Etiket: sevgili

  • Aşk Haritası 2013

    Aşk Haritası 2013

    Club Okey’in Facebook üzerinden yapmış olduğu anket sonucuna göre, Türk çiftler romantik çıktı.

    Harita diyor ki romantizm kadar cinsellik de hayatımızın bir parçası.

    İşte 3.292 kişinin katıldığı o anketten çıkan ilgi çekici sonuçlar: 

    Sadakat ilişkinin temeli

    Club Okey’in anketine katılan erkeklerin %60’ı, kadınların ise %70’i aldatmak yerine ayrılmayı tercih ediyor ve partnerinden de aynı davranışı bekliyor. İlişkilerinde dürüstlüğü ön planda tutan katılımcılar, aldatmanın anlamsız bir davranış olduğunu düşünüyor ve aldatma noktasına geldiklerini hissettiklerinde ayrılmayı yeğliyorlar.

    Hem aşk hem tutku dolu

    Katılımcılar için bir insana âşık olmak kadar tutku hissedebilmek, tutkulu bir ilişki yaşamak da önemli! İzlemekten çok dokunmayı arzulayacak kadar tutku dolu olan gençler, aynı zamanda yalnız uyumak yerine birlikte uyumayı isteyecek kadar da romantik!

    Dokunmadan duramıyoruz

    Ankete katılanların %84’ü izlemek yerine dokunmayı tercih ediyor. Katılımcılar için temas oldukça önemli. Bakışmak, konuşmak gibi romantizm kokan davranışlar yerine temasa önem veriliyor. Aşklarını dokunarak yaşamayı tercih eden çoğunluk için omuz yerine de boyun cazip geliyor. Erkeklerin %66’sı kadınların %50’si göz yerine dudak tercih ediyorlar, bu durumda kadınlar ve erkekler doğal olarak dudaklara sürülen ruju ojeye tercih ediyor.

    Bikini ve boxer tercih ediliyor

    İç çamaşırlarında artık slipler eski moda olarak görülüyor. Kadınların %71’i, erkeklerin ise %76’sı rengârenk ve estetik görünümlü boxerları daha çekici ve modern buluyorlar. Aynı şekilde kadınlarda da mayo, yerini bikiniye bırakmış durumda. Erkekler de kadınlar da vücudun ön planda tutulmasından hoşlanıyor!

    Konuşmak ve yerli partner tercih ediliyor

    Kadın katılımcılar da erkek katılımcılar gibi mesaj atmak yerine arayıp konuşmayı tercih ediyor ve yine iki taraf da partnerinin yabancı olması yerine yerli olmasından yana bir tutum sergiliyor.

  • Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması ilişkiye zarar verir mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması bir ilişkide çok ciddi sorunlara neden olabilir. Burada “büyük yaş farkı”ndan kasıt, on yaş ve daha üzeridir. Bu türden bir yaş farkı dikkatli olunmadığı takdirde bir ilişkiyi sona götürebilir.

    Eşler yaşlandıkça aralarındaki yaş farkı da azalmaya başlar; bu bilinen bir gerçektir. Bu açından bakıldığında, otuz beş yaşındaki bir erkekle yirmi yaşındaki bir kız arasındaki ilişki, altmış beş yaşındaki bir erkekle elli yaşındaki bir kadın arasındaki ilişkiye kıyasla çok daha büyük risk altındadır. Eşler genç yaşlardayken aralarındaki yaş farkının daha fazla risk içermesinin nedeni, olgunluk ve deneyimlerin daha çok fark yaratacak olmasıdır. Büyük yaş farkına sahip çiftlerin genel sorunlarına bir göz atalım.

    Daha yaşlı olan sizseniz:

    1. Sevgilinize karşı sabırsız bir tutum geliştirebilirsiniz.

    Sevgilinizden çok daha yaşlıysanız, sevgilinizin olgunluktan uzak davranışlarını, deneyimsizliğini ve halen öğrenmesi gereken çok fazla şey olmasını çok sinir bozucu bulabilirsiniz. Sonuçta, sevgilinizin şu anda geçmekte olduğu aşamalardan siz çok önce geçtiniz. Artık bir krizden geçiyor olmanın dünyanın sonu olmadığını, işlerin bir şekilde yoluna girdiğini öğrendiniz. Birçok hata yaptınız ve en sonunda doğru davranışın ne olduğunu anladınız. Ama aynı esnada sevgilinizin böyle bir süreçten geçişini izlemek sizin için çok can sıkıcı olabilir.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynmiş gibi davranabilirsiniz.

    Sevgilinizden on, yirmi, hatta otuz yıl daha fazla deneyime sahipseniz, ona öğütlerde bulunmamanız, yanlışlarını düzeltmemeniz ya da onu yönlendirmemeniz neredeyse imkansızdır. Sonuçta, bu süreçlerden geçtiniz ve neyle nasıl başa çıkılacağını öğrendiniz. Elbette iyi niyetli bir yaklaşım içindesiniz ama bu müdahelelerinizin ilişkiniz üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabilir. Sevgilinize sanki onun ebeveyniymiş gibi davranmaya ve onu çocuk gibi görmeye başlamanız her şeyin sonu olabilir.

    1. Mali açıdan sevgilinizden çok daha iyi bir durumda olabilirsiniz.

    Yaşlı bir sevgili büyük ihtimalle mali açıdan bağımsızlığını uzun zaman önce kazanmıştır. Çalışmak, kariyerinizde yükselmek, mali açıdan belli bir noktaya gelmek ve ciddi yatırımlar yapmak için birçok yılınız oldu. Ancak mali durumunuz ilişkinizde birçok açıdan gerginliklere neden olabilir. Sürekli para harcayan taraf olduğunuz için zaman içinde öfkelenebilirsiniz. Ve paranın sahibi siz olduğunuzdan, kararları da kendi başınıza alma hakkına sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Sevgiliniz ise bunu hiç de adil bulmayabilir. Kendinizi sevgilinizin yaşam standardına indirmek muhtemelen sizin için çok zor olacağından ve sevgiliniz de sizin durumunuza gelmek için yıllara ihtiyaç duyduğundan, sorunların çıkması işten bile değildir.

