Etiket: sağlık

  • Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik şekeri, hamilelik döneminde başlayan bir çeşit diabet hastalığıdır. Bunun anlamı vücudunuzun şekeri kullanması gerektiği gibi kullanamamasından dolayı kan şekeri değerlerinizin normalin üstüne çıkmasıdır. Hamilelik şekeri yaklaşık olarak %4 oranında hamileyi etkiler. Genelde hamileliğin beşinci veya altıncı aylarında ortaya çıkar (24-28 haftalar). Genellikle de doğumdan sonra ortadan kaybolur.

    Hamilelik Şekeri Bebeğimi Nasıl Etkiler?
    Yüksek şeker oranları hem sizin hem de bebeğiniz için sağlıksızdır. Eğer yüksek şeker seviyeleri kontrol altına alınmazsa doğumda problem yaşama riski artar. Bebeğin no
    rmalden fazla büyümesi gibi etkilerle doğumu sizin için ve bebeğiniz için zorlaştırabilir. Ayrıca bebeğin ileriki yaşamında şeker hastalığı riski taşımasına sebep olur.

    Hamilelik Şekerim Varsa Ne Yapabilirim?
    Doktorunuzun ve diyetisyeninizin önerileri doğrultusunda beslenmenizi düzenlemeniz, düzenli egzersiz yapmanız ve kan şekeri seviyelerinizi düzenli olarak kontrol etmeniz gerekir.

    Beslenmemde Ne Gibi Değişiklikler Yapmam Gerekir?
    Doktorunuz bu değişiklileri bir diyetisyen yardımıyla yapmanızı isteyebilir. Bunun yanında bazı gıdaların beslenmenizden çıkarılması istenebilir. Özellikle dondurma, şerbetli tatlılar, kurabiyeler, çikolata gibi şekerden zengin gıdalardan uzak durulması bunlar yerine doğal şeker içeren meyveler tercih edilmesi gerekebilir.

    Öğün aralarında acıktığınızda kuru üzüm, havuç, meyve gibi sizin için sağlıklı olan seçenekleri tercih edebilirsiniz. Beyaz undan yapılan makarna veya beyaz pirinç yerine sizin ve bebeğiniz için daha yararlı olan bulgur, kepekli makarna veya esmer (kepekli-kabuklu) pirinç tercih edebilirsiniz.
    Dengeli ve çeşitli beslenmenizde sizin ve bebeğiniz için çok önemlidir. Hamilelik döneminde ne kadar kilo aldığınıza bağlı olarak öğünlerde daha az yemeniz gerekebilir. Bununla ilgili olarak doktorunuz veya diyetisyeninizle konuşabilirsiniz.

    Neden Egzersiz Önemli?
    Doktorunuz sizin ve bebeğiniz için güvenli olan egzersizi düzenli olarak yapmanızı önerecektir. Egzersiz kan şekeri seviyenizi normal düzeyde tutmanıza ve kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
    Yürüyüş hamileler için genellikle en kolay egzersiz şeklidir. Yüzme veya diğer egzersiz çeşitleri de güvenli olan seviyelerde yapılabilir. Hangi egzersizlerin sizin için güvenli olduğunu doktorunuza danışabilirsiniz.
    Eğer genelde yürüyüş alışkanlığınız yoksa günlük 5-10 dakikalık yürüyüşlerle başlayabilirsiniz. Güçlendikçe yürüyüş zamanını 30 dakikaya kadar çıkartabilirsiniz. Egzersizi ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay kan şekeri seviyenizi kontrol altına alabilirsiniz.
    Egzersiz yaparken dikkatli olmanız da şart. Egzersiz yaparken kendinizi çok zorlamamanız, çok terlememeniz ve nefes nefese kalmamanız gerekir.

    Eğer egzersiz yaparken başınız dönerse, sırt ve bel bölgenizde şiddetli ağrı hissederseniz veya başka bölgelerde ağrı hissederseniz egzersizi hemen bırakıp doktorunuz arayınız.

