Etiket: sex

  • Haz dolu seks hayatının püf noktaları

    Haz dolu seks hayatının püf noktaları

    Cised onursal başkanı Dr. Cem Keçe: “Çiftler sevildiklerini, değerli olduklarını ve arzulandıklarını birbirlerine hissettirmelidir!”

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, monotonlaştıran cinsel hayat tarzından ziyade çiftin bakış açısıdır. Çünkü kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar. Bu keşif bazen sancılı olabilir ve cinsel beklentilerden doğan anlaşmazlıklar yaşanabilir. Bu tür anlaşmazlıkların kör düğüm olmadan çözümlenebilmesi için Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (Cised) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, daha iyi bir seks hayatının püf noktalarını açıkladı…

    Altın değerinde öneriler…
    İdeal sekste kadına da erkeğe de eşit oranda sorumluluklar düşüyor. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu sanatı icra ederken çift sadece anın tadını çıkarmalı ve beyinlerini başka şeylerle meşgul etmemelidir.

    Haz dolu seks hayatının püf noktaları…

    İşte çarpıcı öneriler:

    1- Kadının cinsel yoldan doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden sevildiğine, değerli olduğuna ve arzulandığına inanması gerekir. Bu erkeğin gözlerinde, sözlerinde, davranışların ve dokunuşlarında fark etmek ister. Erkek sevdiğini ve sevildiğini cinsel ilişkiyle fark edebilirken, kadın da cinsel ilişkiden haz alarak ve partnerine bu hazzı yaşatarak duygusal ihtiyaçlarını fark eder.

    2- Erkeğin kadının cinsel ihtiyaçlarının farklı olabileceğini anlaması gerekir. Çünkü bir kadına haz yaşatmak ve bu haz sonunda doyuma ulaştırmak tümüyle farklı bir konudur. Sanılanın aksine, erkeği mutlu eden her şey kadını da mutlu etmeyebilir. Bu nedenle, erkeğin partnerinin bedenini tanıması ve nasıl uyarıldığını bilmesi ve zamanla keşfetmesi gerekir. Kadının da bu keşfe yardımcı olması esastır.

    3- Kadının erkeğe yaptıkları, aslında kendisine yapılmasını istedikleridir, erkeğin bunu anlaması gerekir. Her kadın erojen bölgelerinin keşfedilmesine yönelik erkeği yönlendirmek istemez ya da bunu yapamaz. Çekingen olan bir kadının bunu ifade edebilme yolu %87 oranında “Yaptığımı yap!” şeklindedir. Bu nedenle erkek, seks sırasında kadının ne yaptığına odaklanarak, asıl istediği şeyin ne olduğunu keşfedebilir.

    4- Cinsel birleşme sırasında, öpüşme ve dokunuşlarda, özellikle klitoral dokunuşlarda yavaş hareket edilmesi önemli bir ayrıntıdır. Erkek haz almaya başladığı noktada daha da sertleşirler ve kadının bu sertlikten hoşlanacağını düşünür fakat bu her daim böyle değildir. Özellikle erkek klitoral dokunuşlarda yavaşladığı takdirde, kadın çok daha fazla mutlu olur. Bu nedenle, erkek yavaş hareket etmeli ve kadının bedeninin sesini dinlemelidir.

    5- Kadın cinsel arzularını ne kadar hissederse ve istekleri ne kadar karşılık bulursa cinsel ilişkiden ve partnerinden o kadar zevk alır. Erkek uyarıldıktan hemen sonra testosteron hormon seviyesini düşürmek için boşalmayı hedefler, ancak kadının hormonları ancak bu seviyede çalışmaya başlar. Kadının cinselliği erkeğe göre geç ve tahrik olunca başlar ve erkeğin tersine kadın gerginliğini doyuma ulaşabilmek adına muhafaza eder. Bu gerginliğin muhafıza edilebilmesi için uyarıların yüksek olması, klitoral uyarının sevişme ve cinsel bileşme süresinde devam ettirilmesi gerekir.

    6- Kadın cinsel arzularını daha derinden hissedebilme peşinde olur. Bu da cinsel ilişki süresinin kaliteli bir şekilde uzatılması anlamına gelir. Ön sevişme sırasında yapılması gereken dokunuşlar, öpüşmeler, mimikler ve hislerin dile gelmesi söz konusu olunca, karşılıklı olarak hissedebilme yeteneği de kendiliğinden yükselir. Aslında bu sadece kadın için değil erkek için de eşsiz bir zevk, sevgi ve huzur kaynağıdır.

  • Seksomanya hastası

    Seksomanya hastası

    Seksomanya kelimesinin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Çoğu zaman farklı anlamlar yüklenerek kullanılan bu kelime aslında ‘uykuda seks hastalığı’ anlamına geliyor. “Böyle bir hastalık var mı?” diye sormayın, çünkü var. Daha da ötesi, birçok kişi farkında olmasa da bu hastalığın pençesine düşmüş olabiliyor. Sadece, uyurgezerlikle ya da sara hastalığıyla karıştırıldığı için pek bilinmiyor. Uyurgezerliğe benzeyen bu hastalıkta, hasta kalkıp yürümüyor, kontrol edilemez bir şekilde cinsel ilişkiye girme ihtiyacı hissediyor. Uykuda partnerinin arzu ve isteğine bakmaksızın, anormal bir cinsel dürtü ile seksi başlatıyor, alışılmadık bir şekilde, normalde yapmadığı fantezilerle sevişiyor.

    Celal Bayar Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, bu hastalığın, tüm dünyada çok fazla bilinmediğini ve kendi merkezlerinde bilinen altı olgu olduğunu söylüyor. Fakat hem dünyada hem de ülkemizde bu hastalığın sıklığının daha fazla olduğunu, ama bilinmediği için olguların tanılanmadığını belirtiyor. Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, bugüne kadar bildirilmiş olguların yüzde 80’inin erkek olduğunu söylüyor. Ergenlikten itibaren her yaşta ortaya çıkabilen seksomanya hastalarının, yüzde 60’dan fazlasının 30 yaşın altında olduğu da biliniyor.

    Hiçbir şey hatırlamıyor

    Seksomanya hastaları sık sık cinsel içerikli rüyalar görüyor, sık sık uykuda ereksiyon ve boşalmalar yaşıyor, mastürbasyon yapıyor, uyku sırasında farkında olmaksızın, partnerinin arzu ya da isteğine bakmaksızın anormal derecede artmış bir arzu ve istekle seksi başlatıyor, dalgın ve boş bakıyor. Bu birliktelikler sırasında normalin dışında davranış ve fanteziler sergiliyor; okşuyor, çığlık atıyor, inliyor, bağırıyor, orgazm sesleri çıkarıyor, küfür ediyor, partnerine fiziksel ya da duygusal şiddet uyguluyor hatta hakaret edebiliyor. Bu durum, uyuduktan sonra herhangi bir saatte ortaya çıkabiliyor. Gündüz ya da gece uyumuş olmak fark etmiyor. Fiziksel yorgunluk, stres, uykusuzluk ya da aşırı uyku sonrası ile alkol ya da uyuşturucu kullanımı sonrası ortaya çıkması kolaylaşıyor.

    Tedavisi mümkün

    Bu hastalığın tedavisi mümkün. Hastalar uyku hijyeni konusunda bilgilendirilerek, davranış tedavisini içeren psikoterapi görüşmeleri ve ilaç tedavisi yapılarak bu hastalığın tüm belirtileri ortadan kaldırılabiliyor. Hastaya, bu hastalığı tetikleyen stres, uyku yoksunluğu, alkol, uyuşturucu ya da uyarıcı ilaçlar gibi etkenlerden uzak durması öğretiliyor. Hastalar aynı zamanda kalkıp yürüyor, dolaşıyorsa, kapı ve pencerelerin kilitlenmesi, uykuda düşme ve yaralanma gibi problemleri önleyebiliyor. Eşlik eden bir başka hastalığı varsa, onun da teşhis edilip tedavi edilmesi, bu hastalığın tedavisini kolaylaştırıyor. Örneğin uykuda seks hastalığının yanı sıra olguda uyku-apne sendromu da (uykuda horlama ve nefes durmaları) varsa, bu sendromun etkin bir şekilde tedavi edilmesiyle uykuda seks hastalığının da tedavisi kolaylaşmış oluyor.

    Başka sebepler de seksomanyaya neden olabiliyor

    Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, uykuda seks hastalığının altında yatan başka sebepler de olabileceğini söylüyor ve “Bu tablolar epilepsi ile de karışabiliyor ve ayırıcı tanılarının mutlaka yapılması gerekiyor. Bu nedenle bu olgularda klasik PSG dışında EEG, MRG gibi tetkik yöntemleri de uygulanmalıdır” diyor.

