Etiket: sevgili

  • Evlilik öncesi sendromu

    Evlilik öncesi sendromu

    Bu bir peri masalı olmalıydı! Ama hissettiğiniz tek şey huzursuzluk ve gerginlik… Sanki içinizde başka biri var. Ve o tanımadığınız biri nikah masasına oturduğunuzda “Hayır!” diye haykıracak ve duvağını atıp, gözyaşları içinde koşarak salonu terk edecek… Korkmayın, hepsi geçecek… Hemen her gelinin başına gelen şeyi, evlilik öncesi sendromunu yaşıyorsunuz.

    Aslında onu çok seviyordunuz. Yani davetiye listesi ile ilgili o büyük patırtı kopmadan önce her şey gayet yolundaydı. Hele düğün pastasının kaç katlı olacağına kesinlikle karışmayacaktı! Hem evlenince kıyafetlerinize de karışmayacağı ne malum? Ayrıca bugün nikah şekeriyle ilgilenmeyen yarın sizinle hiç ilgilenmez! Böyle bir adamla ömrünüzü tüketeceğinize emin misiniz? Yoksa yol yakınken vaz mı geçmelisiniz? Ya sizi mutlu edemezse? Acaba o doğru kişi mi? Gerçekten ruh eşinizi buldunuz mu? Acaba yanlış seçim mi yapıyorsunuz?

    Durun! Öncelikle sakin olun. Sakın endişelenmeyin ve kendinizden şüphe etmeyin. Çünkü evleniyorsunuz ve bu durum birçok sorumluluğu beraberinde getiriyor. Yalnızca hem kendinizin hem de partnerinizin bu sorumlulukları sağlıklı bir şekilde yerine getirebileceğinizden endişe duyuyorsunuz. Bu noktadan baktığınızda altında ezilecek gibi hissettiğiniz o sorumluluklar aslında sandığınız kadar ağır değil. Ömür boyu sürmesini hayal ettiğiniz bir aşk anlaşmasına imza atıyorsunuz. Yıllardır belki de sadece günü gününe yaşamaya alışmışken, artık iki kişilik düşünmek ve yaşamınızın bundan sonraki kısmını sevdiğiniz insana göre ayarlamak ilk bakışta korkutucu gelebilir. Ama evlilik aslında hiç de içinden çıkılamayacak duygusal bir kaos değil. Sizin yaşadığınız şeyin tam adı evlilik öncesi sendromu… Ve inanın bunu yaşayan ne ilk ne de son gelin adayı siz değilsiniz!

    Aşkın gözü kör mü?

    Evliliğe hazırlanan birçok kadının yaşadığı bu çıkmazı psikiyatristler son derece normal buluyor. Belki de yaşanan sorunu çözebilmek için işin en temeline inmek ve “insan neden evlenir” sorusuna yanıt bulmak gerekiyor. Toplumun değer yargılarına göre her birey belirli bir yaş dönümüne geldiğinde evlilik ve çocuk sahibi olmakla ilgili aile ve çevre baskısı yaşamaya başlar. Cinsel çekim, psikolojik gelişim, sevgi ve aşk gibi duygular da bireye evliliği çağrıştırır. Sevginin coşkulu dönemini yaşayan kişi karşısındakinin iyi, güçlü ve olumlu özelliklerini idealleştirir. Aşık insan kendini olduğundan çok daha mutlu, coşkulu ve bütün hisseder. Sevilene yakınlık göstermek, onu anlamaya çalışmak ve onun yanında bulunmak isteği ön plandadır. Güçsüz ve yetersiz yanlar algılanmaz. Kısaca aşkın gözü kördür de denebilir…

    Aynı dönemdeki sahiplenme tutkusu, yaşanan duyguların devamının sağlanması çiftleri evlilik kararına itebilir. Düğün hazırlıkları yaptığınıza göre buraya kadar bir sorun olmamalı. Büyük ihtimalle siz ve müstakbel eşiniz de aynı evrelerden geçerek bu kararı aldınız. Ancak toplum evliliği idealleştirip, onu sonu olmayan bir yaşantı biçimi gibi sunma eğiliminde… Evlilik öncesindeki bu stres de işte tam da bu nedenle ortaya çıkıyor.

    Uzmanlar bu stresten arınmanın ilk adımını evliliği her şeyin gönlünüzce olduğu bir cennet olarak görmekten vazgeçmek olarak tanımlıyor. Uzman psikolog Handan Arslantaş sevginin aşama aşama ilerlediğini ve yüceleştirilmiş sevgiyi coşku sonrası düş kırıklığının takip edeceğini dile getiriyor: “Yaşanan düş kırıklığına dayanan, onları işleyebilen kişiler saygı ve güven ağırlıklı sürekli ilişkiler kurabilir. Kendini düşünürken karşısındakinin çıkarlarını da gözetme, eşitlik ve aynı haklara sahip olma ilkesi, ortak duygudaşlık, karşısındakiyle özdeşleşme prensiplerini yakalamak gerekir. Evlilikler genellikle bir seçme süreci sonrasında gerçekleşir. Evlilik kararı ile toplumsallaşma aileler, arkadaşlar ve ortak yaşam alanlarının paylaşılması söz konusudur. Kişi, duyguları, kendi gerçeklik algılaması ve yakın çevresinin önerileri arasında gerginleşir. Alıngan ve hassas durum güvensizliğe, şüpheciliğe, ufak olayları abartmaya, karşı tarafı denemek adına uygunsuz taleplere neden olur. Coşkulu sevginin yerini eksiz, güçsüz, yetersiz yanlarla yüzleşme ve düş kırıklığı alır. Coşkulu sevgi özlemi, alışkanlıklar, tutkular, birlikte bütünleşme isteği farklı iki algılamaya neden olur. Sevgi ile hoşlanma, aşk ile sıradan sevgi arasında ayrım yapmak zorlaşır.”

    Ruh eşi mi, baş belası mı?

    Özellikle bizimki gibi gelişmekte olan toplumlarda kız çocukları küçük yaşlardan itibaren büyüyünce özel birine aşık olacakları, sonsuza dek sürecek mutlu bir evlilik yapacakları ve bir gün anne olacakları söylemleriyle büyütülür. İlk bakışta tek eşlilik tüm çağdaş toplumların beklentisi gibi görünse de, dünya üzerindeki farklı kültürlere ait farklı topluluklar üzerinde yapılan sosyolojik araştırmalar bu beklentinin ancak beşte bir oranda gerçekleşebildiğini gösteriyor. Dolayısıyla tek eşli bir yaşamın insan doğasının ideali olduğunu söylemek pek de gerçekçi görünmüyor.

