Etiket: seks

  • Aşk varsa seks harika

    Aşk varsa seks harika

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, romantik bir aşkın cinsel arzuları da artırdığını söylüyor.

    Aşkın cinsellikten haz almanın garantisi olduğunu belirten Sungur, ekliyor: “Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir. Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.”

    Bugünlerde çok satanlar listelerinde hızla yükselen ‘Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey, Şeytan Üçgeni: Aşk-Evlilik, Sadakatsizlik’ adlı kitabıyla adından sıkça söz ettiren Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşkı sıradanlığa bir başkaldırış olarak nitelendiriyor.

    Aşık olan kişi için yaşamın monotonluğunun kaybolduğunu ve sıradan olayların bile olumlu anlamlar kazandığını belirten Prof. Dr. Sungur, ekliyor: “Aşık olduğunuzda daha anlayışlı, daha sabırlı, daha cömert ve daha sevecen olduğumuzu fark ederiz. Bu haliyle aşk, çoğu insanın derinde kendisine sakladığı iyi ve sevecen yönlerini ortaya çıkaran özellikler taşır. Aşkı böylesine arzulanır kılan bir başka neden de sayısız sahteliklerin yaşandığı dünyada eşsiz bir içtenliği simgeliyor olmasıdır.”

    Şehvetle başlar
    Birbirinden çok etkilenen iki insan arasında kıvılcımlanan duygularla ilgili bir sıralama yapıldığında önce şehvetin, sonra aşkın, en son sırada ise sevginin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmeyebiliyor. Şehvet cinsel doyum sağlamaya yönelik doğal bir aşerme halidir. Aşk ise, şehvetin belirli bir zaman diliminde idealize edilen bir partnere odaklanmasıdır. Şehvetin özel bir kişiye odaklanabilmesi için cinsel dürtülerin de o kişiye yönelik olarak artmış olması beklenir. Bu bağlamda, aşkın cinsel arzuyu artırması şaşılacak bir durum değildir.”

    Bir ziyafet gibi
    Biyokimyasal açıdan ise, aşık olma sürecinde artan dopaminin, testosteronu da artırdığını belirten Sungur, şöyle devam ediyor: “Testosteron, cinsel arzunun belirleyicisidir. Romantik aşkta salgılanan dopaminin testosteronu artırması, romantik aşkın cinsel arzuyu da artırabildiğine kanıt olarak düşünülebilir. Bu nedenle aşk, cinselliğin haz garantisidir. Aşk içeren cinsellikle, içermeyen cinsellik arasındaki fark; sıradan bir yemekle, ziyafet sofrası arasındaki gibidir.”

    Engeller ve zorluklar aşıklarda ‘Romeo-Juliet’ etkisi yaratır
    Aşkın önündeki engellerin duyguları yoğunlaştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aşık olunan kişinin evli olması, okyanusun diğer tarafında yaşaması, farklı bir dil konuşması, farklı etnik gruplardan gelmesi ya da farklı dini inanışlara sahip olması romantik duyguları azaltmaz. Aşk, ayrılık ve güçlüklerle karşılaşınca daha çok beslenir. Belki de bu yüzden, anne ve babalar çocuklarının aşık olduğu kişiyi benimsemediklerinde ve engellemeye kalkıştıklarında, onları istemeden de olsa uygun görmedikleri kişilere daha da yaklaştırmış olur. Buna; ‘Romeo-Juliet etkisi’ de diyebiliriz. Bu; olumsuz koşulların duyguları kamçılaması halidir.”

    Mutlu evliliğin sırrı aşk değil
    Prof. Dr. Sungur, mutlu evliliğin sırrının kesinlikle aşk olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Mutlu bir evlilik için aşk asla yetmez. Evliliğin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi, çiftlerin evliliği romantik bir rüyanın devamı olarak algılamalarını değiştirmeleri ile mümkündür. Evlilik, birbirlerinden farklı geçmişleri, beklentileri, ihtiyaçları, tepkileri ve duyarlılıkları olan iki ayrı bireyin, rutin seyreden bir ilişki içinde uyumla yaşayabilmeleri sanatıdır. Aşk bir görme kusuru, evlilik ise görme kusurunun istem dışı tedavisidir. Aşk ‘ben’leri yok etmek pahasına ‘biz’ olmak, sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ise ‘ben’leri koruyarak ‘biz’ olmaktır. Sadakatsizlik ise; ‘biz’i yok etme riskini göze almak demektir.”

    Aşk bir görme kusurudur
    Aşkın bir görme kusuru olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sungur, ekliyor: “Çeşitli düzeylerde görme kusuru içeren aşkı yaşayan kişiler, aşık olunanda ihtiyaç duyulan her şeyin var olduğuna inanır. Aşıklar bu yüzden birbirlerine, ‘Birbirimiz için yaratılmışız’ veya ‘Sen benim ruh ikizimsin’ gibi sözler söyler. Sanki elmanın iki yarısı uzun zamandır birbirlerini aramış ve nihayet bir araya gelerek bir bütün oluşturmuştur. Hatta öyle bir beraberlikleri vardır ki; bu beraberlikte dış dünyaya duyulan ihtiyaç giderek azalır. Ne var ki ihtiyaçlardan kaynaklanan görme kusuru nedeniyle idealize edilen bu kaynaşma hali, uzun sürmez. Zamanla görme kusuru düzelmeye başlar ve her şeyi olmasını istediğimiz gibi görmekten vazgeçip, olduğu gibi görmeye başlarız. Aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki değişiklik fark edilinceye kadar geçen zaman dilimidir.”

  • Topuklu ayakkabılar ve Cinsellik

    Topuklu ayakkabılar ve Cinsellik

    Orgazm hakkındaki ilginç gerçekleri hiç merak ettiniz mi? Sevişmede “altın an” olarak bilinen orgazmın bir çok yararının dışında enteresan gerçekleri de bulunuyor.

    İşte orgazm hakkında şaşırtan gerçekler!

    Topuklular ve orgazm ilişkisi

    Christian Louboutin, İngiliz gazetesine verdiği bir röportajında “orgazm ve topuklu ayakkabıların çok fazla ortak yönü olduğu” söylemişti. Louboutin’e göre topuklu ayakkabıların seksi olmasının nedeni; bu ayakkabıların kadın ayağını, orgazm olurken aldığı şekle sokması.

