Etiket: seks

  • İlk buluşmada hesabı kim ödemeli?

    İlk buluşmada hesabı kim ödemeli?

    Bir görüşe göre, hesap ödemek söz konusu olunca bazı erkekler kadından bir iyilik beklemektedir.

    Günümüzün modern çalışan kadını, erkekler kadar para kazanabiliyor. Bu durumda beraber çıkılan bir yemeğin parasını kim, niye ödüyor? Amerika’da yapılan anketlere göre, her üç erkekten ikisi, birlikte yemeğe çıktıkları kadından beklentileri olduğu için hesabı üstleniyorlar. Zaten bilinen klişeleri “son araştırmalardan elde edilen bilimsel sonuç” diye yutturmaya kalkmadan sadede gelelim: Bedava yemek diye bir şey yoktur.

    Köşe yazarı Jasmin geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı yazısında bu konuya eğilmiş. İlk randevuların pek çoğunun yazılı olmayan kuralları aslında 1920′li yılların aşk romanlarından çıkmış gibidir. Erkek kadına cömert ve nazik davranır ama gene de karşılığında bir şeyler beklemektedir. Adını doğru koyalım: Hesap ödemek söz konusu olunca erkek kadından bir iyilik beklemektedir.

    Elle dergisi ve msnbc.com sitesinin ortaklaşa yürüttükleri bir anketin sonuçlarına bakarsak 74.000 online okur “ilk bir kaç buluşmadan sonraki buluşmalarda erkeklerin kadınlardan ‘hesaba katkıda bulunmalarını’ beklediğini” düşünmekte. Biraz akıl karıştırıcı bir sonuç olduğunu düşünebilirsiniz çünkü kadınların bu konuya yaklaşımları ikiye ayrılıyor: Kimi kadınlar hesabı ödeme konusunda isteksizken kimileri de ‘kendi ödeme güçlerinin’ tanınmasını ve kabul edilmesini ister görünüyorlar.

    Para, Seks ve Aşk konulu ankette ‘hesabı kim öder’ sorusu bu noktada karışmaya başlıyor.

    Neredeyse erkeklerin üçte ikisi, özellikle genç erkekler, bir kaç buluşmadan sonra kadınların
    da hesaba katkıda bulunmalarını istediklerini söylüyor.

    Kadınların yüzde 44′ü, eğer erkek onlardan ‘hesabın ödenmesi konusunda yardım isterse’ bundan rahatsızlık duyacağını belirtiyor.

    Kadınların yüzde 57′si, özellikle genç kadınlar, her zaman (hatta ilk buluşmalarda bile) hesabı ödemeyi teklif ettiklerini söylerken; %34′lük bir kesim ‘eğer erkek bu teklifi kabul ederse’ ; yüzde 46′sı ise ‘eğer erkek bunu teklifi redderse’ bundan rahatsız olacaklarını söylüyor.

    Bu konulardaki görgü kurallarının genel anlamda bir ‘geçiş aşamasında’ olduğunu söylemek pek de boş bir iddia değil. Bu yüzden erkekler özellikle ilk buluşmalarda geleneksel yöntemlere ve etiketlere saygı gösterirken, kadınların ‘hesabı paylaşmayı’ teklif etmesi giderek modern bir görgü kuralına dönüşüyor.

    Bu öneriyi yapmayan kadınların, özellikle ilk bir kaç buluşmadan sonraki buluşmalarda erkekleri incittiği söylenebilir. Fakat bu öneriyi yapan kadınlar erkekleri başka bir ikilemde bırakabiliyor:
    Bu teklifi kabul ederek veya redderek bu sefer erkeklerin kadınları incitme riski var. Söz konusu anket çalışmasının yorumlanması konusunda büyük katkıları olan ve Kaliforniya Eyalet Üniversite sosyoloğu Janet Lever’e göre bu durum erkekler açısından, kadınlar açısından olduğundan daha fazla zorluk yaratabiliyor. Çünkü ‘hesabı paylaşmayı’ teklif eden kadınların önemli bir kısmı sırf ‘nezaket icabı’ bu teklifi yapmış oluyor.

    HESABI BANA ÖDETTİRİYOR

    “How Not to Date” kitabının yazarı ve aynı zamanda profesyonel bir çöpçatan olan Judy McGuire, geçenlerde çok şaşırtıcı bir telefon aldı. İki arkadaş arasında bir buluşma ayarlamıştı. Bu buluşma sırasında, arkadaşı kadınlar tuvaletinden onu aramış ve şaşkınlık içinde “Bu adam hesabı bana ödettiriyor” diye sızlanmıştı.

    1920′lerde erkeğin hesabı ödeyecek olması kesin kuraldı. O zamanlar genel kabul gören anlayışa göre daha fazla parası olan erkek en güzel kızlarla birlikte olabilirdi.

    Ama o günlerde pek az kadının kendi adına harcama yapacak ekonomik güce sahip olduğunu hatırda tutmak gerek. Bugün kadınlar her ne kadar aynı işi yapan erkeklere kıyasla daha az ücret alıyor olsa da, Amerika’da ‘bir erkekle’ buluşmaya giden kadınların buluştukları
    erkeklerden daha çok kazanıyor olmaları artık sık rastlanan bir durum.

    Sosyolog Janet Lever “Yepyeni bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünya pahalı bir dünya” dedikten sonra ekliyor “tahtırevanla dolaşan nazik küçük prenses etiketi artık kadınların pek işine yaramıyor.”

    Bazı eski alışkanlıklar hala devam ediyor. Mesela hala çıkma teklifinin erkeklerden gelmesi gerekiyor. Bu durumda çıkma teklifinin kimden geldiği önemli bir konuya dönüşebiliyor. Ankete katılan erkeklerin yarısı “daveti yapan hesabı ödemeli” görüşünü dile getiriyor. Erkeklerin dörtte üçü ise, kadın ne kadar kazanıyor olursa olsun, hesabı kadının paylaşması durumunda kendilerini suçlu hissettiklerini belirtmekte.

    BU KADIN BENİMLE GERÇEKTEN İLGİLENİYOR MU?

    Eğer erkekten yararlanmak gibi bir fikirleri yoksa kadınlar hesabı ödeme konusunda niçin isteksiz olurlar? İş hesabı ödemeye gelince hiç bir şey hesap pusulasındaki gibi net ve açık değil.

    Kendisine hiç hesap ödettirmeyen adamın aslında ‘kadını kontrol etmeye’ çalıştığını düşünen kadınlar olduğu kadar, hesap ödeme konusunda tereddüt gösteren erkeğin aslında parasız veya cimri biri olduğunu düşünen kadınlar da çok. Ama hesabı ödeme konusunda kadından hiç bir zaman teklif gelmediğini gören erkeklerin de aklı karışabiliyor.

    31 yaşındaki Kaliforniyalı müzik öğretmeni Jeremy Chung bir kaç buluşmadan sonra kadının da hesaba katkıda bulunmayı önermesini bekleyenlerden. Aksi takdirde kafasında bir takım şüphelerin oluşmaya başlayacağını düşünüyor “Hesabı ödediğim için mi benimle birlikte yoksa aslında benimle gerçekten ilgileniyor mu?”

    Herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek adına, niçin taraflar bu konudaki tercihlerini ve fikirlerini en baştan belirtmiyorlar. Masaya oturdukları sırada bu konuda birbirlerinin nasıl hissettiklerini bilseler daha iyi olmaz mı?

    Bu konunun pek çok kişi açısından niçin tabu olduğunu anlamak kolay… İnsanların fikirleri çok farklı da olsa, romantik bir buluşmaya para hakkında konuşarak başlamak hiç de nazikçe bir tutum değil. Özellikle kadınlar kendi ekonomik şartlarıyla ilgili konuları yeni tanıştıkları insanlarla paylaşmak istemiyorlar.

    Chung, hesabı kimin ödeyeceği konusunu asla dile getirmediğini söylüyor. Geçtiğimiz ay kız arkadaşı ikinci buluşmada içkileri ödemeyi teklif edince bu tekliften çok hoşnut kaldığını gizlemiyor “Bir sonraki içkiler benden, diye bir teklif kulağa ne kadar hoş geliyor. Aklınıza
    herhangi bir art niyet gelmeden kabul ediveriyorsunuz.”

    ERKEKLERİN BEKLEDİĞİ BU MU YANİ?

