Etiket: sevgili

  • İdeal kocayı bulduğunuzun 10 işareti

    İdeal kocayı bulduğunuzun 10 işareti

    Aşık olduğumuz erkeğin mükemmel olduğunu düşünebiliriz ama bir süre sonra onun mükemmelliğinden şüphe duyarız. Sevdiğiniz adam bu 10 özelliğe sahipse o zaman ideal koca adayınızı buldunuz demektir.

    Ev işlerinde size yardımcı oluyor
    Eşiniz size değer veriyor ve saygı duyuyorsa size asla hizmetçi muamelesi yapmaz. Gün içinde yorulduğunuzun farkında ve size her zaman ev işlerinde yardımcı olmaya hazır.
    Beraber ev işi yaptığınız zaman işiniz daha çabuk biter ve beraber zaman geçirmiş olursunuz.
    İnce detaylara dikkat ediyor

    Eşiniz hayatınız hakkında her küçük ayrıntıyı hatırlamak veya tanıştığınız gün ne giydiğinizi hatırlamak zorunda değil. Ama size önemli olan konulara ilgili olması gerekiyor.

    Çayınıza kaç şeker attığınız, en sevdiğiniz şarkı ya da hangi kıyafetleri sevdiğiniz gibi konulara ilgi duyması size gerçekten değer verdiği anlamına gelir.

    Sadece akıllı değil, aynı zamanda zeki
    Matematik problemlerini anlatacak birisinin olması işe yarayabilir, ama hayatın karşımıza çıkardığı problemleri çözmeye yardım edecek birisinin olması daha önemlidir.
    Sevgiliniz ya da eşiniz annenizle kavga ettiğinizde size iyi tavsiye verebiliyorsa oldukça şanslısınız demektir.
    Zorluklardan korkmuyor ve her türlü sorunu çözmeye hazır

    İdeal kocanın sadece güzel sözler söylemesi yeterli değil, aynı zamanda kararlı hareket etmesi gerekiyor.

    Zor durumlarda size destek oluyorsa doğru adamla birliktesiniz demektir.

    Ciddi bir hata yapsan bile seni her zaman destekler
    Hepimiz hata yaparız ama önemli olan sevgilinizin her zaman sizin tarafınızda olmasıdır ( hatalı olsanız bile ) .
    Durum ne olursa olsun eşiniz sizi suçlamak yerine size destek olmalıdır.
    Tek başına yemek yapabiliyor

    Modern kadınlara göre yemek yapabilen erkek ideal kocadır. Özel bir yemek hazırlamasına bile gerek yok aslında.

    En basitinden sadece bir salata hazırlasa ve bir tabağa güzel bir sunumla kadının önüne koysa o kadını mutlu edecektir.

    Moralinizi nasıl düzelteceğini biliyor
    İdeal kocanız kötü hissettiğinizde moralinizi düzeltecek mükemmel espriyi ve şakayı bilir, size destek olur ya da iyi hissetmenizi sağlayacak başka şeyler yapar.
    İdeal kocayı bulduğunuzun 10 işareti | 1
    Uzlaşmanın ve tartışmanın inceliklerini biliyor
    İdeal erkek polislerle, tesisatçılarla ve ağlayan kadınlarla tehdit ya da rüşvete başvurmadan anlaşabilmeli.
    Evden çıkar çıkmaz senin sorunlarını unutmaz
    Erkekler genelde aynı anda birden fazla işe odaklanma sorunu yaşarlar. Ancak seven insan her zaman sizin sorunlarınıza öncelik verir ve göz ardı etmez.
    Sizin görüşleriniz onun için önemli

    Karı ve koca sadece birlikte yaşayan iki insan olmamalı; arkadaş olmalı ve birbirlerine danışmalılar.

    Ama bu kadının erkeği ya da erkeğin kadını kontrol etmesi anlamına gelmez.

    Birlikte karar almayı öğrenmek mutlu bir evliliğin önemli bir noktasıdır.
    Kaynak: milliyet.com.tr / Pembenar
  • İlk buluşmada ateşi körükleyen sözler

    İlk buluşmada ateşi körükleyen sözler

    İlişki Uzmanı Matthew Hussey, flörtünüzle yaşayacağınız ilk buluşmada iyi izlenim bırakmak ve ondan etkilendiğinizi göstermek için söylemeniz gerekenleri açıklıyor.

    “EMİNİM BİR KONSERE GİTSEK ÇOK EĞLENİRDİK.”
    Her erkek eğlenceli olduğunu bilmek ister. Ona kendini komik hissettirebilirseniz sizinle yeni maceralara atılmaktan çekinmeyecektir. Bu sözle ayrıca onunla zaman geçirmekten keyif aldığınızı da gösterebilir, ikinci randevuyu cepte sayabilirsiniz.

    “ŞİMDİYE KADAR KARŞIMA ÇIKAN ERKEKLERDEN FARKLISIN.”
    Bu cümleyi kurarken önemli olan, o ilginç bir şeyler anlatırken spontane şekilde aklınıza gelmiş gibi söylemeniz. Suratında minik bir gülümsemeyle size dönüp ‘Ne gibi farklarım var’ diye sorduğunda ‘Bilmiyorum, ama içimde iyi bir his var’ diyerek cevap verebilirsiniz.

    “BRUNO MARS’I İNANILMAZ SEVİYORUM!”
    Bruno Mars yerine başka bir şarkıcı, restoran veya dizi adı söyleyebilirsiniz. Araştırmalar, buluşmalarda bu tarz kesin ve açık cümleler kullanmanın karşı tarafı etkilediğini gösteriyor. Ancak pek çok insan ‘sanırım, biraz, galiba’ gibi kelimeler kullanarak daha ılımlı bir tavır sergilediğine inanıyor.

