Etiket: sağlık

  • ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    Ebeveynler bazen basit grip ilaçları bazen de bitki çaylarıyla bu şikayetlerin önüne geçmeye çalışıyor. Fakat anjin olarak adlandırılan ve büyük özen gerektiren bu rahatsızlık, müdahale edilmediğinde ateşli romatizmal hastalıklar gibi ciddi sağlık problemleriyle sonuçlanabiliyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Hasan Ünlütürk, iyice soğuyan havayla birlikte görülme sıklığı da artan anjin hastalığı konusunda uyarıyor.

    Toplum içinde “bademcik iltihaplanması” olarak adlandırılan anjin, genel olarak değerlendirildiğinde tedavisi kolay bir hastalık türü olarak sınıflandırılıyor. Fakat ihmal edilen ve tedavisi aksatılan anjin, çocukların ciddi sağlık sorunları yaşamalarına neden olabiliyor. Zamanında müdahale edilmeyen anjin, uzun vadede çocukların ateşli romatizmal hastalıklar gibi önemli rahatsızlıklar yaşamalarına yol açabiliyor.

    Anjin bademciklerin iltihaplanmasıyla oluşuyor

    Tıpta tonsillit olarak adlandırılan anjin, dış çevreden alınan bakteri ve virüslerin bademciklerde oluşturduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Vücuda alınan enfeksiyonlar, boğazda konumlanan bademciklerin kızarmasına, şişmesine ve üst kısımlarının beyaz lezyonlarla kaplanmasına neden olur. Bademciklerin iltihaplanması sonucu da anjin ortaya çıkar. Sonrasında ise hastalığa boğaz ağrısı ve yüksek ateş eşlik eder. Ancak genellikle ateş, hastalığın 3. veya 4. gününde normale döner. Anjin hastalığı, çoğunlukla 5 ile 15 yaş aralığındaki çocuklarda görülür.

    Bademcik şişmesi ve ses değişikliğinde anjinden şüphelenilmeli

    Boğazda acı ve ağrının karakterize olduğu anjin hastalığının en belirgin özelliği, bademcikler üzerinde oluşan beyaz lezyonlar, bademciklerin şişmesi ve kızarmasıdır. Anjin hastalığında nadiren boyun tutulabilirken, boyundaki lenf bezleri şişebilir. Bunların yanı sıra yutkunurken acı hissedilebileceği gibi ateş, baş ağrısı ve ses değişikliği gibi belirtiler de görülebilir. Ayrıca, kulaklarda ağrıyla da karşılaşılabilir.

    Bakteri sebepli anjinler daha ciddi seyrediyor

    Anjin hastalığı akut, subakut ve kronik olmak üzere 3 farklı şekilde oluşabilir. Akut anjinler, bakteri ve virüslerle bulaşarak kendini gösterirken, bu anjinler daha ciddi seyreder. Genellikle çocuklarda görülen bakteri sebepli anjinlerin, halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk gibi etkileri vardır. Bu anjin ayrıca, sıklıkla yüksek ateş, baş ağrısı, eklem ağrıları ve öksürüğe neden olur. Çocukları olumsuz etkileyen anjin için mutlaka gerekli tedaviye başlanmalıdır. Anjin hastalığı yaşayan çocuklar ayrıca, istirahat ve iyi beslenmeye teşvik edilmelidir.

    Anjin, ateşli romatizmal hastalıklara zemin hazırlayabilir

    Anjin, beta hemolitik streptokok enfeksiyonlar sonucu oluşmuş ise ekstra bir özen gerektirir.
    Tedavi edilmediğinde ateşli romatizmal hastalık şeklinde ağır bir form alabilir. Bu nedenle uygun tedavi ve yöntemler acilen tespit edilmeli ve en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır.

    Anjin bulaşıcıdır, dikkat

    Anjin tedavisinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Yatak istirahati, yumuşak ve sulu gıdalarla beslenme ve bol sıvı tüketiminin sağlanması bunların başında gelir. Bakteriyel anjinde ise hızlıca uygun antibiyotik tedavisine başlanmalı, bu tedavi 7-10 gün devam ettirilmelidir. Anjin tedavi edilmediği durumlarda, okulda diğer çocuklar arasında ve aile içinde bulaşarak yayılabilir. Uygun antibiyotik tedavisi 24 saat içinde bulaşıcılığı engelleyecektir.

    Anjini bulunan çocukların başkalarıyla teması önlenmeli

    Bazı unsurlara dikkat edildiğinde anjinin yayılma riskini azaltmak mümkün olabiliyor. Bunlardan en önemlileri, gerekli hijyen önlemlerinin alınması, anjini bulunan çocukların başkalarıyla yakın temasının önlenmesi ve okul döneminde yaşanan anjinlerde çocuğun okula gönderilmemesidir. Ayrıca anjin hastalığı yaşayan çocukların bardak ve biberon gibi kişisel eşyalarının ve oyuncaklarının sağlıklı çocuklarla temas ettirilmemesi alınacak diğer önlemler arasındadır.

  • Çocuklarınızı karda dışarı çıkarın!

    Çocuklarınızı karda dışarı çıkarın!

    Birçok insan grip, bronşit, zatürre gibi kışın daha çok görülen hastalıkların sebebi olarak soğuk havayı hatta karı suçlar. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nden Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Namdar Çelikkan, bu klasik düşüncenin son 15 yıldır bilim adamları tarafından yapılan birçok çalışma sonucunda değiştiğine dikkat çekti:

    “Çoğu Avrupa ülkesinde karda, soğuk havada çocuklarını sıkıca giydirip mutlaka dışarı çıkarırlar. Antartika’da gönüllü bir grup insan üzerinde yapılan çalışmalar, soğuk havanın grip, bronşit gibi solunum sistemi hastalıklarına sebep olmadığını göstermiştir. Hatta kar yağışının havada bulunan mikropları kırdığı için dezenfektan görevini de üstlenir.

    SOĞUK HAVA DOĞAL BİR SAVUNMA SİSTEMİ OLUŞTURUYOR

    Soğuk havanın solunum sistemi üzerindeki etkilerinden de bahsetmek gerek. Solunum sisteminin girişinde ince bir mukus örtüsü olup kapı görevi görür. Çeşitli mikropların akciğerlere ulaşmasını engeller. Soğuk hava da mukus üretimini artırır, böylece mukus örtüsü daha kalın bir hal alır ve mikroplar için bariyer görevi görür. Ayrıca soğuk havada nefes aldığınızda, burun çeperindeki kan dolaşımı artarak burun dokusu şişer ve böylece mikropların içeri girmesi zorlaşır. Bu sebeple soğuk hava doğal bir savunma sistemi oluşturur.”

    PEKİ HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

    Korkmayın soğuk havayı soluyun: Mutlaka soğuk havayı içinize çekin. Bol bol nefes alın.

    Her şeyin başı su: Bol sıvı tüketin.

    Hijyene dikkat: Sık sık ellerinizi yıkayın. Böylece mikropların ağız ve burun kanalıyla vücuda girmesini önleyebilirsiniz.

    Kapalı ortamlardan uzak durun: Hasta kişilerle teması en aza indirin.

    Kıyafet seçimi önemli: Mevsime uygun giyinin.

  • Ödemin tedavisi nasıl olur?

    Ödemin tedavisi nasıl olur?

    Ödem normalden fazla sıvının hücreler arasındaki boşluklarda ya da dolaşım sisteminde birikmesi sonucu oluşur. Bu hacim artışının sonucunda vücudun pek çok yerinde şişme meydana gelir.

