Etiket: sevgi

  • “Aşk”ın Hiç Düşünülmeyen Yönleri

    “Aşk”ın Hiç Düşünülmeyen Yönleri

    İnsanlığın varoluşundan buyana süregelen aşk, yüce ve yoğun duygunun dinamik gücüyle hareket eder. Öyle ki âşık her türlü çılgınlığı göze alır. Geç ya da dur işaretleri onun için bir anlam taşımaz. Trafik lambası yoktur aşkta. En kritik halleri kişi aşkta yaşar. Onu ne frenleyecek ne de harekete geçirecek bir işareti yoktur, kaza riski ise her zaman vardır. Aşkın metafiziğini anlatan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu, aşkın hiç düşünülmeyen yönüne dikkat çekiyor…

    Bilim, sanat ve felsefe nasıl özgür toplumlarda gelişir ise aşkın da insanın olduğu her ortam ve durumda ortaya çıkacağını ifade eden Ömerustaoğlu, belli bir bilinç formu olarak inşa edilmenin ötesinde bir duygu durumu, insani halin yaşanması olarak belirtiyor aşkı.

    Aşkın; yaşama, obje ve nesneye olabileceği gibi üstün nesneye ve platonik de olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu, aşığı yüce ve yoğun duygunun dinamik gücünün hareket ettirdiğini vurguluyor. Ömerustaoğlu bir aşığın her türlü çılgınlığı da göze alabileceğini hatırlatıyor.

    Aşkta Kaza Riski Her Zaman Vardır!

    “Geç ya da dur işareti, trafik lambası yoktur aşkta. En kritik halleri kişi aşkta yaşar. Bizi frenleyecek ya da harekete geçirecek işaretler yoktur ve kaza riski her zaman vardır. Aşkta karşılık beklenmez yaşanır yaşatılır. Aşkın metafiziğinden söz etmek aşkın nesnesini aşan boyutu mu yoksa yaşanan duygunun aşkınlığını mı düşündürüyor. Ne onunla ne de onsuz olur.”

    Sevilmekten ziyade sevmenin güzel olduğunu ifade eden Ömerustaoğlu seven kişinin hiçbir fedakârlıktan da kaçmayacağını vurguluyor.

    Aşk İnsana Şekil Veren Sanatçı Gibidir!

    “Sevenlerden kurulan ordu dünyaya meydan okur. Fedakârlık vardır. Aşk insanı yeniden yoğuran ona şekil veren sanatçıya benzer. Âşık aşkın yoğurduğu eser durumuna gelir sanatçının yapıtı gibi o olgunlaşır keşfeder yaşar olur onu o yapar. Aşkın büyüsü insanı yarım yapar mı onu çılgın saldırgan ya da mağlup çökmüş yapar mı? Bu yolda mağlup yoktur bu mağlup olan da bu yolda galip sayılır şairin dediği gibi.”

    Bazı aşklar vardır nesnesini hatta duygusunu da aşar diyen Ömerustaoğlu, sevginin emek istediğini de hatırlattı.

    Bencilce Yaşanan Sevgi Çabuk Tükenir!

    “Sevgi emek ister emek verilmeyen sevginin sürdürülebilir olması mümkün değil. Seviyorsan emek vermelisin değer bilmelisin. Sevgi yalnızca belirli bir yandan bir duygunun yaşanması gibi sınırlı zamana ait olmaktan zaman üstüne taşınmasını sağlayacak olan emektir. Sevgi bencilce yaşanırsa bu onu tüketir. Öyleyse sevgiye değer vermek onun için emek harcanmalıdır. Emek hayatı zamanı birlikteliği daha kaliteli hale getirir. Kıymeti bilme önemli sevginiz emeğiniz kadardır. Sevgi emekle ölçülür. Sevgiyi ölçecek alet olsaydı herhalde o emek olurdu. Onu ancak emekle ölçebilirsiniz.”

  • Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Uzmanlar, partnerinizin, sevgilinizin veya eşinizin sizi sevip sevmediğini hareketlerine bakarak anlayabileceğinizi belirtiyor. İşte uzmanlara göre aşkını anlamak için bilmeniz gereken vücut dili…

    Sevgilinizin ya da eşinizin vücut dili, size karşı olan duygularını ele veriyor. Onun hareketlerini tahlil ederek, sizi sevip sevmediğini anlamanız mümkün. İşte öneriler…

    Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman’a göre, çiftler, birbirlerine vücut dilleri ile “seni seviyorum”, “seni sevmiyorum” ve “sana kayıtsızım” mesajları veriyor. Yani aşk vücut diliyle başlıyor, sonra konuşma diline geçiyor.

    Peki ama sevgilinizin ya da eşinizin size olan duygularını nasıl anlayacaksınız? Mümin Sekman, şu önerilerde bulunuyor…

    İlgisi var mı?

    İnsanların göğüslerinin dönük olduğu yön, ilgilerinin kimde olduğunu gösterir. Bir insanın kafasıyla vücudu farklı yönlere bakıyorsa, asıl göğsünün dönük olduğu kişiye ilgi duyuyor demektir.

    Yapılan bazı araştırmalarda, bir kadının ya da erkeğin sigara içerken avuç içinin dönük olduğu kişiye yönelik özel ilgisinin olduğu tespit edilmiş. Bir kadın beş erkeğin karşısında sigara içerken, kafası başka yerlere dönse de avuç içi hep bir kişinin üzerine dönük ise, o kişi kendini “seçilmiş” hissedebilir!

