiye’de orta ve ileri yaş grubunun aktif bir şekilde cinsel yaşamlarını sürdürdüklerini göstermesi açısından önemlidir. Bir başka önemli sonuç da bu grubun cinselliği cinsel birleşmeden ibaret görmeyip ön sevişme süresi, partnerin cinselliğe hazır ve istekli olması ve ereksiyon kalitesi gibi unsurlar açısından cinsel yaşamın kalitesine de önem verdiklerinin görülmesidir” şeklinde görüş bildirdi.

    Doç. Dr. Haluk Kulaksızoğlu ise cinsel sorunların gündelik hayata ne kadar ve nasıl yansıdığının bilinmesi için “When it comes to sex” (Cinsellik söz konusu olduğunda) araştırmasının önemini vurgulayarak araştırma sonuçlarıyla ilgili olarak, “Hastalara etkili, güvenli ve kullanımı basit tedavi seçenekleri sunabildiğimiz 1990’ların ikinci yarısından itibaren cinsel sorunlar konuşulur olmaya başladı. Bu konuda tedavi yaklaşımlarının oluşturulması toplumsal cinsel alışkanlıkların bilinmesine dayanmaktadır. Bütün dünyada yapılan araştırmalar 40-70 yaş grubunda neredeyse küresel olarak her 3 erkekten 2’sinde cinsel sorunlar olduğunu ortaya koyuyor” dedi.

    “Konuşulması oldukça sıkıntı verici cinsel sorunlarla ilgili karşılaştığımız en büyük problemlerden bir tanesi insanların kafasındaki yanlış bilgilerdir. Bilimsel olmayan veriler, kulaktan dolma sözler, özellikle de internetin herkes tarafından bu kadar yaygın kullanılması, hastalar üzerinde bu konuda yardım alıp almamaya karar verme veya tedavi aşamasında yanlış yönlendirici olabilmektedir. En basit örnek, toplumda yaş ve cinsellik konusunda kurulan bağlantının bu araştırma sonucuna göre aslında o kadar da doğru olmadığının görülmesidir. Araştırmada 56-65 yaş grubu katılımcılar aktif cinsel hayatlarının devam ettiğini bildirmişlerdir” diyen Doç. Dr. Haluk Kulaksızoğlu “Bu noktada cinsel sorun yaşayan bireylerin doğru bilgiye, en kısa ve etkin şekilde ulaşması için oluşturulan www.sertkonusalim.com web sitesinin hazırlıkları son aşamaya gelmiştir. Bu site sayesinde bireyler kendi şikayetleri ile ilgili bilgiye ulaşabilecek ve gerçekten bir sorun olup olmadığı konusunda kendilerini değerlendirme imkanına sahip olacaktır” diyerek sitenin yaratacağı bilinçlendirmenin kişileri yanlış bilgilerden, kendilerini zor durumda bırakabilecek tedavilerden veya beklentilerden koruyacağına inandığını ifade etti.

    Araştırma Sonuçları

    Araştırma sonucunda, sanılanın aksine orta yaş üstü kişilerin de hareketli bir cinsel yaşam sürdükleri, cinsel ilişki süresinin ortalama olarak birkaç dakika olduğu ve tatmin için ön sevişme ve sertlik gibi bazı unsurların önemli olduğu anlaşılıyor. Cinsel açıdan tatmin olma hissinin yaşama genel bakış açısından yüksek önem taşıdığı da araştırmanın bulguları arasındadır.

    Orta ve ileri yaş grubu hareketli bir cinsel yaşam sürüyor

    Farklı yaş gruplarında cinsel ilişki sıklığının araştırıldığı çalışmada Türkiye’de bireylerin büyük çoğunluğunun (%90) ayda en az 1-3 kez cinsel ilişki yaşadığı ortaya çıktı. Yaş gruplarına göre bakıldığında, Türkiye’de çoğu yaş grubunun oldukça aktif bir cinsel yaşam sürdüğü belirlendi. Araştırmanın ilgi çekici sonuçlarından biri, 56-65 yaş arası insanların %78’inin ayda en az 1-3 kez cinsel ilişki yaşadığını ifade etmeleri oldu. Daha genç yaş grubundakilerin (36-45) yarıdan fazlası (%72) haftada en az 1-3 kez cinsel ilişki yaşarken, 56-65 yaştakilerin yaklaşık yarısı da (%46) aynı derecede aktifler.