    Kadınlar da erken boşalabilir

    Erken boşalma sadece erkeklerde yok. Kadınlarda erken boşalabiliyor. Erkeklerin %30′u hayatlarına erken boşalma sorunu yaşıyor. Portekiz’de yapılan bir araştırmada 18-45 yaş arasındaki kadınların %40’ı da ara sıra beklediklerinden daha önce orgazm olduklarını itiraf etti.

    Düşünerek orgazm olmak

    Düşünce gücüyle orgazm olmanız mümkün. Çılgın şarkıcı Lady Gaga bir zamanlar “Hafızamızın hislerimizle ilgili bölümü çok güçlü; bazen sadece düşünerek bile orgazm olabiliyorum” demişti. Betty Dodson’a göre bu açıklama doğru.

    Yogazm ile orgazm

    “Yogazm”, yoga yapanlar arasında son zamanlarda çok konuşulan bir konu. Yoga yaparken uyarılmak gerçekten mümkün mü?
    Seksolog Jeffre TallTrees’ın kadında orgazmı başlatan ve idrarı tutmayı sağlayan pelvik kaslarının yoga sayesinde de çalıştığını söyledi.

    Çoklu orgazm

    Cinsel ilişki esnasında çok zevk aldığınızda birden çok orgazm olmanız mümkün. Betty Dodson’a göre kadınlar orgazm sonrası ortaya çıkan otonom refleksleri de orgazm olarak algılayabiliyor olabilir.

    Orgazmın doğurmaya etkisi

    Üreme konusunda sadece erkeğin orgazm olması yeterli değil. Kadın orgazmı üzerinde araştırmalar yapan bir üniversite kadınında bu konuda çok etkili olduğunu kanıtladı. Kadının orgazm olması çiftleri hem birbirine bağlıyor hem de ebeveyn olma iç güdüsünü arttırıyor.

  • Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeyel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

    İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikden yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

    Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkda görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

    Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeyel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

    • Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

    • Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

    • Vulvar vestibulit sendromu.

    • Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

    • Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

    • Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

    • Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

    • Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyleşmesi.

    • Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

    • Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

    • Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

    • Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

    Ağrılı cinsel ilişki şikâyeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

    Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün!

  • İlk gece hataları

    İlk gece hataları

    Partnerinizle ilk gece beraber olacaksınız ve hata yapmaktan korkuyorsunuz. Bilindiği üzere seks, ilişkiye yakınlık ve bağlılık getirir. Yani ilişkiniz için önemli bir dönüm noktasıdır. Seks sırasında yapılan hatalar çok sıkıntı vermediği sürece dile getirilmez fakat iki tarafında rahatsız oldukları anlar vardır…

    Kadınların hataları…

    Seksiliği abartmak!
    Onu şaşırtmak ve baştan çıkarmak istediğinizi biliyoruz. Fakat hayallerinizdeki kadın imajı gerçeğe pek uymayabilir. Bu nedenle seksiliğinizi abartıp, kötü bir görüntü ortaya çıkmasının önüne geçin. Aksesuar kullanmanızda sorun yok fakat çok fazla aksesuar ve takı kullanmamaya özen gösterin.

    Belli edin…
    İlişki sırasında sevdiğiniz pozisyonlarda sessiz kalmayın. Arzularınızı ve hoşunuza giden şeyleri belirtin ki ilk gece ikiniz için de mutlu geçsin. Ayrıca yatakta bunu zorla yapıyormuş gibi hissiz de yatmayın. Bu işten zevk alıyorsanız bunu gösterin.

    Ertesi gün utancı…
    Artık kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadınsınız. İlişkiden sonra hele ki bunu hayatınızı birlikte geçirceğiniz adamla yaptıktan sonra utanılacak hiçbirşey yok. Sabah kalktığınızda karşınızdaki bir yabancıymış gibi davranmayın. Evet, tuhaf bir sabaha uyanıyorsunuz ama elinizden geldiğince utancınızı kendinize saklayın. Utanmak ve kaçmak yerine, ona sarılın ve öpün. Hatta, önceki gece ile ilgili şakalar bile yapabilirsiniz.

    Erkeklerin hataları…

    Erkek olduğunuzu unutmayın!
    Kadınlara sorduğunuzda yatakta kimin kontrole sahip olmasını istersiniz deseler %99’u erkeklerin diyecektir. İlk gece onu cesaretlendirin ve yönlendirin. Çünkü kadınlar bu konuda daha utangaç oluyorlar. Onlara kabuklarından çıkmaları için yardımcı olun.

    Önsevişmeye önem verin!
    İlk kez birlikte olmadan önce kadınlar, korktukları için direk cinsel ilişki ile başlamak onların gözünü korkutabilir. Bunun için seks öncesinde tüm centilmenliğinizle onu sekse hazırlayın. Ön sevişme erkeklerin çok haz etmediği bir şey olsa da kadınları sekse hazırlamak için en etkili yöntemdir.

    Ona kulak verin!
    Kontrol sizde diye olayı abartmanızın da anlamı yok. Herşeyi biliyormuş edasıyla tüm ilişkiyi domine etmeyin. Onu iyi takip edin, hislerine ve isteklerine kulak verin. Çünkü hayatınızın bundan sonraki döneminde mutlu bir cinsel hayat için ilk gecenin çok önemli olduğunu ve mutlu son ile biterse iki tarafında isteksizliğinin oluşmamasını sağlarsınız. “İşini bitirdi arkasını döndü yattı” dedirtmemek ve partnerinizin seks konusunda sizinle her şeyi deneyebilmesi ve onu yüreklendirebilmek için kişisel arzularınızdan çok onu da dikkate alın.

    İki tarafın hatası…

    Fantaziler biraz bekleyebilir…
    İlk gece demek kusursuz ve unutulmayacak bir gece geçirmek değildir. İlk gece birbirinizi tanımak, nelerden hoşlandığınızı bulmak kısaca bir labirentte yol bulmak gibidir. Dikkatli ve anlayışlı olunması gerekir. İlk gece için büyük beklenti ile yatağa girmeyin. İki tarafta hayallerindeki sahnelerin gerçekleşmemesi ile hayal kırıklığına uğramamalıdır. Bu nedenle ilk gece için inanılmaz vu uçsuz bucaksız fanteziler hayal etmeyin. Sadece birbirinizi tanımak için geçireceğiniz bir deneme sürüşü gibi düşünün…

  • Sağlıklı ve mutlu cinsel yaşamın sırları

    Sağlıklı ve mutlu cinsel yaşamın sırları

    Yanlış anlamlandırmadan kaynaklı olarak, erkek, kadına sadece seks yapmak için dokunuyor, diğer zamanlarda dokunmasını esirgiyor ve bu bir döngü şeklinde çiftin hafızasına kazınıyor. Dolayısıyla, çift dokunmalar sonrasında gerçekleşen sekse odaklandığı için dokunmanın verdiği hazzı tam olarak yaşayamıyor ve seks tam bir bütünlük duygusuna ulaşamıyor, bir şeyler yarım kalıyor.