    Fantezi sanıyorlar

    Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Agresif ve saldırgan davranışların varlığı, eşleri rahatsız edebiliyor. Ancak bazen de yatak arkadaşı, eşinin bu hastalığından rahatsız olmayabiliyor. Hatta bu hastalığın neden olduğu davranış değişikliklerinden hoşlanabiliyor. Bir hastamda, bu sorunun 3-4 yıldır var olduğunu öğrenince hastamızın eşine ‘Kocanızın 3-4 yıldır bu hastalığı varmış, bu durum sizi hiç rahatsız etmedi mi?’ diye sordum.

    Cevabı; ‘Birkaç yıldır zaman zaman gecenin bir yarısında birden, hiç konuşmadan, uykumun ortasında beni okşayarak uyandırıyor; hiç konuşmadan, benim söylediklerime de yanıt vermeden donuk bir yüz ifadesiyle, normalde birlikte olduklarımızdan farklı şekilde benimle birlikte oluyordu. O anlar bana, eşim değil de yabancı birisiyle birlikteymişim duygusu veriyordu. Bunun eşimin bir fantezisi olduğunu düşünerek bir süre sonra ben de garipsemeden ve sesimi çıkarmadan bu olayın bir parçası oldum. Canımı yakacak, beni üzecek bir şey de yapmadığı için, üstelik fantezi olarak düşündüğüm bu farklı davranışlardan hoşlandığım için, bir süre sonra artık garipsemeden eşimle birlikte oluyordum. Bunun bir hastalık olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi’ olmuştu.”

  • Tükenmişlik Sendromu

    Tükenmişlik Sendromu

    “Geçmiş olan dünden hiç yâd etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme…”
    Ömer Hayyam

    “Kendinizi sürekli yorgun, halsiz, bitkin ve tükenmiş mi hissediyorsunuz?”, “Artık canınız sevişmek veya seks yapmak istemiyor mu?”, “Yaşam enerjinizin hızla tükendiğini mi fark ettiniz?”, “Belli bir nedeni olmaksızın kendinizi huzursuz, sabırsız ve mutsuz mu hissediyorsunuz?”, “Üzerinizde çok yoğun bir baskı olduğunu mu düşünüyorsunuz?” Tüm bu sorulara “Evet!” yanıtı veriyorsanız tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirsiniz… Kendini tekrarlayan mesleklerde oldukça sık rastlanan tükenmişlik sendromu, daha çok yoğun çalışan, az dinlenen, tüm yaşam enerjisini iş hayatına aktaran, başka alanlarda duygusal ve bedensel beslenmeyi göz ardı eden, sosyal yaşamı güçlü olmayan, kendine vakit ayırmayan, aşırı hırslı ve başarı odaklı kişilerde görülen oldukça rahatsız edici bir durumdur. İş kaybından aile içi ilişki sorunlarına, psikosomatik hastalıklardan alkol, madde veya sigara kullanımına, uykusuzluk ve depresyon gibi ruhsal hastalıklardan cinsel sorunlara kadar uzanan çok çeşitli ciddi durumlara zemin hazırlayan tükenmişlik sendromu; (1) yaşam enerjisinde azalma, yorgunluk ve bitkinlik, (2) cinsel isteksizlik, (3) unutkanlık, dikkat eksikliği, algılama eksikliği, öğrenme ve ezberleme zorlukları gibi konsantrasyon ve motivasyon eksiklikleri, (4) diğerlerine karşı negatif tutum takınma, (5) aktif olarak diğerlerinden geri çekilme ve yalnızlaşma, (6) işe geç gelme veya işi bırakma, (7) hayal kırıklığı ve ümitsizlik, (8) tahammülsüzlük, kronik sinirlilik hali ve çabuk öfkelenme, (9) huzursuzluk, umursamazlık ve sabırsızlık, (10) yetersizlik ve değersizlik algısı, (11) boşluk ve anlamsızlık hissi, (12) baş, boyun, bel ve sırt ağrıları gibi psikosomatik belirtiler ile kendini gösterebiliyor.

    TÜKENMİŞLİK SENDROMU, YAŞAM ENERJİSİNDE TÜKENME HALİDİR!
    “Yaşam enerjisinde tükenme hâli” olarak tanımlanabilen tükenmişlik sendromu; insanın tüm yaşamına yayılabilen ruhsal ve duygusal bir durumdur. İnsanın doğasına uygun yaşamayı reddedip, çok büyük idealler ve hedeflerle temel insani ihtiyaçları arasında sıkışıp kaldığında, kendine, ruhuna ve bedenine kötü davrandığında veya bir şekilde kendine yalan söylediği durumlarda ortaya çıkabiliyor.

    SIKLIKLA DEPRESYONLA KARIŞTIRILIYOR…
    Ruhsal bir bozukluk veya bir hastalık olarak görülmemesi gereken tükenmişlik sendromu, sıklıkla depresyonla karıştırılıyor. Ancak depresyondan farklı olarak tükenmişlik sendromunda kişi yaşadığı ortamdan uzaklaşıp farklı bir ortama geçtiğinde duygulanımı kolaylıkla değişebiliyor ve sıkıntıya düşen yaşamsal fonksiyonları normale dönebiliyor.

    HAYATLA KAVGA ETMEYİN, KEYİFLE YAŞAYIN…
    Tükenmişlik sendromuna yakalanmamak için kişi kendisine ve yaşamına pozitif bakmalı, öncelikle ruhunu beslemeli, stres oluşturan durumlardan uzaklaşmalı ve her ne yapıyorsa yapsın yaşamdan keyif almayı öncelikli olarak görmelidir. Sevilmek, değerli olmak, önemsenmek, dinlenmek, spor yapmak, seyahat etmek ve hafta sonu tatili gibi değişiklikler yapmak, dostlarla keyifli vakitler geçirmek, sevişmek, düzenli beslenmek, destekleyici vitaminler kullanmak gibi ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını karşılamayı kişi asla ihmal etmeden, yaşamla kavga halinde olmadan, sosyal ilişkilerini canlı tutmalı ve hayatını keyifle yaşamalıdır. Ayrıca kişi kendi hayatına dışarıdan bakmayı öğrenmeli, yaptıklarının hangilerini eleyebileceğine ve hangi işleri devredebileceğine karar vermelidir. “Ne kadar az insan, ne kadar az eşya o kadar huzur ve mutluluk!” felsefesiyle kişi yüklerinden kurtulmalı, hem kendisinden hem de başkalarından olan beklentilerini en aza indirmelidir. Bunların işe yaramaması durumunda kişi psikoterapiye başvurulabilir.

  • Seks Evliliğin Harcıdır

    Seks Evliliğin Harcıdır

    Mutlu bir evlilik seks ile mi olur? Evlilik sorunlarıyla ilgilen evlilik terapistleri olarak mutlu bir evliliğin anahtarının seks ve koşulsuz sevgiden geçtiğinde hemfikiriz…

    Çünkü aktif bir cinsel yaşam mutlu evliliklerin sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı gibi temel taşlarını birbirine sabitleyen harçtır. Nasıl ki, sağlıklı bir yapı elde edebilmek için temelin sağlam olması kadar tuğlalar arasına yeterli miktarda harç koyulması da önemliyse; ikili ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı bir şekilde yol alabilmesi için de, cinsel ilişkinin karşılıklı doyuma ulaşılarak devam etmesi en önemli şartlardan biridir. Diğer bir değişle, karşılıklı anlaşma, sevgi, saygı ve aşk, çifti bir araya getiren oldukça önemli faktörlerken, birlikteliğin sürmesinde birincil olarak rol oynayan fiziksel birleşmedir, sekstir. Yani seks evliliğin harcıdır. Sanılanın aksine, çiftlerin nedense son sıralara attıkları cinsel hayat aslında mutlu bir evliliğin ve ikili ilişkilerin önemli bir anahtarıdır. Çünkü cinsel içgüdü insanın mutlu olması için sarf ettiği enerjinin temel nedenidir ve cinsel istek duymak insan doğasının normal bir parçasıdır.

    Peki, evliliklerde ve ikili ilişkilerde çifti “biz” yapan ve “aile” kavramını oluşturan anahtarı doğru zamanda ve doğru yerde uygulamanın püf noktaları nelerdir?

    DOYURUCU SEKS, SAĞLAM EVLİLİK DEMEK…
    Bir erkeğin ereksiyon yaşaması ya da bir kadının vajinasının ıslanması uyarılma, arzulama ve istek duyma yani mutlaka karşılıklı olarak doyum noktasına ulaşma için yeterli değildir. Ereksiyon sağlanması ve vajinanın ıslanması genellikle heyecanla birlikte gelişen tepkimelerdir. Bu nedenle, çiftler seks yapmak için seks yapmamalı, gerçekten ne istediklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü seks iyi olursa evlilikte sağlam olacaktır. Cinsel hayatta yaşanılan sorunların evlilik hayatını etkilemesini hiç kimse istemez. Bu nedenle çiftlerin seks yapmadan önce uyarılıp uyarılmadıklarını, uyarılmak için nelere ağırlık vermeleri gerektiğini (ön sevişmenin uzun tutulması, erektil bölgelere daha fazla dokunulması, uyarılmayı artırıcı seks oyuncakları ve cinsel temalar kullanılması) paylaşmaları daha doğru olacaktır. Karşılıklı olarak isteklerin ve beklentilerin konuşulması daha iyi ve doyurucu bir seksin kapılarını açacağı gibi evlilik hayatında çıkabilecek sorunların da üstesinden gelinmesini sağlayacaktır. Ayrıca cinselliğin, cinsellik hakkında konuşmanın ve cinsel paylaşımların ikinci plana atılması gündelik yaşamı olumsuz etkileyebilir, evliliklerin ve ikili ilişkilerin sarsılmasına neden olabilir.