    Ayaklarımız, kollarımız, ellerimiz, yüzümüz, bacaklarımız ve karın çevresinde ödem kendini gösterir.

    Pek çok ciddi hastalıktan kaynaklanabileceği gibi yetersiz ya da kötü beslenme sonucunda da kendini gösterebilir.

    Ödemin tedavisi nasıl olur?

    Ödemin tedavisinde öncelikle altında yatan neden bilinmelidir.  Örneğin ödeminiz alerjik bir reaksiyondan kaynaklanıyorsa öncelikle alerjinize yönelik tedavi yapılmalıdır. Ya da ödeminiz fazla kilolardan kaynaklanıyorsa kilo vermeniz tedavi için gereklidir. Ödemde nedene yönelik ilaç ve beslenme tedavisi uygulanmalıdır.

    Ödemin başlıca nedenleri

    – Kalp hastalıkları
    – Karaciğer hastalıkları
    – Böbrek hastalıkları
    – Dolaşım sisteminde tıkanmalar
    – Alerjik reaksiyonlar
    – Protein yetersizlikleri
    – Gebelik
    – Hipotiroid
    – Adet öncesi sendromu
    – Obezite
    – Hareketsiz yaşam
    – İlaçlar
    – Stres, uykusuzluk
    – Aşırı tuzlu beslenme ve az su içme
    – Aşırı karbonhidratlı beslenme

    Ödem seviyeniz yüksekse beslenmenize dikkat etmelisiniz. Aşırı tuzlu besinlerden kaçının.  Tuz alımınız arttıkça, sodyumun su tutucu özelliğinden dolayı vücudunuzda sıvı birikimi de artıyor. Çok fazla tuzlu peynir, zeytin ve turşu gibi besinlerden tüketmemeye çalışın.

    Bol bol su için. Yetersiz su içmeniz vücudunuzda sodyum birikimine ve bununla birliktesıvı birikimine yol açar. Günde en az 8-10 bardak su tüketin.İşlenmiş paketli ürünler, fazla miktarda sodyum içerir. Bu yüzden, pasta, çikolata, kraker, cips, hazır soslar, konserve gıdalar, işlenmiş etler den ve gazlı içeceklerden mümkün olduğunca uzak durun.

    Aşırı karbonhidrat ve şeker tüketmek de vücutta sıvı tutumuna neden olur. Bu yüzden karbonhidrat ihtiyacınızı kompleks karbonhidratlardan karşılamaya özen gösterin. Tam tahıllar, meyve ve sebzeler örnek kompleks karbonhidrat kaynaklarıdır.Harekete geçin. Hareketsizlik sonucu dolaşımımız yavaşlar, kaslarımız zayıflar ve bunun sonucunda vücudumuzdan atılamayan su birikir. Uzun süre boyunca ayakta sabit durmaktan kaçının. Böyle durumlarda ayaklarınızın şişmesini önlemek için ayaklarınızı uzatmanız gerekir.Bol bol sebze tüketin, sebzelerdeki potasyum içeriği vücudunuzdaki sodyumu dengeler.Yüksek miktarlarda alkol ve kafein tüketmeyin. Bu içecekler vücudunuzun
    fazla su tutmasına sebep olur.

    Öğün ve uyku düzeninizi iyi ayarlamanız ödem oluşumunu engeller. Uzun süre aç kalmayacak şekilde öğünlerinizi ayarlayın ve mutlaka yeterli ölçüde uyuyun. Fazla kiloluysanız, fazla kilolarınızı vermelisiniz ki dolaşım için hücrelerinizde yer açılsın. Fazla ödeminiz atılabilsin.

    (NİL ŞAHİN GÜRHAN / AKŞAM)

  • Cı̇nsel organın yüzeyel hastalıkları

    Cı̇nsel organın yüzeyel hastalıkları

    Cinsel organın cildinde bulunan hastalıklar vücudun diğer kısımlarında bulunanlardan farklı mıdır?

    İnsan cildini tutan tüm hastalıklar cinsel organ cildinde de görülebilir. Çok az cilt hastalığı sadece cinsel organda görülür. Cilt hastalıkları genelde, bulundukları yer dışında benzer belirti ve bulgular gösterirler.

    Mantar enfeksiyonları kendisini nasıl gösterir ve tedavileri nasıl yapılır?

    Hastalıkla ilgili belirtiler erkeklerde sıklıkla kasıklarda ve skrotum (testisleri kaplayan cilde verilen isim)da yer alır. Penis nadiren tutulur. Kadınlarda ise cinsel organın dış dudaklarında ve kasıklarda bulunur.
    Cilt yüzeyinden yüksek kırmızı kenarlı, kırmızımsı-kahverengi renktedir. Hastalıklı kısım, normal ciltten keskin sınırlar ile ayrılır. Kaşıntılıdır. Tekrarlayan ve süreğen hastalıklar ciltte koyulaşma tarzında renk değişikliklerine neden olur.

    Tedavide genelde hastalıklı bölgeye sürülen uygun merhemler yeterlidir. Nadiren ağızdan ilaç tedavisine ihtiyaç duyulur.

    Cilt reaksiyonları (kontakt=temas dermatitleri) kendisini nasıl gösterir ve tedavileri nasıl yapılır?
    Kişinin belirli alerji oluşturan maddelere (alerjen) veya tahriş edicilere karşı cildinde gözlenen yanıta kontak dermatit denir.

    Çeşitli maddelere karşı verilen yanıt sonucu ciltte pullanma ve kabuk oluşumu görülebilir. Şiddetli cilt yanıtları kabarcıklanmaya neden olabilir. Etkilenmiş alanlar kızarabilir veya yanabilir.
    Temas cilt reaksiyonları başlıca tahriş eden bir nesne ile veya allerjen ile oluşurlar. Tahriş eden temas cilt reaksiyonları, genelde cilt dokularına zarar veren sorumlu ajana maruz kaldıktan hemen sonra ortaya çıkar. Tahriş eden temas cilt reaksiyonları, asit ve alkali maddelere bağlı endüstriyel bir problemdir. Cinsel bölge ile en çok temas eden tahriş ediciler; sabunlar, temizlik ürünleri, kayganlaştırıcılar, parfümler, bu bölgenin vücut salgıları ve dışkıdır. Cevabın şiddeti, keselenme ve kaşınma ile artar. Tedavinin en önemli bölümü, sorumlu ajanın cilt ile temasından kaçınılmasıdır. Tedavide çeşitli merhemler kullanılır. Doktorunuza başvurunuz.

    Allerjik temas cilt reaksiyonları ise temas eden maddeye bağlı ortaya çıkan, vücut savunma sisteminin verdiği bir yanıttır. Cevap temastan hemen sonra ortaya çıkmaz. Tekrarlayan temaslar cevapta önemlidir. Söz konusu allerjenin ortadan kaldırılması önemlidir. Ancak tespiti her zaman mümkün değildir. Etkilenmemiş ciltte sık görülen allerjenlerle yapılan yama testi sıklıkla yardımcıdır. Hastalıklı bölgelere sürülen merhemler e ve ağızdan alınan ilaçlara ihtiyaç olabilir. Doktorunuza başvurunuz.

    Masum yaralanmalar kendilerini nasıl gösterir ve tedavileri nasıl yapılır?

    Bu tür belirtiler cinsel ilişkiye ( ısırık, yabancı maddelerin cilt altına yerleştirilmesi gibi), süsleme (tatoo) ya da alışılmadık temizlik teknikleri (yakıcı maddeler ile temizlik gibi) bağlı olabilir. Tedavi belirtinin dururmuna göre değişir. Doktorunuza başvurunuz.