    Handan Arslantaş evlilik öncesi yaşadığımız bu stresi bilimsel olarak şu şekilde açıklıyor: “Sevgili rolünden eş rolüne geçmek aynı zamanda anne-baba evindeki genç rolünden dönüşümsüz olarak vazgeçmeyi gerektiriyor. Sorumluluk almak kişiliğin olgunlaşmasında ve yetişkinliğe geçişte en önemli dönüm noktalarından biri. Evlilik öncesi dönemde bireyler birbirini bu yönde tartmaya başlar. Özgürlüklerin yönetimi, cinsellikteki doyum, maddi konularda işbirliği, ortak gelecek beklentileri, problem çözme yetenekleri, farklılıkları hoşgörüyle karşılayabilme, dini eğilimler, karşıdaki kişinin bilgi ve görgüsüne saygı duyma, ailelerin kabulu ve ebeveynleri ilişkiye karıştırmayacak kadar bireyselleşmiş olmak, neşe, espri gücü, öfke yönetimi ve günlük yaşam alışkanlıkları hep bu dönemde alıcı gözle sorgulanır. Tüm yakın çevre de bu sorgulamaya gönüllü olarak katılır. Davetiye seçimi, ailenin yanındaki bir bakış, basit bir bilginin paylaşılmaması, çıkarlardaki ufak eşitsizlikler gibi çok ufak detaylar ileride ciddi bir soruna temel olacakmış gibi masaya yatırılır.

    Ve evlilik öncesinde süre, güç mücadelesi, üstünlük ve taviz vermeme savaşına doğru kaymaya başlar. Birlik ve bütünlük kavramı, kız ya da erkek tarafı rekabetlerine, karşılıklı saldırı ve savunma durumuna dönüşebilir. Böylece beni tamamlayan doğru eşi buldum mu, yoksa başımı belaya mı sokuyorum soruları gündeme gelmeye başlar.”

    İdeal evlilik nedir?

    Evliliğe giden yolda çiftler zaman zaman ara yollara saparak amaçlarından uzaklaşabiliyorlar. En ufak bir problem ortalığı savaş alanına çevirebiliyor. Satın alınacak kanepenin rengi aslında yaşamınızı temelden etkilemeyecek bir konu olduğu halde her nasılsa bu dönemde kendinizi müstakbel kocanızla ilgili korkunç planlar yaparken bulmanıza neden olabiliyor. Unutmayın, siz evleniyorsunuz ve aslında ikiniz de aynı tarafta duruyorsunuz. Hiç de hayati olmayan bir konuyla ilgili alınacak bir kararda bile soğukkanlılığınızı kaybedecek noktaya gelmeniz, anlaşamadığınızı değil, üzerinizdeki yoğun baskılardan kaynaklanıyor. Gelinlik seçimi, evin dekorasyonu, davetli listesi, nikah şekeri gibi evlilik öncesi dönemde önem kazanan işlerin aslında birbirinizi kırmaya değecek şeyler olmadığını geriye dönüp baktıktan sonra fark ediyorsunuz. Aslında ne gelinliğinizin modelini ne de nikah şekerinizi davetlilerden hiçbiri bir süre sonra hatırlamayacaktır. Ama bir ömrü birlikte geçireceğiniz insanın kırılan kalbini onarmanız çok daha zor olacaktır.

    Stres ve gerginlik bazen öyle noktalara gelir ki, hayatınızın en güzel hatırası olması gereken düğününüzü bir kabus gibi yaşar ve tadına varamazsınız. Şunu unutmamak gerekiyor ki mükemmel ilişki yoktur. Herkes kendi kişilik sınırları içinde ve kendi doğrularıyla yaşar, ilişkilerini de bunlara göre seçer. Bir ömrü birlikte geçirmek için çiftlerin karbon kopya olması gerekmez.

    Evlilikte de birey olarak varlığını sürdürmek hem kişinin ruhsal sağlığı hem de ilişkinin sağlığı açısından oldukça önemli. Hayatını birbirine odaklanmadan, kişisel ilgi alanlarından vazgeçmeden, kariyer ve iş yaşamlarını da dengeleyerek yürütülen evlilikler her zaman daha uzun soluklu olacaktır. Ayrıca partnerinizin başlangıçta görmezden geldiğiniz, zaman içinde tahammül edilemez bulmaya başladığınız kusurlarını onunla konuşmaya çalışın. Bunlarla yüzleşmek, yıllar sonra otomobilini park ettiği yeri bulamıyor ya da dişlerini fırçalarken hırıltılı sesler çıkarıyor diye ondan soğumanızdan ya da “Benim evlendiğim erkek bu mu?” diye isyan etmenizden çok daha iyidir. Unutmayın ki, güzel bir gelin olabilmeniz stres ve gerginlikten uzak olmanıza bağlı. Siz iyisi mi bazı şeyleri oluruna bırakıp evliliğin keyfini çıkarın.

    Eğer bunu başaramıyorsanız ve şüpheleriniz sizi yiyip bitirmeye başladıysa da sağlıklı bir karar verebilmek için profesyonel bir yardım alın. “Kaçak Gelin” filmini de bir an önce unutmaya bakın…

  • Erkeğinizin bu huylarını değiştirin…

    Erkeğinizin bu huylarını değiştirin…

    Sevmediğiniz özellikleri olmasına rağmen ondan ayrılmayı aklınızdan bile geçiremiyorsunuz. Öyleyse onu çaktırmadan değiştirmenin yollarını deneyin. İşte size erkeklerin sevmediğiniz huylarını nasıl değiştirebileceğinize dair altın ipuçları…

    Kötü giyiniyorsa

    “Bu giydiğin şeyle dışarı çıkmayı düşünmüyorsun değil mi” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan kaçının. Ayrıca size kötü görünen, onun için bir tarz ifade edebilir. Böyle sert ifadeler yerine onu yönlendirmeyi deneyin. Örneğin, “Hayatım mavi gömleğin sana çok yakışıyor” ya da “Şu gri takımının içine bu kravat ne kadar yakışır!” gibi ifadeler çok daha yapıcı ve özendirici olacaktır.

    Temizliğe yeterince dikkat etmiyorsa

    Fırçalanmayan dişler, çıkarıldığı yerde bırakılan kıyafetler ve ter kokusu…

    Normal şartlarda, başka bir erkek olsa “Iyyy, iğrenç” diyiveririz. Ancak söz konusu olan sizin sevgilinizse biraz uğraşmaya değer. Temizlik gibi özbakım becerileri çocuklukta kazanılan becerilerdir ve eğer siz yetişkin birine bunları öğretmeye kalkarsanız ona annelik ediyor gibi algılanabilirsiniz, bu da ilişkinizi olumsuz etkiler.

