Etiket: sertleşme sorunları

  • Cinsel isteksizlik

    Cinsel isteksizlik

    Kadınların sık sık yaşadığı cinsel işlev bozukluklarının başında cinsel ilgi ve istek duyumlarının azalması gelmektedir. Cinsel istek kişiden kişiye ve zamandan zamana değişiklik gösterebileceği için cinsel istek “normal” düzeyi henüz tanımlanamamıştır.

    Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu, DSM-IV’e göre, sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. Değerlendirme cinsel ilgi ve istek sorunu olan kişinin yaşı, yaşam koşulları, genel sağlığı ve sorun oluşmadan önceki cinsel isteği gibi etkenler de göz önüne alınarak yapılmalıdır.

    Cinsel istek bozukluğu kadınlarda puberte döneminden başlayarak devam eden primer bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde cinsel partnerle yaşanan genel ilişkideki sorunlar, depresyon gibi psikolojik bozukluklar, gebelik, doğum, psikolojik travma ya da ilaca bağlı belirgin bir neden veya durum sonucu sekonder bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, kadının sosyal çevredeki sorunu, evlilik dışı bir ilişki yaşaması, görücü usulü evlilik yapması, çözülmemiş çatışmalar yaşaması ve en önemlisi de mutsuz bir evlilik sürdürmesi cinsel isteğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun dışında, sorunu yaşayan kadının cinsel içerikli hayal ve düşüncelerinin, karşı cinse olan ilgisinin, mastürbasyon yapma sıklığının ve partneriyle yaşadığı ilişki sıklığının da cinsel isteksizlikte önemli bir payı vardır.

    Bazen kadınlar cinsel aktiviteye cinsel istekleri olduğu halde katılmayabiliyor ya da cinsel istekleri olmadığı halde katılabiliyor. Buradaki en temel neden, cinsel yaşamı olumsuz olarak etkileyen bir takım yanlış inançların varlığıdır. Özellikle “Sevişmeyi başlatan kadın azgın ve istenen bir kadın değildir!” cinsel mitine olan inancın, kadınların cinsel aktiviteye başlamalarına engel olduğu bir gerçektir. Ancak bu kadınlar eşleri tarafından başlatılan aktivitelerde yer alabilmekte, herhangi bir uyarılma veya orgazm sorunu yaşamamaktadır. Diğer taraftan, toplumumuzda halâ kadının kocasına karşı görevlerinden birinin, onunla cinsel ilişkiye sadece kocası istediği için girmesi gerektiğine olan inançtır. Bu durum da, özünde keyifli bir aktivitenin bir iş ve hatta bir işkence olarak görülmesine neden olmaktadır. Bu olumsuz düşünce ve inanışlar doğuştan var olan cinsel dürtülerin, zaman içinde geliştirdiğimiz cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve deneyimlerimizle nasıl biçimlendiğini göstermektedir.

    Cinsel istek azlığından şikayet eden kişinin yaşı dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biridir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte meydana gelen biyolojik değişim, cinsel istek azlığı yaratmaktadır. Özellikle, menopoz ve öncesi-sonrası oluşan hormonal değişim, vulvada ve vajende atrofi, vajinanın salgılarında azalma ve sonuçta vajinada kuruluğa ve hatta ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır. Bir kadının düzenli adet görmesinin birçok kültürde doğurganlığın ve dişiliğin tanımı olarak algılanması, menopozun da “kadınlığın kaybedilmesi” gibi düşünülmesine ve hatta buna bağlı olarak “bu yaştan sonra” cinselliğin yaşanmasının da hoş olmayacağı gibi olumsuz inançlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, cinsel istek azlığı söz konusu olsa bile bu dönemde sorun olarak algılanmamakta ve bu amaçla tedaviye başvurulmamaktadır.

