Etiket: sezaryan doğum

  • Sezaryan Doğum Alerji ve Astım İlişkisi

    Sezaryan Doğum Alerji ve Astım İlişkisi

    Sezaryan doğum alerji ve astım riskini artırabilir. Mikroplardan yoksun doğum, bağışıklığı etkileyerek alerjiye yatkınlığı artırabilir.

    Alerji ve astım, günümüzde giderek artan sağlık sorunları arasında önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle çocuklarda görülen bu rahatsızlıkların ortaya çıkma riskini etkileyen faktörler arasında, doğum yöntemi de önemli bir rol oynamaktadır. Son yıllarda yaygınlaşan sezaryan doğumların, çocuklarda alerji ve astım riskini artırıcı bir etkisi olabileceği üzerine yapılan araştırmalar, bu konuda dikkat çekici sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu yazıda, sezaryan doğumun alerji ve astım üzerindeki potansiyel etkilerini anlamaya ve bu konuda bilinçlenmeye odaklanacağız. İnsan sağlığını etkileyen bu önemli konuyu keşfetmek için, alerji ve astımın doğum yöntemi ile olan ilişkisini detaylı bir şekilde ele alacağız.

    Günümüzde alerjik hastalıkların artışıyla birlikte, sezaryan doğumun bu artış üzerindeki etkileri merak konusu olmaktadır. Sezaryan doğumlarının sayısı geçmiş yıllara kıyasla belirgin bir şekilde artmıştır. Bu durum, alerjik hastalıkların ortaya çıkma riskini artırabilir.

    Sezaryan Doğum Alerji ve Astım İlişkisi

    Doğum sonrasında her bebek, belirli bir ölçüde alerjiye eğilimlidir. İnsan vücudu, mikroplara karşı bağışıklık sistemine ek olarak alerjiye eğilim artıran bir sistemle de donatılmıştır. Yeni doğan bir bebeğin bağışıklık sistemi, hafif düzeyde alerji eğilimlidir ve mikroplarla karşılaştıkça bu sistem güçlenir, dolayısıyla alerjiye eğilim azalır. Ancak mikroplarla karşılaşma azalırsa, alerjiye olan eğilim artabilir ve bu da alerjik hastalıkların ortaya çıkmasına yol açabilir.

    Sezaryan Doğum Alerji ve Astım İlişkisi
    Sezaryan Doğum Alerji ve Astım İlişkisi

    Normal doğumda, bebek vajinal flora ile doğar, yani annenin vajinasındaki doğal mikroplarla temas eder. Bu durum, bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir ve alerjik hastalıkların riskini azaltır. Ancak, sezaryan doğumda bebek steril bir ortamda doğar ve mikroplarla temas olmaz. Bu durumda, alerjiye eğilim artabilir. Özellikle genetik faktörlerle alerji riski daha yüksekse ve mikroplarla temas miktarı düşükse, alerjik hastalıkların ortaya çıkma olasılığı artar.

    Yapılan araştırmalar, sezaryan doğumunun çocuklarda alerjik hastalık riskini artırdığını göstermektedir.

    Astım, hava yollarının daraldığı ve nefes almayı zorlaştıran, öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gibi belirtilerle karakterize edilen bir durumdur. Astım tedavi edilemez, ancak semptomları kontrol altına alınabilir. Alerjiler ve astım sıklıkla bir arada görülür. Astım belirtileri, astımı olan kişinin solunum yollarındaki daralmadan kaynaklanır.

    Astımın belirtileri arasında nefes darlığı, hırıltı, öksürük ve göğüste sıkışma bulunmaktadır. Bu belirtiler, astımın şiddeti ve sıklığına bağlı olarak değişebilir. Astım, özellikle çocuklarda sık görülen bir kronik hastalıktır. Tedavi edilmez veya yetersiz tedavi edilirse, astım potansiyel akciğer fonksiyonu kaybına, egzersiz kısıtlamalarına, uyku zorluklarına ve yaşam kalitesinde önemli düşüşlere neden olabilir.

    Sonuç olarak, doğum yönteminin, özellikle sezaryan doğumunun, alerji ve astım riskini etkileyebileceği görülmektedir. Bu nedenle, gebelik sürecinde ve doğum anında alınacak önlemler, çocuk sağlığı açısından önem taşımaktadır.

  • En çok kaç kez sezaryen doğum yapılabilir?

    En çok kaç kez sezaryen doğum yapılabilir?

    “En çok kaç kere sezaryen ile doğum yapabilirim?” ya da “Kaçıncı sezaryenden sonra riskler artar?” gibi soruların yanıtları özellikle ilk doğumunu bu yöntemle yapmış anne adayları tarafından merak edilir. Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu’ndan merak edilen bu soruların yanıtlarını aldık.