    Bit bulaşması kendisini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?

    Hastalık cinsel bölgede aynı anda birden çok bölgede olabilir. Cilt yüzeyine yakın kıl gövdelerinde bit yumurtalarının görülmesi ya da kıl diplerinde yuvalanmış bitlerin görülmesiyle tanı konulur. Bu bitler, çıplak gözle veye küçük büyütme altında sıklıkla görülebilir. Yoğun kaşıntılıdır. Kaşıntı, genelde bite, dışkısına veya tükrüğüne karşı cildin duyarlılığına ikincildir. Kolay tedavi yöntemleri vardır. Tekrarlamayı önlemek önemlidir. Özellikle ilaç kullanımıyla eş zamanlı evdeki tüm havlu, çarşaf ve nevresimlerin iyice kaynatılarak temizlenmesi önemlidir. Doktorunuza başvurunuz.

    Uyuz kendisini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?

    Uyuzlar, yoğun kaşıntılı, 0,5 cmlik kabarık lezyonlar ve doğrusal tünel benzeri lezyonlar ile karakterizedir. Sıklıkla parmak araları, koltuk altı, göbek, anüs, dirsek iç kısımları, bilek, bacak ve cinsel organlar gibi bölgelerde aynı anda bulunurlar. Baş ve yüz genelde tutulmaz. Tedavi için doktorunuza başvurunuz. Tedavi ile eş zamanlı çamaşırların, havluların ve yatak örtülerinin sıcak suyla yıkatılıp temizlenmesi önemlidir.

    Cinsel bölge uçukları (Genital Herpes) kendisini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?

    Cinsel bölge uçukları cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Hastalığa sebep olan virüsün iki alt tipi vardır. Bunlardan bir tanesi genelde dudak çevresinde diğeri ise genelde cinsel bölgede hastalık yapar. Ancak cinsel ilişkinin şekline göre dudak çevresinde

    hastalık yapan etken cinsel bölgede de hastalığa sebep olabilir. Bunun yanında cinsel bölgede hastalık yapan virüs tipinin, kuru havluda ve klozet kenarında uzun süre canlı kalabilir ve kişiden kişiye bulaşabilir. Bu virüsü taşıyan hastaların %90’ ı bu durumdan habersizdir, %50’ sinde ise hastalığın belirtileri ortaya çıkmamktadır ve bu kişilerin %70’ i ise hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önce başklarına bulaştırmaktadır.

    Hastalık etkeni virüs bulaştan sonra ilk belirtileri ortaya çıkarır ve sonra vücutta uyku haline geçer. Ardından sürekli tekrarlayıcı hastalığa yol açar. Tekrarlar özellikle vücut direncinin düştüğü zamanlarda olur.
    Cinsel bölgede bir biriyle grup yapma eğilimli, ağrılı, 0,5 cm’ den küçük içi sıvı dolu ve zaman zaman ıslak keseciklerdir. Kesecik tabanları kırmızıdır. Sinir uçlarında yerleştikleri için nadiren ciddi yan hastalıklara neden olabilirler. Virüse karşı etkili ilaçlar ile bölgesel olarak tedavi edilir. Doktorunuza başvurunuz.

    Cinsel bölge siğilleri (Genital Kondilom) etkenleri nedir ve hastalık nasıl gözükür?
    HPV(İnsan Papilloma Virüsü) adlı bir virüs nedeniyle ortaya çıkar. Bu virüsün önemi kadınlarda rahim ağzı kanserine yol açmasıdır. Rahim ağzı kanserlerinin %99’ u HPV enfeksiyonu nedeniyle ortaya çıkar. Ancak HPV’ nin 50’ den fazla alt tipi vardır ve bu tiplerden ellerde ve ayaklarda yaygın siğillere neden olan tipleri nispeten zararsızdır. Cinsel yolla bulaşan HPV alt tiplerinden 15 tanesinin kanserojen olduğu saptanmıştır. HPV tip 16,18,45 ve 31 rahim ağzı kanseriyle ilişkilidir. Siğiller; tek yada çok sayıda, yumuşak, karnabahar görünümünde ve ağrısızdır. Peniste, erkek idrar kanalı içinde, kadın cinsel organı dış dudakları çevresinde, vajinanın içinde, rahim ağzında, anüs çevresinde yerleşebilir. Ancak enfeksiyon bazen görüntü vermeden seyredebilir. Oral cinsel ilişkiler nedeniyle ağız içinde de bu siğillere rastlanabilir.

    Cinsel bölge siğilleri (Genital Kondilom) nasıl bulaşırlar?

    HPV’ nin bulaşması için mutlaka tam bir cinsel ilişki olması gerekmez, enfekte bölgenin birbiriyle teması ile de hastalık kolayca geçebilir. Virüs bulaştıktan yaklaşık 1 yıl sonra siğil şeklinde belirtilere yol açar. Ancak arada geçen bu zaman içinde de bulaşıcılık olabilir. Siğil olduğu durumlarda bulaşıcılık çok fazladır.

    HPV enfeksiyonunun doğal seyri nasıldır?

    HPV bulaşan kadınların %90’ ında vücut bağışıklık sistemi virüsü etkisiz hale getirir. % 10’ unda ise hastalık devam eder ve 15-20 yıllık bir süre içinde rahim ağzı kanserine yol açabilir. Bu nedenle kanser öncülü lezyonların önceden saptanarak (pap-smear testi) rahim ağzı kanserinin önlenmesi mümkündür.

    Hangi HPV enfeksiyonu olan hastalar rahim ağzı (serviks) kanseri için riski altındadır?

    · Erken yaşta (18 yaş öncesi) ve çok eşli cinsel yaşam

    · Cinsel yolla bulaşan diğer hastalıkların varlığı

    · Sigara kullanma

    · Kötü beslenme

    · Kişisel hijyenin bozuk olması

    · Çok doğum

    · Bağışıklık sisteminin baskılandığı durumlar

    HPV enfeksiyonunda korunma yolları var mıdır?

    Birden fazla cinsel eşi olanların düzenli prezervatif(kondom) kullanması riski azaltır. Ancak HPV bulaşıcılığı o kadar yüksektir ki kondom kullanılsa da bulaşabilir. HPV aşısı ile genital siğillerin % 90’ ını önlemek mümkündür. Aşının 11-12 yaşındaki kızlara rutin yapılması önerilmektedir. Aşı, cinsel yaşama başlamış kadınlarda daha az etkilidir.

    HPV enfeksiyonunun tedavisi nasıl yapılır?

    Hastalığın kanser yapıcı etkisinin azaltmak ve yayılmasını önlemek için erken tedavi önemlidir. Tedavide, çeşitli ilaçlar ile siğilin yakılması, çok düşük ısılara dondurma (kriyoterapi) ve cerrahi ile çıkarılması mümkündür.

    Kepek hastalığı (Seboreik dermatit) kendisini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?
    Seboreik dermatit çok yaygın bir hastalıktır. Sebebi kepektir. Sıklıkla kafatasında görülse de anüs, penis ve cinsel bölge kıllarında da görülebilir. Belirtiler genellikle kıllı yüzeylerde kırmızı kabarık ve sıklıkla mumsu, sarı kabuğa sahiptir. Tedavisi kepeğe karşı etkili şampuanlarla yıkamadır.

    Yağ kistleri (Sebase kistler) kendilerini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?