    Öyleyse, anne olma değil, dürüst olma zamanı; rahatsızlığınızı açıkça dile getirin! Dişlerini fırçalamaması ve dağınıklığı konusunda da direkt söylemleri tercih edin. Dağınıklığından şikayetçiyseniz, evinizin toplu halinin ne kadar huzurlu olduğunu ona hatırlatın.

    Kıyafetlerinize karışıyorsa

    Siz onun kıyafetine karıştığınızda, ondan nasıl bir tavır bekliyorsanız aynı şekilde davranın. Sert yanıtlar, kızgın tavırlar, surat asmalar yok! Esprili bir kadın olduğunuzu hatırlayın ve mizahı işin içine sokun. Diyelim ki topuklu giymenize söyleniyor. O halde siz de, “Topuklu giymemi istemiyorsun ama biz kadınlar bu uzun çubukların üzerinde yürümek için yaratılmışız” diyebilirsiniz!

  • Romantik yılbaşı 2014 önerileri…

    Romantik yılbaşı 2014 önerileri…

    Akşam televizyon karşısında pinekleme ritüelinizi romantik bir buluşmaya çevirmeye ne dersiniz? Özel bir şeyler pişirmek zorunda değilsiniz. Sadece güzel bir kıyafetinizi giyin, masaya mumlar koyun ve tabii televizyonu kapatın. Böylece birlikte özel bir gece geçirmiş ve çift olarak sohbet etme şansı yakalamış olacaksınız.Randevulaşın

    Bir akşamı ya da öğleden sonranızı eşinizle birlikte geçirmek üzere tahsis edin. İlla ki dışarı çıkıp para harcamak zorunda değilsiniz. Birbirinize sarılıp film izleyerek ya da dışarıda yürüyüş yaparak flört edebilirsiniz. Randevu saatini dolu dolu birbirinize harcamış olursunuz böylece.

    İncelikler yapın

    Eşinize onu düşündüğünüzü belli edin. Mesela gün ortasında ona cep telefonunuzdan bir sevgi mesajı gönderin. Ya da sabah o evden çıkmadan ceketinin cebine sevgi notu yazın. İş esnasında elini cebine attığında hoş bir sürprizle karşılaşmış olur böylece.İş konuşmayı kesin

    Her ne kadar sorunlarınızı paylaşmak, iş yerinde yaşadıklarınızı birbirinize anlatmak güzel bir şey olsa da bunlar romantizmi öldüren katillerdir aynı zamanda. Biraz ara vermeye ne dersiniz?

    Hoşuna gidecek bir şeyler yapın

    Mesela onun çok sevdiği ve izlemeyi çok istediği filmi, her ne kadar sizin tarzınızda bir film olmasa bile birlikte izlemeyi teklif edin. Ya da onun yapmaktan hiç hoşlanmadığı ama evde onun görevi olan bir işi o yapmadan bir defalık siz yapın ve onu şaşırtın. Bunun gibi, eşinizin hoşlandığı şeyleri, her ne kadar siz çok sevmeseniz de arada hoşluk olsun diye gerçekleştirmeye çalışın. Elbette aynı şeyi zaman zaman eşinizden de beklemelisiniz.Eve çeki düzen verin

    Darmadağınık, pasaklı bir ortam hiçbir zaman romantizmi desteklemez. Evinizin düzenli ve temiz olmasına özen gösterin. Belki bir akşam evi çiçeklerle donatmak için de ekstradan efor sarf edebilirsiniz.

    Elbette evi temizleme ve düzenleme işi sadece sizin göreviniz değil. Eşinizle görev dağılımı yaparak evin düzenini birlikte sağlamalısınız.

    “Seni seviyorum” deyin

    Bu iki sözcük tüm kapıları açabilen bir anahtardır aslında. Eşinize onu sevdiğinizi söylemekten kaçmayın.

  • Ciddi bir ilişkide bunları arayın…

    Ciddi bir ilişkide bunları arayın…

    Bir süredir birliktesiniz. Onu gördüğünüzde karnınızda yüzlerce kelebek uçuşuyor, sizi telefonla her aradığında kalp atışlarınız aniden hızlanıyor ve onunla öpüşmek baştan ayağa kadar bütün vücudunuzu ürpertiyor. Aranızda bu kadar muhteşem bir elektrik olduğunu hissediyorsanız, tüm hayatınızı onunla paylaşıp paylaşamayacağınızı düşünmenizin zamanı belki de çoktan gelmiş demektir.

    Ancak unutmayın ki aranızdaki güçlü ve heyecan verici fiziksel bağı, birbiriniz için yaratıldığınızın delili olarak algılamak, oldukça sık yapılan bir hatadır. Kimyasal çekim tabii ki çok önemli ancak bütün hayatınızı etkileyecek olan kritik son kararı ona bırakmamalısınız. Bu hassas konuda karara varmadan önce dikkat etmeniz gereken başka bazı önemli şeyler de var. İncelemeyi unuttuğunuz diğer önemli bulgular, karşınızdaki erkeğin karakter özelliklerini size açıklayarak ilişkinizin uzun vadedeki gidişatını kolayca öngörmenizi sağlayabilir.

    Ne istediğini biliyor

    Beraber olmak istediğiniz erkek, uzun vadede amaçlarını ve arzularını ifade edebilmeli. Gelecek için hedefleri olmayan bir erkek, kendisini sizinle asla bağdaştıramaz. Kısacası, “büyüyünce” ne olmak istediğini bilmezse, size bağlanması da oldukça güç olur. Sakın hayatının amaçlarını yavaş yavaş keşfedeceği izlenimine kapılmayın. Erkek arkadaşınız onları keşfettiğinde bu amaçların sizinkilerle, örtüşmediğini fark edebilirsiniz. Yapılan bu yanlış, 20’li ve 30’lu yaşlardaki insanların erken yaşta evlenip boşanmalarına neden oluyor. Her iki taraf da gelecek planları hakkında fikir sahibi olursa, mutsuz ilişkiler büyük ölçüde engellenmiş olur.