    Sevgilinize sizi aldatıp aldatmadığını sorduğunuzda, her defasında burnunu kaşıyorsa, aldatıldığınızı düşünmekte haklı olabilirsiniz! İnsanlar gerçekleri söylemekte zorlandıkları zaman kan basınçları yükselir ve burunlarındaki kılcal damarlara uygulanan baskıyla burun kaşınır. Tabii her burun kaşınması yalan söyleme işareti değildir.

    Aşkın vücut dilinde, kanıt kriterleri de önemli bir sorundur. Taraflardan biri “Gözlerime uzun uzun bakmıyorsun, demek ki beni artık sevmiyorsun” diyebilir. Bu, kriter uyuşmazlığını gösterir. İlişkilerin çoğu kanıt kriteri uyuşmazlığından biter. Karşı tarafa “sana nasıl bakıldığında sevildiğini düşünürsün?” diye sorarak o noktadaki kanıt kriteri bulunabilir.

    Aşkta başarı…

    Vücut dilinin asla yalan söylemediğini belirten Mümin Sekman, aşkta başarı için şu önerilerde bulunuyor:

    “Aşkta başarılı olmak için vücut dilinin şöyle ya da böyle kullanılması söz konusu değildir. Çünkü aşk, bir aylık satış raporları sunumundan farklı olarak bilgi alışverişi değil, duygu alışverişidir. İçinizde hangi duygu varsa, beden dilinizden o dışarı sızar. Vücut dili, bedenimizin eldivenine benzetilir. Vücut diliyle yalan söylemek, özellikle de aşk gibi duygusal bir konuda bunu yapmak çok zordur.”

  • Sevginin ve Renklerin Dili

    Sevginin ve Renklerin Dili

    Sevginin de dili var. Çok basit davranışlarla ilişkinizi kalıcı, mutlu ve daha huzurlu kılabilirsiniz…

    Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan sevgi dilinin sırlarını anlattı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan ilişkiyi ayakta tutan temel duygulardan birinin sevgi olduğunu vurgularken, sevginin ifadesinde dilin büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor. Tarhan, sevginin ifade edilişi ve algılanışının kişiden kişiye farklılık gösterdiğini çiftlerin de birbirinin sevgi dilini bilmesinin önemine değiniyor. Tarhan sevginin de bilinmesi gereken dilinin olduğunu belirtirken özellikle evliliği ayakta tutan temel duygulardan birinin sevgi olduğunu eşlerin birbirlerine sevgi duymadığı ilişkilerinin sağlıklı yürümediğini, bittiğini söylüyor, sevgi kadar ifade biçiminin de önemli olduğuna dikkat çekiyor.

    Sevginin Dilleri ve Renkleri Var

    İlişkide sevginin olması kadar onun, eşler arası iletişimde karşılıklı olarak ifade edilmesi ve her iki tarafın da bunu algılaması da önemlidir. Çünkü bütün duygular gibi sevginin de ifade edilişi ve algılanması kişilerin karakterine, kişiliğine, alışkanlıklarına, yetiştirilme tarzına, vs. bağlıdır.

    Sevginin de kişiden kişiye değişen dilleri, renkleri vardır. Sevgi insanda doğuştan vardır ama sevgi dilleri sonradan öğrenilir ve kültürlere göre değişir. Kişideki sevgi ve dillerinin tohumları küçük yaşlarda atıldığı için çocuğa sevmenin öğretilmesi gerekir.

    Çiftler Sevgi Dillerini Bilmeli

    Sevginin yadsınamaz önemi düşünüldüğünde çiftlerin birbirinin sevgi dilini bilmesi çok önemlidir. Mesela birçok çift fedakârlığı bir sevgi göstergesi olarak yorumlamaz. Çoğu kadın ya da erkeğin doğal bir davranış olarak gördüğü fedakârlık yapmak da bir sevgi dilidir. Mesela erkekler kadınlara hediye aldıklarında kendisinin de işine yarayacak bir hediye alma(ma)ya özen göstermeli. Çünkü evde başkasının da kullanabileceği bir hediye almak bencilliktir. Böyle bir hediye sevgiyi tam olarak ifade etmez. Erkek sadece eşinin kullanacağı bir hediye alarak hem kendinden hem de hediyenin fonksiyonelliğinden fedakârlık yaparak sevgisini gösterebilmelidir. Kadın çok istediği ama eşi pahalı bulduğu için alamadığı bir eşyadan vazgeçerek fedakârlık yapabilir. Bu bile eşlerde birbirlerini mutlu edecek bir fedakârlık ve sevgi göstergesidir.

  • Sevgilinizi Aşkınıza İnandırın…

    Sevgilinizi Aşkınıza İnandırın…

    Uzmanlar, kıskançlık ve güvensizlik gibi nedenlerle tehlikeye giren birlikteliklerde sevgilinizi aşkınıza inandırmak için küçük görüntü oyunlarına yönelmek yerine içinizdeki duygulara odaklanma tavsiyesinde bulunuyor.

    Karşınızdakini gerçekten seviyor musunuz, sevmiyor musunuz bir karar verip, ona göre davranın.

    Borçlandıran ilişki

    İlişkilerde talep yaratan inançlara çok dikkat etmek gerekir. Çoğu kişinin inançları, kendi menfaatine, karşısındakini borçlandırmaya dayalıdır.

    “Sevgili dediğin, her hafta gül alır/sevdiğini söyler/ dertlerini dinler” gibi düşünceler, karşı tarafı borçlandıran yargılardır. Kişiler bir ilişkiye başladığında yüzlerce bu tür borç senedini karşısında bulur. En kalıcı ve sürdürülebilir ilişki, en az talebe dayanan ilişkidir.