    Sadece birkaç dakika sürüyor

    Katılımcılardan cinsel ilişkilerinin ortalama ne kadar sürdüğünü de belirtmelerinin istendiği araştırmaya göre, erkek ve kadınların üçte birinden fazlasının (%38) ilişkisi 3-10 dakika sürüyor. 56-65 yaş arasındakilerin %42’sinde ilişki 10 dakikadan kısa sürüyor. Sonuçlar uzun süreli cinsel ilişkiden ziyade, kısa süreli ve tatmin edici bir cinsellik yaşamanın önemini vurguluyor.

    Tatmin için ön sevişme önemli

    Araştırmada katılımcıların %68’i “fiziksel ön sevişmenin” kendilerinin ve eşlerinin cinsel tatmininde en önemli ya da ikinci önemli unsur olduğunu belirttiler. Hem kadınlar, hem de erkeklerin ön sevişmenin önemini vurgulaması dikkat çekti. Bu konuda ikinci sıradaki yanıt “istediğinde cinselliğe hazır olması” olurken, üçüncü sıradaki yanıt ise “penetrasyona yetecek sertlikte ve sık ereksiyon” oldu. Böylece ilişki anı geldiğinde iyi performans gösterebilmenin bireysel düzeydeki kriterleri belirlenmiş oldu. Erkekler için bu, başarılı ilişki için yeterli sertlikte ereksiyonu sürekli gerçekleştirip sürdürmek olarak tanımlanabilir. Ayrıca fiziksel ön sevişmenin cinsel tatmin sağlama açısından her istediğinde cinselliğe hazır olmaktan daha önemli olduğu ortaya çıktı.

    Partnerler ne ister?

    Genel olarak birçok kişi (%63) cinsel yaşamlarının kalitesini artırmak için daha sert bir ereksiyona sahip olmak (veya partnerinin sahip olmasını) istiyor. Kadınlar açısından bu istek yaş ilerledikçe artarken, tüm yaş gruplarında büyük çoğunluk partnerlerinin ereksiyonunu artırabilmeyi arzu ediyor. Cinsiyete göre bakıldığında, erkekler bu yöndeki ihtiyaçlarını daha fazla vurguluyor. Orta yaş grubunda (36-45 veya 46-55) on erkekten sekizi (%79-82), üst yaş grubunda (56-65) ise on erkekten yedisi (%73) ereksiyon sertliğini artırabilmeyi dilediklerini söylüyor. Benzer şekilde, ortalama dört kadından üçünün (%76) cinsel hayatlarının daha iyi olması için eşlerinin daha sert ereksiyon olmasını istediği ortaya çıkıyor.

    Kişinin hayata genel bakışı açısından önemli

    Araştırmada ayrıca katılımcılara cinselliğin, hayatı algılamaları konusunda ne kadar önemli olduğu sorularak, cinselliğe yönelik tavır daha geniş bir düzeyde de incelendi. Buna göre, kadın ve erkeklerin büyük çoğunluğu cinsel açıdan tatmin olma hissinin yaşama genel bakışları açısından önemli veya çok önemli olduğunu kabul ediyor. Bu durum özellikle, bunu ifade eden erkeklerin dörtte üçünden fazlası (%80) için geçerli. Kadınların da yaklaşık üçte ikisi (%62) cinsel açıdan tatmin olma hissinin önemli bir faktör olduğunu kabul ediyor.

    Anketin ayrıntıları

    Anket 2012 yılında bağımsız araştırma ajansı Vision Critical tarafından Pfizer sponsorluğunda 8 Avrupa ülkesinde (Türkiye, Rusya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Ukrayna, Sırbistan ve İsrail) yapıldı. Online olarak gerçekleştirilen çalışmaya 36-65 yaşları arasındaki 2087 erkek ve 2021 kadın olmak üzere toplam 4108 kişi dahil edildi. Türkiye’den 289 erkek, 265 kadın olmak üzere 554 kişi anketi yanıtladı. Bildirilen sonuçlar sadece Türkiye’den elde edilen yanıtlara dayanmaktadır.

