Etiket: sağlık

  • Hipotiroid Diyeti

    Hipotiroid Diyeti

    Tiroid bezi az çalışan hipotiroidli kişilerde beslenme ve vitamin kullanımı ile ilgili öneriler şunlardır:
    1.Karbonhidratlı, unlu ve şekerli gıdaları az tüketiniz.
    2.Kafein içeren kola, kahve ve çikolatayı azaltın.
    3.Hidrojenize yağları (margarin) yemeyin. Zeytinyağı veya sıvı yağlar yiyin
    4.Kilonuz fazla ise zayıflamaya çalışın
    5.Haftada 2 defa balık yiyin, balık yemiyorsanız omega 3 desteği alın
    6.Egzersiz yapınız. Egzersiz tiroid bezinin daha iyi çalışmasını sağlar
    7.Protein yeteri kadar alın
    8.Vitamin, mineral eksikliği varsa destek alınız.
    9.Sigarayı kesiniz. Sigara tiroid hormonlarını azaltır.
    10. Selenyum, çinko ve magnezyum eksikliği varsa giderilmelidir.
    11.Kanda homosistein yüksek ise folik asit vitamini, B12 vitamini, B2 vitamini ve B6 vitamini alınız.
    12.A vitamini veya beta karoten almayınız. Tiroid yetmezliğinde kanda A vitamini veya beta karoten yüksektir.
    13.Multivitamin ilaçların içerisinde iyot ve A vitamini varsa almayınız.
    14.Tiamin vitamini tiroid hormonlarını azalttığından almayınız.
    15.Alfa-lipoik asit (bir antioksidandır) T3 hormon üretimini azalır; bu nedenle hipotiroidili hastalar kullanmamalıdır.

    Tiroid Yetmezliği Olan Bir Kişide Kabızlık Varsa Nasıl Beslenmeli?
    Kepeği ve posası bol sebze, meyve ve tam tahıllar yiyiniz, düzenli egzersiz yapınız. Günde en az 8-10 bardak su içiniz. Keten tohumu, yaban mersini , kuru kayısı yiyebilirsiniz. Beyaz ekmek yerine kepekli ekmek veya tam buğday ekmeği yiyiniz. Patates, muz ve yoğurdu az tüketin. Her gün belirli saatte tuvalet yapmayı alışkanlık haline getiriniz.

    Tiroid Bezi Yetmezliğinde Selenyum Desteği:
    Selenyum verilen hastalarda serum T3 hormonunda artış T4/ T3 oranında azalış olur. Selenyum T4’den T3’e dönüşümü artırır. Selenyum alanlarda kan yağlarında düşme ve anti-TPO antikorunda azalma meydana gelmektedir. Selenyum antioksidan bir mineral olarak tiroid bezini ve vücudu hasardan korur.
    Doğuştan tiroid yetmezliği olan çocuklarda aşağıdaki dozlarda selenyum verilebilir:

    – 0-3 yaş arasında günlük 20 mikrogram
    – 3-6 yaş arası günlük 30 mikrogram
    – 6 yaştan büyüklere günlük 60 mikrogram selenyum verilir.

    Selenometionin şeklindeki selenyum sodyum selenit şeklindeki selenyumdan daha iyi emildiğinden bulunabilirse selenometionin kullanılmalıdır; çünkü daha iyi emilir.
    Yaşlılarda selenyum eksikliği T4 düzeylerinde azalma yapmaktadır. Bu nedenle erişkinlerde ve yaşlılarda selenyum eksikliği varsa destek tedavisi yapılmalıdır. Selenyum kullanmadan önce mutlaka kanda selenyum düzeyi ölçtürünüz. Selenyum rastgele alınmamalıdır, fazlası saçlarda dökülme yapar.

    EN İYİ BESLENME YÖNTEMİ Gİ DİYETİDİR

    Gİ diyetinin uygulanmasında 3 önemli adım vardır:
    • Akılcı karbonhidrat seçimi yapmak, yani yüksek Gİ yerine düşük Gİ’li karbonhidratları yemek
    • Gıdaların yaklaşık olarak Gİ değerlerini öğrenmek
    • Günlük karbonhidrat miktarını ölçülü almak ve düşük Gİ’li de olsa fazla karbonhidrat almamak. Yani her öğünde asla fazla kalori almamak.
    Bir diyetin başarılı olması onun devam ettirilebilir olmasına bağlıdır. Bir süre uygulanıp sonra devam ettirilemeyen diyet veya beslenmenin anlamı yoktur. Herkesin vücudu, bağırsakları, gıdaları parçalayan enzimleri aynı olduğuna göre gıda seçimi büyük önem taşımaktadır.
    Kilo vermede en önemli konu iştah kontrolüdür. İştah kontrolü için barsakta sindirimi uzun süren ve bu nedenle kan şekerini hızla artırmayan düşük GI’li gıdaların seçilmesi önem taşımaktadır.
    GI’le beslenmeniz demek elinizde hesap makinesi Gİ hesaplamak, elde tablolar ona göre beslenmek demek değildir. Önemli olan kaliteli karbonhidrat yemektir.

    Gıda Seçimi veya Beslenme Nasıl Olmalı?