    Hamilelik Döneminde Hangi Testleri Yaptırmam Gerekir?
    Doktorunuz sizden rutinde yapılan kan tahlillerini isteyecektir. Bunun yanında sizin de düzenli olarak kan şekeri seviyenizi ölçtürmenizi isteyebilir. Bu testler doktorunuza beslenmenizin ve egzersizin kan şekeri seviyesini istenilen seviyede tutup tutmadığı konusunda bilgi verecektir. Eğer değerler istenilen düzeylerde değilse doktorunuz sizden kan şekeri seviyenizi düşürmek için insülin kullanmanızı isteyebilir. Doktorunuz bu konuda sizden bir uzmanla görüşmenizi isteyebilir.

    Bebeğim Doğduktan Sonra Kan Şekeri Değerlerim Düzene Girer mi?
    Bebeğiniz doğduktan sonra hastanede bulunduğunuz zaman içerisinde kan şekeri düzeylerine baktırmanıza gerek yoktur. Hamilelik şekerinin kontrolü loğusalık döneminde, doğumdan 6–8 hafta sonra yapılmalıdır. Hamilelik döneminde gebeliğe bağlı şeker yükselmesi yaşayan anne adaylarının yaşamları boyunca diğer annelere göre şeker hastalığına yakalanma riskinin biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz.

    Bu yüzden sağlıklı ve dengeli beslenmeye devam edip, düzenli egzersizlerinizi yapmak ve doktorunuzun önerdiği peryodları da şeker kontrolünüzü yapmanız sizin için çok önemlidir.

     

    Diyabetli hamileler nasıl beslenmeli?

    Gebelik şekerinde de normal diyabetteki gibi en önemli besin öğesi karbonhidratlı (şekerli) besinler. Karbonhidratlı besinler kan şekerini yükseltir diye diyetten çıkartılmaz. Yapılan çalışmalar da göstermiş ki; gebelikte yeterli protein ve yağ alınsa dahi eksik karbonhidrat bebeğin beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur.

    • Karbonhidratlarda önemli nokta; ne kadar karbonhidrat gerektiğinin iyi hesaplanması ve kişinin ihtiyaç duyduğu karbonhidratı günün hangi saatlerinde, ne kadar ve hangi besinlerle karşılayabileceğini öğrenmesidir. Kan şekerini hızlı yükselten basit şekerler yerine lif miktarı yüksek, kan şekerini daha yavaş yükselten, sağlığı geliştirmede daha etkin kompleks karbonhidratları seçmek faydalı olur.
    • Kompleks karbonhidratlar; tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, makarna, bulgur, tam buğday ekmekleri, çavdar, yulaf ve benzerleridir. Basit şekerler ise; çay şekeri, reçel, bal ve marmelat gibi gıdalardır. Diyet programında karbonhidrat kaynaklarını öncelikli olarak ekmek ve ekmek yerine geçenler ile meyve grubu besinler oluşturur. Bu besinler diyette kesinlikle bulundurulmalı. Ancak yenilecek miktar ve zamanlama çok iyi belirlenmeli.
    • Sıkıntı her zaman kan şekerinin yükselmesi olmaz. Kan şekerinin düşmesi de yaşanır ve çok tehlikelidir. Bu nedenle doktorun ve beslenme uzmanının istediği periyotlarda kan şekeri kontrolü yapmak / yaptırmak, besin tüketim kaydı tutmak ve bu kayıtlar eşliğinde beslenme programını yenilemek gerekir. Annenin aldığı kilo, kan şekeri değerleri, yiyebildiği ve yiyemediği besinler göz önüne alınarak diyetisyen kontrolünde beslenme programı yenilenmelidir.
    • Öğün atlamayın. Kan şekerinin düşmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bunu önlemenin en güzel yolu sık aralıklarla beslenmektir. Kan şekerlerinin istenilen düzeylerde tutulabilmesi için öğün sayı ve miktarları önemlidir. Ara öğünler, öğünden 2,5 – 3 saat sonra kompleks karbonhidrat içerikli olmalıdır.
    • Kan şekerini düzenlemede yardımcı besinlerin başında posa gelir. Posa, birlikte yenilen karbonhidratın kan şekerine olan etkisini azaltır. Kan şekerinin yükselme hızını yavaşlatır. Bu nedenle de tüm öğünlerinizde kalori değeri çok az olan ama vitamin, mineral ve posadan zengin olan kaynakları, yani sebzeleri mutlaka sofranızda bulundurun. Bununla birlikte diğer karbonhidrat kaynaklarında da posadan zengin olanları tercih etmelisiniz. Yani tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur, meyveler gibi.