    İyimser bir hayat görüşüne sahip

    Yapılan son araştırmalara göre, hayatta mutlu olma felsefesini benimseyen erkeklerle bera-ber olan kadınlar ilişki içerisinde kendilerini daha güvende hissediyorlar. Ayrıca bu erkeğin iyimserlik seviyesi ilişkinin ne kadar güçlü olacağını da belirliyor. Neşeli erkekler, size, hoşunuza gitmeyen bir durumun iyi yönünü gösterebilirler. Ayrıca, küçük aksaklıkların keyiflerini kaçırmasına izin vermezler ve hayatı akışına göre yaşamasını da bilirler, iyimser bakış açısına sahip olmasının yanı sıra beraber olduğunuz kişinin sizi güldürebilmesi de çok önemli. Espri anlayışına sahip olmak, beraber yaşayacağınız tüm zorluklara karşı kolayca göğüs germenizi sağlar. Onun bu özelliği, rahat olduğunun ve olayları çok ciddiye almadığının da göstergesidir. Ayrıca paylaştığınız deneyimlerin komik yönünü görmeniz beraber geçirdiğiniz zamanlan daha değerli kılar.

    Hâlâ gizemli

    Bir ilişkinin ilk zamanları bir hayli heyecan vericidir çünkü henüz birbirinizi tanıma aşamasındasınızdır. Ancak bu dönem bittikten sonra bile, erkek arkadaşınızın sizi, kendi hakkında az da olsa merakta bırakması gerekir. Onu harekete geçiren şeyleri tam anlamıyla bilmemeniz oldukça sağlıklı bir durumdur. Her ne kadar ilk etapta her şeyini sizinle paylaşan bir erkeğe kendinizi daha yakın hissetseniz de, zamanla sizi bu ilişkiye çeken gizem faktörünü kaybedebilirsiniz. Onu bir sevgiliden çok, arkadaşınız olarak görmeye başlayabilirsiniz. Aile ilişkileri gibi bazı belli başlı konularda size açılmasını isteseniz de, bazı sınırlar da korunmalı. Yaşamının tüm detaylarını sizinle paylaşması (sırtında çıkan sivilcenin son durumu gibi) zamanla ilişkiyi yıpratır. Arkadaşları hakkında fazla şey paylaşmıyorsa, bu, onun bazı şeylerin gizli kalması gerektiğini anladığını gösterir.

    Sizin için değişmeye hazır

    Bir erkeği değiştiremeyeceğiniz doğru ancak sevgiliniz sizin için değişmeye hazır olmalı. Bazı davranışları sizi rahatsız ediyorsa, örneğin size istediğiniz kadar ilgili davranmıyorsa, sıkıntılarınızı dinlemiyorsa ortada bir sorun var demektir. Kendi sorunlarına gelince; sunduğunuz çözüm önerilerini dinlemeli ve bu öneriler üzerinden ne yapmak istediğine karar verebilmeli. Ayrıca aşık olan bir erkek, daha sık öz eleştiri yapar ve birlikte olduğu kadını rahatsız eden davranışlarını düzeltmek için uğraşır. Araştırmalar, başarılı evliliklere sahip çiftlerin zaman içerisinde birbirlerini az da olsa değiştirebilenler olduğunu gösteriyor.

    En önemlisi, birlikte olduğunuz erkeğin değişme ve sizinle birlikte gelişme kapasitesine sahip olması gerekiyor, örneğin, oturup maç seyretmekte nse sizinle sinemaya gitmeyi teklif etmesi buna basit bir örnek olabilir. Bu konuda adım atmıyorsa aklınızda ilişkinizle ilgili soru işaretleri oluşması kaçınılmazdır. Eğer kendi İlgi alanlarını sizinkilerle birleştirmeye gönüllü değilse, eninde sonunda onu geride bırakmak zorunda kalacağınızı unutmayın.

    Mali konularda sorumluluk sahibi

    İlişkide sorun yaratabilecek en hassas şeylerden biri de maddi konulardır. Erkeklerin nakit paralarını kontrol etme biçimlerinin onların karakterleri hakkında çok şey ifade ettiğini söylemeliyiz. Eğer ödediği bir hesabın fişini saklıyorsa, ay başında ödemelerini düzenlemek için çalıştığını görüyorsanız hesabını bilen bir erkekle birlikte olduğunuzu düşünebilirsiniz. Parasını idare etmekte zorlanan bir erkek, sabırsız ve kendini kontrol etme konusunda başansız bindir. Üstelik, maddi konularda dikkatsiz olan erkeklerin eşlerini aldatan erkeklerle pek çok ortak yönü bulunduğu bile söylenebilir. Ancak elbette sevgilinizin cimri olmasını da istemezsiniz. Eğer arada bir sizin için para harcamıyorsa, hesabını bilmesinin bir değeri olmadığını aklınızdan çıkarmamaya çalısın.

  • 2014 Yılbaşı hediye önerileri

    2014 Yılbaşı hediye önerileri

    Sevdiklerime ne alsam diye düşünüyorsanız işte kadın ve erkek için her bütçeye ve zevke göre hediye alternatifleri ve fiyatları…

    Yeniyılı karşılamaya sayılı gün kala, akla gelen kelimelerden biri de “hediye” hepimiz için. Almaktan ve vermekten çok hoşlandığımız hediyeler.

    Kime ne alacağım, beğenir mi klişelerinden uzak, bütçeyi yormadan herkesi mutlu etmek mümkün olabilir. Sizlere, klasik ve farklı pek çok hediye seçeneği sunacağım. Eminim içlerinden biri hediye seçiminde işinizi kolaylaştıracaktır.

    Kadınların en çok sevdikleri hediyeler arasında yer alan aksesuarlarla başlayalım. Son dönem daha bir aksesuar kullanır olduk, özellikle bu yaz takılar zirve yaptı diyebilirim.

    Değişik tasarımları ile kolye ve bileklikler tarzını koruyan bayanlar için iyi bir hediye seçeneği olabilir.

    Son dönem özgün tasarımlarıyla dikkat çeken Chain Reaction markasının yaratıcısı Cenk Enüstün’ün öngörüsüne göre trend olan okside ve altın tonlarında hediyeler seçmeliyiz.

    Chain Reaction Corona bilezik güzel bir seçenek olabilir. Fiyatı da oldukça cazip 96 TL.

    Ya da yine özgün tasarımlara imza atan Dokuz by Kaftan koleksiyonundan şık bir yüzük tercih edebilirsiniz. Fiyatı 250 TL.

    Saat klasikleşmiş yeni yıl hediyelerinden biri. Bir Cenevre markası olan Virtual Ideas tasarımı bir saat hediye edebilirsiniz.

    Bir diğer seçenek ise son dönem trend saat markalarından Triwa’nın özel yapım saatlerinden Fiona Paxton Rose Lanson. Fiyatı 749

    TL.Son dönem kadın, erkek, genç, yaşlı hepimiz tablet kullanır olduk. Dolayısı ile tablet cover ve çantaları da iyi bir hediye seçeneği olacaktır. Farklı renk seçenekleri ile Apple ipad cover, 99 TL.