    Kendinizi geliştirin

    Partnerini kendisine karşı borçlandıran değil, kendisini partnerine karşı borçlandıran kişilerin ilişkileri daha kalıcıdır.

    Aşkta başarı için, kişinin mutlaka kendisini geliştirmesi gerekiyor. İnsan bir ilişkiye başlarken yanında ne getiriyorsa, ilişkinin kalitesi de o kadardır. İlişkilerimiz bizim kadar iyidir.

    Bir ilişkideki en iyi strateji samimi olmaktır. Samimi olduğunuzda çözülmeyecek sorun yoktur.

  • Evlilik aşkı öldürür mü?

    Evlilik aşkı öldürür mü?

    Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var: Aşkın ömrü sınırlıdır. Kaç gün olduğu tartışılır ama aşk; bir süre sonra evrimleşmeye başlar. Peki, çok âşık olduğunuz kişiyle ilişkiniz, özellikle evlilik sonrasında nasıl bir evrim sürecine girer? Evlilik aşkı öldürür mü?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken’e göre aşkın bir ömrü olduğu ve evlilikle inişe geçtiği bir gerçek. Ancak yok oluyor demek yerine evrim geçiriyor demek daha doğru. Evliliğin insanın hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu anlatan Atçeken, “Evlilik ile yeni bir dönem başlar. Tabi ki her yeni süreç gibi burada da değişime direnç gözlemlenir. Her ne kadar bu çiftin çok isteyerek aldığı bir karar da olsa, bir sistem değişmektedir. Bu durum sancılı bir süreçtir. Birçok genç ailesinin güvenli ve rahat kanatlarının altından çıkıp uçmaya başlarken büyük içsel gerginlik yaşıyor. Bu gerginlikler bireyler tarafından fark edilmezse ilişkilerine yansıyor” diyor. Özellikle nişanlılık dönemi veya düğün hazırlıkları sırasında sorunların artığına dikkat çeken Atçeken, “Flört ederken çift henüz sorumlulukların içine girmemiştir. Aileleriyle veya kendi evlerinde daha bağımsız bir hayat sürdürüyordur. Oysa evlilik ile artık bir aile olacak, sorumluluklar ve beklentiler değişecektir. Ortak karar almak, güç dengesi, fikir ayrılıkları, para meseleleri, ailelerin kültürel farkları ve bunun gibi birçok sebeple çift birçok sorun yaşayabilir” diyor.

    Aşk mı? Evlilik mi?

    Evlilik öncesi yaşanan yoğun aşk duygularının evlendikten sonra devam etmesinin çok mümkün olmadığının altını çizen Atçeken, “Bu sadece evlilikle ilgili değil, uzun süreli ilişkiler için de geçerlidir. Aşk; karşı tarafın bilinmezliğinden, kişinin partneri için zihninde oluşturduğu imgelerden ve aradaki engellerin varlığından oluşur. Doğal olarak kişiyi daha iyi tanıdıkça, onu daha gerçek bir şekilde gördükçe ve aradaki bazı engeller aşılıp, güven oluşmaya başladığında duygular değişir” diyor.

    Eğer iki taraf da birbiri için doğru insansa aşkın bitmediğini ama evrim geçirdiğini anlatan Atçeken, “Aşk sevgiye dönüşür. Bağlılık oluşur. Şefkat, güven, huzur, sevgi daha ön plana çıkar. Hatta yapılan araştırmalar bu değişimin kişinin vücut kimyası ile de paralel olduğunu gösterir. İlişkinin ilk zamanlarında beyinde yüzden fazla hormon salgılanır. Bunlardan en önemlileri; kadın ve erkekte salgılanan testosterondur. Testosteron; tutkuyu, norepineprin heyecan dalgalanmalarını, seratonin mutluluk, dopamin ise yoğun bir ödül hissi sağlar. İlişkinin ilerleyen zamanlarında hissedilen sevgi ve bağlılık ise daha yumuşak, ‘kucaklama hormonu’ denilen oksitosin ve vazopresine’dir. Bu sevgi, güven ve bağlılık hormonudur” dedi.

    Aşkın ömrü kaç gündür?

    Aşkın ömrünün kişiden kişiye değiştiğini anlatan Atçeken, “Bazı ilişkilerde aşk birkaç ay, bazen de birkaç yıl sürebilir. Bununla beraber aşk; sevgi, güven ve bağlılığa dönüşür. Bana göre aşkın süresini düşünmek yerine, ilişkinin tadını çıkarmak, onu beslemek için elinden geleni yapmak ve iletişimi artırmak gerekir. Bu sebeple uzun ilişkiden ne beklediğimizi iyi bilmek ve eğer evlilik istiyorsak ne hissettiğimize gerçekçi bir şekilde bakmak önemlidir. Büyük aşklar evlendikten sonra sihrini koruyamıyor değil, aşk evrim geçiriyor, değişiyor… Ve bu her zaman olumsuz anlamda algılanmamalı” diyor.

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti
    Şirin Hacıömeroğlu Atçeken

  • Geleceğiniz hakkında iyimser misiniz?

    Geleceğiniz hakkında iyimser misiniz?

    İyi düşünmek, olumsuz düşünceleri savmak ve duygularınızla deneyimleriniz sayesinde baş etmek… Tüm bunları yaparken, geleceğiniz konusunda ne kadar iyimser olduğunuzu ölçmeye ne dersiniz?

