Etiket: sağlık

  • Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp Krizi Geçirene Ne Yapılmalı

    Kalp krizi geçirene ne yapılmalı, Kalk krizi durumunda yapılması gerekenler nelerdir. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte kalp krizi vakarları artış gösterdi. Bu yazı dizimizde insanları bilinçlendirmek adına kalp krizi vakalarında neler yapılması gerektiğine dair bilgileri sizlerle paylaşacağız. Hayati önem arz eden bu bilgileri dikkate almanızda fayda var. Her an yakınlarınızda olan biri kalp krizi geçirebilir. Gelin kalp krizi geçirene neler yapılmalıymış bir göz atalım.

    Kalp Krizi Durumunda Yapılması Gerekenler

    – Oturmalı ya da uzanmalı.
    – Giysilerini gevşetmeli.
    – Paniğe kapılmaktan kaçınmalı.
    – Hemen bir sağlık kuruluşuna (tercihen 112 aracılığı ile) ulaşmalı.

    Kalp Krizi Geçiren Hastaya Şunları Yapmayın

    – Kriz geçiren hastaya sıvı vermeyin.
    – Hastayı telaşlandırmaktan kaçının.
    – Bilinci tamamen kapalı ve Aspirin alerjisi var ise Aspirin çiğnetmeyin.
    – Hareket ettirmeyin.
    – İlkyardım eğitimi almamışsanız, kalp masajı gibi müdahalelerden kaçının.
    – Tansiyonu düşük, göz kararması ve bayılma hissi olan hastalara dilaltı hapı vermeyin.

  • Yağ yakmak için seks!

    Yağ yakmak için seks!

    İngiltere’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre “yağ yakma” fikri kadınları sekse yönlendirebiliyor! Spor salonlarında sıkıcı aletlerle uğraşmak yerine, seks yapan kadınlar sanıyoruz ki çok daha mutlu oluyorlar!
    Zayıflamak ve fit kalmak için ‘yağ yakmak’ şart. Kadınlar bunun için türlü egzersizler yapmaya da hazır, yeter ki kıyafetlerinin içine rahat rahat girebilsin, kendilerini önce aynada sonra da toplum içerisinde ‘fit’ hissedebilsinler.

    İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda yapılan bir araştırma, eğer seks yapmak kalori harcamalarını sağlayacaksa, kadınların %76′sının yatağa hemen girmeye razı olduğunu gösteriyor.

    Araştırmaya katılan, spor salonuna düzenli olarak giden kadınların üçte ikisi Gym’de harcayacakları kalori değerine aynı şekilde ulaşacaklarsa, evde kalıp ev işi ve ‘seks’ yapmayı tercih edebileceğini söylemiş.
    Uzmanlara göre yarım saat süren aktif bir ‘seks’ 150 ilâ 300 kalori harcamanızı sağlayabiliyor.

    Geçmişte pek çok Hollywood yıldızının ‘düzenli seks hayatının’ fit kalmalarına son derece yararlı olduğunu belirtmesi de tesadüf değil anlaşılan. Seks, kalbin ve böylelikle metabolizmanın daha hızlı çalışmasını tetikliyor, dolayısıyla da ‘kalori harcamak’ kaçınılmaz oluyor. Haftada sekse 3 adet yarım saatlik seks seansı ayırmanız, ekstradan 750 kalori harcamanız demek ki bu da fit kalmak adına kesinlikle önemsenmeyecek bir değer değil!

    Seks, sadece yağ yakmanızı değil, vücudunuzun salgıladığı endorfin sayesinde kötü ruh halinden sıyrılmanızı, özgüveninizi artırmanızı ve daha enerjik olmanızı da sağlıyor. Tüm bunlar, birbirini tetikleyici, sinerji yaratan faydalar.

    Daha fazla seks ile hem daha fit kalma şansına
    hem de bir sonraki seans için daha güzel görünme isteğine sahip olabilirsiniz…

    Uzun zamandir seksin spordan daha fazla kalori kaybettirdigi soylenip durulurdu. Yapilan uzun arastirmalar sonucu sonuclar kamuoyuna aciklandi.

