Etiket: sevgi

  • İlişkinizin check-up zamanı geldi mi?

    İlişkinizin check-up zamanı geldi mi?

    Hasta olduktan sonra ilaca sarılmak yerine önceden önlem alıp hastalıktan korunmanın daha sağlıklı olduğu gerçeği, ilişkiniz için de geçerli… Bu yazıdaki başlıkları değerlendirerek ilişkinizi sağlık kontrolünden geçirebilir, böylece önlemlerinizi erken alabilirsiniz.

    Kalan ömrünüzü daha sağlıklı geçirebilmek için check-up programlarına katılıyorsunuz; kan sayımınız yapılıyor, organ fonksiyonlarınız test ediliyor, kolesterolünüz ölçülüyor, idrar analizinin yanı sıra çeşitli görüntüleme cihazlarına giriyorsunuz. Peki ya ilişkiniz yol almaya başladıkça ona ne kadar önem veriyorsunuz? Özellikle evlendikten sonra ilişkinize ihtiyacı olan gıdaları verdiniz mi? Ters giden bir şeyler var mı, belirtiler neyi gösteriyor, hangi durumda nasıl bir tedaviye ihtiyacınız var? Bu soruların yanıtını bulmak için ilişkinizi de check-up’tan geçirmenizi öneriyoruz. İlişki check-up’ı için odaklanmanız gereken yapı taşlarını Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy’a sorduk. Şimdi tahlil ve teşhis zamanı…
    SEVGİ DEPONUZ DOLU MU?
    Duyan herkeste güzel hisler uyandıran bir kelime sevgi… Ancak anlamı herkes için farklı olan sevgiyi göstermenin yolları da kişiden kişiye değişiyor. Bu gerçeğe bağlı olarak kişilerin karşı taraftan beklentileri de farklı oluyor ve bu farklılık bazen sıkıntılar doğuruyor. “Beni sevseydin şunu yapmazdın” diye kurulan cümleler size de çok yabancı gelmiyor olsa gerek… Eğer ilişkinizde çatışmalı bir durum varsa taraflar kendi sevgi tanımlarına sığınıp karşı tarafın beklentilerine karşı direnç de geliştirebiliyor, “Ben böyleyim, beni böyle kabul et” tarzı cümleler sarf edilebiliyor. Sevgiye dair beklentiler karşılanmadığında yaşanan kızgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular bazen yanlış ifadeler kullanılarak aktarılıyor. Ve en önemlisi eğer ilişkide bazı sorunlar çözülemiyorsa varsa sevgiden kullanılıyor ve zamanla sevgi depoları boşalmaya başlıyor.
    ● Eğer ilişkinizde sevginin tanımına ve ifade şekline dair farklılıklar yaşıyorsanız ve bu fark tartışmalara neden oluyorsa çözüm ilişkinin bir diğer önemli yapı taşı olan iletişimde yatıyor.

    SAYGI SEVİYENİZ KAÇ?
    İlişkide saygı, kişinin karşı tarafın sınırını kabul etmesi anlamına geliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, şöyle diyor; “Biz olmak önemli ama biz olalım derken benliklerin birbirine değdiği alanlarda karşının farklı bir birey olduğunu, farklı düşünebileceğini, farklı istekleri olabileceğini kabul etmek de gerekiyor. Sağlıklı bir ilişkide iki kişinin de kişilik ihtiyaçların›n karşılanması önem taşıyor.”
    ● Eğer ilişkide her zaman bir tarafın istekleri yerine geliyorsa, diğer kişinin engellenme yaşadığı ve mutsuz olduğu söylenebiliyor. Oysa insanoğlu, ihtiyaçlarını anlayan ve karşılayan kişilere sevgiyle bağlanıyor. İlişkinizde bu anlamda bir s›k›nt› olduğunun farkındaysanız saygıdan da öte sevgi bağında bir sorun olduğunu düşünebilirsiniz.

    ÇOCUK YETİŞTİRMEK
    Evliliklerde çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili konular sıkıntılara neden olabiliyor. Çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili kararlarda eşlerin ortak değerleri devreye giriyor. Bu konudaki farklılıkların önce eşler arasında doğru iletişim yolları kullanılarak çözülmesi ve fikir birliğine varılması gerekiyor. Aksi taktirde bu farklılıklar nedeniyle doğan çatışmalar çocuğa zarar verebiliyor. Eşlerden birinin çocukla evli gibi olması ise aile içi ilişkilerin dinamiğinde bir sorun olduğunu gösteriyor.

    İLETİŞİM DEĞERLERİNİZ NASIL?
    İki taraf da kendi duygularını tanıyıp doğru şekilde ifade edebildiği zaman sağlıklı bir iletişimden bahsetmek mümkün olabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, ilişkilerde çözümsüz sorun olmadığının altını çiziyor ve ekliyor: “İlişkide her konuda uzlaşma olacak diye bir şey yok. Bazı sorunlar çözülmeyebilir ancak önemli olan onları konuşabiliyor olmak, hangi konularda anlaşılamadığı konusunda bir uzlaşmaya varmaktır” diyor. İletişimde ‘ben dili’nin kullanılması, kişinin kendi benliğinin sınırlarını bilmesi ve karşı tarafı kendisinden ayrı özellikleri ile kabul etmesi gerekiyor. Kurulan diyaloğun dayatmacı değil, uzlaşmacı olması önem taşıyor.
    ● İlişkide taraflar sağlıklı iletişim kuramadığında ya aynı konular tekrar tekrar gündeme gelip tartışma nedeni oluyor ya da konuların üstü örtülüyor ve eşler birbirinden uzaklaşıyor, ilişki gittikçe zayıflıyor. Bu nedenle anlaşmazlıklar konusunda bu iki durumun ortasını bulabilmek ve olmuyorsa bir uzmandan destek almak gerekiyor. Çünkü huzursuz bir evlilik ortamı eşlerin değil, o evde yaşayan çocukların da fiziksel ve ruhsal sağlığını bozuyor.

    ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
    Şiddetin sadece dayak anlamına gelmediğini artık biliyoruz. Kişinin kendini baskı ve güç altında hissetmesi, engellenmeler yaşaması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması da şiddetin kapsamına giriyor. İstatistikler kadınların fiziksel şiddete daha fazla maruz kaldığını gösterse de kendini baskı altında hisseden kadınlar çocuklarına şiddet uygulayabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, bir evlilikte şiddet varsa bunu aşmak ve sağlıklı olarak sürdürmek için tüm yolların denenmesi gerektiğini belirtiyor ancak ‘evlilik her koşulda sürdürülmeli’ düşüncesinin de yanlış olduğunu vurguluyor. Şiddet sorununu aşmanın yollarından biri de terapi almak ancak bazen eşlerden biri buna direnebiliyor. Böyle bir durumda sadece istekli olan eşin terapiye gitmesinin de fayda getirebileceğini belirten Demirsoy, “Bireysel olarak terapiye katılırsanız o ilişkide kendi rolünüzü görürsünüz, kendinizi geliştirirsiniz, sınır çizmeyi, hayır demeyi öğrenirsiniz. Bunlar önemli, çünkü şiddet içeren bir ilişkide bir süre sonra benlik duygunuzu, problem çözme becerilerinizi kaybediyorsunuz. Böyle bir ilişki, o evde yaşayan çocukların kişilik gelişimi ve cinsel yönelimlerini de etkiliyor” diyor.