  • Aşk her şeyi affeder mi?

    Aşk her şeyi affeder mi?

    Gelin, ilişkilerdeki tilki-kürkçü sendromunu, bambaşka bir açıdan ele alalım. Önce tilkiyi, yani kaçıp kaçıp dönen sevgiliyi; sonra kürkçüyü, yani onu her seferinde dükkana kabul eden kadınları; ardından da aramızdaki anlaşılmaz bumerang ilişkisini ele alalım. Bakalım, erkek neden gidiyor? Gittiğinde neler yapıyor? Asıl önemlisi kadın onu neden tekrar kabul ediyor?

    Tilkinin problemi ne? Sürekli kaçıp kaçıp giden sevgili nasıl biri olaki, kendinde bu cesareti bulsun? Pek çoğumuz bu soruya takılıp kalıyoruz değil mi?Giden sevgilinin arkasından, oturup kara kara düşünüyoruz. Üstelik döndüğünde de değişmiyor durum; bu kez de neden döndüğü zorluyor aklımızı. Aslında aradığımız tüm soruların cevabı kaçış sendromu olan sevgilinin kişiliğinde gizlidir.

    Bu tipler kişilik olarak iki opsiyon taşır. İlkinde, hayatı boyunca her şımarıklığı hoşgörülmüş bir arsızdır; affedileceğini bilir çünkü hep affedilmiştir. Annesi, ailesi, arkadaşları ve bizden önce birlikte olduğu kadınlar,her türlü aşırı hareketini hoş görmüş, geri döndüğünde buyur etmişlerdir içeri. Kısacası hayatındaki ilk kürkçünün biz olmadığımız ortadadır; o, bu duruma son derece alışkındır. Bizim bu noktadaki hatamız ya da bilinçsizliğimiz, karşımızdaki erkeğin zaten böyle olduğunun farkına varamamamızdır.

    Kürkçünün problemi ne?Masal bu ya; kürkçü, çok kibirli biridir. Tilkiyi kendinden aşağıda ve zavallı gördüğü için, her seferinde ona merhamet göstererek içeri alır. Tabii aynı zamanda onun saf ya da fazla iyi niyetli olma ihtimalini de unutmamak gerekir. Çünkü ancak gerçekten saf biri, kendisini her seferinde terk eden bir erkeği tekrar kabul eder. Tüm bunların yanı sıra, kadın, aşk zokasını yutmuş bir aşık da olabilirki, bu durumda, her seferde gideni geri kabul etmesini hoş görmek gerekir. Her halükarda, kadının çok derinlerde beslediği bir yalnızlık korkusu vardır ve ayakta kalabilmek için bir erkeğe ihtiyaç duyar. Dükkan açık kalmazsa, kürkçü geçinemez, geçinemezse yaşayamaz. Yani, işin aslında, aşksız yaşayamadığımız, bir ilişkiye ihtiyaç duyduğumuz ve yalnız kalmaktan korktuğumuz için, tilkiyi her seferinde içeri alırız. Kaçıp gitmek onun doğasında vardır; geri almaksa bizim; iki tarafı da bu yüzden suçlamamak gerekir… Ancak her bumerang hikayesi, birgün mutlaka son bulacaktır!

    Neden hep geri dönüyor? Tilki geri döner, çünkü… Ormanın, yuvaya alışmış evcil bir tilki için o kadar da güvenli bir yer olmadığını anlamıştır; ilişkiye alışan bir erkek, yeniden avcı pozisyonuna geçmeye uyum sağlayamaz, başarısız olur, özgüveni yıkılır ve ilk fırsatta geri döner.

    Kadının ona sunduğu sıcak ortama, verdiği sevgiye ve gösterdiği özene alışmıştır; ormanda kendini yalnız ve çaresiz hisseder. Bekar arkadaşlarından da bir kere ayrıldığı için, geri döneceği bir grup da kalmamıştır. Zaten diğer arkadaşları da başka bir kürkçünün dükkanındaki yerini almıştır çoktan. Yani, sevgilisinin özenine ve ilgisine alışan bir erkek, ondan birkaç gün bile uzaklaşınca; kendisine gösterilen o içten muameleyi özlemeye başlar. Ayrıca, bekar arkadaşlarının arasından bir kez dışlandığı için, geri dönecek bir yeri de kalmaz; zaten bekarların çoğu, geçen zamanda kendilerine birer sevgili bulmuştur bile.

    Onu geri almak ne kadar doğru? Her şeyi bile bile, onu affettiniz çünkü…Aşıksınız; gözünüz ondan başkasını görmüyor. Aşk,biz kadınları bazen böyle vurur; pek sevgili biricik aşkımızı, dünyanın en yakışıklı erkeklerine tercih ederiz. Her fırsatta kaçıp gideceğini bilsek ve ona güvenmesek bile…Ya da belki sizi terk ederek egonuzu ezen tilkiden bir intikam alma şansını elde ettiniz sonunda. Bu şansı sonuna kadar değerlendirecek, onu istediği şekle getirdikten sonra, kapının önüne atacaksınız.İntikam,intikamdır!

    Evet, sadece aşkımızdan almıyoruz hain sevgilimizi geri; aynı zamanda iyi bir intikam şansı da bu bizim için. Ve tabii ki güzel bir ego tatmini. Artık bütün kozlar elinizde. Terk edip giden, ardından da kapımıza kadar gelip yalvaran sevgilinin, o ilişki içinde nasıl bir itibarı kalabilir ki; artık tek güçlü bizizdir ve gücün tadını çıkarmak güzeldir.