    SEKS, “BEN” KAVRAMINI “BİZ” YAPAR!
    “Biz” olabilmek için inanın sevmek, saymak, affetmek, unutmak, görmek ve destek olmaktan çok daha fazlası lazım. İnce hesaplarla uğraşmak ve misillemeler yapmak yerine olabildiğince “biz” olmak gerekiyor. Peki, biz olabilmenin püf noktası nedir? Elbette ki, paylaşmak… Paylaşmak ama bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmak… “Biz” olabilmek için utanç duygularının ve korkuların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bu süreçte çiftlerin neden seks yaptıklarını kendilerine sormaları ve verecekleri yanıtları partneriyle paylaşmaları, ikili ilişkilerinde ve evlilik hayatlarında her şeyin düzene girdiğini fark etmelerini sağlayacaktır. Bilindiği gibi seks, paylaşımın en son raddesi ve “ben”i “biz” yapan en önemli duygu yoğunluğudur.

    SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR!
    Aşk, evlilik ve yakın ilişkiler kadim bir kervan yolculuğudur. Bu anlamlı yolculukta tahmin edilemeyecek kadar güzel anların yanında hesaba katılamayan sorunlar da yaşanabilir. Önemli olan kervanı yolda düzmektir. Bu süreçte fazlalıklar atılabilir, eksikler tamamlanabilir. Diğer bir değişle, evlilikte ve ikili ilişkilerde seks, çiftin uyumunu destekleyici bir eylemdir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygının olmasının yanında, çiftin kendi ailelerine olan bağımlılıklarından uzaklaşması ve kendi aile bilinçlerini oluşturabilmeleri gerekir. Bu sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatın keşfedilmesi gereken önemli bir kilit noktasıdır. Bilindiği üzere, cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen gerçekler arasındadır. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdır.

  • Seks bağımlısı bir eşle nasıl baş edilir?

    Seks bağımlısı bir eşle nasıl baş edilir?

    Yakın arkadaşlarınız eşlerinin yatak odasındaki ilgisizliğinden yakınırken, siz tam tersi bir durum yaşıyor olabilirsiniz. Çoğunlukla erkeklerde görülen Hiperseksüel Bozukluk (HB), kişinin cinselliği bir takıntı haline getirmesi şeklinde açıklanıyor. Eşinizde seks bağımlılığı fark ettiyseniz mutlaka bir hekimle görüşün.

    HİPERSEKSÜEL BOZUKLUK YAYGIN MI?
    Psikoterapist Dr. Ayça Can, hiperseksüel bozukluğun sıklığı ve yaygınlığı ile ilgili verilerin oldukça sınırlı olduğunu söylüyor: “Bunda HB için uzlaşılmış tanı ölçütlerinin yeni oluşturulmuş olması önemli bir etken. ABD’de genel yetişkin toplumda yaygınlığı yüzde 3-6 arasında tahmin ediliyor. HB ile bilinmesi gereken şey ilişki kurulan kişilerin onay verebilecek erişkinler olmasıdır. Bazen genç erkekler skor yapmak amacıyla çok sayıda kadın ya da erkek partnerle birlikte olmayı bir üstünlük gibi görebiliyor. Bu gibi durumlarda davranışın normal veya bozukluk olarak değerlendirilmesi tartışmalıdır. Cinsel istismara uğramak, ergenliğin erken döneminde cinsel davranışa maruz kalmak, erken yaşta pornografi izlemek, erken yaşta cinsel deneyim yaşamak, normal cinsel ve duygusal yakınlaşmanın olmaması gibi etmenler kişiyi HB’ye yatkın hale getirebiliyor.”

    Cinsel davranışın sıklığına karşın bu kişilerde daha fazla cinsel yaşamları ile ilgili doyumsuzluk, ilişkisel sorunlar, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve cinsel sorun nedeniyle profesyonel yardım arama görülüyor.

    Hiperseksüel Bozukluk ya da diğer isimlendirmeleriyle Cinsel Bağımlılık, Sorunlu Hiperseksüalite, Nimfomani, Satiriazis, Kompulsif Cinsel Davranış, Aşırı Cinsel İstek Bozukluğu… HB, kişinin cinsel eylemleri üzerinde kontrolünü kaybettiği, olumsuz sonuçlarına rağmen sürdürülen, yineleyici ve şiddetli cinsel fanteziler, cinsel dürtüler ve cinsel davranışlardır. Mental bozuklukların tanımlanması ile ilgili yapılan araştırmalar sonucunda, “Hiperseksüel Bozukluk” Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından Cinsel İşlev Bozuklukları arasına bir tanı olarak yeni girdi ve kriterleri belirlendi. MedAmerikan Polikliniği’nden Psikoterapist Dr. Ayça Can, Hiperseksüel Bozukluğu (HB) olan kişinin yoğun ve aşırı düzeyde cinsel isteği olduğunu ve kişinin takıntılı halde cinsellikle ilgili düşünceleri kafasından atamadığını söylüyor.

    HB olan kişiler çalışamaz hale gelebiliyor
    Dr. Ayça Can, HB olan kişinin cinsel fantezilerinin baskınlığını şu şekilde anlatıyor: “Cinsel fanteziler ve fantezilerine nasıl ulaşacağı ile ilgili düşünceler o kadar baskın bir hale geliyor ki, kişi artık çalışamaz veya sağlıklı ilişkiler kuramaz hale geliyor. Tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi HB olan kişiler genellikle problemleri olduğunu reddediyor ve davranışlarını açıklayacak bahaneler buluyor. Hatta kendilerini temize çıkarabilmek için çevrelerindeki insanların bazen de gerçekten varolan problemlerini bahane edip, onları suçluyorlar.” Sanılanın aksine HB olan kişiler genellikle cinsel aktiviteden beklenilenden daha az haz duyuyor ve cinsel partnerleri ile duygusal bir bağ kurmuyor. Psikoterapist Dr. Ayça Can, başlangıçta sağlıklı ve eğlenceli olan bir cinsel hayatın, zamanla bir takıntıya dönüştüğünü söylüyor. Cinsel fanteziler ve davranışlar birçok insanın kabul edeceği sınırların ötesine geçiyor.

    Eşini aldatma, tek gecelik ilişkiler, uygunsuz yerlerde ve aşırı sıklıkta yapılan mastürbasyon, normalde arzu edilmeyecek yerlerde ve kişilerle cinsel ilişkiye girme, korunmadan cinsellik, paralı ilişkiler kurma, paralı ilişkiyi meslek olarak edinme, siberseks, telefonla seks, porno biriktirmek, teşhircilik, dikizcilik, cinsel taciz hatta tecavüz gibi istenmeyen ve adli sonuçları olabilecek eylemlerde bulunabiliyorlar. Dr. Can, cinsel fantezi ve eylemlerin ardından çoğunlukla suçluluk hissinin geldiğini anlatıyor: “HB olan kişi finans, sağlık, sosyal ve duygusal alanlarda kayıplarına rağmen kendini birçok kişi tarafından ahlaka aykırı görülebilecek cinsel davranışlarda bulunmaktan alıkoyamıyor. Kişi, neredeyse her zaman planladığından daha uzun sürede ve boyutta cinsel eylemde bulunuyor.”
    Birçok çalışmada erkeklerin kadınlara göre cinsel fantezilerinin, mastürbasyon sıklıklarının, görsel uyaranlara cevap olarak cinsel uyarılmayla tepki vermelerinin daha fazla olduğu gösteriliyor. Psikoterapist Dr. Ayça Can, ek olarak, erkeklerin geleneksel olmayan cinsel davranışlara daha açık olduğunu da söylüyor. Kadınların cinsel isteği ise uzun süreli birlikteliklere bağlamsal olarak daha uyumlu. Bu bilgiler ışığında, erkeklerin HB’ye ve cinsel saldırganlığa daha yatkın olduğu söylenebiliyor.

    HIV RİSKİ DE YÜKSEK
    Yapılan çalışmalar cinsel bağımlıların ve kumar bağımlılarının normal kişilere göre daha fazla nörotik, anksiyöz, depresif olduğunu, daha yüksek oranda takıntılı özellik taşıdığını ve kişilerarası duyarlılıklarının daha fazla olduğunu gösteriyor. Hiperseksüel bozukluk ile risk alma davranışı arasında da kuvvetli bir ilişki olduğu düşünülüyor. Dr. Ayça Can, cinsel yoldan bulaşan hastalıklara karşı korunmadan, çok sayıda partner ile cinsellik gibi yüksek riskli cinsel davranışlar gösterdiklerini söylüyor. Dolayısıyla HB olan kişiler HIV enfeksiyonları ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk altında bulunuyor.