    GÜVEN&SADAKAT ÖNEMLİ
    Aldatmanın anlamı kişiden kişiye ve ilişkiden ilişkiye farklılık gösterebiliyor. Kimisi için karşı cinsten biri ile internetten yazışmak aldatma sayılırken bazıları ise ‘açık evlilik’ diye adlandırılan ve tarafların özgür ilişkiler yaşadıkları evlilikleri sürdürmeyi tercih ediyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Önemli olan ilişkideki bağda bir kopukluk algılanmamasıdır” diyor ve ekliyor: “Eşler birbirinden ayrı zaman geçirebilir ancak bu süreçte bilirler ki ilişkide bir eksiklik yok ve birbirlerinin kabul edemeyeceği şeyler yaşanmıyor. Ayrı geçirilen zamanlarda da sevgi ve saygı ile güven bağından emin olunması gerekiyor.” Bazı durumlarda eşlerin aldatmanın sınırları konusunda çatışma yaşayabildiğini belirten Demirsoy, “Bir taraf eski flörtü ile telefonda konuşmayı aldatma olarak kabul etmezken, diğeri buna tepki gösterebiliyor. Önemli olan gizlilik olmamasıdır. Eğer karşı tarafın kabul etmediği bir davranış ve gizlilik söz konusu ise aldatmadan söz edilebilir” diyor.
    ● Eğer ilişkinizde güvenle ilgili bir sorun varsa bu iletişim konusunda da sorunlar olduğunu gösteriyor. Eşlerin ilişkide nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda uzlaşma sağlaması gerekiyor.

    CİNSELLİK EVLİLİĞİ ETKİLİYOR
    Cinsel hayatın doyurucu olması için, bu özel alanda nelerin yaşanacağı, nelerin itici, nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda eşler arasında bir uzlaşma sağlanması gerekiyor. Eğer eşler arasında sevgi, saygı ve güven bağı güçlüyse cinsellikten doğan sıkıntıların aşılması da daha kolay olabiliyor, eşler zamanla birbirini tanıyıp uyum sağlayabiliyor. “Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır. Kadın duygularını ifade etmeye daha çok önem verir, cinselliği arka plana atar” gibi doğruluk payı olmayan toplumsal mitler kişiliklerin ve tercihlerin şekillenmesinde rol oynuyor. “Kadınlar da erkekler de cinsel hayat için gerekli olan biyolojik donanıma sahip ancak kadınlar toplum tarafından yüklenen sosyal roller nedeniyle duygularını ifade etmeye ve duygusal ilişki kurmaya şartlanıyorlar” diyen Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Cinsel alandaki sorunlar evliliğin diğer alanlarını, günlük ilişkideki çatışmalar da cinsellik alanını olumsuz etkiliyor” diyor.
    ● İlişkinizde cinselliğin sağlıklı olup olmadığını anlamak için cinsel birliktelik sayısına değil, her iki tarafın da tercih ettiği, haz aldığı davranışların sergilenmesine ve ilişkinin iki taraf için de doyurucu olup olmadığına dikkat etmeniz öneriliyor. Öte yandan doyurucu cinsel hayat için iletişim kurmak ve kendi sınırlarınızı belirtmeniz gerekiyor.

    AFFETMEK ÖZGÜRLEŞTİRİYOR
    İlişkilerde zaman zaman yaşanan çatışmalar kırgınlıklara neden olabiliyor. Ancak bir kırgınlığı yıllarca taşımak kişiye hem fiziksel hem de ruhsal açıdan zarar veriyor, affetmek ise özgürleştiriyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, geçmişin geçmişte bırakılması, bugüne ve geleceğe odaklanılması gerektiğini belirterek, “Eğer o ilişkiyi sürdürmek istiyorsanız sürekli geçmişte yaşananların diyetini istemek hatalı bir yaklaşım üstelik karşı taraftan çok kendinize zarar veriyorsunuz. Oysa sağlıklı bir ilişki için iki sağlıklı insan gerekiyor” diyor.

    PAYLAŞIMLARINIZ NE ORANDA?
    Evliliklerde özellikle çocuk sahibi olan eşler, anne-baba rollerine bağlanıp diğer rollerinde eksik kalabiliyor. Oysa eşlerin arasında sevgi, sıcaklık ve duygusallık olmadığında bu ilişki çocuklara da mutluluk vermiyor. Çocuk sahibi olan eşler tabii ki ilk birkaç yıl çocuğun fiziksel bakımı nedeniyle eve bağlı kalabiliyor, birbirlerine vakit ayıramıyor, yorgunluklar yaşanıyor. Bazı anneler ise çocukla göbek bağını bir türlü koparamayabiliyor. Oysa anne-babanın ilişkisi, çocuğun ilerideki yıllarda kuracağı ilişkiler ve yapacağı evlilik için örnek teşkil ediyor.
    ● İlişkinizi mercek altına aldığınızda paylaşımlarınızın azaldığını fark ediyorsanız bu konuda çaba harcamaya hemen başlayabilirsiniz. Çünkü karı-koca olarak ilişkinize yapacağınız yatırım, evinizde sevginin yaşandığı sıcak bir ortam sağlanmasını ve çocuklarınızın da özgüvenli, mutlu yetişmesini sağlıyor.

    ORTAK DEĞERLERİ ARTIRIN
    Her insanın hayata bakış açısı, düşünceleri, olaylara ve kelimelere yüklediği anlamlar farklı olabiliyor. İki eş arasında bu farklılık çok fazla ise ve bu farklılıkların varlığı kabul edilmiyorsa ilişkide sıkıntılar yaşanabiliyor. Ortak zevklerin olması, benzer şeylerden hoşlanmak, ortak bir arkadaş ve aile çevresi gibi faktörler ise ilişkinin kalitesini artırıyor.
    ● Farklılıkların çok fazla olduğu bir ilişki yaşıyorsanız çatışmalardan kurtulmak için önce bu farklılıkları kabul etmekle işe başlamak, ikinci aşamada ise birlikte keyif alınarak geçirilecek zamanların artırılmasına çalışmak gerekiyor.

    KRİZ YÖNETİMİ GÜCÜNÜZ NE KADAR?
    İnsanlar aynı anda aynı istek ve ihtiyaçta olmadığı için her ilişkide çatışmalar yaşanabiliyor. Hiç tartışma yaşanmaması, bir ilişkinin sağlıklı olduğunu değil, aksine iletişimsizlik yaşandığını gösterebiliyor. Hayatın içinde yaşanan kayıplar, iflaslar, aldatmalar gibi birçok olay çatışmaların artmasına neden olabiliyor. Önemli olan ise bu kriz anlarını doğru yönetmek… Bu aşamada iletişim kurma ve çatışma çözme becerileri devreye giriyor. Farlılıklardan hep çatışmalar doğduğu düşünülse de kriz durumlarında bu farklar avantaja dönüşebiliyor. Bir tarafın göremediğini diğeri görüyor ya da biri düştüğünde diğeri onu kaldırabiliyor.
    ● Hayatın içinde herkesin başına gelebilecek kriz anlarında önemli olan ‘biz’ olabilmek… Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Böyle durumlarda danışanlarıma hep şunu söylüyorum; siz aynı yolda beraber yürüyen iki kişisiniz. Önünüze bir engel çıktı, bu engeli beraber nasıl aşarız diye düşünmelisiniz. Soruna, birbirinizi dışlamadan, beraberce konuya kuş bakışı bakabilmelisiniz” diyor.
    Formsante

  • Kıskançlığı Dizginlemenin Yolları

    Kıskançlığı Dizginlemenin Yolları

    Seven kıskanır mı, yoksa kıskançlık bir tür delilik mi? Kökeni her neyse bizi raydan çıkaran bir ruh hali olduğu kesin. Kıskançlığı kontrol altına almayı öğrenirsek hem bize hem kıskandığımıza hayat cennet olabilir. Peki nasıl? Darwin’e göre, rekabeti önlemek ve çocuklarımızı korumak vücudun çabasıydı. Psikologlar bunu genellikle deliliğin yakın kuzeni diye adlandırıyor. Kökeni ne olursa olsun, romantik kıskançlık genellikle gerçek temellere dayanmaz ve bizi tamamen kaybetmişiz gibi hissetmemize sebep olur. Eğlenceli değil! Muhakeme yeteneğimiz olması sevindirici…

    İşte içinizdeki kıskançlık canavarını kontrol altında tutabilmeniz için düşünmeniz gerekenler:

    Pozitif düşüncenin gücü:

    Bir kıskançlık krizini kontrol edemeyebilirsiniz, ama biraz da yoğunlaşma ile düşüncelerinizi daha mutlu bir yere götürebilirsiniz.