  • Aşkı Monotonluktan Kurtarma Yolları

    Aşkı Monotonluktan Kurtarma Yolları

    Yaşadığınız aşk, ilişki ilk günkü güzelliğinde gitmiyorsa yaşadığınız aşkın biraz heyecana ihtiyacı var. Peki neler yapmam gerekiyor diyorsanız hemen açıklıyoruz.
    Aşk her ne kadar güzel bir duygu olsa da bazen heyecanını kaybeder. Böyle durumlarda acilen toparlanma yollarına gitmezseniz aşkınızı kaybedebilirsiniz. İlişkilerde heyecan can suyu görevi görür. Bakalım aşkı monotonluktan kurtarmak için bakalım ne yapmak gerekiyormuş..

    Aşkı Monotonluktan Kurtarma Yolları | 2

    İşte aşkınızı monotonluktan kurtarma yolları

    -Yatak odanızda ilk hareketi siz yapın partnerinizden beklemeyin.
    -Güzel anılarınızı hatırlayın ve tekrar onları yapmaya çalışın.
    -Biraz romantiklik hiç fena olmaz! Güzel bir akşam yemeğine ya da güzel bir kahvaltıya ne dersiniz?
    -Hayatınızdaki kişiyi her gün öperek uğurlayın.
    -Aşkı monotonluktan kurtarmak için ilişkinizdeki bazı hataları görmezden gelin.
    -Önünüze gelen küçük tatilleri küçük aşk kaçamaklarına çevirebilirsiniz.
    -Partnerinizle iletişiminiz güçlü olsun.
    -Hayatınızdaki erkeğe bağlanmaktan çekinmeyin.

  • Aşk her zaman mutlu eder mi?

    Aşk her zaman mutlu eder mi?

    Aşk her zaman mutlu eder mi? Aşk, yaşam enerjisi üzerinde çok önemli etkiye sahip en güçlü duygulardan biri. Yüzyıllardır insanlığı meşgul eden konular arasında. Peki aşk neden bu kadar etkili, vücutta neleri değiştiriyor, “ayakları yerden kesen aşk” nasıl oluyor da patolojik bir hal alıyor ve şiddete dönüşüyor?
    “AŞK GEÇİCİ BİR GÖRME KUSURUDUR”

    14 Şubat Sevgililer Gününde aşkın abc’sini ntv.com.tr’ye anlatan İstanbul Florence Nightingale Hastanesinden Uzman Psikolog Gizem Ünveren, “geçici bir görme kusuru” olarak nitelendirdiği aşkı, “insanın sevebilme ve üretme kapasitesinin psikolojik yatırımı” olarak tanımlıyor ve devam ediyor..

    “Çünkü insan sevgi üreterek, sevilmek gereksinimini doyurmak ister. İşte bu süreçte; yaşarken sıkıntı verse de yüreğimizi titreten, aklımızı meşgul eden ve sürekli yaşamak isteyeceğimiz duygu olarak karşımıza çıkan aşk, geçici bir görme kusurudur. Hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Aynı zamanda olağanüstü bir kaynaşma halidir.”

    AŞK VÜCUDUMUZA NELER YAPIYOR?

    Aşk sadece duygusal değil aynı zamanda fizyolojik bir süreç. Araştırmalara göre, aşık olan kişinin beynindeki kan akışı değişiyor. Ellerde titreme, terleme, kalp çarpıntısı, nefes alışverişinde artma, tükürük salgısının azalması, yüzün soluklaşması veya kızarması gibi bedensel tepkimeler gözleniyor. İnsan beyni için bir çeşit haz kaynağı, haz, mutluluk ve keyif veren dopamin, oksitosin, prolaktin, noradrenalin ve feniletilamin maddelerinin salgıları artıyor.

    SAĞLIKLI AŞK MUTLU EDER, BAĞIMLI AŞK DEPRESİF

    Psikolog Ünveren’in anlattıklarına göre, aşık olan kişi öğrenmeye daha açık ve coşkulu oluyor, çalışmaktan keyif alıyor, agresifliği azalıyor, hoşgörüyü artırıyor. Ancak bu olumlu etkilerin görülmesindeki anahtar nokta aşkın sağlıklı olması. Çünkü sağlıklı aşk kişiyi mutlu ederken, bağımlı aşk depresif yapıyor.

    AŞK NEDEN ACI VERİYOR?

    Yani aşk, her zaman mutluluk vermiyor, bazen kişinin depresif hissetmesine ve acı çekmesine de neden oluyor. Ünveren aşkın acı veren bir duyguya dönüşmesini; “İlişki istendiği gibi gitmediğinde hayat kabusa dönebiliyor. Özellikle geçmişinde büyük kayıplar yaşamış kişiler ayrılığa karşı daha duyarlı ve savunmasız olabiliyor. Kişide umutsuzluk, öfke gibi duygular oluşuyor. Yalnızlık korkusu, karamsarlık, hayatın anlamsızlığı düşünülüyor. Derin bir acı yaşanıyor, ölüm düşüncesi, intihara eğilime kadar giden depresyon görülebiliyor” şeklinde açıklıyor.

    KADIN CİNAYETLERİNİN BİR SEBEBİ DE HASTALIKLI AŞKLAR MI?

    Ancak bir de patolojik yani hastalıklı aşklar var ki, onların verdiği acı ve yıkım çok daha büyük oluyor, aşkla başlayan birliktelikler trajedi ile sonlanıyor. “hastalıklı aşk” kadınlarda da erkeklerde de görülebiliyor ancak olayı şiddete çeviren taraf tamamen erkekler oluyor.

