Etiket: sebze

  • Tabak Modeli

    Tabak Modeli

    Tabak Modeli, size öğünlerinizde hangi besinlerden hangi miktarlarda tüketmeniz gerektiğini açıklıyor.

    2012 yılı itibariyle Amerika Diyetisyenler Derneği ‘’Myplate” yani Tabak Modeli’ni, Besin Piramidi Modeli’nin yerine tüm dünya genelinde yeni eğitim modeli olarak kabul etmiştir.

    Günümüzde, beslenmede dengeli öğün dağılımı genellikle başarılamadığından, aşırı veya yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişen sağlık sorunları gün geçtikçe artmaktadır. Gelişmiş ülkelerin yanısıra gelişmekte olan ülkelerde de obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi genetik ve beslenmeye dayalı sağlık sorunları hızla artış göstermektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için uygulanabilecek en temel çözüm, beslenme bilincini artırmak olacaktır.

    Tabak Modeli
    Tabak Modeli

    Tabak Modeli’nde besin grupları nelerdir?

    Sebze Grubu

    Tabağın en az ¼’lük kısmı sebzelere ayrılmalıdır. Bazı vitaminlerin suya geçme özelliği olduğundan sebzeler az suda pişirilerek besin ögelerinin korunmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca kızartma, bol yağda kavurma gibi kanserojenik risk oluşturan ve trans yağ miktarını arttıran pişirme yöntemlerinden kaçınılmalıdır. Sebzeler, ayrıca çiğ olarak salata şeklinde de tüketilebilir. Öte yandan patates, bezelye ve havuç gibi glisemik indeksi yüksek olan sebzeler, kan şekerini hızla yükselttiği için tüketim miktarlarına (glisemik yük) dikkat edilmelidir.

    Meyve Grubu

    Farklı meyveler, farklı besin ögelerini (vitamin ve mineralleri) barındırır. Hergün çeşitli renklerde meyve, iyice yıkandıktan sonra yenilebilen kabukları ile tüketilmelidir. Meyve ve sebzeler, mevsimine, yani bol ve ucuz olduğu dönemlere göre tercih edilmelidir.

    Tahıl Grubu

    Tabağın en az ¼’lük bölümü tahıllara ayrılmalıdır. Karbonhidratlar, birincil enerji kaynağımızdır. Beyaz ekmek, beyaz pirinç ve beyaz un ile hazırlanan rafine gıdalar yerine; tam tahıllı ekmekler, bulgur, tam buğday unu kullanılarak hazırlanmış ürünler, kepekli pirinç ve tam tahıllı kahvaltı gevrekleri tercih edilmelidir.

    Protein Grubu

    Kırmızı et, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagilleri içerir. Tüketilecek tüm etlerin görünen yağları ve kümes hayvanlarının derileri ayrılarak tüketilmesi tercih edilmelidir. Özellikle kırmızı etin ve işlenmiş et türevlerinin (şarküteri) doymuş yağ içeriğinin yüksek olduğu ve kardiyovasküler hastalıklar için risk oluşturduğu unutulmamalı, tüketim miktarlarına dikkat edilmelidir.

    Süt Grubu

    Tabağın yanında ayrı bir yere konumlandırılmış olması; beslenmedeki önemini vurgulamaktadır. Ana öğünlerde süt grubunun mutlaka bir temsilcisi bulundurulmalıdır. Kalsiyum mineralinin temel kaynağı olan bu grupta, yağı azaltılmış ürünler tercih edilmelidir.

    Unutulmaması gereken diğer noktalar

    Her ne kadar yağlar besin gruplarının içinde sayılmasa da, vücutta düzenleyici görevleri olan, elzem besin ögelerindendir. Öğünlerde omega-3, omega-6 ve omega-9 içeren sağlıklı yağlar (zeytinyağı, fındık yağı, balık, yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık gibi)) tercih edilmeli, trans yağlar ve katı yağlardan kaçınılmalıdır.

    Su, yaşam için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir. İnsan yemek yemeden günlerce yaşayabilirken, susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Sıvı gereksinimi bireye göre değişmekle beraber, günlük ortalama 12- 15 bardak su tüketilmesi önerilmektedir.

    Tüm bunlara ek olarak, düzenli fiziksel aktivitenin sağlıklı kilo kontrolü, dayanıklılık, güç ve esnekliğin artmasında oynadığı rolün yanı sıra, kronik hastalıklara yakalanma riskini azalttığı bilinmektedir.