    Beslenmede en önemli ilke 3 ana öğün 3 ara öğün yemektir. Yani kahvaltı, saat 10.30’da ara öğün, öğle yemeği, ikindi ara öğün, akşam yemeği, gece saat 22.00 de ara öğün almalıdır.
    Günlük beslenmenizde yüksek GI’li gıdalar yerine düşük GI’li gıdalar yemek pratik noktadır. Örneğin sabah kahvaltıda beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, tereyağı veya reçel yerine yoğurt, meyve yenebilir. Yediğimiz gıdalar protein, karbonhidrat ve yağ içerir. Et ve yumurtada protein çoktur. Ekmekte ise karbonhidrat çoktur. Tereyağı ise yağdan oluşur. Önemli olan çeşitli gıdalardan farklı ölçülerde yemektir. Her gıdanın GI’ini ölçmek imkansızdır. Örneğin et, balık, tavuk, badem, tereyağı, sebzelerin GI’i ihmal edebilir. GI’i yüksek olan gıdalardan az yemek kuralımızdır. Ancak düşük GI’li sosis yememek lazımdır. Bunda doymuş yağlar çoktur. Yani amacımız sadece düşük GI’li gıda yemek değildir. Yüksek ve düşük GI’li gıdalar karışık yenirse GI ‘i orta derecede olur. Eğer yemeğinizde yüksek GI’li gıda varsa düşük GI’li gıda ilave edebilirsiniz.

    Beyaz ekmek, pasta ve kurabiye yerine bir dilim tam buğday ekmeği, veya üzerine az reçel sürüp yiyebilirsiniz. Bembeyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, çavdar veya kepekli ekmek yiyin. Kahvaltı gevreği yerine müsli yiyin. Kek veya pasta yerine yoğurt yiyin. Beyaz patates yerine tatlı patates yiyin.Cips yerine tane üzüm veya çilek yiyin. Kruvasan yerine yağsız sütten yapılmış kapuçino için. Kraker yerine dilimlenmiş havuç, biber yiyin. Şeker yerine kuru üzüm, kuru kayısı, kuru meyeri yükselmez hem başka faydalar sağlanır.
    Tam buğdaydan yapılmış ekmekte daha fazla vitamin ve mineraller vardır. Tam tahıllar şeker hastalığına karşı koruyucudurlar ve kalp hastalığı görülme riskini azalttıkları gibi bağırsakları daha iyi çalıştırarak kabızlığı önlerler.
    Günde en fazla 5 porsiyon ( 5 dilim) ekmek yenmelidir.

    Kilo vermek için önemli beslenme önerileri:

    1.Sebze ve meyve yemeğe fazla önem verin
    2. Yağ miktarını azaltın.
    3. Porsiyonları küçültün
    3. Her yemekte en azından bir düşük GI’li gıda yiyin.
    4. Öğün atlamayın, 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde beslenin
    5. Yemek sonrası tatlı yerine meyve yiyin
    6.Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yiyin
    7.Trigliserit yüksek değilse düzenli olarak ceviz, badem veya fındık yiyin
    8. Kırmızı eti az beyaz eti çok yiyin
    9. Süt ürünlerini yağsız olarak yiyin
    10.Yağ olarak sadece zeytinyağı yiyiniz

    Öğünlerin Zamanı
    Bu beslenme şeklinde 3 ana öğün ve 3 ara öğün vardır. Kahvaltı genellikle kalktıktan bir saat sonra yaklaşık saat 7.00 civarı olmalıdır. İlk ara öğün saat 10.30’da olmalı, öğle yemeği saat 12.00-1300 arası olmalıdır. İkinci ara öğün saat 15.30-16.00 civarında olmalı, akşam yemeği saat 19.00 civarında olmalıdır. Son ara öğün ise gece saat 22.30 civarında olmalıdır.

    Kahvaltı:

    Kahvaltı mutlaka yapılmalıdır. Kahvaltı yapan kişiler gün içinde daha enerjik olurlar ve daha az atıştırma yaparlar ve daha iyi kilo verirler. Bu kişilerin daha mutlu, işlerinde başarılı olduğu saptanmıştır. Kahvaltı yapmayan kişiler yorgun, enerjisi azalmış ve vücutlarında su miktarı daha az olarak yaşarlar. Sabah kahvaltı yapacak zaman yok diyerek kahvaltı yapmayanlar yolda yiyebilecekleri sağlıklı kahvaltı paketleri kendilerine hazırlayabilirler. Örneğin kepekli ekmekten yapılmış sandviç ekmeği içine yağsız peynir, marul, biber, domates ve salatalık konarak bir sandviç hazırlanabilir.
    Kahvaltıda şekeri gıdalar yemek sizin çabuk acıkmanıza neden olur. Kahvaltıda meyve veya meyve suyu, yağsız süt veya yoğurt yenmeli, ekmek olarak tam buğday ekmeği yenmelidir. Kahvaltıda taze meyve veya meyve suları yenerek başlanabilir.
    Meyve ve yoğurt ile doymazsanız tam buğday ekmeği kahvaltıda yenebilir. Kahvaltıda çorba içmek de faydalıdır.

    Öğle ve Akşam Yemekleri (Tabak modeli)

    Bir öğünde yiyeceğiniz yemeklerin hepsini bir tabak üzerinde olacağını düşünelim. Bu tabağın yarısını sebze ve meyve doldurmalı, protein (et veya kuru baklagil) tabağın ¼’nü doldurmalı ve geri kalan ¼’ü karbonhidrat olmalıdır. Yani her öğünde protein (et türü), karbonhidrat, ve meyve-sebze olmalıdır. Öğünlerde et yemekle karbonhidrat miktarı azalır ve tüm yemeğin Gİ’i düşer.

    Öğle yemeği günün en iyi yemeği olmalıdır. Düşük Gİ’li karbonhidratlar seçilmelidir. Öğleyin tam buğday ekmeği, kuru baklagil, balık, yağsız et, tavuk, fazla miktarda salata ve arkasından meyve yenmelidir.
    Akşamları yemek hafif olmalı, sebze, et ve yoğurt yenmelidir. Tatlı yerine dondurma veya meyve yenmelidir.