    Dünyaca ünlü marka Tumi tasarımlı ürünlerle sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz.

    Yine aynı markanın deri kartvizitlikleri cazip fiyatı ve zengin renk seçenekleri ile güzel bir hediye olabilir. Fiyatı 165 TL.

    Natürel deri, logo tokalı Beymen bardak tutacağı, altlık ve cüzdandan oluşan hediye seti de şık bir alternatif. Fiyatı 105 TL.

    Erkekler de son dönem aksesuar kullanma konusunda biz kadınlardan geri kalmıyorlar. Özellikle bilekleri bu sene beylerde sık görür olduk.

    Beymen mağazalarında bulabileceğiniz Alosh marka gümüş bileklik, rüyanızın gerçekleşebileceğini ve rüyalarınıza inanmanız gerektiğini hatırlatan bir bilekliktir. Fiyatı 65. Deri seviyorsanız, Miansai marka bilekleri tercih edebilirsiniz.

    Babanız, erkek arkadaşınız veya erkek kardeşiniz için değişik bir hediye seçeneği de nostaljik havası ile pantolon askıları olabilir. H&M’de pantolon askısı sadece 9.95 TL.

    Kiğılı pantolon askısı ise 49 TL.

    Zarif bir seçim için ise şık ve özel zamanların aksesuarı Tateossian tasarımlı şık kol düğmelerini önerebilirim.

    Beymen Collection renkli kol düğmeleri de şık bir alternatif olabilir. Fiyat 155 TL.

    Kadın denince akla gelen 3 üründen biri ayakkabılar ve çantalar şüphesiz ve doğal olarak en iyi hediye seçeneklerinden biri.

    Kış sezonu için hediye önerim şu sıralar sokak modasının nabzını tutan Sebastian Milano marka bir çift bot. Türkiye’de Vario Shoes mağazalarında bulabilirsiniz.

    Armani lacivert çizmeler kış için onu çok mutlu edecek bir hediye olacaktır.

    Bir çanta hediye önerisi de Furla’nın 2014 kış koleksiyonundan sezon trendi bordo ve asaletin rengi siyahın kullanıldığı bir tote bag olacak.

    Veya daha uygun fiyatlı bir seçenek olan yine bordo renkli Zara Shopper Bag olabilir. Fiyatı 279.95 TL.

    Güzel kokmayı seven eşiniz için Armani Si’nin kofresini armağan edebilirsiniz. Seçkin parfümerilerde bulabileceğiniz setin fiyatı 299.25 TL.

    Bayanlar için diğer parfüm seçeneği ise, nefis bir parfüm Tom Ford Jonquille De Nuit fiyatı ise 800 TL.

    Harika bir kış hediyesi de dünyaca ünlü marka Nuxe’un limited edition kofresi olacaktır. Işıltılı seçeneği de bulunan çok amaçlı kuru yağ özellikle soğuk havalarda, saçlarınız ve cildinize çok iyi gelecek. Fiyatı 219 TL

    Eğer parfüm hediye alacağınız kişi bir erkek ise, Tom Ford’un Neroli Porto’sunu deneyin derim. Fiyatı 724 TL.

    Digital bir fotoğraf makinası, son yıllarda fotoğraf tutkumuzu ortaya çıkaran sosyal paylaşım sitesi Instagram tutkunları için güzel bir hediye seçeneği olabilir.

    Swaroski Crystaline Ballpoint Kalem ışıltısıyla göz kamaştıran şık bir hediye alternatifi. Fiyatı 85 TL.

    Ya da klasik bir hediyeyi modern çizgilerle süslenmiş bir tasarımla sunabilirsiniz. Mont Blanc set fiyatları 400 € dan başlıyor.

    Müzik tutkunu bayanlar için şık tasarımlı bir kulaklık alabilirsiniz. Skullcandy trend markalardan biri.

    Unisex kullanıma uygun diğer bir kulaklık markası Urbanears ise birbirinden farklı renkleri ile güzel bir hediye seçeneği. Fiyatı 179 TL.

    Kış geldi diye güneş gözlüklerini kaldırmıyoruz elbette. Çevreye saygılı marka Proof Eye Wear ahşap metaryalli güneş gözlüklerini şiddetle tavsiye ediyorum. Fiyatı 110$ dan başlıyor ve harika bir hediye olabilir. Veya Linda Farrow marka tasarım bir gözlük seçebilirsiniz.

    Balkanlardan gelen daimi misafirimiz soğuklar için bir hediye seçeneği ise, bu sene çok ama çok trend olduğunu söylediğim el örmesi atkılar, kazaklar ve boyunluklar. Kendi öreceğiniz veya satın alacağınız bir atkı veya kazak sıcak tutan bir hediye olacaktır.

    Annenize ne alırsanız alın mutlu edeceksiniz. Ama en çok vakit harcadığı köşe için Arçelik’in Lal seri ev aletleri ile mutfağını renklendirebilirsiniz.

    Anne mutfağı için bir diğer seçenek şirin renkleriyle Tchibo Cafissimo Picco. Fiyatı 99.95 TL.

    Büyükbaba, büyükanne için eşliğinde anılarını tazeleyecekleri bir müzik albümü satın alabilirsiniz.

    Aile büyükleri için diğer bir hediye seçeneği ise, ruh ve bedenlerini besleyecek kısa bir tatil olabilir. Bu tatil için, termal suyu ile şifa olan Afyon İkbal Thermal Hotel’i önerebilirim.

    Tatil için diğer bir adres ise, yakınımızdaki saklı cennet Sapanca’da bulunan Güral Sapanca Thermal Hotel olabilir.

    Özel zamanların ve kutlamaların değişmez parçalarına şık tasarımı ile farklılık katan Swaroski marka Toasting Flutes bardaklar şahane bir yılbaşı hediyesi olacaktır. Fiyatı 890 TL.

    Ev dekorasyonuna yönelik diğer bir hediye olarak, Paşabahçe’nin limited edition koleksiyonundan bir parça alabilirsiniz.

    26 Mayıs’ta 20/20 Experience World Tour ile Türkiye’ye gelecek olan, Justin Timberlake konserine bir bilet harika bir sürpriz hediye olur. Biletler 5 Aralık saat 11.00 itibari ile Biletix’te satışa sunulacak. Bilet fiyatları 100 TL. ile 700 TL. arasında değişiyor.

    Almaktan en çok hoşlandığım hediyelerin başında kitaplar geliyor. Bestseller olmuş bir kitap önerdiğim diğer bir hediye seçeneği.