  • Diş ve diş eti sağlığı için çilek yiyin

    Diş ve diş eti sağlığı için çilek yiyin

    Central Hospital’dan Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dt. Gökçe Çetin, renkli meyve ve sebze tüketimiyle diş ve diş eti sağlığını korumanın mümkün olduğunu belirtiyor.

    Günümüzde özellikle beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle birlikte dişler sağlamlığını yitirip, daha kolay çürüyor. Meyve ve sebze tüketiminden kaçınıp, şekerli yiyecek ve içeceklere yönelmek, kahve ve sigara gibi alışkanlıklardan vazgeçmemek, ağız sağlığını kötü etkilediği gibi kalp- damar hastalıklarına, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına kadar pek çok zarara yol açabiliyor. Meyve ve sebzelerde bulunan vitaminler diş ve dişetleri için çok önemli olduğundan, renkli meyve ve sebzelerin tüketimini arttırarak, dişlerin doğal yoldan güçlenmesi ve temizlenmesi sağlanabilir.

    Karbonhidrattan uzak durulmalı

    Vitaminler ve proteinler diş dostu olarak kabul edilen gıda maddelerinin en başında gelir. Bu maddeler vücudun temel yapı taşını oluşturduklarından, dişlerin gelişim süresince ve devamında, diş sağlığının korunması için mutlaka tüketilmesi gerekir. Özellikle C vitamini tüketimi, ağız içi yumuşak dokularımızın sağlığı açısından oldukça önemlidir ve vücuttaki kollajen yapımında büyük rol oynamaktadır. Kollajen, vücutta bulunan bir yapı proteini olduğundan; dişetlerinin dişlere daha sıkı tutunmasına, ağız içi yumuşak dokuların daha sert kıvamda olmasına ve ağız içi bakterileriyle mücadelesine destek olmaktadır. Doğal dişleri uzun yıllar muhafaza etmek ve korumak için, doğru beslenme ve iyi bir ağız bakımı gerekir. Karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme şekli diş sağlığı açısından risk yaratır.

    Diş taşlarını önlemek için renkli renkli meyve ve sebze tüketin

    Meyvelerden özellikle çilek ve ananas, diş ve diş etlerine iyi gelmektedir. İçinde bulunan çeşitli asitler, mekanik temizleme sağlayarak plak oluşumunu azaltır. C vitamini eksikliği dişetlerini dirençsizleştirir ve periodontal rahatsızlık oluşmasına yol açar. Diğer meyvelere nazaran daha fazla C vitamini içeren kiviyi tüketmek, bu sorunu engellemede yardımcı olur. Orman meyvelerinin yanı sıra, portakal, kavun dahil olmak üzere pek çok meyve ve kırmızıbiber, brokoli, ıspanak benzeri tüm yeşil ve renkli sebzeler mükemmel birer C vitamini kaynağıdır. (Milliyet)

  • Çiğ mi, pişmiş beslenme mi?

    Çiğ mi, pişmiş beslenme mi?

    Çiğ beslenme, son dönemde sıkça gündeme geliyor. Bu beslenme türü özellikle sebzelerin besin değerlerinin kaybolmadan tüketilmesine olanak sağladığı için önem taşıyor. Ancak bazı kişilerde sindirim sistemi rahatsızlıklarına da yol açabiliyor. Bu kadar farklı etken varken, sağlığımız için beslenmemizin ne kadarını çiğ, ne kadarını pişmiş sebzelerle karşılamamız gerekiyor? Cevabı, Beslenme ve diyet Uzmanı Gizem Şeber’den öğrendik.

    Çiğ mi?
    Günlük beslenme düzeninde ortalama üç-beş porsiyon sebze tüketilmesi gerekiyor. Bunun yüzde 50-75’lik kısmının ise çiğ sebzelerden karşılanması öneriliyor. Çiğ tüketilen sebzelerin çözünmez lif içerikleri, pişen sebzelere oranla daha yüksek oluyor. Bu sayede başta kabızlık gibi birçok sindirim sistemi rahatsızlığına karşı koruyucu etki gösteriyor. Öte yandan sebzeler çiğ tüketildiğinde antioksidan içerikleri daha da artıyor. Böylece vücudu zararlı maddelerden arındıran ve yaşlanmayı geciktiren fitobesinlerden daha çok yararlanılıyor.