    Ara Öğünler:
    Ara öğünlerde aşağıdakilerden birini seçiniz.
    1.Bir portakal veya bir elma veya bir armut
    2.Yağsız yoğurt
    3.Bir bardak süt
    4. 5-6 Kuru kayısı
    5.Bir avuç kuru üzüm
    7.Bir külah dondurma
    8. Bir avuç badem

    Nadiren Yenecekler gıdalar şunlardır:
    1.Yüksek GI’li gıdalar (hamur işleri, pasta, kek, kurabiye)
    2. Yağda kızarmış, kavrulmuş veya sos ilave edilmiş yiyecekler
    3. Tüm yağlı gıdalar ( kaymak, krema, mayonez, margarin)
    4. İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar
    5.Hazır meyve suları, bunların yerine meyve yiyiniz
    6.Tatlandırıcılar, bunlar iştahı artırabilir
    7.Kahve ve kafein
    8.Alkol azaltın, haftada bire indirin
    9.Gazoz, kola içmeyin yerine su içiniz.

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    1. Kürtaj neden olunur:

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir:

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir:

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır !

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz

    – steril bir ortam,
    – steril ve tek kullanımlık aletler,
    – işinin ehli bir doktor

    olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    İlgili Konular

  • Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak meydana gelen migren ağrılarının bir nedeni de basınç, aşırı sıcaklık ya da nem gibi hava değişiklikleridir. İşte, insanlarda migren ağrılarına sebep olan bu hava değişikliklerine karşı, çekirgelerin sinir sisteminde özel bir teknoloji devreye girer ve canlıyı korur.

    Bilim adamlarını hayrete düşüren çekirgelerdeki bu özel koruma sistemi, aynı zamanda iki önemli soru üzerinde yoğunlaşılmasına da neden olmuştur:

    Çekirgelerdeki bu özel sinir sistemi nasıl çalışır?
    Bu sistem, migren tedavisi için yol gösterici olabilir mi?
    İnsanların sinir sistemi, merkezi ve çevresel (periferik) sistem olmak üzere iki kısımdan oluşur. Çevresel sinir sistemi, vücudun her tarafından gelen algı (tat, dokunma, görme, işitme, vücudun pozisyonu, ağrı, ısı, titreşim vb) bilgilerini merkeze taşıyan ve merkezden çıkan emirleri kas veya salgı bezi gibi ilgili yerlere götüren sinir bağlantılarından oluşur.

    İşte, bilim adamları bir yandan çekirgenin insana benzeyen sinir sistemi karşısında hayrete düşerken, diğer yandan da çekirgenin çevresel koşullar değiştiğinde basınca karşı gösterdiği direncin nasıl çalıştığını araştırmışlardır.

    Çevresel Koşullar Tehlike Oluşturduğunda Çekirgenin Sinir Sistemi Nasıl Çalışır?

    Çekirgelerin sinir sistemini inceleyen araştırmacılar, merkezi sinir sistemindeki sinir hücrelerinin solunum döngüsünü kontrol ettiğini keşfetmişlerdir. Buna göre havada meydana gelen bir değişiklik örneğin oksijen azlığı veya aşırı sıcağın etkisiyle, canlı önce hızlı hızlı nefes almaya başlıyor, daha sonra da komaya giriyordu. Ama sıcaklık düştüğü ya da oksijen seviyesi yükseldiği zaman tekrar normal haline dönüyordu. Bu şekilde hem enerji tasarrufu sağlıyor, hem de acı hissini azaltıyordu.

    Çekirgenin dışarıdan gelen uyarıların olumsuz olması durumunda koma haline girmesi, gerçekte hücre dışı potasyum iyonlarının yükselmesiyle bağlantılıdır. Sinir sisteminin düzgün çalışması için hücrelerin içinde potasyumun yüksek, hücre dışında ise düşük olması gerekir. İşte, çekirgenin hayatını kurtaran, bu dengenin değişmesidir.

    Çekirgelerin Sinir Sisteminin Uyarı Mekanizması Migren Tedavisinde Yol Gösterici Olabilir

    Çekirgelerin sinir sistemlerinin, yüksek ısılarda ve oksijen azalmasıyla basıncın değiştiği durumlarda nefes almalarını nasıl kontrol ettiğini gözlemleyen bilim adamları, canlının çok yüksek sıcaklıklara karşı gösterdiği reaksiyonun memeli canlılarda görülen bir rahatsızlıkla ve insanlarda görülen migrenle yapısal anlamda benzer olabileceğini bulmuşlardır. Nitekim koşullar tehlikeli olduğunda geçici olarak sistemlerini durduran, bu şekilde enerji tasarrufu yapan ve vücuduna gelecek zararları engelleyen çekirgenin içinde bulunduğu bu koma halinin insanlarda migrenin başlama mekanizmasıyla birçok ortak özellik gösterdiği anlaşılmıştır.

    Yüksek hassasiyet nedeniyle bazı insanlarda beynin belli bölgeleri çok fazla uyarıya maruz kalabilmektedir. Araştırmacılar, migrenin -çekirgede olduğu gibi- geçici olarak sistemi kapayarak bu yoğun uyarılmaya karşı bir dinlenme sağladığını düşünmektedirler. Ameliyatlar esnasında insanın bayıltılmasında da merkezi sinir sisteminde benzer faaliyetler gözlenmiştir. Ayrıca araştırmayı yürüten Prof. Dr. Mel Robertson, çekirgelerin sinir sistemiyle ilgili keşfedilen önemli diğer bir gerçeği şöyle vurgulamıştır:

    “Çekirgelerin sinir sistemlerinin baskıya karşı daha dayanıklı olması için onları önceden hazırlayabileceğimizi keşfettik. Eğer bu sistem insanlarınkiyle aynıysa, o zaman aynı işlemler migreni tetikleyen diğer sebepler oluştuğunda -baskı ve stres durumunda- insanlarda da beyin fonksiyonlarını koruyabilir.”