    1- Bir iş arkadaşınız size bir aile partisi için çok heyecanlandığını söyledi, ne düşünürsünüz?
    ★ Benimle böyle heyecanlı şeyleri paylaşması çok hoş.
    ● Neyi kanıtladığını sanıyor?
    ▲ Bu akşam bizim de bir akşam yemeğimiz var! İyi ki söyledin.
    ■ Bana bunları niye anlatıyor, ben onların hiçbirini tanımıyorum…

    2- Çalıştığınız şirketin pek de kolay olmayan bir lokasyonuna transfer olduğunuzu öğrendiniz. Ne dersiniz?
    ▲ Bu gidişle işten ayrılacağım.
    ● Bu çok saçma bir fikir, olduğum yerde iyiyim.
    ■ Bu çok ilginç bir değişiklik olabilir.
    ★ Ofisimi yeniden organize ederim!

    3- Boş bir akşamınız var; siz:
    ★ İşten erken çıkıp partnerinizle buluşursunuz.
    ● Sessiz bir akşam olması için plan yaparsınız.
    ■ Hemen bir arkadaşınızla program yaparsınız.
    ▲ Boş bir vaktiniz olduğu için mutlu olur, epeydir beklediğiniz dinlenme fırsatını değerlendirirsiniz.

    4- Bir arkadaşınızın randevusu var ve o çok gergin, ne yaparsınız?
    ★ Rahatlaması için mekan değişikliğine ikna edersiniz.
    ● Hiç ümitlendirmezsiniz çünkü zaten her zamanki gibi sıradan bir randevu olacak.
    ▲ Onu son dakikaya kadar rahatlatmaya çalışırsınız.
    ■ Ondan daha fazla heyecanlanırsınız.

    5- Doktorunuza gittiniz, tam içeri girerken sizin gibi henüz gelen birileri olduğunu gördünüz ve içeride bir boş sandalye var:
    ● Bu kadar insan burada ne yapıyor diye merak edersiniz.
    ★ Oturacak bir yer olduğuna çok sevinirsiniz.
    ▲ Çok beklememeyi umut edersiniz.
    ■ Ayrılır, sonra gelecek şekilde randevu alırsınız.

    6- Tam da özel bir randevunuz varken, çok uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız buluşmak için sizi aradı. Siz:
    ● Niye daha önce haber vermediğini merak edersiniz.
    ▲ Önce biriyle görüşüp sonra diğeri için zaman kazanıp kazanamayacağınızı hesap edersiniz.
    ■ “Harika sürpriz!” dersiniz.
    ★ Uzun zaman sonra görüşeceğiniz için heyecanlanırsınız.

    7- Ailenizi akşam yemeğine davet ettiniz ve anneniz yemekten hemen sonra bulaşıkları yıkamaya başladı. Siz:
    ▲ Ona kendinizin yapabileceğini anlatırsınız.
    ● Asıl sorun, neyin nereye konacağını bilmiyor olması diye düşünürsünüz.
    ★ Bir taraftan konuşurken siz de kurulamaya yardım edersiniz.
    Annenizin mutfağa girmesine ve bulaşıkları yıkamasına izin verirsiniz.

    8- Günün en güzel anı hangisiydi?
    ● Bu sabah, alarm çalmadan hemen önce.
    ▲ Bu akşam, eve geldiğinizde.
    ★ Önemli bir görüşmede, iş yerinde.
    ■ İş için kısa bir seyahatiniz olacağının size bildirildiği an.

    9- Partnerinizle tanışmanızın yıldönümü. Siz:
    ■ Kutlama için bir şeyler organize edersiniz.
    ▲ Gerçekten böyle bir şey isteyip istemeyeceğinizi düşünürsünüz.
    ★ Planladığınız akşamı dört gözle beklersiniz.
    ● Partnerinizin unutacağını düşünürsünüz.

    10- Bir arkadaşınız kır evinde vakit geçirmek için sizi davet ediyor. Siz:
    ■ Kibarca şehirde olmayacağınız için sıkılacağınızı söylersiniz.
    ★ Memnuniyetle kabul edersiniz.
    ▲ Huzursuzluğunuzu saklayarak kabul edersiniz.
    ● Bir bahane bulup reddedersiniz.

    11- Arkadaşlarınız hakkında genel olarak ne düşünüyorsunuz?
    ★ Hepsini seviyorsunuz.
    ● Sizi anlamadıklarını düşünüyorsunuz.
    ■ Aynı moddasınız.
    ▲ Onlar sizin hakkınızda gerçekten ne düşündüklerini hiçbir zaman söylemezler.

    12- Yarın sabah bir uçuşunuz var, bavulunuzu ne zaman toplarsınız?
    ■ Yarın sabah.
    ▲ Hiçbir şeyi unutmamak için hemen toplarsınız
    ★ Akşam yemeğinden önce, acele etmeden.
    ● Ne koyacağınıza havanın nasıl olduğunu bilmediğiniz için hemen karar vermezsiniz.

    13- Arkadaşınızdaki akşam yemeğinden dönüşte merdivenden iniyorsunuz. Siz:
    ★ Bu anların tadını çıkarırsınız.
    ● Hemen eğlenceli bir şeyler hatırlayıp komik bir hava yaratırsınız.
    ▲ Merdiven yerine asansör olup olmadığını sorarsınız.
    ■ Üşendiğinizden eve dönmezsiniz.