    1. İlişkide daha çok güç sahibi olduğunuzu düşünerek son sözün size düştüğünü iddia edebilirsiniz.

    Bu, yukarıdaki gerçeklerin bir sonucu olabilir. Sevgilinizden daha yaşlıysanız, otoriteyi elinize almanın cazibesine kapılabilirsiniz. Daha fazla para ve deneyim sahibisiniz, daha başarılısınız ve bu durum da sizi ilişkiye ağırlığınızı koymaya itebilir.

    1. Kendi ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat ederek, ilişkinizi yürütmeye çalışabilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha gençse, sevgilinize hiçbir şey ifade etmeyen ilgi alanlarınızdan vazgeçerek, kendinizi daha genç hissettirecek bir yaşam tarzına geçebilirsiniz. Sizden çok daha genç birisiyle çıkıyorsanız, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilime saygı duyuyor muyum?”
    • “Sevgilimle gurur duyuyor muyum?”
    • “Ona güveniyor muyum?”
    • “Sevgilimden ne öğrenebilirim?”

    Daha genç olan sizseniz:

    1. Sevgilinize aşırı değer verebilir ve onun karşısında ezilebilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha yaşlıysa, muhtemelen sizden çok daha başarılı, deneyimli ve mali açıdan çok daha iyi durumda biriyle berabersiniz demektir. Bu durum da sizi farkında olmaksızın sevgilinizi idealize etmeye götürebilir. Sevgilinizi olduğu gibi görmek yerine ona aşırı değer vermeye yönelebilir ve ilişkinizdeki dengeyi bozabilirsiniz.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynlerinizden biriymiş gibi yaklaşabilirsiniz.

    Sürekli sevgilinizden tavsiyeler bekliyorsanız, sürekli onun desteğine ve yardımına ihtiyaç duyuyorsanız, mali açıdan sevgilinize bağımlıysanız, sizin yerinize kararlar vermesini bekliyorsanız, gerçekten de ilişkinizde bir çocuk gibi davranıyorsunuz ve sevgilinizi de ebeveyn yerine koyuyorsunuz demektir. Ancak bir ilişkide eşler eşit konumda olmalıdır. Zaten ebeveynleriniz var, sevgilinizin de öyle olmasına gerek yok.

    1. Sevgilinize uyum sağlamak için ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat edebilirsiniz.

    Kendinizden yaşça büyük bir kişiyle ilişki içindeyseniz, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilim bana saygı duyuyor mu?”
    • “Bana kendisiyle eşit biriymişim gibi davranıyor mu?”
    • “Ben kendimi sevgilimle eş konumda görüyor muyum?”

    Yaşça sizden çok büyük biriyle ilişki içindeyseniz ve bu ilişki ciddiyet kazanıyorsa, çok daha önemli sorularla da karşılaşabilirsiniz. Özellikle çocuk isteyip istememeniz ve sevgilinizin sizden önce bir başka aile kurmuş olması çok fazla önem kazanabilir.

    Yukarıda kısaca değinilen sorunlara ve risklere dikkat gösterildiği sürece, eşler arasında büyük yaş farkının olduğu bir ilişki de gayet yolunda gidebilir. Önemli olan sorunlarınızın farkında olmak, konuşmak ve eşit, saygı dolu bir ilişki için gerekli kararları alabilmektir. Ne kadar çok ortak noktanız varsa ve ilişkiniz için ne kadar çok çaba gösteriyorsanız, mutlu olma şansınız da aynı ölçüde artar.

  • Ona fazla olduğunuzu gösteren işaretler

    Ona fazla olduğunuzu gösteren işaretler

    Her ilişkinin kendine özgü sorunları vardır. Ama bazı ilişkiler bütünüyle sağlıksız ve zararlı olarak nitelendirilebilir. Aşık olduğumuzda, genellikle aşık olduğumuz kişinin hatalarını ve noksanlarını görmemeye eğilimli olmamız, bu sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirir.

    Kendinizi, böyle bir kaybedenle ne yaptığınızı merak ederken bulduğunuzda, bazı soruları sormanın vakti gelmiş demektir.

    Bu makalede, sevgilinize fazla olduğunuzu gösteren işaretleri açıklıyoruz. Temennimiz sevdiğimiz kişinin zaman içinde değişeceği yönündedir ama genellikle böyle bir şey gerçekleşmez. Aşağıdaki işaretler sizin için bir şey ifade ediyorsa, hemen kendinize başka birini bulmanızı öneririz.

    Her zaman para yönünden sıkıntılıysa

    Tarih öncesi zamanlardan bu yana, erkek kadınına bakar. Erkek avlanmaya çıkar ve eve yiyecek getirir. Günümüzde ise erkekler için bu durumun karşılığı, mali olarak bir kadına bakabilecek düzeyde olmaktır. Çulsuz bir erkeğe bağlanmanız muhtemeldir. Neden sürekli yemeklerin parasını sizin ödediğinizi merak ettiniz mi? Bütün faturaları ödeyen siz misiniz?