    KADINI SOYARKEN:
    Kadinin izni ile….. 12 kalori
    Zorla, kadinin izni olmadan.. 1187 kalori

    SUTYENI CIKARIRKEN:
    Iki elinle…. 8 kalori
    Tek elinle. 12 kalori
    Dislerinle.. 85 kalori

    PREZERVATIFI TAKARKEN:
    Ereksiyon halinde… 6 kalori
    Ereksiyon olmamış halde… 315 kalori

    ORGAZM
    Gerçekten 112 kalori
    Yapmacık. 315 kalori

    IKINCI DEFA KALDIRMA HALINDE:
    20-29 yaş arası…… 36 kalori
    30-39 yaş arası…… 80 kalori
    40-49 yaş arası…. 124 kalori
    50-59 yaş arası…. 972 kalori
    60-69 yaş arası… 2916 kalori
    70 ve daha yaşlı.. sonuçlar henüz bize ulaşmadı!

    SEKSTEN SONRA GIYINME:
    Sakince.. 32 kalori
    Acele….. 98 kalori
    Karısı zili calarken…. 1218 kalori
    Kocası zili calarken.. 3521 kalori

  • Kadınla Tartışan Erkeğin Beyin Faaliyetleri Azalıyor!

    Kadınla Tartışan Erkeğin Beyin Faaliyetleri Azalıyor!

    Kadınlarda ise bunun tam tersi oluyor!

    İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, kadınla tartışan erkeğin “akordu” bozuluyor. Erkekle kadın tartışırken erkeğin beyin faaliyetlerinde azalma olurken, kadınlarda tam tersi durumun meydana geldiği saptandı.

    Araştırmayı yöneten Prof. Mara Mather, şunları söyledi: “Stresli bir ortamda karşısında öfkeli bir surat gören erkeğin beyin faaliyetleri azalıyor. Kadında ise tam tersi, beynin aynı bölgesindeki faaliyette artış meydana geliyor. Bunlar, stresin farklı cinsiyetler üzerindeki farklı etkisini ortaya koyması açısından elde edilen ilk bulgular. Stres altında sosyal açıdan erkek geri çekilirken, kadın duygusal destek arıyor.”

  • Grip ilaçları cinsel performansı bitiriyor!

    Grip ilaçları cinsel performansı bitiriyor!

    Grip ilacı kullananlara kötü haber! Uzmanlara göre, grip ve soğuk algınlığı ilaçlarını kullanan erkekler “erken boşalma” kadınlarsa “vajinal kuruluk” tehdidiyle yüzleşebilir.

    GRİP İLAÇLARINDA BÜYÜK TEHLİKE
    Cised’in “E-Cinsel Danışmanlık” hatlarına yapılan başvurularda erken boşalma ve vajinal kuruluk şikayetlerinde artış görülmeye başlandı. Bu da kış aylarına girilen bu dönemde grip ilaçlarının kullanımındaki artışla paralel. Çünkü trankilizan ya da uyku getirici ilaçların (opiyatlar) bırakılması ya da soğuk algınlığı ve grip ilaçlarının yoğun bir şekilde reçetesiz kullanımı sonucunda erken boşalma ve vajinal kuruluk görülebilir!
    Uzmanlar, erken boşalma ve vajinal kuruluğun grip ve soğuk algınlığında kullanılan bir takım ilaçların kullanımı ya da bırakılmasının yan etkisi olarak ortaya çıkabileceğine dikkat çekti.
    Dikkat!!! “Biraz üşüttüm” diye grip ve soğuk algınlığı ilaçlarını şeker gibi yutmayın!

    “ERKEKLER PANİK İÇİNDE!”
    Kışa adım attığımız bu günlerde soğuk algınlığı ve grip vakalarının artması anti-gripal ilaçların kullanımını da arttırdı. Gribin etkilerinden bir an önce kurtulmak için bu tür ilaçları kullanmakta iken aniden erken boşalma gibi cinsel işlev yetersizliğiyle karşılaşan erkeklerin aklına kullandıkları ilaçların buna yol açabileceği gelmemekte ve bu erkeklerin bir kısmı panik içerisinde bize başvurmaktadır.

    Bu ilaçların büyük bir kısmı hekim tavsiyesi olmadan temin edilmektedir. Hekimlerimizin reçete ettiği durumlarda ise ilaçların yan etkileri konusunda genellikle hastalar uyarılmamaktadır. Toplum olarak cinselliği rahat konuşamıyor olmamız hekimlerimizi de etkilemiştir. Dolayısıyla grip ilaçlarının cinsel işlevlerde geçici erken boşalma gibi değişikliklere neden olabileceği konusuna hiç girilmemektedir. Özellikle grip ilaçlarının içinde yer alan antihistaminikler ve dekonjestanlar erken boşalmaya sebep verebiliyor.