    Cinsel istek azlığına sebep olan etkenlerden diğerleri de kullanılan ilaçlar (psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, tansiyon ilaçları), bazı bedensel hastalıklar (diabet, yüksek tansiyon gibi), alkol kullanımı, kanser tedavileri ve erken yaşam deneyimleri içinde herhangi bir cinsel taciz ve tecavüz öyküsünün varlığıdır. Cinsel içerikli travma öyküsü olan kadının daha sonraki her cinsel yaşantısını geçmişte yaşadığı tecavüz sahneleri ile bağdaştırması cinsel aktivitelerden ve yakınlaşmalardan uzak durmasına neden olmaktadır.

  • Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Yatakta ‘başım ağrıyor’ cümlesinin sadece kadınların sığındığı bir bahane olduğu düşünülse de erkekler de çoğu zaman cinsellikten kaçıyor.Onların yataktan kaçma sebepleri ise çoğu zaman biz kadınlardan farklı oluyor.

    Erkeklerin her zaman cinselliğe hazır olduğu düşüncesi aslında onların sırtındaki ağır bir yük gibi. Çünkü erkekler de bazen cinsellikten soğuyabiliyor, cinsel ilgisi ya da isteği azalabiliyor. Bu sorun sadece partnerle ilgili olabilirken bazen de ruhsal ve fiziksel nedenlerden kaynaklanıyor. CETAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğiticisi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Polikliniği’nde görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Erkeklerde cinsel isteksizlik aslında sanıldığından daha önemli bir sorun. Bu sorunları dört grupta toplayabiliriz. Birincisi herhangi bir neden yokken kişide cinsellikle ilgili isteğin kaybolması. İkincisi başka bir cinsel sorun olmasından dolayı cinselliğe yönelik ilgi ve isteğin zaman içinde kaybolması. Bunların içinde ilk sırada sertleşme bozukluğu, ikinci sırada da erken boşalma sorunu görülüyor. Üçüncü sıklıkta ise eşine ait cinsel bir sorun olması geliyor. Dördüncü grup başka bir hastalığa ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak ilgi ve isteğin kaybolması durumu oluyor” diyor.
    Uzun süre alkol ve madde kullanıma bağlı olarak da cinsel istek azalabiliyor.

    CİNSEL SORUNLAR
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Sertleşme sorunu yaşayan erkek için, cinsellik keyif veren bir şeyken ‘Acaba tekrar sertleşme olacak mı?’ gibi bir müsabaka haline gelebiliyor. O andan itibaren cinsellik kaygı vermeye başlıyor, çünkü her olumsuz deneme kişide ciddi sıkıntılara yol açıyor. Özellikle erkek cinselliğine önem veren, erkeğin temel kimliğini cinsellikle tanımlayan kültürlerde sertleşmeyle ilgili sorunlar olması gerektiğinden daha fazla ruhsal sıkıntılara neden oluyor. Bu da beraberinde cinsellikten kaçınmayı getiriyor. Her dört erkekten birinde görülen bir başka sorun da erken boşalma. Erkeklerde cinsellikten kaçınmanın önemli faktörlerinden biri de bu sorun oluyor. Çünkü zamanla cinsellikle ilgili algıların değişmesi özellikle kadın cinselliğinin öne çıkmasıyla, her iki tarafın da doyum alması önemli hale geldi. Erken boşalma ise bu duruma bir engel. Kişi bunu çok dert ederse cinsellikten kaçınma olabiliyor” diyor.

    Bir neden olmayabilir
    Eşiniz bir neden yokken cinsel ilişkiden kaçıyorsa bunun belirli bir nedeni olmayabiliyor. Bazı erkekler cinselliği normal şekilde yaşarken bir anda cinsel ilgilerini kaybedebiliyor. Kadınlarda daha fazla görülen bu durum sonradan ortaya çıkabileceği gibi cinselliğe aktif olarak başlanan ergenlik döneminden itibaren de görülebiliyor. Bu sorunun altında yatan sebepler arasında cinsellik konusunda katı kurallarla yetiştirilme, cinselliğin ahlak dışı olarak kabul edilmesi olabiliyor. Kişinin heteroseksüel ilişki yerine homoseksüel ilişkiye yönelmesi ve bunu yaşayamıyor olması da cinsel isteksizliğe yönlendirebiliyor.