    Çiğ beslenme kişide bağırsak gazı oluşturarak, kimi zaman şişkinlik sorunlarına da yol açabiliyor. Bu nedenle özellikle karnabahar, brokoli, pırasa gibi sebzelerin çiğ tüketilmemesi önem taşıyor. Lif içeriği daha yüksek olduğu için diyabet ve kolesterol hastalarına çoğunlukla çiğ sebze tüketmesi öneriliyor. Soğan ve sarımsak gibi sebzeler pişirildiklerinde kükürtlü yapılarında kayıp oluştuğu için faydalarını kaybediyor. Bu nedenle gastrit, ülser, reflü gibi sindirim sistemi sorunları olmayan kişilerin sebzeleri çiğ tüketmesi gerekiyor. Patates ise kabuğa yakın kısımlarında oluşabilecek küflerin karsinojenik etki gösterebilmesi nedeniyle çiğ tüketilmemesi gereken sebzelerin içinde yer alıyor.

    Pişmiş mi?
    Günlük sebze tüketiminin en az yüzde 25’inin pişmiş sebzelerden karşılanması gerekiyor. Bu da ortalama bir tabak sebze yemeğine denk geliyor. Sebzeleri pişirirken haşlama, ızgara, tencere yemeği, buharda pişirme gibi yöntemler tercih edilebiliyor. Fakat kızartma yapılırsa hem sebzeler yüksek miktarda yağ çekip, kalori değerleri yükseliyor hem de içerdikleri besin değerleri büyük oranda kayboluyor. Haşlama yöntemi ile pişirilen sebzelerde de bazı vitamin ve mineral kayıpları olabiliyor. Bu nedenle pişirme sırasında uzun süre haşlanmaması, mümkün olduğu kadar diri bırakılması gerekiyor. Eğer tencere yemeği yapılıyorsa sebzelerin çiğden konması ve kavrulmaması önem taşıyor. Öte yandan yemeklerin kısık ateşte pişirilmesi öneriliyor. Buharda pişirme yöntemi ise en sağlıklı pişirme yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu yöntemde vitamin, mineral ve antioksidan kaybı en az seviyede görülüyor.

    Pişmiş sebzeler, çiğ sebzelere göre daha kolay sindiriliyor. Bu nedenle hazımsızlık, şişkinlik, gastrit ve ülser şikayeti olan kişilerin sebzeleri pişmiş tüketmesi tavsiye ediliyor. Domates, havuç gibi bazı sebzelerde bulunan ve özellikle prostat kanserine karşı koruyuculuk sağlayan likopenin yararları pişirildiğinde daha da artıyor. Mümkün olan en yüksek faydanın sağlanması için bu tür besinlerin sadece salatada değil, yemeklerde de kullanılması gerekiyor.

    Sonuç
    Birçok sebzenin besin değerlerinden mümkün olan en yüksek faydayı sağlamak için çiğ olarak tüketilmesi gerekiyor. Ancak brokoli, karnabahar gibi sebzeler çiğ yenildiğinde kişide şişkinlik ve bağırsak gazı görülebiliyor. Domates, havuç gibi sebzeler ise pişirildiğinde besin değerleri artıyor. Öte yandan günlük beslenme düzeninde alınacak üç-beş porsiyon sebzenin en az birinin pişmiş, diğerlerinin de çiğ olarak tüketilmesi öneriliyor. Bu şekilde çiğ ve pişmiş sebzelerin dengeli biçimde alınması sağlanıyor.

  • Japon diyeti ile zayıflama

    Japon diyeti ile zayıflama

    Japonlar ideal kiloda kalmayı nasıl başarıyorlar?

    Obezite birçok ülkede, her yaş grubunda yaygınlaştığı halde Japonlar ideal kiloda kalmayı başarıyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, beslenme şekilleri ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlıkları sayesinde yaşam ömürleri oldukça uzun, hastalıklara bağlı ölüm oranları da düşük. Peki, Japonlar nasıl besleniyor? Diyetisyen Gülhan Koca bu sırrı bizlerle paylaştı.

    Pirinç

    Çoğu zaman “Japonlar pirinç yedikleri halde zayıflar” cümlesini duyarız. Pirinç pilavı bizim sofralarımızın vazgeçilmezlerindendir. Fakat Japonlar bizden farklı olarak kepekli veya siyah pirinci tercih ederler. Ayrıca bizim gibi bol yağlı, tuzlu değil haşlama olarak tüketirler. Daha lifli ve daha sağlıklı halde tükettikleri pirinç, hastalıklardan korunmalarına ve ideal kilolarını korumalarına yardımcı olmaktadır.

    Balık

    Japonlar hemen her gün balık tüketirler. Daha çok buharda pişirme tekniğini kullanırlar. Çorbalarında da sık sık kullanmaktadırlar. Balığın içeriğindeki omega-3, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Enfeksiyonlardan koruyarak hastalıklardan önleyici etki gösterir. Ayrıca kalp sağlığı ve beyin fonksiyonları için oldukça önemli bir rol oynar.