    İşte çekirgede meydana gelen bu dirençten yola çıkarak ve bu sistem incelenerek, tam olarak kaynağı bilinmeyen migrene neyin sebep olduğunu anlamak ve acı verici etkilerini azaltmak mümkün olabilecektir. Çekirgeler migren için yeni tedaviler geliştirmede anahtar rol oynamaktadırlar.

    İlgili konular ;
    Migren kesin çözüm
    Migren Belirtileri

  • Darüşşafaka Annesi Hayatta Olmayan Çocuklara da Kapılarını Açıyor..

    Darüşşafaka Annesi Hayatta Olmayan Çocuklara da Kapılarını Açıyor..

    Darüşşafaka bu öğretim yılında kapılarını annesi hayatta olmayan çocuklara da açıyor

    Yaklaşık bir buçuk asırdır babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz yetenekli çocuklara çağının en ileri eğitim fırsatını sunan, eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin sembolü Darüşşafaka, artık annesi hayatta olmayan çocuklara da kapılarını açıyor. Aynı zamanda Cemiyet’in doğal başkanı da olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 14 Nisan günü düzenlenen “Olağanüstü Genel Kurul”da oy çokluğuyla kabul edilen tüzük değişikliği ile “annesi hayatta olmayan” çocuklara da eğitimde fırsat eşitliği tanınacak.

    Bu çerçevede Darüşşafaka, 27 Mayıs’ta 20 ilde gerçekleştirilecek sınavla 2012-2013 öğretim yılından itibaren annesini kaybetmiş çocuklara da eğitim vermeye başlayacak. Türkiye genelinde farklı şehirlerden sınava katılacak öğrencilerin ve velilerin sınav merkezlerine ulaşım giderleri, talep etmeleri halinde Darüşşafaka tarafından karşılanacak.

    Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım değişikliğin gerekçesini şu sözlerle açıkladı: “Günümüzde anne kaybının maddi ve manevi yönden baba kaybından farksız hatta daha da önemli olabildiği gerçeğinden hareketle, annesi hayatta olmayan yavrularımızın da Darüşşafaka gibi çağdaş bir kurumun sağladığı eğitim fırsatından yararlanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Böylelikle eğitimde fırsat eşitliği misyonumuzu daha fazla öğrenciye ulaştırmış olacağız. Bizce, babası hayatta olmayan çocuklar gibi annesi hayatta olmayan çocuklarımız da dezavantajlıdır ve en az onlar kadar pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda Darüşşafaka, annesini kaybetmiş çocukları da okula alarak aslında kuruluş amacını değiştirmemekte, pozitif ayrımcılık yelpazesini genişletmekte ve eğitimde fırsat eşitliğine derinlik kazandırmaktadır.”

    65 ilden 927 öğrenci kolej seviyesinde eğitim görüyor

    Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Darüşşafaka Eğitim Kurumları, 1873 yılından bu yana babası hayatta olmayan, ailelerin maddi olanaksızlıkları nedeniyle iyi eğitim fırsatı bulamayan öğrencilere, ilköğretim 4. sınıftan itibaren liseyi bitirinceye kadar tam burslu ve yatılı, İngilizce eğitim veriyor. Üniversiteyi iyi bir dereceyle kazanan öğrencilere ise Darüşşafaka Cemiyeti tarafından burs verilmeye devam ediliyor.
    2011 – 2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye genelinde 65 ilden 927 öğrencinin eğitim gördüğü okulda, öğrencilerin eğitim masraflarının yanı sıra giyim, barınma, yemek, kitap, sağlık gibi ihtiyaçları da Darüşşafaka Cemiyeti tarafından karşılanıyor.

    Darüşşafaka Annesi Hayatta Olmayan Çocuklara da Kapılarını Açıyor.. | 1

    Darüşşafaka Annesi Hayatta Olmayan Çocuklara da Kapılarını Açıyor.. | 2

    Darüşşafaka Annesi Hayatta Olmayan Çocuklara da Kapılarını Açıyor.. | 3

  • Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza bir psikolojik hastalıktır. Genelde genç yaştaki ve zayıflama tutkunu bayanlardan görülen Anoreksiya Nervoza hastalığı tedavi edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilir. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlar yemek yemezler, uyku sorunları vardır ve bunlara rağmen sürekli enerjik dururlar. Bu durum metabolizmanın çalışmasını tamamıyla etkileyen bir durumdur. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalanan bir kaşı istediği kadar zayıf ve ideal kiloda olsun mevcut kilosunu asla kabul etmez ve sürekli zayıflamak ister. Bir deri bir kemik dahi kalsa bu kilosunun hala çok olduğunu düşünür ve bu duruma kendini inandırır. Eğer sizlerinde bu tarz sorunlarınız varsa hiç vakit kaybetmeden uzman bir doktorla görüşünüz. Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz.

    Anoreksiya Nervoza Belirtileri Nelerdir

    Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlarda görülen başlıca belirtileri siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz. Bu belirtileri kendinizde de gözlemliyorsanız en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    Anoreksiya Nervoza Hastalık Belirtileri ;

    – Aşırı derecede ve fiziki olarak da kendisini gösteren kilo kayıpları yaşanır.
    – Kişi içine kapanık hale gelir ve sosyal çevresinden kopar.
    – Kendisini spora verir ve hiç yorulmuyormuş gibi egzersiz yapar.
    – Şişmanlamaktan korkar ve bu bir psikolojik sorun haline gelir.
    – Kişi aşırı derecede yorgunluk çeker ama bunu belli etmemeye çalışır.
    – Kişi sürekli üşür
    – Kendisini herkül gibi güçlü zanneder fakat kaslarda güçsüzlük görülür.
    – Yemek yememek için sürekli bahane bulur ve bu bahanelere kendisini inandırır.
    – Kişi çok zayıftır fakat sürekli çok şişmanladım der.
    – Başkaları için yemek pişirir ama kendisi asla yemez.
    – Kişi yemek yediği için utanır ve kendisini suçlu hisseder.
    – Bu hastalığa yakalanan kişi bayansa düzensiz adet görür.
    – Ten rengi beyazlaşır ve soluk bir hal alır.
    Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz. Bu belirtiler sizde varsa en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    “Eğer hastalık tedavi edilmezse kansızlık, vücut sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, saç dökülmesi, kemik erimesi, bağırsak tıkanması, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği ve sonuçta ölüm görülebilir. Unutmayalım ki A.N. psikiyatrinin tek ölümcül hastalığıdır. Bu hastalığa tutulan her 100 hastadan 5’i ne yazık ki kaybedilmektedir.”