    “HASTALIKTAN DOLAYI ERKEN BOŞALMA NORMAL AMA…”
    Hastalıktan dolayı erken boşalma normal ama buna neden olan çoğu zaman grip hastalığı değildir, grip için kullanılan ilaçlardır. Ayrıca, seksten keyif almak için sağlıklı bir beden ve huzurlu bir ortam gereklidir. Eğer bedeniniz grip mikrobuyla mücadele içerisindeyse huzurlu değil demektir, bu stres de erken boşalmayı kolaylaştıran bir faktör olarak işe karışır.

    Grip ilacı kullandıkları dönemde erken boşalma sorunu yaşayan erkekler rahat olsunlar; yaşadıkları erken boşalma geçicidir ve ilaç kullanımı bittiğinde sorun ortadan kalkacaktır.

    Gerçek erken boşalma tanısı koymak için 6 ay ve üzerinde haftada ortalama 2 kez olmak üzere düzenli bir cinsel hayatın olması ve her cinsel ilişkide yineleyici ve tekrarlayıcı bir biçimde erken boşalmanın yaşanması gibi kriterler vardır. Dolayısıyla grip hastalığının olduğu dönemdeki erken boşalmaları biz bir cinsel işlev bozukluğu olarak görmüyoruz.
    Ancak burada cinsel işlev bozukluğuna yol açabilecek bir tehlikeye de dikkat çekmek istiyoruz.

    Bir erkek, gripal dönemdeki geçici erken boşalmalarına takılıp kalır da iyileştikten sonraki cinsel yaşantısında performans anksiyetesine (başaramama korkusu) girerse gerçek bir erken boşalma sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Yani “yine erken boşalacağım”, “yine aynısı olacak”, “yine eşimi tatmin edemeyeceğim” veya “yine rezil olacağım” gibi düşüncelerle yatağa giden erkek performans anksiyetesine girebilir, bu da erken boşalmaya yol açabilir. Bu nedenle grip hastalığı yaşayan erkekler yaşayabilecekleri erken boşalmanın geçici bir sorun olduğu ve ilaç kullanımı bittiğinde eski performanslarına geri dönecekleri duygu ve düşüncesine sahip olmalıdırlar.

    “VAJİNAL KURULUK TEHLİKESİ VAR”
    Grip ilaçları sadece erkeklerin değil kadınların da cinsel hayatlarını olumsuz etkiliyor. Bu ilaçların kadınlarda görülen yan etkilerinden biri de vajinal kuruluk. Psikolog Serap Güngör’e göre, grip ilacı kullanan bir kadın, cinsel aktivite sırasında vajinal kuruluk yüzünden acı yaşayabilir. Ancak asıl sorun bundan sonra başlıyor. Kadının daha sonraki cinsel yaşantısında da aynı acıyı yaşama endişesi içine girebileceğine dikkat çeken Psk. Güngör, bu durumun cinsel isteksizliğe sebep olabileceğinin altını çizdi.

    “KISA BİR SÜRE CİNSEL HAYATA ARA VERİN”
    Cinsellik, hayatımız için oldukça önemli bir yer tutuyor ama asla birinci sıralarında yer etmiyor. Bedenimiz ve zihnimiz hastalık ve stres gibi durumlarla mücadele ederken, cinsellik ikinci plana düşebilir. Bundan dolayı özellikle grip başta olmak üzere, ilaç tedavisi uygulanarak geçirilen hastalıkların nekahat döneminde cinsel hayata ara vermekte fayda var.

  • Orgazmın sırrı dudak şeklinde gizli

    Orgazmın sırrı dudak şeklinde gizli

    Kiminin dudak üstü düzdür kiminin çukur, bazısı daha da çukur veya şekilli… Peki, dudak şeklinizin orgazmınız hakkında önemli bir ipucu verdiğini biliyor muydunuz?

    Batı İskoçya Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Stuart Brody, yeni çalışmasında kadınların dudak üstü çukurlarının cinsel performansları ve orgazm olabilmelerinin göstergesi olduğunu açıkladı…

    258 kadınla görüşen Brody, kadınların dudaklarının üstündeki çukurun belirginleştikçe, cinsel hazlarının da arttığını ortaya koydu.
    Zira, anne karnındayken dudak kıvrımları ve cinsel aktivite ile bağlantılı olan kafatasının ortasındaki sinirler eşzamanlı olarak 17. haftada tamamlanıyor.
    Araştırmacıya göre bu gelişim, henüz anne karnındayken oturduğu kanıtlanan cinsel eğilim ile dudak şekli arasında bağlantı oluşmasına neden oluyor.
    Üst dudak çizgisine dudak çukurunu belirginleştirecek hafif bir parlatıcı sürersek belki daha seksi sinyaller gönderebilir, biraz hile yapabiliriz, ne dersiniz?