    Psikolog Ayala Pines, Romantic Jealousy’nin yazarı, eski mutlu zamanlara konsantre olmayı öneriyor “Sevgilinizin en son yaptığı güzel şey ya da kendinizi harika hissetmenize sebep olan güzel bir şey” gibi. Kalıcı bir çözüm değil ama elinizdeki kadehin içindekini diğer kadının suratına fırlatmamanıza yarayabilir.

    İkinci bir fikir sorun:

    Kıskançlık krizinizi sevgilinizin gözleri önüne sermeden önce mutlaka ikinci bir fikir edinin; bu en yakın arkadaşınız olabilir. Sizin göremediğiniz ayrıntıları fark eder ve tarafsız davranmanıza yardımcı olur.

    Kendi kıskançlık ucubenizi sahiplenin:

    Kıskanç bir insan değilmişsiniz gibi davranmaktan vazgeçin çünkü kabarıp kabarıp daha yıkıcı bir patlama ile bitmesi muhtemeldir. Bunun yerine kıskançlığınızı tetikleyen insan/durumla ilgili sorular sormaya başlayın.

    Neye benziyor, ondan etkilendi mi, ne hakkında konuştular? Zamanla, bu soruları suçlayıcı bir tavırla değil, doğal bir tavırla soracak kıvama geleceksiniz. Bebek adımları…

     Rakibinizi tanıyın:

    Partnerimizin bir başkası ile birlikte kaçtığını düşündüğümüzde, bize tercih edilenin Tanrının yarattığı en mükemmel canlılardan biri olduğunu düşünmemiz komik.

    Halbuki bu kuruntulardan kurtulmanın çok basit bir yolu var: diğer insanla tanışın. Tabi eğer karşılaşacağınız insan gerçekten çekici ve seksi ise defolarını bulmak için hevesli olacaksınızdır.

    Bu arada, Pines, ilişkilerdeki en sık kıskançlıkların iş/ofis bağlantılı ilişkilerden kaynaklandığını belirtiyor.

    Kusurlarını bulun:

    En öğretici tavsiyelerden birisi olmasa da kıskançlık atağını bastırmak için sebep olan insanı sessizce ve özel olarak incelemekten geçiyor.

    Bir açığını bulanan kadar! Bulduktan sonra bunu kullanmak değil elbette, her şey kendi içinizi rahatlatmak için…

    Bir hayat edinin:

    Partnerinizden ayrılana kadar ne kadar az hobiniz ve arkadaşınız kaldığını fark etmezsiniz. Ama bunu görebildiğiniz an da ayrılık, psikolojik sağlığınız için daha tehdit edici bir hal olacaktır.

    Oysa tekrar sosyalleşerek, yeni insanlar tanıyarak ve zamanınızı keyifli geçirerek kıskançlık nöbetlerinden kendinizi uzaklaştırabilirsiniz.

    Çocukluk bagajını boşaltın:

    Babanız çok mu çapkındı? Anneniz hep resmin dışında mıydı? Pinbes’a göre bu sürekli tehlikeli insanlarla çıkmayı tercih etmenizin sebebi olabilir: “Ebeveynlerinin ilişkisine dair kendisini güvende hissetmeyen ya da gençken birbirlerini aldatmalarına şahit olan birisinin kıskançlığa eğilimi daha çok olabilir. Yani kıskançlığı tetikleyen konular üzerinde kontrol sahibi olmak için çocukluk sorunlarının farkında olunmalıdır.

  • Baba Kız Arasındaki Uygunsuz Yakınlaşmalar

    Baba Kız Arasındaki Uygunsuz Yakınlaşmalar

    Baba ile kızın dudak dudağa öpüşmesini yanlış bir davranış olarak değerlendiren CISED Onursal Başkanı Dr. Cem KEÇE, “Bu tür uygunsuz yakınlaşmalar hem genç kızlara hem de topluma çok yanlış mesajlar verebilir” dedi.

    BABA-KIZ ARASINDAKİ YAKINLAŞMALARA ÖZEN GÖSTERMEK GEREKİYOR!

    CISED Genel Başkanı Dr. Cebrail KISA, CISED Onursal Başkanı Dr. Cem KEÇE, “Çocuklar ve ergenler, ebeveynleriyle kurdukları bağlarla ve yakın ilişkilerle cinsel yönelimleri, kimlikleri, kişilikleri ve geleceklerinin temellerini atarlar. Bu süreçte, yaşananlar ve paylaşılanlar ruhsal gelişimlerini ve ilerideki cinsel hayatlarını şekillendirir. Genç bir kızın babasını ” dudaktan öpmesi“, bilinçdışında var olan karışık duyguların ortaya çıkmasına ve cinsel hayatı üzerinde hatalı kodlamalara yol açabilir. Bu nedenle, baba-kız arasındaki paylaşımlarda bir takım şeylere “özen göstermek” gerekiyor” dedi.

    YETİŞKİN CİNSELLİĞİNİ ÇAĞRIŞTIRACAK DAVRANIŞLARDAN UZAK DURULMALI!

    CISED Onursal Başkanı Dr. Cem KEÇE, “Freud’un geliştirmiş olduğu oedipus kompleksi (elektra kompleksi) kavramında da, kız çocukları babaya ulaşmak ve onun sevgisini kazanmak için annelerini bir rakip olarak görür. 3-5 yaşlarını kapsayan ve “fallik dönem” adı verilen bu süreçte, kız çocukları babalarını paylaşamaz, paylaşamadıkları gibi sahiplenirler de. Fallik dürtülerin baskısıyla, bu yaş dönemindeki kızlar yetişkinlerin seks arzusu gibi olmayan, çok daha masum, çocuksu ve saf bir “fallik arzu” ile babalarını arzular, “fallik bağ” adını verdiğimiz bağ ile babalarına bağlanır, hatta babalarıyla evlenmek istediklerini söyler. Bu istek ve arzular, cinsel kimliğin gelişmesi için gerekli normal bir sürecin parçasıdır” dedi ve Dr. Keçe, “Fallik dönemin sonunda kız çocukları, babalarına karşı hissettikleri arzuları bastırır ve fallik bağlarını çözümler. Çünkü babaya duyulan arzu, annenin sevgisini kaybetme korkusuna yenik düşer. Kız çocuk, anne sevgisini kaybetmemek ve anneyle sağlıklı bir özdeşim kurmak için babasına karşı duyduğu fallik bağdan vazgeçmek zorundadır. Böylece çocuk toplumsal, kültürel düzene girmiş olur ve ensest yasağını içselleştirir. Ensest yasağının tanınmasıyla kız çocuğu, toplumsal ve kültürel yaşama dâhil olur, doğal güdülerini bastırarak kendi mevcudiyetinin farkına varır. Bu nedenle, fallik dönemde kız çocuklarının baskısız ve görece olarak daha rahat bir süreç geçirmeleri adına, yetişkin cinselliğinde olan cinsel açıdan uyarıcı davranışlardan ve sözlü mesajlardan uzak durulması önemlidir” diye açıkladı. 5 yaş sonrasında fallik dönem bastırılarak uyuklama devresine girer ve ergenlik döneminde, tema olarak eski ama içerik olarak yeni bir sayfanın açıldığını vurgulayanDr. Keçe, “12-18 yaş dönemini kapsayan ergenlik döneminde baba-kız arasındaki yakınlaşmaların ve ” dudak dudağa öpüşme, birlikte banyo yapma, beraber sarılarak uyuma” gibi yetişkin cinselliğini çağrıştıran, garip, tehlikeli ve içselleştirilemeyecek görüntülerden ve davranışlardan uzak durulması çok önemlidir. Çünkü, hem baba hem de kız çocuğu için bu tür uygunsuz yakınlaşmalar, bilinçdışında yer alanensestiyöz duyguları harekete geçirebilir. Bilinçdışından kaynaklanan cinsel davranışlar, rastlantısal içerikli temaslar ve babanın kızının bedenine olan aşırı ilgisi, baba-kız arasındaki sınırların bulanıklaşmasına yol açabilir” dedi.