    Sebze

    Japonlarda sebze tüketimi çok fazladır. Bizdeki uzun sürede tencerede pişen sebzelerin aksine, yüksek ateşte hızlı pişirme veya buharda pişirme tekniğiyle besin değerlerini (vitamin, mineral, antioksidan özelliği) kaybetmeden sebzeyi tüketirler. Çorba içinde sebzeyi daha çok tercih ederler.

    Rafine ürünler

    Rafine edilmiş şekerli yiyecek-içecekler ve hazır gıdalar tüketmeyi tercih etmezler. Daha çok doğal besinler tüketirler.

    Tatlı
    Birçoğumuzun yaptığı gibi yemekten hemen sonra hamurlu, şerbetli tatlılar yemek yerine meyveyi tercih ederler. Meyveleri de yeşil çayla beraber geç saatlere kalmadan gün içinde tüketirler.

    Yavaş yeme ve küçük porsiyonlar

    Japonlar yemeği yavaş yavaş, küçük porsiyonlar halinde zamana yayarak yerler. Böylece beyin toklukları gerçekleşene kadar daha az yemek yemiş olurlar. Bizim yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de yemekleri çok hızlı yiyerek doygunluk hissini yaşayana kadar fazla miktarda kalori almaktır. Bu da kilo artışına sebep olmaktadır.

  • Kilo Vermek İsteyenler Bol Bol Tüketmeli

    Kilo Vermek İsteyenler Bol Bol Tüketmeli

    Anti aging etkili bir sebze olan bamya, birçok olumsuzluğa karşı önlem niteliğinde. 100 gramının yalnızca 36 kalori içerdiğini söyleyen Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak, kilo vermek isteyenlerin bu sebzeyi sıklıkla tüketebileceklerine vurgu yaptı.

    A, B1, B2, K ve C vitaminlerini içerir. Folat, demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller bakımından zengindir. Bamyanın lif oranı da oldukça yüksektir.

    100 gram bamya; günlük magnezyum ihtiyacımızın üçte birini, yaklaşık %40 oranında C vitamini, % 25 oranında folat ve % 10′dan daha fazla miktarda ise günlük demir ihtiyacımızı karşılar.
    Bamyanın faydaları

    – Kilo vermek ve kilosunu korumak isteyenler sıklıkla tercih edebilir. İçeriğindeki lif oranı sayesinde de uzun süre tokluk hissi yaratır.

    – Hücre ve cilt yenilenmesini sağlayan anti-aging etkili bir sebzedir.

    – Stres ve depresyonu azaltırken, sinir sistemini korumaya da yardımcı olur.

    – İdrar söktürücü etki gösterir ayrıca kabızlığa karşı da etkilidir.

    – Retinayı korur ve kataraktı önlemede etkilidir.

    – Bağışıklık sistemini destekler ve karaciğer detoksuna yardımcı olur.

    – Ülseri önlemede önemli bir etkisi olan bamya, sindirim sistemindeki asidi nötralize eder.

    – Bamyadaki müsilajlar (yapışkan salgılar), besinlerle alınan kanserojen maddelerin bağırsak yüzeyi ile temasını önler.

    – İçeriğindeki çözünmez lifler, bağırsak kaslarını harekete geçirir ve bağırsakların “boşaltımını” kolaylaştırır. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak sindirim sistemini düzenler, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar.

    – İçeriğindeki çözünebilir lifler ise kandaki LDL kolesterol ve total kolesterol seviyelerini düşürür, kalp-damar hastalığı riskini azaltır.

  • Güzel bir cilde sahip olmak için

    Güzel bir cilde sahip olmak için

    Yaşam boyu üzerimizde taşıdığımız bir giysidir cildimiz. Mutluluğumuzu sağlığımızı, stresimizi yansıtan bir ayna gibidir. Biz ona ne kadar yatırım yaparsak o da bize o kadar güzel görünmeye çalışır…

    Güzel bir cilde sahip olmak için nasıl beslenmemiz gerekir?

    Cilt sağlığı ve güzelliği üzerinde tereyağı, kırmızı et ve şekerli yiyeceklerin olumsuz etkisi vardır. Kızartma, kan dolaşımını ve ciltteki sebum oranını negatif yönde etkilemekte; sigara ve alkol de gözeneklerin tıkanmasına, ince çizgilerin belirginleşmesine ve cildin matlaşmasına neden olmaktadır.