    En kıymetli hediyenin gerçek sevgi ve sonsuz saygı olduğunu unutmadığınız, sağlıkla, huzurla ve en sevdiklerinizle geçireceğiniz nefis bir yıl dilerim.

  • Yeni Evlilere Aşk Testi…

    Yeni Evlilere Aşk Testi…

    Bilim sonunda ‘mutlu evlilik’ konusuna da el attı! Evliliğiniz nereye gidiyor?

    Uzmanlar geliştirdikleri bir “aşk testi” ile bir evliliğin nereye gideceğini gayet başarılı bir şekilde öngörebileceklerini söylüyorlar.

    Yapılan araştırmalar sevgilinin imajına gösterilen bilinçaltı tepkinin, evliliğin ileriki yıllarda ne kadar başarılı olacağı hakkında faydalı ipuçları verebileceğini göstermiş.İmaja test ölçülerine göre negatif tepki verenlerin ileride mutsuz olma ihtimalinin yüksek olduğu kaydediliyor.

    Bilim dergisi Journal Science’ta yayımlanan araştırmanın yazarlarından biri de Florida Üniversitesi öğretim üyesi Profesör James McNulty. Profesör McNulty, geliştirdikleri yeni testin yeni evlilerin birbirine karşı başkalarına hatta kendilerine bile itiraf edemedikleri gerçek duygularını ölçtüğünü söylüyor.

    ‘Harika’ mı ‘korkunç’ mu?

    Araştırma için 135 yeni evli çift ile nikahtan hemen sonra görüşmeler yapılmış. Uzmanlar onlardan evliliklerini, “iyi”, “kötü”, “tatminkar”, “eksiklikleri olan” gibi olumlu ya da olumsuz sıfatlarla tanımlamalarını istemişler.

    Bundan sonra da icad ettikleri “aşk testi” ile eşlerine karşı bilinçaltı tepkilerini ölçmüşler.

    Bu test, eşlerden birine karısı ya da kocasının fotoğrafının saniyenin üçte biri gibi bir sürede çabucak gösterilmesi ile yapılıyor. Bunun hemen ardından, bazı soruları “harika” “olağanüstü” “korkunç” ya da “ürkünç” gibi olumlu ya da olumsuz kelimeler kullanarak çabuk çabuk cevaplaması isteniyor. Uzmanlar bu cevapların veriliş hızının gerçek duyguları ortaya koyduğunu söylüyorlar.

    Test, psikolojide kullanılan çağrışım prensibine dayanıyor.

    Teorik olarak, eşinin resminin çabucak gözünün önünden geçişi ardından kişinin olumlu ya da olumsuz bir ruh hali içine gireceği varsayılıyor.

    Bu durumda kişinin olumlu bir haleti ruhiye içindeyse “harika”, “olağanüstü” gibi pozitif anlam yüklü kelimeleri daha hızla seçeceği, negatif kelimelerde daha yavaş olacağı düşünülüyor.

    Ya karar vermeden önce?

    Ama tabi test kişiden kişiye çok farklı sonuçlar verebiliyordu. Bunun yarattığı sorunları aşmak için araştırmayı yürütenler aynı çiftleri dört yıl boyunca, altı ayda bir bu teste tabi tuttular.

    Dört yılın sonunda genel olarak içgüdüsel olarak olumsuz sıfatlara yönelenlerin zaman içersinde evliliklerinden şikayetçi olma mutsuz olma oranının daha yüksek olduğunu, hatta bazılarının boşandığını gördüler.

    Profesör McNulty, “Aslında herkes iyi bir ilişki içinde olduğuna inanmak istiyor ve kendi kendini buna ikna edebiliyor. Ama bilinç altındaki tepkiler insanların o anki hislerini çok daha iyi yansıtabiliyor” diye konuştu.

    Araştırmayı yürüten uzmanlara göre bu test, ilişkiye dair olumsuz duygular olup olmadığını ölçüyor.

    Profesör McNulty, “İnsanlar aynı anda hem birini sevebiliyor hem de olumsuz duygular besleyebiliyor. Muhtemelen bu test her ikisini de yakalıyor” dedi.

    Fakat, bu araştırmanın henüz evlilik ya da uzun vadeli bir ilişki kararını vermeden önce yapılabilecek kadar gelişmediğini vurgulamaya özel çaba harcıyor.

    Uzmanların genel bir eğilim bulduklarına, fakat olumsuz tepki gösterenler arasında, evliliklerini mutlu bir şekilde sürdürenler, yine olumlu yanıt verenler içinde de mutsuz olanlar da olduğuna dikkat çekiyor.

    Uzun vadeli bir ilişkiye girmeye hazırlananlara ise tavsiyesi var:

    “Sevgilinizi görünce içinizden geçen duygulara, içgüdüsel tepkilerinize dikkat etmeniz iyi olacaktır. Bu bir ilişkinin geleceği için tek faktör olamaz bence ama göz önünde bulundurulması gereken şeylerden biri olmalı.” (BBC TÜRKÇE)

  • Kavgadan Sonra Yapmamanız Gerekenler

    Kavgadan Sonra Yapmamanız Gerekenler

    Çiftlerin tartışması, hatta kavga etmesi son derece normal ve sağlıklı. İki farklı kişisiniz ve zaman zaman farklı istekleriniz, farklı seçimleriniz olabilir. Bunlar da çatışma yaratabilir. Önemli olan tartışma sonrası alacağınız tutum.

    Soğuk davranmak

    Bir kavganın ardından biraz kendinizle baş başa kalmaya ihtiyacınızın olması anlaşılabilir. Ancak genelde çiftlerin yaptığı en büyük hata, tartışmanın araya duvar örmeye dönüşmesi. Eşinizi görmezden gelmek, dikkate almamak gibi bir davranış içinde bulunmak, eşinizde onu cezalandırıyormuşsunuz duygusu oluşturabilir ve bu da aranızda aşılması güç mesafeler oluşturabilir.

    Basit bir özürle geçiştirmek

    Haksızlık yapan sizseniz özür dilemeniz beklenen bir hareket. Ama eşiniz hala durumdan dolayı incinmiş, kırılmış vaziyetteyseniz sadece bir “özür dilerim” ile durumu geçiştirmeye çalışmayın. “Şundan dolayı, şunu yaptığım için…” ile başlayan bir özür, onu kırdığınızın farkında olduğunuzu, içten bir şekilde özrü dilediğinizi anlatır karşı tarafa. Bir sonraki adım da “Bundan sonra … şeklinde davranacağım” demek olmalı. Bu sayede, hatanızı tekrar etmeyeceğinizi de belirtmiş olursunuz.