    Hiperseksüel Bozukluk belirtileri:
    ● Cinsel isteğin fazla olması: Cinsel istek; cinsel fantezilerin, cinsel eylemi başlatan öznel bilinçli dürtülerin, iç-dış uyaranlara verilen tepkilerin ve davranışların oluşturduğu bir bütündür. 15 yaşından büyük bir bireyde altı ay süreyle cinsel birliktelik veya mastürbasyon yolu ile yaşanan orgazm, haftada yediden fazla ise cinsel isteğin fazla olmasından söz edilebiliyor. Sıklıkla eşler arasında cinsel istek uygunsuzluğu görülüyor. Burada kastedilen isteksiz eşle haftada iki-üç kez cinsel ilişki isteyenler değil, hemen her gün veya günde birden fazla kez cinsel ilişki isteyip, sıklıkla partnerlerini cinsel birleşme için uyandıranlar, hatta cinsel ilişkiye zorlayan veya eşlerine tecavüz edenlerden bahsediliyor. Eşler kendilerini aşağılanmış, küçümsenmiş ve öfkeli hissediyor.
    ● Gereğinden fazla zaman ayırmak: Kişinin fantezilerini kurmak, bunları nasıl hayata geçireceğini hayal etmek ve planlamakla ilgili yoğun zihinsel meşguliyeti oluyor. Cinsel davranışları yapmak ve sonrasında mevcut suçluluk duygularından kurtulmak veya durumunu saklamak için o kadar vakit harcıyor ki, sosyal, mesleki ve kişisel ilgi alanlarındaki aktivitelere daha az vakit ayırmaya başlıyor; hatta bazılarını tamamen bırakıyor. Dr. Ayça Can, cinsel eylemin hazırlığı, uygulanması ve etkilerinin örtülmesi için bir günde iki-dört saatten fazla zaman geçirilmesi halinde problem olduğu düşünülmeli şeklinde uyarıyor.
    ● Hataları tekrar etmek: HB olan kişiler cinsel davranışlarının ardından çoğunlukla suçluluk ve utanç hissediyor. Kendilerine ve çevrelerine, bir daha yapmayacakları ile ilgili pek çok söz veriyorlar. Yeni hayatlarına başlayacakları, hiç gelmeyen milat tarihleri belirliyorlar. Bazen yeni hayatları için kendilerini güdülemek amacıyla kirli geçmişlerini hatırlatan eski kıyafet ve çamaşırlarını atıp alışveriş yapabilirler. Ancak bir süre için (bazen birkaç gün ya da birkaç ay) cinsel eylemleri erteleyebilseler de kendilerini kontrol edemeyip aynı davranışları tekrarlıyorlar. Arzu edilen hazzın alınabilmesi için cinsel davranışların sıklığı, yoğunluğu, sayısı, alınan riskler artıyor ya da aynı davranışlarla haz alınamaz duruma geliniyor. Bu da kontrolü güçleştiren bir etmen. Başarısız kontrol çabaları nedeniyle cinsel fantezi, cinsel dürtü ve cinsel davranışlar sürekli olabiliyor.
    ● Zarar görmeye ve zarar vermeye başlamak: Cinsel fantezilerin, düşlemlerin ve davranışların sıklığı veya şiddeti ile ilişkili olarak toplumsal, mesleki ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında önemli kişisel sıkıntı, bozulma yaşanıyor. İçsel veya dışsal bir tetikleyicinin ardından gelen cinsel dürtüye engel olamayarak, arkadaşları veya ailesi ile yaptığı planları iptal edebiliyor. Dr. Ayça Can, HB olan kişilerin tüm hafta sonunu internet başında porno izleyerek geçirebileceğini belirtiyor. Geceleri uyumadan porno izleyerek mastürbasyon yapıp, ertesi gün işe bahaneler bulup gitmeyebiliyorlar. Dr. Ayça Can, “Bazen de eşine uyarıcı herhangi bir davranışta bulunmayıp (güzel bir söz, takdir, bir hediye ya da sadece gününün nasıl geçtiği ile bir konuşma) tüm gece porno izleyip, gecenin bir yarısı yatağa gelip eşi ile birlikte olmayı talep edebiliyor” şeklinde açıklıyor. Duygusal olarak tatmin olmayan eş, kullanıldığını düşünerek içerliyor ve öfkeleniyor; eşini tersleyerek çoğunlukla reddediyor. Dr. Can, cinsel eylemlere karşı engellenme eşiği düşük olan HB hastasının, red durumunda agresif tavırlar sergileyebildiğini söylüyor: “Bu da eşlerin daha çok arasının açılmasına neden oluyor. Çoğu zaman bu kişilerin partnerlerine cinsel ilgileri kayboluyor. Bazen de aşırı porno izleme davranışına biriktirme de eşlik ediyor. Bilgisayarlarında hiç izlemedikleri sadece plan aşaması için kullanılan binlerce pornografik yayın olabiliyor. Hatta biriktirme o kadar ileri gidebiliyor ki, içeriğini sorgulamadan, adli olarak da yasak pornografik içerikleri kaydetmiş olabiliyorlar.” Bu nedenle adli süreçlere maruz kalınabiliyor. Eşler aldatılabiliyor. Konumlarına uygun olmayan kişilerle olduklarından, aileleri tarafından çevreye rezil edildikleri konusunda dışlanıp, yalnız kalabiliyorlar. Korunmadan yapılan cinsel birliktelikler neticesinde ise cinsel yolla bulaşan hepatit ve AIDS gibi hastalıkları kapabiliyor hatta eşlere bulaştırabiliyorlar. Planlanmamış, istenmeyen gebelikler olabiliyor. Bazen aşırı mastürbasyon nedeniyle cinsel organda şişlik ve zedelenme gibi fiziksel zararlar da yaşanabiliyor. Dr. Ayça Can, sonuçlara ek olarak şunları söylüyor: “Cinsel takıntılar ve eylemler yüzünden kişiler şiddete maruz kalabiliyor. Cinsel eylem için paralı birliktelikler kuran kişiler ciddi finansal kayıplara uğrayabiliyor. Madde ve alkol gibi diğer bağımlılıkları edinebiliyorlar. Kayıpları nedeniyle intihar girişimleri olabiliyor. Yüzeysel birliktelikler kurduklarından destekleyici, güven ve sevgi altyapısı olan ilişkiler kuramıyorlar.”
    ● Stres ve kaygı artması: Cinsel davranışlar yalnızlık, can sıkıntısı ve stresten kaçış yöntemi olarak kullanılıyor. Dr. Ayça Can, “Ancak HB’nin kendisi zaten ilişki kurmayı zorlaştıran ve varolan ilişkileri bozan bir hastalık olduğundan, bu yanlış baş etme metodu hiçbir şeyi düzeltmez” diye uyarıyor. HB olan kişi fantezi, dürtü ve davranışlarıyla savaşmaya çalışırken başarısız olabiliyor ve tökezleme hissi kişide kaygı, huzursuzluk, stres yaratabiliyor. HB, kendi kendini doğuran bir döngüde yine cinsel davranışların ve fantezilerin artması ile sonuçlanıyor. Bu cinsel fanteziler, düşlemler ve davranışlar bir maddenin (örneğin tedavi amaçlı verilmiş bir ilacın kötüye kullanılması) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değil. Ya da başka bir ruhsal hastalık sonucunda ortaya çıkmıyorlar.

    SEKS BAĞIMLISI BİR EŞLE NASIL BAŞ EDEBİLİRSİNİZ?
    Hiperseksüel Bozukluğu olan kişilerin eşlerinin, partnerlerinin yalnız olmadıkları ve dışarıda kendileri gibi aynı sorunları yaşayan, bununla baş etmeye çalışan birçok çift olduğu konusunda bilgilendirmesi tavsiye ediliyor. Partnerlerinin öncellikle hasta olduklarını kabul etmelerini sağlamalı ve tedavi için yardım almaları konusunda onları cesaretlendirmeliler. Dr. Ayça Can, kadınlara partnerlerinin cinsel davranışlarını tetikleyen duygularının farkına varmaları konusunda onlara yardımcı olmalarını öneriyor ve ekliyor: “Böylece HB olan kişiler bu duyguları hissettiğinde cinsel dürtüleri uyarılmadan önce önlem alarak dikkatlerini başka bir eyleme kaydırabilir veya kendi baş edemiyorsa daha önceden belirlediği acil durumda aranacak kişiden yardım isteyebilir. Cinsellikle ilgili düşünceleri tetikleyebilecek internet, dergi gibi materyalleri eşlerinin çevresinden mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışmalılar. Örneğin işe giderken kullandıkları yol üzerinde bu tür materyalleri satan erotik shop varsa güzergahını değiştirmeli, ev ya da iş yerinde yetişkinlere yönelik içeriğe erişimini engelleyecek filtreler kullanılmalı. HB olan kişilerin eşleri, partnerleriyle duygusal bağlarını güçlendirmeli, cinselliklerinde haz odaklı değil duygusal tatmin odaklı olmaya çalışmalı.”