    Cinsel mitler
    Yaşanılan toplumdaki cinsel tabular, mitler, cinsellikle ilgili inanışlar da erkeğin cinsel hayatını etkiliyor. ‘Cinselliği erkek başlatır, erkek cinselliği her zaman ister’ gibi inanışlar erkekte cinselliğe yönelik birtakım yükler getiriyor. Bu yükler bir süre sonra cinsellikten uzaklaşmasına neden olabiliyor. Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır inancı cinselliğin başarı göstermesi gereken bir yarışma gibi tanımlanmasına neden oluyor.

    Hastalıklar
    Kalp damar, diyabet, psikiyatrik sorunlar gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da cinsel istek kaybına neden olabiliyor. İlaç kullanımı dışında hormonal bozukluklar, yaralanmalar sonucu gelişen durumlar ve metabolizma hastalıkları da cinselliği etkiliyor. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Kişinin yaşam zorlukları, ilişki sorunları ve psikiyatrik rahatsızlıklara bağlı ilgi, istek kaybı da olabiliyor. Ani bir kayıp, kişinin işlerinde yaşadığı maddi kayıplar, stresli durumlar, ilişkide yaşanan ciddi bir aldatılma, huzursuzluk da kişinin cinselliğe ilgisini etkiliyor. Psikiyatrik hastalıklar içinde ise depresyon başta olmak üzere doğrudan cinsel isteğin kaybına neden olabiliyor. Cinsel saldırıya maruz kalma, ağır ruhsal hastalıklarda da bu durum söz konusu” diyor.

    Partnerin sorunları
    Eğer birlikte olduğu kadın cinsel bir sorun yaşıyorsa erkekte bir süre sonra cinsel ilgisizlik görülebiliyor. Kadının cinsel isteksizliği, uyarılma sorunu, ağrılı cinsel ilişki, orgazm olamaması ya da vajinismus erkekte de cinsel isteksizliğe neden olabiliyor.

    İkili ilişkilerde yaşanan sorunlar
    Eşler arasında herhangi bir iletişim sorunu varsa bundan ilk etkilenecek nokta cinsellik oluyor. Cinsellik kendi içinde de bir iletişimdir. Eğer çiftlerin birbirlerinden beklentilerinde sorun olduysa, küsme gibi bir durum ortaya çıktıysa cinsellik bazen bu sorunu aşabilse de bazen de ilk etkilenen alan olabiliyor. Aldatma gibi bir sorun yaşanıldığında ise cinsellik kişinin karşı tarafla paylaşacakları açısından sıkıntı vermeye başlıyor. Çünkü kişi ihanete uğradığını düşündüğünde cinsel istek kaybı yaşayabiliyor.

    Ne yapılabilir?
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Her çiftin kendilerince geliştirmiş olduğu bir iletişim dilinin olması gerekiyor. Cinsel terapilerde çiftler arasındaki iletişimin yetersiz olduğunu görüyoruz. Cinsellikte iletişim yeterli değilse cinsel sorun da ortaya çıkıyor. Toplumdaki inanışlardan biri konuşmanın cinselliğin büyüsünü bozduğu yönündedir, oysa bu doğru bir düşünce değil. Cinsellikte iletişim tekniklerinde çiftlerin sevişme sırasında sözel ya da bedensel olarak mesaj verebileceklerini öğretiyoruz. Bu mesajın sağlıklı olduğunu belirtiyoruz. Çiftler cinsellik sırasında neden konuşmaz? Çünkü cinsellik alınganlığa açık bir alan, yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Sorunlar reddedilme gibi anlaşılabiliyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ayıp gelebiliyor” diyor.