    Hastalıklı aşkın; takıntılı aşk, patolojik aşk veya narsisistik (bencil) aşk diye de adlandırıldığını söyleyen Uzman Psikolog Gizem Ünveren, bu durumda kişinin ilişkiyi bir benlik mücadelesine dönüştürdüğünü söylüyor:

    PATOLOJİK AŞKIN NEDENİ BEBEKLİK DÖNEMİNE KADAR UZANABİLİYOR

    “Sevgi sanılan şeyin altında bağımlılık ve yetersizlik duygularını barındıran saplanıp kalma, yapışıp kalma olabilir. Sağlıklı ruh yapısına sahip olmayan bireylerde bu duygu durumu görülebilir. Aşk sanılan duygu, bebeklik döneminde bağlanma ilişkisinin sağlıklı gelişmemesinden dolayı, kişide hastalık boyutuna varan bir durumu ortaya çıkartabilir. Aşk cinayetleri de bu ruh hali ile gerçekleşir.

    “SEVDİĞİN İÇİN ÖL-ÖLDÜR ÖĞRETİSİ YERLEŞİK HALE GETİRİLİYOR”

    Kişi kendini, o olmazsa yaşayamaz, mutlu olamaz, güçlü olamaz halde hisseder. Karşısındaki için çok şey yaptığını zanneder ama asıl gayesi benliğini kurtarmaktır. Kişinin ileri giden tavırlarına hoşgörülü olunduğunda, “sevdiğin için öl-öldür” öğretisinin yerleşik hale gelmesi, aşkın patolojik boyuta taşınmasının yolunu açar. Takıntı hastalığı, aşk takıntısı şeklinde ortaya çıkabilir. Bağımlı, takıntılı, narsisistik, sınır kişilikler de takıntılı aşk yaşamaya meyillidir.”

    AŞK ACISI ÇEKENLER NE ZAMAN YARDIM ALMALI?

    Biten aşkın ardından üzüntü, sıkıntı ve özlemin yaşanması normal ama Ünveren, bu durumun makul bir sürede geçmesi gerektiğini söylüyor. Yaklaşık 6 ayın sonunda acınız hala aynı yoğunlukta ise bir uzmandan yardım almalısınız. Aşk acısı bedene de yansıyabiliyor. Mide kasılmaları, sürekli baş ağrıları, uyku düzeninde bozulmalar ve iştah kesilmesi görülebiliyor.

    KADIN SEVGİ, ERKEK CİNSELLİK İSTİYOR

    Kadın ve erkeğin aşka yükledikleri anlamlar ve aşktan beklentileri farklılık gösteriyor. Ünveren, kadınların ilişkiden isteklerini kısaca; sevgi, güven, farkedilmek, arzulanmak, takdir görmek olarak özetliyor, erkeklerin cinsel odaklı yaklaşımına vurgu yapıyor:

    “Erkekler genellikle kariyerleri, partnerleri üzerindeki etkileri, cinsel başarıları, çekicilikleri ile alakalı tatmin olmayı yani övgü ve onay almayı istiyor. Erkekler için ilişkideki kilit noktalardan biri cinselliktir. Erkeklerin ilişkiye bağlılığı cinsellikle pekişirken, kadınların bağlığı ise iletişim ile gerçekleşir.”

    CİNSELLİK PARTNERLERİN HORMONAL BAĞ KURMASINI SAĞLIYOR

    Aşkı ateşleyen ve sürdüren en önemli etkenin cinsel enerji olduğunu söylemek doğru olur mu, cinsel enerji bitince aşk da bitiyor mu? Ünveren’in yorumu şöyle:

    “İlişkide bağlılık ve süreklilik sağlayan önemli etkenlerden biri cinselliktir, biyolojik olarak partnerler arasında hormonal bir bağ da kurulmasına neden olur. Burada etkili olan hormonlar oksitosin, dopamin ve serotonindir. Bu hormonal uyarı ile haz alma mutlu hissetme bağlılık ve ait hissetme gibi duygular ortaya çıkar.”

    AŞKIN ÖMRÜ NE KADAR?

    Aşkın ömrü ile bilimsel araştırmalara işaret eden Psikolog Ünveren, “Aşkın ömrünün 2-3 yıl olduğu araştırmalarla saptanmıştır. Aşk için gerekli olan dopamin, noradrenalin ve feniletamin gittikçe azalıyor. İlişki devam ederse endorfinler devreye giriyor ve huzur, güven gibi duygular ilişkiye ekleniyor. Seksle beraber oksitosinin salınması ile doyum ve bağlanma gerçekleşiyor” diyor.

    Yani, ömrü 3 yıl olsa da sevgiye evrilebilen sağlıklı aşklar, bedeni ve ruhu beslemeye devam ediyor.

     

     

    Kaynak: Ntv.com.tr

  • Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    En romantik gün olarak kabul edilen 14 Şubat Sevgililer Gününe özel plan yapan çiftler olduğu kadar bu tarihi önemsemeyenler de var. Ama asıl sorun sevgililer gününe gereğinden fazla önem verip bir de yalnız olmak.

    İlişkileri yürütmekte sıkıntı yaşayan kişiler, özellikle böyle özel günlerde kendilerini yalnız hissedip karamsarlığa düşüyor. Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır Elbeyoğlu, sevgililer gününde yalnız olanlar ve ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayan kişiler için önerilerde bulunuyor.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır” diyen Elbeyoğlu’nun Sevgililer Günü yalnızları için önerileri şöyle:

    SEVGİ RUHUN EN TEMEL İHTİYACI

    “Sevilmek ve sevmek, birisi için özel olduğumuzu bilmek insanların en temel ihtiyaçlarından. Hayatında özel biri olan ya da olmayan; ilişkileri başlatma ve sürdürme konusunda sürekli sıkıntı yaşayan; hatta artık karamsar bir şekilde ilişkilere kendini kapatan ya da bile bile ilişkilerden kaçan herkesin sevgi, ilgi, eş duyum, saygı, şefkat, anlayış ve korunma içeren bir yakınlık içerisinde temas etmeye ihtiyacı vardır. Bu insan ruhunun en temel ihtiyaçlarındandır. İlişki süreci, normalde kendiliğinden olan herhangi bir özel beceri gerektirmeyen bir şeydir. İlişki karşımızdaki kişiden sevgi, saygı, güven alıp vermemizi ve hayatın kişiye iyi gelmesini sağlar. Özellikle sevgi ihtiyacımız, ilişkiler içinde sağlanabilir.