    Formsanté Dergisi

  • Neden cinsel içerikli rüyalar görülür?

    Neden cinsel içerikli rüyalar görülür?

    Rüyalar bilinçdışına açılan kapılardır

    Yorumlanmamış ve analizi yapılmamış bir rüya okunmamış bir mektuba benzer. Rüyalar; çocukluğumuza kadar uzanan ve bilinçdışımıza ittiğimiz, bastırdığımız ve kökeninde cinsel ve saldırganlık dürtüleri barındıran, bilinçdışımızda saklı, düşünce, his, korku, kaygı ve arzuların, kısa bir süre için de olsa bilinç düzeyine çık­masıdır. Yani bilinçdışımıza açılan kapılardır. Bilinçdışı ayıp, günah, yasak tanımaz. Bu nedenle rüyalar kişinin kendi kendine bile itiraf etmediği arzuları barındırır. Ayrıca rüyalar; uyanıkken aklımızı kurcalayan kaygı ve düşünceleri içeren zihinsel işleyişlerin bir sonucu da olabilir. Hatta eski Mısırlılar zamanında rüyaların gerçeküstü bir dünyanın ha­bercileri olduğu düşünülüyordu.

    Rüyalar sembolik anlamlar taşır

    Rüyaları gizil anlamlı rüyalar ve görünür içerikli rüyalar olmak üzere ikiye ayırmak gerekiyor. Gizil anlamlı rüyalar; bilinçdışı ve altbeyin rüyalarıdır ve sembolik anlamlar taşırlar. Takıntılar sembollerle ifade edilirler ve takıntıların daha az oluşması için; iki yaşından sonra çocukların, kardeşleri, anne ve babaları ile aynı yatakta yatmamalarını öneriyoruz. Vajinismustan erken boşalmaya kadar cinsel terapide yaptığımız psikolojik yorumları bu rüyalar üzerinden yaparız. Örneğin penis rüyalarda bir yılan, uzun bir ağaç yada sivri uçlu kalem şeklinde sembolize edilebilir. Görünür içerikli rüyalar ise; günlük hayatımızda duyduğumuz, yaşadığımız olaylarla bağlantılı olarak gördüğümüz üstbeyin rüyalarıdır. Patronuna kızan bir işçinin rüyasında patronunu döverken görmesi buna örnek olarak verilebilir.

    Cinsel içerikli rüyalar

    Cinsel içerikli rüyalar toplumda pek iyiye yorumlanmaz, çok yanlış bir şekilde tatsızlıklara, sıkıntılara ve dedikodulara işaret eder. Rüyaların görüldüğü REM uykusuna etkili moleküller arasında; asetilkolin, dopamin, dimetiltriptamin veya seks hormonları olarak bilinen östrojen ve testosteron vardır. Seks hormonlarının düzeyleri, FSH ve LH adlı moleküller tarafından kontrol edilir. LH hormonu, erkeklerde testosteron sentezini artırır. Rüyaların cinsel içeriği ve erkeklerde görülen cinsel organ sertleşmesi bu mekanizma ile meydana gelir. Cinsel içerikli rüya­lar, genellikle cinsel isteklerin uzun süreli karşılanamamasına bağlı görülebilir.

    Düş azması nedir?

    Genç erkeklerde yani ergenlerde irade dışı düş azması adı verilen ve erkeğin elinde olmadan uykuda boşalması durumlarına sık rastlanır. Çünkü ergenlik döneminde hormonların etkisiyle ve cinsel fantezilerin yoğun kurulmasıyla fazla meni birikir ve meni kanalında bir gerilim doğurur. Bu da penisin sertleşmesini sağlar ve meninin boşaltılmasını gerektirir. Bu tür boşalmalarda zaman zaman rüya da görülür ve genç erkek uyandığı zaman rüyayı anımsamayabilir. Hamamcı olduk, kayadan düştük veya rüyacı olduk deyimleri buradaki boşalmaya bağlı yıkanma gerekliliğinden isim almıştır. Bu gençlerde kendi kendinden nefret etme, uykusuzluk, sinir krizleri, suçluluk duygusu veya huzursuzluk görülebilir.

  • Kadında Cinsel İsteksizlik

    Kadında Cinsel İsteksizlik

    * Anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik sorunlar cinsel isteksizlik yaratıyor ve bu rahatsızlıklar en çok kadınları pençesine alıyor.

    * Türkiye’de cinsel isteksizlik yaşayan kadınların yaş ortalaması 30-40 civarında seyrediyor.

    * Duygusal sorunların dışında, diyabet , MS, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları da cinsel performansı etkiliyor.

    * Hormonal dengesizlikler ise cinsel isteksizlikte başrolü oynuyor.

    * Sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde, ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor.

    Türk insanının cinsellikle ilgili sorunları, beklentileri, konuya genel olarak yaklaşımı son yıllarda artan bir şekilde araştırmalara konu oluyor. Yapılan araştırmaların sonuçları gösteriyor ki, Türk insanının cinselliğe yaklaşımı Avrupa ülkelerinden çok ama çok geride. Türkiye’de cinsel mitler hala insanların yaşamlarını karartıyor.

    Özellikle Avrupalı kadınlarla Türk kadınlarının cinselliğe bakışlarının çok farklı olduğu bu araştırmaların sonuçlarından çıkan en önemli göstergelerden biri.

    Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Psikiyatrı Cem İncesu’nun yaptığı açıklamaya göre; Türk kadını tüm yaşamı ve genç kızlığı boyunca öylesine baskı altında tutuluyor ve cinsel ilişkiden öylesine uzaklaştırılıyor ki, evlilik yaşamı içinde de cinselliği sadece eşinin beklentileri doğrultusunda yaşayıp bir süre sonra da hiç önemsemiyor. Çünkü cinsellik onun kendisi için yaşamadığı bir eylem olarak hayatından çıkıyor ve dolayısıyla cinsel isteksizlik problemleri ile sıkça karşılaşıyor.

    Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitimi ve Araştırma Hastanesi Psikiyatrlarından Dr. Armağan Samancı ise uzun zamandır evlilik terapisi yapıyor ve bu terapilerden çıkan sonuçların yorumunu yaparken şunları söylüyor. “Evlilik yaşamı ev hayatında sorunları olan kadınların cinsel istek azlığı yaşadıkları bir gerçek. Ve en önemlisi eşlerinden yeteri kadar ilgi göremeyen kadınlar da sıklıkla bu sorunu yaşıyor.

    Benim kadın hastalarımdan gözlemlediğim kadarıyla, Türk kadını, sevgiliyken cinselliği yaşayabiliyor ve isteksiz değil ancak elendikten sonra hızla anne, arkadaş, iş kadını, ev kadını gibi rolleri üstleniyor. Evlilik bunları beraberinde getiriyor ve bu roller Türkiye’de daha çok kadını eziyor. Evlenen kadının toplumsal rollerinin ağırlığı arttığı için sevgili rolü daha gerilere kayıyor. Aslında herhangi bir insan bunun testini kolaylıkla kendine uygulayabilir.

    Mesela, eve ayrılan zaman, işe ayrılan zaman, akrabalara ayrılan zaman, bir de ilişkisine ayrılan zaman değerlendirilirse ve ilişkisine diğerlerine göre çok küçük zaman ayırıyorsa sorunlar çıkıyor. Yani sevgililik rolüne verilen zaman azalıyor ve cinsellik sürekli geriye düşüyor. Türk kadınının cinselliğinden ve cinsel sorunlarından bahsedilince en çok rastlanan problem bu ve oranı yüzde 40’larda seyrediyor”

    Gelenekler ve cinsellik

    Cinsellik araştırmaları yapan, psikiyatrlar, ürologlar, sosyologlar Türkiye’de diğer toplumlara göre farklı bir tabloyla karşılaşmalarını toplumun gelenek ve göreneklere bağlı oluşuyla açıklıyorlar.

    Daha çok kırsal kesimde karşılaşılan geleneklerin baskısı aslında kimi zaman da kentlerde yaşayan kadınları baskısı altına alabiliyor. Ancak en vahim durum kırsal kesimde yaşanıyor çünkü bu baskılar nedeniyle, bastırılmış bir cinsellik ve cinselliğe hiç yaklaşımı olmayan insanlar görülüyor sıklıkla.

    Bunların yanı sıra yine araştırmalar ve sorunlarıyla doktorlara gidenlerin anlatımları gösteriyor ki, Türk erkeği kadının duygusallığını iyi tanımıyor ve kadının cinselliği ise duygusallığından geçiyor.