    Daha güzel bir cilde sahip olmak ve onu korumak için yapacaklarımız, aslında beden ve zihinsel sağlığımızı da doğrudan etkilemektedir. Zeytinyağı çiçek yağı, mısır özü yağı gibi doymamış yağ oranı yüksek olan ürünlerin ölçülü kullanımı kalp ve damar sağlığını korumakta, bu da cilt güzelliğini artırmaktadır.

    İşte yapmamız gerekenler:

    Meyve ve sebzeler: Zengin vitamin, mineral, doğal şeker ve lif kaynağıdır. Bunlar yaşlanma etkilerini azaltarak, cildin yenilenmesine yardımcı oluyor.

    Balıklar: Somon ve onun gibi yağlı balıklar cildin su tutma kapasitesini artırarak yumuşak ve taze görünmesini sağlıyor. Nemli bir cilt daha diri oluyor ve kırışıkların oluşması gecikiyor.

    Meyve ve sebzeler: Portakal, kivi, ıspanak, tatlı patates ve biber, cildin darbelere karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Güneşe karşı dayanıklılık, cilde elastikiyet ve gençlik kazandırıyor.
    Havuç, ıspanak, kayısı ve şeftali ise cildi ultraviyole ışınlarından koruyor. Güneş ışınlarından zarar görmüş cildin kendini toplamasına yardımcı oluyor.

    Fazla güneşte kalmanın neden olacağı kırışıklık riskini azaltıyor. Çilek, portakal, kivi ve ıspanak, cilde elastikiyet ve dirilik sağlayan kolajen ve elastin yapısını koruyor. Özellikle çilek, sigaranın cilde verdiği zararlara karşı korunma mekanizması oluşturuyor.

    Soyalı ürünler: Cildin incelmesini ve kurumasını yavaşlatarak, yaşlanmayı geciktiriyor. Cildin kendini yenilemesine yardımcı oluyor.

    Süt ve süt ürünleri: İçindeki kalsiyum, ciltteki hücrelerin sürekli olarak kendilerini yenilemesini sağlıyor. Ciltteki su oranını dengeliyor dolayısı ile canlı bir cilde sahip olmaya yardımcı oluyor.

    Tahıllı ürünler: Tam buğday ekmeği, kepekli makarna, yulaf ekmeği ise antioksidan deposu olarak cilde pembelik kazandırıyor ve gençleşmesine yarıyor.

  • Karın Sıkılaştıran Besinler

    Karın Sıkılaştıran Besinler

    Karnınızın istediğiniz sıkılığa sahip olması için sadece egzersiz yapmak yeterli değil! Beslenme şeklinize de özen göstermelisiniz. İşte karın sıkılaştırıcı besinler…

    Badem: Bu lezzetli ve çok yönlü çerez, protein ve lif içeriyor. Ayrıca iyi de bir magnezyum kaynağı. Günlük 23 adet badem tüketin!

    Yumurta: En güçlü protein kaynağı… Yumurta vücuttaki hücrelerin yenilenmesini sağlıyor. Kolesterolünüz yüksek değilse, her gün bir yumurta tüketebilirsiniz.

    Soya: Protein, lif ve antioksidan bakımından mükemmel bir kaynak olan soya fasulyesi, her gün bir öğün yenmesi gereken besinler arasında… Ya da 1 su bardağı soya sütü için.

    Elma: Düşük kalorisi ve lezzetiyle diyet yapanların en yakın dostu haline gelen elma kolay kilo verdiriyor. Sıkı bir karın için günde en az bir elma yiyin!

    Çilek: Yüksek lif oranlarıyla dikkat çeken bu meyve, aynı zamanda yüksek bir antioksidan. Gün içinde bir öğün tüketmenizde fayda var.

    Yeşil yapraklı sebzeler: Yeşil yapraklı sebzeler düşük kalorili olmaları nedeniyle mide ve karın bölgenizde farklılık yaratıyor. Günde üç öğün yemeklerinizle ya da tek başına yeşil yapraklı sebze tüketebilirsiniz.

    Yoğurt: Yoğurtta bulunan probiyotik bakteri, sindirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı oluyor. Yemeklerinizin yanında bir ila üç kâse yarım yağlı ya da yağsız yoğurt tüketin!

    Sebze çorbası: Günde iki kez sebze çorbası içerseniz, kilo vermede daha başarılı olursunuz. Her gün çorba için, sıkı mideniz olsun!

    Somon: Omega 3 yağ asidi kaynağı olması nedeniyle somon, düz bir karın için büyük önem taşıyor. Yemeklerinizde haftada en az iki-üç kez somona yer verin!