    UYGUNSUZ YAKINLAŞMALAR…

    CISED Genel Sekreteri Psikolog Serap GÜNGÖR, “Yasaksevi , yakın akrabalar arasında gönüllü ya da gönülsüz cinsel ilişkileri tarif etmek için kullanılan “ensest” kelimesi sıfat olarak “pis, ahlaksız, uygunsuz, kirlenmiş ve temiz olmayan” anlamına gelmektedir. Freud, ensesti fallik döneminde ortaya çıkan bir bozukluk olarak açıklamıştır. Toplumda evlenmeleri ahlakça, hukukça, dince yasaklanmış (nikâh düşmeyen), yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları anlamında kullanılmaktadır. Psikiyatri kitaplarında, cinsel sapmalar bölümünde ise, “yakın akrabalar arasındaki cinsel ilişki” ya da “akraba aşkı” anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca toplumdan topluma değişen değer yargılarına rağmen, hem vajinal hem anal yönü bulunan her türlü uyarıcı cinsel yakınlaşım, oral ya da genital ilişkiler, baştan çıkarıcı konuşma ve temaslar, teşhircilik, öpüşme, okşama, zorlama ile karşılıklı mastürbasyon biçiminde gerçekleşen cinsel yakınlaşmalar, ensest kapsamına girebilir” dedi ve Sayın Güngör, “Burada asıl belirleyici olan, cinsel ve ruhsal sorun yaratan şey, yapılan eylemlerden ziyade bu eylemler sırasında hissedilen duygulardır. Ancak, her kültürde enteresan gelenekler vardır. Rus kültüründe anne, baba, çoluk çocuk herkes birbirini dudaktan öper, bu psikolojik olarak uygunsuz olmasına rağmen, Rus toplumu için normal sayılan bir uygulamadır” diye altını çizdi.

    AİLEDEKİ DUYGUSAL BOŞLUKLAR SORUN YARATABİLİR!

    CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal ÖZCAN, “Ailedeki üyeler duygusal olarak bir boşluk içinde olduğunda ya da boşanma ve iş seyahatleri nedeniyle bir arada olamadıklarında, uygunsuz cinsel yakınlaşmalar ve ilişkiler, “Aslında uygunsuz bir cinsel yakınlaşma içinde değiliz, insan ilişkilerinin sıcaklığını, konforunu ve güvenini paylaşıyoruz ve gösteriyoruz ” gibi görünebilir. Bu durum, masumca algılanan duyguların aslında uygunsuz olduğunun inkârıdır. Bu yüzden, karışık duygular uyandıran uygunsuz cinsel yakınlaşmalara, “Ne var bunda, çok masum bir sevgi paylaşımı!” demek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. İçinde yaşanılan kültüre ve toplumsal değer yargılarına aykırı olan, masum ve sevgi gösterisi olarak sunulan bazı yakınlaşmalar erotik bir içerik taşıyorsa, üzerinde düşünülmeli ve gerekirse bir cinsel terapistten yardım alınmalıdır” dedi.

    HER GENÇ KIZIN İLK AŞKI BABASIDIR!

    CISED Onursal Başkanı Dr. Cem KEÇE, “Freud’a göre her genç kızın ilk aşkı babasıdır . Kızlar babalarına bambaşka duygularla bağlanırlar, kimseye güvenmedikleri kadar güvenir. Çıkarsız ve karşılıksız olan bu sevginin hesabı kitabı yoktur. Sırtını dağlar kadar sağlam bildiği babasına yaslandığını bilerek yaşamak ve bunun keyfini çıkararak mutlu, huzurlu ve güvende olduğunu bilmek, her genç kızın ruhsal gelişimini etkilemektedir” dedi ve Dr. Keçe devam etti, “Kız çocukları büyüyüp geliştiklerinde ve başka aşklara yelken açtıklarında, bilinçdışında yer alan baba sevgileri onları yalnız bırakmaz. Bu sevgiye ve bu sevginin içeriğine göre kendilerine bir erkek seçerler. Seçtikleri erkeklerde geçmişlerinde kalmış olan ve bilinçdışında daha ilk günkü gibi sıcaklığını koruyan baba sevgisi kırıntılarını arar, bulunca huzur bulur; bulamayınca ise huzursuzlaşır ve hırçınlaşırlar. Çünkü bebekken farkındalıkları arttıkça ilk karşı cins olarak babalarını görmüş ve tanımışlardır. Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları ilişki; beklenti, hayranlık ve sevgi üzerine gelişmiştir. Bu ilişki, hayatları boyunca, kız çocuklarının tüm seçimlerini etkileyip, seçecekleri erkeklerde bile, kendi babaları gibi örnek bir figür aramalarına yol açar. Şefkat aramaları ve sevgi ihtiyacında olmaları da bu yüzdendir”.

  • Seks Yogası

    Seks Yogası

    Cinsel enerji, en yaratıcı enerjidir. Eğer derinliklerine bakarsanız, büyük ve yaratıcı olanaklarını görebilirsiniz. Seksin sadece küçük bir yanı çocuklarınızı size sağlamış olmasıdır. Öteki, yani daha yüksek yanı, sizin sonsuzlukta yaşayabilmenize imkan oluşturmasıdır. Cinsel enerji, yaşam enerjisidir.

    Bedenin gerçeğini kavrayan kişi, evrenin gerçeğini de kavrayacaktır.” Uzakdoğu kökenli “seks yogası” olan “tantra”nın felsefesini özetleyen bu cümleler Uzakdoğulu bilge Bhagwan Shree Rajneesh’e, takipçileri tarafından kullanılan adıyla Osho’ya ait, “Okşanırken tatlı prenses, sevişmeye ebedi yaşam gibi katıl”, “Öteki yalnızca bir kapıdır. Bir erkekle sevişirken aslında varoluşun kendisiyle sevişiyorsun”, “Seks yalnızca başlangıçtır, son değildir. Ama başlangıcı kaçırırsan, sonu da kaçırırsın”. Bu cümleler de seksi temel enerji olarak alıp, onu dönüştürme ve yaşamı daha doyumlu bir hale getirme yöntemlerini içeren seks yogasının özünü anlatıyor.

    Zamanımızda cinselliğimizle yüz yüze gelmek konusunda önceki dönemlere kıyasla daha çok ilerleme kaydediyoruz. Sigmund Freud ve takipçilerinin çalışmaları, “cinsel tabu”cular ve toplumsal hayatın “gönüllü ahlak polisleri” gibi, insanların seks yaşamlarının karanlık köşelerde, utanç içinde yerine getirilmesi gereken müstehcen, onur kırıcı ve önemsiz bir şey olarak tanımlama eğiliminde olanları, yollarından döndürdü. Batı’da seks ancak Freud’dan sonra daha rahat bir şekilde açığa çıkabildi. Oysa binlerce yıl önce Uzakdoğu, seks konusundaki kompleksleri aşmış ve onu yaşamın bir parçası olarak kabullenmişti.

    Seks yogasında, kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçası ve daha gelişmiş bir insan ırkına doğru evrimsel gelişmenin bir parçası olarak algılanıyor. Sevgi, şefkat, saygı, onur ve kutsallık, insanın daha göze görünür olan diğer fiziksel nitelikleri kadar, onun bir parçası olarak görülüyor. Seks yogasmda dişi, erkekten daha aşağı değil, biri diğerine zıt değiller; fakat her ikisi de yaşamın daha yüksek, daha tam ve daha derin zevklerini yansıtan bir birliği arıyor ve buna ulaşıyorlar. Seks yogası, bu birliğe hazırlanmak için eğitim ve disiplin sağlıyor. Bu bilgi, kadim tantra bilgeliğine’ dayanıyor. “Tantra yoga”, insan cinselliğiyle ilgilenen tek yoga türü. Karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut sunuyor. Hem de izlediği yöntemler ve öğrettiği adımlarla sadece yatakta değil; hayatın her alanında.