    14- Bir arkadaşınıza çok ciddi bir hastalık teşhisi konulduğunu öğrendiniz. Siz:
    ★ Gidip onu görürsünüz.
    ▲ Onun öleceğini düşünürsünüz.
    ■ Şoka girersiniz.
    ● Bu kadar bahtsız olmasına inanamazsınız.

    15- Önemli bir proje hakkında görüşlerinizi almak istiyorlar. Siz:
    ● Ekstra bir çalışma yaparsınız.
    ■ Birçok iş konusunda size bir şey sorulması hoşunuza gider.
    ★ Ötekilerin de fikirlerini alırsınız.
    ▲ Aklınızı burada kullanıp kullanamayacağınızı (ne katacağınızı) düşünürsünüz.

    Değerlendirme
    İşte skorunuzun sizin hakkınızda söyledikleri:
    ● DAİRELER ÇOĞUNLUKTAYSA:
    Mutluluk konusunda kuşkucusunuz

    Gerçek sizin için çok incitici ve acı verici. Sürekli hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Birçok şeyin yanlış gittiğini düşünüyorsunuz. Ama ne zaman bu konuda arkadaşlarınıza yakınsanız, sürekli şikayet eden biri olduğunuzu düşünüyorlar, kısacası sizi anlamadıklarını biliyorsunuz.

    Önerimiz: Artık kendinize yarayacak doğru ve olumlu şeyleri düşünmelisiniz. Kendi hatalarınızın kurbanı olmayın, yeni bir çerçeveden hayata bakın.

    ■ KARELER ÇOĞUNLUKTAYSA:
    Mutluluk için macera arıyorsunuz

    Sizin için arkadaşlarla olmaktan daha keyifli bir şey yok! Varsa yoksa onlar… Hele birlikte yaptıklarınızı anımsamaksa büyük bir keyif. Çünkü bunca kalabalık ve etrafınızdaki hareketlilik size yaşadığınızı ve canlı olduğunuzu hatırlatıyor. Rutinden nefret ediyorsunuz ve bu olmasın diye elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Aslında siz hep düzenli bir değişimden yanasınız, bu yüzden de hayatınız çok çarpıcı görünüyor.

    Önerimiz: Mutluluğun anlamı sizin için çarpıcı olmakla eşdeğer. Bu şekilde mutlu olmak kendinizi daha büyük ve güçlü hissetmenizi sağlıyor. Ama normalde olması gereken bu mu? Mutlu olmak için sürekli bir maceraya atılmanın bir anlamı yok. Hiçbir yere gitmeden de olduğunuz sadelikle mutlu olmanız mümkün. Küçük şeylerle de keyifli olmayı, mutlu kalabilmeyi öğrenmelisiniz.

     

    ▲ ÜÇGENLER ÇOĞUNLUKTAYSA:
    Mutluluğu düşünemeyecek kadar meşgulsünüz

    Hareketleriniz şüpheli, kendinize güveniniz yok ve en önemlisi de kendinize karşı dürüst değilsiniz. Bir şeyin gelip bütün planlarınızı alt üst etmesinden çok korkuyorsunuz. Bu da mutlu olmanızı engelliyor ve daha küçük şeyleri kontrol ederek meşgul olup duruyorsunuz.

    Önerimiz: Her zaman kontrol halinde yaşayan bir organizma olduğunuz için beklenmedik olaylara karşı savunmasız kalıyorsunuz. Birçok şey için artık endişelenmekten vazgeçin, sonunda işlerin olacağına varacağını çoktan öğrenmiş olmalısınız. Rahatlayın ve olayları akışına bırakarak olacakları izleyin.

    ★ YILDIZLAR ÇOĞUNLUKTAYSA:
    Anında mutluluğu yaşıyorsunuz

    Küçük keyifleri başkalarıyla ve anında paylaşmayı çok seviyorsunuz. Günden zevk almayı ve kötü şeyleri düşünmemeyi bu sayede günü huzurlu geçirmeyi öğrenmişsiniz. Gerçeklerle her zaman yüz yüze gelmeye cesaretli olduğunuz için beklenmedik olaylar sizi yıpratmıyor ve kontrolünüzü hemen kaybetmiyorsunuz. Günün güzel yanlarının tadını çıkarırken zor taraflarının da olduğu gerçeği aklınızın bir köşesinde her zaman oluyor.

    Önerimiz: Hayatın her anından keyif almaya kendinizi şartlandırmışsınız. Ünlü psikoterapist Roger Vittoz, ister isteyelim ister reddedelim, iyi ya da kötü içimizdeki enerjinin dışarı çıkmasının daha doğru olduğunun altını çiziyor. Böylece olumlu düşüncelerinizi dünyayla paylaşarak hem insanlara hem de diğer canlılara enerjinizi verebilirsiniz. Her şeyi kendinize saklamayın, paylaşımcı olun.

  • Sekste zihni boşaltıp, dokunmanın  verdiği hazza odaklanmalı

    Sekste zihni boşaltıp, dokunmanın verdiği hazza odaklanmalı

    Çiftin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçasıdır. Çünkü cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Cinsel enerjiyle savaşmak yerine, ona dostça yaklaşarak çift olmak gerekir. Kendini tanıyan ve bedenin gerekçelerini kavrayan bir kişi cinselliğin, çift olmanın ve evrenin gerekçesini de kavrar. Sevgi, sabır, şefkat, saygı, onur ve sadakat, insanın göze görünür olan diğer nitelikleri kadar seksin den birer parçasıdır. Kadın, erkekten daha aşağı değildir olmadığı ve olamayacağı için biri diğerine zıt algılanmamalıdır. Bu nedenle, Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, çift olmanın yaşamın daha derin zevklerini yansıtan birliğin ifadesi olduğunu ifade ettiler ve duygu odaklı seksin sırlarını paylaştılar.

    Karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır

    Mutluluğun doruğuna ulaşmanın yolunun sevişme tekniklerinden değil, çiftin birbirine saygı duyması, güvenmesi, teslim olması ve kalplerini açmasından geçtiğinin ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sadece yatakta değil, hayatın her alanında özellikle cinsel yaşamda, karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır. Bunun için ise zihin boşaltılmalı, düşünceler cinsel ilişkiye odaklanmalıdır. Yani zihni boşaltıp dokunmanın verdiği hazza odaklanmak gerekiyor. Çift, cinsel ilişki arzularını birbirine ifade edebilmek için cinselliği konuşabilmeli, birbirinin duygularına karşılık verebilmeli ve ilişkilerinde flört havasını devam ettirebilmelidir” dedi.

    BİRLİKTE DUŞ ALIN…

    Seks yapılacak mekânın kutsal bir odaya dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Özellikle çift seks yaptıktan sonra, duş almak isterse bunu birlikte yapmalıdır. Böylece çift, tüm dünyevi kirlerini, endişelerini ve gerginliğini üzerinizden atmış olur. Daha sonra çift, ruhlarını ve bedenlerini birbirine sunmak için kesin karar vermeli ve fiziksel birleşmeye geçmelidir. Ayrıca, güzel yemekleri ve içecekleri paylaşmak, birbirine erotik masaj yapmak, özel ve seksi kostümler giymek ve seksi oyunlar oynamak da duygulu seksin bir parçasıdır” dedi.

    AŞK KASLARINI VE NEFESİNİ KONTROL EDEN NEFSİNİ DE KONTROL EDEBİLİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seksin yolunun gevşemekten ve nefes alma tekniklerini öğrenmekten geçtiğini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Aşk kaslarına ve nefes akışına hâkim olan bir çift duyularını kontrol edebilir, değişik sevişme pozisyonları deneyebilir, boşalmamak için kendini tutabilir ve saatler süren bir teslimiyet içinde sevişebilir. Nefes alma, gevşeme ve kas egzersizleriyle çift, cinsel enerjiyi bedenlerinde dolaştırmayı öğreneceği için egolar ortadan kalkar ve gerçek bir birleşme yaşanır. Bu süreçte çift, nefes alış-verişini birbirine uydurmalı ve derin göz teması kurmalıdır. Böylece, sadece bedenleri değil, ruhları ve cinsel enerjileri de birleşmiş, birbirinin bedenini istek ve hayranlıkla keşfetmiş olurlar. Yaniaşk kaslarını ve nefesini kontrol edebilen bir çift nefsini de kontrol edebilir” dedi.

    BOŞALMAK HEDEF OLMAMALI…

    Sevişmenin hedefinin boşalmak veya orgazma ulaşmak olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çift sadece orgazma odaklandığında, sevişmenin getirdiği başka hazlardan mahrum kalır. Bu nedenle, sevişmeye hedef konulmamalı, sadece bedensel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da bileşilmelidir. Bunu kolaylaştırmak için çift birbirine farklı bir gözle bakmayı denemeli, birbirinin güzelliğini ve görkemini görmeye çalışarak, kutsal olanın yansımasını fark etmelidir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır ” dedi.

  • Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “SEKSTE ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR!”

    Çiftin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçasıdır. Çünkü cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Cinsel enerjiyle savaşmak yerine, ona dostça yaklaşarak çift olmak gerekir. Kendini tanıyan ve bedenin gerekçelerini kavrayan bir kişi cinselliğin, çift olmanın ve evrenin gerekçesini de kavrar. Sevgi, sabır, şefkat, saygı, onur ve sadakat, insanın göze görünür olan diğer nitelikleri kadar seksin den birer parçasıdır. Kadın, erkekten daha aşağı değildir olmadığı ve olamayacağı için biri diğerine zıt algılanmamalıdır. Bu nedenle, Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, çift olmanın yaşamın daha derin zevklerini yansıtan birliğin ifadesi olduğunu ifade ettiler ve duygu odaklı seksin sırlarını paylaştılar.

    ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR…

    Mutluluğun doruğuna ulaşmanın yolunun sevişme tekniklerinden değil, çiftin birbirine saygı duyması, güvenmesi, teslim olması ve kalplerini açmasından geçtiğinin ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sadece yatakta değil, hayatın her alanında özelliklesekste, karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır. Bunun için ise zihin boşaltılmalı, düşünceler sekse odaklanmalıdır. Yani zihni boşaltıp dokunmanın verdiği hazza odaklanmak gerekiyor. Çift, cinsel ilişki arzularını birbirine ifade edebilmek için seks konuşabilmeli, birbirinin duygularına karşılık verebilmeli ve ilişkilerinde flört havasını devam ettirebilmelidir” dedi.

    BİRLİKTE DUŞ ALIN…

    Seks yapılacak mekânın kutsal bir odaya dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Özellikle çift seks yaptıktan sonra, duş almak isterse bunu birlikte yapmalıdır. Böylece çift, tüm dünyevi kirlerini, endişelerini ve gerginliğini üzerinizden atmış olur. Daha sonra çift, ruhlarını ve bedenlerini birbirine sunmak için kesin karar vermeli ve fiziksel birleşmeye geçmelidir. Ayrıca, güzel yemekleri ve içecekleri paylaşmak, birbirine erotik masaj yapmak, özel ve seksi kostümler giymek ve seksi oyunlar oynamak da duygulu seksin bir parçasıdır” dedi.