  • Varikosel Tedavisi

    Varikosel Tedavisi

    Varikosel nedir?

    Varikosel, testis çevresinde oluşan bir çeşit varistir. Genç erkeklerin yaklaşık %10 unda görülür ve en çok 15-30 yaşları arasında tanı konur. Varikoselin nedeni tıpkı bacaklardaki varislerin oluşumunda olduğu gibi toplardamardaki kapak yetmezliğidir. Testisin toplardamarları, testis çevresinde bir ağ şeklindedir. Bu ağ, daha sonra tek bir toplardamar halinde karın içindeki daha büyük damarlara dökülür. İşte bu toplardamarlarda kapak yetmezliği gelişirse, tıpkı bacaklarında varis olan hastalarda olduğu gibi, kan geriye, ters yönde akmaya başlar (reflü). Bu kan testis çevresindeki toplardamarlarda birikerek, zaman içinde bu ince toplardamar ağının genişlemesine yol açar. İşte bu genişleyen toplardamar ağına da “varikosel” adı verilir.

    Varikoselin belirtileri nelerdir?

    Varikosel, bazı hastalarda hiçbir şikayete yol açmaz. Bu hastalarda sperm muayenesi de normal ise herhangi bir tedavi gerekmeyebilir. Bazı hastalarda ise, varikosel kısırlığa kadar varan önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Varikoselli hastalarda en sık rastlanan belirtiler şunlardır:

    1.Ağrı: Tıpkı bacaklardaki varisler gibi, varikosel de içinde biriken kanın yarattığı basınç sonucu ağrı yapabilir.

    2.Kısırlık sorunları: Varikosel içinde biriken toplardamar kanının testis içindeki ısıyı artırması sonucu, varikoselli hastalarda sperm sayısında azalma, sperm hareketlerinde yavaşlama ve spermlerde şekil bozuklukları gelişebilir. Bir çalışmada, kısırlık problemi olan erkeklerin %40 ında varikosel olduğu tesbit edilmiştir. Bu tür hastalarda varikoselin tedavi edilmesiyle, olguların %50-70 inde sperm sayısı ve kalitesinde belirgin artma olduğu saptanmıştır.

    3.Atrofi: Varikoselde, toplardamar kanının testiste birikmesi sonucu kronik bir beslenme bozukluğu ortaya çıkar ve testiste küçülme (atrofi) gelişebilir. Bu tür olgular erkenden tanınır ve varikosel tedavi edilirse, testis tekrar normal boyutlarına dönebilir.

    Nasıl tanı konur?

    Büyük varikoseller hasta tarafından skrotum kesesi içinde solucanımsı çıkıntılar şeklinde görülebilir, ya da doktor tarafından elle muayene ile saptanabilirler. Varikoseller yeterince büyük değilse, muayenede gözden kaçabilir. Bu tür varikoseller renkli Doppler ultrasonografi ile kolayca tesbit edilebilirler. Ultrasonografi ile ayrıca varikoselin içindeki ters akım kolayca saptanabilir ve bu akımın şiddeti ve damarların büyüklüğüne göre varikosel bazı derecelere ayrılabilir.

    Tedavi seçenekleri nelerdir?

    Varikosel hastalarında tedavinin hedefi, varikosel içine kan kaçıran ve olaya “neden”olan damar ile varikoselin bağlantısını kesmektir. Böylece varikosel içine oluşan kan sızması (reflü) ortadan kalkacaktır. Testisin toplardamar kanı ise, vücudun oluşturduğu normal fonksiyon gören diğer toplardamarlara yönlendirilir. Böylece varikoseldeki basınç artışı ortadan kalkar, ağrı kaybolur. Varikosel nedeniyle testis içindeki ısı artışı kaybolduğundan sperm bozuklukları düzelebilir, beslenme bozukluğu da ortadan kalkacağından küçülen testis yeniden büyüyebilir.

    Varikoselin tedavisinde, klasik yöntem cerrahi operasyondur. Bu operasyon çoğunlukla genel anestezi altında yapılır. Skrotum kesesinin üzerinden ya da kasık seviyesinden bir kesi yapılır ve testisin toplardamarları ortaya çıkarılır. Daha sonra problem yaratan toplardamarlar bağlanır. Böylece, bu toplardamarlardan varikoselin içine oluşan ters akım (reflü) engellenmiş olur.

    Varikosel ameliyatından sonra, hastalar hafif aktiviteleri kısa sürede yapabilirler, ancak güç gerektiren aktiviteleri yapabilmeleri 5-6 haftayı bulabilir.

    Varikosel tedavisinde bir diğer seçenek, son yıllarda gittikçe popülarite kazanan “embolizasyon” işlemidir.

    Varikosel embolizasyonu nasıl yapılır?