  • Kadınların Seks Yalanları

    Kadınların Seks Yalanları

    Cinsel ilişki istemedikleri zaman bu cümleleri kuruyorlar…

    Kadınlar bazı durumlarda yada istemedikleri zaman partnerlerinden uzak durmak için bazı bahanelerde bulunuyorlar.

    İşte kadınların seks yapmamak için partnerlerine uydurdukları yalanlar…

    Kadınlar genelde partnerine çok yorgun olduğunu söyleyerek seks yapmak istemediğini belirtiyor.

    -Kimi zaman ise havamda değilim diyerek durumdan uzaklaşmak istiyorlar.

    -Başım çok ağrıyor ise kadınların uzun yıllardır en çok kullandığı bahaneler arasında.

    -Sabah erken kalkmam gerekiyor da kadınların seks yapmak istemedikleri için partnerlerine sundukları bahaneler arasında.

    -Çocuklar ise kadınların seksten kaçmak için kullandıkları klasik bir yöntem.

    -Kadınların seksten kaçmak için uydurduğu bahaneler bunlarla da sınırlı değil; çok işim var, sana kızgın ve kırgınım, duş alman gerek, sırtımda bir ağrı var ve daha çok erken kadınların seksten kaçmak için en sık kullandıkları cümleler…

    Kadınların seksten kaçmak için kullandıkları beyaz yalanlara onepoll.com anket sitesinin 400 kadın üzerinde yaptığı araştırmadan baz alınarak ulaşıldı.

  • Alerjik Astım Hastaları İçin Bitkisel Kür

    Alerjik Astım Hastaları İçin Bitkisel Kür

    Malzemeler:

    – 6 – 7 Adet Keçiboybuzu

    – Yarım litre su

    Hazırlanışı:

    Keçiboynuzlarını kırarak soğuk suda yıkayınız. ( Bazılarının içlerinde zamanla güve yumurtası oluşur. Hiç bir zararı yoktur ama yine de yıkamanızda fayda vardır.)

    Yarım litre suda 7 – 8 dk. kaynatılıp sabah akşam içilmelidir.

    Keçiboynuzunda kafein yoktur. İçersinde astımı tetikleyen maddeler bulunmaz. Alerjik astımı tetikleyen kafeindir. O yüzden kahve, çikolata ve kızarmadan uzak durulmalıdır.

    5 yaşındaki çocuklara bile aynı tedavi uygulanabilir. Hatta içersine 1 tatlı kaşığından biraz az balda ilave edilirse daha faydalı olur.

    Ayrıca aynı kür, tırnak kırılmalarına karşı faydalıdır.

    Kürlerin Hazırlanışında Püf Noktaları:

    Öncelikte kullanılacak ürünler soğuk suda süzgeç yardımıyla yıkanmalı ve tozu giderilmelidir. Kaynatma işlemi ise, önce su kaynatılıp, malzeme üzerine öyle ilave edilmelidir.

    Ayrıca, mutlaka kürleri hergün taze olarak hazırlayınız.

  • Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz? Yalan söylemek bir hastalık olabilir mi? İşte uzmanımızın ağzından yalanla ilgili şaşırtıcı gerçekler…

    Çok küçük çocuklar bile masum yalancıklar söyleyebiliyor. Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz?
    Yalan söylemeyi hepimiz çocukken öğrenmeye başlıyoruz. Çocuklar, çok küçük yaşlardan itibaren yalan söylemeye başlayabiliyorlar. Zihinsel olarak yaşıtlarına göre daha ileride olan çocuklarda, bu yaş 2-3′e bile inebiliyor. Birçok ebeveynin düşündüğünün aksine, çocuklar çevrelerinde olan her şeyi takip etmekte, anlamakta ve analiz edip kendi içlerinde belli sonuçlara varmaktadırlar. Özellikle toplulukçu bir kültür olan Türkiye’de, insanların sürekli olarak birbirlerine ‘Aman ayıp olmasın, birbirimizi kırmayalım’ diye yalan söylediklerini görüyoruz. Çocuklar anne-babalarından öğrenmeseler de çevrelerindeki diğer insanları gözlemleyerek yalan söylemeyi kolayca öğrenebiliyorlar. Hatta çocuklar yalan söylemeye anne-babaları tarafından teşvik ediliyorlar. ‘Teyzen beni özledin mi diye sorarsa evet de’, ‘Deden dün niye bize gelmediniz diye sorarsa, hastaydım de…’ gibi yönlendirmelerle çocuklar, yalan söylemenin sosyal olarak ilişkileri olumlu yönde ilerleten bir faktör olduğunu öğreniyorlar.