    İyi bir duygusal ortam yaratıldığında cinsel olarak uyarılabilir olan kadın bu durumda uyarılamıyor ve Türk erkeği bunu bilmediği için artı üzerine baskılar da eklenince ciddi problemler yaşanıyor. Kadın, karşısında monoton, heyecan vermeyen erkek modeli görünce bu cinselliği yaşamak için çok tetikleyici olmuyor. Kadının cinsel isteksizliğinde bu çok önemli bir unsur olarak kabul ediliyor.

    Psikiyatrlara göre, cinsel isteksizlik probleminin çözümü gerçekten zor çünkü sorun ilişkinin temelinden kaynaklanabiliyor. İlişkideki problemler çözülmeden onun çözülmesi de pek mümkün olmuyor. Ve kadınlar genel olarak etraflarındaki problemlerden etkileniyorlar. Eğer sorun hormonlardan kaynaklanıyorsa, ilaç tedavisi problemi çözebiliyor. Yani hormonal tedaviler ve bazı anti depresanlar önemli derecede sorunu gideriyor. Ancak bununla birlikte özellikle antidepresanların bilinçsizce alınmaması gerekli çünkü bunlar yardımcı tedaviler ve bazıları cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Sadece sevişmek için yakınlaşmak istemiyorlar

    Hattat Hastanesi Psikoloğu Meliha Karayay ise cinsel isteksizlik problemi yaşayan kadınların belirli bir yaş ve eğitim skalası içinde değerlendirilemeyeceğini ve her yaştan kadının bu problemlerle karşılaştığına dikkat çekiyor.

    Karayay, “İş kadını, ev kadını olmaları fark etmiyor. Ancak cinsel isteksizlik sorunuyla gelen kadınların ortak özellikleri; evlilikleri ve özel yaşamlarıyla ilgili sorunlarının olması. Bu bayanlar, yoğun cinsel isteksizlik problemi ile bize geliyorlar ama partnerlerini de seviyorlar. Yani eşinden soğuma gibi bir problemleri yok.

    Sadece sevişmeyi istemiyorlar. Eşini seven ama onunla sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu gerçek sorunlar kadınlarda ciddi oranda cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Bir de eşinin sadece sevişmek isteği zaman kendisine yaklaştığını düşünen kadınlarda da cinsel istek problemi meydana geliyor. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, cinsel isteksizlik sorunu yaşana bir kadın bana şunları anlattı. “Sadece cinsel ilişki kurmak istediği zaman bana yaklaşıyor.

    Ben de bu nedenle uzak duruyorum, çünkü bu bir oyun gibi, hep belirli şeyleri yapıp sonra benimle sevişmek istiyor. Benden ne istediğini biliyorum ve bunu istemiyorum.” Ancak bu ve bu tür sorunları anlatarak bize gelen bayanlar cinsel anlamda daha canlı, uyanık olmak, cinsel istek duymak istiyorlar ve kendilerinde bu yönde bir eksiklik varsa bunun tedavisini isteyerek geliyorlar.

    Dolayısıyla erkekte oluşan şikayetin, kadında isteksizlik yaratması durumu da var. Kadının olayı nasıl ele aldığı da önemli. Kişisel faktörler, kişinin olayı ele alış biçimi sonucu değiştiriyor tabii ki” diyor.

    Depresyon da cinsel isteksizlik yaratır

    Karayay’a göre, cinsel isteksizlik tedavilerine bakınca; kadının ailevi sorunları, kişilik problemleri yoksa, ona cinsel tedavi yapmanın uygundur. Mesela kişi bir depresyon yaşıyorsa, ona cinsel tedavi yapmak zordur ki, cinsel isteksizlikle gelenlerin büyük bölümünde depresyon oluyor. Bu arada kadın ya da erkek iki cinste de testesteron hormonu, cinsel isteği etkileyen bir hormon.

    Bu nedenle testler yapılıyor ve cinsel yaşam kalitesi ölçülüyor. Kadında, süt oluşturan hormon, prolaktin de cinsel istek üzerinde etkili oluyor. Yani yüksekse isteksizlik yaratıyor. Testeron seviyesi düşükse kadın cinsel istek azlığı yaşayabiliyor.

    Bunun için hormon tedavisi yapılıyor. Eksik olan androjenin takviyesini mutlaka yapmak gerekiyor fakat yapılan çalışmalar androjen takviyesinin geriye dönüşümü olmayan negatif şeylere yol açtığını gösteriyor. Kıllanma gibi. Bunlar görülmesin diye testeronun düzenlenmesine yardımcı olarak hormon düzenleyici ilaç veriliyor.

  • İyi Seksin Püf Noktaları

    İyi Seksin Püf Noktaları

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, monotonlaştıran cinsel hayat tarzından ziyade çiftin bakış açısıdır. Çünkü kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar. Bu keşif bazen sancılı olabilir ve cinsel beklentilerden doğan anlaşmazlıklar yaşanabilir. Peki, daha iyi bir seks hayatı elde etmenin püf noktaları nelerdir?

    1-Kadının cinsel yoldan doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden sevildiğine, değerli olduğuna ve arzulandığına inanmasıgerekir. Bu erkeğin gözlerinde, sözlerinde, davranışların ve dokunuşlarında fark etmek ister. Erkek sevdiğini ve sevildiğini cinsel ilişkiyle fark edebilirken, kadın da cinsel ilişkiden haz alarak ve partnerine bu hazzı yaşatarak duygusal ihtiyaçlarını fark eder.

    2-Erkeğin kadının cinsel ihtiyaçlarının farklı olabileceğini anlaması gerekir. Çünkü bir kadına haz yaşatmak ve bu haz sonunda doyuma ulaştırmak tümüyle farklı bir konudur. Sanılanın aksine, erkeği mutlu eden her şey kadını da mutlu etmeyebilir. Bu nedenle, erkeğin partnerinin bedenini tanıması ve nasıl uyarıldığını bilmesi ve zamanla keşfetmesi gerekir. Kadının da bu keşfe yardımcı olması esastır.

    3Kadının erkeğe yaptıkları, aslında kendisine yapılmasını istedikleridir, erkeğin bunu anlaması gerekir. Her kadın erojen bölgelerinin keşfedilmesine yönelik erkeği yönlendirmek istemez ya da bunu yapamaz. Çekingen olan bir kadının bunu ifade edebilme yolu %87 oranında “Yaptığımı yap!” şeklindedir. Bu nedenle erkek, seks sırasında kadının ne yaptığına odaklanarak, asıl istediği şeyin ne olduğunu keşfedebilir.

    4-Cinsel birleşme sırasında, öpüşme ve dokunuşlarda, özellikle klitoral dokunuşlarda yavaş hareket edilmesi önemli bir ayrıntıdır. Erkek haz almaya başladığı noktada daha da sertleşirler ve kadının bu sertlikten hoşlanacağını düşünür fakat bu her daim böyle değildir. Özellikle erkek klitoral dokunuşlarda yavaşladığı takdirde, kadın çok daha fazla mutlu olur. Bu nedenle, erkek yavaş hareket etmeli ve kadının bedeninin sesini dinlemelidir.

    5-Kadın cinsel arzularını ne kadar hissederse ve istekleri ne kadar karşılık bulursa cinsel ilişkiden ve partnerinden o kadar zevk alır. Erkek uyarıldıktan hemen sonra testosteron hormon seviyesini düşürmek için boşalmayı hedefler, ancak kadının hormonları ancak bu seviyede çalışmaya başlar. Kadının cinselliği erkeğe göre geç ve tahrik olunca başlar ve erkeğin tersine kadın gerginliğini doyuma ulaşabilmek adına muhafaza eder. Bu gerginliğin muhafıza edilebilmesi için uyarıların yüksek olması, klitoral uyarının sevişme ve cinsel bileşme süresinde devam ettirilmesi gerekir.

    6-Kadın cinsel arzularını daha derinden hissedebilme peşinde olur. Bu da cinsel ilişki süresinin kaliteli bir şekilde uzatılması anlamına gelir. Ön sevişme sırasında yapılması gereken dokunuşlar, öpüşmeler, mimikler ve hislerin dile gelmesi söz konusu olunca, karşılıklı olarak hissedebilme yeteneği de kendiliğinden yükselir. Aslında bu sadece kadın için değil erkek için de eşsiz bir zevk, sevgi ve huzur kaynağıdır.
    Sonuç olarak, boşalmanın verdiği hazzı birlikte yaşamak, sevgi, zevk ve huzurun daha coşkulu bir şekilde ortaya çıktığını görmek, erkek açısından erkekliğinin onaylanması ve takdir edilmesidir, kadın açısından ise sevildiğinin ve değerli olduğunun ortaya çıktığı duygusal bir paylaşımdır.

  • Şehvetli Buluşmalar İlişkiyi Canlı Tutar ve Aldatmaları Önler!

    Şehvetli Buluşmalar İlişkiyi Canlı Tutar ve Aldatmaları Önler!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “CİNSEL HAYATIN MONOTONLAŞMASI KADER DEĞİL!”