    Seks ayininden utanmayalım

    20 yıldan uzun bir süre jinekoloji ve psikosomatik tıp konusunda çalışmalar yapan, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık gibi pek çok konuda araştırmaları bulunan Omar Carrisun, “Tantrik düşünce ve yöntemler, doğru eşle, doğru zamanda ve doğru bir zihin durumunda yapılan cinsel birleşme, yaşamda yeni bir boyuta giden kapıyı açmanızı sağlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Günümüzde çok fazla erkek ve kadın kendilerini aslında hoşlanmadıkları kişilerle cinsel birleşme yaşamak zorunda hissediyorlar. Bu deneyimi, asgari bir zevk, azami bir yetersizlik ve hüsran duygusu hissederek aynı kişiyle ya da farklı eşlerle tekrarlıyorlar. Oysa seksin bir zorunluluk değil de seçim olduğunu, eşlerin de utanç verici, yavan bir süreçteki bir piyondan daha değerli ve arzulanabilir olduğunu düşünselerdi, ıstırapları sona ererdi.”

    Seks yogası öğrencileri olan guruların söylediklerine göre, tantranın cinsel prensiplerini içten bir şekilde inceleyip uygularsanız, cinsel birleşmenin tacı olan kendinden geçme anını, şimdi bildiğiniz gibi kısacık birkaç saniyeden bir saat ya da daha fazla bir zamana yayabilirsiniz. Bu aslında uzatmadan da öte. “Tantrik seks”, yorgunluk ye tükenmeyle değil, tam gevşeme ve yeniden canlanmayla sona eriyor.

    Osho, seks yogasının temelleri olan “sutra”ları şöyle sıralıyor: “Birinci sutraya göre, cinsel birleşme süresince, başlangıçtaki ateşi korumaya özen gösterin ve ateşi sonlandıran közleri önleyin, ikinci sutra’ya göre kucaklaşma anı duyularınızı yapraklar gibi sarsıyorsa, kiminle kucaklaştığınıza bakmadan kendinizi bu sarsıntıya bırakın. Üçüncü sutraya göre hiç bir dokunuş olmadan, sadece birleşmeyi hissetmenin bile bir dönüşüm olduğunun farkına varın.”

    Osho, tantra felsefesini gündelik hayatın bir parçası yapmanız için başka birkaç öneride daha bulunuyor: “Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşını görüp sevindiğinizde, bu sevinci her yanınıza sindirin. Bunu, hoş hissettiğiniz pek çok farklı anda yapabilirsiniz. Öfkelendiğiniz zaman sizde bu öfkeyi uyandıran insana odaklanmayın; öfkenize odaklanın. O kişiye içinizde yatan bu gizli gücü açığa çıkardığı için minnet duyun. O sizde bir yere çarptı ve o çarptığı yerde aslında gizli bir yara vardı. Sadece bunun farkına varın. Sonra olumlu ve olumsuz duygularınızla ilgili farkındalıklarınızı kendiniz için kullanın. Farkına varmanız, bir şeyi derinleştiriyorsa bu iyi bir şeydir. Bir şey, farkına varmanız sayesinde yavaş yavaş yok oluyorsa bu kötüdür.”

    Seksin sekiz yönü

    Tantrik Hindu metinlerinde cinsel birleşmenin sekiz yönü olduğu anlatılıyor: “Smarnanam” yani düşüncenin sekse odaklanmasına izin vermek, “kirtanam” yani bir başkasıyla seks konuşmak, “keli” yani karşı cinse eşlik etmek, “prekshenam” yani flört etmek, “guhyabhashanam” yani karşı cinsle samimi konuşma yapmak, “sarrtkalpa” yani cinsel ilişki arzusu, “adhyavasayam” yani kendini ona vermek için kesin karar ve “kriyanishpatti” yani fiziksel birleşme.

    İşte seks yogası, tüm bu aşamaların farkına varmayı, orada gizlenen gücü açığa çıkarmayı ve bedeninizi kullanmayı öğretiyor. Omurganın seks yogasında büyük önemi var. Çünkü omurga, varlığın merkezi ekseni. Her biri farklı sinir sistemlerine bağlı olan omurlar da, omurilikten kuyruksokumuna kadar uzanan merkezi omurilik kanalı da seks yogası için yaşamsal. Çünkü tantra uygulamaları, bu geçit boyunca “kundalini” denilen, uyuyan gizemli gücü, omurganın tabanından başa doğru yükseltiyor. Kundalini, yükselirken beyne doğru giden yoldaki, adlarına “çakra” denilen, yedi güç merkezini harekete geçiriyor. Çakralar Uzakdoğu bilimlerine göre insanların yaşam enerjilerini aldığı ve beden içinde döndürürek dağıttığı yerler.

    Eğer seks yogası yapmak istiyorsanız, nefes alma tekniklerini öğrenmelisiniz. Gün içinde çok kısa aralar dışında nefes her iki burun deliğinden eşit olarak akmıyor. Bunun yerine yaklaşık 24 dakika boyunca sol burun deliğinden çıkıyor, sonra bu kadar süre için sağ burun deliğine geçiyor. Omurgadaki sağ ve sol oluklarda yer alan enerji kanalları, burun deliklerine kozmik enerji taşıyorlar. Sağ burun deliğinden akan akım eril, elektrikli, sıcak ve astral görüşe göre ateş kırmızısı renginde. Gurular bunu “güneş nefesi” diye adlandırıyorlar. Sol burun deliğinden akan yaşamsal hava ise dişi, manyetik, serin ve astral görüşe göre soluk beyaz renkte. Buna “ay nefesi” deniyor. Seks yogası konusunda deneyimli olanlar, nefeslerinin sağ ya da sol burun deliğinden akışını kontrol ederek günlük hayatlarındaki pek çok konuya hükmedebiliyorlar. Örneğin genel olarak fiziksel çaba, tutku, kuvvet ya da mücadele içeren tüm eylemler, seks, aktif sporlar, kumar ve hile ya da yarışmalar, nefes sağ burun deliğinden akarken kişiye başarı vaad ediyor. Müzik yapmak, dans, ibadet, herhangi bir konuda kursa başlamak, bilimsel çalışmalar, tohum ekmek, düğün törenleri gibi aktivitelerse, nefes sol burun deliğinden akarken daha doyurucu oluyor. Tantrayı ileri düzeyde uygulayanlar nefes akışını sadece irade ile kontrol edebiliyorlar. Tantrik metinlerde, gün doğumundan gün batımına kadar sadece sol burun deliğinden, gün batımından gün doğumuna kadar da sağ burun deliğinden nefes alınmasının hastalıkları uzak tuttuğu. Ömrü uzattığı ve bilgelik bahşedeceği de iddia ediliyor.

    Nefes akışına hakim olmak, tüm tantra uygulamalarında işlevsel bir devamlılık

    sağlıyor. Hindistan ve Tibet’te neredeyse guru sayısı kadar farklı nefes alma tekniği var. Ama tüm seks yogası yöntemlerinin üç soluma aşamasıyla ilişkisi bulunuyor: Nefes alma, tutma ve nefesi verme. Temel nokta, bu soluma döngüsünün üç anı arasında doğru oran kurarak ahenk sağlamak. Çünkü nefes almak, insanın bioritminin formunu da belirliyor. Solunum oranını yavaşlatıp hızlandırırsanız hem fiziksel, hem de” zihinsel değişiklikler ortaya çıkıyor.

    Tantracılar, düşüncelerini kontrol etmek istedikleri kişinin solunum oranına dikkat ederek, istedikleri herhangi biriyle telepatik iletişim kurabiliyorlar. Hatta bu şekilde diğer kişinin soluma hızını artırabiliyor ya da yavaşla tabiliyorlar.

    Renklerin sekse etkisi

    Hindistan ve İran’daki ilk gizemcilik okullarından bazılarında müritler yıllar boyunca tek bir rengin doğasını ve etkisini incelerlermiş. Örneğin mor ışık, dişi hormonların faaliyetini artırıyor, kırmızı ışık erkek üreme organlarını harekete geçiriyor. Seks yogasının asıl odak noktasını oluşturan gizli cinsel birleşme ayinine hazırlananlar, arınma safhasında renkleri kullanıyorlar. İnsan bedenindeki yedi enerji merkezi yani çakra, yedi renge karşılık geliyor. Kuyruk sokumunun olduğu kök çakra kırmızı, göbeğin iki parmak altındaki çakra sarı, göğüs kafesinin altındaki güneş çakrası sarı, kalbimizin olduğu yerdeki çakra yeşil, boğazımızın bulunduğu yerdeki çakra mavi, alnımızın ortasındaki çakra çivit ve kafamızın tepesindeki çakra mor renge sahip.