    Varikosel embolizasyonu, girişimsel radyologlar tarafından anjiografi cihazı yardımıyla uygulanan bir tedavi şeklidir. Hastanın kasığına lokal anestezi yapıldıktan sonra, kasık toplardamarına ince bir kateter yerleştirilir. Daha sonra bu kateter karın içinden varikosele neden olan toplardamara ilerletilir. Varikosel genellikle sol tarafta olduğundan, bu kateter sol böbrek toplardamarından geçilerek sol testis toplardamarına yerleştirilir. Daha sonra “koil” adı verilen tıkaçlar ve bacak varislerinin tedavisinde kullanılan “köpük” yardımıyla bu toplardamar tıkanır. Böylece tıpkı cerrahide olduğu gibi, embolizasyon tedavisinde de varikosele neden olan damardan geriye kan akımı (reflü) engellenmiş olur.

    Varikosel, ters akım (reflü) sonucu testis toplardamarlarında oluşan bir varistir. Genellikle sol taraftadır. Embolizasyon için, kasıktan girilerek varikosele neden olan damara ince bir kateter yerleştirilir. Daha sonra, bu damara önce “koil” adı verilen maddeler yerleştirilerek ana toplardamar tıkanır. Sonra da, köpük verilerek yan dallar tıkanır. Böylece varikosele neden olan damarlarla bağlantı kesilmiş olur.
    Varikosel embolizasyonu, lokal anestezi altında yapılan ağrısız bir işlemdir. Embolizasyonu takiben, hasta birkaç saat gözlendikten sonra evine gönderilir ve genellikle ertesi gün işine gidebilir.

    Varikosel embolizasyonunun avantajları nelerdir?

    1.Varikosel embolizasyonu, ağrının giderilmesi, kısırlığın düzeltilmesi ve hamilelik oranları açısından cerrahi kadar etkili bir yöntemdir.
    2.Embolizasyonda yara izi ve dikiş yoktur, tüm işlem kasıktaki 1-2 mm lik bir delikten yapılır.
    3.Hastada iki taraflı varikosel varsa, embolizasyonla her ikisi de aynı seansta tedavi edilebilir. Cerrahi tedavide ise, her iki taraf için ayrı kesiler açılması gerekir.
    4.Cerrahi tedavide çoğunlukla genel anestezi kullanılırken, embolizasyon lokal anestezi ile yapılır.
    5-Embolizasyonda tıbbi problem (komplikasyon) oluşma riski cerrahiye göre daha düşüktür. İşlem sonrası enfeksiyon bildirilmemiştir.
    6-Cerrahi yöntemde hastaların bazen hastanede yatması gerekebilir. Embolizasyonda ise hastalar birkaç saat sonra evlerine gidebilirler. Embolizasyondan sonra, hasta fiziksel açıdan yorucu işlerini bile 1-2 günde yapabilir duruma gelirken, cerrahi operasyonda bu süre haftaları bulabilir.

    Sık Sorulan Sorular

    Bütün varikoseller mutlaka tedavi edilmeli midir?
    Eğer varikosel ağrı, sperm bozukluğu ya da testiste küçülmeye yol açarsa, tedavi gerekir. Bu tür problemler yoksa, varikosel tedavi edilmeyebilir.

    Varikosel tedavisinden sonra sperm sayısı ve kalitesinde düzelme olur mu?
    Yapılan birçok çalışmada, varikosel tedavisinin sperm sayısı ve kalitesini düzelttiği gösterilmiştir. Ancak, sonuçlar hastadan hastaya farklılıklar gösterebilir. Erkeğin kısırlığı nedeniyle çocuk sahibi olamayan çiftlerde, varikosel tedavisinden sonra, %30-50 arasında değişen hamilelik oranları bildirilmiştir.

    Embolizasyon tedavisinden sonra testisteki ağrı geçer mi?
    Başarılı bir embolizasyon tedavisinden sonra testisteki ağrı ve şişkinliğin geçmesi beklenir. Ağrıda iyileşme olmazsa, testiste ağrı yapan diğer nedenler araştırılmalıdır.

    Embolizasyon işlemi riskli midir?
    Her tıbbi işlem gibi, embolizasyonun da bazı riskleri vardır. İşlemden sonra, kateterin ciltten giriş yerinde kanama, bulantı, kusma ve bel ağrısı gibi hafif şikayetler görülebilir. Nadiren, varikoselin pıhtılaşması sonucu ağrı gelişebilir, ve bir süre ağrı kesici ilaçlarla tedavi gerekebilir. Bunun dışında, ciddi komplikasyonlar çok nadirdir. Embolizasyondan sonra, enfeksiyon, hidrosel ve testis kaybı bildirilmemiştir.

    Embolizasyon cinsel yaşamı etkiler mi?
    Hayır, embolizasyonun cinsel yaşam üzerine hiçbir olumsuz etkisi bildirilmemiştir.

    Embolizasyon işleminde radyasyon alınır mı?
    Embolizasyon işlemi sırasında testisin aldığı radyasyon dozu çok düşüktür. Bu radyasyon, yaklaşık olarak bir akciğer filminde alınan doz kadardır.

    Embolizasyondan sonra varikosel tekrarlayabilir mi?
    Gerek cerrahi operasyon gerekse embolizasyondan sonra varikoselin tekrarlama ihtimali vardır. Bu ihtimal, yapılan çalışmalarda embolizasyon için % 5-11 olarak bildirilmiştir.

    Ameliyatla düzelmeyen ya da ameliyattan sonra tekrarlayan varikoseller embolizasyonla tedavi edilebilir mi?
    Evet, ameliyatın yararlı olmadığı hastalarda, varikosel embolizasyonla başarılı olarak tedavi edilebilir.