    AŞK KASLARINI VE NEFESİNİ KONTROL EDEN NEFSİNİ DE KONTROL EDEBİLİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seksin yolunun gevşemekten ve nefes alma tekniklerini öğrenmekten geçtiğini ifade edenCİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Aşk kaslarına ve nefes akışına hâkim olan bir çift duyularını kontrol edebilir, değişik sevişme pozisyonları deneyebilir, boşalmamak için kendini tutabilir ve saatler süren bir teslimiyet içinde sevişebilir. Nefes alma, gevşeme ve kas egzersizleriyle çift, cinsel enerjiyi bedenlerinde dolaştırmayı öğreneceği için egolar ortadan kalkar ve gerçek bir birleşme yaşanır. Bu süreçte çift, nefes alış-verişini birbirine uydurmalı ve derin göz teması kurmalıdır. Böylece, sadece bedenleri değil, ruhları ve cinsel enerjileri de birleşmiş, birbirinin bedenini istek ve hayranlıkla keşfetmiş olurlar. Yani aşk kaslarını ve nefesini kontrol edebilen bir çift nefsini de kontrol edebilir” dedi.

    BOŞALMAK HEDEF OLMAMALI…

    Sevişmenin hedefinin boşalmak veya orgazma ulaşmak olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çift sadece orgazma odaklandığında, sevişmenin getirdiği başka hazlardan mahrum kalır. Bu nedenle, sevişmeye hedef konulmamalı, sadece bedensel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da bileşilmelidir. Bunu kolaylaştırmak için çift birbirine farklı bir gözle bakmayı denemeli, birbirinin güzelliğini ve görkemini görmeye çalışarak, kutsal olanın yansımasını fark etmelidir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır ” dedi.

  • Klasik Sevgili Tartışmaları

    Klasik Sevgili Tartışmaları

    Özellikle ilişkinin başlarında tartışmaya en çok sebebiyet veren bazı durumlar var.

    İşte yeni çiftlerin üzerinde en çok tartiştığı konular;

    Tuvalet Kapağı:

    Bu konudan en müzdarip olanlar genelde kadınlar. Erkeklerin tuvaleti kullandıktan sonra oturak kısmını havada bırakmaları kadınları çıldırtabiliyor.

    Tuvalet Kağıdı:

    Tuvalete en son girern biten veya bitmek üzere olan tuvalet kağıdını değiştirmemeside küçük tartışmaların en büyük sebeplerinden biri.

    Yatağın Hangi Tarafı:

    Yatağın sağ veya sol tarafı tartışması çoğunlukla yeni çiftlerde olur. Henüz sarılma ve beraber uyuma duygusu gelişmediğinden meydana gelir.Ancak kısa sürede düzene girecektir.

    Bulaşık:

    Evde beraber yenmiş harika bir yemek sonrasında bulaşıkları kimin yıkayacağı tartışması uzar gider. Yemeği kimin hazırladığının hiç bir önemi yoktur, asıl sorun bulaşıkları kimin yıkayacağıdır.

    Faturalartın Takibi Ve Ödenmesi:

    Birlikte yaşayıp ortak hayatı yürütmeye başlayan çiftlerin yaygın tartışmalarından biri de faturaların takibidir. Herkes bir diğeri ödedi veya ödeyecek diye düşünerek hareket eder ve kavga başlar.

    Diş Macunu:

    Eğer ortak bir diş macunu kullanıyorsanız ortadan sıkılması, kapağın açık bırakılması gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Bununda yanında lavoba içine macun parçası düşmesi gibi sorunlarda olabilir.

    Ev İçin Yapılan Alışveriş:

    Ortak kullanım alanlarındaki özellikle dekorasyon değişikliğide sorun yaratabilecek bir durumdur. Çok sevdiğiniz bir koltuğun eşiniz tarafından çöpe atıldığını ve sevmediğiniz bir yenisinin geldiğini düşünsenize.

    Islak Havlular:

    Banyo sonrası havlunun yatağın üzerinde durması hem yatağın ıslanmasına hem de havlunun nem kokusu yaratmasına sebep olacaktır. Bu durumdan en çok kadınlar rahatsız olmaktadır.

    Lavobadaki Saçlar:

    Çoğunlukla kadınlar daha uzun saçlı olduğundan ve saçına yaptırdıkları işlemler sebebiyle daha çok saç dökülmesi sorunu yaşadıklarından erkeklerin buna sinirlenme ihtimali daha yüksek. Ancak erkeklerinde vücut kıllarının banyoya döküldüğünde temizlemeden çıktıkları şaşırtıcı değil.

    Televizyon Kumandası:

    Çoğunlukla erkeklerin kontrolü altında olan bir alet. Kadınların buna buldukları en iyi çözüm mutfağa küçük bir televizyon daha koymak.

  • Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç erkekle nasıl baş edilir?