    Eğer geçerli olan durum buysa, yalnızca kendisine bakması için hayatına kadın alan bir erkekle berabersiniz demektir. Bu erkek annesinin yanından ayrıldığından bu yana hayatını kendi kazanmak ve giderlerini karşılamak durumundadır ve açıkçası bu işte çok iyi olmadığı ortadadır. Bu türden bir erkekle karşı karşıya kaldığınızda, genellikle mazeretleri benzerdir: “Ekonomik durgunluk nedeniyle zor bir zamandan geçiyorum,” ya da “Patronum zam yapmadı,” ya da “Kimse beni işe almak istemiyor.” Bu türden mazeretler ancak kısa süreli olarak kabul edilebilir. Aylar, hatta yıllar sürüyorsa, bir aylakla berabersiniz demektir.

    Bu türden bir erkeğe ültimatom vererek, hemen iş bulmasını, aksi takdirde kendisini terk edeceğinizi bildirebilirsiniz. Bu hamleyi yapmadığınızda, tembelliği sonsuza dek sürebilir.

    Bir çocuk gibi bakmak zorunda olacağınız bir eş istemeyeceğinizi sanıyoruz. Zaten bütün hesapları bir erkeğin ödemesi gerektiğini de düşünmüyorsunuz. Tek isteğiniz birlikte olduğunuz erkeğin bağımsız olması. Bu nedenle bu konuda ısrarcı olmaya hakkınız var.

    Kıskançlık onu yiyip bitiriyorsa

    Birlikte olduğunuz erkek için fazla olduğunuzu anlamanızı sağlayacak diğer bir işaret desürekli kıskançlıktır. Sevgiliniz, kapıdan her girişinizde nerede ve kimle olduğunuza dair binlerce soru soruyor mu? E-postalarınızı, telefonunuzdaki mesajları sürekli kontrol etmeyi mi kalkıyor? Karşı cinsten birisiyle konuştuğunuzda bile sizi itham altında bırakacak hareketlerde mi bulunuyor?

    Kıskançlık bir insanı deliliğe sürükleyebilir. Ve kıskançlık, kendine güvensizliğin açık bir işaretidir. Eğer sevgiliniz, nerede ya da kimle olduğunuzu söylemediğinizde bağırmaya, kavga etmeye başlıyorsa, ve genel olarak size kesinlikle güvenmiyorsa, onu terk etmenin zamanı gelmiş demektir. İnanın bu türden davranışları gelecekte de değişmeyecek, hatta daha kötüye gidecektir. Hayatınızı kontrol etmeye ve sizi sürekli gözetmeye kalkabilir, kendi başınıza ne yaptığınızı anlamak için çöplerinizi bile karıştırabilir. Kimseninhayatınıza bu kadar girmesine izin vermemelisiniz; ve böyle bir adam için çok fazla olduğunuzdan emin olabilirsiniz.

    Sizi gerçekten seven biri, size güvenmek ve olduğunuz kişi gibi davranmanıza göz yummak durumundadır.

    Sizinle yeterince ilgilenmiyorsa

    Erkeklerin genellikle yıldönümlerini, doğumgünlerini ve diğer önemli tarihleri akıllarında tutamadığı bilinen bir gerçektir. Bunun nedeni erkeklerin bu türden özel günlere kadınlar kadar önem vermemesidir, o kadar. Diğer deyişle, bunun, bir erkeğin birlikte olduğu kadını önemsememesi olarak algılanması yanlış olur. Ama bu türden ilgisizlikler ya da unutkanlıklar bir rutine dönüşmüşse, iş başka.

    Eğer sevgiliniz bütün önemli günleri ve yapması gerekenleri sürekli unutuyorsa, durum biraz daha ciddi demektir. Sizi bir restoranda saatlerce bekletmesi gibi durumlar, bu ilişkinin onun için çok da önemli olmadığını gösterir açık bir şekilde.

    Gerçekten bu kadar unutkan olması bile mazeret sayılamaz. Sürekli saçınızı başınızı yolacağınıza, kendinize daha düşünceli biri bulabilirsiniz, öyle değil mi?

    Kendinize bir iyilik yapın ve bu türden bir erkekten hemen kurtulun.

    Devasa bir porno koleksiyonu varsa

    Birlikte olduğunuz erkeğin sizin için doğru kişi olmadığını anlamanızı sağlayacak diğer bir işaret de, bir dükkanı dolduracak kadar geniş porno koleksiyonudur.

    Sizin gibi seksi bir kadınla birlikte olan bir adam neden bu kadar çok pornoya ihtiyaç duysun ki?

    Dürüst olmak gerekirse, hiç porno sahibi olmayan erkek neredeyse yok denebilir. Hiçbir nedenle değilse bile, sırf meraktan olabilir bunun nedeni.

    Gerçekleştirilen araştırmalar pornonun belli bir dereceye kadar sağlıklı olduğunu da göstermektedir. Özellikle de sevgilinizle birlikte porno seyretmek çok farklı bir deneyime dönüşebilir. Ama sizinle sevişmektense pornolarını tercih eden bir adamla sorun yaşarsınız.

    Bu türden bir erkeğin seks yaşantısında sorunlar olması muhtemeldir. Bu sorunların sizin de sorunlarınız olmasını neden isteyesiniz ki? Bir de gay pornolar çıkarsa karşınıza, kırmızı alarm durumuna geçebilirsiniz.

    Sizden çok daha farklı bir şey istiyor olabilir.

    Çevrenizdeki kimse ondan hoşlanmıyorsa

    Komşunun rezil oğluyla çıktığınız için ebeveynlerinizle ettiğiniz kavgaları ve en sonunda, o şapşalla bunca vakit öldürdüğünüze pişman olduğunuz ergenlik yıllarınızı hatırlıyor musunuz?

    Çocukluğunuzda yaptığınız hatalardan ders çıkarmanız gerek! Eğer herkes, hem arkadaşlarınız hem de aileniz, size sevgilinizin işe yaramaz biri olduğunu söyleyip duruyorsa, olaylara onların bakış açısından bakmanız gerekiyor demektir. Gerçekten de atladığınız bir şeyler olabilir.