    Nefes ve renkler kadar sesin de tantrada büyük önemi var. Yapılan araştırmalar bir araba kornasından çıkan 90 desibellik bir gürültünün bile kalbe pompalanan kan miktarını iki katına çıkardığını ortaya koymuş. Tantraya göre alfabenin her harfin çıkarmamızı sağladığı sesin, bir enerji titreşim gücü bulunuyor. Örneğin tantra metinlerine göre “Om” sesi tüm yaradılışı kapsıyor. Güç sözlerinin en büyüğü olarak kabul edilen bu söz, doğru bir şekilde söylendiği zaman bedende ve zihinde ahenk ve denge yaratıyor. Sesler üzerinde deneyimler yaşamak, tantrayı öğrenen kisiye kendi iç sesini duyma ve farklı iç seslerin ne anlama geldiğini ayırt edebilme yeteneği kazandırıyor.

    Koku eğitimi de tantranın önemli adımlarından biri. Her yaşamın kendine özgü bir kokusu bulunuyor. Kötü bir yaşam da tıpkı azizlerin yaşamı gibi belli bir koku yayıyor. Bir keresinde ünlü Fransız dedektifi Vidocq şöyle demiş: “Beni bin kişilik bir kalabalığın ortasına koyun. Sadece koku duyusuyla ahlak yasalarını ihlal edenleri ayırt edeyim.” Vidocq, suç içeren her mesleğin kendine özgü bir kokusu olduğunu ve kendisinin bunları ayırt edebildiğini söylüyordu. Mesleğindeki sürekli başarısı belki de bunun bir kanıtıydı.

    En afrodizyak kokular

    Tantraya göre koku, insanın en eski içgüdüleri olan seksi ve dini güdüleri etkilemenin en kadim yolu. Güzel kokuların gizli gücünü bilen eski uygarlıklardaki rahipler ve büyücüler bedene sürülen yağları ve değerli merhemleri öyle güçlü bir şekilde hazırlamışlar ki, bunların bir kısmının kokusu binlerce yıl dayanmış. Kokunun gücünün en büyük ispatı ünlü fahişelerin ve büyüleyici kadınların tarihlerinde yer alıyor. Hem kutsal, hem de din dışı edebiyat, erkekler üstündeki tuhaf güçlerini çoğunlukla sihirli parfüm sanatına borçlu olan İsrail kralı Ahab’ın karısı İzabel, Samson’un Delilah’sı, Kleopatra, Kraliçe Josephine gibi kadınların hikayeleriyle dolu. Shakespeare, “Antomus ve Cleopatra” adlı oyununda Nil kraliçesinden şöyle bahsediyor; “O kadar parfüm sürmüştü ki, rüzgarlar sevdalanmıştı”.

    Örneğin seks açısından en ünlü kokulardan ve afrodizyak yönü çok güçlü olan tek bir misk tanesi bile, hacminde dikkate değer hiçbir eksiklik olmadan birkaç milyon küp havayı kokutabiliyor. Ama tek damlası bir odayı uzun süre kokutan miskin yarım kilosu 40 bin dolara satılıyor. Her zaman misk kokusuyla dolu dantel bir mendil taşıyan Kraliçe Josephine’in de en sevdiği kokuymuş bu. Söylentilere göre Napolyon’un tutkusunu alevlendirmek için bunu o kadar çok kullanırmış ki, dairesinin duvarlarından yıllar sonra bile bu koku yayılıyormuş.

    Sesk yogası uzmanlarının da özellikle kullandığı kokular var. Onlar kokulardan, kundalini enerjisinin çöreklendiği kuyruk sokumunu uyarmak için yararlanıyorlar. Seks ayinlerinde daha çok misk, yasemin, paçuli, hint sümbülü, sandal ağacı ve safran kullanıyorlar. Bazı tantracılar cinsel ritüeller sırasında partnerlerinin bedenlerinin farklı bölümlerini farklı parfümlerle sıvıyorlar. Eller için yasemin yağı, yanak ve göğüsler için paçuli, kasıklar için misk, uyluklar için sandal ağacı ve ayaklar için de safran. Siz de bunu sevişirken deneyin; ancak sentetik kokulardan kaçının.

    Bu yöntemleri iyi bilmenin ötesinde iyi bir seks yogası uygulayıcısı olmak istiyorsanız, tutkuları, tembelliği, asılsız bilgiyi ve öfkeyi de aşmış olmanız gerekiyor. Benzer şekilde zeki, duyularını kontrol edebilen, tüm varlıkları incitmekten kaçınan, her zaman ve herkese karşı iyi olan, saf ve inançlı olanlar tantra eğitimine kabul ediliyorlar. Obur, aşırı derecede sekse düşkün, arsız, açgözlü, cahil, ikiyüzlü, zevk düşkünü ve ayyaşlar özel olarak reddediliyorlar. Cinsel birleşme yani seks ayini, ancak uygun bir hazırlanma döneminden ve yeterliliğin ispatlanmasından sonra gerçekleşiyor. Bu süreç genellikle bir yıl alıyor.

    Seks yogasının cinsel birleşme aşamasına ancak bundan sonra geliniyor. Bu noktada, eğer bu aşamayı birlikte kat ettiğiniz bir eşiniz yoksa kendinize sizin gibi tantrayı öğrenmiş bir partner seçmeniz gerekiyor. Değişik sevişme pozisyonları, orgazm olmamak için kendini tutma yöntemleri ve saatler sürebilen bir teslimiyet, yani asıl eğlence ve gelişim ise bundan sonra başlıyor. Çünkü bu noktadan sonraki birkaç yıl süren deneyim süresince kuyruk sokumundaki kundalininin yılankavi gücü, doğal bir şekilde yukarıya doğru hareket etmeye başlıyor. Bu durum astral bedendeki tüm çakralarınızı harekete geçirse de, en güçlü etki cinsel organlarda yoğunlaşıyor ve bir dereceden sonra tamamen sizi sarmalayan güç ve eylem alanınız olan auranıza boşalıyor.

    Bu konuyla ilgileniyorsanız Osho’nun Okyanus Yayınları’ndan çıkan “Tantra Öğretisi” ve Omega Yayınları’ndan çıkan “Tantra, Spritüellik ve Cinsellik” isimli kitaplarıyla, Omar Garrison’un Okyanus Yayınları’ndan çıkan “Tantra/Seks Yogası” adlı kitabına göz atabilirsiniz.

  • Kadınların aldatması daha zordur

    Kadınların aldatması daha zordur

    Kadın aldatmayla birlikte sevgi, aşk, romantizm, heyecan ve sürpriz arar.

    KADINLARIN ALDATMASI DAHA ZOR VE GERİLİMLİ BİR SÜREÇTİR

    Erkekler aldattığında dikkatsizdirler, kendilerini değişen tutum ve davranışlarıyla kolay ele verirler. Erkekler için gizli buluşmalar ve gün ortasındaki hızlı seks kaçamağı heyecan vericiyken, -Yaşandı ve bitti hesapsızca- psikolojisi erkekler için çok yaygındır. Kadın aldattığı zaman ise , duygularıyla toplumun baskısı arasında yaşanan sürtüşme ve çatışma onu gerilimli bir sürece doğru iter. Bu nedenle kadının aldatması daha zor, daha derinlikli, daha heyecanlı, daha edebi ve daha zengin bir malzemedir. Kadınlar aldattığında çok daha dikkatli davranırlar. Çünkü kadınlar için günü birlik bir ilişkiden çok, uzun süreli ve duygusal bağları kuvvetli bir ilişki yani aşk yaşamak çok daha önemlidir.