    İletişim nasıl kurulabilir?
    Çiftler bazen kendini haklı göstermek istiyor. Tartışmanın da bazı kuralları oluyor. Her iki tarafın da belirli bir süre konuşma süresi olmalı. Kendi haklılığını değil, kendi yanlışını görmek üzerine konuşmak gerekiyor. Beş dakikalık bir konuşmada “Ben bu sorunda şu noktalardan dolayı doğru yapmamış olabilirim” demek, yani karşı tarafı suçlamayarak konuşmak gerekiyor.

    formsante

  • Cinsellik ve Kıskançlık

    Cinsellik ve Kıskançlık

    Kıskançlık cinsel sorunlara yol açabilir

    Evlilikte kıskananın da kıskanılanın da acı çekeceğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Kıskanmak insanın doğasında var olan bir duygudur. Yansıtma savunma düzeneğinin bir sonucuolabilen kıskançlık, yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da bir ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu sanısıyla yaşanan bunaltı ve sıkıntı veren karmaşık bir ruhsal yaşantıdır. Bazen kişiye dayanılmaz bir acı verebilir. Genel olarak bakıldığında çocukluğunda ihanete uğramış, terk edilmiş, reddedilmiş, düş kırıklığına uğramış, küçük düşürülmüş ya da tecrit edilmiş kişilerin veya kendisini yetersiz ve değersiz gören ya da değerlilik duyguları dış etkilerden çok kolay etkilenen kişilerin daha kıskanç oldukları görülmektedir. Bazen kıskançlık aşırı boyutlarda olabilir. Bunun altındaparanoya dediğimiz rahatsızlık olabilir. Bu rahatsızlığın ciddi boyutları vardır ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu derece yoğun yaşanmayan, hastalık sınıfına koymadığımız ama evliliğin ahengini bozan kıskançlıkların çoğu, kişinin sevdiği insanı kaybetme korkusunun ve kendine olan güvensizliğinin sonucudur. Kıskançlıkla birlikte çoğu zaman öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular yaşanır. Günlük yaşamda kıskançlık yaşayan kişilerin pek çoğunun yaşadıkları bu duygu ile baş edemedikleri; kıskandıkları eş ya da partner ile ilişkilerinin bozulduğu ve ilişkilerinin eski güzelliğini yitirdiği görülmektedir. Kıskanılan kişinin kendisini kapana kısılmış hissetmesi ile beraber kıskanan kişi de yoğun acı çeker. Kıskanan kişi huzursuz, mutsuz, sürekli karşısındakini suçlar bir ruh halindedir, eşini devamlı kontrol eder, takip eder, onun yaşantısını sınırlar ve baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünebilir. Kıskanan kişi ilişkiyi korumak ve geliştirmek için olumlu çaba harcamak yerine gizli gizli öç alarak, küserek, ilişkiyi keserek ya da tehdit ederek, zor kullanarak ve kaba kuvvete başvurarak amacına ulaşmaya çalışabilir. Bu tutumlar kıskanılanı da kıskanandan uzaklaştırır. Kıskançlığın ölçüsü artıkça olumsuz etkisi artar ve sağlıksız davranışlara sebep olabilir. Kıskançlıklarla zedelenen evlilik ilişkisinde sevgi, saygı ve güven azalmaya başladığı için cinsel yaşam da sekteye uğrayabilir ve en sık kadınlarda cinsel isteksizlik ve orgazm sorunları, erkekte ise sertleşme sorunları ve erken boşalma görülür ve ilişki içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Yani kıskançlık cinsel sorunlara yol açabilir.” dedi.
    Sadakat tehditle değil sevgiyle sağlanmalıdır
    Tadında bırakılan kıskançlık duygusunun olumlu etkileri olabileceğini ifade eden CİSED Psikoterapi Eğitimleri Koordinatörü Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa“Eşleri bir arada tutmaya yarayan, evlilik bağlarını güçlendiren, patolojik olmayan ve tadında bırakılan kıskançlık ilişki için yararlı olabilir. Çünkü tadında bir kıskançlık; ilişkiyi canlı tutabilir, kişileri birbirine bağlayabilir, ilişkinin korunmasını sağlayabilir, kişiye önemli ve değerli olduğunu hissettirebilir, çifte kaybetme duygusunu hatırlatabilir, çiftin birbirine emek vermesine yol açabilir, ilişkide var olan duyguları güçlendirebilir, aşkın ateşlenmesini sağlayabilir ve sevişmeleri daha ihtiraslı kılabilir. Ancak, kıskançlığın tadı kaçırılırsa, ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı çok ciddi düzeylere ulaşırsa, bu hem kıskanan kişiye hem kıskanılan kişiye hem de ilişkiye zarar verebilir. Kıskançlık çoğu zaman kıskanan kişinin iç dünyasından kaynaklanan nedenlerle abartılı ve çarpıtılmış algılardan ve yorumlamalardan kaynaklanmaktadır. Kadın ve erkeklerin yaşadıkları kıskançlık duyguları ile baş etme yöntemlerinde büyük farklılıklar bulunmaktadır. Kadınlar genel olarak kendi hak ve isteklerinden vazgeçen ve alttan alan bir yaklaşım göstermekteyken; erkekler genellikle tehdit ederek ya da kaba kuvvet kullanarak sonuç elde etmeye çalışmaktadırlar. Oysa kıskançlık duygusu ile mücadelede ilk adım geçmişin yaralarını onarmak ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmektir. İkinci adım güven duygusunun onarılmasıdır. Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Bu nedenle imalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekmektedir. Ayrıca kişi kıskançlık duygularının altında yatan duygu ve düşüncelere ulaşmalı, kıskançlık hissettiği anlardaki düşüncelerini incelemeli ve kıskançlıktan önce gelen duyguları fark etmelidir. Bu duygu ve düşüncelerin farkına varmak, onları ayrı ayrı ele almaya ve mantıklı olup olmadıklarına daha tarafsız bakmaya olanak tanıyacaktır. Kıskançlık yaşayan kişilerin özellikle başarmak zorunda oldukları şey ilişkiyi korumak ve sürdürmektir. Sadakat tehditle değil sevgiyle sağlanmalıdır. Çift sevgisini birbirine ne kadar çok verirse, o kadar çoğu geri dönecektir, çift kullandığı ölçüyle ölçülecektir. Çoğu insan sevginin sadece bir «duygu» olduğunu sanır, oysa sevgi duygudan ziyade bir mevcudiyet biçimidir. Sevgiyi paylaşmak ve göstermek bir tercihtir. Olgun sevgi eşlerin birbirlerine dikkat, kabul, taktir, şefkat sunması ve kendileri olmakta özgürlük tanıması üzerinde inşa edilebilir ve içinde patolojik kıskançlığın barınmasına izin vermez.” dedi.
  • Penil Estetik Operasyon