    Herhalde bunca insanın yalnızca sizi ayırmak için şeytanlıklar peşinde olduğu sonucuna ulaşamazsınız. Bazen, özellikle de aşıkken, sevgililerimizin davranışlarına karşı oldukça kör bir tutum içinde olabiliriz. Ve bu hatamızı çok geç, hatta evlendikten sonra fark edebiliriz.

    Bunun için çok geç olmadan, yakınlarınızın tepkilerini ve uyarılarını dikkate alın. 

    30 yaşında halen annesinin evindeyse

    Otuzlarında halen ailesinin evinde oturan bir erkek, sizin için en tehlikeli ve açık işaret olmalı. Dahası, annesi halen çamaşırlarını yıkıyorsa, faturalarıyla ilgileniyorsa, yemeğini hazırlıyorsa, durum çok daha kötü demektir. Bu yaşa dek ayaklarının üzerinde duracak ve bağımsızlığını ilan edecek bir duruma gelemediyse, muhtemelen hiçbir zaman bunu başaramayacak demektir.

    Bırakın evlenmeyi, böyle bir erkekle bir gününüzü bile geçirmemelisiniz. Sevgilinizinm sizinle eş olmasını istemeniz doğal; aksi takdirde onun annesi oluverirsiniz. Böyle bir erkek gerçekten elle tutulur bir şeyler yapana dek kesinlikle ciddi bir adım atmaya kalkışmayın.

  • Fazla Sevgi İnsanı Zehirliyor mu?

    Fazla Sevgi İnsanı Zehirliyor mu?

    Duyguların aşırı yaşandığı, bu duyguların kişinin davranışlarını kontrol edemez hale getirdiği durumlarda kendini gösteren sevgi zehirlenmesi, sevgi duygusunu yoğun yaşayan kişilerde aşırı odaklanma, kontrol duygusu, kaygı hali şeklinde belirtiler gösteriyor.

    Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği Uzman Klinik Psikoloğu Zehra Erol sevgi zehirlenmesine karşı çiftleri uyarıyor. Çok fazla sevmenin olumsuz bir durum olmadığını vurgulayan Erol duygular aşırı olduğunda davranışların kontrol edilemez hale geleceğini ve kişiye zarar verici olabileceğini belirtiyor. Öyle ki yaşanan bu yoğun duygular kişinin algılarını daraltıp bazı şeyleri görmesini de engelliyor. Uzm. Psk. Erol bir örnekle durumu açıklıyor;

    “Yoğun sevgi yaşayan kişi karşısındakinden gördüğü ilgiye odaklanırken aynı kişinin aşağılayıcı, hakaret eden tutumlarını göremeyebilir. Karşımızdakini ve ilişkiyi gerçekçi bir şekilde görmemizi engeller. Davranışlarımız üzerinde de belirgin etkilerde bulunur. Sevilen kişinin merkezde olmasını ve mutluluğun o kişiye bağımlı olmasına neden olur. Sevgi duygusunu yoğun yaşayan kişilerde ilişki üzerinde aşırı odaklanma, kontrol duygusu, kaygı içi içedir. Bu kişilerde yoğun sevgi heyecan ve kaygı birbirine karışmıştır. Bu nedenle de bu yoğun duygular bir yandan kişiyi yorsa da yoğunluğun verdiği heyecan duygusu da tatmin edicidir.”

    Erol, aşırı sevgi yaşayan kişinin karşısındaki için ise durumun aynı olmadığını söylüyor; 

    “Başta heyecan veren bu durum sonrasında zorlayıcı olabilir. İlişkide sevgisini göstermek için aşırı verici davranan, bunu karşısındakine hissettiren kişinin beklentileri karşısındakinin özelliklerini de dikkate alarak değil tamamen kendi ihtiyaçlarına odaklı şekillenecektir. Aşırı sevgi yaşayan kişi beklentileri gerçekleşmeyince bunu bazen direkt, bazen de dolaylı yoldan ifade eder. İstediği oluncaya kadar da karşı tarafı zorlar.”

    Karşı taraf için durum boğucu hale geldiyse ilişki alarm verir diyen Psk. Zehra Erol, sevmek ile karşı tarafı boğmak arasındaki farka dikkat çekiyor.

    “Günde 3-4 kez aranmayı sevginin ifadesi olarak gören kişi 1 kez arandığında bunu yetersiz görecek ve karşı taraf onu 3-4 kez arayana kadar zorlayacaktır. Bu olmadığında da somurtarak, inciterek, bunun doğru olduğunu vurgulayarak istediğini yaptırmaya çalışacaktır. Bu durum da karşı tarafın sıkıntı yaşamasına neden olur. Karşınızdaki için durum boğucu hale geldiyse ilişkiniz alarm veriyordur. Sevginizi göstermek ile karşınızdakini boğmak arasında fark vardır. Yüzme öğrenen birine fazla müdahale ettiğinizde yüzme öğrenen kişi bocalayıp, boğulmak için zemin oluşuyorsa ilişkide de fazla müdahale boğucu hale gelmesine neden olur. Yoğun sevgi yaşayan kişiler bunu kontrol davranışlarıyla şekillendirirler.”

    Bu 3 tutuma dikkat 

    ·Karşısındaki kişinin ilgisini, dikkatini çekmek için aşırı çabalayarak
    ·Karşısındaki kişinin sorunlarını üstlenip çözmeyi kendine görev edinerek
    ·Aşırı koruyarak

    Bu üç tutumda başta cazip gelebilir. Oysaki temelde aşırı sevgi talep etme içerdiğinden bencillik de içerir. Bu şekilde aşırı tepkileri olan sevgisini bu şekilde gösteren kişiler karşısındakinden de benzer tepkiler bekleyeceklerdir. Bu olmadığında da sevilmediğini düşünüp sevgiyi alabilmek için çabalayacaktır. Bu tutumlar karşı tarafın özel alanlarını da daraltacağından kişi adeta sevgi zehirlenmesi yaşar. Çünkü ilişki her tarafını adeta kuşatır. İlişkide nefes alacak boşluklar olmaz.