    Konuyla ilgili kesin ve net bir sayı yoktur ancak kadın doğum uzmanları tarafından kanıksanmış olan görüş, üçten sonraki sezaryenlerin risk oluşturabileceği şeklindedir. Bunun sebebi ise yapılan her ameliyatta kişinin karnının içindeki yapışıklıklar daha fazla artmaya başlar ve bu artan yapışıklıklar bir sonraki ameliyat için güçlük yaratabilir. Bunun yanında yapılan sezaryen sayısı çoğaldıkça, bebeğin eşinin aşağıya yerleşmesi (plasenta previa) olasılığında ve bebeğin eşinin rahime yapışma (plasenta akreata) olasılığında bir yükseliş gözlenmektedir. Bu artışlar belirli risklere sebep olur. Ancak bu risklerin oluşma ihtimali ilk üç ameliyatta yoktur. İlk üç sezaryenden sonrası bu sebeple riskli sayılabilir. Her ameliyat bir risk taşır, sezaryen de bir ameliyattır ve operasyon gereği risk taşır.
    Çok sayıda yapılan sezaryenin yol açtığı riskler

    Yapılan sezaryen sayısı ile bağlantılı olarak aşağıdaki komplikasyon oranlarında artış gözlenir:

    Mesane, barsak ve üreter yaralanması söz konusu olabilir.
    Annenin yoğun bakım gereksinimi artar.
    Sezaryen ile yapılan doğum sayısı fazlalaştıkça rahim içinde yapışıklık oluşma ihtimali artar, plesenta doğum kanalına konumlanabilir ve doğum kanalı kapanabilir.
    Sezaryen doğum sayısı arttıkça rahimde gerçekleşen kesi miktarı da artar. Diğer ameliyatlarda olduğu gibi sezaryende de bazı risklerin gerçekleşebilme ihtimali bulunur.

    Kaç kez sezaryen yapılabilir?

    Sezaryen ile doğum yapan anne adayları için en yaygın olarak sözü geçen görüşlerden biri de 3 defadan fazla sezaryen ile doğum yapılamayacağıdır. Ancak bu yanlış bir bilgidir. Üçten fazla sezaryen yapılabileceğinin ancak bunun riskler taşıdığının bilinmesi gerekir. Sezaryen ile üçten fazla yapılan doğumların tehlikeli olduğuna dair görüşler de bulunmaktadır. Sezaryen ile yapılan doğumlarda anne adaylarının karın içi yapışıklıkları gün geçtikçe artış gösterir ve risk taşıyan, zorlayıcı durumlar oluşur.

    Bir anne için sezaryen ile doğum, 2 – 3 defadan fazla yapılması önerilen bir durum değildir. Fakat bu, üçten fazla sezaryen doğum yapılamaz manasına gelmez. Üç defadan fazla sezaryen ile doğum yapılması mümkündür. Fakat her doğum için risk artış göstermektedir. Üç defadan fazla gerçekleştirilen sezaryen doğumlarda anne ve bebek, risk faktörü ile karşılaşabilir. Bu sebeple çok gerekli durumlar haricinde sezaryen doğum gerçekleştirilmemesi önerilir.
    Sezaryen ardından vajinal doğum yapabilmek için gerekli şartlar

    Anne adayı sezaryen ile doğumun ardından normal yolla doğum konusunda da bilinçlendirilmelidir. Anne adayının pelvis yapısı muhakkak normal doğum için uygun olmalıdır, yani anne adayının rahminde bir çatı darlığı bulunmamalıdır. Bebeğin kilosu, duruşu ve geliş şekli de normal doğum için uygun olmalıdır ki normal doğum gerçekleşebilsin. Yani sezaryeni gerektirecek ek bir durum söz konusu olmamalıdır.

    Anne adayının rahminde şekil bozukluğu ya da önceki doğumlarında rahmin yırtılması gibi bir durum mevcut ise sezaryen yapılması gerekebilir. Rahimden daha önce myom çıkarılması yani myomektomi ameliyat geçmişi bulunmamalıdır. Anne adayı daha önceden yatay kesili bir ya da en fazla iki sezaryen geçirmiş olmalıdır.

    Hangi durumlarda sezaryen sonrası vajinal doğum uygulanması sakıncalıdır?

    Daha önce dikey (klasik) kesiyle sezaryen öyküsü
    Rahmin doğum eyleminde açılması (rüptür) öyküsü
    Daha önce çeşitli nedenlerle rahime yapılmış cerrahi işlemlerde derin kesiler yapılmış olması
    Mevcut gebelikte normal doğumu zorlaştıracak etkenlerin varlığı (iri bebek, makat, yan geliş vb.)
    Daha önceki sezaryen nedeninin devam etmesi (dar çatı vb.)

    hürriyetaile