    SEVGİLİLER GÜNÜNE AŞIRI ÖNEM VERMEK KARAMSARLIĞA YOL AÇIYOR

    Bir ilişki içerisinde var olan ya da şu anda olmasa bile olabildiğini gören, hayatın bu konuda kendisine getirebilecekleri için çok karamsar olmayan çoğu insan için “sevgililer günü” gibi özel günler, ilişkisine heyecan veren bir aracı olabildiği gibi; ilişkisi olsun ya da olmasın sıradan bir gün de olabilmektedir. Ancak bazı kişiler için bu durum farklıdır. Bu tarz özel günler; karamsarlığını tetiklemekte, kendini yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Yani kısmen içinde bir yerde burukluk hissetmesine yol açmaktadır. Bir sevgiliye ya de eşe sahip olmamaktan çok daha fazlasıyla anlam bulabilecek bir durumdur bu.

    SEVGİYİ BULMAKTA ZORLANIYORLAR

    Gerçekten de bazı bireyler için erişkinlikte sevilebilir diğeri ile güvenli bağ kurabilme, yakın ve ait hissedebilme oldukça zordur. Sevgiyi diğerleri kadar kolay alıp veremezler. Hayatın her alanında memnuniyet içerisindeyken ilişkileri başlatma ya da sürdürme konusunda tekrarlayan bir durum yaşarlar. İnsanlar tarafından kronik olarak hayal kırıklığına uğratılmış ya da kendi kendini hayal kırıklığına uğratmaktadırlar ya da artık denemekten vazgeçmişlerdir. Normalde kendiliğinden olan ilişki süreci bazı insanlar için çok daha zorlayıcı bir süreç olmaktadır. Kendimiz ve karşımızdaki hakkında olumsuz yorumlar yapmamızı sağlayan, genellikle çocukluktan mizaç ve yetiştirilme tarzıyla gelen, katılık gösteren “düşünme- duygulanma ve davranış” kalıpları buna neden olur.

    İLİŞKİYİ BAŞLATMA VE SÜRDÜRMEYİ ZORLAYAN 7 DÜŞÜNCE HATASI

    1. Yüksek düzeyde reddedilme korkusuna sahip olmak,
    2. İlişkiyi sağlamlaşana kadar oluruna bırakmaktansa, karşısındakinin niyetini sürekli sorgulayan kuşkuculuğa sahip olmak,
    3. İlişkiye inancın oluşmasını bekleyemeden henüz başlangıç safhalarında “adının konmasına” fazla ihtiyaç duymak,
    4. İstekli görünmemek adına beklenti ve ihtiyaçlarını ifade etmekten bilerek kaçınıp, hep karşı taraftan adım gelsin diye beklemek,
    5. İlişkilerde terk edilme ya da aldatılma belirsizliğine dayanamayarak; her an terk edilebilirim korkusuyla birlikte ilişkisini yaşamaya çalışmak,
    6. Olabilecek en iyisine karar vermeye çalışmak yani; katı mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip olmak,
    7. İçten içe kimse için özel olmayacağına ve kimse tarafından sevilemeyeceğine inanan bir yoksunluk içerisinde olmak. Ya da birisi için özel olabilmek için özel biri olmak zorunda hissetmek.

    SEVGİLİLER GÜNÜNÜ YALNIZ GEÇİRMEYİN

    Eğer tekrarlayan bir döngü içerisinde uzun süredir devam eden ilişki sorunları yaşıyorsanız, içinizde bir yerlerde bir şeyler mutlaka size “bu işte bir terslik olduğunu” fısıldar. Önce ilişkilere yönelik geliştirdiğiniz uyumu bozan ve sizi en temel ihtiyacınızı gidermekten mahrum bırakan “katı düşünce, duygulanım ve davranış kalıplarınızı” tespit edip bunları değiştirmek için adım atmak “sevgililer günü” için kendinize vereceğiniz bir hediye olabilir.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır. Arkadaşlarınızla ya da ailenizle plan yapabilir, hoşlanacağınız bir aktivite organize edebilirsiniz. Böyle günlerde sevilen insanların varlığını hissetmek ve onlarla temas etmek karamsarlığa kapılmamak için en iyi yollardan biridir.”

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri

    Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri

    Sevgililer Günü geliyor hanımlar! Ne giyeceğinize hala karar veremediyseniz, sizler için hazırladığımız kombin önerilerine bir göz atın.

    Sevgilisi olmayanlar için pek bir önemi olmayan Sevgililer Günü, sevgilisi olup ta kıyafet arayışı içinde olanlar için süper bir yazı derledik. Sevgililer Günü’nde sevgiliniz için daha bir güzel ve özenli olmak isteyebilirsiniz. Size önereceğimiz birkaç kombin önerileriyle istediğiniz şıklığı yakalayabilirsiniz. Haydi o zaman başlayalım!

    Sevgililer Günü için kombin önerileri

    İşte aşkınızı yeniden tazeleyeceğiniz tarzdaki kombin önerilerini açıklıyoruz..