    Cezadan kaçmak için yalan
    Çocukların yalan söylemeye başlamalarının başka bir önemli nedeni de cezadan kaçınmaktır. Özellikle bir kabahat işlediklerinde ağır bir şekilde cezalandırılan çocuklar, yalan söylemenin onları ceza almaktan kurtardığını fark edip, her durumda yalana başvurabiliyorlar. Okul çağındaki çocuklarda, yalan söylemenin, çocuğun gücünü ve kontrol hissini de arttırdığı görülmüştür. Çocuk yalan söyleyerek arkadaşlarım kandırabilmekte olduğunu görüp, bununla çeşitli muziplikler yaparak eğlenebilmektedir. Ailesine yalan söyleyen bir çocuk da yetişkin bireyleri kandırabildiğini görüp, kendini güçlü hissetmektedir.

    Kimileri gayet kolay yalan söyleyip, üstelik hikâyeler yazabilirken, bazı kişiler en masum yalanlan bile söylemekte zorlanırlar. Bu iki insan tipinin arasındaki farkı bir psikolog olarak nasıl yorumluyorsunuz?
    Kolay yalan söyleyebilmek ve bu yalarım üzerine hikâyeler yazmak, erişkinlerde psikolojik bir bozukluğun işareti olabilir. Bazı araştırmacılar erişkinlikte yalan söylemenin her koşulda patolojik olduğunu söylüyor. Masum yalanları bile söylemekte zorlanan kişilerin ise bu davranışlarının arkasında pek çok şey yatıyor olabilir. Örneğin, bu kişi dürüstlüğe çok önem veren bir aileden geliyor olabileceği gibi, söylediği yalanın ortaya çıkma olasılığından çok korkuyor da olabilir. Bu iki insan tipi arasındaki farkın çok farklı nedenleri olabilir, bunu daha net bir şekilde söyleyebilmek için kişilerin psikolojik durumlarının değerlendirilmesi gerekir.

    ‘Yalancı’ bir insandan bahsetmek mümkün mü, yoksa herkes şu ya da bu şekilde yalan mı söylüyor?
    Günlük hayatta her insan çok farklı nedenlerle yalan söylüyor ya da söylemek zorunda kalıyor. Bu neden bazen hasta bir insanın üzülmesini engellemek olabileceği gibi, bazen de iş yerindeki bir sıkıntıyı gidermek olabilir. Bazı insanların ise yerli-yersiz, gerekli-gereksiz koşullarda, sürekli olarak yalan söyleyebildiğini görüyoruz. Bu kişiler ister istemez toplumda ‘yalancı’ olarak adlandırılabiliyorlar. Kim ‘yalancı’dır derseniz bunu söylemek zor; çünkü bu çok göreceli bir kavram. Bazı durumlarda, bazı kişilere göre bir yalan söylemek bile ‘yalancı’ sıfatını vermeye yeterliyken, başka bir ortamda yalan söylemek çok kabul gören ve takdir edilen bir durum olabilir ve bu kişiler ‘yalancı’ olarak adlandırılmadıkları gibi, bu kadar kolay bir şekilde yalan söyleyebildikleri ve tehlike oluşturan durumdan kolayca kaçabildikleri için takdir görüyor da olabilirler.

    Borderlıne ya da antisosyal kişilik bozukluğu olabilir

    Peki, yalan ne zaman patolojik bir durumdur? Tedavi edilmesi gerekir?
    Stres yaratan bir durumla karşılaştığımızda, bir şekilde suçlandığımızda cezadan kaçınmak için zaman zaman hepimiz yalan söyleyebiliyoruz; fakat bir kişi çok fazla yalan söylüyorsa, orada durup düşünmek gerekiyor. Daha önce belirttiğim gibi birçok uzmana göre, erişkinlerin yalan söylemesi her koşulda patolojik bir durum.