    Ah şu kıskanç erkekler…

    Kıskanç sevgili ile berabersiniz yada kıskanç erkekler hep karşınıza çıkıyor yada kıskanç bir eşiniz var. Kıskanç erkeğe nasıl davranılır ve kıskanç erkek ile nasıl baş edilir buyurun yazımızı okuyun…

    Kıskanç erkek ve sevgilisi arasında geçen diyaloglar genelde şu şekilde olur:

    – Canım neredesin?
    – Kızlarla dışarıdayım.
    – Erkek sesi geliyor. Kim var yanında?
    – Yan masadan geliyor sesler.
    – Bu kadar yakından nasıl geliyor? Sana inanmıyorum…

    Ya da bir başka örnek:

    – Hayatım, bu etek biraz fazla kısa değil mi?
    – Ne var canım, alt tarafı diz üstü etek. Hem herkes giyiyor.
    – Beni herkes ilgilendirmiyor, sen ilgilendiriyorsun. Herkes sana bakacak.
    – Bana güvenmiyor musun?
    – Ben sana değil, insanlara güvenmiyorum. Arlısı var arsızı var…
    – Bırak bu kıskançlıkları artık lütfen.
    – Seven erkek kıskanır.

    İşte tam da erkeğin ağzından dökülen bu son cümle, bütün kıskanç erkeklerin ardına sığındığı yegane klişe. Kadın ne zaman dışarı çıksa, defalarca telefon açarak, “neredesin?”, “ne zaman geleceksin?” diye soran, eve geldiğinde de mutlaka kavga çıkaran ‘seven’ erkeklerin sevgi gösterisi kıskançlık halleri. Peki, erkeğinizin kıskançlık krizlerine sık maruz kalıyorsanız nasıl baş etmelisiniz?

    Güven verin

    Kıskançlığın itiraf edilmese de en önemli nedeni güven sorunudur erkek açısından. Size güvense de çevrenizdeki erkeklere güvenmediğini hissederek, sizi bir şekilde elinden alabileceklerine inanır. Ya da düşüncelerini bu kadar ileriye götürmeye bile tahammül edemez ve bir başkasının size bakmasını bile istemez.

    Bu durumda yapmanız gereken, giyim tarzınızdan, arkadaş ilişkilerinizde ödün vermek olmamalı. Aksi takdirde size istediğini yaptırabildiğini fark ettiği anda, başka isteklerini de peş peşe sıralamaktan geri durmayacaktır. Onu sevdiğinizi, gözünüzün ondan başkasını görmediğini, başkaları sizinle ilgilense de bundan etkilenmediğinizi anlatın. Kıskançlık biraz da onun özgüven sorunundan kaynaklandığına göre onu ne kadar yakışıklı bulduğunuzu her fırsatta dile getirerek kendine güvenmesini sağlayın.

    Kıskançlık yapmasına fırsat vermeden, sormak isteyeceği soruların yanıtlarını normal konuşmanızın içinde vererek, bulunduğunuz ortam, yanınızdaki insanlarla ilgili küçük ayrıntılardan söz ederek, korkulacak bir şey olmadığı hissini yaşatmak da güven vermek için iyi bir yol.

    Başka erkeklerin bakışları

    Yolda yürüyorsunuz ve başka erkekler size baktığında sevgiliniz deliye dönüyor. Buna itiraz ettiğinizdeyse, “Başka kadınlar bana baksa sen n’aparsın?” diyor. Bunun üstesinden gelmenin en güzel yolu şu cümleleri kurmak: “Bana bakmaları beni güzel bulmalarından. Ben de kadınların sana baktığını gördüğümde, senin yakışıklılığınla övünüyorum, gurur duyuyorum.”

    Kadınlık içgüdüsü

    Sizi diğer erkeklerden kıskandığında, hemen savunmaya geçip kavga çıkarmak yerine durup şöyle bir düşünün. Belki de gerçekten kıskanmasına neden olacak samimiyette davrandınız o erkeğe. Biraz sinirlerinin yatışmasını bekleyin ve yavaş yavaş, kadınlık içgüdünüz sayesinde karşınızdaki erkeğin size gösterdiği ilginin derecesini ayırt edebileceğinizi anlatın ona. Tanıdığınız, konuştuğunuz hiçbir erkeğe karşı, ona hissettiğiniz duyguları hissetmediğinizi vurgulayın. Sizin gözünüzde sevgiliniz dışında tüm erkeklerin kız arkadaşlarınızdan farksız olduğunu söyleyin.

    Erkek arkadaşlarınızla tanıştırın

    Sadece kız arkadaşlarınızla görüşecek değilsiniz ya, sevgiliz var diye! “Şimdi erkek arkadaşlarımla görüştüğümü söylersem benimki arıza çıkarır” diye düşünüp arkadaşlıklarınızı bozmaya değmez. Siz iyisi mi, sevgilinizi erkek arkadaşlarınızla tanıştırın. Birlikte iyi zaman geçirebileceğiniz aktiviteler organize çalışın. Arkadaşlarınızdan size zarar gelmeyeceğine inandığında, kıskanması için bir sebep kalmayacak ortada ve siz o olmadığı zamanlarda da rahatlıkla erkek arkadaşlarınızla görüşebileceksiniz.

    Alttan almak yetmiyorsa…

    Bazen hafif kıskançlık belirtileri hoşunuza gidebilir. Sizi sevdiğini ve bu nedenle sahiplendiğini hissedebilirsiniz. Hem kıskançlığın temelinde kaybetme korkusu da bulunuyor. Sizi kaybetmekten korkması da hoşlanabileceğiniz bir şey. Bu durumda alttan almak sorun çıkmamasını sağlar. Ama kıskançlığın aşırıya kaçtığı, artık ilişkinizi tehdit eder boyuta vardığı durumlarda, bunu ona açıkça belirtmeli, “Böyle devam edersen bu ilişkiyi sürdüremeyiz” cümlesini kurmalısınız. Kıskançlık, onun da engel olmak istediği ama bir türlü halledemediği bir konuysa, bir psikoloğa görünmesini tavsiye edebilirsiniz.