    Taylan Kümeli

  • Taylan Kümeli’nin Gelin Diyeti

    Taylan Kümeli’nin Gelin Diyeti

    Ünlü diyetisyen Taylan Kümeli, Dünya evine girecek gelin adayları için özel bir düğün detoksu tarifi açıkladı. Kümeli, düğün stresinden yakınanlar için biberiye çayını tavsiye etti.

    Siz hayatınızın en özel günlerinden biri olan düğününüz için hazırlandınız. Saç, makyaj ve gelinliğinizin nasıl olacağına karar verdiniz.

    Peki düğün günü ne yiyeceğinizi planladınız mı? Evleneceğiniz gün yiyecekleriniz, sizin formda gözükmenize neden olup, bütün günü aktif şekilde geçirmenize yardımcı olacaktır.

    Diğer yandan şimdilerde düğünden yaklaşık iki hafta önce, ‘gelin diyeti’ yapmaya başlamak da çok yaygınlaştı… ‘Gelin diyeti’; gelinliğin içinde hoş ve enerjik görünmek için bedenin özel bir detoks programından geçirilmesini sağlıyor.

    * Gelin adayları düğün gününde neler yemelidir?
    Gelin; gecenin ilerleyen saatlerinde hazımsızlık yaşamamak için menünün hafif yiyeceklerden oluşmasına ve küçük porsiyonlarda, zevkli bir sunumla servis edilmesine özen göstermelidir.

    Yemeğin sunumunda renk, aroma ve yumuşaklık kriterlerinin çeşitli ve birbirleriyle uyumlu olmasına dikkat edilmelidir. Hafif bir tatlı seçimi ile yemeği tatlı noktalamalıdır. Bu sayede yemek sonrasında uyku halinin oluşması önlenebilir.
    Düğün heyecanının ilacı 2–3 bardak biberiye çayı!

    Güne başlarken yüzünüze kocaman bir gülümseme kondurun ve su ısıtıcınızı çalıştırın. Stresli ve ya biraz sinirli olabilirsiniz. Biberiye çayı, sinir sistemini dengeleme, ödem çözme ve kan dolaşımını güçlendirme özellikleri ile bu özel günün stresinden arınmanıza yardımcı olur.

    Biberiye çayı: 12 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış biberiyeyi, bir bardak kaynar suyla 10 dakika kadar demleyip, gün boyu 2-3 bardak tüketin.

    SEBZE VE MEYVE YİYİN

    * Gelin adayları düğün öncesinde fazla kilolarından kurtulmak için neler yapmalı ?
    Uyanır uyanmaz oda sıcaklığında bir bardak su için. Suyun içine akşamdan kabuklu limon dilimleri koyun. Tuzu tüketmeyi kesmeyin ama mutlaka azaltın. Şeker ve şekerli ürünler tüketmeyin. Sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeniz; sindirim şikâyetlerinizi azaltarak uykuya geçmenizi kolaylaştırır.

    Detoks süresince mevsim sebzelerini, mümkünse organik tarımla üretilmiş olanları tüketmeyi tercih edin. Sebze ve meyvelerden maksimum yarar sağlamaya ve vücudun toksinlerden arınmasını hızlandırmak adına çeşitli beslenmeye dikkat edin.

    Özellikle enginar, soya filizi, kuşkonmaz, maydanoz, koyu yeşil yapraklı sebzeler, lahana, kereviz ve domates yiyin. Geceleri ağır ve yağlı yemekler tüketmeyin. Stresli olacağınızdan bol bol kahve tüketmek isteyebilirsiniz.
    Kendinizi kontrol edin. Kahve, çay, soğuk içecekler, kakao ve kafeinli içecekleri azaltın. Kahve yerine rahatlatıcı bitki çaylarını tüketmeyi seçin. Yeşil çay, ısırgan otuyla yapılan bitkisel çaylar ve özellikle biberiye çayı tüketin.

    * Gelin adaylarının gelinliklerinin içinde formda gözükmeleri için öneriler:

    Haftada mutlaka en az 3 kere, 45 dakikalık tempolu yürüyüşler yapın. Mümkün olduğu kadar hareketli olun. Gün içinde küçük şekerlemeler yapmak ve günlük hayata kıyasla daha erken saatlerde uyumak; metabolizmanın dinçleşmesi, dolaşımın hızlanması ve sindirim sisteminin korunması adına son derece önemlidir.

    Düğün gününün tadını çıkartmak için bu sürede alışkanlıklarınızı yeniden yorumlayın. Yürüyün, dans edin, plates gibi kasları geliştiren programlı sporlar yapın. Mümkünse bir uzmandan destek alın.