    Oysa çiftin cinsel haz ve heyecan yaşayabilmesi için havaya girmeleri çok önemli. Ancak, pek çok çift seks hayatlarını rutinleştirerek cinselliği bir görev haline getiriyor. Burada göz ardı edilen nokta, dokunma, sevişme ya da seks sırasında, ne tür davranışların hangi sıra ile yapılması gerektiği hakkında belirlenmiş kalıpların olmamasıdır.

    Bu nedenle Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (Cised) cinsel terapistleri, sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın sırlarından birini açıkladı. Cinsel terapistler çiftlere önsevişmenin gerçek anlamına odaklanarak birbirlerini sevmelerini ve “Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!” felsefesini hatırlatarak 7 kere dokunup 1 kez seks yapmalarını önerdi.

    İşte çarpıcı başlıklar:

    Kadına özel ve değerli olduğunu hissettirin, alıcı gözle bakın
    İlişkiye hazırlanmada etken faktörlerden biri olan önsevişmeyi, cinsel içgüdüleri arttırmak için heyecan verici bir eyleme dönüştürmek mümkün.

    Peki, bu doğru bir şekilde nasıl yapılabilir? Görsel hafızanın güçlü olduğu yani görsel olarak cinsel uyarımlar alarak cinselliğe hazırlanan erkeklerin aksine kadınlar, dokunsal ve hissel uyarımlar yaşayarak cinsel isteklerini harekete geçirebiliyor.

    Bu nedenle, cinsel hazzı artırmaya yönelik yapılan “dokunma, okşama, iltifat etme, küçük mesajlarla kadına güzel ve değerli olduğunu, arzulandığını hissettirme, ona alıcı gözle bakma” erkeğin kadını sekse hazırlaması için gereklidir. Cinsel yaşamda hazırlık süreci, tahrik olma, uyarım süreci, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç olduğundan, seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar dokunmalara daha çok yer verilmesi gerekiyor.

    Sevişmek her zaman, seks zaman zaman
    Günümüzde halen kadın cinselliği karmaşık yapısını korumaya devam ediyor. Bunu bilen pek çok erkek, bu düşüncenin arkasına sığınarak, cinselliğin karşılıklı olduğunu ve cinsel birleşme sırasında kadına da görevler düştüğünü savunuyor fakat cinsel ilişki sırasında kadının uyarılması gerektiği bilincini göz ardı ediyor.

    Rutine dönüşmüş olan önsevişme birkaç saniyelik soyunmalardan, öpüşmelerden, klitoris uyarılarından ibaret değil. Nasıl ki, erkek için hazzını harekete geçiren ve cinsel isteğinin zirve yapmasını sağlayan heyecan verici görsel şovlar cinsel yaşamda önemli bir yer tutuyorsa, cinsel içgüdüleri harekete geçirmede ve cinsel isteği artırmada etken olan heyecan verici dokunuşlar da kadın için önemli bir yer tutuyor.

    Bu nedenle, “sevişmek her zaman seks zaman zaman” felsefesini cinsel yaşama uygulamak gerekiyor. Dokunmaların çok olduğu bir cinsel yaşamda heyecana yer verildiği için cinsel istek artacak ve doyurucu bir seks yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, kalıplaşmış olan ‘dokunma sonrası seks’ bilincinin yıkılması, kadının odak noktasını değiştirecek ve hiç olmadığı kadar istekli, heyecanlı ve mutlu olmasını sağlayacaktır.

    Cinsel doyumun anahtarı: 7 kere dokun 1 kez seks yap!
    Çift birlikte şehvetli ve doyurucu bir cinsel birleşme yaşamak istiyorsa, birbirinin tarafında olması şart. Bunu başarabilmek için biraz fedakârlık yapmak gerekiyor. Fedakârlık bir zorunluluk değildir, bir armağandır.

    Sekste kimse kimse için bir şey yapmak zorunda değildir, herkes kendi tatmininden sorumludur. Çift birbirinden isteklerde bulunabilir, bu istekler yerine geldiğinde çift unları bir armağan gibi kabul etmelidir. Erkeklerin sabah sertleşmelerinden dolayı sabah seksini bir hayli sevdikleri aşikârken, kadınların sabah seksine çoğu zaman kapalı oldukları bilinmektedir. Bunun nedeni, sertleşmiş halindeki erkeğin boşalma odaklı sekse yönelmesi ve kadının uyarılma olmaksızın sekse yönelmek istememesidir. Bu durumun çatışma yaratmaması için erkekler bir değişiklik yapmalı ve partnerlerini dokunuşlarla uyandırmalı fakat bu uyarım sonunda seks olmamalıdır. İlk denemede kadının yüzünde bir tebessüm belirmesi ya da erkeğe doğru dönmesi gibi bir geri bildirim almak muhtemeldir. İkinci dokunma, banyoda yaptığı bir eylem sırasında, üçüncü dokunma giyinirken ya da kahvaltı yaparken ve dördüncü dokunma evden ayrılırken olabilir.

    Kadınlar hissel olarak uyarıldığı için dokunma şiddeti ve dokunmanın yapıldığı bölgeler oldukça önem teşkil eder. Bu nedenle, erkelerin dokunacakları ve öpecekleri yerler kadın erojen bölgeleri, kalçalar, bacaklar, göğüsler, dudaklar, boyun, omuzlar, klitoris ve saçlar olmalıdır. Akşam olduğunda dokunmaların devam ettirilmesine özen gösterilmelidir. Çift birbirini gördüğünde ‘Seni özledim!’ düşüncesini yansıtan bir öpücük sırasında, beşinci olan ‘Seni istiyorum!’ dokunmasını erkek ihmal etmemelidir. Arzulandığını hisseden ve dokunmalar sonucu uyarılan kadın, erkekle cinsel ilişki yaşamak için an kollamaya başlar bile.