    Eğer kadınlardan herhangi bir teklif gelmezse, ankete katılan erkeklerin bir kısmı ‘kadının hesaba katkıda bulunmasını beklediğini’ doğrudan söyleyeceğini belirtti. Bir kısmı ise “yanımda yeteri kadar para yok” gibi bahaneler ileri sürebileceğini söylerken özellikle genç erkekler bu konuda daha açık sözlü olmayı tercih edebiliyor.

    Eğer çiftler üç ay kadar bir süredir birliktelerse, zaten hesabın ne kadarını hangi şartlarda kimin ödeyeceğine dair konularda bir mutabakata varmış oluyorlar.

    Kız arkadaşlarından daha az kazanan erkekler bile genelde hesabın daha yüksek bir bölümünü ödemeye devam etse de, ankete katılan 8-10 kadar erkek “masraflı ilişkileri bitirmekte tereddüt etmeyeceklerini” açıklıkla ifade ettiler.

    Peki, erkekler yemekten sonra “tatlı” ister mi? Ankete katılan kadınların üçte biri (özellikle yaşlı olanlar) hesaba katkıda bulunduklarında yemekten sonraki aktiviteler konusunda daha az baskı hissettiklerini belirtti.

    Erkeklerinse sadece yüzde 16′sı “hesabı ödediklerinde kadından beklenti içinde olabileceklerini söylüyor. Artık 1920′lerde değiliz. Erkelerin beklentisi “hesabın ödenmesine” katkı şeklinde, yoksa hesabı ödediler diye başka türden beklenti içine girdiklerini söyleyemeyiz.

  • Sevişmeli mi, sevişmemeli mi?

    Sevişmeli mi, sevişmemeli mi?

    Seks bir ilişki için belki de en önemli şey ama ne zaman olması gerektiği çok ince bir ayar gerektiriyor. İyi bir ilişki ya da evlilikse hedefiniz, size doğru zamanı açıklayayım!

    Şu an saat gecenin ikisi… Müthiş bir şimşek fırtınası odayı aydınlatıyor. Bense yatak yorgan 39 derece ateşle ne entrikalar düşünüyorum! Genelde böyle havalarda insanlar duygusallaşır, sevgilisine/eşine sarılıp uyumak ister falan değil mi? Peki, ben ne yapıyorum; tutmuş ilk tanıştığınız gece o erkekle birlikte olmalı mı, olmamalı mı sorusunun cevabını arıyorum. Beynim; düşünmekten, üretmekten, yazmaktan dinlenemiyor. Hatta şu an hasta olmamın sebebini dahi, bu lobların fazla mesai yapmasına bağlıyorum!

    Bu soru kafana nereden takıldı diye sorarsanız; evvelsi gün çok sevdiğim bir arkadaşım beni aradı. Kısa bir n’aber, nasılsının ardından konu döndü dolaştı tabii ki erkeklere geldi. Anlattığı hikâye çok ilginçti. Bundan iki ay önce barda bir çocukla tanışmıştı ve o gece yatmıştı arkadaşım. Hatta çocukla ben de tanıştım ilerleyen günlerde. Gayet şirin, işi gücü olan, akıllı, ülkemizin nadide üniversitelerinden mezun olmuş, entelektüel bir arkadaş.

    Gel gelelim bu ilişkiyi sarsan bir durum patlak veriyor. Çocuk ilk tanıştıkları günden itibaren evlenmek istemediğini, çocuk sahibi olmanın erken olduğunu düşündüğünü, kırklı yaşların ortalarında belki düzenli bir hayatı seçeceğini arkadaşıma anlatmış; arkadaşım da böyle bir durumun normal olduğunu, kendisinin de evliliği istemediğini belirtmesiyle ilişkileri ortak bir fikre ulaşmıştı. Ama telefondaki ses kunduzların istilasına uğramış gibiydi! Nedenine gelince, bu evliliği düşünmediğini söyleyen arkadaş üç gün önce sözlenmiş, hem de ailesinin ‘uygun gördüğü’ bir kızla! Dikkatinizi çekerim uygun gördüğü diyorum. Hayatımızda böyle bir terim var…

    Sonuna kadar dinledim kunduz istilasına uğramış arkadaşımı ve bir soru sordum. Dedim ki; sen bu çocuğun ailesinin ‘uygun gördüğü’ bir kızla evlenme kararı almasına mı sinirlendin, yoksa sana yalan söylemesine mi? Evet, bence asıl meselemiz buydu. Hangisine sinirlenmişti?

    Neden böyle bir soru sordum biliyor musunuz, birçok insanda gördüğüm ve hayretler içerisinde izlediğim bir şey var. Herkes kendini farklı lanse etme peşinde… Evlenmemeyi entelektüel bir girişim olarak görenler çoğunlukta, ilk gece tanıştığı adamla yatan kadınlar sarmış etrafımızı! Hayır, ilk gece tanıştığınız bir adamla yatmayın demiyorum kimseye, ama ileriye dönük bir ‘yatırım’ (koca bulma operasyonu) düşünüyorsanız ya da adamın size âşık olmasını istiyorsanız ilk gece sevişmeyeceksiniz arkadaş! Bu kadar basit işte… Erkekler istediklerini alma (ne olduğunu açıklamama gerek yok sanırım) derdindeler, ha şu da var sizden almasalar başkasından rahatlıkla temin edebiliyorlar. Ama nedense siz o adamla yatmadıkça değeriniz artıyor gözünde. A tipi fon hesabı, uzun sürede kazanç sağlayan bir yatırım olup çıkıyorsunuz.

    Arkadaşıma da aynı şeyi söyledim. İstediği kadar entelektüel olsun, dünyadaki bütün üniversiteleri bitirmiş olsun, o da yetmesin kıçına çip takılmış gibi sekiz dil konuşsun, erkek erkektir. İlk gecede onunla birlikte olan kadın, başka erkeklerle de rahatlıkla birlikte olabilir diye düşünür erkek… Kadın gibi ince detayları düşünmez ki! Arkadaşımın da hatası büyük; göğsünü gere gere ben evliliği düşünmüyorum, çoluk çocuk da yapmayacağım, biz dünyayı gezeceğiz, hayatımızı yaşayacağız derken iyiydi her şey! Adam yanındayken atıp tutuyorsun, gidince de kızıyorsun! Her kadın evlenmek ister, çocuk ister, sabah uyandığında yanında bir adam ister. Sen de yalan söylemişsin işte, adama neden kızalım şimdi?

    İnsanların kendilerini farklı lanse etmelerinden ötürü çok büyük iletişim hataları doğuyor, emin olun. Kadınlar gereğinden fazla özgüven gösterisinde bulunuyorlar, erkekler sadrazamların uzvundan düşmüşçesine takılıyorlar, ilişkiler yalanlar üzerine kuruluyor ve kimse gerçeği öğrenmek istemiyor.

    Hepimiz hata yapabiliriz, hatta yapmalıyız da… Kendimizi ve isteklerimizi ancak böyle keşfedebiliriz. Ben de böyle hatalar yaptım. Anlatmadan duramayacağım. Sanırım bundan iki-üç ay önceydi. Biriyle tanıştım. Buluşmalar, muhabbetler falan, her şey çok güzel. Her konuda fikir paylaşımı yaşanıyor, her sabah güzel aşk mesajlarıyla uyanıyorum. Kendimce mutluyum. Bir taraftan da bir açık yakalamaya çalışıyorum, ne yalan söyleyeyim. O kadar yalancı ve riyakâr tipler gördüm ki, insanlara/erkeklere güvenmem zaman alıyor.

    Ve bingo! Araştırmacı gazeteci ruhum rahat duramadı işte, öyle büyük bir yalan keşfettim ki inanamazsınız. Sanırım erkekler en çok statü konusunda yalan söylüyor, bunu da böylece anlamış oldum. Arkadaşıma sorduğum soruyu kendime de sordum; sana yalan söylediği için mi kızgınsın, yoksa gerçekten bu statüye sahip olmadığı için mi? Cevabım kısa ve netti; yalan söylediği için sinirliydim. Bundan önce borderline bir adamla birlikte olduğumu göz önünde bulundurursak bu adamın yaptığı az bile ama artık bünye böyle durumları kaldıramıyor. Erkeklerin statü, küçük dağları ben yarattım, bekâret mi ahaha o ne demek havaları; kadınların ah ben ne modern kadınım seninle de şuracıkta yatarım, çocuk mu ne gereksiz bir girişim tavırları ortalığı karıştırıyor.