  • Mutsuz ve tatminsiz kadınlar

    Mutsuz ve tatminsiz kadınlar

    Birbirlerini hiç olmadığı kadar çok arzulayan ve evlendikten sonra mutluluklarının cinsellikle birlikte doruk noktasına çıkacağına inanan pek çok çift var. Bu çiftler nikâh masasına oturdukları zaman, “Cinsel açıdan tatmininiz garanti edilmektedir!” diye bir anlaşmaya imza atmamalarına rağmen, içlerinde tutuşan arzu ile birlikte, her şey gibi cinselliklerinin de dört dörtlük olacağına inanıyorlar. Fakat çoğu zaman her şey bekledikleri gibi olmuyor…“Cinsel bakımdan terk edilmiş evli bir kadın olur mu hiç?” demeyin, çünkü bu bir teori değil. İlk başlarda zevkli bir deneyim olarak paylaşılan cinsellik, daha sonra cinsel isteksizlik ve tatminsizliğin pençesinde kıvranabiliyor. Sonucunda çiftin hayat kalitesinde ciddi bir düşüş meydana gelebiliyor.

    TABULARI YIKMAK GEREKİYOR!
    Sağlıklı ve mutlu cinselliği engelleyen ve kadınların tatminsiz bir cinsel hayat yaşamalarına neden olan erken boşalma ve iktidarsızlık, her ne kadar görünürde erkek odaklı cinsel işlev bozuklukları olsa da, aslında çiftin ortak sorunudur. Erken boşalma ve iktidarsızlık yaşayan erkeklerin hemen hemen hepsi eksiklik, aşağılanma, küçük düşme, başarısızlık ve utanç duyuyorlar. Cinsel işlev bozuklukları nedeniyle birbirine öfkelenen çiftler gün ve gün kendilerine ve partnerlerine olan güvenlerini yitiriyorlar ve birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Hal böyle olunca, tabulaşmış kurallar nedeniyle, cinselliği erkeğin başlatması gerektiğine, erkeğin kadına nasıl zevk vereceğini bildiğine ve cinsellikte erkeğin yönetici olmasının doğruluğuna inanan kadınlar, tatminsizliklerinden dolayı erkekleri suçlamaya başlıyorlar. Ayrıca “Sevişme sırasında konuşulmaz!”, “Cinsellik hakkında konuşmak ayıp ve günahtır!”, “Cinsellik içgüdüseldir ve öğrenilmez!”, “Penisin sertleşmemesi partnerin çekici bulunmadığına işarettir!”, “Fantezi kurmak sapkınlıktır!”, “Mastürbasyon yapmak kötü ve kirlidir!”, “Erkeğin penis boyu çok önemlidir!” gibi doğru bilinen yanlışlar cinsel sorunların karşılıklı konuşularak çözülmesini de engelliyor. Bu nedenle, cinsel işlev bozukluklarının çiftin sorunu olduğu kabul edilerek, tabulaşmış düşüncelerden kurtulabilmek için mutlaka bir cinsel terapiste başvurulması gerekiyor.