    Yağ (sebase) kistleri,deri bezlerinin ürettiği peynirimsi bir maddeyle dolu keseciklerdir. Yağ salgılayan deri bezlerinin kanalının dış ağzının tıkanmasıyla birlikte cilt bezinden üretilen yağ dışarı atılamaz, birikir ve kist oluşur. Bunlar peynirimsi materyal ihtiva ederler. Kist içindeki yağ dokusu zamanla enfekte olursa içinden kokulu bir materyal boşalır. Kadınlarda cinsel organın dış dudakları üzerinde , erkeklerde skrotumda( testisleri kaplayan ciltte)’ dır. Belirti vermiyorsa ve küçükse tedaviye gerek yoktur. Fakat çok büyükse ve tekrarlıyorsa çıkarılmalıdır. Doktorunuza başvurunuz.

    Peniste küçük deri etiketleri (İnci penil papüller) kendilerini nasıl gösterir ve tedavisi nasıl yapılır?
    Erkeklerin yaklaşık %30’ unda görülür. Gençlerde ve sünnetsiz kişilerde sıktır.Belirtiler, 1-2 mm boyutunda, açıktan kırmızıya gider, penis başında penis gövdesine yakın kabarık kısımda çepe çevre bulunurlar, birbiriyle birleşmezler fakat yakın yerleşerek birden fazla sıra oluşturabilirler. Belirtiler yaşla azalabilir ve genellikle tedavi gerektirmezler.

    Cinsel bölge ülserleri (Genital ülserler) hangi durumlarda olurlar?

    Cinsel yolla bulaşan hastalıkların bir kısmı cinsel bölgede ülserlere (üstü açık cilt yarası) neden olabilir.

    · İlaca bağlı yan etki oluşması nedeniyle cinsel bölge ülseri gelişebilir. o Burada mutlaka yeni bir ilaç alımının akabinde gelişme vardır.

    · Cinsel aktivite sırasında, tarvmaya bağlı olarak cinsel bölgede ülserler gelişebilir.

    · Sifiliz (Bel soğukluğu);
    o Cinsel temastan 2-4 hafta sonra “şankr” denilen ağrısız yara oluşur.
    o Şankr, genellikle küçük kırmızı 0,5 cm’ lik yüzeyden kabarık lezyon

    şeklinde başalar daha sonra patlayarak delikli lezyon şeklini alır.
    o Ülser yüzeyel veya derin olabilir, keskin sınırlıdır, yüzeyden kabarık, tabanı düzdür ve yuvarlak yada oval şeklindedir. Genellikle sadece bir tanedir.

    o Beraberinde iki taraflı kasıkta ağrısız sert lenf bezesi şişliği de olabilir.

    · Cinsel bölge uçukları (Herpes enfeksiyonu);
    o Kırmızı tabanlı 0,5 cm den küçük içi sıvı dolu çok sayıda, bazen birleşik kesecikler bulunur. o Ağrılıdır

    o Beraberinde iki taraflı kasıkta ağrılı sert lenf bezesi şişliği de olabilir. · Şankroid;

    o Ağrılıdır ve beraberinde kasıkta ağrılı lenf bezesi şişliği yapar.
    o Ülser derin ve keskin sınırlıdır, iltihabi akıntısı olabilir, yumuşaktır,

    tabanı kolaylıkla kanayabilir, genellikle çok sayıda ülser vardır.
    o Afrikada HIV hastalığı bulaşması açısından önemli bir risk faktörüdür.

    · Lenfogranuloma veneriyum;
    o Önce sert, ağrısız kenarları hafif kabarık bir lezyon ortaya çıkar.
    o Ülser tektir, yüzeyel ya da derin olabilir, kenarları kabarıktır, yuvarlak ya da oval olabilir.

    o Lezyon ilerledikçe ağrılı kasık lenf bezleri de büyümeye başlar.
    o Hastalık lenf bezelerine doğru ilerler ve kasıkta abseleşerek cilde doğru akıntılar oluşturur.

    o Hastalık lenf bezine ulaştıktan sonra, ateş, titreme, bulantı-kusma ve

    eklem ağrılarına yol açar. · Granüloma inguinale;

    o İlk belirti yüzeyden kabarık , 0,5 cm’ den küçük lezyondur. Bunlar oldukça kaşıntılıdır. Daha sonra genellikle ciltten kabarık küçük bir ülser oluşur.

    o Ülserler abseleşirler, abseler birkaç gün içinde deriye açılır ve birbiriyle birleşirler.

    o Ülser tabanı kırmızıdır, kanamalı bir salgısı olabilir, hassas değildir ve serttir. Kadifemsi görünümlüdür ve temas ile kolayca kanarlar.

    o Hastalık genelde tropikal bölgelerde bulunur.
    o Hastalık deri kıvrımları boyunca yavas yavas ilerler ve ancak aylar sonra genis bir alanı kapsayacak hale gelir.

    o Ülserler, kadınlarda aşağıya ve arkaya doğru gelişerek anüs çevresi bölgeyi tutarken, erkeklerde yanal bir yayılım göstererek kasık bölgesini tutacak şekilde genişler.

    En sık görülen belirti idrar kesesi hassasiyet belirtileridir; idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, gece idrara kalkma ile başlar. Hastalarda göbek altında ağrı, idrar tetkikinde kan hücrelerinin görülmesi, böbrekleri tutuyorsa yan ağrıları veya ele böğürde şişlik gözlenebilir.

    Sperm kanallarını tutabilir, bu durumda testis (erkek yumurtalığı) kenarında, sperm kanalının başladığı noktada ağrısız ve az ağrılı şişlik başlar. Daha sonra tespih gibi boğum boğum şişlikler oluşabilir. Bazen bu şişlikler abseleşerek cilde ağızlaşabilir Menide kan görülebilir

    Prostat tutulumuna bağlı semen (boşalma sırasında dışarı atılan içi sperm dolu sıvı) miktarı azalabilir.

    Hangi durumlarda özellikle verem düşünülmelidir?

    · Tedaviye cevap vermeyen, sık hastalıklara bağalanamayan, zaman zaman tekrar eden idrar kesesi iltihabı

    · İdrar tahlilinde PH’ ın düşük olması, lökosit denilen iltihabi hücrelerin olması ve kültürlerde bakteri saptanamaması

    · Gözle görülebilen veya idrar tahlilinde ortaya çıkan idrarda kanama

    · Testis kenarında sperm kanalının başladığı yerde sert, ağrısız veya ağrılı

    şişlikler, sperm kanalının kalınlaşması, elle tespih gibi hissedilmesi

    · Sık hastalıklara bağlanamayan, tedaviye cevap vermeyen, süreğen sperm kanalı başlangıç kısmı iltihabı veya testisleri kaplayan ciltte iltiyabi akıntılı

    yaralar

    · Semende kanama veya tahlillerde iltihabi hücrelerin bulunması

    Böbrek, idrar yolları ve üreme organları vereminin tanısı nasıl konulur?

    · Kişide daha önce geçirilmiş akciğer tüberkülozu veya başka organ tüberkülozu olması

    · Yukarda sayılan belirti ve bulguların olması

    · Tanı ancak hastalığa neden olan mikrobun tespiti ile konulabilir (şüphenilen

    örnekten mesela idrardan alınan kültürde üretilmesiyle)

    · Şüphelenilen kişilere verem deri testi (PPD) yapılabilir.

    · İdrar tahlilinde iltihabi hücreler olmasına rağmen rutin kültürlerde üreme

    olmaması durumu ki bu duruma steril piyüri denir genitoüriner tüberkülozun

    araştırılmasını gerektirir. Ancak unutulmamalıdır ki hastaların %15-20’ sinde

    ikincil mikrobik hastalıklar nedeniyle kültürde üreme de gözlenebilir.