    Bu yazıdan da şu sonuç çıkıyor. Eğer bir ilişki istiyorsanız, ilk gece o erkekle yatmayacaksınız. Ha maksat eğlenmek, hayatınıza yeni pozisyonlar kazandırmaksa istediğinizi yapın. Ama sakın sabah adamın gözlerinin içine bakıp birlikte olsak nasıl olur acaba diye düşünmeyin. Mümkünse savaş alanını terk edin, benden size tavsiye!

  • Orgazm faydaları

    Orgazm faydaları

    Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz.

    BOŞALMANIN FAYDALARI NELERDİR?
    Cinsel terapistler olarak çiftin cinsel yaşamında sağlıklı bir yol alabilmesi için düzenli ve doyumlu bir seks hayatı yaşamaları taraftarıyız. Çünkü cinsel uyarılma ve zevkin devam ederek bir doruğa ulaşması olarak tanımlanan orgazm ve boşalmanın birçok faydası var. Orgazm ve boşalma, bedensel ve ruhsal olarak bir rahatlama sağlıyor, daha kolay hamile kalınmasına yardımcı oluyor, kan akışını düzenliyor, beyni sağlıklı tutuyor, duygusal zekâyı yükselterek kişiyi zinde tutuyor ve önemli, değerli ve sevilmeye layık olduğunu hissettirerek moralini yükseltiyor, cildi güzelleştiriyor ve gençleştiriyor, bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor ve kişin ağrı eşiğini yükseltiyor, bazı ağrıların şiddetini düşürüyor, stresi azaltıyor, daha rahat ve kaliteli uyumaya yardımcı oluyor, kalk krizinden koruyor, prostat ve meme hastalıklarının oluşmasını geciktiriyor ve bu şekilde çiftin hayatından doktoru ve cinsel terapistleri uzak tutuyor, Çünkü özgüveni arttıran, vücut imajını iyileştiren ve stres yönetimini kolaylaştıran orgazm ve boşalma sırasında vücutta meydana gelen değişimler, salgılanan hormonlar, psikolojik ve duygusal tatmin hissi, çiftin hem cinselliğe hem birbirlerine hem de ilişkilerine olan duygu ve düşüncelerini olumlu yönde etkiliyor.

    DÜZENLİ ŞEKİLDE BOŞALMAK GEREKİYOR, ÇÜNKÜ…
    Özellikle kadınların sürekli olarak şikâyet ettikleri ve doyumsuz bir cinsellik yaşamaları sonucu cinsel yaşamı ertelemek adına bir silah gibi kullandıkları baş ağrısı sendromuna bire bir gelen düzenli bir şekilde yaşanan boşalmalardır. Bunun dışında, hem erkek hem de kadında kalp krizi riskini azaltan boşalma bağışıklık sisteminin virüslere karşı direncini artırmakta, salgılanan oksitosin ve melatonin sayesinde rahat bir uyku yaşanmasını sağlamakta, serotonin salgısını arttırdığı için stresi önlemekte, salgılanan steroid hormonları sayesinde cildi güzelleştirmekte, boşalım sayesinde erkeklerde prostat bezinin temizlenmesi sonucu prostat kanseri riskini %70 bir oranla önlemekte, hem kadın hem de erkekte meydana gelebilecek meme kanseri riskini %40 oranda azaltmakta, özellikle kadınlarda romatizma gibi pek çok ağrının şiddetini azaltmakta ve doğal bir spor olan orgazm metabolizmayı hızlandırdığı için hücreleri yenilemektedir.

    GEBE KALMAK İÇİN AYNI ANDA BOŞALMAK ŞART DEĞİL…
    Boşalma uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren fizyolojik ve psikolojik durumdur. Kadının ve erkeğin cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı nedeniyle çiftler boşalacakları anı tam olarak belirleyemezler. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi birçok nedenle de çiftler aynı anda boşalamazlar. Fakat boşalmak gebe kalmayı kolaylaştırsa bile, aynı anda boşalamamanın ya da aynı anda boşalmanın gebe kalmakla ilgili herhangi bir bağlantısının olmadığının da bilinmesi gerekiyor. Birlikte boşalmak, iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir.

    Aynı anda boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, kadın ve erkeğin yaşayacağı cinsel yaşamda beklenti düzeyini artırmakta ve o an yaşayacakları hazları kaçırmalarına neden olmaktadır. Cinsel ilişkide eşlerin mutlaka birlikte boşalmaları gerektiği inancı cinsel mit dediğimiz hurafelerden biridir. Pek çok çift, cinsel yaşamlarını bu yanlış inanış yüzünden doyumsuz olarak değerlendirebilir. Oysaki kadın ve erkek cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı kişilerin boşalacakları anı tam olarak belirleyememelerine neden oluyor. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi benzer nedenlerle çiftler nadiren aynı anda boşalırlar.

    Birlikte boşalmak iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir. Ama birlikte boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, birçok insanın kendi cinsel ilişkilerinden hoşnutsuz olmasına, aynı anda boşalma beklentisiyle, kendinin ve partnerinin cinsel yanıtlarıyla gereğinden fazla ilgilenmesine ve sevişmenin keyfinin kaçmasına neden olabiliyor. Bu durum, cinsel ilişki yaşamak bir yana, kişisel boşalmayı da yok edebiliyor. Oluşan stres nedeniyle gebe kalmayı engelleyebiliyor. İki insan arasındaki cinsellik, fizyolojik yanıtlar temelinde gelişen, çok boyutlu ve keyifli bir süreçtir.

    Gerçek dışı beklentiler ve yanlış inanışlar, gebe kalmayı engelleyebileceği gibi cinsel doyumu da olumsuz yönde etkilemekten başka bir işe yaramıyor. Bunlardan dolayı çift birlikte boşalma hedefinden vazgeçip, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanmalıdır.

    Cinsellik Hakkında Tüm Merak Edilenler için tıklayın !

  • Gebelikte cinsel yaşam

    Gebelikte cinsel yaşam

    Dr. Özalp, anne adayının geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adaylarının da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşadıklarını kaydetti.

    Gebeliğin, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç olduğunu belirten Op. Dr. Pınar Özalp, “Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi, gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır” dedi.

    Anne adaylarının, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Pınar Özalp, şunları söyledi:

    “Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleriyle paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa, gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.”

    CİNSEL İLİŞKİYE ENGEL SORUNLAR ÖNEMSENMELİ
    Sağlıklı bir gebeliğin; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmadığını, gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebileceğini belirten Özalp, “Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir” diye konuştu.

    DOKTORUNUZLA KONUŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN
    Anne adaylarının eşleriyle birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve ön yargılarını mutlaka doktoru ile paylaşması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Pınar Özalp, “Sorunların çözümüyle ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak, gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Şehvetli Buluşmalar İlişkiyi Canlı Tutar ve Aldatmaları Önler!

    Şehvetli Buluşmalar İlişkiyi Canlı Tutar ve Aldatmaları Önler!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “CİNSEL HAYATIN MONOTONLAŞMASI KADER DEĞİL!”