    Kişinin kendisi ve kendisiyle ilişkili şeyleri olduğundan farklı bir şekilde göstermek amacıyla söylediği “Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar, başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir.”

    yalanlara düşlemsel yalan denir. Örneğin bir kişi mesleğini, eğitimini, maddi durumunu başka bir kişiye tamamen yalan söyleyerek, olduğundan çok daha farklı bir şekilde aktarabilir. Bu türde yalan söyleyen kişilerin benlik saygısı artar. Bazı kişilerde düşlemsel yalan söyleme o kadar artar ki, kişi söylediği yalanlara inanmaya başlar ve yalan bir dünyanın içinde kendine bir yaşam kurar. Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir. Nedeni ne olursa olsun, sürekli düşlemsel yalanlar söyleyen kişilerin tedavi edilmeleri gerekir; çünkü bu kişiler yalan söyleyerek çevrelerindeki insanların gözünde olduklarından farklı bir kişi gibi gözükebilirler, onlara tutmayacakları sözler verebilirler ve dolayısıyla kendilerine ve diğer insanlara psikolojik olarak zarar verebilirler. Buna ek olarak, düşlemsel yalan söylemek, yetişkinlerde borderline ve antisosyal kişilik bozukluklarının bir belirtisi sayılmaktadır. Düşlemsel yalan söylemek, dönemsel olarak gelip geçen bir şey değil, bir kişilik özelliğidir. Bu kişilik bozukluklarının kişide olup olmadığının değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi çok önemlidir.

    Yalanın çoğunlukla bir nedeni vardır. Aldatılan eşe karşı, patrona karşı ya da anne babaya karşı söylenen yalanlar gibi. Peki, hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyenler! Nedensiz yalan söyleyenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Aslında hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyen kişilerden bahsetmek biraz zor. Çünkü aslında dışarıdan görülse de, görülmese de her yalanın kendi içinde bir söylenme nedeni vardır. Bu neden, kişinin kendine güvenini sağlamaya çalışması olabileceği gibi yaşamındaki güçlükleri kabullenememesi, onları inkâr etmeye çalışması da olabilir. Kişi bir psikolojik bozukluğun etkisiyle de yalan söylüyor olabilir. Bu türden yalanlar, nedenleri yok gibi görünseler de, kişinin sahip olduğu psikolojik bozukluk, bu yalanların söylenmesinin nedenidir.

    En çok gençler yalan söylüyor

    Genelde gençler mi, yoksa orta yaşta bulunan bireyler mi daha çok yalan söylüyor? Bu iki yaş kategorisinin başvurduğu tipik yalanlar var mı? Sıklıkla hangi tip yalanlara başvuruyorlar?
    Gençler orta yaştaki bireylere göre daha çok yalana başvuruyorlar. Dr. Nancy Darling’in Pennsylvania’da yaptığı bir araştırma 21 yaşın altındaki ergenlerin yüzde 98′inin ebeveynlerine yalan söylediğini gösteriyor. İnsanların söylediği yalanların sayısı yıllar geçtikçe azalıyor; çünkü insanlar, yalan söylemenin ahlaki olarak istenmeyen, olumsuz bir özellik olduğunu sosyal ilişkilerinde deneyimleyerek ve çevrelerini gözlemleyerek öğreniyorlar. Ergenler ebeveynlerine, en çok ebeveynlerinin hoşlanmayacağı ya da onları cezalandıracağı konularda yalana başvuruyorlar. Örneğin, sevgilileri, eve geliş saatleri ya da dışarıya çıktıkları arkadaşları konularında… Orta yaştaki bireyler ise daha çok günlük yaşamlarının sorunsuz bir şekilde sürdürmelerini sağlayacak konulardaki yalanlara başvuruyorlar. Tabii bu durumlar da yetişkinlerin alabilecekleri bir cezadan kaçınmalarını sağlıyor. Örneğin; işe geç kaldıklarında, eşlerini kızdıracak bir şey yaptıklarında, ya da bir işi zamanında yetiştiremediklerinde…

    Erkekler ve kadınlar söz konusu olduğunda, yalanın yoğunluğu ve yalan söylenen konular nasıl?
    Yapılan araştırmalarda, erkeklerin, kadınlara göre daha sık yalan söyledikleri, fakat kadınların erkeklere göre daha büyük yalanlar söyleyebildikleri görülmüş. Düşlemsel yalanların söylenme oranının ise kadın ve erkeklerde eşit yoğunlukta olduğu bulunmuş. Yalan söylenen konular yaşanılan sosyo-ekonomik düzeye, eğitime, kültüre göre değişiklik göstermekle birlikte, en çok yalan söylenilen konuların ilişkiler, cinsel konular, karşı taraf hakkındaki negatif düşünceler, negatif davranışlar (sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı, kumar oynama vb.), kişisel görüş farklılıkları ve finansal konular olduğu saptanmış.