    Altıncı dokunuşu erkek TV izlerken ya da soyunurken kendine özel tavırlarla süsleyerek yapabilir. Kadın neler olduğunu çözmeye çalışırken, gözünü erkekten ayıramayışını kullanarak, erkek son dokunmayı yatmadan öncesine taşıyabilir ve bunu seks öncesi sevişmeye dönüştürebilir. Erkek aldığı zevke ve kadının cinsel isteğine göre yedi dokunuştan sonra uygulayacağı seksi gecenin keyifli saatlerine ya da güzel bir günaydın seksine saklayabilir. Görüldüğü gibi sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın sırrı 7 kere dokun 1 kere seks yap felsefesidir.

  • Seksomanya hastası

    Seksomanya hastası

    Seksomanya kelimesinin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Çoğu zaman farklı anlamlar yüklenerek kullanılan bu kelime aslında ‘uykuda seks hastalığı’ anlamına geliyor. “Böyle bir hastalık var mı?” diye sormayın, çünkü var. Daha da ötesi, birçok kişi farkında olmasa da bu hastalığın pençesine düşmüş olabiliyor. Sadece, uyurgezerlikle ya da sara hastalığıyla karıştırıldığı için pek bilinmiyor. Uyurgezerliğe benzeyen bu hastalıkta, hasta kalkıp yürümüyor, kontrol edilemez bir şekilde cinsel ilişkiye girme ihtiyacı hissediyor. Uykuda partnerinin arzu ve isteğine bakmaksızın, anormal bir cinsel dürtü ile seksi başlatıyor, alışılmadık bir şekilde, normalde yapmadığı fantezilerle sevişiyor.

    Celal Bayar Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, bu hastalığın, tüm dünyada çok fazla bilinmediğini ve kendi merkezlerinde bilinen altı olgu olduğunu söylüyor. Fakat hem dünyada hem de ülkemizde bu hastalığın sıklığının daha fazla olduğunu, ama bilinmediği için olguların tanılanmadığını belirtiyor. Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, bugüne kadar bildirilmiş olguların yüzde 80’inin erkek olduğunu söylüyor. Ergenlikten itibaren her yaşta ortaya çıkabilen seksomanya hastalarının, yüzde 60’dan fazlasının 30 yaşın altında olduğu da biliniyor.

    Hiçbir şey hatırlamıyor

    Seksomanya hastaları sık sık cinsel içerikli rüyalar görüyor, sık sık uykuda ereksiyon ve boşalmalar yaşıyor, mastürbasyon yapıyor, uyku sırasında farkında olmaksızın, partnerinin arzu ya da isteğine bakmaksızın anormal derecede artmış bir arzu ve istekle seksi başlatıyor, dalgın ve boş bakıyor. Bu birliktelikler sırasında normalin dışında davranış ve fanteziler sergiliyor; okşuyor, çığlık atıyor, inliyor, bağırıyor, orgazm sesleri çıkarıyor, küfür ediyor, partnerine fiziksel ya da duygusal şiddet uyguluyor hatta hakaret edebiliyor. Bu durum, uyuduktan sonra herhangi bir saatte ortaya çıkabiliyor. Gündüz ya da gece uyumuş olmak fark etmiyor. Fiziksel yorgunluk, stres, uykusuzluk ya da aşırı uyku sonrası ile alkol ya da uyuşturucu kullanımı sonrası ortaya çıkması kolaylaşıyor.

    Tedavisi mümkün

    Bu hastalığın tedavisi mümkün. Hastalar uyku hijyeni konusunda bilgilendirilerek, davranış tedavisini içeren psikoterapi görüşmeleri ve ilaç tedavisi yapılarak bu hastalığın tüm belirtileri ortadan kaldırılabiliyor. Hastaya, bu hastalığı tetikleyen stres, uyku yoksunluğu, alkol, uyuşturucu ya da uyarıcı ilaçlar gibi etkenlerden uzak durması öğretiliyor. Hastalar aynı zamanda kalkıp yürüyor, dolaşıyorsa, kapı ve pencerelerin kilitlenmesi, uykuda düşme ve yaralanma gibi problemleri önleyebiliyor. Eşlik eden bir başka hastalığı varsa, onun da teşhis edilip tedavi edilmesi, bu hastalığın tedavisini kolaylaştırıyor. Örneğin uykuda seks hastalığının yanı sıra olguda uyku-apne sendromu da (uykuda horlama ve nefes durmaları) varsa, bu sendromun etkin bir şekilde tedavi edilmesiyle uykuda seks hastalığının da tedavisi kolaylaşmış oluyor.

    Başka sebepler de seksomanyaya neden olabiliyor

    Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, uykuda seks hastalığının altında yatan başka sebepler de olabileceğini söylüyor ve “Bu tablolar epilepsi ile de karışabiliyor ve ayırıcı tanılarının mutlaka yapılması gerekiyor. Bu nedenle bu olgularda klasik PSG dışında EEG, MRG gibi tetkik yöntemleri de uygulanmalıdır” diyor.

    Fantezi sanıyorlar

    Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, “Agresif ve saldırgan davranışların varlığı, eşleri rahatsız edebiliyor. Ancak bazen de yatak arkadaşı, eşinin bu hastalığından rahatsız olmayabiliyor. Hatta bu hastalığın neden olduğu davranış değişikliklerinden hoşlanabiliyor. Bir hastamda, bu sorunun 3-4 yıldır var olduğunu öğrenince hastamızın eşine ‘Kocanızın 3-4 yıldır bu hastalığı varmış, bu durum sizi hiç rahatsız etmedi mi?’ diye sordum.

    Cevabı; ‘Birkaç yıldır zaman zaman gecenin bir yarısında birden, hiç konuşmadan, uykumun ortasında beni okşayarak uyandırıyor; hiç konuşmadan, benim söylediklerime de yanıt vermeden donuk bir yüz ifadesiyle, normalde birlikte olduklarımızdan farklı şekilde benimle birlikte oluyordu. O anlar bana, eşim değil de yabancı birisiyle birlikteymişim duygusu veriyordu. Bunun eşimin bir fantezisi olduğunu düşünerek bir süre sonra ben de garipsemeden ve sesimi çıkarmadan bu olayın bir parçası oldum. Canımı yakacak, beni üzecek bir şey de yapmadığı için, üstelik fantezi olarak düşündüğüm bu farklı davranışlardan hoşlandığım için, bir süre sonra artık garipsemeden eşimle birlikte oluyordum. Bunun bir hastalık olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi’ olmuştu.”