    Kışkırtıcı heyecanlar, yaramazlıklar ve merak uyandıran yenilikler varsa, cinsellik inanılmaz keyifli bir eyleme dönüşebiliyor. Alışkanlık oluştuktan sonra cinselliğin temposu yavaşlıyor ve eski şehvet yaşanmaz bir hale geliyor. Hayat şartları, ekonomik krizler, işyerinde yaşanan stres gibi faktörler çiftlerin içlerindeki ateşi söndürebiliyor. Ancak cinsel hayatın monotonlaşması kader değil. Bu durumu değiştirmek için kişinin kendi isteklerini ifade etmesinin yanında odak noktasını partnerine zevk aldırmak olarak belirlemesi ve onun zevk eşiğini keşfetmesi gerekiyor. İşte bu her şeyi değiştirebiliyor ve ilişki ister ilk günlerini, ister ilk yıllarını, ister onlu yıllarını yaşıyor olsun, şehvet derecesinin her daim yüksek tutulmasını sağlayabiliyor. Bu nedenle çiftlerin cinsellik için mutlaka zaman ayırması gerekiyor. Ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar eğlenmek için kendilerini motive etmeleri çok önemli. Çünkücinsellik yaşandıkça cinsel arzu ve istekler, partnere olan tutku devam edebiliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri cinsel yaşamı renklendirecek ve monotonluğu önleyecek 8 şehvetli buluşmayı sizler için bir araya getirdi. İşte, heyecan arayanlara ilginç fikirler…

    1-AŞK OYUNLARI OYNAYIN…

    Çiftlere rutinleşen güvenlik çemberlerinden çıkmalarını tavsiye eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sürpriz davranışların etkisini göz ardı etmeyin. Belden aşağı konuşmalar yapın ve ara sıra partnerinizin kulağınaerotik sözler fısıldayın. Hatta gizli ve bir tek kendinize ait bir cinsel sözlük oluşturun. Kulağına fısıldadığınız kışkırtıcı cümlelerle sevişmeyi beyninde başlatabilirsiniz. Çünkü kadınlar duyduklarından, erkekler ise gördüklerinden daha fazla tahrik olurlar. Birlikte erotik içerikli filmler seyredin, bakışlarınızla birbirinizi tahrik edin. Birbirinizi cinsellik objesi olarak değerlendirin ve seksi olmaya çalışın. Gündüz, mesai saatleri sırasında sevgilinize mesaj atıp, onu ne kadar arzuladığınızı ve ona neler yapmak isteğinizi anlatın, telefonlarınıza kışkırtıcı mesajlar gönderin. Beklendiği anlarda ona olan arzunuzu gösterin. Ara sıra yavaşça ve tutkulu bir biçimde üzerine yürüyün ve onu duvara yapıştırın veya duş alırken siz de duşun altına sokulun. Sürpriz hareketiniz eski heyecanın yeniden yaşanmasını sağlar. Sınırları zorlamak ilk başta zor gelebilir ama sonra bu oyunları heyecanlı bulabilirsiniz.” dedi.

    2-HAYAL GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRİN…

    Hayal gücünün canlı tutulmasının önemine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Uzun süreli ilişkilerdeilk günkü heyecanı ve keşfetme güdüsünü canlı tutabilmek için kafanızda birlikte paylaştığınız güzel anları canlandırmanız gerekiyor. Hafızanızı kurcalayıp bu anları yeniden yaşamak duygusal olarak ona kendinizi daha yakın hissetmenizi sağlar. Diğer taraftan fiziksel olarak da onunla bir şeyler paylaşma isteğiniz ilk günkü seviyesine döndürür. Hayal gücünün yanında oyunculuğunuzu da geliştirin ve espri yeteneğinizle kendi sınırlarınızı aşın.” dedi.

    3-GÜN VE SAAT BELİRLEYİN…

    Bazen sevişmek için gün ve saat belirlenmesi gerektiğini söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “İlişkinin ilk evresindeki heyecanı kaybetmiş olsanız da, eksilen adrenalinizi yeni yöntemler keşfederek yükseltebilirsiniz. Örneğin; cuma gecesi, partneriniz ilgi odağınız olsun. Bu oyunda bir dahaki sefere aşk yapma eyleminde daha heyecanlı olacaksınız. Böylece planlı ve zorunlu cinselliği keşfetmek için adım atmış olursunuz. İlk bakışta planlı ve zorunlu kelimesi korkunç gelebilir ama olayın özü göründüğü kadar korkunç değildir. Bir program oluşturun ve programa mutlaka uymaya çalışın. Ne kadar yorgun olursanız olun, o günün planında seks varsa, mutlaka seks yapın. Çünkü yaptığınız anlaşmayı belirlediğiniz gün yapmalısınız. Yapmamak, başka şeye odaklanmak ya da ertelemek farkında olmadan çok derin bir seviyede güvensizlik oluşturabilir. Bu sayede birbirinizle ilgilenebilmek için boşluk yaratmış olacaksınız. Ayrıca hazırladığınız sürprizlerde nelerin eksik olduğunu, nelerin arzuladığını anlamış olacaksınız. Böylece ortak beklentileriniz ve istekleriniz hususunda endişelenmenize gerek kalmadan deneyim yoluyla yeni heyecanları keşfetmiş olacaksınız. Bu yolla cinsel hayatınızda bir seviye daha ileri gidebilirsiniz. Yenilikleri uygulamak için kibar davranın ve ilk hamleyi kadına verin. İlişkilerde planlanan cinsellik yerine kendiliğinden gelişen cinselliğin daha çok tercih edildiği doğru olabilir fakat bunu da denemelisiniz. Belirlediğiniz günlerde ne sürprizle karşılaşacak olduğunuzu bilmemeniz bile ayrı bir heyecan uyandıracaktır. Sadece o güne mahsus geliştirdiğiniz bir aşk oyununun diğer günlere de aksetmesine olanak sağlayabilirsiniz.” dedi.

    4-OYUNUN KURALLARINI SİZ BELİRLEYİN…

    Çiftlerin aşk oyunlarıyla hayatlarına renk katmaları gerektiğini savunan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Gece için senaryosu size ait ufak bir seks oyunu planlamanız gerekebilir.Oyun tarihleri ve sınırlamalarını ayarlayın. Sınırlamalar planladığınız zaman ve etkinlikler olabilir. Her oyunun en az 30 dakika sürmesi gerektiğine ve yapacağınız faaliyetlere karar verin. Örneğin; partnerinize yapacağınız erotik masaj, sözlü uyarılar, cinsel ilişki faaliyetleri, aşk oyunları gibi. Planlarınızı tamamladıktan sonra yapmanız gereken şey o günü beklemektir. Partneriniz belirlediğiniz faaliyeti yapmanız için yalvarsa da, gününü beklemeniz diğer bir kuraldır. Partneriniz ve zevk odağının tavan yapması halinde bile bu kurala uymalısınız. Bundaki amaç, uyarılma düzeylerini yükseltmeye yöneliktir.” dedi.

    5-HER ŞEYİ KONUŞUN…

    Seksin iletişim ve güven gerektirdiğinin altını çizen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Partnerinizi zihin ya da vücut dili okuyucu sanmak büyük bir hatadır. Ona isteklerinizi söylemeniz ve nasıl yapması gerektiklerini göstermeniz gerekiyor. Eğer eşinizle bu konuları konuşmaya alışkın değilseniz, yavaş yavaş bu konuları konuşmaya adım atmanız gerekiyor: ‘Böyle daha iyi hissediyorum’ ya da ‘Bu sandığın kadar iyi gelmiyor’şeklinde partnerinizin anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Böylece partnerinizin nasıl hissettiğini, neyin iyi neyin kötü geldiğini sürekli olarak konuşmanıza gerek kalmayacaktır. Bu sırada onun konuşmasına izin vermeli, siz de dikkatli bir şekilde gözlem yapmalısınız.” dedi.

    6-MEKÂN VE KOKULAR ÖNEMLİ…

    Seks için mekân ve kokuların önemine değinen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Çiftin karşılıklı olarak daha çok zevk almasının temel alındığı aşk oyunlarında mekân çok önemlidir. Bulunduğunuz mekânın ışık, ses, dokunma ve diğer duygu yüklü ayrıntıları zevk vermeye yönelik olmalıdır. Aşkın rengi kırmızıdır. Ateş ve kanın rengi kırmızı kesinlikle seksi çağrıştıracaktır. Yatağınıza koyacağınız kırmızı bir yastık ya da yatağa gelişi güzel serilmiş kırmızı bir örtünün tahrik edici tonu sizi hemen harekete geçirecektir. Kontrol artık sizin! Partnerinizi karşılaştığı ortama hazırlamak ve daha kolay adapte olmasını sağlamak için şehvetli bir koku mekânın bir parçası olabilir. Gül ya da sandal ağacının afrodizyak etkisine sahip olduğunu biliyor muydunuz? Aromaterapiyardımıyla cinsel hayatınıza hoş kokular yayabilirsiniz.” dedi

    7-DOKUNMA SANATINI KEŞFEDİN…

    Dokunmanın ve sevişmenin çifte güven ve yakınlık sağlayacağını ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Dokunma sanatını keşfetmek aranızdaki engelleri ortadan kaldırır ve size bir ilişki içinde her şeyi yapma özgürlüğünü hatırlatır. Cinsellik herkes için biraz muzipse iyidir, özellikle de niyeti zevk yaşamak olanlar için. Ayrıca birbirinizi hoşnut edebileceğiniz karşılıklı mastürbasyon aşk hayatınızın önemli bir parçası olabilir. Böylece partnerinizden küçük hileler öğrenebilirsiniz. Kendi uyarılmanızı partnerinizin gözlerinde izlemenin, bu zevki tatmanın ve karşılıklı boşalmanın hazzı bir başkadır.” dedi.