    Kadın erkek ilişkilerinde bir tarafın sık sık yalana başvurduğunu gözlemleyen partner nasıl bir tavır almalı?
    İlişkide bir taraf, karşı tarafın kendisine sık sık yalan söylediğini fark ettiğinde sessiz kalmayarak, bu konuyu ve bu konuda duyduğu rahatsızlığı karşı tarafla paylaşabilir. Bu konuyu paylaşırken kişi, karşı tarafı suçlayıcı bir tarzda değil, uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemeyi deneyebilir. Kişinin karşı tarafa, yaptığı davranışın hiç hoş olmadığım vs. söylemesi yerine, bu davranışın kendisinde yaptığı etkiden, bu konudaki hislerinden bahsetmesi daha uygundur. Kişi bir suçlama ve saldırı ile karşı tarafa yaklaşırsa, karşı taraf da savunmaya geçer ve durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

  • İsveç Diyeti

    İsveç Diyeti

    Avrupa’da çılgınca uygulanan İsveç Diyeti Türkiye’de ilk defa Aylin Livaneli tarafından tanıtıldı. Böylece Türkler, geniş kitleler tarafından uygulanacak yeni ve etkili bir diyet ile tanışmış oldu…

    İsveç diyetini uygulayan kişiler iki hafta içinde 7 ile 20 kilo arasında kilo verdiklerini söylediler.

    Bunun dışında isveç diyetinin en büyük özelliği metabolizmayı tamamen değiştirdiğinden 2 yıl boyunca hiç kilo almamanızı sağlaması.

    Ancak diyetin başarılı olaması için aşağıdaki kurallara mutlaka uymalısınız.

    Kurallar:

    1. Diyet programındaki 1 fincan kahvenin dışında ayrıca çay, kahve ve meşrubat içilmemeli.
    2. Günde 2 litre su içilmeli.
    3. Diyet 13 günden fazla sürdürülmemeli.
    4. Diyeti ancak 6. günde kesebilirsiniz.
    5. 3 aydan kısa bir sürede diyeti tekrarlamayın.
    6. Aynı gün içinde öğle ve akşam yemekleri yer değiştirilebilir.

    Tavsiyeler:

    1. Brokoli bulamadığınızda karnabahar yenebilir.
    2. Yüksek kolesterolü olan kişiler yumurtanın akını yiyebilirler.
    3. Ölçü ve miktar belirtilmemiş yiyecekleri abartmamak koşulu ile dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
    4. Diyet ağır geldiğinde 6. günde bırakıp 3 ay sonra 6 gün daha uygulanabilir.

    1. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
    Öğle: 2 katı yumurta, 1 porsiyon haşlanmış ıspanak, 1 domates
    Akşam: 1 biftek(200 gram,) zeytinyağlı ve limonlu yeşil salata

    2. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
    Öğle: 1 dilim salam, 100 gram yoğurt
    Akşam: 1 biftek (200 gram), yeşil salata, 1 meyve

    3. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
    Öğle: Haşlanmış ıspanak, 1 domates, 1 meyve
    Akşam: 2 katı yumurta, 1 dilim salam, yeşil salata

    4. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
    Öğle: 1 katı yumurta, 1 rendelenmiş havuç, 250 gram yağsız beyaz peynir
    Akşam: 2 dilim portakalın suyu, 100 gram yoğurt

    5. gün
    Sabah: 1 büyük rendelenmiş havuç (limonlu)
    Öğle: Haşlanmış yağsız balık (200 gram, limonlu ve tereyağlı)
    Akşam: 1 biftek (200 gram), salata ve brokoli

    6. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
    Öğle: 2 katı yumurta, 1 büyük rendelenmiş havuç
    Akşam: Derisi alınmış tavuk (200 gram), salata

    7. gün
    Sabah: Şekersiz çay
    Öğle: Izgara et (200 gram), taze meyve
    Akşam: Hiç bir şey yenmeyecek

    8. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme seker
    Öğle: 2 katı yumurta, 1 porsiyon haşlanmış ıspanak, 1 domates
    Akşam: 1 biftek(200 gram), zeytinyağlı ve limonlu yeşil salata

    9. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
    Öğle: 1 dilim salam, 100 gram yoğurt
    Akşam: 1 biftek (200 gram), yeşil salata, 1 meyve

    10. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
    Öğle: Haşlanmış ıspanak, 1 domates, 1 meyve
    Akşam: 2 katı yumurta, 1 dilim salam, yeşil salata