  • Tükenmişlik Sendromu

    Tükenmişlik Sendromu

    “Geçmiş olan dünden hiç yâd etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme…”
    Ömer Hayyam

    “Kendinizi sürekli yorgun, halsiz, bitkin ve tükenmiş mi hissediyorsunuz?”, “Artık canınız sevişmek veya seks yapmak istemiyor mu?”, “Yaşam enerjinizin hızla tükendiğini mi fark ettiniz?”, “Belli bir nedeni olmaksızın kendinizi huzursuz, sabırsız ve mutsuz mu hissediyorsunuz?”, “Üzerinizde çok yoğun bir baskı olduğunu mu düşünüyorsunuz?” Tüm bu sorulara “Evet!” yanıtı veriyorsanız tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirsiniz… Kendini tekrarlayan mesleklerde oldukça sık rastlanan tükenmişlik sendromu, daha çok yoğun çalışan, az dinlenen, tüm yaşam enerjisini iş hayatına aktaran, başka alanlarda duygusal ve bedensel beslenmeyi göz ardı eden, sosyal yaşamı güçlü olmayan, kendine vakit ayırmayan, aşırı hırslı ve başarı odaklı kişilerde görülen oldukça rahatsız edici bir durumdur. İş kaybından aile içi ilişki sorunlarına, psikosomatik hastalıklardan alkol, madde veya sigara kullanımına, uykusuzluk ve depresyon gibi ruhsal hastalıklardan cinsel sorunlara kadar uzanan çok çeşitli ciddi durumlara zemin hazırlayan tükenmişlik sendromu; (1) yaşam enerjisinde azalma, yorgunluk ve bitkinlik, (2) cinsel isteksizlik, (3) unutkanlık, dikkat eksikliği, algılama eksikliği, öğrenme ve ezberleme zorlukları gibi konsantrasyon ve motivasyon eksiklikleri, (4) diğerlerine karşı negatif tutum takınma, (5) aktif olarak diğerlerinden geri çekilme ve yalnızlaşma, (6) işe geç gelme veya işi bırakma, (7) hayal kırıklığı ve ümitsizlik, (8) tahammülsüzlük, kronik sinirlilik hali ve çabuk öfkelenme, (9) huzursuzluk, umursamazlık ve sabırsızlık, (10) yetersizlik ve değersizlik algısı, (11) boşluk ve anlamsızlık hissi, (12) baş, boyun, bel ve sırt ağrıları gibi psikosomatik belirtiler ile kendini gösterebiliyor.

    TÜKENMİŞLİK SENDROMU, YAŞAM ENERJİSİNDE TÜKENME HALİDİR!
    “Yaşam enerjisinde tükenme hâli” olarak tanımlanabilen tükenmişlik sendromu; insanın tüm yaşamına yayılabilen ruhsal ve duygusal bir durumdur. İnsanın doğasına uygun yaşamayı reddedip, çok büyük idealler ve hedeflerle temel insani ihtiyaçları arasında sıkışıp kaldığında, kendine, ruhuna ve bedenine kötü davrandığında veya bir şekilde kendine yalan söylediği durumlarda ortaya çıkabiliyor.

    SIKLIKLA DEPRESYONLA KARIŞTIRILIYOR…
    Ruhsal bir bozukluk veya bir hastalık olarak görülmemesi gereken tükenmişlik sendromu, sıklıkla depresyonla karıştırılıyor. Ancak depresyondan farklı olarak tükenmişlik sendromunda kişi yaşadığı ortamdan uzaklaşıp farklı bir ortama geçtiğinde duygulanımı kolaylıkla değişebiliyor ve sıkıntıya düşen yaşamsal fonksiyonları normale dönebiliyor.

    HAYATLA KAVGA ETMEYİN, KEYİFLE YAŞAYIN…
    Tükenmişlik sendromuna yakalanmamak için kişi kendisine ve yaşamına pozitif bakmalı, öncelikle ruhunu beslemeli, stres oluşturan durumlardan uzaklaşmalı ve her ne yapıyorsa yapsın yaşamdan keyif almayı öncelikli olarak görmelidir. Sevilmek, değerli olmak, önemsenmek, dinlenmek, spor yapmak, seyahat etmek ve hafta sonu tatili gibi değişiklikler yapmak, dostlarla keyifli vakitler geçirmek, sevişmek, düzenli beslenmek, destekleyici vitaminler kullanmak gibi ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını karşılamayı kişi asla ihmal etmeden, yaşamla kavga halinde olmadan, sosyal ilişkilerini canlı tutmalı ve hayatını keyifle yaşamalıdır. Ayrıca kişi kendi hayatına dışarıdan bakmayı öğrenmeli, yaptıklarının hangilerini eleyebileceğine ve hangi işleri devredebileceğine karar vermelidir. “Ne kadar az insan, ne kadar az eşya o kadar huzur ve mutluluk!” felsefesiyle kişi yüklerinden kurtulmalı, hem kendisinden hem de başkalarından olan beklentilerini en aza indirmelidir. Bunların işe yaramaması durumunda kişi psikoterapiye başvurulabilir.

  • Klitorisin Dayanılmaz Ağırlığı

    Klitorisin Dayanılmaz Ağırlığı

    Kadınların ve hatta erkeklerin çoğu kadın cinsel organının sadece vajinadan ibaret olduğunu sanırlar ama aslında gerçek başkadır. Gerçekte kadınların en hassas bölgesi olan, boşalma ve orgazm oluşumunda merkezi öneme sahip çok önemli bir anatomik yapı daha var, o da klitoristir.