    · Verem mikrobu tespiti için 3 gün üst üste tercihen sabah idrarında özel boyama yöntemleri ile (ARB) verem mikrobu aranmalıdır. İdrar mümkün

    olduğunca çabuk kültür için ekilmelidir.

    · Verem mikrobunun kültürde üremesi için beklenen zaman 2-3 ayı bulabilir

    · Son zamanlarda kullanılmaya başlanan PCR yöntemi ile de verem mikrobu

    idrarda saptanabilmektedir. Birkaç günde sonuç alınması avntajıdır.

    · Ancak kesin tanı için ARB, kültür ve PCR testlerinin beraber değerlendirilmesi

    önemlidir.

    · Kan tahlilleri genelde çok fazla ek bilgi vermez

    · Görüntüleme yöntemleri ile böbreğin hiç çalışmadığı, abseleştiği, büyüdüğü,

    şiştiği veya küçüldüğü saptanabilir. İdrar kesesi ile böbrek arasındaki kanalın tek bir yerde veya birden fazla yerde daraldığı izlenebilir. İdrar kesesi küçülmüş ve büzülmüş olabilir. Prostatta abseler ve ölü dokular görülebilir

    PPD (verem deri testi) nedir nasıl yapılır?

    Kişinin hastalıksız cilt altına mikrobun hastalık bulaştırmayan bir parçası zerk edilir. Kişinin buna verdiği yanıta göre ölçüm yapılır. Eğer ciltteki reaksiyon alanının çapı 1 cm’ den büyük ise kişide verem hastalığı olabilir (test pozitif). Eğer 1,5 cmden fazla ise testin yapıldığı kişilerde mevcut aktif hastalık var denebilir. Böbreklerinde verem hastalığı olanların %90’ ında deri testi pozitiftir. Ancak vücut bağışıklık sisteminin direncinin düştüğü durumlarda veya hastalıklarda deri testi yalancı negatif çıkabilir (hastalık olduğu halde pozitif sonuç çıkmaz)

    Böbrek, idrar kanalı ve üreme organları tüberkülozu sonucu etkilenen organlarda ne gibi değişiklikler gelişebilir?

    · Böbrekte kısmi veya tamamen fonksiyon kaybı

    · Böbrek taşları oluşumu

    · Böbrek etrafında abse oluşumu

    · Böbrek ile idrar kesesi arasındaki kanalda darlıklar

    · Küçük kapasiteli, büzüşmüş idrar kesesi

    · İşeme sırasında idrarın böbreğe kaçması ve buna bağlı böbrekte şişme

    · Sperm kanalı tıkanıklığı nedeniyle kısırlık

    · Her iki böbreğin beraber tutulduğu durularda böbrek yetmezliği

    · İdrar kanalı darlıkları

    Tüberküloz bulaşı açısından kimler risk altındadır?

    · Yakın temasta olduğu kişilerde aktif tüberküloz hastalığı bulunanlar

    · Çeşitli hastalıklar nedeniyle vücut direnci düşmüş kişiler

    · Daha önce tüberküloz hastalığı geçirenler

    · Şeker hastaları, böbrek yetmezliği hastaları

    · Çok küçük çocuklar, yaşlı insanlar

    · Organ nakli hastaları

    · Bağışıklık sistemi baskılayıcı tedavi alan tüm hastalar

    · HIV pozitif (var anlamında) hastalar

    · AIDS hastaları

    Böbrek, idrar kanalı ve üreme organları tüberkülozu nasıl tedavi edilir?

    Tedavi ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi olarak iki kesimlidir. Cerrahi standart uygulanan bir yöntem değildir. Belirli durumlarda ihtiyaç doğduğunda uygulanır. Ancak hastalık tespit edilen herkese ilaç tedavisi verilmelidir.
    Böbrek, idrar kanalı ve üreme organları tüberkülozu daha önce oluşmuş tüberküloz hastalığına ikincil olduğundan daha önce ilaç tedavisi almış olsa bile yeniden tedaviye ihtiyaç duyulur. Verem mikrobuna etkili olduğu bilinen başlıca 9 çeşit ilaç vardır. Bu ilaçlar belli özelliklerine göre bir birlerinin etkilerini güçlendirmek için bir arada kullanılır. Tedaviye 2 ay süreyle 4’ lü ilaç kombinasyonu ile başlanır. Daha sonra 4 ay süreyle 2’ li ilaç kombinasyonu verilir. Tüberküloz için günümüzdeki tehlike, mikrobun kullanılan ilaçlara karşı direnç geliştirmesidir. Tedavi edilen hastalar tedavi sonrası 3,6 ve 12. Aylarda kontrol edilmelidir.

    Hamile iken verem tedavisi yapılabilir mi?

    Mümkünse tedavi tamamlanana kadar hamilelik düşünülmemelidir. Hastalık saptandığında hamile ise kişi, ilaçlar kullanılabilir ve verem tedavisi yapılabilir. Çoğunun bebeğe zararlarının olmadığı düşünülür. Doz ayarlaması gerekebilir.

    Süt veren annelerde kullanılabilir mi?

    Belirli tiplerdeki ilaçlardan kaçınılarak emzirme sırasında verem tedavisi uygulanabilir

    Hastalıklı dokunun çıkarılması hangi durumlarda düşünülmelidir?

    Böbreğin tamamının çıkarılması çalışmayan böbrek, tüm böbreği tutan hastalıkla birlikte böbrek çıkım darlığı veya yüksek tansiyon hastalığı gelişmesi, verem ilaçlarının düzenli kullanılmasına rağmen idrarda verem mikrobunun varlığının devam etmesi, böbrek absesi gelişmesi, yaşamı etkileyen ağrı durumlarında düşünülmelidir.

    Başka hangi cerrahiler genitoüriner tüberkülozda gerekebilir?

    Ayrıca abse drenajı ve gerek duyuluyorsa sperm kanalının çıkarılması için de cerrahi uygulanabilir. Organlardaki bozulmaları düzeltici cerrrahi tedaviler (mesela darlıkların açılması vs) gerekebilir.

    Böbrek, idrar kanalı ve üreme organları tüberkülozundan korunma yolları nelerdir?
    Bu aynı zamanda akciğer tüberkülozundan korunma anlamına da gelir. Tüberkülozdan korunma başlıca üç ana yolla olur;

    · Vereme yakalanmış hastaların etkin şekilde tedavisi
    o Tedavinin ikinci haftasından itibaren mikrop sayısı ve öksürük sayısı

    çok azalır, bu da bulaştırıcılığı belirgin şekilde azaltır.
    o Hasta kişilerin tedavisi çevresindekileri hastalıktan korumuş olur

    · Henüz hastalıkla karşılaşmamış çocukluk yaş gurubundakilerin BCG denilen aşı ile aşılanması

    · Vücuduna verem mikrobu girmiş, bulaşmış ancak hastalanmamış kişilerde koruyucu ilaç kullanımı (izoniazid kullanımı)

    Tüberkülozun bulaşma riski nedir?

    Aktif hastalığı olan bir kişi çevresindeki 20 sağlıklı kişiye hastalık bulaştırabilir. Çevreye mikrop saçan aktif verem hastasıyla temas eden sağlıklı bir kişi için sessiz, belirtisiz hastalık riski %95, iki yıl içinde aktif hastalık geliştirme riski %5’ tir.

    Sessiz-belirtisiz hastalıktan aktif hastalık geliş için riskli durumlar hangileridir?