  • Afrodizyak Diyeti

    Afrodizyak Diyeti

    Cinsel Gücü Artıran Diyeti

    Romantizm deyince aklınıza yemekler değil, şarap gelir değil mi
    Tipik bir romantik yemek deyince genellikle aklımıza, seksin değil de tam olarak iyi bir uykunun reçetesinde olması gereken, şarabı ve kalın sulu bifteği içeren bir yemek ve devamında bol çikolatalı tatlı gelmektedir.
    Düşük yağ, düşük kolesterollü Cinsel Gücü Arttıran Diyeti uygulayarak ve biraz egzersiz yaparak(sağlığınızı iyileştirmek ve aynı zamanda cinsel organlara kan akışını arttırmak için ) siz ve partneriniz sağlıklı cinsel hayatınızın keyfini uzun seneler çıkartabilirsininiz.

    Bu diyet aşağıdakiler sayesinde yardım eder:

    • Eğer herhangi bir şey genel sağlığınız için iyi ise aynı zamanda cinsel hayatınız içinde iyidir. Bu yüzden bu diyet daha dinç hissetmeniz için az yağlı ve iyi dengelenmiş besin seçenekleri içermektedir.
    • Afrodit’in suda doğduğu söylenir dolayısıyla da birçok deniz besini afrodizyak olarak isimlendirilmiştir. Bu beslenme planı, hisleri harekete geçirecek lezzetli deniz besinleri içermektedir.
    • Biber, cumin, arnavutbiberi gibi baharatlar vücudu ısıtırlar. Bu diyet ısıyı arttıracak baharatlar içermektedir.

    KAHVALTI

    Birinci seçenek:
    – Pudra şekerine batırılmış çilek
    – Taze sıkılmış portakal suyu
    – Omlet

    İkinci seçenek:
    – Greyfurt üzerine maraşino kirazı
    – Kızarmış ekmekler üzerinde kırmızı soğanlı, yağsız krem peynirli ve marullu, tütsülenmis somon
    – Taze çekilmiş kahve

    Üçüncü seçenek:
    – Pankek
    – Taze kiraz
    – Greyfurt suyu
    – Cappuccino

    ÖĞLE

    Birinci seçenek:
    – Çilek tutkusu çorbası
    – Tam tahıllı peynirli kraker
    – Zeytinyağlı kuşkonmaz salatası
    – Taze armut

    İkinci seçenek:
    – Nicoise salatası
    – Tuscan ızgarada sarımsaklı ekmek
    – Yağsız çikolatalı brovni

    Üçüncü seçenek
    – Fransız ekmeğinden pizza
    – Zeytin
    – Fındıklı ve kuruyemişli taze elma dilimleri

    AKŞAM

    Birinci seçenek:
    – İstiridye bienvielle
    – Karışık yeşil salata
    – Haşlanmış armut

    İkinci seçenek:
    – Enginarlı sotelenmiş tavuk
    – Parmesanlı sıcak ekmek dilimleri
    – Yeşil salata
    – Çikolataya batırılmış taze kiraz, çilek

    Üçüncü seçenek:
    – Tatlı ıstakoz kuyruğu
    – Ispanak salatası
    – Sıcak sandviç ekmeği
    – Düşük kalorili çikolatalı pasta

    Yapılması Gerekenler

    • Lezzetli, değişik ve belki nadir bulunan yiyecekleri tercih edin.
    • Tabaktaki yiyeceklerin afrodizyak sayılan ,enginar, istiridye, çilek ve çikolata olmasına özen gösterin.
    Uzak Durulması Gerekenler
    • Özellikle geceleri yediğiniz yağlı yiyecekler. Kan akışını sindirim sistemine yönlendikleri ve üreme sisteminden uzaklaştırdıkları için yağın sindirimi uzun zaman alır.
    • Çok fazla alkol kulanılması. Az miktarda alındığında alkol rahatlatıcı bir etki yaratırken fazlası uyutucu etki yaratır.

  • Osteoporoza Çipli Tedavi

    Osteoporoza Çipli Tedavi

    Vücuda yerleştirilen bir çip sayesinde, osteoropoz (kemik erimesi) ilacının dozu uzaktan ayarlanabildi.

    Danimarka’da yapılan klinik araştırma, ilk kez osteoropozun uzaktan “tedavi edilebileceğini” gösterdi. Araştırmaya 7 osteoropoz hastası kadın katıldı.
    Çipi 65-70 yaşındaki katılımcıların vücuduna yerleştiren bilimadamları, 12 ay boyunca hastaların durumunu izledi. Bilimadamları çip sayesinde, teriparatid ilacının günlük yapılan enjeksiyonlar kadar etkili şekilde kana verilebildiğini gördü.

    Merkezi ABD’de bulunan çipi geliştiren şirketin patronu ve araştırmaya imza atanlardan Dr. Robert Farra, “hastaların artık ilaçlarını almayı unutmayacağını ya da osteoropoz tedavisinde kullanılan iğnelerin acısına katlanmak zorunda kalmayacağını” vurguladı.

    Önceden programlanan, kademeli olarak bir süre az dozlarda ilacın verilmesini sağlayan birçok çipten farklı olarak, kalp pili büyüklüğündeki bu çipin kablosuz bir sistem yardımıyla uzaktan kontrol edilebildiği belirtildi.

    Doktorların, bilgisayar ya da cep telefonuyla hastalığın durumuna göre dozu ayarlayabileceğini belirten Farra, bu sistem sayesinde ilacın kana enjeksiyon gibi hızla verilebildiğine dikkati çekti.

    Massachusetts Institute of Technology, Harvard Tıp Fakültesi ve Case Western Reserve Üniversitesi’nden bilimadamlarının da destek verdiği araştırma “Science Translational Medicine” dergisinde yayımlandı.

    Bu tekniğin kanser gibi başka hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceği ifade edildi.

    Osteoporoza karşı doğal ilaç
    Pekmez,kadınların korkulu rüyası olan kemik erimesi riskini azaltıyor.
    Osteoporoz Hasta Derneği Başkanı Prof.Dr. Ülkü Akarırmak, ‘pekmezin kalsiyum deposu olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Akarırmak, ìdünyada giderek daha önemli bir halk sağlığı problemine dönüşen osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önüne geçilmesi için pekmez tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılmasında fayda var’ diye konuştu.