    Penil Estetik Operasyon

    Penis, içinde uzunlamasına süngerimsi dokular ile idrar ve meninin geçtiği kanallar bulunan bir erkeklik organıdır. Cinsel heyecan ile beyin bu organın içindeki süngerimsi dokulara kan pompalar ve penis sertleşerek cinsel birleşmeye hazır hale gelir. Penis sertleşme halindeyken boyuna ve enine büyür ve ilişkiyi sağlayacak duruma geçer.

    Penis büyüklüğü, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Penis boyu gerdirilmek suretiyle penis kökü ile ucu arasındaki mesafe ölçülerek değerlendirilir. Penis boyutunun değerlendirilmesinde en önemli unsur, penisin normal uyarılara cevap vererek ereksiyona ulaşması ve ereksiyonu yeterince sürdürebilmesi gibi fizyolojik özellikleri, yani işlevidir.

    Doğuştan veya sonradan olan bazı nedenlerle peniste büyüme esnasında eğrilikler oluşabilir ya da penisin anatomik yapısı normal bir cinsel ilişkiyi başlatıp sürdürmeye yeterli bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda penis eğriliğini veya hacim yetersizliklerini düzeltmeye yönelik penis estetik operasyonları uygulanmaktadır.

    Operasyon Yaşı

    Penis büyütme operasyonları için başvurular genellikle genç yaşlarda olmaktadır. İleri yaşlarda ise sertleşme problemi olan hastalar başvurmaktadır.