    8-EROTİK MASAJ YAPIN…

    Çiftlere erotik masaj yapmalarını tavsiye eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Küvetinizi sıcak suyla doldurup, partnerinizle birlikte banyo yapmanız size hoş duygular yaşatabilir. Daha sonra partnerinizden yatağa yüzüstü uzanmasını söyleyin. Ama neler olacağından asla bahsetmeyin. Bebe yağını ellerinize bir miktar dökün ve yavaşça onun vücudunun en hassas bölgelerine dokunun. Kulağına, ellerinizi vücudunun en zevk aldığı bölgelerine götürmesini fısıldayın ve daha sonra gösterdiği bölgeleri hafifçe okşayın. Ardından elleriniz yavaşça vücudunda gezerken ufak aşk oyunlarına başlamanız aklını başından alacaktır. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Bu sanatın icrası sırasında hem zevk alınmış hem hisler sınanmış hem de bedensel tepkimeler öğrenilmiş olur. Bu şekilde doruğa ulaşmak mümkündür. Unutmayın aşk, şehvetin şefkatle buluşmasıdır. Bu nedenle ‘Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!’ mantığını hayata geçirmek aşk hayatınızın monotonlaşmasını ve aldatmaları önleyecektir.” dedi.

  • Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Seks, aşk ve ilişkiler hakkında kadınların ardı ardına boşalma veya orgazm yaşayıp yaşayamaması konusunda bu hafta pek çok soru geldi. Merak edilen bu soruların açıklığa kavuşması için Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri olarak, kadınların üst üste kaç kez boşaldıkları sorusuna cevap verme gereksinimi duyduk. Bir kadın gerçekten de tek seferde defalarca kez boşalabilir mi, yoksa bu bir efsane ya da cinsel mit mi?

    ORGAZM OLMAK VE BOŞALMAK AYNI ŞEY DEĞİL!

    Orgazm olmakla boşalmanın aynı şey olmadığını söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bu nedenle, genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalmabedensel bir rahatlamaykenorgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz. Her cinsel ilişkide boşalmayı her erkeğin ve her kadının yaşamasını doğal bir deneyim olarak görmek gerekir. Bu deneyimi bir insanın çok susadığı zaman kana kana içtiği sudan aldığı tat gibi ya da çok sıkışan bir kişinin, ihtiyacını giderdiği zaman yaşadığı duygudaki rahatlama gibi tarif etmek mümkündür. Boşalma esnasında beden bir an gerilir ve arkasından rahatlama hissedilir. Cinsel ilişkilerin sonlarına doğru yaşanan ve 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren fiziksel ve bedensel rahatlamaya ‘cinsel boşalma‘ denir. Orgazm; boşalmayı öğrenmiş, ilişkisinde belli bir kalite, uyum ve ahenk yaşamış çiftlerin, ayda yılda bir kez yaşadıkları bedensel rahatlamaya, ruhsal rahatlamanın da eklenmesi ile geçici bir süre, kadınlarda genellikle 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren ama farklı bir bilinç hali gibi oluşan,kontrol kaybı duygusu gibi çok daha farklı, yoğun bir rahatlama olarak açıklanabilir. Bu nedenle orgazmı bir armağan ya da hediye gibi görmek gerekir.” dedi.

    5 U KURALI…

    Boşalmanın yaşanabilmesi için bazı koşulların yerine gelmesinin önemine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Boşalmanın oluşumu için en önemli faktörler, ‘UYGUN PARTNER, UYGUN MEKÂN, UYGUN ZAMAN, UYGUN UYARILAR ve UYGUN TALEPLERDE BULUNMA’ olmak üzere 5 U KURALIhazır olma ve hassas bölgelerin uyarılmasıdır. Bunlar da, önce dokunsal sonra görsel ve işitsel uyaranlar sonucu meydana gelir. Boşalma için yeterli süre ve yoğunlukta, uygun uyarının yapılıp yapılmadığının saptanması da önemlidir.” dedi.

    KLİTORAL VE VAJİNAL BOŞALMA…

    Bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında boşalmanın iki başlık altında ele alındığını söyleyenCİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklindedir. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalmadır ve daha kısa sürede gerçekleşir. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketleri sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana gelir. Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynıdır. Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark vardır. Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatır. Klitoral boşalma aynen mastürbasyon yapmak gibi kendi kendine yaşanılan bir durumdur. Kadınlar eliyle, oral seksle ya da eşlerinin yardımıyla klitoral boşalma yaşayabilirler. Cinsel ilişki esnasında karı-koca birlikte klitoris uyarımı yaparak vajinal ilişki sırasında da direk klitoral boşalma sağlayabilir.” dedi.

    KADINLAR BİR İLİŞKİDE 3-4 KEZ BOŞALABİLİRLER…

    Kadınların doğaları gereği birden fazla boşalma yaşayabildiklerinin altını çizen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap GüngörVücutta ne kadar fazla testosteron varsa boşalma yaşamak o kadar kolay ve sık oluyor. Cinsel terapistlerin kadın boşalması veya orgazmı üzerine yaptıkları araştırmalar sonucu elde ettikleri verilere göre, kadınların tek bir cinsel ilişki sırasında birden fazla boşalma olasılıkları var fakat bunun net bir sayısı yok. Birden fazla boşalma yaşanabildiği olgusu William Masters ve Virginia Johnson‘un öncülük ettiği cinsel araştırmaların sonucunda, neredeyse yarım yüzyıl önce belgelenmiştir. William Masters ve Virginia Johnson’un en çok satanlar listesinde olan Human Sexual Response kitabına göre: ‘Bir kadın sık klitoral uyarılma ile defalarca boşalma deneyimi yaşayabilir. Bunlar ataklar halinde olur. Onlar belirgin doyumlara ulaştırılırlarsa, bir kadın aldığı zevk neticesinde en az üç, dört kez boşalma deneyimi yaşayabilir’. Bu açıklama bütün kadınların birden fazla boşalma yeteneğine sahip oldukları anlamına mı geliyor? Kesinlikle! Örneğin; 800 kişiden fazla kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, katılımcıların yaklaşık %43’ü birden fazla boşalma yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak kadınlar birden fazla boşalabilirlerken, nadiren birden fazla orgazm olurlar.” dedi.

    YEMEK, YEMEĞİN ÜSTÜNE TATLI VE ARDINDAN MEYVE YENİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seks hayatı için çiftin uyumunun, cinsel konulardaki bilgi ve tecrübe düzeylerinin önemine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Erkekler arasında, kadınların birden fazla boşalma özelliğini bilmeyenler hala mevcut olsa da, kadına birden fazla boşalma yaşattığı için havalara giren ve daha fazla boşalma yaşatabilmek için çalışan erkeklerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Cinsel ilişkinin uzunluğu genç ve tecrübesiz erkekler için birkaç dakikayken, olgun erkekler için süre 7 dakikanın üstündedir. Boşalma sonrası meydana gelen ve fizyolojik bir durum olan gevşeme ve çözülme evresinin, boşalma sonrası oluşan nörolojik ve hormonsal değişikliklerin bir fonksiyonu olduğu düşünüldüğünde, her ne kadar kesin sonuçlar bilinemese de,öğrenildiğinde, G noktası ve klitoris uyarısı ritmik yapıldığında ve istemli kasılmalar oluşturulabildiğinde birden fazla boşalma yaşanabileceği kanıtlanmıştır. Dolayısıyla, birde fazla boşalma kesinlikle bir efsane veya bir cinsel mit değildir. Fakat son yapılan çalışmalara göre, gerçekçi sayısı 3 tür. Yani mecazi olarak, yemek yenir, yemeğin üstüne tatlı alınır, ardından da meyve yenilebilir. Kadının fizyolojisi buna müsaittir. Bunun için ilk doruk noktasından sonra cinsel uyarıma devam edilmelidir. Çift güçlü klitoral sertleşmeyi korumalıdır. Kadın boşaldıktan sonra, çift her şeyin bittiğini düşünüp olayı kesmek yerine cinsel ilişkiye devam etmeli veya elle birbirlerini uyarmaya devam etmeli, parmakları klitoristen çekmek yerine onu uyarmaya devam etmelidir. Hatta ilk doruk noktasının ardından bir vibratörle de devam edebilir ve çift uyarımı böyle de sürdürebilir.” dedi.