    Kırmızı bluz

    Sevgililer Günü’nün anlam ve önemi için kırmızı bir bluz hiçte fena olmaz. Kırmızının dikkat çekiciliğini en güzel şekilde yansıtacak modeli seçmek te artık size kalmış! :)

    Sevgililer Günü İçin Kombin Önerileri | 3

    Siyah etek

    Asilliğin rengi olan siyah bir etekle hiç olmadığınız kadar şık olabilirsiniz. Giyeceğiniz siyah bir etek kırmızı bir bluzla birleşince aşkınızı daha bir ön plana çıkarabilirsiniz.

    Siyah ayakkabı

    Seçeceğiniz zarif topuklu bir ayakkabı Sevgililer Günü için seçtiğiniz kıyafetlerin tamamlayıcı olacak.

    Küçük çanta

    Sevgililer Günü için yanınıza küçük bir çanta modeli seçin. Rengine artık siz karar verin :) Ayakkabınızla aynı renk olabilir.

    Sizin önerileriniz neler?

     

  • Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin ve kadınların hoşlanma belirtileri benzer özellikler gösterse de erkekleri ayıran özellikler var. Bir erkeğin bir kadından hoşlandığını nasıl mı anlarız? İşte tüm detaylarıyla erkeklerin hoşlandığını gösteren belirtiler..

    Uzun süre gözünüze bakmıyorsa

    Eğer bir erkek sizden gerçek anlamda hoşlanıyorsa gözlerinizin içine 5 saniyeden fazla bakamaz. Ancak ne anlamda baktığını kestirmeniz gerekir. Belki de amacı sadece çapkınlık olabilir. Sizin yapmanız gereken tek şey hoşlandığını düşündüğünüz kişinin gözlerine dikkatlice bakın size kaç saniye aralıklarla baktığına dikkat etmek. Eğer uzun süre bakamıyor gözlerini kaçırıyorsa sizden hoşlanıyor.

    Konuşurken sizinle ilgili detaylar soruyorsa

    Hoşlandığını düşündüğünüz kişi sizinle konuşurken iş hayatınızla ve hobilerinizle ilgili sorular soruyorsa bilin ki sizden hoşlanıyor. Niyeti sizin hakkınızda bir şeyler öğrenmeye çalışmak.
    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 4

    İltifat etmeye çalışıyorsa

    Hoşlanan her erkek karşısındaki bayanı sözleriyle etkilemeye çalışır. Eğer karşınızdaki erkek dışa dönük bir yapıya sahipse rahatlıkla iltifat eder ancak biraz çekingen bir yapıdaysa iltifat etmeyi cümlelerinin altına sıkıştırmaya çalışır. Sizin bulunduğunuz ortamdan keyif alıp almadığınıza bakar.

    Jest ve mimikleriyle kibar görünmeye çalışıyorsa

    Eğer bir erkek bir kadından hoşlanıyorsa sadece iltifat etmekle kalmaz jest ve mimikleriyle sizi etkilemeye çalışır. Sık sık karşınıza çıkmaya çalışır ve bunu size tesadüf olduğunu söyler. Size karşı koyamadığı gülümseme ifadesi hoşlanma belirtileri arasında yer alır.

    Sık sık mesaj atıyorsa

    Bu belirtiyi sanırım herkes anlayabilir. Bir erkek size sürekli mesaj atıyorsa bilin ki sürekli sizin yanınızda olmak istiyor. Yüzünüze karşı konuşmak yerine mesaj atmayı tercih eden erkekler genelde çekingen yapıdadırlar ve yakında size açılacaklarının sinyalini gösterirler.

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 5

    Size çiçek gönderdiyse

    Hiç beklemediğiniz birisi size çiçek gönderdiyse bu açık olarak sizden hoşlandığını gösterir.

    Sizce bir erkek hoşlandığında nasıl belirtiler gösterir?

     

  • Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eskiyi unutmakta zorlanıyoruz. Geçmişin sadece iyi yanlarını değil, kötü yanlarını da içimizde biriktiriyor ve bir sonraki ilişkiye bu duygularla kol kola ilerliyoruz… Şimdi, eski ilişkilerin izlerine sünger çekme zamanı.

    ‘Ah, nerede o eski aşklar?’ diye diye bugünlere geldik. Beş para etmez adamlara belki de ‘son şansım’ diye bağlanmaktan, nikah masasına doğru koşulan yolda ilk günden itibaren her şeye ‘evet’ diye bağırmaktan kurtulmak için son şans! Siz de bizimle aynı fikirdesiniz değil mi? Şimdi durun ve geçmiş ilişkilerinizi gözünüzün önünden bir bir geçirin.

    Karşınızda nasıl bir resim var? Sorunun cevabı; ‘hep aynı’ adamlar, ‘hep aynı’ sorunlar, ‘hep aynı’ sonlar değilse şaşarız. Kadınlar olarak acı çekmeyi mi seviyoruz, yoksa acıyı mı mıknatıs gibi çekiyoruz bilemiyorum ama geçmiş aşkların gelecek aşklarımızı nasıl etkilediğine dair düşünmeye başlayınca kafamda beliren ilk soru ‘Geçmişte kalan ilişkilerimizde yaşadıklarımız geleceğimize nasıl yansıyor?’ oluyor.

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı! | 6

    Geçmişte yaşadığımız ilişkilerden bize kalan en olumsuz miras, önyargının tabulaşması ve güven kaybı. Bir önceki ilişkide yaşanan aldatma, nedensiz terk edilme, cinsel problemler anne-baba ya da diğer aile fertlerinin yol açtığı sorunlar, yeni ilişkiye başlarken kafalarda taşınan soru işaretleri oluyor ve tüm bunlar yeni bir ilişki için baştan temkinli olma önyargısını oluşturuyor. En büyük zorluk ise bir önceki ilişkide yaşanan olumsuzluğun tekrar yaşanacağı düşüncesini yıkmak gerekir. Aslında bu düşünceden uzak durularak yeni ilişkiye bir şans verilmesi gerekiyor. Aksi halde aynı kısır döngü devam ediyor. Kişi yine aynı tarz ilişkileri kendine çekmeye devam ediyor.