    KLİTORİS KADINLARIN EN HASSAS BÖLGESİDİR…
    Sanılanın ve bilinenin aksine kadınların asıl cinsel organları vajinaları değil, klitorisleridir. Klitoris erkeklerdeki penisin kadınlardaki karşılığıdır. Klitoris kadınların en hassas bölgesidir. Damar ve sinirlerden oldukça zengin bir yapıdır. Yaklaşık 8000 sinir lifi bulunur. Bu lif yoğunluğu peniste bulunanın yaklaşık iki katıdır. Vücudun başka hiçbir bölgesinde bu kadar yoğun sinir lifi yoktur. Ancak kadınların çoğu cinsel organlarının yapısını bilmiyor. Çünkü ülkemizde cinsel eğitim verilmiyor. Bu da ileride cinsel sorunların yaşanmasına yol açabiliyor. Kadınlarda en sık gördüğümüz cinsel sorunların başında boşalma ve orgazm sorunları geliyor. Aslında kadınlar kendi bedenlerini tanımadıkları, nelerden hoşlandıklarını bilmedikleri için partnerlerini de yönlendiremiyorlar ve bu yüzden de boşalamıyorlar. Oysaki klitoris kadınların boşalması ve orgazmı için çok önemlidir. Kadınların boşalması ve orgazmı büyük ölçüde klitorisin uyarılması ile gerçekleşebiliyor. Erkekler de cinsel ilişki sırasında partnerlerini mutlu etmeye, cinsel performanslarına ve penis boyuna fazlasıyla kafayı takıyorlar ve sadece penis-vajina ilişkisine odaklanıyorlar. Oysa kadının ruhunu okşayıp klitorisini de uyardıklarında zaten kadınlar rahatlıkla boşalabiliyorlar.

    KLİTORİSİN ÇOK ÖNEMLİ 3 İŞLEVİ VAR…
    Klitorisin başlıca 3 işlevi var. Klitoris öncelikle (1) kadınların boşalmasını ve orgazm olmasını sağlıyor. (2) Cinsel ilişki sırasında sertleşerek idrar deliğini kapatıyor ve böylece bakterilerin idrar torbasına girişini engelliyor. (3) Ters V şeklindeki kollarının şişerek sertleşmesi vajina kanalını geriyor ve bu da penis başının kolayca girmesini sağlıyor. Tüm bu işlevlerine rağmen, kadınların çoğu klitorislerinin yerini bilmiyor. Klitoris; kasık kemiklerinin birleştiği noktanın ortasındadır, küçük dudakların yukarda birleştiği kısma dek uzanır ve büyük dudaklar arasındaki yumuşak dokunun içinde yerleşiktir. Yaklaşık 3 cm uzunluğunda ve 3 mm kalınlığında, penise benzeyen, Venüs tepesinin altında yer alan, üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrili çok özel bir organdır. Klitoris baş ve gövde kısmından oluşan, ters V şeklinde bir yapıdır. Baş kısmı hafif bir çıkıntı şeklindedir ve iç dudaklar parmaklarla hafifçe geriye ittirildiğinde dışarıdan rahatlıkla görülebilir. Küçük dudakların birleştiği kısımda bir başlık biçiminde genişler. Bu başlığın altında klitorisin ucu bulunur. Gövde kısmı ise yanlara doğru uzanan iki koldan oluşur ve vulvanın içine tümüyle gömülü olduğundan dışarıdan görülmez. Bu nedenle çoğu insan klitorisi yalnızca düğme şeklinde basit bir yapı olarak algılar ama çok yanılır.

  • Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınların Cinsel İsteği Dalgalara Benzer

    Kadınlarda cinsel istek önce beyinde başlar. Bazı sinir yolları aracılığıyla omurilikten geçerek cinsel organlara ulaşır. Bunun sonucu tahrik olan kadınların vücudunda birtakım değişiklikler meydana gelir. Fark edilen ilk değişim, vajinalarındaki ıslanma ve klitorislerindeki kabarmadır. Bunu, cinsel etkinlik devam ettiğinde vajinanın uzaması ve genişlemesi, cinsel bölgelerindeki sinirlerin uyarılması, vajinal dokularının kalınlaşması, klitorislerinin kanla dolması ve büyümesi izler. Daha sonra meme uçları sertleşir, memeleri büyür, iç dudaklar ve klitorisleri biraz daha şişer ve renk değiştirir, dış dudaklar yanlara çekilerek birleşmeyi kolaylaştırır. Boşalmaya yakın kasılma ve terlemeleri başlar, gözleri parlaklaşır, göğüsleri daha duyarlı olur, cinsel organlarının dış ve iç bölgelerindeki kan yoğunluğu artar, ciltleri kızarır, kalp atışları hızlanır, kan basınçları yükselir ve solunumları sıklığında artış gözlenir. Boşalıncaya kadar kasları gerilir, tenlerinde giderek artan bir duyarlılık olur. Buna rağmen, kadınlar boşalmak için son bir sıçrayışa ihtiyaç duyar ve bunun için istemli olarak kaslarını kasmaları gerekir. Boşalma anında da, başta vajinalarında ve rahimlerinde olmak üzere bedenlerinde sanki bir “SİLKİNME NÖBETİ” gibi bir dizi ritmik kasılmalar olur. Kadınlarda boşalmaya “GELME” adı verilir. Bu “gelme” eylemi erkeklerdeki boşalmayla benzerlik gösterse de, erkeklerdeki gibi gözle görülür bir meni çıkışı yoktur. Zevkli bir boşalma yaşanırken, kadınlar istemsiz sesler çıkararak yüzlerindeki ifadeleri değişebilir. Son safhada tüm bedensel fonksiyonları yavaşça tekrar normale döner ve sakinleşirler. Sonuç olarak, fiziksel ve ruhsal bir doyum yaşandıkları için her türlü gerginlik ve stresten arınırlar.

    Cinsel sorunların çoğu çiftlerin uyumsuzluğundan ve sağlıklı iletişim kuramamalarından kaynaklanır. Kadınlar cinselliğe karşı ilgisizlerse, sevişmekten kaçınabilir ya da ye­terince uyarılmadıkları için cinsel ilişki­nin acı verdiğinden yakınabilirler. Bu durumda erkeler, onları nasıl uyaracaklarını bilemez ve bu nedenle, kendilerini başarısız hisse­debilirler. Erkeklerin “elektrik ampulleri” gibi hemen yandıkları ve seks yapmaya hazır hale geldikleri, kadın­ların ise “ütü” gibi yavaş yavaş ısındıkları ve geç uyarıldıkları söylenir. Bu genelleme çoğu zaman doğrudur. Bir başka genelleme ise kadınların cinsel istekleri için yapılır: “Kadınların cinsel istekleri dalgalara benzer…”