  • Kadınlar 20’li, 30’lu ve 40’lı Yaşlarında Ne İster

    Kadınlar 20’li, 30’lu ve 40’lı Yaşlarında Ne İster

    20’lerindeyken

    20’lerindeki kadınların çoğu hayli isteklidir, başarılı bir kariyer yapmak ve tanınmak isterler. Bu dönemde, kişisel büyümeleri başlar ve planlı bir yaşamın ilk adımlarını atarlar. Hırslı ve meraklıdırlar. Etraflarındaki dünyadan alabileceklerinin hepsini almak isterler.

    20 yaşın üstündeki kadınlarla yapılmış bir araştırma gösteriyor ki:

    • Kadınların % 17’si partnerleriyle aralarında bir elektrik hissederlerse ilk buluşmada seks yapıyor.
    • 5 kadından 1’i henüz bir partnerle seks yapmış oluyor.
    • Uzun süreli bir ilişki yaşamış olanlara göre, bir partnerde aranan en önemli özellik şefkat.
    • 10 kadından 9’u cinsel ilişki sırasında edepsiz konuşmayı denemiş oluyor.
    • % 38’i en son cinsel ilişkiye girdiklerinde ikiden fazla orgazm deneyimlemiş.
    • % 27’si seks esnasında orgazm yaşayamıyor.
    • %30’u daha fazla oral seks yapılmasını istiyor.
    • %33’ünün bikini bölgesi tamamen alınmış oluyor.

    20’li yaşlarındaki kadınların partnerlerinden bekledikleri ve arzuladıkları:

    • Partneriyle gündelik olaylardan, ciddi ve hayati durumlardan ve gelecekle ilgili şeylerdenbahsedebilmek.
    • Macera yaşamak, çünkü bu yaşlardaki kadınlar özgür olmayı, yeni şeyler denemeyi ve mümkün olduğunca sosyalleşmeyi arzular. Maceracı ancak bir o kadar da kendi amaçları olan ve kendi ilgilendiği şeylere vakit ayıran bir partner isterler.
    • Duygudaşlık, kadın zor bir dönemden geçtiğinde partnerinin kendini anlamasını ister.
    • Arkadaşlık, bağımsız olmalarına rağmen partnerlerinin kendilerini anlamasını ve kendilerine ve arkadaşlarına vakit ayırmasını isterler.

     

    30’larındayken

    30’lu yaşlarındaki kadınlar daha ciddi olurlar ve yerleşik bir hayata geçmek isterler.Mutluluk, kariyer, arkadaşlık ve bağımsızlık peşindedirler. Bazı araştırmalara göre bu dönem cinsel aydınlanma ve eğlenme arzusunun öne çıktığı bir dönemdir.

    30 yaşının üstündeki kadınlarla yapılmış bir araştırmaya göre:

    • Kadınların % 28’i partnerleriyle aralarında bir elektrik varsa ilk buluşmada seks yapıyor.
    • Uzun süreli ilişki yaşamış kadınların partnerlerde aradıkları özelliklerin başında şefkatgeliyor.
    • %48’i cinsel ilişki sırasında orgazm yaşamış oluyor.
    • %48’i cinsel ilişki sırasında iki kez orgazm olmuş oluyor.
    • 3 kadından 2’si cinsel ilişki sırasında seks oyuncakları kullanıyor.
    • %60’ı beşten fazla ve farklı partnerle cinsel ilişkiye girmiş oluyor.
    • % 33’ü daha fazla oral seks yapılmasını istediğini dile getiriyor.
    • % 19’u daha çok öpüşmek istiyor.
    • % 14’ü en son girdikleri cinsel ilişkide vibratör kullanmış oluyor.
    • % 26’sının bikini bölgesi tamamen alınmış oluyor.

    30’lu yaşlardaki kadınların erkeklerden bekledikleri:

    • Seks. Görünen o ki, otuzlarındaki kadınlar, yirmilerindekine oranla daha güçlü cinsel isteğe sahip oluyor.
    • Olgunluk.30’larındaki kadınlar olgun, kibar ve bağımsız bir erkek istiyor.
    • Dürüstlük. İyi bir ilişkinin anahtarının dürüstlük olduğuna inanıyorlar.
    • Eğlence. Arkadaşlarıyla futbol izleyip bira içmek dışında da eğlenme yolları olan erkekler istiyorlar.

     

    40’larındayken

    40’lı yaşlarındaki kadınlar ne istediğini bilir  ve doğru erkekle tanışmak gibi bir dertleri kalmamıştır.  Bunun sebebi ya halihazırda uzun bir ilişki yaşıyor olmalarıdır ya da doğru kişiye rastlamamalarına rağmen hayatlarından memnun ve başarılı olmalarıdır.  Araştırmaya göre kırklarındaki kadınlar daha talepkar oluyor, ancak bir yandan da yatakta daha eğlenceli oluyorlar.

    40 yaşın üstündeki kadınlarla yapılmış bir araştırmaya göre:

    • Kadınların %29’u eğer partnerleriyle aralarında elektrik hissediyorlarsa ilk buluşmada seks yapıyor.
    • Uzun süreli ilişkisi olanlar için şefkat bir erkekte aranan en önemli özellik.
    • En son yaşadıkları cinsel deneyimde bir veya birden fazla  orgazm olanların oranı % 86’ı.
    • % 68’i en son girdikleri cinsel ilişkide orgazm olmuş oluyor.
    • %28’i daha fazla oral seks yapılmasını istiyor.
    • %38’i cinsel yaşamlarını oyunlar veya seks oyuncaklarıyla canlandırmak istiyor.
    • % 69’u partnerlerini önünde masturbasyon yapmış.
    • 4 kadından 1’i 20 veya daha fazla partnerle birlikte olmuş.
    • %30’unun bikini bölgesi tamamen alınmış.

    40’larındaki kadınların erkeklerden beklentileri:

    • İlgi.Kendilerini dinlemeyi bilen ve sorunlarından, gündelik hayattan bahsetmek isteyen bir erkek istiyorlar.
    • Erkeklerinden aldıkları övgü herşeyden daha değerli. Bunun sayesinde, evliliğin üstünden zaman geçmesine rağmen bir kadın kendini hâlâ çekici ve seksi hissedebiliyor.
    • İltifat.  Eğer bir erkek, kadının kuaföre gittiğini veya yeni bir etek giydiğini farkeder, ya da ne kadar iyi öpüştüğünü söylerse kadın bunu çok seksi bulacaktır. İnanın bize, bunun herkese faydası olacaktır!

    Bağımsızlık.  Bir çift olarak çok vakit geçirmelerine rağmen, erkeklerinin bağımsız olmasını ve kendilerine ait bir hobi veya amaç edinmelerini istiyorlar. Geleceğe dair bir planı olmayan bir adam ilgilerini çekmiyor.

  • İlk Gece Fiyaskosu

    İlk Gece Fiyaskosu

    Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni birbirine armağan olarak sunma ve paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalıp rahatlayabilme bilim ve sanatıdır… Ancak bu sanatı ilk gece uygulamak zorunda hisseden genç ve tecrübesiz çiftler, aşırı beklentiler ve baskılar nedeniyle hayatlarının kâbusuyla karşılaşabiliyorlar. Gerdek gecesi sertleşme sorunu ile karşılaşan erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü toplumda hala ilk gece ve o gece yapılması gerekenlerle ilgili abartılı ve yanlış beklentiler var. Bu beklentiler sadece gelin ve damatı değil onların ailelerini de kapsıyor. Ailelerin en büyük beklentisi gelinin bakire çıkması ve damadın kendisine yüklenen performansı göstermesi. Ailelerin beklentilerinin gerçekleştiğine dair kanıt bekliyor olması işi içinden çıkılmaz bir duruma sokabiliyor.