    Ek risk faktörü yoksa 1 kat , 5 yaşından küçük veya 60 yaşından büyük ise 3-5 kat , hastalık yeni bulaştıysa 15 kat, organ nakli gibi nedenlerle bağışıklık sistemi ilaçlarla baskılanıyorsa 4-16 kat, HIV virüsü pozitifse(varsa) 113 kat ve AIDS hastalığı varsa 170 kat daha fazla bulaşma riski mevcuttur. Daha önceden tüberküloz geçirmiş kişiler, şeker hastaları, böbrek yetmezliği hastaları, steroid denen ilaçlarla tedavi edilenler de sessiz hastalıktan aktif hastalığa geçiş için risk altındadır.

    Temas durumuna göre bulaşma riski farklılık gösterir mi?

    Evet, ev içi temasta bulaşma riski %20, takın arkadaşlıkta %3,7, iş arkadaşlığında %0,3’ dür.

    Ev içi tüberkülozlu hasta ile temasta ne yapmak gerekir?

    Ev içinde temasta olan kişilerde akciğer filmi çekilerek aktif hastalık dışlandıktan sonra koruyucu ilaç tedavisine başlanması önerilmektedir(özellikle 15 yaş altı çocuklar). Doktorunuza danışınız.

    Tüberküloz cinsel ilişki ile bulaşır mı?

    Üreme organlarını tutan verem hastalığının cinsel yolla bulaşması çok nadirdir Hastalığın yaygın olduğu ülkelere seyahatte bir önlem alınabilir mi?
    Hastalığın yaygın olduğu bilinen ülkelere veya bölgelere seyahat öncesinde ve sırasında koruyucu ilaç tedavisi alınmalıdır

    Toplu taşım araçlarını kullanmak tüberküloz bulaşması için risk yaratır mı? Hastalığın, toplu taşıma araçlarını kullanmakla veya günlük işlerle uğraşırken bulaşma riski yok gibidir. Tüberkülozlu çocukların hastalığı yayma olasılığı çok düşüktür.

    Genitoüriner filariasis nedir ve nasıl oluşur?

    Özellikle tropikal bölgelerde görülen bir hastalıktır. Lenf bezelerini tutan hastalığın çoğunluğundan Wuchereria bancrofti denilen bir parazit sorumludur. Tüm lenf bezesi filarya hastalığı, paraziti taşıyan sivri sineklerin tükürük salgılarıyla kişiyi ısırarak enjekte etmeleriyle bulaşır. Ancak hastalık için birden çok kez ısırılma gerekir. Hastalık belirtileri bulaştan yıllar sonra ortaya çıkabilir.

    Genitoüriner filariasisin belirtileri nelerdir?

    · Ateş

    · Lenf bezelerinde şişlik

    · Bölgesel lenf bezi iltihabı

    · Cinsel organlarda ödem, şişlik

    · Erkelerde hidrosel (testis etrafında sıvı toplanması)

    · Yıllar içinde erkeklerde yumurtalık iltihabı görülebilir

    · Kişilerdeelefentiazis (fil hastalığı-cinsel organı, her iki bacağı, her iki ayağı

    kaplayan harekete izin vermeyen aşırı derecede şişlik) gelişebilir.

    · İdrardan lenf sıvısı gelmesi (beyaz, köpüklü)

    Genitoüriner filariasisin tanı nasıl konulur?

    Hastanın kan örneklerinde, beyaz idrarında( varsa) veya hidrosel sıvısında parazitin saptanması ile tanı konulur.

    Genitoüriner filariasis nasıl tedavi edilir?

    Hastalık, fil hastalığına neden olmuşsa bu durumu geri döndürecek tedavi yoktur. Hastalığın tedavisinde DEC veya ivermectiri kullanılır.

    Genitoüriner aktinomikozis nedir ve nasıl oluşur?

    Actinomyces israelli denilen bir fırsatçı etken hastalığıdır. Hastalık birincil olarak mide, barsak veya apendiks’ te başlar. Burdan kan yoluyla yayılarak böbrek, idrar kesesi veya yumurtalıklara ulaşır. Direkt temas ile testisleri saran cilde veya penis cildine bulaşabilir.

    Genitoüriner aktinomikozis belirtileri ve bulguları nelerdir?

    Tipik belirtileri yoktur. İdrar kesesi hassasiyeti bulguları (sık idrara çıkma, gece idrara çıkma,idrar yaparken yanma, ani idrar isteği gibi), böbrek iltihabı bulguları (ateş, yan ağrısı gibi), bel bölgesinde veya erkekde yumurtalıkları saran cilt dokusunda abse ağızlaşmasına bağlı akıntılı delikler görülebilir.

    Genitoüriner aktinomikozis tanı nasıl konulur?

    Hastalıklı doku örneklerinde çeşitli boyamalar ile etkenin gösterilmesi ile kültürde etkenin üretilmesi ile tanısı konulur.

    Genitoüriner aktinomikozis nasıl tedavi edilir?

    Hastalık penisilin ile tedavi edilir. Gerekli durumlarda cerrahi tedavi uygulanabilir.

    Genitoüriner şistosomiasis (bilharziosis) nedir ve nasıl oluşur?

    Bu hastalığa sebep olan 3 formda etken vardır. İdrar kanalları ve üreme organlarında hastalık yapan formu S. Haematobium’ dur. Diğer formlar esas olarak kalın bağırsağı tutar. Bu hastalık, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde görülür.

    Genitoüriner şistosomiasis (bilharziosis) nasıl bulaşırlar?

    İnsanlara sudan (özellikle sulama kanalları), etken parazit yavrularının insan cildini delip cilt altına yerleşmeleri ile bulaşır. İlk kez bu parazitin vücuduna bulaştığı kişilerde, parazit buradan akciğerlere ulaşır. Buradan kan dolaşımı ile idrar kanalları, idrar kesesi ve üreme organlarına ulaşır. Dişi olan idrar kesesi duvarında, yüzeyin hemen altındaki kılcal damarlara yumurtalarını bırakır. Bunlar idrar kesesi içine çıkarak, idrarla atılabilir.

    Genitoüriner şistosomiasis (bilharziosis) kendisini nasıl gösterir?

    Etkenin uzun süreli varlığı, etkilenen organlarda ülserler, darlıklar, büzülmelere yol açabilir. Bu hastalık, bahsedilen bölgelerde idrar kesesi kanserinin en önemli nedenidir.

    Genitoüriner şistosomiasis (bilharziosis) nasıl tedavi edilir?

    Hastalık ilaç tedavisi ile tedavi edilebilir. Hastalığın tedavisindeki başarı erken dönemde yapılan etkin ilaç tedavisine bağlıdır.

    Doç. Dr. Volkan İZOL

  • 40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    KEL KALMAKTAN MI KORKUYORSUNUZ?

    Sizin bildiğiniz: Yaş ilerledikçe saç telleri de zayıflıyor. Bu durum; özellikle 40’lı yaşlarında olan kadınların dile getirdiği problemlerden biri…  Peki, neden? Cevabı aslında çok basit: Perimenopoz!

    Sizin bilmediğiniz: Boston Massachusetts Devlet Hastanesi’nde Kadın Sağlık Birliğinde çalışan Elizabeth Roth, kadınların 40’ından sonra sadece saç değil vücudunun her bölgesindeki kıllarının seyrekleştiğini ve döküldüğünü gözlemleyebileceğini belirtti.

    Ne yapmanız gerekiyor: Saç dökülmesinin sebebi sadece yaş değil. Ama vücudunuzun diğer bölgelerinde kılların seyrekleşmesini istemiyorsanız, korkmayın! Saç dökülmesi ya da herhangi bir kıl kaybı bir gecede olmuyor. Menopoza girmeden önce başlayan bu değişimleri o süre zarfına kadar doktorunuzla tartışabilir hatta çözüm yolu bile bulabilirsiniz.

    HAFIZANIZA NELER OLUYOR?

    Sizin bildiğiniz: Son zamanlarda yapmak istediğiniz şeyleri hatırlamakta zorluk mu çekiyorsunuz? Hatta bazılarınız severek izlediğiniz dizinin oyuncularının ismini hatırlayamıyor olabilir.

    Sizin bilmediğiniz: Unutkanlık sadece yaşın ilerlemesiyle alakalı değil. Bu durum aslında tamamen “kadın” yaşının ilerlemesiyle alakalı… Kuzey Amerika Manapoz Birliğinin başkanı Pauline Maki unutkanlık gibi konularla ilgili, “Hafızayı kontrol eden iki beyin bölgesinde östrojen reseptörümüz var ve daha az östrojen olduğunda bu alanlarda yapısal değişiklikler de meydana geliyor. Bu da çoğu şeyi hatırlamamamıza sebep oluyor” açıklamasında bulundu.

    Ne yapmanız gerekiyor: Size güzel haber verelim: Yaşadığınız unutkanlık kalıcı değil. Nasıl östrojen hatırlamamıza engel oluyorsa, östrojen terapisiyle de bu durumu düzeltebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli detay ise unutkanlık için hormon tedavisi görmenin de sağlık açısından riskleri var; Kalp rahatsızlıkları, kalp sıkışması ve göğüs kanseri gibi…

    DÜZENSİZ ADET

    Sizin bildiğiniz: En nihayetinde adet döneminiz sona erecek.

    Sizin bilmediğiniz: Massachusetts Genel Hastanesi Orta Yaş Kadın Kadın Sağlığı Merkezi müdürü Jan Shifren, “Yumurtalıklar kademeli olarak östrojen üretirse bu güzel haber ancak, bu çok öngörülemeyen bir model” diyor. Perimenopoz dönemine bir kez girdikten sonra yumurtalıklar, her ay çılgınca farklı miktarlarda östrojen pompalayabilir,

    Bu da döngülerin birbirine daha yakın olabileceği anlamına gelir (örneğin, 28 yerine her 25 veya 26 günde) veya daha uzakta olabilir; Bu yüzden döneminizi tamamen atladığınız aylar olacaktır. Söylediğimiz gibi tam bir kaos değil mi?

    Ne yapmanız gerekiyor: Düzensizlik sizi rahatsız ediyorsa, oral kontraseptifler veya hormon salınımı gibi düzenlemelere yardımcı olabilecek seçenekler hakkında doktorunuza danışmanızda fayda var.

    İDRARINIZI TUTMAKTA ZORLUK ÇEKMEYE BAŞLADIYSANIZ…

    Sizin bildiğiniz: Hamileyken nasıl tuvaletin kapısını zor buluyorsanız yaş 40’ı vurunca idrarınızı tutamaz hale gelmiş olabilirsiniz.

    Sizin bilmediğiniz: Kegel egzersizleri yapsanız bile, 40’lı yaşlarınızda sorun yaşayabilirsiniz. Çünkü daha az östrojen ile mesane kasları ve idrar yollarını destekleyen kaslar zayıflar ve böylece sızıntılara karşı daha savunmasız kalırsınız.

    Ne yapmanız gerekiyor: İdrar tutamama sorununu kökten çözemeyebiliriz. Ama idrar kaçırmanın sebebi sadece yaş değil. Aniden bastığınız kahkahalar, zorlu egzersizler, stres… Hepsi idrar kaçırmanıza sebep olacak nedenlerden. Belki östrojen hormonunuzu kontrol edemiyorsunuzdur ama bu tip hareketlerinizi kontrol ederek tuvalete yetişmek için zaman kazanabilirsiniz.

    İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONUNU DAHA FAZLA MI YAŞAMAYA BAŞLADINIZ?

    Sizin bildiğiniz: 40’lı yaşlara girince bel altında belli başlı anormallikler hissedebilirsiniz (Vajina kuruluğu da bunlardan biri) Peki buna sebep olan ne? –Düşük östrojen seviyesi.

    Sizin bilmediğiniz: Östrojen seviyesinin düşmesiyle alakalı, menopoz dönemindeki kadınlar idrar yolları enfeksiyonu geçirme riskini diğer yaştaki kadınlara göre daha fazla yaşıyor. Cinsel Tedavi ve Menopoz Kliniğinin direktörü Lauren Streicher, “Yüzde 60 ile 70 oranında, kadınlar menopozdan sonra bu durumdan fazlasıyla muzdarip.

    Ne yapmanız gerekiyor: Streicher, lokal östrojeni, geleneksel hormon terapisine göre daha düşük dozda temin eden topik bir krem ??gibi kullanmanızı öneriyor. Düşük dozlarda, hormonun bir kısmı kan dolaşımına emilir, bu nedenle vücudunuzun geri kalan kısmını etkilemesi pek olası değildir. (Hâlâ endişeleriniz varsa, doktorunuza danışın ve almanız miktarı öğrenin.)

    Kaynak: posta.com.tr

  • Yanlış Sutyen Seçimi Baş Ağrısı Yapıyor

    Yanlış Sutyen Seçimi Baş Ağrısı Yapıyor

    Sürekli başınız mı ağrıyor? Baş ağrılarınızın nedeni yanlış sutyen seçiminiz olabilir.

    Bir çamaşır sitesinin yaptığı araştırmaya göre yanlış sutyen ölçüsü bir çok sağlık soruna neden olduğu ortaya çıktı.

    Doğru beden ölçüsü bilinmeden alınan sutyenler vücudu fark etmeden sıkıştırıyor. Sıkı sutyenler sinirlere baskı yaptığından dolayı kaslara ve kan dolaşımını olumsuz etkiliyor.

    Göğüsler daha büyük görünsün diye takılan sıkı sutyenler sırtta ağırlık hissi, başta ağrı ve kollarda karıncalanmalara neden oluyor. Bunun dışında sağlıklı nefes alımını da etkiliyor.

    Bedeninize uymayan sutyen takmaya devam ettiğinizde göğüs dokunuzdaki bağlar zedelenir ve zamanla sarkmalar meydana gelir.

    Eğer bedeninize uygun olmayan ölçüde sutyen kullandığınızda göğüsleriniz zamanla sarkar ve omuzlardaki tendonlar zarar görür.

    Yanlış Sutyen Seçimi Baş Ağrısı Yapıyor | 1

    Doğru sutyen seçimi nasıl olur?

    Tam olarak bedeninize uygun sutyen bulmak zordur ama bu yöntemlerle daha doğru tercihler yapabilirsiniz.

    Unutmayın ki yanlış sutyen seçimi göğüslerinizin güzelliğini zamanla kaybeder.

    -Sutyen bedeniniz her zaman aynı olmak zorunda değil.

    -Göğüs ve göğüs çevrenizi ölçün.

    -Balen çok kısa olmamalı ve teninizde kırmızı izler bırakmamalı.

    -Sutyen kayışına da dikkat edin.

    -Yaşınıza ve vücudunuza uygun sutyen seçimi yapın.

  • Sağlıklı Kış Çayları

    Sağlıklı Kış Çayları

    Havaların soğumasıyla birlikte içinizi ısıtacak olan kış çaylarına ne dersiniz?

    Kış aylarının vazgeçilmezi olan kış çayları yine içinizi ısıtacak. Hem sağlığı koruması hem de müthiş tatlarıyla bu kış size iyi gelecek.

    İşte kış aylarına daha bir anlam katan kış çaylarını okumaya ne dersiniz?