    Geçmiş ilişkilerde yaşanan kötü cinsel deneyimler de yeni ilişkilere taşınabiliyor. Özellikle ten uyumsuzluğunun nedeni, genellikle kötü deneyimlerden kaynaklanıyor. Ruhen birbirinden çok iyi beslenen çiftler bile cinsellik söz konusu olduğunda sorun yaşayabiliyor. Bizler tecrübelerimizle kişiliğimizi geliştiren canlılarız. Yaşadığımız her olay bir iz bırakıyor ve geleceğimizin şekillenmesinde rol oynuyor. Bazı kayıtlar ise sadece zarar veren bir nitelik taşıyabiliyor. Yaşanan olumsuz olaylardan ders almak gerekiyor. Bunun bir travmaya dönüşmesi ise tehlikeli. Yaşam kalitenizin etkilenmeye başladığı noktada geçmişi silmek için daha çok çabalamanız şart.

    Bugün farklı bir insansınız!

    Geçmişte yaşanan kötü tecrübeleri unutamayız belki ama yaşananlardan daha az etkilenebiliriz. Çünkü büyüyoruz, gelişiyoruz ve öğreniyoruz. Geçmişte olan bir olay o yaştaki ve o bakış açısındaki halimizi etkilemiş olabilir ama bugün farklı bir insanız. Kurban rolünden kurtulup yaşamın dizginlerini ele alabiliyorsak, gelişir ve dönüşürüz. Geçmişe takılıp kalmak, kendimize acımak, başarısızlıklarımızı geçmişte yaşadığımız olaylara ya da kişilere bağlamak hem kolaycılık hem de her geçen gün daha dibe doğru gitmemize neden olan bir bakış açısı. Daha derin yaşanan travmalar içinse tecavüze ya da şiddete maruz kalan kişiler bu olayların etkilerinden kurtulmakta güçlük çekiyorlarsa psikoterapi, hipnoterapi ya da NLP ile çözüm bulabilirler

    ACABA HATA SİZDE Mİ?

    İlişkilerin başında mutluluk veren ‘sürekli birlikte vakit geçirme’ hali zamanla ilişkiye zarar veren bir unsur haline gelebiliyor. Sık sık sorunlarla ilgili konuşmak da! Çok iyi anlaşıyor olsanız da bu durum devamlı onunla dertleşmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu tür sorunlarınızı sevgilinizle değil arkadaşınızla paylaşmanız gerekiyor.

    İlişkilerde yaşanan iletişim sorunlarından biri de, karşı tarafın düşüncelerini dile getirmeden, kendi kafamızda onun yaptıklarını yanlış yorumlamamız oluyor. Varsayımda bulunmak ilişkilerin en önemli tuzağı ve yapılan hataların başında geliyor. Çiftlerden birinin karşı tarafın geçmişini ya da eski ilişkilerini sorgulaması, kendini onlarla kıyaslaması da ilişkinin sağlıklı yürümesini olanaksız kılıyor. Özgüven eksikliğinden kaynaklanan bu tür tutumlar ilişkileri bitme noktasına getirebiliyor.

    İlişkilerimizden artık sadece ‘sevgi’ beklemediğimiz bir gerçek. ‘Rahat, konforlu ve güvenli bir yaşam hakkımız!’ yeni ilişkilerin sloganı. Bu nedenle de günümüzde çiftler ilişkiye ‘Deneyelim, gittiği yere kadar gider” mantığıyla başlıyor. Sonuç olarak da yaşanan ilk sorunda çözüm aramak yerine ilişkiyi bitirmek tercih ediliyor. İlişkilerin emek istediği gerçeği sanki unutuldu. Bu çağda da sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün. Önce kendimize sonra karşımızdakine dürüst olursak, olduğumuz gibi davranırsak, o dönemdeki gibi aşklar pekala yaşanabilir. Sanal ilişkiler sorunlu ama gerçek ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı varsa sağlıklı olabilir. Partnerinin telefonunun şifresini bilmek, her an nerede olduğunu bildirmesini istemek, hem güven duygusunu sarsıyor hem de kişinin özelini koruma içgüdüsünü harekete geçiriyor.

    Anne ve babalarımızın ilişkileri artık bize peri masalı gibi geliyor. Çünkü günümüzde ilişkiler bugün başlıyor, yarın bitiyor. Bu sorunun en temel kaynaklarından biri ise sosyal medya… Sanal ortamlarda kişiler çoğunlukla olmak istedikleri gibi görünüyor ve olduklarından farklı paylaşımlar yapabiliyor. İlişki kurmak için atılan adımlarda ise sanal kimlik yanıltıcı oluyor. Yüz yüze tanışma gerçekleştikten sonra yalanlar sorun olmaya başlıyor. Bunun dışında toplumsal baskı ve değişim, çalışma şartları, ekonomik kaygılar gibi faktörler kişileri yalnızlaştırdığı ve bireyselleştirdiği için tahammül sınırları daha düşük oluyor ve ilişkileri sürdürebilmek zorlaşıyor.

    Psk. Gamze ESER

  • Romantizmi canlı tutmanın yolları

    Romantizmi canlı tutmanın yolları

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir..

