Etiket: stres

  • Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Baş ağrısını ilaçsız geçirmek için 10 ipucu

    Türkiye’de her üç kişinden biri bas ağrısından şikayetci. Araştırmalara göre 250 ye varan değişik baş ağrısı çeşidi var. Bugün eczanelerde hatta market ve bakkalar da baş ağrısına karşı kullanılacak çeşitli ilaçlar var. Bu ilaçların doktor gözetiminde kullanılması gerekmekte.

    Peki ilaç almadan baş ağrımızı kendi kendimize tedavi etmeye çalışsak nasıl olur ? İşte size baş ağrınızı ilaçsız geçirmek için 10 ipucu :

    1. Çok uzun süre aç kalmak baş ağrısının sebeplerinden biridir, çünkü açlık kan şekerinizin düşmesine neden olur. Düzenli ve dengeli beslenmek ve tabiki doğru gıda ve besinler ile beslenmek gerekir. Bol miktarda Magnezyum baş ağrılarınızın önüne geçebilir. Çok fazla yağlı ve şekerli gıda tüketimi baş ağrısının en büyük sebeplerinden biridir. Araştırmalara göre abartmadan kahve içimi baş ağrılarınızı hafifletebilir çünkü kafein kan dolaşımını dengeler.
    2. Sabahları baş ağrısıyla uyanıyorsanız, bu diş ve çenenizle ilgili bir sorununuz olduğunu gösterebilir. Diş ağrıları kendini baş ağrısı şeklinde hissettirebilir. Diş doktorunuzu düzenli olrak ziyaret etmeniz bu ihtimali ortadan kaldıracaktır. Ağız ve diş sağlığının düzenli bir şekilde yapılması, bu sebeple meydana gelebilcek baş ağrınızın önüne geçecektir.
    3. Bütün gün masa başında veya bilgisayar karşısında oturan kişilerde bel, özellikle boyun ağrıları baş ağrılarına sebep olabilir. Böyle bir sorun yaşıyorsanız fön makinanız size yardımcı olabilir. Fön makinanızı sıcak ayarına getirerek, boynunuzdan omuzlarınıza daireler çizerek bir kaç dakika masaj yapın. Yararını göreceksiniz. Ama en önemlisi masa başı veya bilgisayar karşısında doğru pozisyonda oturmalısınız.
    4. Çok uzun süreli uyumak, az uyumak kadar baş ağrısına sebep olacaktır. Hafta sonları düzensiz veya uzun süreli uykuların sonucunda oluşan baş ağrıları çok sık görülen bir sorundur. Uyku saati düzeninizi hafta sonları dahil bozmayın. Düzenli uyku saatleri sadece baş ağrılarınız için değil, sağlıklı bir vücut içinde size çok yararlı olacaktır.
    5. Farkında olmadığınız göz bozuklukları baş ağrısının sebeplerinden biridir. Kitap okurken baş ağrısı çekiyorsanız ve bazen okumakta zorlanıyorsanız bir göz doktoruna gitmenizde fayda var. Düzenli olarak göz doktoruna muayene olmak göz bozuklukları sebebiyle oluşabilecek baş ağrılarınızın önüne geçecektir.
    6. Her insandan fazla stres değişik belirtiler gösterir. Kimisinde mide ağrısı şeklinde, kimisinde boyun ağrısı kimisinde de baş ağrısı şeklinde kendini belli eder. Mümkün olduğunca stresden uzak durmalısınız ?
    7. Az su içmek kan pıhtılaşmasına sebep olur ve oksijen emilimini azaltır. Oksijen alımının azalması baş ağrılarının büyük sebeplerinden biridir. Su içmek için susamayı beklemeyin, çünkü susama hissi vücudunuzun size olan uyarısıdır. Uyarı gelmeden su tüketerek vücudunuzun su ihtiyacını karşılayın. Ortalama bir insanın günde 2 litre su tüketmesi gerekmektedir.
    8. Yukarıdaki madde de belirttiğimiz gibi oksijen alınımının azalması baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biridir. Sigara içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak, havasız veya kirli havası bulunan yerlerde bulunmak, nefes aldığınızda yeterli oksijen almamanıza sebep olacaktır. Eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmaklı ve yukarıda bahsettiğimiz ortamlardan uzak durmalısınız.
    9. Soğuk Jel kompress ile boyuna ve omuzlara yapılan masaj baş ağrılarınızı hafifletir. Önce soğuk jel kompresi şakaklarınıza, alnınıza ve omuzlarınıza birer dakika tutun sonra 3 dakika ara verin, tekrar birer dakika soğuk kompresi uygulayın. Daha sonra nane yağıyla şakaklarınıza masaj yaparsanız nefesiniz açılacaktır. Bu size dinlenmişlik hissi verecek, rahatlatacak ve kaslarınızı gevşetecektir. Eğer naneye karşı alerjiniz varsa nane yağı masajını uygulamamalısınız.
    10. Haftada en az 3 kez yarım saat temiz havada bisiklet sürmek veya yürüyüş yapmak baş ağrılarına iyi gelecektir.