    ASLINDA KENDİMİZİ ALDATIYORUZ

    Çiftler; var olan ilişkilerini geliştirebilme, yaşamı paylaşabilme, birbirlerinin gerçek ihtiyaçlarını fark edebilme ve buna cevap verebilme becerilerini geliştiremediklerinden dolayı başka ilişkilere ihtiyaç duyarlar. İlişki içindeyken var olan problemleri aldatma ile bastırmaya ve çözümsüzlüğe bırakarak her iki tarafı da aldatılan haline getirirler. İnsanın kendi kendini aldatması ve aldanması da burada başlar aslında. Mevcut ilişkilerini bırakmayıp, çözümsüzlüğe ittikleri problemlerinin arasında kendilerini yeniden ifade etme, dürtüsellikteki anlık hazların sürekliliğini sağlama ve sonsuz bağlanma arayışlarına girmelerinin bir sonucudur yaşadıkları bu karmaşa.

    Çok güzel hikayelerle başlamış bir birlikteliğin , kurulu bir düzenin yıkılması o kadar da kolay değildir. Unutulmamalıdır ki bir çıkış yolu her zaman vardır. Öncelikle; Aldatmaya yol açan faktörler nelerdir? O insanın hayatında aldatma ihtiyacı nasıl bir yer tutmaktadır? Eşin bu durumdaki sorumluluğu nedir? Tüm bu soruları değerlendirmek ve yanıtlarını aramak gereklidir. Çiftler sorunu görmemezlikten gelmeyip , konuşmaktan kaçınmamalıdırlar. Saldırgan ve suçlayıcı bir tavırla yaklaşmak yerine, kendi duygularını ifade eden ; “benimle eskisi gibi ilgilenmiyorsun ” “ çok sık kavga ediyoruz, ilişkimizde sorunlar var, başka birisi olabileceğini hissediyorum” gibi ifadelerle konuşmalıdırlar.

    ÇİFTLER EVLİLİKLERİNİ YENİDEN YAPILANDIRABİLİR

    Yaşanılan kavga veya anlaşmazlıklarda genellikle çiftler birinci derece akraba veya arkadaşlarından yardım istemektedirler. Oysa bu süreçte ebeveynlerin tarafsız yaklaşmaları pek mümkün olmadığı gibi ilişkiyi daha da çıkmaza sürükleyebilmektedirler. Çifti bu kadar derinden yaralayan bir olayda , Çiftlere tarafsız yaklaşabilecek, sorunun gerçek temellerine inebilecek, bu sürecin iyi yönetilebilmesini sağlayabilecek Evlilik veya Çift Terapistlerinden destek alınabilir. Sorunun gerçek nedeni tespit edilmeli, yaşanılan sıkıntıların nedeni sadece karşı tarafın hatalarında değil, kendisinden de kaynaklanabileceği düşünülmeli, buna göre adımlar atılmalıdır.Her iki taraf da şu soruyu kendisine sorabilmelidir; “bu olay bize ne öğretti?” Bu konuda samimi yanıtlar veren çiftler evliliklerini yeniden yapılandırabilir ve mutlu olabilirler. Sevgiyi, güveni ve saygıyı artırıcı çözüm yolları adına;İletişimlerini güçlendirip, çatışmalarını nasıl çözebileceklerini öğrenirlerse , cinsel ilişkilerinin kalitesini arttırabilirlerse , ben-sen çekişmesi yerine “BİZ” kavramını oluşturabilirlerse , aldatma sorunun da üstesinden gelebilirler.

    İlgili Konular ;
    Evli bayanlar neden aldatıyor?
    Peki kadınlar neden aldatır?

  • 8 Hamlede Onu Baştan Çıkartın

    8 Hamlede Onu Baştan Çıkartın

    Kadınlar kadar erkekleri de baştan çıkartmak zordur. İlişkinizde onu elde tutmak ve baştan çıkartmak için bazen küçük hamleler gerekir. İşte sizin için araştırıp derlediğimiz tüyolar.

    1. Bazen dokunmak binlerce sözün anlatamadığını ifade eder. En basiti partnerinizin elini tutmanız onu heyecanlandırmaya yetecektir. Bu yüzen dokunmak onları etkilemenin birinci kuralıdır.

    2. Onu heyecanlandırın. Heyecan bir ilişkide olmazsa olmazlardan sadece bir tanesidir. Zaman zaman küçük hediyeler ile sürpriz yapın. Hiç beklemediği bir anda güzel mesajlar atın ya da onu görmeye gidin. Emin olun bu onların çok hoşuna gidecektir.

    3. Bunu herkes bilir, kadınlar iltifatı çok sever. Fakat bilmediğiniz, bunu erkeklerinde çok sevdiğidir. Ona zaman zaman iltifat edin. Hatta bazen kulaklarına, ona hayran olduğunuzu fısıldayın. Beğendiğiniz yönlerini bilmesine izin verin.

    4. Ve kadınların ilişkide en çok aradığı şey olan ilgiyi erkeklere göstermeyi unutmayın. Sizin ona ilgi göstermeniz onu size daha çok bağlayacaktır. Unutmayın tek mesaj bekleyen siz değilseniz.

    5. Güvenli, sakin ve uygun bir müziğin olduğu ortamda kadın tüm dikkati kendi üstünde daha kolay tutabileceği gibi istediği mesajları daha rahat vererek erkeği de kendine çekebilir, onu baştan çıkartabilir.

    6. Erkeğe “Sen çok özel ve değerli birisin” hissi yaşatan bir kadın baş tacı edilebilir. Her insanın değerli olduğunu hissetme ihtiyacı vardır. Genellikle kadınlar bu hissin kendilerine ait olduğunu düşünürler ve erkeğin sadece kendilerini değerli hissettirecek eylemler yapmasını isterler.

    8. Burada baştan çıkarmanın bir başka yolu baştan çıkarılacak kişinin kişilik özelliklerinin bilinmesidir. Bir erkeği tanımak demek onu nelerin heyecanlandırdığını ve fantezilerini bilmek demektir. Bir kadın kişilik özelliklerini bildiği bir erkeğin nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini bildiğinde baştan çıkarma taktiklerini oluşturmada işi kolaylaşacaktır.

    İlgili konular ;
    Kadınların Seks Konusunda Bilmesi Gerekenler

  • Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    1. Sence mutlu bir evlilik nasıl olmalıdır?
    2. Evlilikle ilgili en büyük korkun ne?
    3. Anne-babanda olan hangi özelliklerin eşinde de olmasını istersin?
    4. Sen evlendikten sonra ailen ilişkinde nasıl bir yerde olacak?
    5. Stres ve hayal kırıklıkları ile nasıl başa çıkıyorsun? Sende en çok ne stres oluşturur? Hayattaki en büyük hayal kırıklığın neydi? Bu hayal kırıklığı ile ilgili bugün duyguların ne?
    6. Özel günleri kutlama alışkanlığın var mıdır? Özel günlerde hediye almak, kutlama yapmak senin ve ailen için önemli midir?
    7. Benimle ilgili ne tür endişelerin var? Kafanı neler meşgul ediyor?
    8. Bu cümleleri nasıl tamamlarsın?

    *Bir evlilikte, kadın ….. olmalı/yapmalı.

    *Bir evlilikte , erkek ……olmalı/yapmalı.

    Unutmayın, ilişkinizin geleceği ancak bugününü doğru tanımlamanızla mümkündür.

    Alacağınız tüm cevapların sizi mutlu etmesi dileğiyle;

    Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

    Konu hakkında detaylı bilgiö kalan soruları öğrenmek için meltemkavcarsirmali.com adresini tıklayın.

  • Aşkın 3 hali vardır, Sen hangi halisin?

    Aşkın 3 hali vardır, Sen hangi halisin?