    PENİS VE VAJİNA FİGÜRANDIR…

    Cinsel organlar denildiğinde akla penis ve vajina gelir ve toplumda cinselliğin penis-vajina birleşmesinden ibaret olduğuna dair yaygın bir yanlış inanış var. Oysaki en büyük cinsel organ beyindir, çünkü cinsellikten alınan haz tamamen duygular ve düşüncelere bağlantılıdır. Eğer kişinin cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri varsa, cinsel ilişkiden haz alması da zor. Sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kişinin konsantre olması ve kafasının başka şeylerle meşgul olmaması gerekiyor. Penis ve vajina figürandır, başrol oyuncusu beyindir. Cinsel işlev bozukluklarının temelinde çoğu kez cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler yatıyor. Sadece ilk gece fiyaskosunun değil neredeyse tüm cinsel işlev bozukluklarının temelinde kişinin kendisiyle, kendi bedeniyle, partneriyle ya da cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri yer alıyor. Genellikle ilk geceye dair çocukluktan itibaren duyulan yanlış bilgiler, ilişkiye başlarken erkeğin kafasında var olan “Ya penisim sertleşmezse!”düşüncesi, erkeklik ve cinsel güçle ilgili “penisin her zaman sert olması gerektiği, penisin sertliğinin erkekliğin simgesi olduğu, erkeğin her zaman cinsel ilişkiye hazır olması gerektiği” gibi olumsuz telkinler ilk gece sertleşme sorunlarına neden olabiliyor.

    BALAYINA ÖZEL İKTİDARSIZLIK…

    Gerdek gecesi ile ilgili kaygılar sanıldığı gibi sadece kızlara özgü değil, erkeklerde de görülebiliyor. İlk kez cinsel ilişki yaşanacağı varsayımıyla toplumumuzda “gerdek gecesi” olarak isimlendirilen ilk gece hem evlenen kadın ve erkek için hem de onların aileleri için değişik beklentilerin söz konusu olduğu bir olaydır. Bu beklentilerin en büyüğü gelinin bakire çıkması,damadın ise bekâreti ortadan kaldıracak bir cinsel performans göstermesidir. Erkekler, özellikle ilk cinsel ilişkilerini gerdek gecesi yaşayacaklarsa, tıpkı kızların yaşadığı gibi, bir başarılı olup olmama kaygısı taşıyabiliyorlar. Bu kaygı “Ya penisim kalmazsa!”, “Ya vajinaya girmeden penisim inerse!” veya “Ya erken boşalırsam ve eşimi tatmin edemezsem!” şeklinde değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor ve o güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan bir erkeğin ilk kez gerdek gecesinde sertleşme zorluğu yaşamasına neden olabiliyor. Biz bu duruma “balayına özel iktidarsızlık”, “balayı empotansı” veya “ilk gece fiyaskosu” adını veriyoruz.

    İLK GECE FİYASKOSU GERÇEK BİR İKTİDARSIZLIK OLARAK GÖRÜLMEMELİ…

    İlk gece fiyaskosu “erektil disfonksiyon” adını verdiğimiz ve halk arasında “iktidarsızlık” olarak bilinen sertleşme bozukluğundan farklı bir durumdur. İktidarsızlık; erkekte cinsel istek olduğu halde üç ay boyunca ereksiyonun sağlanmasında veya sağlanan ereksiyonunun cinsel ilişki boyunca sürdürülmesinde problem yaşanması anlamına gelmektedir. İlk gece fiyaskosunda da aynı belirtiler var, ancak bu iki sorunu birbirinden ayıran en önemli şey, ilk gece fiyaskosunun sadece psikolojik faktörlere dayanmasıdır. İlk gece fiyaskosunun bir kez yaşanması bile sonraki cinsel ilişkilerin stresli bir hale gelmesine neden olabiliyor. Gerdek gecesinde kendisinden beklenenleri yerine getiremediği duygusuna kapılan bir erkek, eşinin ya da bu durumundan haberdar olan yakın çevresinin olumsuz tutumlarının da etkisiyle cinsel özgüvenini yitirebiliyor. Yitirilen özgüven her başarısız denemede biraz daha pekişiyor ve kısa sürede negatif bir kısır döngü ortaya çıkıyor. Bu kısır döngü, erkeğin aylar boyu sertleşme sağlayamamasına sebep olabiliyor. Erkeklerin yaşadığı ilk gece korkusunda kadınların da rolü bulunuyor. Kadının ilk gece hakkındaki kanama, ağrı ve acı korkusu gibi abartılı ve yanlış düşünceleri erkekte bu korkuların oluşmasına yol açabiliyor. Yani “ilk gecenin çok acılı, ağrılı olacağı, oluk oluk kanlar akacağı, canın çok yanacağı ama dişin sıkılması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, cinsel ilişkinin tıpkı iğnenin deliğinden limonu geçirmeye benzediği, deliğin küçük ve dar olduğu, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırılabileceği, ilk gece kadın ve erkeğin birbirine kilitli kalabilecekleri’’ gibi olumsuz telkinler çocukluktan itibaren çiftin kafasına yerleşir ve cinsel ilişkiyi gözlerinde fazlaca büyütmelerine neden olabilir. Bazı kadınların eşlerinden aşırı performans beklediklerini farkında olmadan da olsa belli etmeleri de olumsuz bir faktör. Ereksiyon istek ve uyarılmanın ardından oluştuğundan, bu dönemde oluşacak herhangi bir negatif durum kişide dikkat dağınıklığı ve sertleşme kaybına yol açabiliyor. Daha sonraki denemelerde ise kişi “Ereksiyonum oluşacak mı?” beklentisi içinde ilişkiyi tekrar denediğinde, istekli olmasına ve ön sevişmede sertleşme olmasına rağmen sertliğinin aniden kaybolduğunu görebiliyor. Psikolojik faktörler böylelikle kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor ve erkek bir süre sonra ön sevişmeden kaçar hale gelebiliyor.

    ACELE ETMEYİN, AŞK OYUNLARI OYNAYIN…

    Kısır bir döngü halini almış ilk gece fiyaskosu evliliğin gidişatını olumsuz etkileyebiliyor. İlk cinsel ilişkinin sorunsuz geçmesi gerektiğine dair yaygın inanışlar birtakım olumsuz duyguları belirgin bir şekilde arttırabiliyor. Oysa cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir. Cinsellikte “başarısız olmak” diye bir kavram olmamalıdır, önemli olan birlikte geçirilen zamandan olabildiğince haz alabilmektir. Cinsellik sevgiyle, şefkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilerek sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam sağlanabiliyor. Tam da bu sebeplerden dolayı ihtiyacı olan çiftlere evlenmeden önce mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almalarını öneriyoruz. Alınan cinsel danışmanlık, onların cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebiliyor, yanlış inanışlarını ortadan kaldırabiliyor, bedenlerinin ve haz noktalarının keşfedilmesini sağlayabiliyor ve çiftin sağlıklı süreçlerle cinsel yaşamlarına başlamalarına yardımcı olabiliyor. İlk gece fiyaskosunun tedavisinde çiftlere aşk oyunları oynamalarını veya yeniden flört etmeye devam etmelerini öneriyoruz. Böylece yeni evli çiftler cinsel ilişki olmaksızın sadece birbirlerine yakınlaşmayı başarabiliyorlar ve perfomans anksiyetesi adını verdiğimiz başaramama korkusunun üstesinden gelebiliyorlar. Zamanla birbirlerinin bedenini keşfeden çiftler ön sevişmeyi öğrenip ve baskılardan arınmış olarak sevişmenin hazzına ulaşarak birlikte olabiliyorlar.

  • Kadınlar En Çok Nereden Öpülmek İstiyor?

    Kadınlar En Çok Nereden Öpülmek İstiyor?

    Sevginizi göstermenin en güzel ve romantik yolu tabii ki öpücükler. Peki bu sevgiyi kadınlara göstermenin en doğru yolu nasıl? Bakalım kadınlar en çok nereden ve nasıl öpülmek istiyor? Bu haberi erkekler de kaçırmamalı!

    Alın

    Kenetlenmiş dudakların aşkın en güzel simgesi olduğunu artık bilmeyen yok sanırız. Peki bunun dışında kadınlar yüzün hangi kısımlarından öpülmekten hoşlanıyor? Alına kondurulan sevgi dolu bir öpücük kadına en çok güven veren şeylerden biri.

    Köprücük kemiği

    Daha derin anlara adım atmak için iyi bir başlangıç olabilir. Kadının en çok öpülmekten hoşlandığı bir diğer yeri de köprücük kemiği. Bu bölgenin seksiliği kesinlikle tartışılmaz.

    Tüm zamanların en akılda kalan öpüşme sahneleri için tıklayın !