    Eğer yukarıda saydıklarımızın faydasını görmezseniz eczanelerde reçetesiz satılan ağrı kesicilerde kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise ayda en fazla 10 adet ve 3 gün üst üste bu ağrı kesicileri kullanmamaktır. Sürekli olarak alınan ağrı kesiciler baş ağrılarınızı kronikleştirebilir.

  • Göz çevresi bakımı

    Göz çevresi bakımı

    Göz altı torbaları, mor halkalar, kaz ayakları ve yaşlanma belirtileri olan kırışıklıklar göz çevrenizde istemediğiniz bir görüntü oluşturabilir. Göz çevrenizin daha sağlıklı ve güzel görünmesi için özel bakım önerileri…

    Göz çevresi kremlerinizi doğru kullanın

    Çoğu zaman yapılan yanlışlardan biri de yüzünüze uyguladığınız kremi göz altına sürmek. Yüzünüzdeki hasasiyetle göz çevresindeki hassasiyetin aynı olmadığını unutmayın ve göz altına ayrı bir bakım kremi uygulayın. Bakım kremini göz çevresine uygularken de yumuşak ve yuvarlak parmak hareketleriyle kremi göz çevrenize yedirin.

    Makyajınızı temizlemeden uyumayın

    Gözlerin belirgin olması için yaptığımız makyaj stilinde uyguladığımız aydınlatıcı, far, göz kalemi, rimel gibi ürünlerin uzunca bir süre ciltte kalmaması gerekir. Yatmadan önce mutlaka makyaj silinmeli hiç bir kalıntı bırakılmamalı. Bunu alışkanlık haline getirmek cilt için özellikle de göz çevresi için oldukça önemli.

    Göz altı torbaları kabusunuz olmasın

    Göz altındaki torbalar çoğu zaman genetik faktörlerden kaynaklanır, ama bir çok göz çevresi probleminde olduğu gibi uykusuzluk da önemli bir etkendir. Günümüzde göz altı dokusunu sıkılaştırmak için çeşitli estetik operasyonları mevcut. Estetik operasyon yaptırmak istemeyenler için evde günlük uygulayabileceğiniz bazı bakım kürleri cazip gelebilir. Örneğin patates ve salatalığın cilt sıkılaştırıcı özelliği göz altlarında da kullanılabilir. Ya da demlenmiş soğutulmuş çay poşetleri de göz altında bekletilebilir.

    Yaşlanmanın etkilerini geciktirin

    Göz çevresi kremleri kullanmaya başlamanın yaşı yoktur. Eğer göz altındaki deformasyonu görmeye başladıysanız, 30’lu yaşlardan önce de yaşınıza uygun bir göz çevresi kremi kullanabilirsiniz. Modern hayatın getirdiği stresten uzak kalmak ve hızla akan zamana karşı koymak çok da mümkün değil. Her bakım tavsiyesinde olduğu gibi göz çevresi içinde erken önlem almak oldukça önemli. Uygulayacağınız her sağlıklı yaşam tavsiyesi ve bakım önerisi için zamanlamayı doğru yapmalı ve yaşlanmanın etkilerini geciktirmelisiniz.

    Stressiz ve sağlıklı bir yaşam

    Göz altlarında zamanla renkli koyu lekeler ya da morluklar oluşabilir. Bu renk değişimleri ve morluklar bazen bir hastalığın belirtisi olurken bazen de stres, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, ve yaşlanmaya bağlı kolajen eksikliğinden kaynaklanabilir. Uzun soluklu peeling tedavileri ve mezoterapi yöntemleri ile renk değişimleri giderilebilir. Bu uygulamalar bilinçsizce yapıldığı taktirde sonuç vermeyeceği gibi göz altı derisine de hasar verebilir.