    AKIL HALİ

    “Aklın yolu birdir” ve sevgilinizi bu şekilde seçtiyseniz, muhtemelen çevrenizdeki herkes bu aşkı onaylamıştır. Ne de olsa o çok efendi, terbiyeli, yakışıklı, iyi de bir işi var, en önemlisi de bir kadın ruhundan anlıyor. O tam bir kanatsız melek. Eğer onun hakkında bu tarz düşüncelere sahipseniz aşkın akıl yolunu izlemişsiniz demektir. Onunla gerçekten mutluysanız sorun yok, ama kendinizi onun olumlu özelliklerini durmadan kulağınıza fısıldayan mantığınıza kaptırıp, aslında yanında hiç heyecanlanmadığınızı ve hislerinizin bir arkadaşınıza karşı hislerinizden farklı olmadığını göz ardı ediyorsanız, ileride geç kalınmış pişmanlıklar yaşayabilirsiniz.

    KALP HALİ

    En klasik ama en popüler aşk hikayesi… Kalbinizin yolunu izlediğinde onu ‘Bay Mükemmel’ olarak görmek isteseniz de aslında içten içe kusurlarını bilirsiniz. Hatta sizi çok rahatsız edenözellikleri bile olabilir, fakat bunlara rağmen ondan bir türlü vazgeçemezsiniz. Gerçek aşk bu mudur bilinmez, ama kalbin yolunu izlediğinizde düşme ihtimaliniz olan en büyük tuzak şudur: O içten içe bildiğiniz kusurlar, artık sizi ayrılmaya itecek kadar ciddi boyutlara geldiği halde sırf ona karşı iflah olmaz tutkunuz yüzünden kararsızlıklar ve acı deneyimler yaşayabilirsiniz.

    İÇGÜDÜ HALİ

    Bu yolla yaşanan aşk, genelde pek fazla tanımadığınız bir erkekle yaşayacağınız türden bir aşktır. Onun hakkında hiçbir şey bilmez, ama bir şekilde sizin için yaratılmış olduğunu hissedersiniz. Bunu size hissettiren kalbiniz olduğunu zannedersiniz, oysa hislerinizin kaynağı içgüdülerinizdir. Bazen haklı çıkar ve güzel bir ilişkiye adım atarsınız, bazense büyük bir hayal kırıklığına uğrarsınız. Yani tam bir kumar… İçgüdüler yanıltıcıdır ve aşkın bu halini seçen yanılmayı da göze almalıdır.

  • Aşkın Ömrü

    Aşkın Ömrü

    Aşkın ömrü testinin sonuçları

    4 bin çifte evliliklerinin hangi döneminde mutlu oldukları soruldu. Çiftlerin en mutlu zamanlarını ilişkilerinin üçüncü yılına doğru yaşadıkları, bu noktadan sonra beraberliklerin çöküşe geçtiği görüldü. Üç yılın sonunda hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

    Evlilik sitesinde mutlu evliliğin reçetesi aşağıdaki gibi verildi:

    – Her gün kendinize 1 saat 15 dakika zaman ayırın.
    ( Aşkitom ne yemek var ? Ne zaman mı ya yattık ya işte ben sana 8 saat zaman ayırdım hep yanında yattım gülüm .. )
    – Eşinize ev işlerine yardım ettiğinde teşekkür edin.
    ( Ne var tabiki yardım edeceksin, bende çocuklarına bakıyorum ev işçisiyim ben hadi yıka bulaşıkları )
    – Ayda bir açık havada yürüyüş yapın.
    ( Of ya hanım, maç var tamam biliyorum bir ay oldu ama maç ezel hepsi var napim sonra yürürüz hadi gülüm bi su ver bana )
    – Günde en az bir kere partnerinize çay ya da kahve içmeyi teklif edin.
    ( Kahve içermisin hayatım ? Yatakta olursa olur gülüm )
    – Yatağa girmeden önce 24 dakika dertleşin.
    ( Bıdıbıdıbıdıbıdı çocukların, anan, alentirik ZzzZzZZz HORRRR )
    – Kavga da etseniz uyumadan önce öpüşüp barışın.
    ( Iııı hadi dön öpim gülüm küslük olmaz. Defol Necati defooooool )
    – Günde beş kez kucaklaşın ve en az bir kere “Seni seviyorum” deyin.
    ( Yavaş la ayu kemiklerimi kıracaksın. Beni seviyon mu nejlaa Ya seviyom seviyom ama çok acıtıyon )
    – Eşiniz iş yerindeyken mesaj, telefon ya da e-posta yoluyla dört kez haberleşin.
    ( Hayatım ordamısın ? İşim var işim hadi )
    – Haftada üç geceyi kanepede kıvrılıp oturarak geçirin.
    ( Hay ben bu kanepeyi icat edenin, yahu ne rahatsız bişey bu kardeşim )
    – İki günde bir birbirinize iltifat edin.
    ( Hayatım o kadar güzelsin ki o kadar güzel sin ki, bir öpsem iki yetim kalıyor, iki öpsem üçün boynu bükük Necatiiiiii hayırdır bu iltifatlar sen kesin bi haltlar işliyorsun )

    Zaman içerisinde artık çiftler birbirlerini daha iyi anlıyorlar. Bu yukarıda yazılanlarda gerçek payı yok değil elbetteki var. Siz siz olun saygıda kusur etmeyin. Saygının bittiği yerde hiçbirşeyin olmayacağını unutmayın.

    İlgili Konular ;

    Aşkın ömrü uzar mı?
    Aşkın ömrü 3 yıl mı?
    Aşk & Sevgi Köşesi

  • Erkeği Etkileme Hileleri

    Erkeği Etkileme Hileleri

    Evde uygulayacağınız yöntemlerle bunu başarabilirsiniz…

    Amacınız illa ki bir erkeği etkilemekse bundan kolay yolu yok. Bu hilelere başvurduğunuzda istediğiniz erkeği etkilemeyi başarabilirsiniz…

    Dudakları öpülesi yapın:

    Ateş kırmızısı dudaklar kesinlikle onu şaşırtacak. Ancak yüzünde bırakacağınız izler yaşlı teyzesini anımsatabileceğinden uzun süre kalemi ile üstünden geçin ve sonra tekrar ruju uygulayın.

    Yataktan yeni kalkmış havasında dalgalı saçlar yaratın:

    At kuyruğunu unutun, hiçbir model büyük ve yerinde duramayan dalgalar kadar etkili olamaz. Hiç uğraşmayın ve nemli saçlarla yatağa girin. Ertesi gün saçınıza fön tutarken parmaklarınızı kullanın ve saçlarınızı parmağınıza dolayarak iri bukleler yaratın…

    Aydınlatıcı pudra kullanın:

    Nemli bir ten ve ahu bakışlı gözler bir arada muhteşemdir. C şeklini yakalayabilmek için yelpaze fırça kullanın. Gözünüzün iç kısmından kaş çizginize ve oradan da elmacık kemiğinize kadar fırçayla C şeklini verin ve tekrar ters yönde üzerinden geçip, burun kavisinden aşağı dudağınızın orta noktasında işlemi bitirin.

    Davetkar bakışlar için doğru far seçin:

    Zeki görünümlü buğulu bakışlar için lacivert far kullanarak, gri ve siyah tonlara ara verin. Farı, göz kapağınız ve kirpik çizginize aynı anda uygulayın ve nazikçe dağıtın. Kaş kavisinde herhangi koyu gölgenin oluşmamasına dikkat edin.

    Doğal olun:

    Renksiz bir parlatıcı ve renkli bir allıkla sıradan ve doğal olun. İmzanız olan parfümü belli stratejik noktalara sıkın: Dizlerin arkası, kalçaların iç kısımları, bilekler, kulak arkası ve saçlar. Mini etek ya da düz bir tişört giyseniz dahi, doğal yanınızı mutlaka yansıtın..

    Dekolteye parıltı verin:

    Dekoltenize yoğun olmayan parlak toz pudrayı, büyük T harfini andıracak şekilde serpin. Daha da büyütmek ve dekoltenizi çekici kılmak için destekleyici sütyenlere ilave olarak göğüslerinizin iç kısmının çevresine bronzlaştırıcı sürün.

    Yüksek topuk ve parlak bacaklardan vazgeçmeyin:

    Bacaklarınıza parlak görünüm veren bir nemlendirici sürün ve yüksek topukları ayağınıza geçirin.

    İlgili Konu : Kızlar Erkegi Etkilemenin Yollari