    Kulaklar

    Kulaklar kadın için yoğun haz yaratan ve iç gıcıklayıcı bölgedir. Dudakların kulaklar üzerinde gezmesini istemeyecek kadın yoktur.

    Boyun

    Boyna kondurulan süpriz bir öpücük hangi kadını mutlu etmez ki?

    Göğüsler

    Kadınların hassas davrandığı noktalardan biri. Nazik ve romantik olmaya özen göstermelisiniz. Yapacağınız yanlış bir hareket kadınların soğumasını sağlayacaktır.

    Öpmeden Önce Sorun!

    Sevdiği kişi tarafından öpülmek hangi kadının hoşuna gitmez ki? Ama siz yine de bu bölgelere öpücük kondurmadan önce sorun. Mesela kalçalar.

    En iyi öpüşen burç hangisi?

    womenist.net

  • Aşırı seven kadınlar

    Aşırı seven kadınlar

    İlişkilerin çökmesinin genel nedenlerinden biri ise, kadının erkeğe aşırı bağlanması, ona nefes alabileceği bir alan tanımaması, bu nedenle de birbirlerine karşı hissettikleri aşkın ve sevginin zaman içinde tükenmesidir. Bu türden ilişkilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

    Peki bu kadınları tanımak ister misiniz? Belki siz de onlardan birisiniz. Ve durum buysa, hatalarınızı ve nasıl davranmanız gerektiğini öğrenmek ister misiniz?

    Aileden alınan özellikler
    En basit şekilde ortaya koyacak olursak, aşırı seven kadınlar, genellikle ailelerinden gördükleri davranış şekillerini içselleştirerek kendi ilişkilerine aktarmaktadır. Günümüzde bilinen gerçeklerden biri, genellikle annemize ya da babamıza benzeyen eşler seçtiğimizdir. Kadınların, çocukluk yıllarından beri taşıdıkları eski, çözülmemiş meseleleri kurdukları ilişkilere taşımalarının nedeni de budur.

    Birlikte olduğunuz erkeği aşırı derecede sevdiğinizi nasıl anlarsınız?
    Taşıdığınız belirtileri saptamak için, öncelikle kendinize karşı dürüst olmalısınız. İlişkinize objektif olabileceğiniz bir noktadan bakmalı ve hatalarınızı kabul edebilmelisiniz. Ama bu bir anda olacak bir şey değildir, elbette. Bu türden köklü davranış şekillerini çözümlemek zaman ve çaba gerektirir. Konunun detaylarına inen kitaplar okumanız işinize yarayabilir.
    Bastırılmış sorunlarınızı ve davranış şekillerinizi tanımlayıp çözümlemek kolay değildir. Hatta genellikle aşırı ölçüde acı verici, zor ve bazı durumlarda şok edici olabilir. Ancak ilişkinizin ve dolayısıyla hayatınızın kalitesini yükseltmenin tek yolu da budur. İyileşmenin bedeli yüksek olsa da, buna değer!

    Aşırı seven kadınlara örnekler
    Bir kadın aşkını acı verici olarak görüyorsa, erkeği aşırı sevdiği kesin bir gerçektir.
    Arkadaşlarınızla yaptığınız konuşmalar genellikle sevgiliniz (onun ihtiyaçları ve sorunları) üzerineyse, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgilinizle ilişkiniz fiziksel sağlığınızı ve duygusal durumunuzu tehdit ediyorsa, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgiliniz size karşı umursamaz olduğu, hatta zaman zaman sizi reddettiği halde, bu davranışları için bahaneler buluyorsanız (örneğin, mutsuz çocukluğu yüzünden sevgisini göstermekte zorlandığını düşünüyorsanız), aşırı seviyorsunuz demektir.
    Sevgilinizin karakteristik özelliklerinden, bakış açısından ve davranışlarından memnun olmadığınız halde, umutsuz bir şekilde onun değişeceğini düşünüyorsanız, aşırı seviyorsunuz demektir.
    Bir kitap okurken, size sevgilinizi hatırlatan ya da (size göre) onun için iyi olacağını düşündüğünüz kısımların altını çiziyorsanız, aşırı seviyorsunuz demektir.

    Acı veren aşk
    Aşırı sevgi ve aşk gerçekten acı verici olabileceği gibi, bir kadının tatmin olmasını da asla sağlayamaz. Buna rağmen, bu fenomen kadınlar arasında oldukça yaygındır. Bu aşırı sevginin (ya da kendilerine göre sevgi tanımının) çemberinde sıkışıp kalırlar ve bu nedenle de çok mutsuz olurlar. Çünkü ne kadar çok severlerse sevsinler, sorunlar çözülmemektedir. Hatta bazı kadınlar sevgililerine öylesine bağlanır ki, hayatın gündelik, basit gerekliliklerini bile yerine getiremeyecek duruma gelebilirler.

    Aşkın yerine korku
    Ancak sevgiliye bu şekilde aşırı bağlılığın nedeninin aşk değil, korku olduğunu anlamanız gerekiyor. Saplantılı bir şekilde sevgililerine bağlanan kadınlar aslında çok fazla korkmuş durumdadır. Terk edilmekten, yalnız kalmaktan, aşkı haketmediklerinden korkan kadınlar, sevgililerine daha da bağlanma yoluna giderler. Sorunlar da devam eder.

    Erkekler de aşırı sevebilir
    Erkeklerin de ilişkilerinde aşırı seven taraf olduğu görülmektedir. Erkeklerde de aşırı duygusal bağlılıklar ve korkular, kadınlarla aynı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan, erkeklerde bu aşırı sevginin saplantılı bir aşka dönüştüğü, kadınlara kıyasla daha ender görülmektedir. Erkekler bu saplantıdan kurtulmak için kendilerini bir hobiye, işlerine ya da spor gibi bir uğraşa vermekte daha başarılıdır.

    Bir erkek, kadının aşkına karşılık vermediğinde
    Aşırı seven bir kadın, aşkının karşılığını alamadığında, bu durum çocukluklarında yaşadıkları sıkışmışlığa (tam anlamıyla sevilmedikleri ya da sevginin açık bir şekilde ifade edilmediği aile ortamlarına) geri dönmelerine neden olur. Ve genellikle bu türden ilişkilerde, kadın kız çocuğuna, erkek ise baba figürüne döner. Çünkü baba duygusal açıdan soğuk, sevgisini göstermeyen tarafken, kız ise sürekli sevginin peşindedir. Ve bu kız çocuklarının büyüdüklerinde kendilerine bu türden (babaları gibi davranan) erkekler bulmaları hiç şaşırtıcı olmaz.

    Aşk ve bağlılık yerine seks
    Seks, kadınların kendilerine aşık olmaları, bağlanmaları ya da onları ellerinde tutmak için erkeklere karşı kullandıkları silahların başında gelir. Cinsel hayatlarında, esas olarak erkeğin ihtiyaçlarına yöneldiklerinden, zaman içinde bu yeteneklerini iyice geliştirerek bir erkeği nasıl tatmin edeceklerini çok iyi öğrenirler. Ama bu durum, ilişkilerinde aşkın yerini seksin almasına neden olur. Aralarındaki tutku söndüğünde, erkek kadını terk eder, kendi dünyasına döner. Ve bu ilişki bir şekilde bittiğinde, bu tür kadınlar kendilerine yeni bir erkek bulup aynı davranışları tekrar ederler.

    Hastalık
    Bu türden bir sevginin ve aşkın aslında bir hastalık olduğunu anlamanız gerekiyor. Buna bağımlılığın bir türü de diyebilirsiniz. Ve bu türden bir bağımlılığın, uyuşturucu, alkol gibi bağımlılıklardan geri kalır yanı da yoktur. Tedavi ise kendi iç dünyanıza odaklanmaktır. Ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu hiç de kolay bir prosedür değildir. Köklü kişilik sorunlarının üzerine gitmek cesaret gerektirir.
    Bu türden bir durumda olduğunuzu fark ettiyseniz, Robin Norwood’un Aşırı Seven Kadınlar kitabını okumanızı tavsiye ederiz. Bu durum hepimizin başına gelebilir. Ve bu türden bir bağlılığın risklerini bilir ve kendimizi nasıl iyileştirebileceğimizi öğrenebilirsek, kendimizi kurtarabilir ve gerçekten düzgün bir ilişki yaşayabiliriz.