    Yukardaki tutumlarda olduğu gibi görünüşte iyi niyetli olduğu için sevgi- öfke çatışması da yaşatır sevilen kişiye. Bir yandan korunmak, sorunların çözülmesi kişiyi mutlu ederken diğer yandan da fazla müdahale kişinin kendini kıstırılmış hissetmesine neden olur öfke uyandırır. İlişki sürecinde aşırı sevgi içinde kaygı, kontrol duygusu ve kızgınlık gibi farklı duyguları da barındırır. Duyguların şiddeti ve yoğunluğu davranışlarımızı belirler. Bu nedenle duygularımızı tanımlama ve uygun şekilde gösterme ilişkinin sürekliliği açısından oldukça önemlidir.

  • Aradığınız insan o olabilir mi?

    Aradığınız insan o olabilir mi?

    Sadece aşık olmanız ömür boyu mutlu olacağınız anlamına gelmiyor, karşınızdaki kişi ile yıllarca aynı yastığa baş koymak istiyorsanız kendinize şu soruları sorun…

    İş hayat arkadaşını seçmeye geldiğinde kimse bu kişi konusunda hata yapmak istemez. Aşk iki insanın bir araya gelmesi için en doğru neden gibi gözükse de bir evliliği sürdürmek adına bu duygunun yanında birçok farklı desteğe daha ihtiyaç vardır. Günümüzde artan boşanma oranları da bunu göstermiyor mu? Hayatınızı birlikte geçireceğiniz kişiyi bulduğunuzu düşünüyorsanız aşağıdaki soruları kendinize sorun.

    Ortak amacınız var mı?

    Evleneceğiniz insanla birlikte olduğunuz süre boyunca nasıl vakit geçirmeyi düşünüyorsunuz? Örneğin onunla sadece seyahat edip, yemek yiyip birlikte yürüyüş yapmayı mı? Hayat sadece bunları yaparak geçmez.

    Bunlardan daha derin ve daha anlamlı bir şeyler paylaşmalısınız. Hayatı birlikte de yaşayabilir, ayrı ayrı da takılabilirsiniz.Bu sizin seçiminiz.

    Bu soru ilişkinizin kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Güven bir ilişkinin temel besinidir. Siz evlenmeyi düşündüğünüz bu kişiye duygularınızı açacak ve fikirlerinizi özgürce paylaşacak kadar güveniyor musunuz? Bu soruya cevap verirken kendinize mümkün olduğu kadar dürüst olmaya çalışın.

    İyi tanıyor musunuz?

    İki çeşit insan vardır: Birincisi kişisel gelişimine önem veren, ikincisi ise sadece rahatını düşünen. Rahatına düşkün olanlar maddiyata çok önem verir. Evlenmeyi düşündüğünüz kişinin hayattaki duruşuna çok dikkat edin. Rahatına düşkün olan kişiler genellikle ‘ben merkezli’ olurlar. Önce kendilerini düşünürler oysa evlilik iki kişinin ortak yarattığı bir kurumdur. O yüzden bu konuya özellikle dikkat ederek ‘Evet’ deyin.

    Diğer insanlara nasıl davranıyor?

    Sevdiğiniz kişi etrafınızdaki insanlarla bir şeyler paylaşmaktan zevk alıyor mu? Yoksa aksine onların yanında içine mi kapanıyor? Arkadaşları ya da ailesi için özveride bulunmayan, onlarla maddi-manevi birtakım şeylerini paylaşmaktan kaçınan kişiler sizin için de aynı tutumu sergiler. Örneğin onun iyi davranmak zorunda olmadığı kişilere (garson, şoför vs.) nasıl davrandığına dikkat edin. Davranışlarını birlikte olduğunuz zamanlarda iyice gözlemleyin. Unutmayın başkalarına kötü davranan birinin yarın öbür gün sizi de üzebilme ihtimali yüksektir.

  • Erkeklerin yataktaki hataları

    Erkeklerin yataktaki hataları

    Kadınlar, erkeklerin yataktaki hangi durumlarından şikayetçi…

    Kadınlara erkeklerin yataktaki hataları soruldu. 100 kadın üzerinde yapılan ankete göre, kadınlar en çok nelerden yakındı? Anket sonucunda en popüler 8 cevaba ulaşıldı.

    Deniz Özturhan‘ın gq.com.tr‘de yer alan haberine göre, işte kadınların yakındığı o cevaplar:

    1. Anne bak, ellerimi bırakabiliyorum: Bisiklete başladığımız dönemlerde yetenek addedilen el bırakma, yatağa geçtiğimizde şımarıklığa dönüşür. Hele belli pozisyonlarda elini beline koyan beyler var, yapmayın etmeyin. Hepimiz Rocco Siffredi olmadığınızı biliyoruz ve bunun için sizi suçlayacak değiliz. Lakin yatakta eliniz, ağzınız, hatta varsa kuyruğunuz bile boş durmamalı. Boş durmayan uzuvlar, kadının tüm bedenine nazik hamleler yapmalı.

    2. Tatlı konuşma sanatı: Kadınlar yatakta arzulandığını bilmek ister. Şüphesiz ki yorgan altında yapılan türlü çeşitli iltifatlar, arzuyu aktarmanın en şık yoludur. Yeter ki “tatlım” yerine “şekerim” demeyin. Hatta mümkünse, çıplak bir kadına “kilo” hatırlatan hiçbir şey demeyin. Kız arkadaşının göbeğine “sütlaç” adını takan, yatakta “Bel çantanı çıkarmadın mı hayatım?” diye soran beyler, sözüm size: Yolunuz yol değil. Hele şiir niyetine vatan-bayrak temalı epik bir eser seçen arkadaş, senin GQ okumadığını ümit ediyorum.