    Toksinlerden arınmak adına belli aralıklarla pasif terlemeye yardımcı olabilecek sauna kullanımını da tercih edebilirsiniz. Gelin hamamı da çok yararlıdır. Hamama giderek, cildinizi temizlemiş olursunuz.

    Gelinlik İçin Gelin Diyeti 1 Haftada 3 Kilo Verme Düğün Diyet Listesi Tıklayın !

  • Diyet Neden Bozulur?

    Diyet Neden Bozulur?

    Diyet neden bozulur? sorusunun cevabı kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı ortak noktalarda bulunmaktadır. İşte diyet bozan ortak noktalar…

    Her pazartesi başladığınız diyetlerin bir türlü sonu gelmiyorsa ya da yılın yarısını aç gezdiğiniz halde etrafta dolaşan incecik kadınlara kıskanç gözlerle bakmaya devam ediyorsanız bu işin içinde sadece yanlışlık değil aynı zamanda diyetinizi sabote edici etkenler var demektir.

    Hayatınızın yarısı çikolatalara imrenerek bakmakla mı geçti ya da her tatlı yediğiniz bir gün için üç gün pişmanlık duyduğunuz halde yine de değil bir kilo bir gram bile vermiyorsanız bu duruma bir son vermenin vakti geldi demektir. Diyetlerinizin işe yaramadığını düşünerek beslenme düzeninizi değiştirmeden önce derinlemesine bir araştırma yapmalı yanlışın nerede olduğunu öğrenmelisiniz.

    Diyet neden bozulur?
    1. Hızlı yemek
    Hızlı yemek yemek kilo almanıza neden olur bu nedenle yavaş yemelisiniz. Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beynin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına geliyor. Bu şekilde tat alma duyusu da tatmin oluyor. Böylece doyduğunuzu anlamanızla, yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor.

    2. Teknoloji
    Diyetlerinizin bir işe yaramamasının en büyük etkenlerinden biri hareketsiz yaşamdır. Eskiden bir arkadaşınızla görüşmek için belki de 10 ya da 15 dakika yürürken şimdi sadece mailleşerek görüşmüş kadar oluyor ya da internet üzerinden sohbet edebiliyorsunuz. Böyle olunca da hareket yerine oturmayı seçiyorsunuz.

    3. Tatlandırıcılar
    Kilo almamak için sürekli şeker yerine tatlandırıcı kullanıyor olabilirsiniz. Fakat yapılan araştırmalar yapay tatlandırıcıların alınan doğal kalori alımı konusunda vücudu kandırdığını ve bu nedenle de daha fazla şeker kullanma isteğini ortaya çıkardığını gösteriyor.

    4. Sebzeler
    Sebzelerinizi ve salata malzemelerinizi iyi yıkadığınızdan emin olmalı ve organik olarak yetiştirilmiş olanları seçmelisiniz. Hormonlu sebze ve meyvelerden uzak durmalısınız.

    5. Yağ oranı düşük yiyecekler
    Yağ oranı yüksek ve düşük yiyecekler arasında aslında sanıldığı kadar çok fark yoktur. Yoğurt, süt ya da peynirde bu oran önemliyken yağ oranı düşük bir kek yemekle yağ oranı yüksek olanı yemek arasında hiçbir fark yoktur.

    6. Stres
    Beyin, vücutta enerjinin azaldığını fark eder etmez açlık hissetmemize yol açan kimyasal maddeler salgılar. Bu kimyasal maddeleri salgılayan kısmı, aynı zamanda duyguları da kontrol eder ve sıkıldığımız veya kendimizi kötü hissettiğimizde hemen buzdolabına koşmamızın başlıca sebebi de budur.

    7. Öğün atlamak
    Her yemek yediğinizde metabolik hızınız iki saat içinde yüzde 20 – 30 artar fakat öğünleri atlarsanız metabolizmanız yavaşlar. Özellikle de kahvaltı yapmamak en büyük problemdir ve gece boyunca yüzde 5 yavaşlayan metabolik hızınız bir daha yemek yiyene kadar aynı hızda kalır.

    8. Meyve suları
    Früktoz seviyesi yüksek olan meyve suları iştahınızı açar. Bu nedenle taze meyve suyu içmek ya da meyve yemek çok daha yararlıdır.

    9. Toksinler
    Karaciğer vücudun yağ yakan organıdır ve eğer alkol gibiblerle doluysa yakma işlemi için daha yoğun çalışarak çok enerji harcar ve yorulur. Bu nedenle içki içerken yağ ya da şekeri çok fazla tüketmemeye dikkat etmelisiniz.