    İşte sağlıklı kış çayları listesi:

    Keçiboynuzlu Sıcak Çikolata

    Kış aylarının ayrı bir keyfi olan sıcak çikolatayı bir de böyle deneyin. Bir bardak sıcak sütün içine biraz bitter çikolata ve keçiboynuzu tozu ekleyerek muhteşem damak tadını yakalayabilirsiniz. Kullanacağınız çikolata özellikle bitter olsun. Çünkü bitter çikolata kanama önleyici etkisi sayesinde kan basıncını dengeliyor.

    saglikli-kis-caylari-1

    Gül Yapraklı Rezene Çayı

    Kendinize özel bir çay yapmak istiyorsanız işte o gül yapraklı rezene çayıdır. Rezene yaprakları bağırsak hareketlerinizi düzenler ve sizi sakinleştirir.

    Portakallı zencefil çayı

    Kış aylarının en sağlıklı kış çayları arasında yer alan zencefilli çayın faydaları saymakla bitmiyor. En önemli etkisi bağışıklığı düzenlemesidir. Bunların dışında gaz sorunlarına karşı etkili ve mide bulantısını da gideriyor. Zencefille suyu kaynatın ve içine portakal sıkın. İşte çayınız hazır!

    Elma Çayı

    Kış aylarının en sağlıklı meyvelerinden biri olan elma çayı bağışıklığınızı güçlendirecek ve öksürüğünüze iyi gelecek. Bir elmayı kabuklarıyla birlikte kaynayan suya dilimleyin. İçine karabiber, karanfil ve tarçını atın.

  • Kilo Verememe Nedeni

    Kilo Verememe Nedeni

    Hemen hemen her kadının ilk sorunlarından biri olan kilo verme problemini siz de yaşıyorsanız bu yazımıza bir göz atın deriz. Sağlıklı yaşamanın anahtarı olan kilo vermek bazen imkansızlaşır.

    Nedenleri ise tek değildir, birçok nedeni olabilir. Düzenli diyet yaptığınız halde istediğiniz sonuca ulaşamıyorsanız kilo verememenizin nedenleri bunlar olabilir.

    İşte kilo verememenizin nedeni:

    Kansızlık

    Oldukça yaygın olan kansızlık durumu kilo alımını büyük oranda etkiliyor. Kan tahliliyle ortaya çıkıyor ve sürekli uyuma isteği, kansızlık, üşengeçlik gibi belirtilerle kendisini gösteriyor. Kansızlığın üstesinden gelmek için bol oranda demir içeren besinler tüketmekte fayda var.

    kilo-verememe-nedeni-2

    Tiroit hormonları

    Tiroit sorunu ne yazık ki her yaşta görülebiliyor. Tanısı basit bir kan testiyle koyulabiliyor. Eğer tiroit hastalığınız varsa kilo alamamanızın en büyük nedeni bu olabilir. Tedavi edilmediği takdirde birçok hastalığı beraberinde getiriyor.

    D vitamini eksikliği

    D vitamini eksikliği kilo vermeyi zorlaştırırken aksine kilo almayı zorlaştırıyor. Bu nedenle D vitamini eksikliğine dikkat etmek gerekiyor.

    Sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsanız bu 3 maddeye dikkat etmenizde fayda var.

  • Tırnakları Hızlı Uzatan Kür

    Tırnakları Hızlı Uzatan Kür

    Tırnaklarınızın daha sağlıklı ve kısa sürede uzamasını istiyorsanız bu kürleri uygulamanız şart!
    Her insanın tırnak uzama hızı aynı değildir. Genel ortalamaya göre bir tırnak ortalama 1 milimetre kadar uzar.

    tirnaklari-hizli-uzatan-kur-1

    İşte tırnakların daha hızlı bir şekilde uzamasını sağlayan kürler:

    Isırgan otu: İçinde bulunun zengin silis sayesinde tırnakları çabuk uzatma etkisi vardır. Bir tutam ısırgan otunu sıcak suyun içine koyun. 10 dakika demledikten sonra suyunu süzün ve içine bal ekleyin. Daha sonra bu karışımı günlük olarak tüketin. Göreceksiniz ki tırnaklarınız hem uzayacak hem de güçlenecek.
    Keten tohumu yağı: Tırnakların çatlamasını önlüyor. Bu nedenle tırnaklarınızı keten tohumu yağıyla masaj yapın. Birkaç saat o şekilde elinizi bekletin. Bu işlemi günde 1 defa yaparak tırnaklarınızı uzatabilirsiniz.
    Limon suyu: Sarı tırnakları tedavi eder ve tırnakların parlamasını sağlar. 1 yemek kaşığı limon suyuyla zeytinyağını karıştırın ve ısıtın. Bu karışımda tırnaklarınızı 10 dakika bekletin. Bu işlemi günlük olarak uygulayın. Ayrıca limon dilimleriyle tırnaklarınızı ovaladığınızda da aynı etkiyi görecektir.

    Kadınlar Kulübü olarak sizlere hızlı tırnak uzatan kürlerden bahsettik. Faydalı olması dileğiyle :)

  • Hangi Yaşta Ne Kadar Su İçmeli?

    Hangi Yaşta Ne Kadar Su İçmeli?

    Bir insanın günlük su ihtiyacı yaklaşık 2 litredir. Bu sınırın altında su tüketenleri bakın neler bekliyor?

    Vücudun % 60-65 sudur. Bu nedenle günlük su ihtiyacının altına düşüldüğünde sağlık sorunlarınız ortaya çıkar. Bakalım anne karnından yaşlılığa kadar ne kadar su tüketilmesi gerekiyor?

    Yaşlara göre vücudun ihtiyacı olan su oranları:

    Vücudun ihtiyacı olan su miktarı vücut ağırlığına göre belirleniyor.

    Cenin

    Ceninlerin vücutlarındaki su oranı %90’dır. Neredeyse tamamı.. Bu nedenle anne adaylarının hamileyken yeterli su tüketmesi gerekiyor. Aksi halde bebek susuz kalabilir ve ya erken doğum yaşayabilir. Hamile bir kadının alması gereken günlük su ihtiyacı 2-3 litredir.

    0-3 yaş grubu

    İlk 6 ay anne sütü tüketen bebeklerin vücudunun %80’i sudur. Bu nedenle doğum yapan anneler bu dönemde hamilelik dönemine göre daha fazla su içmelidir. Bu dönemde annelerin günlük en az 3 litre su içmeleri gerekiyor.
    hangi-yasta-ne-kadar-su-icilmeli-2 hangi-yasta-ne-kadar-su-icilmeli-3

    4-18 yaş gurubu

    Çocuklar büyüdükçe su yerine süt gibi alternatifler üretirler. Su yerine süt içmek isterler bunun sonucunda ise vücutlarında su oranı azalır. Günümüzde gençler yeterli miktarda su tüketmedikleri için sağlık sorunları yaşamakta. Bunların başında obezite gelmekte. Bu dönemde tüketilmesi gereken su miktarı 2-3 litre oranında.

    18 ve üzeri yaş gurubu

    Bu yaş gurubundakiler gelişimini tamamlamıştır. Vücutlarında bulunan su oranı %75-55 oranındadır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücudun su döngüsü yavaşlar. Bu yaşlarda günlük tüketilmesi gereken su miktarı 2,7-3,7 arasıdır.

    Yeterli su içip içmediğimi nasıl anlayacağım?

    Yeterli su içip içmediğinizin en basit yolu idrarınızın rengini tespit etmektir. İdrarınız koyu renkteyse az su içiyorsunuz, açık renkliyse yeterli su içiyorsunuz demektir.