  • Kırışıklıkları artıran hareketler…

    Kırışıklıkları artıran hareketler…

    Kırışıklıkları artıran davranış ve alışkanlıklara göz atın, önleminizi alın.
    1. Güneş etkisi: Hızlı yaşlanmanın en başta gelen nedeni güneşin yaydığı ultraviyole ışınları… Yanık bir tenin cazibesini reddedemiyor olabilirsiniz ama güneşe çıktığınızda renginizle birlikte cildinizin de değiştiğini unutmayın.2. Solaryum: Solaryumda kullanılan ışık bizzat güneş ışığının bir parçası olan ultraviyole A. Üstelik ultraviyole A, cildin daha derin tabakalarına ulaşabildiği için kırışıklık oluşumuna ve cilt yaşlanmasına etki ediyor.
    3. Mimik izleri: Mimiklerinizi cömertçe sergilemek zamanla kırışıklıklara yol açar. Mimik kırışıklıkları daha çok göz çevresi, ağız kenarları ve alında oluşur. Bunu biraz olsun engellemek için yüz egzersizlerini deneyebilirsiniz.
    4. Uyku pozisyonu: “Yüz üstü yatıp, ellerimi yastığın altına sokmadan uyuyamıyorum” diyorsanız, size kötü bir haberimiz var. Yüzükoyun yatarak uyumak, özellikle 30′lu yaşlar sonrasında derinin katlanmasına yol açarak kırışıklıklara neden oluyor.
    5. Sigara bağımlılığı: Sigara paketlerinin üzerinde yazan uyarılar hala size vız geliyorsa, bir kez de cildinize bakmayı deneyin. Sigara içen kişilerin cildi daha erken yaşlanıyor, ayrıca ciltleri daha sağlıksız ve mat bir görünüme bürünüyor.
    6. Beslenme alışkanlıkları: A, C, E, selenyum, demir, bakır, çinko içeren antioksidanlar, deriyi güçelendirerek kırışıklıklardan koruyor.
    7. Hatalı kozmetikler: Bakım ürünleri seçerken cildi nemlendiren, kolajen onarımını artıran ürünler olmasına dikkat edin. Makyaj ürünlerinde ise mümkün olabildiğince katkı maddesi az, mineral bazlı ve hipoalerjenik ürünleri tercih edin.
    8. Hızlı kilo alıp vermeyin: Özellikle 30 yaş sonrasında kısa sürede çok kilo alıp vermek deride gevşeme ve sarkmalara yol açabiliyor.
    9. Cilt bakımı yaptırın: Uygun bir peeling ya da anti-aging bir ürün içeren bakımların düzenli yaptırılması yaşlanmayı geciktirmek açısından faydalı olabilir.
    10. Stresten kaçının: Stresli ve öfkeli olduğumuzda kaslarımız daha çok kasılıyor. Kasılma en çok boyunda, omuzlarda ve yüzde meydana geliyor. Kasılma tekrarlandıkça da, çizgilere zemin hazırlıyor.

  • Kilo problemi olanlara tavsiyeler

    Kilo problemi olanlara tavsiyeler

    Diyetisyen Elanur Yılmaz, kilo problemi olanlara altın niteliği taşıyan önerilerde bulundu.Kiloların yol açtığı hastalıkların saymakla bitmediğini dile getiren Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Diyetisyen Elanur Yılmaz, “Bu kilolar yaşam kalitesini de düşürüyor.

    Kendi imkanıyla diyet yapan, zayıflamaya çalışan fakat uzmanlardan yardım almadığı için kilolarından kurtulamayan insanlar, ben nasıl zayıflayacağım diye kara kara da düşünürler.

    Kulaktan dolma bilgilerle yapılan her diyet herkese uygun değildir. Kilolarınızdan bıktıysanız, bir an önce kilo vermek istiyorsanız bu önerilerimizi dikkate alabilirsiniz” dedi.

    Diyetisyen Elanur Yılmaz’ın altın değerindeki önerileri şöyle:“İş hayatınızın yoğunluğu ya da çocuklarınızın bakımı sırasında atladığınız öğünlerin sizin kilo verememenizde en büyük etken olduğunu biliyor muydunuz? Atladığınız öğünleri ‘Aslında az yiyorum, mesela öğle yemeği yemiyorum az kalori alıyorum, kardayım’ mantığıyla bakmaktan vazgeçin. Çünkü saati geldiğinde yemediğiniz her öğün karşılığında metabolizmanızı yavaşlatıyor ve bir sonraki öğünün yağ olarak depolanmasını o kadar kolaylaştırmış oluyorsunuz. Ummadığınız besinler yüksek enerjiye sahip olabilir bu nedenle porsiyon kontrolünü iyi bilmek önemlidir. Örneğin iki yemek kaşığı pilavın bir dilim ekmeğe eşit olduğunu bilirseniz bir tabak dolusu pilav yediğinizde yaklaşık yarım ekmek tükettiğinizi bilir, bunun yerine pilavı diğer yemeklerin yanında garnitür olarak tercih edersiniz.”
    YETERSİZ EGZERSİZ VE AZ UYKU-ÇOK UYKU
    “Artık sizin için rutinleşmiş hareketler (örneğin bakkala yürüyerek gitmek, asansör kullanmamak vb.) spor sayılmaz. Kilo vermek, daha doğrusu iyi bir yağ yakımı sağlamak istiyorsanız yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi bir sporu düzenli bir şekilde hayatınıza dahil etmelisiniz. Eğer normalde de aktif bir spor hayatı olan biriyseniz yaptığınız sporun cinsi ve sıklığı önemlidir. Çünkü her sporun harcattığı enerji farklı olduğundan yapılması gereken süre de kişiye göre değişmektedir. Eğer spor yaptığınız halde zayıflayamıyorsanız belki yaptığınız spor çeşidi doğrudur ama tam yağ yakımı başladığı sırada siz sporunuzu sonlandırıyorsunuzdur. Daha az ya da fazla uyuyan insanların gün içinde daha fazla kalori aldıkları bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda doktorlar; uyku eksikliğinin ve fazlalığının hormonların düzgün salgılanmasını etkileyebileceğinin öngörmüşlerdir.”