    3. Acele giden ecele gider: Ecel derken ilişkinizden bahsediyorum. Erken boşalmayı konu dışı bırakarak şöyle izah etmek isteriz. Efendim, senkron aşk sanatında en önemli hususlardan biridir. Diyelim ki yatak bir havuz, sizse su balesi yapan bir çiftsiniz. Eşiniz henüz havuza girmemişken siz sekiz takla atıp, dipten saç tokası çıkarsanız ne fayda, değil mi? Evet, bizce öyle.

    4. Tak fişi, bitir işi: Hayrolsun, sizi çok BEDAŞ gördüm bu başlıkta. Yılların eskitemediği bu deyim, gerçek dünyada aymazlıktır, emeğe saygısızlıktır. Hem kendi hazzınıza odaklanarak kız arkadaşınızı mağdur durumda bırakmak, siz centilmen GQ beylerine yakışır mı? Tek gecelik ilişkide bile, nıçk, yakışmaz.

    5. Rutine saplanmak: Bir süre aynı rakiple grekoromence hareketlerde bulunulduğunda, rakibin girdi çıktısını, açıklarını öğreniriz. Aynı şey uzun ilişkiler için de geçerlidir ve bu, ilişkinin cinsi münasebet bölümünü monotonluğa iter. Tembelleşmeyin. Sevgilinizin tembelleşmesine de müsaade etmeyin. Artık çamaşır mı alırsınız, pozisyon mu denersiniz, orasını ben bilemem. Müraacat: Yan sayfadan Merve Hanım.

    6. Sen soyun, ben kazakla duracağım: Yok öyle yağma. Ev ılıman mı soğuk mu, mevsim bahar mı kış mı bakmadan kız arkadaşı soyup, kendiniz Boğaz’da kahvaltıya çıkacakmışçasına grand tuvalet takılamazsınız. Hayır, sevgilinizin striptiz ihtiyacı vardır, canı soyunma çekmiştir, ona karışamayız. Harici tüm durumlarda; o çoraplar çıkacak.

    7. Hani o habersiz gelişlerin: Çok erken, çok geç, yahut haber vermeden, bilirsiniz, modern hayatta bir yere gidilmez. Gittiğiniz yerden “Neden geldiniz?” diye sorarlar. Aynı şey yatak için de geçerli. Erken gelişleriniz geride tatmin olmamış, geç gelişlerinizse tahriş olmuş bir partner bırakabilir. Ne zaman ve hangi istikamete doğru geleceğinizi basit bir cümleyle anlatmanız da, ayrıca önem taşımaktadır.

    8. Porno tarzını benimsemek: Bir erkeğe ergenliğin başından itibaren ısrarla anlatılması gereken şeylerden biri, pornoların hayat değil, sinema olduğudur. Gerçi şimdi internetin nimetleri amatör yapımlara ulaşılmasını sağladı da, iki cins olarak da rahat ettik. Yine de aklınızda bulunsun; “kamera açısı ve akrobatik pozisyonlar” esas alınarak hazırlanmış yapımları, yatakta taklit etmeye kalkmayınız.

  • “Aşk”ın Hiç Düşünülmeyen Yönleri

    “Aşk”ın Hiç Düşünülmeyen Yönleri

    İnsanlığın varoluşundan buyana süregelen aşk, yüce ve yoğun duygunun dinamik gücüyle hareket eder. Öyle ki âşık her türlü çılgınlığı göze alır. Geç ya da dur işaretleri onun için bir anlam taşımaz. Trafik lambası yoktur aşkta. En kritik halleri kişi aşkta yaşar. Onu ne frenleyecek ne de harekete geçirecek bir işareti yoktur, kaza riski ise her zaman vardır. Aşkın metafiziğini anlatan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu, aşkın hiç düşünülmeyen yönüne dikkat çekiyor…

    Bilim, sanat ve felsefe nasıl özgür toplumlarda gelişir ise aşkın da insanın olduğu her ortam ve durumda ortaya çıkacağını ifade eden Ömerustaoğlu, belli bir bilinç formu olarak inşa edilmenin ötesinde bir duygu durumu, insani halin yaşanması olarak belirtiyor aşkı.

    Aşkın; yaşama, obje ve nesneye olabileceği gibi üstün nesneye ve platonik de olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu, aşığı yüce ve yoğun duygunun dinamik gücünün hareket ettirdiğini vurguluyor. Ömerustaoğlu bir aşığın her türlü çılgınlığı da göze alabileceğini hatırlatıyor.

    Aşkta Kaza Riski Her Zaman Vardır!

    “Geç ya da dur işareti, trafik lambası yoktur aşkta. En kritik halleri kişi aşkta yaşar. Bizi frenleyecek ya da harekete geçirecek işaretler yoktur ve kaza riski her zaman vardır. Aşkta karşılık beklenmez yaşanır yaşatılır. Aşkın metafiziğinden söz etmek aşkın nesnesini aşan boyutu mu yoksa yaşanan duygunun aşkınlığını mı düşündürüyor. Ne onunla ne de onsuz olur.”

    Sevilmekten ziyade sevmenin güzel olduğunu ifade eden Ömerustaoğlu seven kişinin hiçbir fedakârlıktan da kaçmayacağını vurguluyor.

    Aşk İnsana Şekil Veren Sanatçı Gibidir!

    “Sevenlerden kurulan ordu dünyaya meydan okur. Fedakârlık vardır. Aşk insanı yeniden yoğuran ona şekil veren sanatçıya benzer. Âşık aşkın yoğurduğu eser durumuna gelir sanatçının yapıtı gibi o olgunlaşır keşfeder yaşar olur onu o yapar. Aşkın büyüsü insanı yarım yapar mı onu çılgın saldırgan ya da mağlup çökmüş yapar mı? Bu yolda mağlup yoktur bu mağlup olan da bu yolda galip sayılır şairin dediği gibi.”

    Bazı aşklar vardır nesnesini hatta duygusunu da aşar diyen Ömerustaoğlu, sevginin emek istediğini de hatırlattı.

    Bencilce Yaşanan Sevgi Çabuk Tükenir!

    “Sevgi emek ister emek verilmeyen sevginin sürdürülebilir olması mümkün değil. Seviyorsan emek vermelisin değer bilmelisin. Sevgi yalnızca belirli bir yandan bir duygunun yaşanması gibi sınırlı zamana ait olmaktan zaman üstüne taşınmasını sağlayacak olan emektir. Sevgi bencilce yaşanırsa bu onu tüketir. Öyleyse sevgiye değer vermek onun için emek harcanmalıdır. Emek hayatı zamanı birlikteliği daha kaliteli hale getirir. Kıymeti bilme önemli sevginiz emeğiniz kadardır. Sevgi emekle ölçülür. Sevgiyi ölçecek alet olsaydı herhalde o emek olurdu. Onu ancak emekle ölçebilirsiniz.”

  • Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Uzmanlar, partnerinizin, sevgilinizin veya eşinizin sizi sevip sevmediğini hareketlerine bakarak anlayabileceğinizi belirtiyor. İşte uzmanlara göre aşkını anlamak için bilmeniz gereken vücut dili…

    Sevgilinizin ya da eşinizin vücut dili, size karşı olan duygularını ele veriyor. Onun hareketlerini tahlil ederek, sizi sevip sevmediğini anlamanız mümkün. İşte öneriler…

    Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman’a göre, çiftler, birbirlerine vücut dilleri ile “seni seviyorum”, “seni sevmiyorum” ve “sana kayıtsızım” mesajları veriyor. Yani aşk vücut diliyle başlıyor, sonra konuşma diline geçiyor.

    Peki ama sevgilinizin ya da eşinizin size olan duygularını nasıl anlayacaksınız? Mümin Sekman, şu önerilerde bulunuyor…

    İlgisi var mı?

    İnsanların göğüslerinin dönük olduğu yön, ilgilerinin kimde olduğunu gösterir. Bir insanın kafasıyla vücudu farklı yönlere bakıyorsa, asıl göğsünün dönük olduğu kişiye ilgi duyuyor demektir.

    Yapılan bazı araştırmalarda, bir kadının ya da erkeğin sigara içerken avuç içinin dönük olduğu kişiye yönelik özel ilgisinin olduğu tespit edilmiş. Bir kadın beş erkeğin karşısında sigara içerken, kafası başka yerlere dönse de avuç içi hep bir kişinin üzerine dönük ise, o kişi kendini “seçilmiş” hissedebilir!

    Sevgilinize sizi aldatıp aldatmadığını sorduğunuzda, her defasında burnunu kaşıyorsa, aldatıldığınızı düşünmekte haklı olabilirsiniz! İnsanlar gerçekleri söylemekte zorlandıkları zaman kan basınçları yükselir ve burunlarındaki kılcal damarlara uygulanan baskıyla burun kaşınır. Tabii her burun kaşınması yalan söyleme işareti değildir.

    Aşkın vücut dilinde, kanıt kriterleri de önemli bir sorundur. Taraflardan biri “Gözlerime uzun uzun bakmıyorsun, demek ki beni artık sevmiyorsun” diyebilir. Bu, kriter uyuşmazlığını gösterir. İlişkilerin çoğu kanıt kriteri uyuşmazlığından biter. Karşı tarafa “sana nasıl bakıldığında sevildiğini düşünürsün?” diye sorarak o noktadaki kanıt kriteri bulunabilir.

    Aşkta başarı…

    Vücut dilinin asla yalan söylemediğini belirten Mümin Sekman, aşkta başarı için şu önerilerde bulunuyor:

    “Aşkta başarılı olmak için vücut dilinin şöyle ya da böyle kullanılması söz konusu değildir. Çünkü aşk, bir aylık satış raporları sunumundan farklı olarak bilgi alışverişi değil, duygu alışverişidir. İçinizde hangi duygu varsa, beden dilinizden o dışarı sızar. Vücut dili, bedenimizin eldivenine benzetilir. Vücut diliyle yalan söylemek, özellikle de aşk gibi duygusal bir konuda bunu yapmak çok zordur.”

  • Sevginin ve Renklerin Dili

    Sevginin ve Renklerin Dili

    Sevginin de dili var. Çok basit davranışlarla ilişkinizi kalıcı, mutlu ve daha huzurlu kılabilirsiniz…

    Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan sevgi dilinin sırlarını anlattı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan ilişkiyi ayakta tutan temel duygulardan birinin sevgi olduğunu vurgularken, sevginin ifadesinde dilin büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor. Tarhan, sevginin ifade edilişi ve algılanışının kişiden kişiye farklılık gösterdiğini çiftlerin de birbirinin sevgi dilini bilmesinin önemine değiniyor. Tarhan sevginin de bilinmesi gereken dilinin olduğunu belirtirken özellikle evliliği ayakta tutan temel duygulardan birinin sevgi olduğunu eşlerin birbirlerine sevgi duymadığı ilişkilerinin sağlıklı yürümediğini, bittiğini söylüyor, sevgi kadar ifade biçiminin de önemli olduğuna dikkat çekiyor.