    CİNSELLİK KADINLAR İÇİN “SEVGİ” ERKEKLER İÇİN “GÜÇ” ODAKLIDIR!
    Çiftlerin birbirlerini sevmeleri ve severek evlenmeleri nedeniyle cinsel hayatlarının iyi olacağına inanmaları, yaşadıkları sorunları çözmekten çok, birbirlerine karşı olan sevgilerini sınadıkları bir sınava dönüştürmelerine neden olabiliyor. Bu sınavda yanlış yapılan her şey kendileri dışında bir sebebe bağlanıyor ve sorumluluklar karşı tarafa yükleniyor. Böylece çift mutsuzlaşıyor. Çözüm için öncelikle kadınların ve erkeklerin doğalarının temelinde yatan “sevgi ve güç” arayışının anlaşılması gerekiyor. Kadınlar sevgi, erkekler ise güç odaklı oluyor. Bu nedenle kadınların cinsel açıdan tatmin olabilmeleri için öncelikle seviliyor olduklarını hissetmeleri gerekiyor. Kadınlar üzüntülü, kafası karışık, bitkin ya da umutsuz olduklarında yalnız olmadıklarını hissetmek istiyorlar, koşulsuz sevgi ve saygı arıyorlar, duygularını paylaşmayı, anlayış ve değer görmeyi arzuluyorlar ama en çok kendilerini dinleyecek bir erkeğe ihtiyaç duyuyorlar. Bunun için erkeklerin kadınların elini tutup, gözlerinin içlerine bakarak, sakin ve anlayışlı bir şekilde dinlemeleri, akıl vermek veya çözüm üretmek yerine duygularına eşlik etmeleri gerekiyor. İşte o zaman kadınlar hem gevşiyorlar ve rahatlıyorlar hem sevildiklerini ve değerli olduklarını hissediyorlar hem de sevişmeye hazır hale geliyorlar. Çünkü kadınlar bildiklerini erkeklerinden DUYMAK, duyduklarını HİSSETMEK, hissettiklerini davranışlarında GÖRMEK istiyorlar. Bu nedenle erkeklerin “Zaten onu sevdiğimi ve sadık olduğumu biliyor!” savunması hiç gerçekçi ve mantıklı görünmüyor. Kadını İSTEKLİ veya MELEK, ÖFKELİ veya KIRGIN yapmak erkeklerin elinde gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Erkeğine sesini duyuran ve anlaşılan bir kadın değişiyor, rahatlıyor ve sevgi dolu oluyor…

    KADINLAR NE İSTER…
    Erkeklerin sürekli olarak üzerinde düşündükleri fakat bir türlü bulamadıkları sorunun cevabı aslında çok basit gibi… Kadınlar, kendilerini dinleyen ve anlayan, sahiplenme duygusu olan, dokunarak ve bakarak sevgisini ifade eden, anlayışlı erkekler istiyorlar. Kadınların kendilerinin yenilgiye uğradıklarını düşündükleri ve savaşamayacak kadar aciz kaldıkları tek şey kendilerini değersiz hissetmeleri gibi görünüyor. Kadınlar çoğu kez değerli olduklarını hissetmek istiyorlar. Bunu hissettirebilmek için erkeklerin kadınların gururunu okşamaları, her akşam en az yarım saat onları dinlemeleri ve anladıklarını göstermeleri, şefkatli olmaları ve her daim arkalarında olduklarını hissettirmeleri gerekiyor.

    KADINLARIN KENDİLERİNİ DOĞRU İFADE ETMELERİ GEREKİYOR!
    Her kadının yapısı diğerine göre farklı oluyor. Bazı kadınlar dokunulmaktan, bazıları cinsellik içeren konuşmalardan ya da seslerden, bazıları ise cinsellik içeren görüntülerden etkileniyor ve uyarılıyorlar. Bunu keşfedebilmenin yolu cinsel paylaşımlarda bulunmak ve paylaşımlar üzerine konuşmak olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu sanıldığı kadar zor ve karmaşık bir süreç olmuyor. Kadının nelerden zevk aldığını partnerine ifade etmemesi ya da edememesi, cinsel yönden tatmin edilememiş evli kadınların sayısını her geçen gün artırıyor. Bu nedenle kadınların kendilerine sakladıkları düşünceleri, fantezileri ve içlerine attıkları duyguları anlatmaları gerekiyor. Tercih edilen dokunuşları konuşmak ve yol gösterici olmak daha önce tadılmamış zevklere ulaşılmasını ve cinselliğin bambaşka yönlerinin keşfedilmesini sağlayabiliyor. Çünkü konuşmak, istekleri ifade etmenin ve karşılığında geribildirim almanın en basit ve kesin yöntemi gibi görünüyor. Sevişme sırasında beden dilini kullanmak, inlemek ya da mırıldanmak da olağan çözüm yollarından birisi olabiliyor. Partnerinin zevk aldığını fark eden erkek, seks eyleminde başarılı olduğunu düşünebiliyor, partnerinin hangi durumda, neden ve nasıl tepki verdiğini fark edebiliyor ve geri bildirim verebiliyor. Her erkek, kadınını mutlu etmekten yana oluyor. Bu nedenle kadınların konuşarak ya da beden dillerini kullanarak kendilerini doğru ifade etmeleri hayallerindeki sekse kavuşmaları için önemli bir adım gibi görünüyor.