    Kadınlar sevildiklerini ve değerli olduklarını bir erkeğin gözlerinde, sözlerinde ve davranışlarında gördüklerinde veya hissettiklerinde, hem kendilerine verdikleri değer hem de, cinsel istekleri tıpkı dalgalar gibi önce yükselir daha sonra yavaşça alçalır ve azalır… Diğer bir değişle, kendilerini gerçekten iyi hissettiklerinde cinsel açıdan zirveye çıkarlar ama birdenbire ruh halleri değişince dalgalar gibi dibe vurabilir, yani cinsel istekleri azalabilir. Ancak bu düşüş geçicidir. Dibe vurduktan sonra aniden ruh halleri yine değişebilir ve kendilerini yine iyi hissedebilirler. Bu durum da, otomatik olarak dalgalarının yükselmesine işarettir. “Bazen dibe vurmak gerekir yükselmek için…”

    Kadınların dalgaları yükselirken verecekleri bolca sevgileri, erotizmleri ve cinsel istekleri vardır. Ancak düşerken kendiiçlerindeki derin boşluğu hissederler ve bu nedenle, koşulsuz bir sevgiyle doldurulmasını ister, oldukları gibi kabul edilmeyi beklerler. Bu dibe vurma aynı zamanda kadınlar için “DUYGUSAL ARINMA” zamanıdır. Eğer kadınlar olumsuz duygularını bastırmış ya da geçmiş çocukluk yaşantılarında duygusal ve fiziksel travmalara maruz kalmışlarsa, iniş dönemlerinde geçmiş travmalarını tekrar etmeye, olumsuz duygularıyla beraber tatmin olmamış gereksinmelerini yeniden hissetmeye ve hissettirmeye başlar. Geçmiş hep tekrar eder… Mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır! Bu süreçte sorunlarından bahsetme ve seslerinin duyulup anlaşılması gibi ihtiyaçlarının yanı sıra sevilmek, ilgilenilmek, anlaşılmak, konuşmak ve saygı görmek gibi doğalarına özgü gereksinimlerinin de karşılanmasını beklerler. Çünkü kadınlar, kendilerini dinleyen ve anlayan, sahiplenme duygusu olan, dokunarak ve bakarak sevgilerini ifade eden anlayışlı erkekler isterler. Kadınların kendilerinin yenilgiye uğradıklarını düşündükleri ve savaşamayacak kadar aciz kaldıkları tek şey kendilerini değersiz hissetmeleridir. İşte size kilit noktası; kadınlar çoğu kez değerli ve sevilmeye layık olduklarını hissetmek isterler!Bunu hissettirebilmek için erkekler kadınların gururunu okşamalı, her akşam en az yarım saat ellerini tutup, gözlerinin içine bakarak sadece onları dinlemeli ve anladıklarını göstermeli, şefkatli olmalı ve her daim arkalarında olduklarını hissettirmelidirler.

    Kadınların dalgalanıp durulmaları tıpkı “DİPSİZ VE KARANLIK BİR KUYUYA DÜŞME” deneyimi gibidir. Kadınlar kuyularına indiklerinde farkında olmadan kendi bilinçdışlarına, terk edilme ve reddedilme gibi duygular içeren geçmiş travmalarına, karanlık ve karmakarışık duygularının içine çekilmiş olurlar. Dolayısıyla, birdenbire bir sürü belirsiz duygular yaşamaya başlayabilirler. Yapayalnız veya terk edilmiş olduklarını ya da hiç desteklenmediklerini düşünerek umutsuzluğa ve çaresizliğe kapılabilirler. Kadınlar kuyuya düştüklerinde, içlerindeki hassas küçük kız, eski duygularıyla bağlantıya geçer, birdenbire, tıpkı çocukluklarındaki gibi algılarlar hayatı ve erkekleri… Örneğin sanki babası onlara zaman ayıramayacak kadar meşgul olduğunda hissettiklerini yeniden hissetmeye başlarlar. Eski, çözümlenmemiş öfke ve güçsüzlük duygularıyla bağlantıya geçerler. Eğer hissettikleri acıyı paylaşma ve inceleme şansları olursa daha derin duyguları da su yüzüne çıkabilir. Böylece dibe vurup sonra kendilerini çok daha iyi hissederler, yakınlığa ve içtenliğe güvenmeyi öğrenirler. Kadınlar üzüntülü, heyecanlı, kafası karışık, bitkin ya da umutsuz olduklarında yalnız olmadıklarını hissetmek ister, koşulsuz sevgi ve saygı arar, duygularını paylaşmayı, anlayış ve değer görmeyi arzular ama en çok kendilerini dinleyecek birine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, dibe eriştikten hemen sonra, sevildiklerini, değerli olduklarını ve desteklendiklerini hissederlerse, otomatik olarak ruh halleri zamanla iyileşir. Hatta düşme eylemi kadar hızlı bir şekilde kendiliğinden yükselir, yeniden ilişkilerinde sevgiyle ışımaya ve cinsel istek duymaya başlayabilirler.

    Kadınların yakın ilişkilerinde sevgi verme ve alma yetenekleri genelde kendilerini nasıl gördüklerinin bir yansımasıdır. Kendilerini iyi bulmadıkları veya beğenmedikleri zamanlar, partnerlerine karşı cinsel istek duyamaz, hoşgörülü ve olumlu olamazlar. Dalgaları dibe vurduğunda yorgun, bezgin ya da duygusal açıdan çok tepkili olur, kendilerini daha zayıf ve daha fazla sevgiye ihtiyaç duyar bir halde bulurlar. Erkeklerin bu dönemlerde kadınların duygusal gereksinmelerini anlamaları ve seks yapmak için onları zorlamamaları çok önemlidir. Çünkü cinsel isteksizliğin çözümünde kadınların kendi bedenlerini tanımaları ve cinsel fanteziler kurmaları kadar partnerleriyle sağlıklı bir iletişim içinde olmaları ve ilişkilerini flört havasına sokmaları da büyük önem taşır. Kendini sevmeyen bir kadının cinsellikten zevk alması veya cinsel olarak istekli olması mümkün değildir.

    Cinsel isteksizliği olan kadınların öncelikle kendi vücutlarını ve cinsel organlarını tanımalarına yönelik aşk oyunlarıyla cinselliklerini yeniden keşfetmeleri gerekiyor. Çift olarak, erotik masaj ile duygulanımlarını arttırdıktan sonra, nelerden hoşlandıklarını veya hoşlanmadıklarını paylaşarak cinsel yaşamlarında iyileşme sağlayabilirler. Kadınların haftada en az üç kez cinselliği düşünmeleri, erotik kitaplar okuyarak, erotik filmler izleyerek ve erotik fanteziler kurarak cinselliğe olan ilgilerini arttırmaları, partneriyle yaşadıkları kışkırtıcı ve güzel deneyimleri hatırlamaları içlerinde cinselliği yeniden yaşama arzusunu uyandırabiliyor.