    10. Salata
    Diyet yaptığınız için salata yemeyi tercih edebilirsiniz fakat salatayı dışarıda yiyecekseniz soslu bir salata yememelisiniz. Çünkü özel soslarla yapılan bu salataların kalori bakımında bir hamburgerden çok da farkı yoktur.

    11. Doğum gününüz
    Kış mevsiminde doğduysanız baştan kaybetmiş olma ihtimaliniz yüksek çünkü yapılan araştırmalar kış bebeklerinin obeziteye daha yatkın olduklarını gösteriyor. Bunun sebebi ise daha yavaş çalışan bir metabolizmaya sahip olmaları.

    12. Doğum kontrol
    Kadınların en büyük sorunlarından biri de doğum kontrol yöntemleri nedeniyle alınan kilolardır. Özellikle doğum kontrol hapları bazı kadınlarda iştah açarlar.

    13. Uyku düzeni
    Yapılan araştırmalara göre geceleri dört saatten az uyuyan kişiler daha çok uyuyanlara oranla daha fazla kilo alırlar. Çünkü yorgun bir vücut, normal günde yakılan enerjiyi yakamaz ve metabolizması yavaşlar. Bunun için her gün uykunuzu düzenli almaya dikkat etmelisiniz.

    14. Evlilik
    Yeni evli çiftler hep evlendikten sonra kilo aldıklarından şikâyet ederler. Bunun nedeni ise birlikte bir yaşam paylaşma sonucu herşeyi aynı anda yapma isteğidir. Fakat sözkonusu yemek olunca bu yanlıştır eşinizle aynı miktarda ya da aynı şeyleri yemeden de mutlu bir evliliğe sahip olabilirsiniz.

    15. Tiroid sorunu
    Sürekli yorgun hissediyorsanız, kilo almaya başladıysanız ve sürekli üşüyorsanız tiroidiniz tembelleşmiş olabilir. Bu da metabolizmanızın daha yavaş çalışmasına neden olur. Bunun için bir uzmana başvurun ve balık, fındık gibi yararlı besinler almaya dikkat etmelisiniz.

  • Sağlıklı gıda nasıl seçilir ?

    Sağlıklı gıda nasıl seçilir ?

    Sağlıklı olan gıdayı nasıl seçeceğiz bu her an değişen dünyada? Bilgiler değişiyor, gıda ürünleri değişiyor, devamlı yeni ürünler marketlerde yerini alıyor. Nasıl olacak?

    Gıda bizim olmazsa olmazımız. Ama ya sahte gıdalar? Bunlardan köşe bucak kaçmamız lazım. Şeker, un, tuz ya da et hakkında istediğiniz makaleyi okuyun, hepsi aynı kapıya çıkıyor: Kimi çok işlemden geçmiş, kimi capcanlı görünsün diye katkı maddesi basılmış.

    Aslında basit: Siz gerçek gıda tüketin. Ve mümkün olabildiği kadar kendiniz pişirin. Eğer tam gıdalardan yerseniz – meyve, sebze, tam tahıllar, işlemden geçmemiş, dondurulmamış, katkı maddelerinden uzak, evde taze gıdalardan ve Sizin tarafınızdan yapılmış yemekler-olası zararlardan kaçınmış oluyorsunuz zaten.

    İşlenmiş gıdalar gereksiz kalori, tuz, kimyasallarla yüklü olduğu için, vücutta iltihabi (inflamasyon) durumları tetikliyor. Vücudumuz süper doymuş bu gıda bombalarını idare edemez. Öyleyse basit ve güzel beslenin, akl’ı selim kullanın ve vücudunuza inanılmaz bir iyilik yapın.

    Yeri gelmişken İLTİHAP NEDİR? İNFLAMASYON NEDİR? Bunu da izah edelim:

    lltihap (inflamasyon) vücudun kendini korumaya çabalamasıdır, amacı hasarlı hücreleri, hastalık yapıcı virüsleri vb. ortadan kaldırmak ve iyileşme prosesini başlatmaktır.
    Genel olarak bildiğimiz iltihaptan farklıdır; bildiğimiz iltihaba bir bakteri, virüs ya da mantar sebep olurken, burada kullandığımız iltihap (inflamasyon) vücudun bunlara tepkisidir.

    Özetle:
    Kronik iltihap istemiyoruz, o zaman tam gıdaları tercih edelim. Mevsim sebzesi, mevsim meyvesi, işlenmemiş tahıl, gerçek tuz kristali talep edelim.