    AŞIRI STRES VE DİYETİ HATALI UYGULAMA
    “Mutluluk verici besin olarak bilinen çikolata stresli zamanlarda en çok tercih edilen yiyeceklerden biridir. Vücutta mutluluk hormonu olarak bilinen ‘seratonin’in salgılanmasına yardımcı olan çikolata aynı zamanda enerjisi yüksek olduğundan kilo alımına da neden olabilir. Stres gerek hormonal düzen üzerindeki etkisiyle, gerek kişiyi kalorili besinlere yöneltmesi ( özellikle karbonhidrat içeriği yüksek besinler ) sebebiyle kilo verememenizin altındaki nedenlerden biri olabilir. ‘Nasılsa enerjisini harcadım’ düşüncesi ile spordan sonra oturup diyetinizde olmayan bir yiyeceği yemek, masum olduğunu düşündüğünüz salataları kattığınız soslarla kalori bombası haline getirmek, meyveyi ara öğünde değil yemeğin üzerine yemek gibi hatalı hareketler kilo verme konusunda bütün emeklerinizi boşa çıkarabilir.”

    METABOLİK SORUNLAR VE İDEAL KİLODA OLMA
    Diyet ve egzersiz hayatınızın bir parçası olduğu halde hala kilo veremiyorsanız altında yatan nedenlere bakmak lazım. Steroidler, bazı psikiyatrik ilaçlar, insülin ve bazı beta blokerler gibi ilaçlar kilo kontrolünü sağlamak konusunda zorluklara yol açar ve genelde bu sorunlar kilo alınarak son bulur. Bunun yanı sıra farkında olmadığınız tiroitle ilgili bir rahatsızlığınız veya insülin direnciniz de olabilir ki böyle bir durumda tedavi doktor ve diyetisyen işbirliğiyle olmalıdır. Bedeniniz size artık verilecek daha fazla kilo olmadığını söylüyor olabilir. Bu mesaja kulak verin çünkü aksi takdirde kaybettiğiniz kilolar kastan olmaya başlayacak. Vücut yağı belli bir düzeye indiğinde vücut kendini korumaya alır ve daha fazla enerji harcaması olduğunda kaslardan harcamaya başlar. Bu nedenle ideal kiloda olup olmadığınızı anlamak amacıyla bir diyetisyene başvurun.”

    Güncel Diyet Haberleri için tıklayın !

  • Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    – Dr. Ömer Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini ve menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik ve ruhsal sıkıntı gibi durumları en aza indirdiğini söyledi.

    Aslanpençesinin yağ asitleri, selüloz, etken madde, gliko protein, tanen gibi maddeler içeren şifalı bir bitki olduğu belirten Dr. Coşkun, “Aslanpençesinin bine yakın türü bulunmaktadır. Ilıman iklimlerin etkin olduğu neredeyse her ülkede yetiştiriciliği yapılmaktadır. Boyu 35-50 santim arasında değişmektedir. Çiçekleri sarıdan yeşile doğru farklılık gösterir. Uzun yıllardan beri bitkisel tedavide etkin olarak kullanılır. Halk arasında harmani otu, pelerin otu, şebnem otu, aslanyağı otu olarak da bilinmektedir” diye konuştu.

    Dr. Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini kaydederek, “Menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik, depresif, ruhsal sıkıntılı gibi durumları minimuma indirger. Aynı zamanda kadın hastalıklarından biri olan adet düzensizliğine de iyi gelir” dedi.

    Aslanpençesi bitkisinin çayının içilebileceğini belirten Dr. Ömer Coşkun, “Aslanpençesi çayı kadın hastalıkları için çok faydalıdır. Bir bardak kaynar suya bir tatlı kaşığı aslanpençesi otu eklenerek 5 dakika demledikten sonra içebilirsiniz. Aynı zamanda bebek sahibi olmak isteyen kadınlar her gün aslanpençesi çayı içmelidir. Kas hastalarına ve adet düzensizliğine de iyi gelen bir bitki türüdür” ifadelerini kullandı.

  • Erken boşalma

    Erken boşalma

    Çiftlerin en fazla yakındıkları sorunların başında erken boşalma geliyor. Cinsel hayatı aktif olan her on erkekten yedisi hayatının bir döneminde erken boşalma sorunu yaşıyor. Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluğu olan erken boşalma, erkeğin cinsel kontrolünü sağlayamaması durumu olarak tarif ediliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, erken boşalmanın çok az bilinen nedenlerini ve çözüm yollarını açıkladı. İşte çarpıcı başlıklar:

    ADRENALİN HORMONU ERKEN BOŞALMAYA YOL AÇIYOR…

    Erken boşalmanın nedenleri arasında stres ve gerginlik durumlarında salgılanan adrenalin hormonunun etkilerine dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Cinsel Terapist Cem Keçe; “Erken boşalan erkekler genellikle sevişmeyi boşalmak için katlanılması gereken bir ANGARYA olarak görüyorlar. Çoğunlukla cinsel yaşamlarında partnerini mutlu etmeyi bir GÖREV olarak algılıyorlar. Bu nedenle cinsellik yaşarken yoğun bir BASKI ve STRES yaşıyorlar. Cinsel yaşamın düşmanı olan baskı ve stres, erkekte ADRENALİN adı verilen stres hormonunun salgılanmasına yol açıyor. Adrenalin salgılandığında, boşalma refleksinde önemli bir yer tutan aşk kasları, istemsiz olarak kasılarak erken boşalmaya neden oluyor. Bu durumda kadın boşalamıyor veya orgazm olamıyor. Erkek kadını boşaltma görevini yerine getiremediği için, üzerinde TATMİN ETME BASKISINI daha yoğun hissediyor ve daha çok strese giriyor. Bu kısır döngü erken boşalmanın zamanla bir ÇİFTİN CİNSEL UYUMSUZLUĞU halini almasına yol açıyor. Oysaki erkek cinsellik yaşarken, kadını tatmin etme zorlantısından vazgeçtiğinde, boşalmayı hedef olmaktan çıkartıp sevişmenin verdiği hazza odaklanabildiğinde, cinsel birliktelik sırasında aşk kaslarını gevşek tutmaya çalıştığında, mutlu cinselliğin tadına varabiliyor ve istediği zaman isteyerek boşalabiliyor.” dedi.

    ERKEN BOŞALMA CİNSEL TERAPİ İLE %100 ÇÖZÜMLENEBİLİYOR…

    Erken boşalmanın %100 tedavi edilebilen bir cinsel uyum sorunu olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Cinsel Terapist Cebrail Kısa; ” Erken boşalma kader değildir, CİNSEL TERAPİ ile %100 çözümlenebilen çiftin cinsel uyum sorunudur. Cinsel terapi programları ile boşalma kontrolü sağlanabiliyor. Trafik kurallarında fasılalı yanıp sönen kırmızı ışık, mutlak duruş yapılmasını ve gidilecek yolun açık ve müsait olduğu görüldükten sonra yeniden hareket edilmesini bildirir. Bu ışığı gören sürücüler durmak için frene basarlar. Cinsellik yaşanırken erkek bir an ‘Devam edersem boşalacağım!’ gibi bir hisse kapılır. Bu hissin gelmesi trafikteki FASILALI YANIP SÖNEN KIRMIZI IŞIK gibidir. Erken boşalmanın üstesinden gelmek isteyen erkeğin, bu hissi hissettiğinde cinsellik yaşarken penis-vajina birlikteliğini durdurması ve bir süre penisini hareketsiz tutması, partnerini eliyle uyarmaya devam ederken aşk kaslarını gevşetmesi ve nefesini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor.” dedi.

    SORUMLULUK ALMA MODELİ ÇİFTİ ÖZGÜRLEŞTİRİYOR…

    Sorumluluk alma modelinin önemine dikkat çeken CİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; “Erkek, kadınla sevişirken ruhunu ve bedenini koşulsuz bir armağan olarak ona sunar. Kadın, bu armağanı kabul eder, bundan sonrası kadının işidir. Kadın için boşalma öğrenilebilir istemli bir reflekstir. Bu nedenle kadının, erkeğin kendini tatmin etmesini beklemek yerine, boşalmasının sorumluluğunu alması gerekiyor. Boşalmayı cinselliğin en önemli amacı olarak görmekten vazgeçen bir kadın, dokunmanın verdiği hazza odaklandığında ve vakti geldiğinde istemli kasılmalarla sıçrayışı gerçekleştirdiğinde boşalabiliyor. Kadın reddedilmeyi ve başarısız olmayı göze alarak erkekten kendini cinsel olarak uyaracak şeyleri ister, talep eder. Bu süreçte kadının, ön sevişmeye ağırlık vermesi, yaygın, ritmik, kesintisiz ve yeterli süre klitoris uyarısı yapması için eşini teşvik etmesi, başta meme uçları, kulak arkaları, bacaklarının iç yüzleri olmak üzere tüm erojen bölgelerinin erkek tarafından uzun süre uyarılması için ondan talepte bulunması gerekiyor. Çünkü kadın boşalmak için bir sıçrayışa ihtiyaç duyar ve bunun için istemli olarak başta aşk kasları olmak üzere vücudundaki tüm kaslarını kasması gerekiyor . Sonuç olarak, kadının erkeğin bedenini kullanarak, klitorisini sürterek, fantezi kurarak, boşalmasını kolaylaştırmak için zamanı geldiğinde kendini kasarak kendi boşalmasının, orgazmının ve cinsel tatmininin sorumluluğunu alması, cinsellikte büyük önem taşıyor. Kadının boşalması için sadece penise ihtiyacı yoktur, bu değişik şekillerde başarabiliyor. ‘Sorumluluk alma modeli’ adını verdiğimiz bu model kadına sorumluluk yüklerken çifti özgürleştiriyor ve böylece tatminkâr bir cinsellik yaşanabiliyor.” dedi.

  • Evlilik Stresi Saç Döküyor

    Evlilik Stresi Saç Döküyor

    Evlilik kararı ve evlenme zamanına kadar geçecek olan sürenin çiftlerde stres kaynağı olduğunu söyleyen Saç Bakım Danışmanı Ecz. Dr. Özden Kasımoğulları, stresi ise saç dökülmelerinin en büyük nedenlerinden biri olarak gösterdi. Kasımoğulları söyle konuştu:

    “Araştırmaya göre her 10 kişiden 7’sinin saçları stres nedeniyle dökülüyor. Kişi için her yeni durum, karşılaştığı sorunlar ve uyaranlar stres nedenidir. Stres ise ruhsal olduğu kadar fiziksel sorunlar da doğurur. Stres nedenli beslenme dengesizliğinden dolayı vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineraller yeterli oranda alınamaz Bu da vücudun tüm dengesini bozar.”

    Saçın Mineralleri Azalıyor, Saçlar Dökülüyor

    Uzun süren şiddetli strese ise önce saçların tepki verdiğini ifade eden Kasımoğulları, vücudun stres sonucu salgıladığı asidin saç derisinin pH değerini düşürdüğünü belirtti. Bu durumun saçlarda seyrelmeye ve ani saç kayıplarına yol açabileceği konusunda uyaran Kasımoğulları, “İnsanların belli dönemlerinde saç dökülme yoğunluğu daha da artar. Bizim yaptığımız araştırmalara göre bu dönem ya hayatıyla ilgili yeni bir karar verdiği ya yoğun tempoda çalıştığı ya da hayatında olumsuzluk yaşadığı zamanlara denk gelir. Stres saçın ihtiyacı olan çinko, demir, magnezyum, kalsiyum ve potasyum minerallerini azaltır. Bu da saç seyrelmelerine veya ani saç kayıplarına neden olur” dedi.

    Mineral Zengini Ürünler Tercih Edilmeli

    Evlilik sırasında yaşanılan stresi yok etmek pek mümkün olmasa da evlilik stresinin neden olduğu saç dökülmelerinden kurtulmak mümkün. Ecz. Dr. Özden Kasımoğulları, düğün öncesi sorun olmaktan çıkaracak ipuçlarını verdi:

    “Bu dönemde vücudun ihtiyacı olan çinko, demir, magnezyum, kalsiyum gibi mineral ve vitamin ihtiyacını karşılayacak besinlere yönelmek gerekebilir. Bunun yanı sıra bu saç için yoğun bir bakım kürüne girilebilir. Saçın ihtiyacını karşılayacak ürünler kullanmakta fayda var. Mineral ve vitamin bakımından zengin ve saç dökülmesi sorununa çözüm getiren ürünler kullanılabilir.”

  • Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreyen Eller Hastalık Habercisi

    Titreme (tremor) vücudun bir kısmındaki kasların istemsiz olarak ritmik bir şekilde kasılması ve gevşemesi sonucu ortaya çıkan hareketlerdir. En sık ellerde görülen titreme sağlıklı diyebileceğimiz normal kişilerde görülebilir ve belirginleşmediği sürece fark edilmez. Kişinin ellerdeki titremesi farkedilir düzeye gelince normal olmaktan çıkar. Stres, yoğun çay ve kahve içmek, açlık, yorgunluk, ani sinirlenme gibi bazı durumlar titremeyi fark edilir hale getirebilir. Bu faktör ortadan kalkınca kişi eski haline dönebilmektedir.

    İlaç yan etkisine bağlı titreme oluşabilir

    Ellerde titremenin duruş ve harekete göre değişik tipleri vardır. Titreme istirahatte, hareket sırasında, yer çekimine karşı duruşta (eller öne uzatılmış halde) veya bir olaya özel olarak (örneğin; yazı yazma) ortaya çıkabilir. Ellerde titremenin şiddeti hafif olabileceği gibi yeme, içme, kişisel ihtiyaçlarını gidermede güçlük yapabilecek düzeyde çok şiddetli olabilir. Ellerde titreme sağlıklı kişilerde olabileceği gibi, nörolojik hastalıklara veya sistemik hastalıklarda (örn: guatr, diyabet vs.) ilaç yan etkisine bağlı da oluşabilir.

    İyi huylu el titremeleri

    Ellerde titreme ile başvuran hastaların büyük çoğunluğunda “esansiyel tremor” olarak adlandırdığımız iyi huylu bir durum saptanmaktadır. Sebebi bilinmemekle birlikte sıklıkla ailesel geçişlidir. Altta yatan ciddi bir hastalık yoktur. Genellikle 20’li yaşlarda belirginleşir ya da başlar; ama her yaşta da görülebilir. Yorgunluk, stres, kafein bu titremeyi arttırırken, alkol alımı azalttığı görülebilir. Yaş ilerledikçe genellikle artış gösterir ve eller dışında kafada, dilde, bacaklarda da görülmeye başlayabilir. Sıklıklar kişinin yaşamını kısıtlayıcı ağırlıkta olmaz; ancak ince el becerisi gerektiren işlerde çalışırken zorluk çekebilirler.

    En bilinen hastalık Parkinson

    Ellerde titreme yapan nörolojik hastalıkların içerisinde en çok bilineni “Parkinson” hastalığıdır. Parkinson hastalığı genellikle ileri yaşta ellerde titreme ile başlayan ve beyin hasarı yol açan ilerleyici bir hastalıktır. Parkinson hastalığında başlangıçta tek bir elde titreme vardır. İstirahat halinde “para sayma” hareketi şeklinde kaba ve yavaş bir titremedir. Hastalığın başlangıcında hareket ile titreme kaybolur. İlerleyen dönemlerde titreme daha bariz bir hal alır ve diğer elde, vücudun diğer kısımlarında da görülebilir. Bu hareket sırasında da olabilir. Bu dönemde hareket kısıtlığı, düşmeler, maske yüz gibi parkinson hastalığının diğer belirtileri de eşlik edebilmektedir.

    Titremeye yol açan hastalıklar

    Ellerde titreme yapabilen diğer nörolojik hastalıklar; multiple skleroz (MS), inme, travmatik beyin hasarı, beyincik ve beynin yıkımı ile giden ilerleyici hastalıklardır. Ayrıca vücuda dağılan sinir liflerinin hasarlandığı durumlarda, bazı omurilik hastalıklarında da ellerde titreme olabilir. Astım ilaçları, amfetamin gibi uyarıcılar, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da ya etki olarak ellerde titremeye yol açabilir.

    Titremenin asıl nedeni saptanır

    Titremenin tipi, karakteri, şiddeti ve dağılımı belirlendikten sonra sebebe yönelik araştırma planlanarak tedavi sağlanabilir. Kan tahlilleri, beyin, omurilik ve sinir sitemine yönelik tetkikler yapılabilir. Elektromiyografi aleti ile yapılan özel yöntemlerle titreme analizleri yapılabilir. Altta yatan sebep saptandıktan sonra buna yönelik ilaç ve tedaviler seçilmektedir.

    Titreme tipine bağlı olarak ilaç ile tedavi mümkün

    Titreme altta yatan sebebe bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilmektedir. Örneğin; “esansiyel tremor” genellikle kalıcı bir titremedir. Guatr veya ilaç yan etkisine bağlı bir titreme nedene yönelik yaklaşımla geçici olabilir; yani düzelebilir. Kalıcı el titremelerinde titremenin şiddetine ve yaşamını etkilemesine göre tedavi düzenlenmektedir. Şiddetli ve yaşamını etkileyen tipteki titremelerde kişiye sürekli kullanacağı ilaçlar verilir.

    Eller strese bağlı olarak da titreyebilir

    Stres, yorgunluk, özel bir gün gibi bazı durumlarda titremeleri belirginleşen kişilerde belirli zamanlarda kullanacakları ilaçlar verilmektedir. İlaç seçiminde en az dozda ve en az yan etkisi olabilecek tek bir tip formüldür. Gerekirse doz artırımı, ilaç değişimi veya eklenmesi yapılabilir. El titremesinin ilaç tedavisinde “beta bloker” dediğimiz kalp ritim düzenleyiciler başta olmak üzere sara ilaçları ve son zamanlarda da botulinum toksini uygulaması kullanılmaktadır. Parkinson hastalarında titremenin tedavisinde hastalığa özgü ömür boyu kullanılmak üzere olan ilaçlar verilmektedir. İlaç ile tedavi edilemeyen hastalarda cerrahi ve beyin pili takılması gibi yöntemler kullanılmaktadır.