    Sonuç olarak, kadınlar cinselliklerini, aşkı ve hayatı ertelememeli, şu an ve şimdiyi hakkıyla yaşamalı, zamanın, hayatın, cinselliğin ve aşkın içinden bir şeyler kurtarmalı, huzuru kendi içlerinde, yüreklerinde bulmalıdır. Bir yerlerde tıkanıp kaldıklarında ve cinsel isteksizlik yaşadıklarında, yüzlerini doğaya dönmeli, severek üretmeli, yüreklerini ferahlatacak yeni yollar seçmeli, yeni cinsel tekniklerle tanışmalı ve yeni keşifler yapmalılardır. Hep hayalini kurup “Zamanı gelince yaparım!” diye erteledikleri ne varsa gerçekleştirmeyi denemelilerdir. Çünkü yeni şeyler yapmak ve severek üretmek ruha şifa verir…

  • Seks Evliliğin Harcıdır

    Seks Evliliğin Harcıdır

    Mutlu bir evlilik seks ile mi olur? Evlilik sorunlarıyla ilgilen evlilik terapistleri olarak mutlu bir evliliğin anahtarının seks ve koşulsuz sevgiden geçtiğinde hemfikiriz…

    Çünkü aktif bir cinsel yaşam mutlu evliliklerin sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı gibi temel taşlarını birbirine sabitleyen harçtır. Nasıl ki, sağlıklı bir yapı elde edebilmek için temelin sağlam olması kadar tuğlalar arasına yeterli miktarda harç koyulması da önemliyse; ikili ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı bir şekilde yol alabilmesi için de, cinsel ilişkinin karşılıklı doyuma ulaşılarak devam etmesi en önemli şartlardan biridir. Diğer bir değişle, karşılıklı anlaşma, sevgi, saygı ve aşk, çifti bir araya getiren oldukça önemli faktörlerken, birlikteliğin sürmesinde birincil olarak rol oynayan fiziksel birleşmedir, sekstir. Yani seks evliliğin harcıdır. Sanılanın aksine, çiftlerin nedense son sıralara attıkları cinsel hayat aslında mutlu bir evliliğin ve ikili ilişkilerin önemli bir anahtarıdır. Çünkü cinsel içgüdü insanın mutlu olması için sarf ettiği enerjinin temel nedenidir ve cinsel istek duymak insan doğasının normal bir parçasıdır.

    Peki, evliliklerde ve ikili ilişkilerde çifti “biz” yapan ve “aile” kavramını oluşturan anahtarı doğru zamanda ve doğru yerde uygulamanın püf noktaları nelerdir?

    DOYURUCU SEKS, SAĞLAM EVLİLİK DEMEK…
    Bir erkeğin ereksiyon yaşaması ya da bir kadının vajinasının ıslanması uyarılma, arzulama ve istek duyma yani mutlaka karşılıklı olarak doyum noktasına ulaşma için yeterli değildir. Ereksiyon sağlanması ve vajinanın ıslanması genellikle heyecanla birlikte gelişen tepkimelerdir. Bu nedenle, çiftler seks yapmak için seks yapmamalı, gerçekten ne istediklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü seks iyi olursa evlilikte sağlam olacaktır. Cinsel hayatta yaşanılan sorunların evlilik hayatını etkilemesini hiç kimse istemez. Bu nedenle çiftlerin seks yapmadan önce uyarılıp uyarılmadıklarını, uyarılmak için nelere ağırlık vermeleri gerektiğini (ön sevişmenin uzun tutulması, erektil bölgelere daha fazla dokunulması, uyarılmayı artırıcı seks oyuncakları ve cinsel temalar kullanılması) paylaşmaları daha doğru olacaktır. Karşılıklı olarak isteklerin ve beklentilerin konuşulması daha iyi ve doyurucu bir seksin kapılarını açacağı gibi evlilik hayatında çıkabilecek sorunların da üstesinden gelinmesini sağlayacaktır. Ayrıca cinselliğin, cinsellik hakkında konuşmanın ve cinsel paylaşımların ikinci plana atılması gündelik yaşamı olumsuz etkileyebilir, evliliklerin ve ikili ilişkilerin sarsılmasına neden olabilir.

    SEKS, “BEN” KAVRAMINI “BİZ” YAPAR!
    “Biz” olabilmek için inanın sevmek, saymak, affetmek, unutmak, görmek ve destek olmaktan çok daha fazlası lazım. İnce hesaplarla uğraşmak ve misillemeler yapmak yerine olabildiğince “biz” olmak gerekiyor. Peki, biz olabilmenin püf noktası nedir? Elbette ki, paylaşmak… Paylaşmak ama bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmak… “Biz” olabilmek için utanç duygularının ve korkuların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bu süreçte çiftlerin neden seks yaptıklarını kendilerine sormaları ve verecekleri yanıtları partneriyle paylaşmaları, ikili ilişkilerinde ve evlilik hayatlarında her şeyin düzene girdiğini fark etmelerini sağlayacaktır. Bilindiği gibi seks, paylaşımın en son raddesi ve “ben”i “biz” yapan en önemli duygu yoğunluğudur.

    SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR!
    Aşk, evlilik ve yakın ilişkiler kadim bir kervan yolculuğudur. Bu anlamlı yolculukta tahmin edilemeyecek kadar güzel anların yanında hesaba katılamayan sorunlar da yaşanabilir. Önemli olan kervanı yolda düzmektir. Bu süreçte fazlalıklar atılabilir, eksikler tamamlanabilir. Diğer bir değişle, evlilikte ve ikili ilişkilerde seks, çiftin uyumunu destekleyici bir eylemdir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygının olmasının yanında, çiftin kendi ailelerine olan bağımlılıklarından uzaklaşması ve kendi aile bilinçlerini oluşturabilmeleri gerekir. Bu sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatın keşfedilmesi gereken önemli bir kilit noktasıdır. Bilindiği üzere, cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen gerçekler arasındadır. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdır.