Etiket: şefkat

  • Aşk? Şefkat? Şehvet ?

    Aşk? Şefkat? Şehvet ?

    Son zamanlarda eşinin eve geç gelmesinden şikayet eden danışanım; “ artık eşim bana eskisi gibi romantik davranmıyor, uzun saatler işte kalıyor. Benimle sohbet etmek istemiyor, eve geldiğinde hep ,yorgunum , diyerek koltukta uyuya kalıyor. Önceleri oğlumuzla ilgilenirdi, şimdi ilgilenmek bile istemiyor. Anlamıyorum bu adam neden bu kadar değişti ? ” diye soruyordu.

    Eşini dinlediğimiz zaman ise; “ biz birbirimize aşık olarak evlendik, birbirimize sürprizler yapardık. Eve heyecanla gelirdim. Eşim anne olduktan sonra çok değişti. Evde sürekli eşofmanla dolaşıyor, yemek ve temizliğe takmış durumda. Sürekli beni kontrol ediyor. Öğlen yediğim yemekten, giydiğim kıyafete kadar bir çocukmuşum gibi müdahale ediyor. Oğlumuz doğduğundan beri 3 kişi bir yatakta yatıyoruz. Bazen geceleri üzerimizi örtüyor. Evde beni bir eş olarak yok saydığını düşünüyorum, boğulduğumu hissediyorum” diyordu.

    Eşinizi çocuğunuz gibi görmeyin

    Bazen kadınlar anne rolüne öyle kaptırırlar ki kendilerini , eşlerine de tıpkı çocuklarına davrandıkları gibi davranırlar. Onu korur ve kollarlar, her istediklerini anında yapmaya çalışırlar. Aşırı derecede verici ve fedakar olurlar. Kendi fiziksel, duygusal ve cinsel ihtiyaçlarını yok sayarlar.

    Başlangıçta bu ilgi ve alaka erkeklerin hoşuna gidiyor gibi görünse de bir süre sonra eşlerini, hayat arkadaşları, aşık oldukları kadın gibi değil de anneleri gibi görmeye başlarlar. Bu durum çiftin arasındaki sağlıklı iletişimi azalttığı gibi cinsel enerjiyi de azaltır.

    Kendinize bir sorun;

    • Eşinizin, yemek yeme, giyinme tarzı ve diğer konularında bir anne gibi üzerine düşüyor , müdahale ediyor musunuz?

    • Sürekli onu kontrol etme ihtiyacı duyuyor musunuz?

    • Bir anne şefkatinde yaklaşıyor, koruyup kolluyor musunuz?

    • Eşinizin adına, onun iyiliği için ama ondan da habersiz, çeşitli kararlar alıyor musunuz?

    • Yatak odanızda çocuklarınızla uyuyor, eşinizi oturma odasında yatmaya mecbur bırakıyor musunuz?

    Eğer cevabınız “EVET “ ise hemen bu gün bir değişim kararı alın. Çünkü çiftler arasında şefkat, şehvetten baskınsa bir süre sonra ilişkiyi yıpratacaktır.

    Unutmayın ki onun bir annesi zaten var, ikinci bir anne sevgisine değil, hayatı paylaşacak, onu tutkuyla seven bir sevgiliye ihtiyacı var.

    Not: danışan hikayeleri etik ilkeler değeri değiştirilmiştir.

     

    Kaynak: Dr. Psk. Obengül EJDER tarafından yazılmıştır.

  • Sevgili kalma yolları

    Sevgili kalma yolları

    Uzman Psikolog Zeynep Zat, Sevgililer Günü’ne, ilişkilerinde problemlerini çözerek girmek ya da bir ömür “sevgili” kalmak isteyenlere haftada 5 saatlerini ayırarak ilişkiyi güçlendirmenin ipuçlarını veriyor.

    Günümüzde tüm dünyada, seven ve sevilen, ilişkilerinde dengeyi, sağlıklı iletişimi yakalayabilmiş çiftler, işlerinde başarı grafiğini artırıyor, özel hayatlarında ise mutlu ve huzurlu bir yaşam sürüyor.

    İşte bu noktadan hareketle sevginin günü 14 Şubat’a az bir zaman kala, Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Zeynep Zat, çiftlerle, ilişkilerindeki problemli noktaları hayatlarından çıkartarak yerine sevginin “iyileştirici” gücünden yararlanabilmeleri için şu ipuçlarını veriyor.

    “Sıradan bir haftanız toplam 168 saat. Sevdiğiniz kişi ile mutlu bir birliktelik için vermeniz gereken bunun yalnızca 5 saati. Hayatınızın içine almadığınız bilgilerin faydası yok, ancak ilişkinize destek vermesi için bunları yaşama geçirebilmek sizin elinizde. İlişkide iki taraf olmaktansa ‘ortak’ olabildiğiniz sürece, ilişkinizin rayından çıkması artık o kadar da kolay olmayacaktır.

    5 adımda ilişkinizi güçlendirin!
    Günde 2 ile 20 dakika arası değişen aralıklarla, haftada toplam 5 saat ayırarak ilişkinize yenilenme getirebilirsiniz. Güvensizlik, hor görme yerine sevgi, şevkat ve takdir duygusunun tatminini hayatlarınıza ve ilişkilerinize çekebilirsiniz. Her gün sadece 5 dakika ayırarak sürekli sevgili kalmak için yapmanız gerekenler:

    Beğendiklerini dile getirme ve takdir
    Maalesef sevgi ve hayranlık kırılgandır. Bazen çiftler kendilerini, birbirilerinin kişilikleri ya da davranışlarındaki kusurlarını eleştirmeye kaptırabilirler. Ancak hor görmenin panzehiri sevgi ve hayranlıktır. Partneriniz ile onu neden sevdiğiniz üzerine bir konuşma yaparak başlayabilirsiniz. Bir çiftin birbirine verebileceği en büyük armağan tanındığını ve anlaşıldığını hissetme keyfidir. Kendinizi ve birbirinizi tanımak bir ilk adımdır, buradan edinilen bilgilerle birbirinize olan sevginizi ve birbirinizin beğendiğiniz özelliklerini söyleyebilirsiniz. Süre: Günde 5 dakika, 7 iş günü Toplam: 35 dakika

    Şefkat
    Günlük yaşamın sıkıntı ve telaşı içinde partnerinize kendisine değer verdiğinizi bildirmeniz kıymetlidir. Örneğin, ‘İşlerin yoğunluğu yüzünden yakın arkadaşlarımı çoktandır ihmal ettim’ diye yakınan partnerinize, ‘Önceliklerini belirleyemeyen sensin’ demek yerine çözümün bir parçası olmaya gönüllü olduğunuzu göstermek için ‘Hafta sonu hep beraber bir plan yapmayı ister misin?’ diyebilmek, uzaklaşmak yerine yakınlaşmayı seçmek olacaktır. Birlikte olduğunuz zamanlarda birbiriniz ile fiziksel ve duygusal temas halinde olmanız önemlidir. Süre: Günde 5 dakika, 7 iş günü Toplam: 35 dakika

    Ayrılıklar
    Sabah güne başlamadan önce, o gün neler yapacağınızı partneriniz ile paylaşabilirsiniz. Onun yapacaklarını da öğrenmelisiniz. Bunu karşı tarafı sorgulamak ya da birbirinize hesap vermekten öte, gün başlamadan önce planlarınızdan birbirinizi haberdar etmek için yaptığınızı unutmamalısınız. Süre: Günde 2 dakika, 5 iş günü Toplam: 10 dakika

    Günün sonunda
    Çiftler birbirinin duygusal ihtiyaçlarını çoğu zaman kötü niyetle değil, düşüncesizlik yüzünden göz ardı ederler. Sadece günlük etkileşimleri hafife almamalarını gerektiğini anlamak bile birçok çiftin ilişkisinde fark yaratır. Eve tüm işi getirmek ne kadar sağlıksız olsa da, aklınızdaki bu sorunları evin kapısından girerken bir anda bırakabilmek de çoğu zaman öyle kolay değildir. Bunun için her iş gününün sonunda mutlaka stresinizi azaltacak bir konuşma yapmanız size ve eşinize iyi gelecektir. Süre: Günde 20 dakika, 7 iş günü Toplam: 1 saat 40 dakika

    Haftalık buluşma
    Birbirine destek olmanın bile ilişkinin gücüne ve tutkusuna iki haftalık bir tatile çıkmaktan çok daha fazla katkıda bulunacağını aklınızdan çıkarmamalısınız. Sadece ikinize ait olan iki saati sohbet ederek geçirmek de bağlı kalmanın gevşetici, alçak basınçlı bir yolu olabilir. Bu konuşmada hafta içinde yaşadığınız bir tartışmayı da sağduyunuzu kaybetmeden irdelemeniz mümkündür. Süre: Günde 2 saat,1 iş günü Toplam: 2 saat

  • Vajinismus neden korkutuyor?

    Vajinismus neden korkutuyor?

    Vajinismus bir kadının vajinal duvarlarının sıkı ve vajinanın içinde bulunan kuvvetli kas spazmları nedeniyle yakın olması durumudur.
    Penetrasyon girişimleri hatta dokunma bile öncesinde hiçbir ağrı bulunmayan vajinanın kasılmasına, vajina kaslarının çekilmesine neden olmaktadır. Bu durumun oluşmasının büyük bir kısmı psikolojiktir.

    Vajinismuslu kadınların doğum yapma, jinekolojik muayene olma ve penis-vajina birlikteliğ (penetrasyon) gibi konularda fobik korku durumları mevcuttur. Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, vajinismuslu kadınlar üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda,kapalı yerlerde kalma korkusu, yalnız kalamama korkusu, karanlıktan ve özellikle fareden korkma gibi hiç bilinmeyen ortak korkularının olduğunu keşfetti.

    VAJİNİSMUSLU KADINLARIN ORTAK KORKULARI

    Kapalı yerde kalma korkusu
    Vajinismuslu kadınların çoğu küçüklükte yaşadıkları olayların ve cinsel mitlerin arasında sıkışıp kalmış kişilerdir. Bu hiç bilinmeyen ortak korkuları da çocuklukta gelişmiştir. Kapalı ortamlarda kalamama durumuna klostrofobi diyoruz. Vajinismusun en bilindik belirtilerinden biri olan, vajinanın istemsiz kasılması sonucu kadının kendini kapatması durumu doğrultusunda gelişen bir fobidir. Kapalılık korkusunda, bulunulan mekân her ne kadar geniş olsa da, aynı vajina gibi, kapıların ve pencerelerin kapalı olması ya da içeride az sayıda insan olması, vajinismuslu kadının kendini kapana sıkışmış gibi hissetmesine yol açarak çarpıntı, nefes darlığı, titreme, bacaklarda karıncalanma ve kitlenme gibi sonuçlar doğurmaktadır.

    Yalnız kalamama korkusu
    Vajinismus kadınlarının cinsel birleşme gerçekleştiremedikleri için kendilerini yalnızlığa itmesi sonucu oluşan ve bilimsel adı otofobi olan yalnızlık korkusu, bu kadınların ortak fobisidir. Vajinismus kadını cinsel birleşme gerçekleştiremediği için kendini anormal olarak gördüğü için yalnız kalmaktan korkmakta çünkü kendinden korkmaktadır. Araştırmalarımız sonucunda edindiğimiz verilere göre uzun süre yalnızlığa gömülmüş bir vajinismus kadınının kendine zarar verdiğini olmuştur.

    Karanlık korkusu
    Vajinismus kadınının çocukken yaşadığı ve etkilerini günlerce taşıdığı belirli ya da belirsiz zihinsel ve duygusal travmalar sonucu oluşan niktofobi, diğer bir değişle karanlık korkusu, onun tüm zihinsel enerjisini karanlığa yoğunlaştırması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu korkunun, vajinismus kadınının ortak özelliği olmasının ana nedeni ise vajinanın konumundan kaynaklanmaktadır. Vajina, penis gibi dışarıdan görünen bir genital organ olmadığı için kadın vajinasını kolay kolay tanımlayamaz. Vajinismus kadını için karanlıkta kalan vajina nasıl korku uyandırıyorsa, karanlıkta kalmakta aynı korkuyu uyandırmaktadır. Bu nedenle karanlıkta kalmak vajinismuslu kadının çok şiddetli panik yaratabileceği bir durumdur.

    Hayvan korkusu
    Zoofobi olarak bilinen hayvan korkusunun çıkış nedeni yine çocukluk dönemine denk gelmektedir. Çocukluk çağında yaşanan travmalar, yetiştirilme tarzı ve ebeveynlerden en az birinin ürkütücü tavrı nedeniyle, çocuğun bastırmaya çalıştığı korkusunun bir hayvanla sembolleştirilmesi durumudur. Vajinismuslu kadınlar üzerinde yaptığımız araştırma sonucu, pek çok kadın gibi vajinismus kadınının da kedi, köpek, yılan, fare gibi hayvanlardan korktuğu; pek çok kadından farklı olarak ise fareden korkmalarının nedeninin vajinaya kaçacağı düşüncesi olduğunu saptadık. “Vajinama fare kaçar!” ve “Vajinaya girişe hayır!” diyen vajinismus kadının en büyük korkularından birinin fare korkusu olması, vajinismus belirtilerinde sıralanan penis ya da herhangi bir cisim girişinin kabul edilmemesi, tampon kullanımı ya da jinekolojik muayene gibi dışarıdan müdahale yapılacak olan eylemlerle aynı nedeni barındırmasıdır.

    Vajinismusun %100 tadavisi vardır!
    Görüldüğü üzere bu belirtiler ve sonuçlar aslında vajinismusun ta kendisidir. Vajinismus tedavisi için uygulanacak adımlar her ne kadar vajinismusun kadın üzerindeki süresine ve yoğunluğuna göre farklılık gösterse de vajinismusun tedavi edilebilir bir geçici rahatsızlık olduğunun bilmesinde fayda var. Vajnismus kadınları, tam bir iyileşme gösterecekleri için şanslılar. Ayrıca, vajinismus cinsel terapisinde genellikle hiçbir cerrahi müdahale ve diğer girişimsel müdahaleleri uygulamak gerekmez. Kadının tedavi süreci boyunca herhangi bir ilaç kullanması da istenmemektedir. Yapılması gereken tek şey kadının iyi bir rehber olacak cinsel terapisti bulması, her şeyi açıkça anlatması ve en önemlisi de iyileşme arzusunun olmasıdır. Kadın bunu yapmayı başardığı takdirde, terapistinin ona önereceği egzersizlerle, kendi kendini tedavi etmesi mümkün olacaktır.

  • Evlilik aşkı öldürür mü?

    Evlilik aşkı öldürür mü?

    Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var: Aşkın ömrü sınırlıdır. Kaç gün olduğu tartışılır ama aşk; bir süre sonra evrimleşmeye başlar. Peki, çok âşık olduğunuz kişiyle ilişkiniz, özellikle evlilik sonrasında nasıl bir evrim sürecine girer? Evlilik aşkı öldürür mü?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken’e göre aşkın bir ömrü olduğu ve evlilikle inişe geçtiği bir gerçek. Ancak yok oluyor demek yerine evrim geçiriyor demek daha doğru. Evliliğin insanın hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu anlatan Atçeken, “Evlilik ile yeni bir dönem başlar. Tabi ki her yeni süreç gibi burada da değişime direnç gözlemlenir. Her ne kadar bu çiftin çok isteyerek aldığı bir karar da olsa, bir sistem değişmektedir. Bu durum sancılı bir süreçtir. Birçok genç ailesinin güvenli ve rahat kanatlarının altından çıkıp uçmaya başlarken büyük içsel gerginlik yaşıyor. Bu gerginlikler bireyler tarafından fark edilmezse ilişkilerine yansıyor” diyor. Özellikle nişanlılık dönemi veya düğün hazırlıkları sırasında sorunların artığına dikkat çeken Atçeken, “Flört ederken çift henüz sorumlulukların içine girmemiştir. Aileleriyle veya kendi evlerinde daha bağımsız bir hayat sürdürüyordur. Oysa evlilik ile artık bir aile olacak, sorumluluklar ve beklentiler değişecektir. Ortak karar almak, güç dengesi, fikir ayrılıkları, para meseleleri, ailelerin kültürel farkları ve bunun gibi birçok sebeple çift birçok sorun yaşayabilir” diyor.

    Aşk mı? Evlilik mi?

    Evlilik öncesi yaşanan yoğun aşk duygularının evlendikten sonra devam etmesinin çok mümkün olmadığının altını çizen Atçeken, “Bu sadece evlilikle ilgili değil, uzun süreli ilişkiler için de geçerlidir. Aşk; karşı tarafın bilinmezliğinden, kişinin partneri için zihninde oluşturduğu imgelerden ve aradaki engellerin varlığından oluşur. Doğal olarak kişiyi daha iyi tanıdıkça, onu daha gerçek bir şekilde gördükçe ve aradaki bazı engeller aşılıp, güven oluşmaya başladığında duygular değişir” diyor.

    Eğer iki taraf da birbiri için doğru insansa aşkın bitmediğini ama evrim geçirdiğini anlatan Atçeken, “Aşk sevgiye dönüşür. Bağlılık oluşur. Şefkat, güven, huzur, sevgi daha ön plana çıkar. Hatta yapılan araştırmalar bu değişimin kişinin vücut kimyası ile de paralel olduğunu gösterir. İlişkinin ilk zamanlarında beyinde yüzden fazla hormon salgılanır. Bunlardan en önemlileri; kadın ve erkekte salgılanan testosterondur. Testosteron; tutkuyu, norepineprin heyecan dalgalanmalarını, seratonin mutluluk, dopamin ise yoğun bir ödül hissi sağlar. İlişkinin ilerleyen zamanlarında hissedilen sevgi ve bağlılık ise daha yumuşak, ‘kucaklama hormonu’ denilen oksitosin ve vazopresine’dir. Bu sevgi, güven ve bağlılık hormonudur” dedi.

    Aşkın ömrü kaç gündür?

    Aşkın ömrünün kişiden kişiye değiştiğini anlatan Atçeken, “Bazı ilişkilerde aşk birkaç ay, bazen de birkaç yıl sürebilir. Bununla beraber aşk; sevgi, güven ve bağlılığa dönüşür. Bana göre aşkın süresini düşünmek yerine, ilişkinin tadını çıkarmak, onu beslemek için elinden geleni yapmak ve iletişimi artırmak gerekir. Bu sebeple uzun ilişkiden ne beklediğimizi iyi bilmek ve eğer evlilik istiyorsak ne hissettiğimize gerçekçi bir şekilde bakmak önemlidir. Büyük aşklar evlendikten sonra sihrini koruyamıyor değil, aşk evrim geçiriyor, değişiyor… Ve bu her zaman olumsuz anlamda algılanmamalı” diyor.

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti
    Şirin Hacıömeroğlu Atçeken

  • Sekste zihni boşaltıp, dokunmanın  verdiği hazza odaklanmalı

    Sekste zihni boşaltıp, dokunmanın verdiği hazza odaklanmalı

    Çiftin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçasıdır. Çünkü cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Cinsel enerjiyle savaşmak yerine, ona dostça yaklaşarak çift olmak gerekir. Kendini tanıyan ve bedenin gerekçelerini kavrayan bir kişi cinselliğin, çift olmanın ve evrenin gerekçesini de kavrar. Sevgi, sabır, şefkat, saygı, onur ve sadakat, insanın göze görünür olan diğer nitelikleri kadar seksin den birer parçasıdır. Kadın, erkekten daha aşağı değildir olmadığı ve olamayacağı için biri diğerine zıt algılanmamalıdır. Bu nedenle, Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, çift olmanın yaşamın daha derin zevklerini yansıtan birliğin ifadesi olduğunu ifade ettiler ve duygu odaklı seksin sırlarını paylaştılar.

    Karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır

    Mutluluğun doruğuna ulaşmanın yolunun sevişme tekniklerinden değil, çiftin birbirine saygı duyması, güvenmesi, teslim olması ve kalplerini açmasından geçtiğinin ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sadece yatakta değil, hayatın her alanında özellikle cinsel yaşamda, karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır. Bunun için ise zihin boşaltılmalı, düşünceler cinsel ilişkiye odaklanmalıdır. Yani zihni boşaltıp dokunmanın verdiği hazza odaklanmak gerekiyor. Çift, cinsel ilişki arzularını birbirine ifade edebilmek için cinselliği konuşabilmeli, birbirinin duygularına karşılık verebilmeli ve ilişkilerinde flört havasını devam ettirebilmelidir” dedi.

    BİRLİKTE DUŞ ALIN…

    Seks yapılacak mekânın kutsal bir odaya dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Özellikle çift seks yaptıktan sonra, duş almak isterse bunu birlikte yapmalıdır. Böylece çift, tüm dünyevi kirlerini, endişelerini ve gerginliğini üzerinizden atmış olur. Daha sonra çift, ruhlarını ve bedenlerini birbirine sunmak için kesin karar vermeli ve fiziksel birleşmeye geçmelidir. Ayrıca, güzel yemekleri ve içecekleri paylaşmak, birbirine erotik masaj yapmak, özel ve seksi kostümler giymek ve seksi oyunlar oynamak da duygulu seksin bir parçasıdır” dedi.

    AŞK KASLARINI VE NEFESİNİ KONTROL EDEN NEFSİNİ DE KONTROL EDEBİLİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seksin yolunun gevşemekten ve nefes alma tekniklerini öğrenmekten geçtiğini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Aşk kaslarına ve nefes akışına hâkim olan bir çift duyularını kontrol edebilir, değişik sevişme pozisyonları deneyebilir, boşalmamak için kendini tutabilir ve saatler süren bir teslimiyet içinde sevişebilir. Nefes alma, gevşeme ve kas egzersizleriyle çift, cinsel enerjiyi bedenlerinde dolaştırmayı öğreneceği için egolar ortadan kalkar ve gerçek bir birleşme yaşanır. Bu süreçte çift, nefes alış-verişini birbirine uydurmalı ve derin göz teması kurmalıdır. Böylece, sadece bedenleri değil, ruhları ve cinsel enerjileri de birleşmiş, birbirinin bedenini istek ve hayranlıkla keşfetmiş olurlar. Yaniaşk kaslarını ve nefesini kontrol edebilen bir çift nefsini de kontrol edebilir” dedi.

    BOŞALMAK HEDEF OLMAMALI…

    Sevişmenin hedefinin boşalmak veya orgazma ulaşmak olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çift sadece orgazma odaklandığında, sevişmenin getirdiği başka hazlardan mahrum kalır. Bu nedenle, sevişmeye hedef konulmamalı, sadece bedensel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da bileşilmelidir. Bunu kolaylaştırmak için çift birbirine farklı bir gözle bakmayı denemeli, birbirinin güzelliğini ve görkemini görmeye çalışarak, kutsal olanın yansımasını fark etmelidir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır ” dedi.

  • Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    Aşk Kaslarını ve Nefesini Kontrol Eden Nefsini de Kontrol Edebilir!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “SEKSTE ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR!”

    Çiftin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçasıdır. Çünkü cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Cinsel enerjiyle savaşmak yerine, ona dostça yaklaşarak çift olmak gerekir. Kendini tanıyan ve bedenin gerekçelerini kavrayan bir kişi cinselliğin, çift olmanın ve evrenin gerekçesini de kavrar. Sevgi, sabır, şefkat, saygı, onur ve sadakat, insanın göze görünür olan diğer nitelikleri kadar seksin den birer parçasıdır. Kadın, erkekten daha aşağı değildir olmadığı ve olamayacağı için biri diğerine zıt algılanmamalıdır. Bu nedenle, Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, çift olmanın yaşamın daha derin zevklerini yansıtan birliğin ifadesi olduğunu ifade ettiler ve duygu odaklı seksin sırlarını paylaştılar.

    ZİHNİ BOŞALTIP DOKUNMANIN VERDİĞİ HAZZA ODAKLANMAK GEREKİYOR…

    Mutluluğun doruğuna ulaşmanın yolunun sevişme tekniklerinden değil, çiftin birbirine saygı duyması, güvenmesi, teslim olması ve kalplerini açmasından geçtiğinin ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sadece yatakta değil, hayatın her alanında özelliklesekste, karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut olmalıdır. Bunun için ise zihin boşaltılmalı, düşünceler sekse odaklanmalıdır. Yani zihni boşaltıp dokunmanın verdiği hazza odaklanmak gerekiyor. Çift, cinsel ilişki arzularını birbirine ifade edebilmek için seks konuşabilmeli, birbirinin duygularına karşılık verebilmeli ve ilişkilerinde flört havasını devam ettirebilmelidir” dedi.

    BİRLİKTE DUŞ ALIN…

    Seks yapılacak mekânın kutsal bir odaya dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Özellikle çift seks yaptıktan sonra, duş almak isterse bunu birlikte yapmalıdır. Böylece çift, tüm dünyevi kirlerini, endişelerini ve gerginliğini üzerinizden atmış olur. Daha sonra çift, ruhlarını ve bedenlerini birbirine sunmak için kesin karar vermeli ve fiziksel birleşmeye geçmelidir. Ayrıca, güzel yemekleri ve içecekleri paylaşmak, birbirine erotik masaj yapmak, özel ve seksi kostümler giymek ve seksi oyunlar oynamak da duygulu seksin bir parçasıdır” dedi.

    AŞK KASLARINI VE NEFESİNİ KONTROL EDEN NEFSİNİ DE KONTROL EDEBİLİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seksin yolunun gevşemekten ve nefes alma tekniklerini öğrenmekten geçtiğini ifade edenCİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Aşk kaslarına ve nefes akışına hâkim olan bir çift duyularını kontrol edebilir, değişik sevişme pozisyonları deneyebilir, boşalmamak için kendini tutabilir ve saatler süren bir teslimiyet içinde sevişebilir. Nefes alma, gevşeme ve kas egzersizleriyle çift, cinsel enerjiyi bedenlerinde dolaştırmayı öğreneceği için egolar ortadan kalkar ve gerçek bir birleşme yaşanır. Bu süreçte çift, nefes alış-verişini birbirine uydurmalı ve derin göz teması kurmalıdır. Böylece, sadece bedenleri değil, ruhları ve cinsel enerjileri de birleşmiş, birbirinin bedenini istek ve hayranlıkla keşfetmiş olurlar. Yani aşk kaslarını ve nefesini kontrol edebilen bir çift nefsini de kontrol edebilir” dedi.

    BOŞALMAK HEDEF OLMAMALI…

    Sevişmenin hedefinin boşalmak veya orgazma ulaşmak olmadığını ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Çift sadece orgazma odaklandığında, sevişmenin getirdiği başka hazlardan mahrum kalır. Bu nedenle, sevişmeye hedef konulmamalı, sadece bedensel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da bileşilmelidir. Bunu kolaylaştırmak için çift birbirine farklı bir gözle bakmayı denemeli, birbirinin güzelliğini ve görkemini görmeye çalışarak, kutsal olanın yansımasını fark etmelidir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır ” dedi.

  • Seks Yogası

    Seks Yogası

    Cinsel enerji, en yaratıcı enerjidir. Eğer derinliklerine bakarsanız, büyük ve yaratıcı olanaklarını görebilirsiniz. Seksin sadece küçük bir yanı çocuklarınızı size sağlamış olmasıdır. Öteki, yani daha yüksek yanı, sizin sonsuzlukta yaşayabilmenize imkan oluşturmasıdır. Cinsel enerji, yaşam enerjisidir.

    Bedenin gerçeğini kavrayan kişi, evrenin gerçeğini de kavrayacaktır.” Uzakdoğu kökenli “seks yogası” olan “tantra”nın felsefesini özetleyen bu cümleler Uzakdoğulu bilge Bhagwan Shree Rajneesh’e, takipçileri tarafından kullanılan adıyla Osho’ya ait, “Okşanırken tatlı prenses, sevişmeye ebedi yaşam gibi katıl”, “Öteki yalnızca bir kapıdır. Bir erkekle sevişirken aslında varoluşun kendisiyle sevişiyorsun”, “Seks yalnızca başlangıçtır, son değildir. Ama başlangıcı kaçırırsan, sonu da kaçırırsın”. Bu cümleler de seksi temel enerji olarak alıp, onu dönüştürme ve yaşamı daha doyumlu bir hale getirme yöntemlerini içeren seks yogasının özünü anlatıyor.

    Zamanımızda cinselliğimizle yüz yüze gelmek konusunda önceki dönemlere kıyasla daha çok ilerleme kaydediyoruz. Sigmund Freud ve takipçilerinin çalışmaları, “cinsel tabu”cular ve toplumsal hayatın “gönüllü ahlak polisleri” gibi, insanların seks yaşamlarının karanlık köşelerde, utanç içinde yerine getirilmesi gereken müstehcen, onur kırıcı ve önemsiz bir şey olarak tanımlama eğiliminde olanları, yollarından döndürdü. Batı’da seks ancak Freud’dan sonra daha rahat bir şekilde açığa çıkabildi. Oysa binlerce yıl önce Uzakdoğu, seks konusundaki kompleksleri aşmış ve onu yaşamın bir parçası olarak kabullenmişti.

    Seks yogasında, kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçası ve daha gelişmiş bir insan ırkına doğru evrimsel gelişmenin bir parçası olarak algılanıyor. Sevgi, şefkat, saygı, onur ve kutsallık, insanın daha göze görünür olan diğer fiziksel nitelikleri kadar, onun bir parçası olarak görülüyor. Seks yogasmda dişi, erkekten daha aşağı değil, biri diğerine zıt değiller; fakat her ikisi de yaşamın daha yüksek, daha tam ve daha derin zevklerini yansıtan bir birliği arıyor ve buna ulaşıyorlar. Seks yogası, bu birliğe hazırlanmak için eğitim ve disiplin sağlıyor. Bu bilgi, kadim tantra bilgeliğine’ dayanıyor. “Tantra yoga”, insan cinselliğiyle ilgilenen tek yoga türü. Karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut sunuyor. Hem de izlediği yöntemler ve öğrettiği adımlarla sadece yatakta değil; hayatın her alanında.

    Seks ayininden utanmayalım

    20 yıldan uzun bir süre jinekoloji ve psikosomatik tıp konusunda çalışmalar yapan, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık gibi pek çok konuda araştırmaları bulunan Omar Carrisun, “Tantrik düşünce ve yöntemler, doğru eşle, doğru zamanda ve doğru bir zihin durumunda yapılan cinsel birleşme, yaşamda yeni bir boyuta giden kapıyı açmanızı sağlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Günümüzde çok fazla erkek ve kadın kendilerini aslında hoşlanmadıkları kişilerle cinsel birleşme yaşamak zorunda hissediyorlar. Bu deneyimi, asgari bir zevk, azami bir yetersizlik ve hüsran duygusu hissederek aynı kişiyle ya da farklı eşlerle tekrarlıyorlar. Oysa seksin bir zorunluluk değil de seçim olduğunu, eşlerin de utanç verici, yavan bir süreçteki bir piyondan daha değerli ve arzulanabilir olduğunu düşünselerdi, ıstırapları sona ererdi.”

    Seks yogası öğrencileri olan guruların söylediklerine göre, tantranın cinsel prensiplerini içten bir şekilde inceleyip uygularsanız, cinsel birleşmenin tacı olan kendinden geçme anını, şimdi bildiğiniz gibi kısacık birkaç saniyeden bir saat ya da daha fazla bir zamana yayabilirsiniz. Bu aslında uzatmadan da öte. “Tantrik seks”, yorgunluk ye tükenmeyle değil, tam gevşeme ve yeniden canlanmayla sona eriyor.

    Osho, seks yogasının temelleri olan “sutra”ları şöyle sıralıyor: “Birinci sutraya göre, cinsel birleşme süresince, başlangıçtaki ateşi korumaya özen gösterin ve ateşi sonlandıran közleri önleyin, ikinci sutra’ya göre kucaklaşma anı duyularınızı yapraklar gibi sarsıyorsa, kiminle kucaklaştığınıza bakmadan kendinizi bu sarsıntıya bırakın. Üçüncü sutraya göre hiç bir dokunuş olmadan, sadece birleşmeyi hissetmenin bile bir dönüşüm olduğunun farkına varın.”

    Osho, tantra felsefesini gündelik hayatın bir parçası yapmanız için başka birkaç öneride daha bulunuyor: “Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşını görüp sevindiğinizde, bu sevinci her yanınıza sindirin. Bunu, hoş hissettiğiniz pek çok farklı anda yapabilirsiniz. Öfkelendiğiniz zaman sizde bu öfkeyi uyandıran insana odaklanmayın; öfkenize odaklanın. O kişiye içinizde yatan bu gizli gücü açığa çıkardığı için minnet duyun. O sizde bir yere çarptı ve o çarptığı yerde aslında gizli bir yara vardı. Sadece bunun farkına varın. Sonra olumlu ve olumsuz duygularınızla ilgili farkındalıklarınızı kendiniz için kullanın. Farkına varmanız, bir şeyi derinleştiriyorsa bu iyi bir şeydir. Bir şey, farkına varmanız sayesinde yavaş yavaş yok oluyorsa bu kötüdür.”

    Seksin sekiz yönü

    Tantrik Hindu metinlerinde cinsel birleşmenin sekiz yönü olduğu anlatılıyor: “Smarnanam” yani düşüncenin sekse odaklanmasına izin vermek, “kirtanam” yani bir başkasıyla seks konuşmak, “keli” yani karşı cinse eşlik etmek, “prekshenam” yani flört etmek, “guhyabhashanam” yani karşı cinsle samimi konuşma yapmak, “sarrtkalpa” yani cinsel ilişki arzusu, “adhyavasayam” yani kendini ona vermek için kesin karar ve “kriyanishpatti” yani fiziksel birleşme.

    İşte seks yogası, tüm bu aşamaların farkına varmayı, orada gizlenen gücü açığa çıkarmayı ve bedeninizi kullanmayı öğretiyor. Omurganın seks yogasında büyük önemi var. Çünkü omurga, varlığın merkezi ekseni. Her biri farklı sinir sistemlerine bağlı olan omurlar da, omurilikten kuyruksokumuna kadar uzanan merkezi omurilik kanalı da seks yogası için yaşamsal. Çünkü tantra uygulamaları, bu geçit boyunca “kundalini” denilen, uyuyan gizemli gücü, omurganın tabanından başa doğru yükseltiyor. Kundalini, yükselirken beyne doğru giden yoldaki, adlarına “çakra” denilen, yedi güç merkezini harekete geçiriyor. Çakralar Uzakdoğu bilimlerine göre insanların yaşam enerjilerini aldığı ve beden içinde döndürürek dağıttığı yerler.

    Eğer seks yogası yapmak istiyorsanız, nefes alma tekniklerini öğrenmelisiniz. Gün içinde çok kısa aralar dışında nefes her iki burun deliğinden eşit olarak akmıyor. Bunun yerine yaklaşık 24 dakika boyunca sol burun deliğinden çıkıyor, sonra bu kadar süre için sağ burun deliğine geçiyor. Omurgadaki sağ ve sol oluklarda yer alan enerji kanalları, burun deliklerine kozmik enerji taşıyorlar. Sağ burun deliğinden akan akım eril, elektrikli, sıcak ve astral görüşe göre ateş kırmızısı renginde. Gurular bunu “güneş nefesi” diye adlandırıyorlar. Sol burun deliğinden akan yaşamsal hava ise dişi, manyetik, serin ve astral görüşe göre soluk beyaz renkte. Buna “ay nefesi” deniyor. Seks yogası konusunda deneyimli olanlar, nefeslerinin sağ ya da sol burun deliğinden akışını kontrol ederek günlük hayatlarındaki pek çok konuya hükmedebiliyorlar. Örneğin genel olarak fiziksel çaba, tutku, kuvvet ya da mücadele içeren tüm eylemler, seks, aktif sporlar, kumar ve hile ya da yarışmalar, nefes sağ burun deliğinden akarken kişiye başarı vaad ediyor. Müzik yapmak, dans, ibadet, herhangi bir konuda kursa başlamak, bilimsel çalışmalar, tohum ekmek, düğün törenleri gibi aktivitelerse, nefes sol burun deliğinden akarken daha doyurucu oluyor. Tantrayı ileri düzeyde uygulayanlar nefes akışını sadece irade ile kontrol edebiliyorlar. Tantrik metinlerde, gün doğumundan gün batımına kadar sadece sol burun deliğinden, gün batımından gün doğumuna kadar da sağ burun deliğinden nefes alınmasının hastalıkları uzak tuttuğu. Ömrü uzattığı ve bilgelik bahşedeceği de iddia ediliyor.

    Nefes akışına hakim olmak, tüm tantra uygulamalarında işlevsel bir devamlılık

    sağlıyor. Hindistan ve Tibet’te neredeyse guru sayısı kadar farklı nefes alma tekniği var. Ama tüm seks yogası yöntemlerinin üç soluma aşamasıyla ilişkisi bulunuyor: Nefes alma, tutma ve nefesi verme. Temel nokta, bu soluma döngüsünün üç anı arasında doğru oran kurarak ahenk sağlamak. Çünkü nefes almak, insanın bioritminin formunu da belirliyor. Solunum oranını yavaşlatıp hızlandırırsanız hem fiziksel, hem de” zihinsel değişiklikler ortaya çıkıyor.

    Tantracılar, düşüncelerini kontrol etmek istedikleri kişinin solunum oranına dikkat ederek, istedikleri herhangi biriyle telepatik iletişim kurabiliyorlar. Hatta bu şekilde diğer kişinin soluma hızını artırabiliyor ya da yavaşla tabiliyorlar.

    Renklerin sekse etkisi

    Hindistan ve İran’daki ilk gizemcilik okullarından bazılarında müritler yıllar boyunca tek bir rengin doğasını ve etkisini incelerlermiş. Örneğin mor ışık, dişi hormonların faaliyetini artırıyor, kırmızı ışık erkek üreme organlarını harekete geçiriyor. Seks yogasının asıl odak noktasını oluşturan gizli cinsel birleşme ayinine hazırlananlar, arınma safhasında renkleri kullanıyorlar. İnsan bedenindeki yedi enerji merkezi yani çakra, yedi renge karşılık geliyor. Kuyruk sokumunun olduğu kök çakra kırmızı, göbeğin iki parmak altındaki çakra sarı, göğüs kafesinin altındaki güneş çakrası sarı, kalbimizin olduğu yerdeki çakra yeşil, boğazımızın bulunduğu yerdeki çakra mavi, alnımızın ortasındaki çakra çivit ve kafamızın tepesindeki çakra mor renge sahip.

    Nefes ve renkler kadar sesin de tantrada büyük önemi var. Yapılan araştırmalar bir araba kornasından çıkan 90 desibellik bir gürültünün bile kalbe pompalanan kan miktarını iki katına çıkardığını ortaya koymuş. Tantraya göre alfabenin her harfin çıkarmamızı sağladığı sesin, bir enerji titreşim gücü bulunuyor. Örneğin tantra metinlerine göre “Om” sesi tüm yaradılışı kapsıyor. Güç sözlerinin en büyüğü olarak kabul edilen bu söz, doğru bir şekilde söylendiği zaman bedende ve zihinde ahenk ve denge yaratıyor. Sesler üzerinde deneyimler yaşamak, tantrayı öğrenen kisiye kendi iç sesini duyma ve farklı iç seslerin ne anlama geldiğini ayırt edebilme yeteneği kazandırıyor.

    Koku eğitimi de tantranın önemli adımlarından biri. Her yaşamın kendine özgü bir kokusu bulunuyor. Kötü bir yaşam da tıpkı azizlerin yaşamı gibi belli bir koku yayıyor. Bir keresinde ünlü Fransız dedektifi Vidocq şöyle demiş: “Beni bin kişilik bir kalabalığın ortasına koyun. Sadece koku duyusuyla ahlak yasalarını ihlal edenleri ayırt edeyim.” Vidocq, suç içeren her mesleğin kendine özgü bir kokusu olduğunu ve kendisinin bunları ayırt edebildiğini söylüyordu. Mesleğindeki sürekli başarısı belki de bunun bir kanıtıydı.

    En afrodizyak kokular

    Tantraya göre koku, insanın en eski içgüdüleri olan seksi ve dini güdüleri etkilemenin en kadim yolu. Güzel kokuların gizli gücünü bilen eski uygarlıklardaki rahipler ve büyücüler bedene sürülen yağları ve değerli merhemleri öyle güçlü bir şekilde hazırlamışlar ki, bunların bir kısmının kokusu binlerce yıl dayanmış. Kokunun gücünün en büyük ispatı ünlü fahişelerin ve büyüleyici kadınların tarihlerinde yer alıyor. Hem kutsal, hem de din dışı edebiyat, erkekler üstündeki tuhaf güçlerini çoğunlukla sihirli parfüm sanatına borçlu olan İsrail kralı Ahab’ın karısı İzabel, Samson’un Delilah’sı, Kleopatra, Kraliçe Josephine gibi kadınların hikayeleriyle dolu. Shakespeare, “Antomus ve Cleopatra” adlı oyununda Nil kraliçesinden şöyle bahsediyor; “O kadar parfüm sürmüştü ki, rüzgarlar sevdalanmıştı”.

    Örneğin seks açısından en ünlü kokulardan ve afrodizyak yönü çok güçlü olan tek bir misk tanesi bile, hacminde dikkate değer hiçbir eksiklik olmadan birkaç milyon küp havayı kokutabiliyor. Ama tek damlası bir odayı uzun süre kokutan miskin yarım kilosu 40 bin dolara satılıyor. Her zaman misk kokusuyla dolu dantel bir mendil taşıyan Kraliçe Josephine’in de en sevdiği kokuymuş bu. Söylentilere göre Napolyon’un tutkusunu alevlendirmek için bunu o kadar çok kullanırmış ki, dairesinin duvarlarından yıllar sonra bile bu koku yayılıyormuş.

    Sesk yogası uzmanlarının da özellikle kullandığı kokular var. Onlar kokulardan, kundalini enerjisinin çöreklendiği kuyruk sokumunu uyarmak için yararlanıyorlar. Seks ayinlerinde daha çok misk, yasemin, paçuli, hint sümbülü, sandal ağacı ve safran kullanıyorlar. Bazı tantracılar cinsel ritüeller sırasında partnerlerinin bedenlerinin farklı bölümlerini farklı parfümlerle sıvıyorlar. Eller için yasemin yağı, yanak ve göğüsler için paçuli, kasıklar için misk, uyluklar için sandal ağacı ve ayaklar için de safran. Siz de bunu sevişirken deneyin; ancak sentetik kokulardan kaçının.

    Bu yöntemleri iyi bilmenin ötesinde iyi bir seks yogası uygulayıcısı olmak istiyorsanız, tutkuları, tembelliği, asılsız bilgiyi ve öfkeyi de aşmış olmanız gerekiyor. Benzer şekilde zeki, duyularını kontrol edebilen, tüm varlıkları incitmekten kaçınan, her zaman ve herkese karşı iyi olan, saf ve inançlı olanlar tantra eğitimine kabul ediliyorlar. Obur, aşırı derecede sekse düşkün, arsız, açgözlü, cahil, ikiyüzlü, zevk düşkünü ve ayyaşlar özel olarak reddediliyorlar. Cinsel birleşme yani seks ayini, ancak uygun bir hazırlanma döneminden ve yeterliliğin ispatlanmasından sonra gerçekleşiyor. Bu süreç genellikle bir yıl alıyor.

    Seks yogasının cinsel birleşme aşamasına ancak bundan sonra geliniyor. Bu noktada, eğer bu aşamayı birlikte kat ettiğiniz bir eşiniz yoksa kendinize sizin gibi tantrayı öğrenmiş bir partner seçmeniz gerekiyor. Değişik sevişme pozisyonları, orgazm olmamak için kendini tutma yöntemleri ve saatler sürebilen bir teslimiyet, yani asıl eğlence ve gelişim ise bundan sonra başlıyor. Çünkü bu noktadan sonraki birkaç yıl süren deneyim süresince kuyruk sokumundaki kundalininin yılankavi gücü, doğal bir şekilde yukarıya doğru hareket etmeye başlıyor. Bu durum astral bedendeki tüm çakralarınızı harekete geçirse de, en güçlü etki cinsel organlarda yoğunlaşıyor ve bir dereceden sonra tamamen sizi sarmalayan güç ve eylem alanınız olan auranıza boşalıyor.

    Bu konuyla ilgileniyorsanız Osho’nun Okyanus Yayınları’ndan çıkan “Tantra Öğretisi” ve Omega Yayınları’ndan çıkan “Tantra, Spritüellik ve Cinsellik” isimli kitaplarıyla, Omar Garrison’un Okyanus Yayınları’ndan çıkan “Tantra/Seks Yogası” adlı kitabına göz atabilirsiniz.

  • Menopozun ilacı şefkat olabilir mi?

    Menopozun ilacı şefkat olabilir mi?

    Türkiye’de menopoza girme yaşı ortalama 48. Bu dönemde uygulanan hormon replasmanı, bu dönem sıkıntılarını rahatlatan bir tedavi . Yorgunluk, konsantrasyon kaybı, depresyon, eşlerin cinsel yaşamını olumsuz etkiliyor.

    Menopoz, bir hastalık değilse neden ilaç tedavisi uygulanıyor?

    Koruyucu hekimlik ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla kullanılmalılar. Bu çalışmalarla yaşam süreleri de artıyor.

    Hormon tedavisi bu çalışmalara nasıl katkıda bulunuyor?

    Kadınlarda kalça kırıkları azalıyor. Kalın bağırsak kanserinde de azalma olduğu görüldü.

    Bu dönemde cinsel problemler neler?

    Cinsel istek kaybı, vajinada yanma, kuruluk, kaşıntı, cinsel temasta ağrı. Sık idrara çıkma veya tutamama.

    Problemler neden ortaya çıkıyor?

    Vajen dokusu, kaygan kalabilmek ve elastikiyetini devam ettirebilmek için östrojene ihtiyaç duyar. Östrojen seviyesi menopozda düşer.

    Eşler arasında bu dönem nasıl yaşanıyor?

    Kadın, psikolojik olarak kadınlığını kaybettiğini düşünüyor. Sıcak basması, terleme, uykusuzluk gibi değişiklikler yaşıyor .Bu dönem anlayış gerektiriyor.

  • Hamilelikte cinselliğe bakış değişiyor

    Araştırmalara göre hamileliğin ilk 12 haftasında kadınların cinsel isteklerinde azalma oluyor. Bu durumla beraber hamilelik ve sonrasındaki süreç eşlerin hayatlarını her yönden olduğu gibi cinsel yönden de etkiliyor.

    VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Aslı Akkan, hamilelik boyunca yaşanan cinsel sorunların kolayca aşılabilmesi için çiftlerin birbilerine anlayış, şefkat, ilgi ve sevgiyle yaklaşması gerektiğini söylüyor.

    42-16877172Evlilik kurumunun ve çiftler arasındaki ilişkinin sağlığının test edildiği önemli noktalardan biri de çocuk sahibi olunmaya karar verilmesi, hamilelik ve hamilelik sonrası sürecin eşler üstündeki etkisidir. Hamilelik ve hamilelik sonrası süreç eşlerin duygusal süreçlerini etkilediği kadar, cinsel hayatlarını da etkilemektedir. Her ne kadar bu süreç cinsel hayatı eskisinden farklı kılacaksa da bu farklılığın bireylerin ilişkilerini etkilemesine ve zorlamasına en az düzeyde izin verilmesini sağlaması önemlidir.

    Hamilelik süresince jinekoloğu tarafından medikal, fizyolojik herhangi bir sorun görülmeyen ve cinsel hayatı yaşamasına izin verilen kadının, yaşadığı hormonal ve fiziksel değişiklikler cinsel isteksizliğine sebep olduğu kadar kadının kendi inanç sistemi de bu durumu tetikler. Araştırmalara bakıldığında sağlıklı bir hamilelik yaşamakta olan kadınların ilk 12 haftada cinsel isteklerinde azalma olduğu görülmekteidir. Yaşadığı fiziksel yorgunluk, bulantı, kilo alımı, rahat bir pozisyon bulamama gibi sebepler bu durumu açıklayabilmekle beraber, kadının kendindeki değişime adapte olma sürecinde yaşadığı kaygılar, bebeğime zarar verir miyim endişesi, ve fiziğindeki değişime bağlı olarak eşinin onu eskisi gibi istemeyeceği inancı da çok büyük rol oynamaktadır. Benzer düşünceler erkeği de etkilemektedir ve onu da cinsellikten soğutmaktadır. Hamilelik boyunca cinsellikle ilgili yaşanılabilecek bu çeşit sorunları engellemenin en önemli yolu ise çiftlerin bir birleriyle mümkün olan en açık şekilde konuşmalarıdır. Kaygılarını ve isteklerini dile getirdikleri zaman sağlıklı cinselliklerini neyin etkilediğini bulacaklar ve sorun odaklı çözüme ulaşacaklardır.

    Hamilelik süresince çiftlerin cinsel hayatlarında yaşayabilecekleri sorunlar doğum sonrası da devam edebilir ve bu konunun önemi unutulmamalıdır. Doktorunun izin verdiği zaman itibariyle kadının cinsel ilişkiye girmesinin herhangi bir sakıncası yoktur ancak cinsel ilişkiyi etkileyebilecek psikolojik faktörler yine ortaya çıkabilir. Doğum ve bebek bakımının kadın için son derece yorucu olması nedeniyle doğum sonrası ilişki sıklığında azalma beklenen bir durumdur. Ancak doğum sonrası depresyon veya başka sağlık problemi olmadığı taktirde genellikle doğumdan 3 ay sonra hamilelik öncesi cinsel ilişki sıklığına dönülmesi beklendiktir. Bebeğin bakım ihtiyaçları azaldıkça, uykusu düzene girdikçe cinsel aktivite de normale dönmeye başlar.

    Doğum sonrası fiziksel yorgunluk dışında cinselliği etkileyebilecek durumlar :

    Ağrı Korkusu : Bir çok kadının doğum sonrası ilişkiye girmekten çekinme nedenin ağrılı ilişkiden korkmaları ve kaygıları arttıkça da girdikleri ilişki sırasında disparoni (ağrılı cinsel beraberlik) ve vajinismus (vajinal kasların kasılması sonucu cinsel beraberliğin olamaması) gibi sorunlar yaşayabildikleri araştırmalarda gözlemlenmiştir.

    Estetik Kaygılar : Vücudundaki değişim ve/veya aldığı kilolar yüzünden kendini beğenmeyen kadının cinsellik sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul etmesi cinsel ilişkiden zevk almasını önleyebilir. Bununla bağlantılı olarak, eşini eskisi kadar bakımlı bulmayan erkek de cinsel yaşamdan uzaklaşabilir.

    Rol Değişimi : Çocukları olan kadar sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltmeye başlayabilir. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da birbirlerinden eskisi kadar ilgi görememenin yarattığı sıkıntı cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açabilir.

    Bu sorunların en az seviyede yaşanması ve ilişkiyi en az ölçüde etklilemesini sağlamak için çiftlerin, özellikle erkeğin eşine şefkat, ilgi, sevgi ve anlayış ile yaklaşması, beğenisinin devam ettiğini belli etmesi, kadının ise bu geçiş döneminin özelliklerini bilerek eski haline döneceğini sorun olmadığını bilmesi gereklidir. Ayrıca çiftlerin haftada l yada 2 kez bebek yanlarında olmadığı zamanlarda bir arada olmaya özen göstermeleri gereklidir. Bu birbirleri için ayrılmış özel zamanlarda ev ya da bebek hakkında konuşmayıp, kendileri ve bir birleri hakkında konuşmaları, eskisi gibi ortak paylaşımlar yaşamaları tavsiye edilebilir. Bunların yanı sıra okşamak, dokunmak veya kucaklaşmak gibi cinsel duyguları tetikleyebilecek davranışlarda bulunmak cinsel hayatlarının canlanmasına yardımcı olacaktır. Tüm bunlara rağmen sıkıntılar yaşanıyorsa bir uzmandan yardım almak da faydalı sağlayacaktır.

    Kaynak : NTV-MSNBC