Etiket: sinir

  • Sinir Ucu İltihabı Bitkisel Tedavisi, Zona Nasıl Geçer?

    Sinir Ucu İltihabı Bitkisel Tedavisi, Zona Nasıl Geçer?

    Sinir ucu iltihabı hastalığı, ciltte görülen kabartılardan meydana gelen bir çeşit sinir sitemi rahatsızlığıdır. Sinir ucu iltihabı tedavisi ilaçları, her zaman yeterli etkiyi gösteremeyebilir ya da çeşitli yan etkile oluşturabilir. Bu sebeple sinir ucu iltihabı yani zonanın bitkisel tedavisi için çeşitli yöntemleri uygulayarak, bu sinir sistemi hastalığının ortadan kalkması sağalanabilr.

    Sinir Ucu İltihabının Belirtileri

    Zona belirtileri şu şekilde sıralanmaktadır:

    • Vücutta uyuşukluk, halsizlik ve genel olarak ağrı hissi oluşumu
    • Kol ve bacaklarda halsizleşme
    • Yürümede zorlanma
    • Koşmakta zorlanma
    • Hemen yorulma
    • Kaslarda kramp oluşumu
    • Kollarda oluşmakta olan güçsüzlük sebebiyle; kavanoz kapağı ya da kapıları açmakta zorlanma
    • Saç taramakta zorlanma
    sinir ucu iltihabı
    sinir ucu iltihabı

    Sinir Ucu İltihabı Bitkisel Çözümleri

    Sinir ucu iltihabı bitkisel tedavisi için kullanılabilecek yöntemler şu şekilde sıralanmaktadır:

    • Ceviz Yaprağı: Ceviz yaprakları kaynatıldıktan sonra, patates unuyla karıştırılarak krem haline getirilir. İltihabın oluştuğu yerlere günde 2 defa sürülür.
    • Eğir Otu: Eğir otu suda kaynatılıp soğutulur. Ardından iltihaplanmanın yaşandığı bölgeler bu suyla yıkanır.
    • Ballıbaba Otu: Vücutta bulunan iltihapları kurutmaya yardım eden ballıbaba otu, ağrı kesici özelliğine de sahiptir. Ballıbaba kökleri kaynatıldıktan sonra suyu süzülür. Süzülen suyun içerisine bir miktar sirke eklenir. Sinir ucu iltihaplanmasının görüldüğü yerlere, bu karışımdan sürülür.
    • Lahana ve Patates Çiçeği: Bu bitki, vücuttaki iltihapları kurutmasıyla bilinmektedir. Suda kaynatılmasının ardından süzülür ve içerisine biraz sirke eklenir. Hazırlanan karışım, günde 2 defa iltihaplanan yere sürülür.

    İlgili Konular;

  • Bel ağrısına neden olan nedenler

    Bel ağrısına neden olan nedenler

    Bel ağrısına neden olan nedenler… Bel ağrısı nedenleri bel ağrısı neden olur? Sırt ağrısı bel ağrısı nasıl geçer?

    STRESLİ GÜNLER GEÇİRMEK
    Eğer stresli bir gün geçiriyorsanız boyun, omuz ve bel kaslarınız da geriliyor. Bu stres durumu devamlı bir hale gelirse beliniz de bundan etkilenecektir.

    EGZERSİZ YAPMAMAK
    Vücudumuzu ayakta tutan şey sandığınız gibi sadece kemikler değildir aynı zamanda kaslardır. Bu yüzden kaslarınızı güçlendirmek sizi birçok kazadan, özellikle de yaşlılığınızda düşme sonucu yaşanacak sakatlıklardan koruyacaktır. Sırt ve bel kaslarınızı güçlendirirseniz var olan ağrılarınız azalmakla beraber, gelecekte oluşması muhtemel bel ağrınızı da engelleyebilirsiniz.

    ÇOK FAZLA ABUR CUBUR YEMEK
    Aşırı yağlı yiyecekler, katı maddeli besinler tüketmek bel çevrenizi güzelce genişletir. Bel fıtığı hastalarına da en sık verilen tavsiyelerden biri kilo vermeleridir. Kilo verdikçe belinize binen yük azalır.

    ESKİ BİR KANEPEDE UYUMAK
    Kanepelerin ömrü 8 ile 10 yıl arasıdır. Eğer daha eski bir kanepede uyuyorsanız belinizin ağrımaması mucize gibi bir şey. Çok sert ya da çok yumuşak olmayan ve vücudun kıvrımlarına uyum sağlayan, yatak ve kanepeleri deneyin.

    AĞIR ÇANTA TAŞIMAK
    Kaplumbağa misali evini sırtında taşıyanlardansanız bu sırtınız için pek iyi olmayacak. Özellikle de ağırlığın tek kola yüklenmesi omurganızın da dengesi bozulur. Çantanızın ağırlığı hiçbir zaman vücut ağırlığınızın yüzde 10’undan fazla olmamalıdır.