    Kışkırtıcı heyecanlar, yaramazlıklar ve merak uyandıran yenilikler varsa, cinsellik inanılmaz keyifli bir eyleme dönüşebiliyor. Alışkanlık oluştuktan sonra cinselliğin temposu yavaşlıyor ve eski şehvet yaşanmaz bir hale geliyor. Hayat şartları, ekonomik krizler, işyerinde yaşanan stres gibi faktörler çiftlerin içlerindeki ateşi söndürebiliyor. Ancak cinsel hayatın monotonlaşması kader değil. Bu durumu değiştirmek için kişinin kendi isteklerini ifade etmesinin yanında odak noktasını partnerine zevk aldırmak olarak belirlemesi ve onun zevk eşiğini keşfetmesi gerekiyor. İşte bu her şeyi değiştirebiliyor ve ilişki ister ilk günlerini, ister ilk yıllarını, ister onlu yıllarını yaşıyor olsun, şehvet derecesinin her daim yüksek tutulmasını sağlayabiliyor. Bu nedenle çiftlerin cinsellik için mutlaka zaman ayırması gerekiyor. Ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar eğlenmek için kendilerini motive etmeleri çok önemli. Çünkücinsellik yaşandıkça cinsel arzu ve istekler, partnere olan tutku devam edebiliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri cinsel yaşamı renklendirecek ve monotonluğu önleyecek 8 şehvetli buluşmayı sizler için bir araya getirdi. İşte, heyecan arayanlara ilginç fikirler…

    1-AŞK OYUNLARI OYNAYIN…

    Çiftlere rutinleşen güvenlik çemberlerinden çıkmalarını tavsiye eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sürpriz davranışların etkisini göz ardı etmeyin. Belden aşağı konuşmalar yapın ve ara sıra partnerinizin kulağınaerotik sözler fısıldayın. Hatta gizli ve bir tek kendinize ait bir cinsel sözlük oluşturun. Kulağına fısıldadığınız kışkırtıcı cümlelerle sevişmeyi beyninde başlatabilirsiniz. Çünkü kadınlar duyduklarından, erkekler ise gördüklerinden daha fazla tahrik olurlar. Birlikte erotik içerikli filmler seyredin, bakışlarınızla birbirinizi tahrik edin. Birbirinizi cinsellik objesi olarak değerlendirin ve seksi olmaya çalışın. Gündüz, mesai saatleri sırasında sevgilinize mesaj atıp, onu ne kadar arzuladığınızı ve ona neler yapmak isteğinizi anlatın, telefonlarınıza kışkırtıcı mesajlar gönderin. Beklendiği anlarda ona olan arzunuzu gösterin. Ara sıra yavaşça ve tutkulu bir biçimde üzerine yürüyün ve onu duvara yapıştırın veya duş alırken siz de duşun altına sokulun. Sürpriz hareketiniz eski heyecanın yeniden yaşanmasını sağlar. Sınırları zorlamak ilk başta zor gelebilir ama sonra bu oyunları heyecanlı bulabilirsiniz.” dedi.

    2-HAYAL GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRİN…

    Hayal gücünün canlı tutulmasının önemine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Uzun süreli ilişkilerdeilk günkü heyecanı ve keşfetme güdüsünü canlı tutabilmek için kafanızda birlikte paylaştığınız güzel anları canlandırmanız gerekiyor. Hafızanızı kurcalayıp bu anları yeniden yaşamak duygusal olarak ona kendinizi daha yakın hissetmenizi sağlar. Diğer taraftan fiziksel olarak da onunla bir şeyler paylaşma isteğiniz ilk günkü seviyesine döndürür. Hayal gücünün yanında oyunculuğunuzu da geliştirin ve espri yeteneğinizle kendi sınırlarınızı aşın.” dedi.

    3-GÜN VE SAAT BELİRLEYİN…

    Bazen sevişmek için gün ve saat belirlenmesi gerektiğini söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “İlişkinin ilk evresindeki heyecanı kaybetmiş olsanız da, eksilen adrenalinizi yeni yöntemler keşfederek yükseltebilirsiniz. Örneğin; cuma gecesi, partneriniz ilgi odağınız olsun. Bu oyunda bir dahaki sefere aşk yapma eyleminde daha heyecanlı olacaksınız. Böylece planlı ve zorunlu cinselliği keşfetmek için adım atmış olursunuz. İlk bakışta planlı ve zorunlu kelimesi korkunç gelebilir ama olayın özü göründüğü kadar korkunç değildir. Bir program oluşturun ve programa mutlaka uymaya çalışın. Ne kadar yorgun olursanız olun, o günün planında seks varsa, mutlaka seks yapın. Çünkü yaptığınız anlaşmayı belirlediğiniz gün yapmalısınız. Yapmamak, başka şeye odaklanmak ya da ertelemek farkında olmadan çok derin bir seviyede güvensizlik oluşturabilir. Bu sayede birbirinizle ilgilenebilmek için boşluk yaratmış olacaksınız. Ayrıca hazırladığınız sürprizlerde nelerin eksik olduğunu, nelerin arzuladığını anlamış olacaksınız. Böylece ortak beklentileriniz ve istekleriniz hususunda endişelenmenize gerek kalmadan deneyim yoluyla yeni heyecanları keşfetmiş olacaksınız. Bu yolla cinsel hayatınızda bir seviye daha ileri gidebilirsiniz. Yenilikleri uygulamak için kibar davranın ve ilk hamleyi kadına verin. İlişkilerde planlanan cinsellik yerine kendiliğinden gelişen cinselliğin daha çok tercih edildiği doğru olabilir fakat bunu da denemelisiniz. Belirlediğiniz günlerde ne sürprizle karşılaşacak olduğunuzu bilmemeniz bile ayrı bir heyecan uyandıracaktır. Sadece o güne mahsus geliştirdiğiniz bir aşk oyununun diğer günlere de aksetmesine olanak sağlayabilirsiniz.” dedi.

    4-OYUNUN KURALLARINI SİZ BELİRLEYİN…

    Çiftlerin aşk oyunlarıyla hayatlarına renk katmaları gerektiğini savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Gece için senaryosu size ait ufak bir seks oyunu planlamanız gerekebilir.Oyun tarihleri ve sınırlamalarını ayarlayın. Sınırlamalar planladığınız zaman ve etkinlikler olabilir. Her oyunun en az 30 dakika sürmesi gerektiğine ve yapacağınız faaliyetlere karar verin. Örneğin; partnerinize yapacağınız erotik masaj, sözlü uyarılar, cinsel ilişki faaliyetleri, aşk oyunları gibi. Planlarınızı tamamladıktan sonra yapmanız gereken şey o günü beklemektir. Partneriniz belirlediğiniz faaliyeti yapmanız için yalvarsa da, gününü beklemeniz diğer bir kuraldır. Partneriniz ve zevk odağının tavan yapması halinde bile bu kurala uymalısınız. Bundaki amaç, uyarılma düzeylerini yükseltmeye yöneliktir.” dedi.

    5-HER ŞEYİ KONUŞUN…

    Seksin iletişim ve güven gerektirdiğinin altını çizen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Partnerinizi zihin ya da vücut dili okuyucu sanmak büyük bir hatadır. Ona isteklerinizi söylemeniz ve nasıl yapması gerektiklerini göstermeniz gerekiyor. Eğer eşinizle bu konuları konuşmaya alışkın değilseniz, yavaş yavaş bu konuları konuşmaya adım atmanız gerekiyor: ‘Böyle daha iyi hissediyorum’ ya da ‘Bu sandığın kadar iyi gelmiyor’şeklinde partnerinizin anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Böylece partnerinizin nasıl hissettiğini, neyin iyi neyin kötü geldiğini sürekli olarak konuşmanıza gerek kalmayacaktır. Bu sırada onun konuşmasına izin vermeli, siz de dikkatli bir şekilde gözlem yapmalısınız.” dedi.

    6-MEKÂN VE KOKULAR ÖNEMLİ…

    Seks için mekân ve kokuların önemine değinen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Çiftin karşılıklı olarak daha çok zevk almasının temel alındığı aşk oyunlarında mekân çok önemlidir. Bulunduğunuz mekânın ışık, ses, dokunma ve diğer duygu yüklü ayrıntıları zevk vermeye yönelik olmalıdır. Aşkın rengi kırmızıdır. Ateş ve kanın rengi kırmızı kesinlikle seksi çağrıştıracaktır. Yatağınıza koyacağınız kırmızı bir yastık ya da yatağa gelişi güzel serilmiş kırmızı bir örtünün tahrik edici tonu sizi hemen harekete geçirecektir. Kontrol artık sizin! Partnerinizi karşılaştığı ortama hazırlamak ve daha kolay adapte olmasını sağlamak için şehvetli bir koku mekânın bir parçası olabilir. Gül ya da sandal ağacının afrodizyak etkisine sahip olduğunu biliyor muydunuz? Aromaterapiyardımıyla cinsel hayatınıza hoş kokular yayabilirsiniz.” dedi

    7-DOKUNMA SANATINI KEŞFEDİN…

    Dokunmanın ve sevişmenin çifte güven ve yakınlık sağlayacağını ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Dokunma sanatını keşfetmek aranızdaki engelleri ortadan kaldırır ve size bir ilişki içinde her şeyi yapma özgürlüğünü hatırlatır. Cinsellik herkes için biraz muzipse iyidir, özellikle de niyeti zevk yaşamak olanlar için. Ayrıca birbirinizi hoşnut edebileceğiniz karşılıklı mastürbasyon aşk hayatınızın önemli bir parçası olabilir. Böylece partnerinizden küçük hileler öğrenebilirsiniz. Kendi uyarılmanızı partnerinizin gözlerinde izlemenin, bu zevki tatmanın ve karşılıklı boşalmanın hazzı bir başkadır.” dedi.

    8-EROTİK MASAJ YAPIN…

    Çiftlere erotik masaj yapmalarını tavsiye eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Küvetinizi sıcak suyla doldurup, partnerinizle birlikte banyo yapmanız size hoş duygular yaşatabilir. Daha sonra partnerinizden yatağa yüzüstü uzanmasını söyleyin. Ama neler olacağından asla bahsetmeyin. Bebe yağını ellerinize bir miktar dökün ve yavaşça onun vücudunun en hassas bölgelerine dokunun. Kulağına, ellerinizi vücudunun en zevk aldığı bölgelerine götürmesini fısıldayın ve daha sonra gösterdiği bölgeleri hafifçe okşayın. Ardından elleriniz yavaşça vücudunda gezerken ufak aşk oyunlarına başlamanız aklını başından alacaktır. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu sanatın icrası sırasında hem zevk alınmış hem hisler sınanmış hem de bedensel tepkimeler öğrenilmiş olur. Bu şekilde doruğa ulaşmak mümkündür. Unutmayın aşk, şehvetin şefkatle buluşmasıdır. Bu nedenle ‘Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!’ mantığını hayata geçirmek aşk hayatınızın monotonlaşmasını ve aldatmaları önleyecektir.” dedi.

  • Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Seks, aşk ve ilişkiler hakkında kadınların ardı ardına boşalma veya orgazm yaşayıp yaşayamaması konusunda bu hafta pek çok soru geldi. Merak edilen bu soruların açıklığa kavuşması için Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri olarak, kadınların üst üste kaç kez boşaldıkları sorusuna cevap verme gereksinimi duyduk. Bir kadın gerçekten de tek seferde defalarca kez boşalabilir mi, yoksa bu bir efsane ya da cinsel mit mi?

    ORGAZM OLMAK VE BOŞALMAK AYNI ŞEY DEĞİL!

    Orgazm olmakla boşalmanın aynı şey olmadığını söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bu nedenle, genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalmabedensel bir rahatlamaykenorgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz. Her cinsel ilişkide boşalmayı her erkeğin ve her kadının yaşamasını doğal bir deneyim olarak görmek gerekir. Bu deneyimi bir insanın çok susadığı zaman kana kana içtiği sudan aldığı tat gibi ya da çok sıkışan bir kişinin, ihtiyacını giderdiği zaman yaşadığı duygudaki rahatlama gibi tarif etmek mümkündür. Boşalma esnasında beden bir an gerilir ve arkasından rahatlama hissedilir. Cinsel ilişkilerin sonlarına doğru yaşanan ve 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren fiziksel ve bedensel rahatlamaya ‘cinsel boşalma‘ denir. Orgazm; boşalmayı öğrenmiş, ilişkisinde belli bir kalite, uyum ve ahenk yaşamış çiftlerin, ayda yılda bir kez yaşadıkları bedensel rahatlamaya, ruhsal rahatlamanın da eklenmesi ile geçici bir süre, kadınlarda genellikle 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren ama farklı bir bilinç hali gibi oluşan,kontrol kaybı duygusu gibi çok daha farklı, yoğun bir rahatlama olarak açıklanabilir. Bu nedenle orgazmı bir armağan ya da hediye gibi görmek gerekir.” dedi.

    5 U KURALI…

    Boşalmanın yaşanabilmesi için bazı koşulların yerine gelmesinin önemine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Boşalmanın oluşumu için en önemli faktörler, ‘UYGUN PARTNER, UYGUN MEKÂN, UYGUN ZAMAN, UYGUN UYARILAR ve UYGUN TALEPLERDE BULUNMA’ olmak üzere 5 U KURALIhazır olma ve hassas bölgelerin uyarılmasıdır. Bunlar da, önce dokunsal sonra görsel ve işitsel uyaranlar sonucu meydana gelir. Boşalma için yeterli süre ve yoğunlukta, uygun uyarının yapılıp yapılmadığının saptanması da önemlidir.” dedi.

    KLİTORAL VE VAJİNAL BOŞALMA…

    Bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında boşalmanın iki başlık altında ele alındığını söyleyenCİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklindedir. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalmadır ve daha kısa sürede gerçekleşir. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketleri sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana gelir. Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynıdır. Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark vardır. Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatır. Klitoral boşalma aynen mastürbasyon yapmak gibi kendi kendine yaşanılan bir durumdur. Kadınlar eliyle, oral seksle ya da eşlerinin yardımıyla klitoral boşalma yaşayabilirler. Cinsel ilişki esnasında karı-koca birlikte klitoris uyarımı yaparak vajinal ilişki sırasında da direk klitoral boşalma sağlayabilir.” dedi.

    KADINLAR BİR İLİŞKİDE 3-4 KEZ BOŞALABİLİRLER…

    Kadınların doğaları gereği birden fazla boşalma yaşayabildiklerinin altını çizen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap GüngörVücutta ne kadar fazla testosteron varsa boşalma yaşamak o kadar kolay ve sık oluyor. Cinsel terapistlerin kadın boşalması veya orgazmı üzerine yaptıkları araştırmalar sonucu elde ettikleri verilere göre, kadınların tek bir cinsel ilişki sırasında birden fazla boşalma olasılıkları var fakat bunun net bir sayısı yok. Birden fazla boşalma yaşanabildiği olgusu William Masters ve Virginia Johnson‘un öncülük ettiği cinsel araştırmaların sonucunda, neredeyse yarım yüzyıl önce belgelenmiştir. William Masters ve Virginia Johnson’un en çok satanlar listesinde olan Human Sexual Response kitabına göre: ‘Bir kadın sık klitoral uyarılma ile defalarca boşalma deneyimi yaşayabilir. Bunlar ataklar halinde olur. Onlar belirgin doyumlara ulaştırılırlarsa, bir kadın aldığı zevk neticesinde en az üç, dört kez boşalma deneyimi yaşayabilir’. Bu açıklama bütün kadınların birden fazla boşalma yeteneğine sahip oldukları anlamına mı geliyor? Kesinlikle! Örneğin; 800 kişiden fazla kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, katılımcıların yaklaşık %43’ü birden fazla boşalma yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak kadınlar birden fazla boşalabilirlerken, nadiren birden fazla orgazm olurlar.” dedi.

    YEMEK, YEMEĞİN ÜSTÜNE TATLI VE ARDINDAN MEYVE YENİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seks hayatı için çiftin uyumunun, cinsel konulardaki bilgi ve tecrübe düzeylerinin önemine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Erkekler arasında, kadınların birden fazla boşalma özelliğini bilmeyenler hala mevcut olsa da, kadına birden fazla boşalma yaşattığı için havalara giren ve daha fazla boşalma yaşatabilmek için çalışan erkeklerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Cinsel ilişkinin uzunluğu genç ve tecrübesiz erkekler için birkaç dakikayken, olgun erkekler için süre 7 dakikanın üstündedir. Boşalma sonrası meydana gelen ve fizyolojik bir durum olan gevşeme ve çözülme evresinin, boşalma sonrası oluşan nörolojik ve hormonsal değişikliklerin bir fonksiyonu olduğu düşünüldüğünde, her ne kadar kesin sonuçlar bilinemese de,öğrenildiğinde, G noktası ve klitoris uyarısı ritmik yapıldığında ve istemli kasılmalar oluşturulabildiğinde birden fazla boşalma yaşanabileceği kanıtlanmıştır. Dolayısıyla, birde fazla boşalma kesinlikle bir efsane veya bir cinsel mit değildir. Fakat son yapılan çalışmalara göre, gerçekçi sayısı 3 tür. Yani mecazi olarak, yemek yenir, yemeğin üstüne tatlı alınır, ardından da meyve yenilebilir. Kadının fizyolojisi buna müsaittir. Bunun için ilk doruk noktasından sonra cinsel uyarıma devam edilmelidir. Çift güçlü klitoral sertleşmeyi korumalıdır. Kadın boşaldıktan sonra, çift her şeyin bittiğini düşünüp olayı kesmek yerine cinsel ilişkiye devam etmeli veya elle birbirlerini uyarmaya devam etmeli, parmakları klitoristen çekmek yerine onu uyarmaya devam etmelidir. Hatta ilk doruk noktasının ardından bir vibratörle de devam edebilir ve çift uyarımı böyle de sürdürebilir.” dedi.