    Kavgaya sebep olduğu için onu suçlamak

    Tartışmanın binlerce sebebi olabilir. Kötü bir gün geçirmişsinizdir, başınız çok ağrıyordur, yorgunsunuzdur, yeterince uyuyamamışsınızdır… Tüm bunlara rağmen suçu eşinize atmak, hiç de adil bir davranış değil. İyisi mi kendi durumunuzla ilgili ön bilgilendirme yapın eşinize karşı. Kızgın, üzgün vb. durumunuz varsa ya da iş yerinde sizi sinir eden bir şeyler yaşadıysanız ve bunun etkilerini hala üzerinizde taşıyorsanız, eşinizin de bunları bilmeye hakkı var. Onu önceden uyarırsanız sizin her zamankinden daha hassas olduğunuzu anlayacak ve daha dikkatli davranacaktır.

    “Ben öyle demek istemedim” demeyin

    Bu sözü söylemek, sanki silgi kullanmaya benzer. Ama size olumlu bir dönüşü olmaz. Çünkü siz bu sözü sarf ettikten sonra eşiniz, “Evet, öyle dedin” diye çıkışabilir ve tam tartışma bitti derken yeniden alevlendirebilirsiniz. Oysa geriye gitmek yerine geleceğe dair yapıcı hareket etmelisiniz. Aynı şekilde eşiniz de size “Ben öyle demek istemedim” diyebilir. Bu durumda size düşen, “Evet, öyle söyledin!” diye tartışma tonuna dönmek değil, “Öyle demek istemedin ama sonuçta ben böyle hissettim. O halde bundan sonra lütfen ‘şöyle şöyle’ davran” şeklinde karşılık vermek olmalı.

    Suçunuzu telafi etmek için hissetmeden seks yapmak

    Her ikiniz de tartışma sonrası birbirinizden özür dilemiş olabilirsiniz. Ama bu her zaman öfkenizin tamamen yatıştığını, birbirinize yaklaşabilecek kıvamda olduğunuzu göstermez. Eşiniz daha yakınlaşacağınız düşüncesiyle sevişmek isteyebilir. Ama siz, içinizden ona aynı şekilde karşılık vermek gelmiyorsa, kibarca reddetme hakkına sahipsiniz. İçinizden geliyorsa sarılın sadece. Çünkü istemeden seks yapmak size kendinizi kötü hissettirecek ve eşinize karşı öfkenizin daha da büyümesine yol açabilecektir. Ancak kavga sonrası ikinizin de istediği bir sevişme çok ateşli olabilir, bizden söylemesi!

  • Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlilik kararı, insan hayatının belki en önemli kararlardan biri. Peki “evet” demeden önce nelere dikkat etmek gerekiyor? Psikolog Burcu Atatür, evleneceğiniz kişiyi tanımak için neler gerektiğini anlattı.

    Eş seçimi, kişinin kalan ömrünü kiminle paylaşmak istediğiyle alakalı. Dolayısıyla sadece bir “eş” değil, onu meydana getiren kavramlar ve değerler dünyası mevzu bahis. En basit kişisel zevklerden tutun da bireyin varoluşuna verdiği anlama kadar uzanan kocaman bir paket bu. Ömür dendiği zaman, hem sonsuzluk kadar uzun hem de bir göz açıp kapama süresi kadar kısa zaman dilimi gelir akla ve burada izafiyet eş seçimiyle birebir alakalı. İyi bir eş ve mutlu bir evliliğe sahip olmak, ömrü uzatmıyor belki ama yaşanan, paylaşılan her anı keyifli hale getirip, hayata anlam katıyor.

    Evleneceğiniz insanı tanımak için neler gerekiyor?

    Eş adayını seçmeden önce kişiye ilk gereken kendine ait farkındalık. İlk bakışta kolay gibi görünen bu madde eğer tam olarak yerine getirilmezse ilişkilerde en büyük çatışmalara sebep oluyor. Kendini bilmeyen, tanımayan, kimliği ve benliği üzerinde kafa yormayan insan korku ve kaygılarından da habersiz oluyor. Hayal, emel ve beklentilerini de netleştirmediğinden hayattaki yerini ve duruşunu doğru değerlendiremiyor, yanlış ilişkiler kurmaktan kurtulamıyor.

    Özellikle dayatmaların, yönlendirmelerin, aile-mahalle baskısının egemen olduğu toplumlarda kişiler istedikleri için değil “uygun” görüldüğü birtakım sosyo-ekonomik kriterler veya statüler ön plana alındığı için, uyumdan çok menfaatlerin gözetilmesi doğrultusunda eş adayına yöneliyor. Oysa ruh, sadece dengini bulduğunda kanatlanan ve tüm engelleri aşabilen cesur ve pervasız bir yapıda. Herkesçe en ideal görünen eş, evlilik için doğru eş anlamına gelmiyor. Kişinin kimi hayatına alacağına karar verebilmesi, kendisinin kim olduğundan geçiyor. Varlığını tek ve bütün olarak tanımlayamıyor, ayakları üzerinde duramayıp aile ve ortamından sağlıklı şekilde ayrışamıyor, birey olamıyorsa başkasını tanımaya yeltenmek, hayatta aynaya bakmadan el yordamıyla şeklini keşfetmekten öteye gitmiyor.

    Kendini tanıyan, günah ve sevaplarıyla kabullenen, kusursuz olamayacağına ikna olan ve doğal haliyle de sevilebileceğine kanaat getiren kişi, işin zorlu kısmını aşmış oluyor. Bundan sonraki ilk gösterge, yanında olabildiği kadar kendi olduğu insanları fark etmek. Eğer eş adayı olarak gördüğü kişinin yanında hala maskelere ihtiyaç duyuyor, kalkanlarını indiremiyor, kendini açıkça ortaya koyamıyor ve tüm bunların evlendikten sonra bir anda yoluna gireceğini düşünüyorsa ilerleyen günlerin tatsız sürprizlere gebe olduğunu söylenebilir.

    En büyük eksik samimiyet!