    APARTMAN TOPUKLAR
    Stilettolar, yüksek topuklu ayakkabılar kuşkusuz şık duruyor ama gereğinden fazla giyerseniz sonsuza kadar bu ayakkabılara veda etmek zorunda kalabilirsiniz. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi beliniz için de zararlı ayakkabılar. Ayrıca yazın vazgeçilmezleri olan sandaletler de dümdüz ve desteksiz bir tabana sahipse yine aynı ölçüde zararlı.

    KİN TUTMAK
    Yapılan bir araştırmaya göre “affetmeyi” becerebilen, uzun süre kin tutmayan, öfkesini yatıştırabilen insanlar her açıdan daha sağlıklı. Ancak öfke ve gerilim sizinle beraber kaslarınızı da geriyor. Bu da belinize yansıyor.

    BÜTÜN GÜN OTURMAK
    Günümüzün en büyük sorunlarından biri hareketsizlik. Japonya’da işçilerin tuvalete gitme süresi bile sınırlandırılırken yerinizden kalkabildiğiniz bir işiniz varsa belki de milyonlarca insandan daha şanslısınız. Çünkü obezite, diyabet gibi hastalık risklerinin pençesinden sıyrılmak bir yana ayrıca omurga ağrılarından kurtulabilirsiniz. Çünkü oturmak sanıldığının aksine sizi dinlendirmiyor daha çok belinize yük bindiriyor. Hele ki doğru pozisyonda, belinizi destekleyen, dik bir konumda oturmuyorsanız bel ağrısı sizin için kaçınılmaz.

    Sırt ve Bel Ağrısı Nasıl Geçer? Tıklayın !

    Bel Ağrısı ve Cinsel Yaşam için Tıklayın !

    Sırt Ağrısına İyi Gelen Bitkiler için Tıklayın !

  • Öfkenizi kontrol altına almanın yolları

    Öfkenizi kontrol altına almanın yolları

    Herkes zaman zaman öfkelenir, önemli olan öfkeyi kontrol altına almayı bilmektir.

    Derin nefes alın ve ona kadar sayın
    Zor bir durumla karşı karşıya kaldığınızda derin bir nefes alın ve ona kadar sayın. Tepkinizi geciktirmek, onun dışarıya çok daha az kırıcı bir şekilde çıkmasını sağlayacaktır.

    Soğuk bir şeyler için
    Sinirlendiğimizde vücut ısımız yükselmeye başlar. Böyle bir durumda soğuk bir şeyler içerek vücut ısınızı eski haline getirebilir ve sakinleşebilirsiniz.

    Koşuya çıkın
    Öfkenizi dışarı atmanın en zararsız yolu koşabildiğiniz kadar hızlı koşmaktır. Sanki bir şeyden kaçarmış gibi koşun. Koşarken de yumruklarınızı, sanki birine vuracakmış gibi, sıkın. Bu egzersiz sıkıntınızı üzerinizden atmanızı sağlayacaktır.

    Odayı terkedin
    Derin bir nefes alın ve ona kadar sayın, öfkenizi kontrol altına alamıyor musunuz? O zaman odadan çıkın. Dışarı çıkıp taze hava alın ve rahatlamaya çalışın.

    Müzik dinleyin
    Müzik, moralinizi düzeltmenin en iyi yollarından biridir. En sevdiğiniz şarkıyı dinleyerek sıkıntınızı atabilir ve rahatlayabilirsiniz.

    Rahatlatıcı bir şey yapın
    Öfke patlamalarınıza izin vermeyin ve kendinizi rahatlatmak için bir şeyler yapın. Duygularınızı kağıtlara dökün, koşuya çıkın, meditasyon yapın, siniriniz sizi kontrol altına almadan rahatlayın.

  • Vitrin Hastalığına Dikkat

    Vitrin Hastalığına Dikkat

    Dikkatli olun! Bir ileri yaş hastalığı olan ve daha çok da 50’li yaşlardan sonra ortaya çıkan Spinal Stenoz’a erken yaşlarda da yakalanmak olası…

    Emsey Hospital’dan Ortapedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Özdemir konuyla ilgili bilgiler verdi ve neden bu hastalığa vitrin hastalığı dendiğini açıkladı.

    Spinal Stenoz nedir?

    Spinal stenoz, halk arasında dar kanal olarak bilinen bir hastalık olup, polikliniklere başvuran tüm hastalar içerisinde boğaz enfeksiyonlarından sonra 2. veya 3. sıklıkta görülen bir hastalıktır. Genellikle bel omurlarında görülmekle birlikte boyun omurlarında da olabilir. Tanımı şu şekilde yapılabilir. Omuriliğin geçtiği kanal ve omurilikten çıkan sinirlerin geçtiği deliklerin bir şekilde daralmasına verilen isim dar kanal veya spinal stenoz’dur.

    Bu hastalığın pek çok sebepleri vardır. Fakat en sık rastlanılanı omurgadaki dejenerasyonlardır. Omurgamızda, bel bölgesinde beş tane omur vardır ve bundan en ortada olan üç omur arasında bu hastalık en sık görülür. Fakat bu hastalığa sebep olan sadece dejenerasyon değildir. Omurilik ve omurilikten çıkan sinirlerin kanallarını daraltan her türlü sebep, dar kanal hastalığını oluşturabilir.

    Mesela doğuştan kanal dar olabilir; enfeksiyonlar, tümörler, kırıklar, kırık sekelleri, fıtıklar bu hastalığa sebebiyet verebilir. Aynı zamanda omurgadaki bazı eğrilikler bu hastalığı meydana getirebilir. Bu eğrilikler gençlik çağından kalma eğrilikler olabildiği gibi sonradan çıkan eğrilikler de olabilir ve bunlarda karşımıza dar kanal veya Spinal Stenoz olarak çıkarlar.

    Spinal Stenoz hastalarının şikayetleri nelerdir?

    Spinal Stenoz hastalarının şikayetleri, bel ağrısı ve ayaklara vuran ağrı şeklinde seyreder. Bu hastalıkta tipik olarak nörojenik kladikasyo denen bir durum oluşur. Hastalarda ayakta durmak ve yürümekle bel ile bacak ağrıları oluşur. Dinlenmek ve öne doğru eğilmekle şikayetleri azalır. Bu yüzden ileri yaşlarda görülen bu dar kanal hastalığına maruz kalanlar, yürümekle başlayan ağrılarını gidermek için belli bir süre dururlar ve buna tipik olarak vitrin hastalığı denilir. Çünkü ağrılarını geçirmek için etrafa veya vitrinlere bakarlar. Ağrıları geçtikten sonra yürümeye devam ederler.

    Yavaş ilerleyen bir hastalık olduğu için ciddi sinir arazları ve felçler olmaz. Bu durumda belli bir sinir değil, pek çok sinirler etkilenmektedir. Nörojenik kladikasyo bazı durumlarla da karışır. Özellikle damar sertlikleri ve damar tıkanıklıklarında da benzer şikayetler oluşturur.
    O yüzden bu hastaların teşhislerinde, mutlaka damar muayenelerinin de yapılması gerekmektedir.

    Radyolojik muayeneler nasıl olmaktadır?

    Muayene bulguları içerisinde üzerinde durmamız gereken en önemli unsur radyolojik muayenelerdir. Burada, direkt röntgenler ile beraberinde manyetik rezonans ve bununla beraber gerektiğinde Myelo-MR çekilerek darlıkların nerede ve ne miktarda olduğu tespit edilir.

    Spinal Stenoz tedavisi nasıl yapılır?

    Öncelikle ameliyatsız tedavi edilmesi gerekir. Pek çok Spinal Stenoz vakasında %80’e varan oranda ameliyatsız olarak iyileşme sağlanabilir. Ancak ameliyatsız yöntemlerde başarısız olunur ve beraberinde ciddi sinir arazları ortaya çıkarsa cerrahi tedavi yapılması şarttır. Hastalığın miktarına, kaç segment tuttuğuna, beraberinde eğrilikler olup olmadığına ve kaymaların varlığına göre muhtelif tedaviler gerçekleştirilebilmektedir.

    Bel kayması nasıl oluşur? Nasıl tedavi edilir?

    Bel hastalıkları içerisinde sık görüleni bel kaymalarıdır. Bunun tıbbi ismi Spondilolistezis’dir. En sık bel bölgesinde görülür fakat boyun omurlarında da olabilir. Spondilolistezis muhtelif sebeplerle meydana gelir. En az beş nedeni vardır. En sık görüleni istmik olarak bilinenidir. Omurgada çok zayıf bir nokta olan pars bölgesinde bir kırık oluşur ve bu kırık neticesinde iki omurun birbiri ile olan ilişkisi bozularak bir omur, bir alttaki omura göre öne doğru kayar. Bu sık bilinen ve sık görülen bir bel kayması sebebidir.

    Fakat bunun dışında direkt travmalar, enfeksiyonlar, tümörler, dejenatif sebepler ve doğuştan bel kaymaları da olmaktadır. Bel kaymaları dar kanal ile aynı şikayetleri verir ve tedavileri de birbirlerine oldukça benzemektedir. Bel kaymaları, omurganın %25-50’ye kadar kaydığı durumlarda ameliyatsız tedavi edilir. %50’den daha fazla olan kaymaları, doğuştan olan kaymaları ve cerrahi dışı tedaviler yapılmasına rağmen sonuç alınamayan vakaları ameliyat etmek gerekmektedir.

  • Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Kadınlarda daha fazla görülen ve üreme sağlığını ciddi anlamda etkileyen Haşimato hastalığını İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol anlattı.

    Üreme çağında olan kadınlarda daha fazla görülen ve çocuk sahibi olmalarında önlerine bir engel olarak çıkan Haşimoto hastalığının 20-30 yaş aralığında ortaya çıktığına dikkat çeken Uzm. Dr. Erol “Özellikle kişi gebelik sürecindeyse tiroid hormonu ihtiyacı artar, metabolizma hızlanır ve sınırda olan tiroid fonksiyonları alarm vermeye başlar. Bu nedenle günümüzde kadın doğum uzmanlarının sağlıklı bir hamilelik süreci için yaptırdıkları testler arasında tiroid hormonu testleri de yer almaya başladı. Yapılan testler sonucunda ortaya çıkan tiroid hastalıklarının tedavisiyle kişi yaşadığı sorunlardan kurtulabiliyor.

    Bu hastalıkta bağışıklık sistemi tiroid bezini yabancı bir doku olarak tanımlayıp reddeder. Vücudun tiroid bezini reddi, doku nakillerinde olduğu gibi ani gelişen bir reaksiyon değildir. Çünkü vücut, tiroid bezinin bütün bileşenlerine karşı değildir. Bu hastalık, yıllarca düşük profille belirti vermeden ilerler. Belli bileşenlerine karşı bağışıklık sistemi bazı antikorlar oluşturarak o bileşenleri yavaş yavaş tahrip eder. ” diye konuştu

    BU BELİRTİLER VARSA
    • Adet düzensizliğiniz varsa,
    • Yediklerinize dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız,
    • Kronik yorgunsanız,
    • Saçlarınızdaki dökülme giderek artıyorsa,
    • Son dönemlerde cildinizde döküntüler arttıysa,
    • Soğuğa karşı giderek daha tahammülsüz olduysanız,
    • Guatr oluştuysa bir an önce hekiminize başvurun.

  • huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    HBS Tedavisi, Huzursuz Bacak Sendromu Bitkisel Tedavisi… HBS tedavisinde yaklaşım nasıl olmalıdır? HBS’nin tipine göre karar vermek uygun olur…

    1. Ara sıra çıkan (intermitan) tipte, devamlı tedavi ge­rekmez. Belirtilerin çıktığı gün ve günlerde ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımlar yeterli olabilir.

    Bunlar;
    a) içiyorsa, sigara, kahve ve alkolü kesme,
    b) başka nedenlerle kullandığı ilaçları gözden geçirmey­le başlar.

    Şöyle ki; depresyona karşı (antidepresif), nöroleptik ilaçlar, methoclopamid tipi bulantı-kusmaya karşı kullanı­lanlar sedatif veya kalsiyum kanal blokeri gibi kalp-tansi-yon ilaçları, sara tedavisinde kullanılan Fenitoin, kan yağ­larını düşüren ilaç varsa hekimine sorularak azaltılmalı ve­ya gerektiğinde kesilmelidir.
    c) Kendini uyanık tutma -mental aktiviteyi artırma- vi­deo oyunları, bilmece çözme vb.
    d) Kan serumu ferritin düzeyi düşükse demir ve gereki­yorsa B12 vitamini tedavisine başlama,
    e) Uyku hijyeni kurallarına uymak.

    Yukarıdaki önlemler yetersiz kalırsa, belirtilerin her gün geldiği hastalardaki gibi ilaç tedavileri de denenebilir.

    2. Her gün gelen tip: İlaçsız tedavilere ek olarak, L-do-pa + Benserazide veya Carbidopa-Levodopa 125 mg. ile başlanır. Gerekirse bunların uzun etkili olanları kullanıla­bileceği gibi dopamin agonistleri (Pramipexole, Ropinero-le vb.) veya gerekirse opioidler (morfin cinsi ilaçlar) da de­nenebilir.

    İlaçlar gece yatmadan bir saat önce tek başına alınma­lı, en düşük dozla başlamalı, o doz yetersiz kalırsa miktar yavaş yavaş artırılmalıdır. Dozdaki değişmeler üç-yedi gün aralarla denenebilir. Sakinleştirici etkisi varsa, o ilacın do­zu azaltılmalıdır.

    3. Tedaviye yanıt vermeyen dirençli tipler: Bunlar, kul­lanılan dopaminerjik ilacın dozu yeterli olduğu halde ve doz artırılırsa, ilaca bağlı yan etki çıkan olgulardır. Yapıla­cak şey, kullanılan dopaminerjik ilacın dozunu azaltıp ya­nına yeni bir dopamin agonisti ilaç ekleme denemesidir.

    Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi İçin Tavsiyeler için tıklayınız!

    Değişik ilaç kombinasyonları L-dopa + Gabapentin ve­ya ikincisi yerine Opioid veya Benzodiyazepin birlikte ve­rilebilir.

    HBS’de ilaçsız tedavilerden neyi anlıyoruz? HBS’li hastaların çoğu yaşlı olduğundan ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında arasıra gelen veya hafif şid­detteki hastalarda ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımları denemek uygun olur. Şiddetli HBS olgularında ilaçsız te­daviler yarar sağlamaz.

    1. Yatmadan önce kol ve bacakları germe ve fizik akti-vite faydalı olabilir. Hafif veya orta derecede egzersiz belir­tileri hafifletir. Ağır egzersizler ise semptomları artırır.

    2. Bacaklara masaj yapmak denenebilir.

    3. Yatmadan önce ılık veya sıcak banyo yararlı olabilir.

    4. Mental aktiviteyi artırma, video oyunları oynamak, kompütür programlama, resim, örgü-nakış yapma ve aktif tartışmalara katılma faydalı olabilir. Bunların etkisi kişiyi uyanık tutma yoluyladır.

    5. Dondurma ve unlu gıdaları mümkünse yememe (ilaçların etkisini azaltabilir).

    6. Sedanter hayattan (uzun süreli oturma, hareketsiz kalmaya dayalı yaşam) sakınmak. Seyahatleri sabah saat­lerine denk getirmek uygundur. Menstürasyon dönemle­rinde hareketsiz kalmaktan sakınmalıdır.

    7. Cinsel ilişki ve orgazmın uyku sağlama açısından iyi geldiğine dair bireysel hikayeler mevcuttur.

    8. EEG alfa aktivitesi eğitimi (alpha training), hasta eğitimle (telkin) kendi alfa aktivitesini, semptomlarını dü­zeltecek, şiddetlenmesini önleyecek frekans, amplitüd ve miktar yönünden ayarlamayı öğrenebilir. Kendine uygun alfa aktivitesine ulaşmayı içten isterse varabilir. Bu eğiti­min amacı, kişinin iç inhibisyonunu kendi gayretiyle geliş­tirmeyi öğrenmesidir. Yoga, meditasyon ve hipnozda da amaç aynıdır. İç inhibisyonu (kendi kontrol mekanizması­nı geliştirmek) o kişi için bir yetenektir. Zihinsel aktiviteyi artırarak uyanık halde kalmanın altında yatan ana fikir bu olup, uygun EEG alfa ritmini yakalamaktır. Kişi bu eğitimde işe yarayacak uyaranlara kendini bırakıp, yara­mayacak olanlara kapılarını kapatmasını öğrenir. Kronik ve şiddetli HBS olgularda bu yöntem etkili olmayabilir.

    9. Bacaklara dışarıdan karşı pulsasyon uygulamak. En-henced External Counter Pulsation (EECP) tedavisi: Bu tedavi, koroner şikâyetleri olup, ameliyat edilemeyen kalp hastalarında, bacaklara kalçaları da içine alan bir manşon (tansiyon aleti manşona benzer) aracılığıyla kalp ritmiyle uyumlu pulsasyonların (basınç) uygulanmasıdır. Yaşlı ko­roner hastaları içinde tesadüfen HBS’si de olanlar bu tedaviden ortalama otuz bir gün sonra belirtilerinde düzelme göstermişlerdir. HBS’nin “damarsal tedavisi” adı da veri­len bu yöntemde iyi etki geç çıkmaktadır. Muhtemel etki mekanizmasının bacaklar yoluyla gönderilen pulsasyonların, bacak damarlarının kaslarına otonom sempatik sinir sistemi akışında HBS’deki muhtemel artmayı frenleme yo­luyla olması düşünülebilir.

    Huzursuz Bacak Sendromu İçin Bitkisel Çözüm-Sarı Hardal Tohumu İbrahim Saraçoğlu

    https://www.youtube.com/watch?v=DF2z7fT2PSg

    Huzursuz bacak sendromu yorumları için tıklayın !

  • Huzursuz bacak sendorumu hamilelik

    Huzursuz bacak sendorumu hamilelik

    Antalya’da düzenlenen 48. Ulusal Nöroloji Kongresi’ne katılan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Aksu, uyku bozukluklarının daha çok kadınlarda görüldüğünü, gebelik döneminde ise uyku bozukluklarına daha sık rastlandığını söyledi.

    Gebeliğin uykuya dalmayı güçleştirici etkisine işaret eden Prof. Dr. Aksu, gebelerin idrara çıkma sayısı ile ağrılarının daha fazla olduğunu, ayrıca yatış pozisyonuna bağlı sorunlar yaşanabildiğini vurguladı.

    Gebelerin uykuyu başlatma, uykuya dalma ve sürdürmede sıkıntı yaşadıklarını anlatan Murat Aksu, şöyle konuştu:

    ANNE VE BEBEK İÇİN RİSK FAKTÖRÜ

    “Gece sık uyanırlar. İdrar için olmasa bile ağrı atakları olur. Ayrıca bütün gebelerde sık karşılaşılan bir diğer sorun ise huzursuz bacaklar sendromudur. Bizim yaptığımız çalışmaya göre gebelerde huzursuz bacaklar sendromunun görülme sıklığı yüzde 15 civarındadır. Yani her 10 gebeden birinde veya ikisinde huzursuz bacaklar sendromu görülür.

    Özellikle akşam olduğu zaman, gece yatağa gitme zamanı geldiğinde bacaklarda ağrı, uyuşma, karıncalanma, kasılma gibi şikayetler ortaya çıkar. Gebelik süresince de bu devam eder. Kadınların çok büyük bir kısmında huzursuz bacaklar sendromu gebelikle başlar, ancak yüzde 60’ında gebelik sonlandıktan sonra da devam eder.”

    Özellikle huzursuz bacaklar sendromuyla ortaya çıkan uyku bozukluklarında bebeğin oksijensiz kalabildiğini belirten Prof. Dr. Aksu, “Anne huzursuz bacaklar sendromu olursa bunun hem anne hem de bebek sağlığı için bir risk faktörü oluşturduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

    ‘ÖMÜR BOYU İLAÇ KULLANILABİLİR’

    Gebelik döneminde ilaç kullanımının ana karnındaki bebek üzerindeki olumsuz etkilerine işaret eden Aksu, sendromun görülmeye başlamasının ardından gebelere masaj, sıcak ya da soğuk duş önerdiklerini söyledi.

    Özellikle gebelik döneminde vücuttaki demir oranında azalmanın huzursuz bacaklar sendromu üzerinde etkisi olduğuna işaret eden Aksu, hamile kadınlara demir takviyesi yapılması gerektiğinin altını çizdi.

    Gebelik sonlandıktan sonra görülmeye devam eden huzursuz bacaklar sendromuna ilaç tedavisi uygulanabildiğini kaydeden Murat Aksu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Hastaların büyük bölümü ilaçla tedavi edilebiliyor. Ancak bu tedavi uzun yıllar alabiliyor. Hatta hastanın tüm yaşamı boyunca ilaç kullanması gerekebiliyor. Tedavinin uzun yıllar ve belirli bir düzen içinde devam etmesi şart. Ama huzursuz bacaklar sendromu genetik veya gebelikte çıkan ve sonrasında devam eden türdeyse çoğunlukla tedavinin bir ömür boyu devam etmesi gerekiyor.”

  • Çağımızın Hastalığı: Karpal Tünel sendromu

    Çağımızın Hastalığı: Karpal Tünel sendromu

    Karpal tünel sendromu medyan sinir üzerindeki bantın kalınlaşması ve tekrarlayıcı hareketlerin kombinasyonu neticesinde bilekte sinirin enflamasyonu sonucu ortaya çıkar. Özellikle 40-60 yaşlarındaki kadınlarda, piyanistler, kuaförler, bilgisayar operatörleri, bankacılar, dişçiler, heykeltıraşlar, ev hanımları gibi ellerini aşırı kulanan meslek gruplarında sıklıkla izlenir.

    Hamilelik, şeker hastalığı, tiroid hastalıkları, menapoz, bilekte kırılan yada yerinden kayan kemikler ve aşırı şişmanlık hastalığın görülme oranını arttırır. Eller ile cisimlerin sık ve şiddetli şekilde tutulması, bileğin bükülmesi ve artrit benzer şekilde görülme oranlarını arttırır.

    Bu şikayetlerin ilk ortaya çıkmasının ardından tedavi için zaman kaybetmeden başvurmak oldukça önemlidir. Başvurmak için ağrının aşırı artmasını, tahammül sınırlarını aşmasını beklemeyin.

    Cerrahi dışı konservatif tedavinin asıl amacı medyan sinir üzerinde tekrarlayan yaralanmaları bitirmek ya da azaltmaktır. Bu amaçla sinir üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmak için bir bileklik ile bilek hareketleri kısıtlanabilir. Eğer bu işe yaramaz ise ödemi azaltmak için enflamasyon giderici ilaçlar yazılabilir veye bileğe kortizon enjeksiyonları yapılabilir. Ağrıları azaltmaya yönelik bir takım özel el ve bilek egzersizleri önerilebilir.

    Eğer hastalar istirahat, rehabilitasyon, veya diğer cerrahi dışı tedaviler ile ağrılarından kurtulamaz iseler median sinir üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmak için farklı cerrahi teknikler uygulanabilir. En sık uygulanan teknik karpal tunel serbestleştirilmesi denilen ve açık ya da endoskobik yöntemler ile uygulanabilen yöntemdir. Açık cerrahide bilek bölgesine bir kesi yapılarak median sinir üzerine bası oluşturan bant kesilerek sinir serbestleştirilir. Endoskobik yöntemde ise daha ufak bir kesi yapılarak bir minyatür kamera ile tünel görüntülenir ve bant kesilir.

    Karpal tünel sendromuna yol açan nedenler?

    Aynı tür el hareketlerini sürekli olarak yapmak bu hastalığa yol açabilir. En çok el bileğini büküp sıkma tarzında iş yapanlarda görülmektedir. Bilgisayar kullananlar, marangozlar, et ve tavuk paketleyicileri, müzisyenler ve teknisyenler risk altındadır. Bahçe işleri, golf oynama, iğne ve oya işleri gibi hobiler de hastalığa yol açabilir. Karpal tünel sendromu, şeker hastalığı, romatizma, guatr gibi hastalıkların seyri sırasında da ortaya çıkabilir. Hastalık, gebeliğin son birkaç ayında yaygın olarak görülmektedir.

    Karpal tünel sendromundan korunmak, ellerimizin doğru kullanımı ile ilgili altın öğütler

    • El bileğinin uzun süreli ve güçlü şekilde aşağı-yukarı hareketlerinden, gergin şekilde parmaklarla bir şeyi tutmaktan (dikiş iğnesi gibi), bileği başparmak veya küçük parmağa doğru bükme hareketinden kaçın
    • Avuç içi yukarı bakacak şekilde yük taşımamaya özen göster
    • Bileği sıkı saran bantlardan (kol saati gibi) uzak dur
    • Aşırı soğuk veya korunmasız vibrasyondan kaçın
    • Telefon gibi sık kullanılan objeleri calışma sahanıza olabildiğince yaklaştır. Böylece aşırı uzanmaktan kaçın.
    • Araba sürerken, eşya taşırken direksiyonu çok sıkı tutma. Mümkün olduğunca eli dinlendir.
    • Daktilo ya da keyboard kullanırken elleri her 15 dk da bir dinlendir.
    • Boya fırçası, kalem, gazete, veya kitap türü cisimleri uzun süre tutmaktan kaçın
    • Eller kullanılırken vücüdun genel postürüde çok önemlidir. Çalışma alanının yüksekliği, otururken ya da ayakta iken bileklerin notral ya da hemen hemen düz pozisyonda kalmasına imkan tanıyacak şekilde düzenlenmelidir. Çalışma esnasında omuzların yeteri kadar serbest, dirseklerin konforlu bir şekilde yanlarda olmasına özen gösterilmelidir.
    • Oturma esnasında sırt ve bel iyi desteklenmiş şekilde ayaklar yere basmalıdır. Oturulan sandalye her bireyin kendisine göre ayarlanmalıdır.
    • Özellikle daktilo yazımı, keyboard kullanımı türü işlerde postür özellikle önemlidir. Doğru ayarlanabilir bir koltuk, yeterli ışık ve masa için uygun yükseklik yararlıdır.
    • Daktilo esnasında uzun süre, sık bir sekilde tuşlara basılır. Bu nedenle olabildiğince hafif şekilde tuşlara dokunmak önemlidir. Aşırı sert bir şekilde tuşlara basılması gereksiz yorulmaya neden olacaktır. Bu problemi aşmak için sıkca kısa aralıklar verilmesi yararlı olur. Aynı şekilde boyun, omuz ve kol adalelerinin rutin bir şekilde rahatlatılması da önemlidir.
    • El aletlerinin seçimi önemlidir. El aletinin tutulan kısmı elinizin büyüklüğü ile orantılı olmalıdır.
    • Elinizi yoğun şekilde kullanmanızı gerektiren yeni bir iş ögrendiğinizde, elinize bu yeni işe alışması için zaman tanıyın. Bu tıpkı bir atletin bir yarışa hazırlanmasına veya diğer atletik yarışmalara benzer. Ellerin istirahati için yeterli aralıklarla molalar verilmelidir.
    • Eğer eldiven giyiyorsanız ellere uygun ölçülerde olmalıdır. Çok büyük olursa objeyi tutmak için gerekli harcanacak güç daha fazla olacak, çok sıkı olursa elleri sıkıştıracaktır.

    Hamilelikte Karpal Tünele Sendromunun Oluşmaması İçin Önlemler

    Hamilelikte kaprpal tünel sendromu oluşmasını engellemek için bazı önlemler almak yarar sağlamaktadır:

    – Su tutulumunu azaltmak için tuz alımını kısıtlamak
    – El bileğinin uzun süre aynı pozisyonda tutulmaması
    – Düzenli aralıklarla el bileğini dinlendirmek
    – Uzun süre tekrarlayıcı karekterde hareketler yapmamak
    – Obesite karpal tünel sendromu için bir risk faktörü olduğundan kilo verilmesi
    – KTS’yi önlemeye yönelik egzersizler.

    İlgili Konular ;
    – Karpal tünel sendromu nasıl tedavi edilir?
    – Karpal tünel sendromu nasıl teşhis edilir?
    – Karpal tünel ameliyatından sonra nelere dikkat etmeliyiz?
    – Karpal tünel sendromundan nasıl korunabiliriz?

  • Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ERTESİ GÜN HAPLARI BİR DOĞUM KONTROL YÖNTEMİ DEĞİLDİR!”

    Kürtaja sınırlama getiren yasal düzenleme üzerindeki tartışmalar hala devam ederken, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, gebelikten acil korunma yöntemleri arasında yer alan “Ertesi Gün Hapları” için başvuruların eskiye oranla arttığına dikkat çekti.

    “CİNSEL İLİŞKİ SONRASI HAPI” ADI DAHA UYGUN…

    CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe , Ertesi Gün Hapı kullanımında çiftlerin eğitilmesi gerektiğine dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ertesi Gün Hapı acil durumlar için kullanılması gereken, gebeliği önleme yöntemidir ve korunmasız cinsel ilişkiye girildikten sonra ilk 72 saat içinde kullanılmalıdır. İlişkiden sonra ne kadar erken alınırsa koruyuculuğu o kadar fazla olur. Ancak cinsel eğitimin olmadığı ülkemizde ertesi gün hapı sanki bir doğum kontrol yöntemiymiş gibi kullanılmaktadır. Oysaki sürekli kullanımda, yan etkileri oldukça fazladır ve sık kullanıldığında koruyucu etkisi azalır. Ertesi Gün Hapları, ilk 24 saat içerisinde kullanıldığında istenmeyen gebeliği %95 oranında önler. Çiftler prezervatif, doğum kontrol hapı ya da spiral gibi çağdaş doğum kontrol yöntemlerini kullanmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın Ertesi Gün Hapları’nı ücretsiz verme kararı üzerinde konuşulması gerekiyor. Gençler ve çiftler eğitilmeden ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden, bu uygulama yanlış sonuçlara yol açabilir, bilgilendirilme sonrası ise bu uygulama yalnız acil durumlar için doğru olabilir. Ayrıca, Ertesi Gün Hapları’nın adı yanlış konulmuş, ‘Ertesi Gün Hapı’ yerine ‘Cinsel İlişki Sonrası Hapı’ terimini kullanmak daha doğru olur. Çünkü çiftlerin çoğu, gerçekten bu hapın ertesi gün alınması gerektiğini sanıyor. Oysa ne kadar erken alınırsa, bu hapların etkisi o kadar fazla oluyor.”

    KAMUOYUNA YANLIŞ MESAJLAR VERİLMEMELİ!

    Ertesi Gün Hapları’nın kamuoyuna “Korunmayın, nasıl olsa gebeliği engelleyen haplar var!” şeklinde sunulmasının veya bu tür yanlış mesajların verilmesinin sakıncalarına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Prezervatif yırtılması, alkollü korunmasız ilişkiler, dışarı boşalma gibi doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasındaki sıkıntılar veya tecavüz gibi istenmeyen ilişkilere maruz kalındığında ya da bir başka doğum kontrol yöntemi kullanılmakta iken aksilik olduğunda, ek yöntem olarak Ertesi Gün Hapları kullanılmalıdır.” dedi.

    KUSMA OLUNCA TEKRAR ALMAK GEREKİYOR!

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör , Ertesi Gün Hapları’nın bir ay içerisinde alınan normal doğum kontrol haplarının içinde bulunan östrojen ve progesteron kadar yüksek hormon yüklemesine neden olacağını ve bu nedenlevücudun hormon dengesini bozacağına dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ayrıca, Ertesi Gün Hapı’nı kullanan bazı kadınlarda baş ağrısı, baş dönmesi, göğüste gerilme, mide bulantısı ve nadir olarak görünen kusma gibi yan etkilergörülebilir. Bu sebeple dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü haplar içildikten sonra iki saat içinde bir kusma gerçekleşmişse, hapların tamamı ya da bir kısmı dışarı atılır yani etkisi azalır. Bu durumda Ertesi Gün Hapı’nın tekrar içilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, normal doğum kontrol yöntemlerinden farklı olarak Ertesi Gün Hapları biraz ağırdır ve ayda en fazla bir kere kullanılmalıdır.” dedi.