    Sevginin Dilleri ve Renkleri Var

    İlişkide sevginin olması kadar onun, eşler arası iletişimde karşılıklı olarak ifade edilmesi ve her iki tarafın da bunu algılaması da önemlidir. Çünkü bütün duygular gibi sevginin de ifade edilişi ve algılanması kişilerin karakterine, kişiliğine, alışkanlıklarına, yetiştirilme tarzına, vs. bağlıdır.

    Sevginin de kişiden kişiye değişen dilleri, renkleri vardır. Sevgi insanda doğuştan vardır ama sevgi dilleri sonradan öğrenilir ve kültürlere göre değişir. Kişideki sevgi ve dillerinin tohumları küçük yaşlarda atıldığı için çocuğa sevmenin öğretilmesi gerekir.

    Çiftler Sevgi Dillerini Bilmeli

    Sevginin yadsınamaz önemi düşünüldüğünde çiftlerin birbirinin sevgi dilini bilmesi çok önemlidir. Mesela birçok çift fedakârlığı bir sevgi göstergesi olarak yorumlamaz. Çoğu kadın ya da erkeğin doğal bir davranış olarak gördüğü fedakârlık yapmak da bir sevgi dilidir. Mesela erkekler kadınlara hediye aldıklarında kendisinin de işine yarayacak bir hediye alma(ma)ya özen göstermeli. Çünkü evde başkasının da kullanabileceği bir hediye almak bencilliktir. Böyle bir hediye sevgiyi tam olarak ifade etmez. Erkek sadece eşinin kullanacağı bir hediye alarak hem kendinden hem de hediyenin fonksiyonelliğinden fedakârlık yaparak sevgisini gösterebilmelidir. Kadın çok istediği ama eşi pahalı bulduğu için alamadığı bir eşyadan vazgeçerek fedakârlık yapabilir. Bu bile eşlerde birbirlerini mutlu edecek bir fedakârlık ve sevgi göstergesidir.

  • Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Evleneceğiniz insanın ailesini ya da kendi ailenizi silip atamazsınız. Ancak onların da görüşünü alarak mutlu ve huzurlu bir evlilik yapabilirsiniz. Mutlu bir evlilik için evlenecek kişilerin anlaşması kadar ailelerinin onayı da önemli. “Biz anlaştık, ailelerin ne dediği önemli değil!” diyerek evlenen çiftler, hayat şartlarının acımasızlığı ve beklentilerin karşılanmaması yüzünden kısa sürede ayrılıyor.

    Ailelerin rızasını almadan veya yok sayarak gerçekleştirilen evliliklerin ömrünün çok kısa olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, aile rızası olmadan gerçekleştirilen evliliklerin yarıdan fazlasının ilk bir yıl içinde boşanmayla sonuçlandığını bildiriyor.

    Erciyes Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Özkan Dereli, ailelerden biri veya ikisinin evlenme kararına karşı çıkması sonrasında yeni evliler için önü alınamayacak sorunların başladığına dikkat çekti. Aile ve çocukların birbirlerini anlayıp dinlemeye çalışmaları gerektiğinin altını çizen Dereli, aksi takdirde evlilikten kısa bir zaman sonra aile içi şiddet ve geçimsizlikle boşanmaların yaşandığını söyledi.

    Evlilikte doğru eş seçiminin çok önemli olduğunu dile getiren Dereli, “Bireyler yalnız yaşamaya göre değil, topluluk içinde diğer insanlarla birlikte yaşamaya uygun şekilde programlanmıştır. İnsanların kendi cinsleriyle kurdukları ilişkilerin yanında karşı cinsle ilişki kurmaya da ihtiyacı vardır. Beraberliklerin daha kabul görmesi için, din ve toplum tarafından onaylanan bir hale gelmesi için evlilikte bazı kurallara uyulması gerekir.” dedi.

    Kişinin ne aradığını bilmeden, neyin kendisi için önemli olduğunu düşünmeden eş seçimine karar vermesinin durumu şansa bırakmak anlamına geleceğini anlatan Dr. Dereli, kişilerin kendini çok iyi tanıması ve evleneceği kişide aradığı özellikleri belirlemesi gerektiğini kaydetti. Mutlu ve uzun ömürlü bir evlilik için kişi kendine öncelikle şu soruları sorup cevaplarını alabilmeli:

    “Ben kimim? Nasıl bir hayat istiyorum? Hayatımda neler yapmak istiyorum? Güçlü ve zayıf yönlerim neler? Hayatta benim için önceliği olan şeyler nelerdir? Neler beni mutlu ediyor? Nelerden hoşlanıyorum? İnsanlarda aradığım özellikler neler? Bunlar benim için neden önem taşıyor? Hangi tür özellikleri olan insanlarla daha iyi anlaşıyorum? Hangi tür özellikleri olan insanlarla anlaşamıyorum veya tahammül edemiyorum?”

    Kişinin evlenmeyi düşündüğü kişiye ilişkin duygu ve düşüncelerini birlikte ve ayrı iken değerlendirmesinde de çok büyük fayda var. Evlenilecek kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu, beğenip beğenmediği önemli. Özellikle bu durum erkekler tarafından vazgeçilmez bir öncelik olarak algılanıyor.

    Benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak ve karşılıklı sosyo-ekonomik düzey de anlaşma ve uyum için önemli. İnsanlar yıllarca içinde yaşadıkları, kişiliklerinin temel taşlarını oluşturan ailelerinden kazandıkları izleri, evlilik yaşantılarında da devam ettirmek isterler. Bu nedenle benzer ailelere sahip eşler daha kolay anlaşabiliyor. Evlenecek kişilerin dinî inancı ve siyasi görüşlerindeki farklılık özellikle karşı görüşlere karşı hoşgörüsüz katı bir tutum da varsa sorun yaşama ihtimali oldukça yükseliyor.