    Günümüz insanının en büyük eksiği samimiyet. Güvenemiyor, kimseye kolay inanmıyor, her an tetikte ve doğal davranamıyor. Rollerine kendini her zamankinden fazla kaptırmış durumda ve işin kötüsü bir müddet sonra kendi yalanına kendi de inanmaya başlıyor. İçtenlikten uzaklaştıkça benliğinden de uzaklaşan bireyler ömür boyu taktik uygulayıp rol yapabileceklerine inanıyorlar. Ancak ilişkilerin en fazla ilk üç senesinde ak koyun kara koyun ortaya çıkıyor. Çünkü insanları bir araya getiren ve yuva kurma hayalleri aşılayan en büyük etken olan romantik aşk, ilk üç sene içerisinde değişime uğrayarak yerini daha akıllı ve dengeli bir aşka bırakıyor. Eşini seçerken maskelerini ve kalkanlarını indirmemiş, gereken rolleri başarıyla yerine getirmiş ama gerçek istek ve dürtülerini bastırmış olan kişiler aşkın ikinci evresinde rollerine devam edebilecek içsel enerji ve motivasyonu bulmakta zorlanıyorlar. Eninde sonunda çatlaklar büyüyor ve çift onları görmezden geldikçe ilişki parçalanarak kopmaktan kurtulamıyor.

    Hiç kimseyle olunmasa da eş adayının yanında doğal olabilmenin önemi büyük. Ev ortamı, kişiler rahatça nefes alabildikleri ve kendileri olabildikleri oranda yuva halini alıyor. Orada kalkanlara ihtiyaç yok. Çift sırtını rahatça birbirine dayayabilmeli, kendini korumak zorunda kalmamalı, bireyselliğini ve özgünlüğü yaşayabildiği, birbirine saygı duyabildiği kadar; beraberlik, uyum ve hoşgörüyü de öne çıkarabilmeli.

    Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlenmeden önce yapılan en büyük yanlış ise eş adayının o an istenen özellikleri tam olarak taşımamasına rağmen evlendikten sonra kişinin gösterilen yönde değişebileceğinin düşünülmesi. Değişimin kaçınılmaz olduğu ve herkesin başına geldiği bir gerçek. Yaşamanın bir bakıma anlamı bu. Amacı ise değişimi fark etmek, onu kabullenmek, bundan maksimum keyif alıp, fayda sağlamak. Buraya kadar sorun yok, yalnız tüm bu farklılaşmayı evliliğe bağlamak hatta öncesini dikkate almayarak sonrasından mucize ummak pek gerçekçi sayılmaz.

    Herhangi birinde bir değişime sebep olunacaksa bu en iyi ihtimalle kişinin kendisi olabiliyor. Zaten gerçekte farklılık eşte değil onu algılama ve anlamlandırmada meydana geliyor. Kişiler eşlerinin artık tanıdıkları, bildikleri, seçtikleri insan olmadığını ve hatta yanlış eş seçimi yaptıklarını düşünmeye başlasalar da hedefe karşı tarafı oturtmadan önce dönüp kendilerine yeniden bakmaları gerekiyor. Çoğu zaman başta sevilen ve tercih edilen özellikler sonradan problem haline gelebiliyor.

    Muhtemelen iki taraf da kendince bir başkalaşım geçirmesine rağmen sadece eşindeki değişiklikleri fark ediyor. Eğer okları hemen dışarı yöneltmekten, suçlu aramaktan, kendini temize çıkarma ihtiyacından bir an bile kurtulabilirse, eşler uzun zamandır ihmal ettikleri bireyselliklerini tekrar fark edip kendilerinin de yerinde saymadıklarını görebiliyorlar.

  • Ofis aşkının yeşerdiği 5 meslek!

    Ofis aşkının yeşerdiği 5 meslek!

    Bu mesleği seçenler hayatının aşkını buluyor…

    Yapılan araştırmalara göre aşk; sevgilisi olmayan çalışanlar için düşündüklerinden daha yakın.

    İş hayatında olan insanların neredeyse % 40’ı hayatlarında bir kere ofis ortamında aşk yaşamıştır.

    Yapılan son araştırmalara göre, partnerlerin hayatını kazanmak için hangi işi yaptığı ilişkilerinde oldukça belirleyici bir faktördür.

    Araştırmalara katılanların % 6’sı, partneri çok fazla çalıştığı için partnerinden ayrıldığını, yeterince para kazanamadığı için terk ettiğini ya da partnerinin mesleğini beğenmediğini açıklamıştır.

    Aynı meslekte olmak, işle ilgili problemleriniz olduğunda her zaman bunları paylaşacak biri olması anlamına gelir.

    Eğer iyi bir kimyanız varsa, grup halinde çalışmak iyi olabilir hatta bazı işlerde birbirinizi tamamlayabilirsiniz.

    Ofis aşklarının büyük çoğunluğu, sosyal ortamlarda başlamaktadır.

    İş dışında karşılaşmalar, öğlen yemekleri, ofis partileri, çalışanların birlikteliğine zemin hazırlamaktadır.

    Bütün bunlar ofisteki uzun ve zor gününüzü kolaylaştıracak artılar.

    Bazı meslek gruplarında, diğerlerine göre çalışanlar arasında aşk ilişkisi yaşanması daha olası.

    İşte bunlardan ilk beşi:

    1-Eğlence & Konaklama

    2- Bilgi Teknolojileri

    3- Finans

    4-Sağlık

    5-Profesyonel Hizmetler

  • Çapkın Erkeği Tanımanın Yolları

    Çapkın Erkeği Tanımanın Yolları

    Sevgiliniz ya da hoşlandığınız erkeğin çapkın olup olmadığını anlamak için yazımızı okuyun.

    – Çapkın erkekler genelde cool takılırlar

    – Hiçbir şey, hiç kimse umurunda değilmiş, onlarla asla işi olmazmış gibi davranırlar.

    – Ama bir kızı elde etmek istiyorlarsa ufak ufak iletişim kurmaya başlarlar. Eğer kız onun ilgisine yanıt vermiyorsa fazla uğraşmazlar, tabir-i caizse yeni avlarına doğru yola çıkarlar.

    – Çapkın olan erkekler her gördüğü kızla ilgilenmezler

    – Etrafta gördüğünüz her kızla flört etmeye çalışan tipler genelde hiç bir kızı elde edemeyen erkeklerdir. Onlar zararsızdır.

    – Çapkın erkekeler ağzı laf yapan, kısa hikayeleri olan erkeklerdir. Yer yer bilgisiyle kadınları etkilerler.

    – Çapkın erkekeler ağzı laf yapan, kısa hikayeleri olan erkeklerdir. Yer yer bilgisiyle kadınları etkilerler.

    – Çapkın erkekler kendileriyle asla övünmezler

    – Ama kendilerine güvenleri her zaman tamdır. Karşısındakini özgüvenleriyle etkilerler.

    – Çapkın erkekler; kadınların kalbine giden yolu çok iyi bilirler

    – Önce karşısındaki kadın hakkında fikir edinir, sonra uygulamaya geçerler. Yani nabza göre şerbet verirler. Karşısındaki kadını nasıl etkileyeceğini her zaman bilirler.