    HER ENGEL BİR FIRSATTIR ANLAYANA…
    Her engel bir fırsattır aslında, üzülmek mutlu olmak için, hastalık şifa bulmak için, öfke sevmek için, suç affetmek için, baskı direnmek için, başarısızlık başarılı olmak için, cinsel sorunlar yakınlaşmak için bir fırsat olabiliyor. Bu nedenle çiftlerin hata yapmaktan ve eleştiriden korkmamaları büyük bir önem taşıyor. Birbirlerini koşulsuzca sevmeleri, inanmaları, denemeleri, yılmamaları, mücadele etmeleri ve gerisini zamana bırakmaları gerekiyor. Çünkü zamanla her şey değişiyor.

  • Yatakta Herkes Kendi Tatmininden Sorumludur !

    Yatakta Herkes Kendi Tatmininden Sorumludur !

    CİSED: “HERKES KENDİ CİNSEL TATMİNİNDEN SORUMLUDUR!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “KİMSE KİMSEYİ YATAKTA TATMİN ETMEK ZORUNDA DEĞİL!”

    Beslenmek, su içmek ve nefes almak yaşamın, seks yapmak ise ilişkinin bir gerekliliğidir. Seks, görev veya mecburiyet değildir. Bu nedenle, zoraki yapılmamalı, istekle ve bazen kendiliğinden olmalıdır. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşıdaki insanla bütünleşirken kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bunun için kişinin kendini bir şey yapmaya mecbur hissetmemesi ve performansıyla ilgili endişe duymaması gerekir. “Çift birbirini tatmin etmek zorunda mı?”, “Cinsel hayatın monotonlaşması kader mi?”, “Çiftin başaramama korkusundan kurtulmasının bir yolu var mı?” veya “Pasif kalma modeli ile sorumluluk alma modelinin farkı nedir?” Bu sorulara yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…İşte, aldatmayı önleyecek, yetersizlik ve tatmin edememe korkusuyla monotonlaşan ve tutkusunu kaybeden çiftin, aşk ve seks hayatını yeniden hareketlendirecek ve ilişkilerindeki tutkuyu canlandıracak altın değerinde tavsiyeler…

    KİMSE KİMSEYİ YATAKTA TATMİN ETMEK ZORUNDA DEĞİL!

    “Başaramama korkusu” adı verilen performans anksiyetesinin önemine değinen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çiftin ilişkisinde kıvılcım ve cinsel tutkunun yok olmasının en önemli nedenlerinden biri başaramama, tatmin edememe, yetersiz kalma gibi düşünce ve duygulara yol açabilen performans anksiyetesidir. Birbirini tatmin etmeye çalışan veya yeterince tatmin edemediğini düşünen çift zamanla ilişkisinin sıkıcı olduğunu düşünmeye, cinsellikten soğumaya ve zamanla erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel isteksizlik, orgazm olamama, uyarılma bozuklukları gibi cinsel işlev bozuklukları yaşamaya başlayabilir. Bunları yaşamamanın tek yolu, cinselliği görev ve baskı aracı olarak görmemektir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu nedenle, kimse kimseyi yatakta tatmin etmek zorunda değildir. Herkes kendi cinsel tatmininden sorumludur. Buna sorumluluk alma modeli denir, bunun zıttı pasif kalma modelidir. Herkesin cinsel istek, uyarılma ve tatmin olma konusunda kendisine yardımcı olan kendisine özgü birşartlar zinciri vardır. Herkesin şartlarını talep etme ve isteme hakkı vardır; ancak çoğu kişi kendisini, partnerinin cinsel olarak uyarması gerektiğine ve tatmin olmasının partnerinin elinde olduğuna ve istediği şekilde uyarılmazsa veya tatmin olmazsa hem kendinin hem de partnerinin eksik olduğuna inanır. Cinsel terapistler olarak, kişiyi cinsel olarak harekete geçiren kuvvetin bilinçli veya değil, kendisi olduğunu vurguluyoruz. Böylece, kişi istek ve arzularını ifade etmek ile bunları bastırmak arasında bir seçimde bir tercihte bulunabilir, kendine odaklanıp ortaya koyduğu cinsellikten zevk alabilir ve ayrıca partnerinin ve kendinin bilincine varabilir. Diğer bir değişle, kişinin içinde cinsel istek uyandırmak partnerinin değil, onun kendi görevidir. Kişi partnerinin hissetmek istediği cinsel arzuyu hissedebilmesi için ancak ona destek olabilir. Bunu ise, ruhunu ve bedenini bir armağan olarak sunarak ve onun isteklerini gerçekleştirmeyi seçerek yapabilir. İç çamaşırlar, mumlar ve hoş sözler güzeldir; ancak ilk aşama bunlar olmamalıdır. Öncelik, kişinin kendisidir. Bunlar ise daha sonra gelir. Bu bakış açısı, cinsel isteğin sorumluluğunu olması gerektiği yere, yani kişinin kendi omuzlarına yükler ve kontrolünün partnerinin elinde olmadığını anlamasına yardımcı olur. Çünkü kontrolü kaybetme duygusu bilinçdışı düzeyde çok korkutucudur. Pasif kalma modeli, kişinin partnerini veya ilişkisini suçlamasına neden olur. Sorumluluk alma modeli ise kişinin ilişkisinden zevk almasın, var olan sorunların üstesinden gelmesini sağlar ve çiftin birbirini aldatmasını engeller” dedi .

    KADININ ZAMANI GELDİĞİNDE KENDİNİ KASMASI GEREKİYOR…

    Sorumluluk alma modeli nin önemine değinen CİSED Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Erkek, kadınla sevişirken ruhunu ve bedenini koşulsuz bir armağan olarak ona sunar. Kadın, bu armağanı kabul eder. Bundan sonrası kadının işidir. Kadın reddedilmeyi ve başarısız olmayı göze alarak erkekten, kendini cinsel açıdan uyaracak davranışlarda bulunmasını ister. Kadının talep etme, erkeğinde reddetme hakkı vardır. Erkek kadının taleplerini gerçekleştirmek isterse yapar ama bunu yapmak zorunda da değildir. Kadın, orgazm olmayı kolaylaştırmak için erkeğin bedenini kullanmasından, klitorisini sürtmesinden, fantezi kurmasından ya da kendini kasmasından yine kendi sorumludur. Dolayısıyla, cinsel tatmininden de yine kendi sorumlu olur. Erkek kadını boşaltmak, orgazma ulaştırmak veya tatmin etmek zorunda değildir. Kadının boşalması için sadece penise ihtiyaç yoktur. Bu değişik şekillerde başarılabilir. Sorumluluk alma modeli, kadına sorumluluk yüklerken erkeği özgürleştirir ve böylece çift olarak tatminkâr bir cinsellik yaşanmış olur” dedi.

    ERKEĞİN AŞK KASLARINI GEVŞEK TUTMASI GEREKİYOR…

    Pasif kalma modeli nin cinsel işlev bozukluklarına yol açabildiğine değinen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Kadın, erkeğe sevişirken ruhunu ve bedenini koşulsuz bir armağan olarak sunar ve erkek de bunu kabul eder. Bundan sonrası erkeğin işidir. Erkek reddedilmeyi ve başarısız olmayı göze alarak kadından kendini uyaracak şeyleri ister. Erkeğin talep etme, kadının da reddetme hakkı vardır ve kadın bunları yapmak isterse yapar ama zorunlu değildir. Erkek kadının bedenini kullanarak, penisini sürterek veya vajinaya sokarak, zamanı gelince daha çok haz alabilmek adına boşalması denetleyerek, aşk kaslarını boşalana kadar gevşek tutarak, kendi boşalmasından, orgazmından ve cinsel tatmininden kendi sorumlu olur. Kadın, erkeği boşaltmak, orgazma ulaştırmak veya tatmin etmek zorunda değildir. Erkeğin boşalması için sadece vajinaya ihtiyacı yoktur. Bu değişik şekillerde de başarılabilir. Sorumluluk alma modeli, erkeğe sorumluluk yüklerken kadını özgürleştirir ve böylece çift olarak tatminkâr bir cinsellik yaşanmış olur” dedi.