    İlgili Konular ;
    Menopozda kemik erimesi (osteoporoz)
    Kemik erimesi hastalığı için bitkisel kür

  • Solaryum Zararlı mı?

    Solaryum Zararlı mı?

    Yaz yaklaşırken kadınları bronzlaşma telaşı sarar. Hatta günümüzde pek çok kadın denize gitmeden önce solaryumda bronzlaşıyorlar ama sağlıklı mı?

    Bronzlaşmak deriyi yaşlanmaktan ve deri kanserlerinden korur mu?

    Bronzlaşmak deriyi güneş yanıklarından korur, ancak tam tersine deri kanserleri için zemin hazırlar. ‘Sağlıklı bronzlaşmak’ yoktur. Bronzlaşmak deri yaşlanmasını peşin olarak kabullenmek ve deri kanseri riskini göze almak demektir.

    Solaryum zararlı mıdır?

    Solaryumlarda uzun dalga ultraviyole ışınları (UVA) kullanılmaktadır. Bu ışınlar da deri kanserlerini potansiyalize edici ve deriyi yaşlandırıcı etkilere sahiptir. Uzun dönem sonuçları henüz iyi bilinmeyen solaryumlardan sakınılmalıdır.

    Bronzlaştırıcı ürünler derimizi güneşten korur mu?

    Bazı kozmetik bronzlaştırıcılarda kına gibi deriyi boyayan maddeler bulunmaktadır. Bu tür maddeler deriye bronzlaşmış izlenimi verebilir, ancak maalesef güneş yanıklarından, deri yaşlanmasından ve deri kanserlerinden korumazlar. Bu ürünler kullanılsa bile diğer güneşten korunma önlemleri mutlaka alınmalıdır.

  • Adım Adım Dukan diyeti

    Adım Adım Dukan diyeti

    Dr. Pierre Dukan tarafından yaratılmış ve kendi adıyla anılan Dukan diyeti tüm dünyada “aç kalmadan zayıflama yöntemi” olarak biliniyor. Dr. Öz, Dukan diyetinin adımlarını mercek altına aldı.

    Henüz Dukan diyetini duymamış olan varsa, yakında duyacağından eminim. Bu yeni trend bütün Avrupa’yı sarmış durumda. Prenses Kate Middleton bile kilo almadan istediğinizi yiyebildiğiniz bu diyeti uygulayanlardan. Kulağa gerçek olmayacak kadar iyi geliyor, öyle değil mi?
    Dukan diyeti, aslında Atkins diyetinin temeli olan düşük karbonhidrat tüketimine dayanıyor; ancak bu yeni akım haftada altı gün istediğinizi yiyebileceğinizi söylüyor. Peki, nasıl işliyor? Dukan diyetinin dört aşamasına bir göz atalım.

    1- Hazırlık Aşaması: Bu ilk aşama, ne kadar kilo kaybetmek istediğinize bağlı olarak 1-10 gün arası sürüyor. Örneğin, 10-12 kg vermek isteyen birisi için bu süre bir hafta. Hazırlık döneminde herhangi bir kalori kısıtlaması yok; ancak beslenmeniz sadece yağsız proteinlerden oluşuyor ve hemen hemen hiç karbonhidrat alınmıyor.

    Yemeklerinizde ayrıca yağsız süt ürünleri ve zayıflamanın gizli silahı olarak adlandırılan yulaf kepeği var. Bu diyetin savunucuları günde 1,5 yemek kaşığı yulaf kepeğinin içerdiği lifin sisteminizi temizlerken aynı zamanda sizi tok tuttuğu konusunda hemfikir.

    2- Hedef Aşaması: Bu aşamada, 1. aşamadaki gıdaları tüketmeye devam ediyorsunuz. Sadece, diyetinize iki günde bir nişastasız sebze ekleniyor. Bu aşama hedeflediğiniz kiloya ulaşıncaya kadar devam ediyor.

    3- Takviye Aşaması: Bu diyetin yaratıcısı Dr. Dukan bu aşama ile diyetinin benzerlerinden kendisini ayırdığını söylüyor. Takviye aşamasında diyetinize karbonhidrat eklenmeye başlıyor. Haftada iki kere “kutlama öğünü” diye adlandırılan, istediğiniz her şeyi yiyebileceğiniz bir döneme giriliyor. Haftada bir gün, sadece yağsız protein tüketiliyor.

    4- Koruma ve Sabitleme Aşaması: Bu son aşama aşağıdaki üç kuralı yaşam biçiminiz haline getirmek üzerine kurulu.

    Haftada bir gün sadece protein yeniyor. (Bu, her hafta aynı gün olmalı.)
    Hayatınızın sonuna kadar günde 1,5 yemek kaşığı yulaf kepeği tüketiliyor.
    Asla asansör ve yürüyen merdiven kullanılmıyor. Günde 20 dakika yürüyüş yapılıyor.
    Dukan diyetinin artılarına baktığımızda, uzun vadede size beslenmenizi nasıl yöneteceğiniz hakkında beceri geliştirme, meyve ve bazı karbonhidratları rahatça tüketme imkanı veriyor. Benim bu noktada size önerebileceğim temel değişiklik beyaz karbonhidratları tüketmemenizdir.

    Bence, kilo vermenin en iyi yolu gıdaların dengeli tüketildiği sağlıklı bir beslenmedir. Sağlıklı bir kiloyu korumanın aylık besin miktarlarını hesaplamaktan daha önemli olduğuna inanıyorum.

    Eğer dünyaca ünlü Dukan diyetini deneyecekseniz, aşamalar arasında kilo alıp verirken oluşabilecek yo-yo etkisine dikkat edin.