    Penis büyütme operasyonları ile ilgili hastalar 4 grupta toplanabilir:

    – Gerçek küçük (mikro) penis: Doğumdan sonra tanı konulmalı ve mümkün olduğu kadar erken yaşta hormonsal tedaviye başlanmalıdır. Ergenlik çağından sonra gerekli ise cerrahi tedavi planlanabilir.
    – Burried-Hidden-Trapped penis: Çocuklar ve şişman erişkinlerde görülür. Penis uzunluğu ve çapı hafifçe azalmış ancak penis geniş çevre yağ dokusu ve fasya ile sarılmıştır. Tedavide fazla yağ dokusu çıkarılır ve fasya serbestleştirilir. Bu hastaların tedavi edilmemesi cinsel, üriner ve psikolojik sorunlar yaratır.
    – Estetik tip: Penis boyu genellikle normaldir, fakat penis boyutundan memnun olmayan hastalardır. Bu hastalara penis uzatma operasyonları yapılır.
    – Fonksiyonel tip: Hasta penis boyunun normal olduğunu düşünür ancak özellikle sertleşmiş (ereksiyondaki) penis kalınlığından memnun değildir. Bu hastalara penis derisi altına yağ, yağ-deri aşılanması operasyonu uygulanır.
    Operasyonlar

    Penis boyutları normal olduğu halde büyütmek için hekime başvuran hastaların penis büyütme işlemine geçmeden önce organik ve psikolojik yönden hekim tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Çünkü cerrahi müdahale ne kadar başarılı olursa olsun bazen psikolojik sorunları olan hastalar yeni görünümünden mutlu olamayabilir. Hastaya yapılacak tedavinin ne verebileceği, operasyonun sonuçları ve operasyonla ilgili istenmeyen komplikasyonlar açıkça anlatılmalıdır.

    Penis büyütmeyle ilgili operasyonlarda penisin gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilirken, vücudun uygun bir bölgesinden alınan yağ dokusu ile penis çapı kalınlaştırılabilir. Operasyondan sonra dört hafta süre ile ilişki yasağı konulmaktadır.

    Penis büyütmeyle ilgili üç tip operasyon uygulanmaktadır.

    – İleri derecede küçük mikro penis denilen durumlarda: Penis hem gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilir, hem de vücudun uygun bir bölgesinden alınan deri penis derisine eklenir.
    – İkinci grupta penis uzunluğu normal olduğu halde penis kalınlığı yetersiz olan hastalarda: Vücudun uygun bölümünden alınan yağ dokusuyla penis çapı kalınlaştırılır.
    – Üçüncü grupta hem penis uzunluğu yeterli olmayan hem de kalınlığı yeterli olmayan hastalarda: Özel bir operasyonla penis bağlı bulunduğu dokulardan serbestleştirilerek uzatılır ayrıca penis derisi altına yağ, yağ deri karışımı uygulanarak kalınlaştırılır.

    Sertleşme Sorunu Yaşayan Hastalarda Uygulama

    Sertleşme problemi olan kişilerde değişik tiplerde penil protezler kullanılarak hem sertleşme problemi giderilmekte hem de mevcut penis uzunluğunu arttırmak mümkün olabilmektedir.

    Cerrahi müdahaleyle penisteki kavernöz cisimler içine, sertleşmeyi temin eden bir çift protez yerleştirme şeklinde bir tedavidir. Protez sertlik oluşmama sebebiyle cinsel birleşme yaşayamama sorununu tamamen çözecektir. Cinsel ilişki sırasında eş ile hiçbir zorluk veya sıkıntı yaratmaz, hatta partner protez olduğunu bilmiyorsa farkına dahi varmaz. Hastaların bir çoğunda protez operasyonundan sonra gerekli ilaç tedavileri de ek olarak kullanılabilmektedir.

    İlgili Konular ;
    Genital Estetik
    Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”
    Vajina daraltma ameliyatı
    Lazerle vajina daraltma ve yenileme