  • Ihlamur çayının faydaları

    Ihlamur çayının faydaları

    Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.

    HAZIRLANIŞI:

    Ihlamur demlenerek hazırlanmalı. Tatlandırıcı olarak şeker yerine bal tercih edilmeli. İki tutam ıhlamur, 3-4 adet karanfil, bir çubuk tarçından ıhlamur hazırlanabilir.

    STRESE KARŞI IHLAMUR ÇAYI :

    İçine çok az karanfil atarsanız hem güzel bir tat elde etmiş olursunuz, hem de sizi sakinleştiren etkisini arttırırsınız.

    GRİP VE NEZLEYE IHLAMUR:

    Bu tür hastalıklarda ıhlamur sadece terlemeyi sağlayarak değil, aynı zamanda vücudun direncini de artırarak tedaviye yardımcı olur.

    GÜZELLİK İÇİN IHLAMUR:

    Göz çapaklanmalarında ıhlamuru kaynatın ve süzün. Pamuk yardımı ile gözlerinize kompres yapın. Hem çapaklanmaları önleyecektir, hem de gözünüzü dinlendirecektir. Gözlerinize kompres yaparken gözünüzü kapatmayı unutmayın.

    Ihlamuru kaynatıp elde ettiğiniz su ile ara sıra saçlarınızı yıkayarak saçlarınızın beslenip kuvvetlenmesini sağlayabilirsiniz. Bu işlemden sonra saçınızı durulamayı ihmal etmeyin.

    CİLT LEKELERİNE IHLAMUR:

    Hemen ıhlamuru suda kaynatıp sıvı sümüksü bir hal alıncaya kadar bekletin. Sonra bu sıvıyı lekelere sürün faydasını göreceksiniz. Yine aynı şekilde elde edeceğiniz ıhlamurla kırışıklıklara masaj yaparsanız iyi sonuç alacaksınız.

  • Seksin faydası

    Seksin faydası

    Seks, pek çok kişinin düşündüğü gibi sadece hormonlarınızın ya da arzularınızın artması değildir.

    Özellikle kadınlar, cinsel arzularının dönem dönem artmasının ya da cinsel hayata düşkünlüğün utanılacak bir durum olduğunu düşünse de, seksin sağlık açısından pek çok faydası var.

    İşte seksin 5 faydası:

    Bağışıklık ve kalp sağlığını güçlendirir
    Yapılan araştırmalara göre düzenli seks, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve düzenli cinsel hayatı olan insanların genellikle soğuk algınlığı ve ateşlenme sorunuyla daha az karşılaştığı söyleniyor. Ayrıca, kalp sağlığını güçlendiriyor, kalp krizi ve diğer kalp sorunları riskini azaltıyor.

    İlişkiyi kuvvetlendirir
    Düzenli seks ile kendinizi ve partnerinizi şımartmak, sizi daha mutlu ve ilişkinizden daha memnun bir hale getirecektir. Seks, birbirinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olur, arasınızdaki bağın ve samimiyetin oluşmasını sağlayarak ilişkinizi kuvvetlendirir. Düzenli seks sayesinde partnerinizle aranızdaki yanlış anlamaları ve gereksiz tartışmaları rafa kaldırmanız mümkün.

    Ağrıyı azaltır
    Eğer baş ağrısından şikayet ediyorsanız ağrı kesicileri bir kenara bırakın. Çünkü seks, baş ağrısını azaltıyor, kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağlıyor ve bir ağrı kesici görevi üstleniyor.

    Stresi azaltır
    Sağlıklı bir cinsel yaşamın en önemli yararı, stresle başa çıkmanıza yardımcı olmasıdır. Yapılan araştırmalara göre düzenli seks hayatı olanların kendine olan güveni ve saygısı daha yüksek. Aynı zamanda nadiren seks yapanlara göre fiziksel ve duygusal anlamda kendilerini daha iyi hissediyorlar ve stresle başa çıkmasını iyi biliyorlar.

    Kasları güçlendirir
    İster inanın ister inanmayın, seks hem etkili hem de en eğlenceli egzersiz. Seks, dayanıklılığınızın artmasına yardımcı olur ve kaslarınızı güçlendirir. Düzenli cinsel yaşamınızın olması, geceleri daha iyi uyumanıza yardımcı olur. Ayrıca, yüz ve vücudunuzdaki kapalı gözenekleri açar ve cildinizdeki kiri temizler. Yani düzenli seks, aynı zamanda cildinizi temizlemek için de harika bir yoldur.