Etiket: tansiyon

  • Ayağa Kalkarken Göz Kararması Neden Olur? Hangi Doktora Gidilir?

    Ayağa Kalkarken Göz Kararması Neden Olur? Hangi Doktora Gidilir?

    Göz Kararması

    Birden ayağa kalkarken gözde kararmasının en büyük sebebi ani tansiyon düşmesidir. Bu duruma tıp dilinde postural hipotansiyon (postüre bağlı tansiyon düşmesi) denir. Çoğunlukla anemi gibi nedenlerden kaynaklanırken, bazı durumlarda ciddi hastalıkların belirtisi olabilmektedir.

    Postüre Bağlı Tansiyon Değişimlerinin Nedeni

    Kişinin oturur pozisyondan aniden ayağa kalkması durumunda gözler aniden kararır ve bayılma hissi meydana gelir. Bu durumun yaşanmasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

    • Atardamarlarda darlık
    • Şeker hastalığı
    • Anemi
    • Çoklu sistem atrofisi
    • Anoreksiya
    • Kalbe bağlı ritim bozuklukları
    • B12 vitamini eksikliği
    • Demir eksikliği
    • İç kulak rahatsızlıkları

    Bunların haricinde ayağa kalkınca göz kararası çarpıntı eşliğinde meydana geliyorsa acilen doktora görünmekte yarar vardır.

    Göz Kararması
    Göz Kararması

    Postural Hipotansiyonda Gidilecek Doktor

    Bu durumun yaşanması halinde, ek herhangi bir belirti görülmüyorsa ilk olarak göz hastalıklarına gidilmesi uygun olacaktır. Göz doktorları uygun yönlendirmeleri yapacaktır. ancak göz kararması ve halsizlik birlikte görülüyorsa, dahiliye uzmanına görünmek daha doğru olacaktır. Kanda herhangi bir sorun olup olmadığının kontrol edileceği tetkiklerden sonra uygun yönlendirmeler yapılacaktır. Sinirlerde meydana gelebilecek bir sorunun habercisi olan halsizlik ve uyuşma halinde nörolojiye başvurulmalıdır. Ani göz kararması ve terleme birlikte seyrediyorsa kalp damar hastalıklarından şüphelenilmektedir. Bu belirtilere ellerde ve ayaklarda uyuşma da eklenmişse vakit kaybedilmeden bir kalp damar uzmanına görünmekte fayda vardır.

    İlgili Konular;

  • Çocuklarda Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?

    Çocuklarda Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?

    Çocuklarda hipertansiyon yapılan kan basıncı ölçümü sonucu yaşına, boyuna ve cinsiyetine göre belirlenen sınır değerleri aşma durumunu ifade etmektedir. Yapılan bu tespit hipertansiyonun sadece yetişkin hastalığı değil, çocukluklarda da görünebileceğini göstermesi açısından önemlidir.

    • Böbrek hastalıkları,
    • Kalp ve damar rahatsızlıkları,
    • Böbrek üstü, tiroid ve paratroid bezlerince salgılanan hormonlarda düzensizlik,
    • İlaç kullanımı,
    • Kandaki sodyum oranının artması,
    • Yanlış beslenme

    Kaynaklı çocuklarda görülen hipertansiyon belirtileri sonrası tanı ve tedavi süreci için ihmal edilmeden tıbbi yardıma başvurulmalıdır.

    Çocuklarda Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir? | 1

    Çocuklarda Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?

    Çocuklarda ve bebeklerde hipertansiyon tanısının konulabilmesi için ihtiyaç duyulan tıbbi yardıma başvurulma kararının verilebilmesinde ebeveynlerin rolü önemlidir. Çocuklarda ve bebeklerde yüksek tansiyon belirtileri gözleme dayalı olarak tespit edilmesinin ardından tıbbi süreç başlanacak olup ebeveynlerin çocuklarında gözledikleri anormalliklere dikkat etmeleri gerekmektedir.

    • Baş ağrısı,
    • Kulak çınlaması,
    • Burun kanaması,
    • Mide bulantısı,
    • Çarpıntı,
    • Görme bozukluğu,
    • Huzursuzluk,
    • Aşırı terleme,
    • Beslenmede zorluk,
    • Sık nefes alıp verme,
    • Çabuk yorulma,
    • Bacaklarda ağrı

    Çocuklarda ve bebeklerde hipertansiyon belirtileri olarak değerlendirilir.

    Çocuklarda Hipertansiyon Tanısı Nasıl Konur?