    11. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker, 1 dilim kızarmış ekmek
    Öğle: 1 katı yumurta, 1 rendelenmiş havuç, 250 gram yağsız beyaz peynir
    Aşam: 2 dilim portakalın suyu, 100 gram yoğurt

    12. gün
    Sabah: 1 büyük rendelenmiş havuç (limonlu)
    Öğle: Haşlanmış yağsız balık (200 gram, limonlu ve tereyağlı)
    Akşam: 1 biftek (200 gram), salata ve brokoli

    13. gün
    Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şeker
    Öğle: 2 katı yumurta, 1 büyük rendelenmiş havuç
    Akşam: Derisi alınmış tavuk (200 gram), salata

    İlgili konular ;
    İsveç Diyeti Deneyimlerimiz
    Glisemik indeks Diyeti nedir?
    Hipotiroid Diyeti
    Bikini Diyeti

  • Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Ağız İçi Yaralarının Nedenleri ve Tedavisi

    Tıpta AFT denilen ağız içi yaraları; ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, yumuşak damakta, dil üzerinde, diş eti üzerinde ve farenkste görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili ve oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır…

    Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. AFT genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.

    AFT’nin oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir.

    Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür.

    AFT oluşumunda hangi faktörler önemlidir?

    – Stres

    Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir.

    Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir.

    – Yiyecekler

    Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler AFT oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır. Bunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen karabuğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekle de AFT oluşumunu hızlandırırlar.

    – Travma

    Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar AFT için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar.

    – Diş macunu

    Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak yapılarına katılan “Sodyum Lauryl Sulhate” ( SLS ) mukoza hücrelerinin yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır. SLS bu özelliği ile AFT oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir.

    Özellikle AFT sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha az oranda (%1.25) SLS içeren diş macunları üretilmektedir. (Tom’s of Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste.)

    – Sistemik hastalıklar

    Behçet hastalığı, genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı AFT’lerle kendini gösteren bir hastalıktır.

    Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı AFT’ler görülebilmektedir.

    – Diğer nedenler

    B12 vitamini ve demir noksanlığı, sigara içme, tütün çiğnemenin gibi alışkanlıkların de AFT oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir.

    Ağız içi yaralarının (AFT) tedavisi

    AFT’ler herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. AFT sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:

    Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için yapılabilecekler şunlardır.

    – Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalıdır.

    – “2% Hydrogen Peroxide” solüsyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile AFT bölgesi temizlenebilir.

    – Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem AFT üzerine sürülebilir.

    – Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solüsyonla günde üç kez gargara yapılabilir,

    – Yemeklerden önce AFT bölgesine “Xylocaine” solüsyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir.

    – AFT üzerine uygulanacak “Orabase”, “Gly-oxide”, “Cankaid”,”Ambesol” gibi ağız içi kremler uygulanabilir.

    – “Sucralfate” tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir.

    – Özellikle başlangıç aşamasında “Tetrasiklin” tableti suda eriterek elde edilen solüsyon ile gargara yapmak AFT’nin fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir Topikal Steroid “% 0,1’lik Triamcinalone” uygulanması ya da steroidli bir gargara “Betamethasone Syrup” ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır.

    – “Chlorhexadine” gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır.

    – “Tetrasiklin” şurup la hazırlanan 12,500 ünite “Nystatin”, 1.25 mg “Diphenhydramine”, ve 0.25 mg/m “Hydrocortisone” karışımı ‘Shotgun’ solüsyonu olarak kullanılabilir.

    AFT (canker sores = mouth ulcers) ile UÇUK (fever blisters = cold sores) arasındaki farklılıklar

    AFT ile uçuk genellikle aynı belirtileri gösterdikleri için birbirleri ile karıştırılabilmektedir. Ancak aralarında birçok temel farklılık vardır:

    AFT

    1. Kesinlikle ağız içersinde oluşur.
    2. Bulaşıcı değildir.
    3. AFT’nin oluşmasına virüsler neden olmaz.

    Uçuk

    1. İçi su toplamış küçük kabarcıklar (Blisters) şeklinde başlar.
    2. Nadiren ağız içerisinde olsalar da genellikle ağız dışında meydana gelirler. AFT ağız içerisinde tüm bölgelerde olabilmesine karşın uçuk genellikle ağız içerisinde damak tavanı gibi hareketsiz bölgeleri tutar.
    3. Bulaşıcıdır.
    4. Virüsler tarafından meydana getirilir.