    Dünyada en az bir kişi tarafından fark edilir olmayı istemek gayet doğal ve güzel bir beklentidir. Bağlılık diye bir olgu yalnızca romantik ilişkilerde değil bütün ilişkiler de vardır ve insanlar bu konuda çok hassastır.

    Hikayenin bittiğine ve özel biriyle karşılaşınca her şeyin yoluna gireceğine inanan insanlar için hakikat sancılı bir uyanma süreci olabilir. Hikayenin başı hemen hemen her zaman filmlerdeki kadar heyecanlı ve güzeldir. Ancak hormonlar etkisini kaybedip hayatın toz pembesi görünmez olunca, sarsılmak ve o peri masalının nereye gittiğini düşünürken duvara toslamak fazlasıyla mümkündür. Peri masalı besleneceği bir kaynak ve emek ister.

    İlişkiniz yeni ya da eski olsun, işte romantizmi canlı tutmak ve bağlılığınızı derinleştirmek için birkaç fikir: 

    1. İnsanlardan koleksiyon yapmayın, onları sevin.

    Hiçbir yer bir kişinin mahremini gösterebileceği yerden daha fazla ”mülkü” değildir. Yakınlık hassasiyet gerektirir ve bazı insanlar için bu duvarı yıkmak korkutucu olabilir. Kalbinizi korumak ihtiyacınız olan bir şey olabilir elbette ancak birisi sizi gerçekten tanısın istiyorsanız, bütün çıplaklığınızla orada durmalısınız. Bütün güzelliğiniz ve bütün acınızla…

    Bir şeyleri düzene sokmak istediğinizde partnerinizin sizi hiç tanımadığını fark edeceksiniz. Görünür olmak istiyorsanız, kendinizi göstermeye gönüllü olmalısınız. Ve biriyle sağlıklı bir ilişki yaratmak için kendinizi de tanıyor olmalısınız.

    Öte yandan sizin için doğru olanı açıkça nasıl söyleyebilirsiniz? Sizi ne harekete geçirir, ne korkutur, neye ihtiyacınız vardır?

    Size ait olanı tanıma yeteneği hayati bir durumdur, bu yüzden gerektiğinde özür dileyebilir, kendinizi açıkça ifade edebilir, çekindiğiniz konular üzerine kafa yorabilirsiniz, ki bu ilişkinin en büyük hediyelerinden biridir. Gerçek samimiyetin yolu budur.

    Hiç kimseyi kendinize saklayamazsınız ancak gerçekten istekliyseniz, birlikte en iyi olmak için aşk, sabır ve bağışlayıcılık dolu bir alan yaratabilirsiniz.

    2. İnsanlar her zaman değişkendir dolayısıyla sıkılmak için hiç bir neden yok.

    Birçok insan ilişkilerinde şunları söyler: Ben bu insanı tanıyorum, yıllardır onunlayım ve artık fark edebileceğim hiçbir şey yok. 

    Sorun tam da bu: Partneriniz de tıpkı sizin gibi zamanla değişiyor. Siz aynı siz değilsiniz; bir yıl veya beş yıl hatta bir hafta önceki siz değilsiniz ve ne de partneriniz böyle.

    Sevgilinizle tanıştığınızda ne hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Kesinlikle onun heyecan verici olduğunu düşündünüz. Ne kadar, kibar ne kadar özeldi… Muhtemelen ellerine, gülüşüne ya da size nasıl baktığına dikkat etmiştiniz. Ancak bir şeyleri fark etmeyi bırakmak çok basittir.

    Başkalarının hatalarına odaklanmak her zaman daha kolaydır. Asıl zor olan kendi hatalarını görmek ve onları değiştirmeye çalışmaktır. Partnerinizin karakterini değiştiremezsiniz ancak yapmakta olduklarınızı değiştirmeniz mümkün. Yaptığınız her şeyi çok normal mi buluyorsunuz? Bugün daha farklı, daha beklenmedik bir şey yapmaya ne dersiniz? Bu sizin ve partnerinizin arasındaki enerjiyi yükseltecek ve onu şaşırtacaktır.

    3. Bütün kalbinizle dinleyin.

    Hayranlık duymak kolay ama samimi olmak zordur. Bir anlaşmazlığın ortasında, herkes partnerinin konuşmasını dinlemek yerine kendi konuşma sırasının gelmesini bekler. Yılların hikayesi bir toz bulutu olur ve birden ortadan kaybolur. Haklı olma isteği insanı kör ve sağır bir hale getirir ve kimileri o kadar ileri gider ki konuşmanın hiçbir dürüst yanı kalmaz. Eğer bu bir dövüş, partneriniz ise sizin rakibiniz olsaydı, kazanmaktan söz edebilirdik. Ancak ilişki bir oyun değildir ve sevdiğiniz insan acı çekiyorsa bu oyunun kazananı yoktur. Ya egonuzu ya da ilişkinizi korursunuz. Gerçek aşk, duyarlılık ve samimiyet gerektirir.

    Birçok insan aşkı kontrol ve manipülasyon ile birbirine karıştırır. Ancak aşk kabul ve takdir ile alakalıdır. Bu her şey yolunda gidecek anlamına gelmiyor elbette. Yalnızca insanları olduğu gibi görün, kendinizi severken onları da kabul ve takdir edin. Gerçek bağlılığa emek vermeye devam ederken bütün bu bahsedilenleri de aynı zamanda yaparsanız, bu partnerinizi seviyor olmanız ve kendinizle de gurur duymanız anlamına gelir.

    Gerçek bir birlikteliğin binlerce güzel yanı vardır ve hepsi de çaba gerektirir. Her ne sebeple olursa olsun, peri masalları veya romantik komediler bu çabalardan hiç söz etmezler.

     

     

    Kaynak: hthayat.com