    Bebeklerde ve çocuklarda hipertansiyon tanısı, kan basıncı ölçümü ile gerçekleştirilmektedir. 3 sefer yapılan kan basıncı ölçüm ortalamaları normal tansiyon kaç olmalı erkek ve kız çocuk değerleri ile karşılaştırılarak, normal seviyelerin üzerinde değer elde edilmesi halinde hipertansiyon tanısı konulmakta ve tedavi süreci başlatılmaktadır.

    Çocuklarda Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir? | 2

    Çocuklarda Hipertansiyon Nasıl Tedavi Edilir?

    Çocuklarda hipertansiyon tedavisi için yönetilecek süreçte belirli bir yol izlenmektedir. Tedavi sürecinde tedaviyi gerçekleştirecek doktor ve hastanın olduğu kadar ebeveynlere de büyük rol düşmektedir. Tedavi süreci;

    • Tedavi sürecinin planlanması,
    • Kilo kontrolü sürecinin takip edilmesi,
    • Tuz kullanımının kısıtlandığı diyet programının uygulanması,
    • Egzersiz programlarına uyulması,
    • Çocukların sigarasız ortamda yaşamasının sağlanması,
    • İlaç tedavisinin takip edilmesi,
    • Gerekmesi halinde cerrahi müdahalenin gerçekleştirilmesi

    Şeklinde ilerleyerek hipertansiyon hastalığı tedavi edilmektedir.

    Dikkat Çocuklarda da Yüksek Tansiyon Olabilir Tıklayın !

    Çocuklar İçin Bağışıklık Sistemi Güçlendiren Özel Karışımlar Tıklayın !

  • Hipertansiyon Beslenmesi Nasıl Yapılmalıdır?

    Hipertansiyon Beslenmesi Nasıl Yapılmalıdır?

    Hipertansiyon hastaları beslenme sistemlerinde çeşitli değişiklik ve eklemeler yaparak, yaşam kalitelerini yükseltebilirler. Tedavi yöntemlerinin yanı sıra alınan besinlerle, hipertansiyon kontrolü ve iyileştirmesi sağlanabilir.

    Hipertansiyon hastalarının beslenme yöntemlerinde;

    • Omega-3 yağ asitlerinden zengin balık çeşitleri, haftada 2 kez tüketilmelidir.
    • Haftada 3-4 gün egzersiz yapılmalı ve minimum 60 dakika çalışılmalıdır
    • Vücut oranları, boy kilo dengesi sağlanmalıdır
    • Tuzlu yiyecekler, gıda ve tuz ürünleri tüketilmemelidir.
    • Ekmek ve tahıllarda da tuz kullanılmamalıdır
    • Alkol alınmamalı, alışkanlık var ise azaltılmalıdır
    • Zeytin yağı, fındık yağı gibi ürünler kullanılmalı, doymamış yağlardan uzak durulmalıdır.
    • Yeşil yapraklı besinler daha sık tüketilmelidir. Salatalar, her sofrada olmalıdır.
    • Şeker minimal seviyede alınmalıdır
    • Işlenmiş ve doymuş yağ içerikli şarküteri yiyecekler az tüketilmelidir.

    Hipertansiyon Beslenmesi Nasıl Yapılmalıdır? | 3

    Günlük öğün sayısı 3 ile kısıtlanmamalı sık sık beslenilmelidir. Yaşam kalitesini artıran formüller kullanılarak, beslenmeye dikkat edildiğinde hipertansiyon hastalarında düzelme görülmektedir.

    Hipertansiyonu Etkileyen Faktörler

    Hipertansiyonu etkileyen unsurlar arasında;

    • Tütün ve sigara kullanımı
    • Aşırı kilo
    • Diyabet
    • Durağan ve hareketsiz yaşam
    • Fiziksel aktivite yapmamak
    • Yüksek oranda alkol
    • Kalsiyum, potasyum, magnezyum türü minerallerin eksikliği ve ideal oranda alınmaması
    • Tuz oranının aşırı yüksek olması ve çok alınması
    • D vitamini eksikliği
    • Doğum kontrol hapları gibi hormon içerikli ilaçların gereksiz yere kullanılması
    • Stres
    • Yaşlanma
    • Genetik faktörler ve yatkınlık
    • Kronik böbrek hastalıkları
    • Tiroid sorunları, tümörler

    Gibi nedenler bulunmaktadır.

    Yüksek Tansiyona Ne İyi Gelir Tıklayın !

    Yüksek Tansiyon Tedavisi Tıklayın !

    Bu öneriler tansiyon hastaları için! Tıklayın !

  • Over torsiyonu belirtileri

    Over torsiyonu belirtileri

    Over torsiyonu oldukça korkunç problemlere işaret ediyor olabileceği için göz ardı edilmemesi gereken bir kadın hastalığıdır. Peki over torsiyonu nedir? Over torsiyonu belirtileri nelerdir?

    Over torsiyonu nedir?
    Yumurtalıkları tutan bağ içerisinden damarlar geçer. Yumurtalığın herhangi bir nedenden dolayı bu bağ etrafında dönmesi veya başka bir deyişle burkulması olayına over torsiyonu adı verilir. Bu durumda, kan dolaşımında azalma olur veya kan dolaşımı tamamen durabilir.

    Over torsiyonu belirtileri

    Kramplı ağrı ve leke gelmesi
    Over torsiyonunun ilk semptomlarından bir tanesi rahimde ve karnın bir tarafında kramplı ağrı ile birlikte leke gelmesidir. Özellikle adet döneminiz dışında kasıklarınızda ağrı hissederseniz ve iç çamaşırınızda kan varsa acilen doktorunuza danışın.
    Over torsiyonu belirtileri | 4
    Göbekte hassasiyet
    Over torsiyonundan önce muhtemelen şişkinlik ve göbeğinizde hassasiyet yaşayacaksınız. Bu hassasiyet karnın sadece bir tarafında olabilir.
    Şiddetli karın ağrısı
    Yumurtalıklarınızdaki bağ tamamen döndüğünde karnınızın bir tarafında ani ve keskin bir ağrı hissedeceksiniz. Bu, bağlarda şiddetli çekme olduğu ve yumurtalıklarınıza kan akışı olmadığı anlamına geliyor.
    Over torsiyonu genelde vücudun sağ tarafında gerçekleştiği için apandisit ile karıştırılır. İki ihtimalde de acilen doktora gitmeniz gerekir.
    Mide bulantısı ve kusma
    Over torsiyonu ileri noktaya ulaştığında şiddetli karın ağrısıyla birlikte mide bulantısı ve kusmaya neden olabilir. Bu, vücuttaki rahatsızlığın bir dışavurumudur.
    Over torsiyonu nedenleri
    -Yumurtalık kistleri
    -Fertilite tedavisi
    -Tümör
    -Fizyoloji
    Kaynak: milliyet.com.tr
    Duygu Bay / PembeNar
  • Bu öneriler tansiyon hastaları için!

    Bu öneriler tansiyon hastaları için!

    Tansiyon hastaları dikkat bu yazımızı sizi yakından ilgilendiriyor. Tansiyon hakkında bilmedikleriniz yazımızda..

    Hipertansiyon yani yüksek tansiyon kan damarlarındaki basıncın normalden fazla olmasıdır. Günümüzde hipertansiyonun görülme yaşı gittikçe düşüyor. Bu oranlara bakacak olursak hipertansiyonun görülme sıklığı 18 yaş ve üstünde %30-35 değerindedir.  Yaş ilerledikçe sıklığı da artmaktadır.

    Hipertansiyon bu özellikteki kişilerde daha fazla risk taşıyor:

    -Yaşa bağlı

    -Aşırı kilolu olmak

    -Diyabet

    -Fazla tuzlu beslenme

    -Düzenli egzersiz yapmama

    -Alkol ve sigara kullanımı

    -Aşırı stres

    Bunların dışında rol oynaya iki durum daha vardır bunlar ise: cinsiyet ve kalıtımdır.

    50 yaş altındaki erkeklerde hipertansiyon görülme sıklığı yüksektir. 50-55 yaş kadın ve erkeklerde aynı oranda gitmekte fakat 55 yaş üstünde erkeğe göre kadında görülme sıklığı daha fazladır.

    Yüksek tansiyon sadece yukarıda belirtilen özelliktekilerde bulunmuyor. Bazı hastalıklara bağlı olarak ta yüksek tansiyon hastalığı ortaya çıkmaktadır.

    Ailede hipertansiyon hastası olan bir bireyde hipertansiyon görülme sıklığı %60’tır. Bunların dışında hipertansiyon aşağıdaki hastalıklara bağlı olarak ta ortaya çıkmaktadır:

    -Böbrek rahatsızlığı olanlar

    -Böbrek üstü bezinde oluşan hastalıklar

    -Aortta oluşan darlıklar

    -Tiroid bezinde yavaş ve hızlı çalışmaya bağlı olan rahatsızlıklar

    yuksek-tansiyon-1

    HİPERTANSİYON BELİRTİLERİ

    Hipertansiyonunuzun çok yükselmesi halinde görülen belirtiler arasında:

    Baş dönmesi

    Baş ağrısı

    Kalp ağrısı

    Kulak çınlaması

    Nefes darlığı

    Çift veya bulanık görme

    Burun kanamaları ve

    Düzensiz kalp atışları sayılabilir. Yüksek tansiyon normalde herhangi bir belirti vermediğinden, düzenli olarak tansiyonunuzu kontrol ettirmeniz önemlidir. Yüksek tansiyon vücudunuza siz farkına varmadan zarar verebilir.

    HİPERTANSİYON TEDAVİSİ

    Hipertansiyon hastaları tedavi sürecinde kilolu ise mutlaka kilolarından kurtulmaları gerekmektedir. Vücut ağırlığını dengelemek için düzenli egzersiz yapmaları gerekmektedir. Tuz tüketimi olabildiğince azaltılmalıdır.

    Alkol tüketimiz minimum seviyede olmalıdır. Yeşil yapraklı sebzeler tüketmelidirler ve hazır gıdalardan uzak durmalıdırlar. Hazır gıdalarda tuz tüketimi fazla olduğu için hipertansiyon hastalarını olumsuz etkilemektedirler.

    BUNLARDAN UZAK DURUN

    Tuzlu ve şekerli besinler, çay ve kahve, kolalı içecekler, tereyağ çeşitleri ve alkol yüksek tansiyonu çıkaran gıdalardır. Tansiyon hastaları bu tür gıdalardan uzak durmaları gerekmektedir.

     

  • Yüksek Tansiyon Tedavisi

    Yüksek Tansiyon Tedavisi

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık yüksek tansiyon belirtileri ve yüksek tansiyon tedavisi makalemizi hazırladık. Hipertansiyon nasıl düşürülür sorusuna makalemizde cevap bulabilirsiniz
    Kan basıncının yükselmesi olayına hipertansiyon denir. Kötü beslenme, ilerlemiş yaş, insülin direnci, kalıtsallık, sağlıksız yaşam tarzı, stres ve depresyon, yüksek tansiyonun nedenleri arasındadır. Hipertansiyonun olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? İşte o belirtilerden bazıları şu şekildedir.
    Yüksek  Tansiyon Belirtileri
    Düzensiz kalp atışı
    baş dönmesi
    halsizlik
    konsantrasyon zayıflığı,
    bulantı
    bulanıklık görme,
    ağır ya da düzensiz nefes alıp verme
    susuzluk hissi
    depresyon
    düzensiz uyku,
    düzensiz kan dolaşımı,
    yorgunluk
    güçsüzlük

    Yüksek Tansiyon İçin Şifalı Bitkiler makalemiz için tıklayınız

     

    Yüksek Tansiyonun Nedenleri ve Tedavi Yolları

    Yüksek tansiyondan muzdarip iseniz, tuz alımını azaltmalısınız.Insülin seviyesini dengelemek için çok şekerli ve tuzlu gıdalardan uzak durmalısınız

    Kilo direk yüksek tansiyonla ilgili bir konudur.Şişmanlık damarlara daha fazla kanın pompalanmasına yol açar.Kilonuzu kontrol edin fazla kilonuz varsa diyet yapın.

    Hareketsiz yaşam, spor yapmamakta tansiyonun yükselmesine veya düşmesine neden olur.Bunun nedeni fiziksel aktivite eksikliği sinirlerin kasılma oranını artırarak, kalp hızını atışını artırır, kan daha çok pompalanmış olur.

    Hipertansiyon tedavisinde, kolesterol tüketimini azaltın. Kötü kolesterol kalp krizine yol açabilen kan damarlarında tıkanmaya yol açar.

    Lif yönünden zengin sebzeler, folik asit, potasyum ve vitaminler tansiyon tedavisinde doğal yardımcılardır. Her gün muhakkak taze meyve yiyin

    Sarımsak damarların tıkanmasını önler, kan inceltir ve kan akımını artırır. Dolayısıyla, doğal olarak yüksek kan basıncını tedavi etmek istiyorsanız her gün sarımsak yiyin

    Balık yağı hipertansiyonu tedavi etmek için etkili bir ilaçtır.

    Kapsül olarak alabilir veya düzenli balık tüketebilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor…

    Doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor…

    Özellikle Rus doktorların tavsiye ettiği kalp ve damar hastalıkları reçetesi mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

    Türkiye’deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

    EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ!

    – 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış saf limon suyu

    – 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu’da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)

    – Ağzı sıkı kapanan 2 litrelik kavanoz (2 litrelik pet şişeler de kullanılabilir)güneş ve gün ışığı görmemesi için dışına alüminyum folyo kapatın.

    HAZIRLANIŞI

    2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

    25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)

    YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI

    1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu
    önlüyor.

    2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

    3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.

    4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
    yapıyor.

    5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin
    yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

    6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

    7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.

    Dipnot: Kan inceltici kullananlar “dr danışmadan” denemesin,düşük tansiyon problemi olanlar çok dikkat etmeli…

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Türkiye’de her üç kişinden biri bas ağrısından şikayetci. Araştırmalara göre 250 ye varan değişik baş ağrısı çeşidi var. Bugün eczanelerde hatta market ve bakkalar da baş ağrısına karşı kullanılacak çeşitli ilaçlar var. Bu ilaçların doktor gözetiminde kullanılması gerekmekte.

    Peki ilaç almadan baş ağrımızı kendi kendimize tedavi etmeye çalışsak nasıl olur ? İşte size baş ağrınızı ilaçsız geçirmek için 10 ipucu :

    1. Çok uzun süre aç kalmak baş ağrısının sebeplerinden biridir, çünkü açlık kan şekerinizin düşmesine neden olur. Düzenli ve dengeli beslenmek ve tabiki doğru gıda ve besinler ile beslenmek gerekir. Bol miktarda Magnezyum baş ağrılarınızın önüne geçebilir. Çok fazla yağlı ve şekerli gıda tüketimi baş ağrısının en büyük sebeplerinden biridir. Araştırmalara göre abartmadan kahve içimi baş ağrılarınızı hafifletebilir çünkü kafein kan dolaşımını dengeler.
    2. Sabahları baş ağrısıyla uyanıyorsanız, bu diş ve çenenizle ilgili bir sorununuz olduğunu gösterebilir. Diş ağrıları kendini baş ağrısı şeklinde hissettirebilir. Diş doktorunuzu düzenli olrak ziyaret etmeniz bu ihtimali ortadan kaldıracaktır. Ağız ve diş sağlığının düzenli bir şekilde yapılması, bu sebeple meydana gelebilcek baş ağrınızın önüne geçecektir.
    3. Bütün gün masa başında veya bilgisayar karşısında oturan kişilerde bel, özellikle boyun ağrıları baş ağrılarına sebep olabilir. Böyle bir sorun yaşıyorsanız fön makinanız size yardımcı olabilir. Fön makinanızı sıcak ayarına getirerek, boynunuzdan omuzlarınıza daireler çizerek bir kaç dakika masaj yapın. Yararını göreceksiniz. Ama en önemlisi masa başı veya bilgisayar karşısında doğru pozisyonda oturmalısınız.
    4. Çok uzun süreli uyumak, az uyumak kadar baş ağrısına sebep olacaktır. Hafta sonları düzensiz veya uzun süreli uykuların sonucunda oluşan baş ağrıları çok sık görülen bir sorundur. Uyku saati düzeninizi hafta sonları dahil bozmayın. Düzenli uyku saatleri sadece baş ağrılarınız için değil, sağlıklı bir vücut içinde size çok yararlı olacaktır.
    5. Farkında olmadığınız göz bozuklukları baş ağrısının sebeplerinden biridir. Kitap okurken baş ağrısı çekiyorsanız ve bazen okumakta zorlanıyorsanız bir göz doktoruna gitmenizde fayda var. Düzenli olarak göz doktoruna muayene olmak göz bozuklukları sebebiyle oluşabilecek baş ağrılarınızın önüne geçecektir.
    6. Her insandan fazla stres değişik belirtiler gösterir. Kimisinde mide ağrısı şeklinde, kimisinde boyun ağrısı kimisinde de baş ağrısı şeklinde kendini belli eder. Mümkün olduğunca stresden uzak durmalısınız ?
    7. Az su içmek kan pıhtılaşmasına sebep olur ve oksijen emilimini azaltır. Oksijen alımının azalması baş ağrılarının büyük sebeplerinden biridir. Su içmek için susamayı beklemeyin, çünkü susama hissi vücudunuzun size olan uyarısıdır. Uyarı gelmeden su tüketerek vücudunuzun su ihtiyacını karşılayın. Ortalama bir insanın günde 2 litre su tüketmesi gerekmektedir.
    8. Yukarıdaki madde de belirttiğimiz gibi oksijen alınımının azalması baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biridir. Sigara içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak, havasız veya kirli havası bulunan yerlerde bulunmak, nefes aldığınızda yeterli oksijen almamanıza sebep olacaktır. Eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmaklı ve yukarıda bahsettiğimiz ortamlardan uzak durmalısınız.
    9. Soğuk Jel kompress ile boyuna ve omuzlara yapılan masaj baş ağrılarınızı hafifletir. Önce soğuk jel kompresi şakaklarınıza, alnınıza ve omuzlarınıza birer dakika tutun sonra 3 dakika ara verin, tekrar birer dakika soğuk kompresi uygulayın. Daha sonra nane yağıyla şakaklarınıza masaj yaparsanız nefesiniz açılacaktır. Bu size dinlenmişlik hissi verecek, rahatlatacak ve kaslarınızı gevşetecektir. Eğer naneye karşı alerjiniz varsa nane yağı masajını uygulamamalısınız.
    10. Haftada en az 3 kez yarım saat temiz havada bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak baş ağrılarına iyi gelecektir.

    Eğer yukarıda saydıklarımızın faydasını görmezseniz eczanelerde reçetesiz satılan ağrı kesicilerde kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise ayda en fazla 10 adet ve 3 gün üst üste bu ağrı kesicileri kullanmamaktır. Sürekli olarak alınan ağrı kesiciler baş ağrılarınızı kronikleştirebilir.

  • 30 yaşını aşmış erişkinlere her yıl…

    30 yaşını aşmış erişkinlere her yıl…

    Hastalığın başlangıç döneminde genelde hastanın şikâyeti olmadığı için uzun bir süre içinde görme siniri yıpranmaya uğruyor ve bu yıpranma, hasta durumu fark ettiğinde onarılamaz düzeye ulaşıyor. Erken teşhis edilen glokom, gözde daha fazla görme kaybı oluşmadan kontrol altına alınabiliyor. Bunun için 30 yaşını aşmış erişkinlere her yıl düzenli göz muayenesi olması, göz tansiyonunu kontrol ettirmesi ve gerekirse görme alanı inceleme testleri yaptırması tavsiye ediliyor.

    Sabahları belirginleşen baş ağrısı, zaman zaman bulanık görme, geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görme ve televizyon izlerken ortaya çıkan göz etrafında ağrı bu hastalığın belirtileri arasında. Görme kaybı olana dek fark etmeyebiliyor. Göz tansiyonunun belirtileri sadece kısa bir zaman süren bulanık görüş gibi belirtilerle hafif olabilir. Glokomun ciddi işaretleri, göz çevresinde veya içinde bulanık görüşü veya uzun süreli ağrıyı kapıyor. Doğuştan gelen glokomda, işaretler gözlerin çabuk sulanmasını ve ışığa karşı hassasiyeti içerebilir.

    “Ailede göz tansiyonu öyküsünün olması (genetik yatkınlık), 35 yaşın üzerinde olunması, şeker ve guatr hastalığı, şiddetli kansızlık veya şoklar, vücut tansiyonu, yüksek miyopi ve hipermetropi, migren, uzun süreli kortizon tedavisi, hipertansiyon, kolesterol, anti-depresan vs. ilaçların kullanımı, göz yaralanmaları ve ırksal faktörler. Bu özelliklere sahip kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları gerekiyor. Göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde glokom gelişme riski daha yüksek, ancak bu göz içi basıncı yüksek olan herkeste glokom olabileceği anlamına gelmiyor. 60 yaşın üzerindeki kişilerde glokom riski artmakta. Uzun süreli kortizon kullanımı (damla, ağızdan veya cilt pomadı olarak) ikincil glokom gelişimine neden olabilir.”

    Glokom rutin bir göz muayenesi ile teşhis edilebiliyor. Tanı ne kadar erken konursa, o oranda görme sinir lifi ve görme hücresi hasardan kurtuluyor. Tedavi ilaçla, lazer ve cerrahi yöntemlerle gerçekleştiriliyor. İlaç tedavisinde kullanılan birçok damla mevcut. Tedaviye bir ilaçla başlanıp, yetmezse ikinci ilaç ilave ediliyor. İlaç tedavisine yeterli cevap alınamayan hastalarda lazerle tedavi seçeneği uygulanabiliyor. İlaç tedavisi ile glokom yeterince kontrol altına alınamıyorsa göz içi basıncı arzu edilen düzeye düşürülemiyorsa ameliyat yapılıyor.