     

     

    İlgili Konular ;
    Gebelik şekeri çıkanlar varmı?
    Hamilelik şekeri ve diyet
    Gebelik şekeri olanlar

  • Gebelik (Hamilelik) Testi

    Gebelik (Hamilelik) Testi

    Kanda ve idrarda yapılan gebelik (hamilelik) testleri

    Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

    Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

    İdrar testleri:

    Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler.İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

    Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50′lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

    Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

    Kan testi (beta HCG):

    İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandakiseviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

    Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

    İlgili Konular ;
    Hamilelik Belirtileri
    Üstüne görme nedir?
    Tahmini doğum tarihi – Gebelik Hesaplama
    Ovulasyon-Yumurtlama tarihi hesaplama
    Gün gün Hamilelik – Gebelik Takvimi

  • Yaz aylarında varisten koruyan 10 basit öneri

    Yaz aylarında varisten koruyan 10 basit öneri

    Önemli bir damar hastalığı olan varislerden korunmak için; korse giymemeli, dar kemer kullanmamalı, her gün 20 dakika yürümeli, düz ayakkabılardan uzak durmalı ve günde en az iki litre su içmelisiniz

    Mayo giymekten utanmaya, etek giyememeye ve bacakları gizlemeye neden olan varisler aslında kozmetikten çok daha öte bir sorun. Önemli bir damar hastalığı olan varislerden korunmak ise hiç de zor değil.

    SOĞUK SU İYİ GELİR
    1 Soğuk su toplardamarların büzülmesine neden oluyor ve kanın daha çabuk kalbe dönmesini sağlıyor. Böylece toplardamar rahatlıyor. Banyoyu mümkün olduğu kadar sıcak suyla yapmayın.
    2 Bacakları kuma gömmek ve güneş ışınlarına maruz kalmak damarların genişlemesine ve içlerinde kanın birikmesine neden oluyor. Bu nedenle gölgede veya denizde vakit geçirin.

    BABET GİYMEYİN
    3 Su içmek hem kanın akışını hem de vücutta biriken atık maddelerin atılımını kolaylaştırıyor. Bu nedenle günde en az iki litre su için.
    4 Pantolon ve eteklerinizin bel kısmını fazla sıkmayın ve çok dar kemerler kullanmayın.
    5 Ayak bileği ve baldır kaslarının düzenli ve ritmik çalışmasını kısıtlamayacak ayakkabıları tercih edin. Babet giymeyin.

    HER YARIM SAATTE 15 ADIM
    6 Ayakta veya oturarak uzun süre hareketsiz kalmak, varis oluşumunu tetikliyor. Eğer mesleğiniz gereği sabit durmanız gerekiyorsa, bacaklarınızı düzenli olarak hareket ettirerek, kanın bacaklarda göllenmesini engellemeniz şart.

    DAR KIYAFET GİYMEYİN
    7 Dar giysiler bacaklardan kalbe dönmeye çalışan kanın rahat akmasını engelliyor ve bu akış yönünü daraltıyor. Bol kıyafetleri tercih edin.

    AŞIRI BAHARAT YEMEYİN
    8 Yanlış beslenme varis gelişiminde etkili olabiliyor. Bu nedenle beslenmenize dikkat edin ve sık aralıklarla az miktarlarda yemek yiyin. Öğünlerinizde sebze ağırlıklı ve bol lifli yiyeceklere yer verin. Aşırı baharatlı gıdalardan, lifçe fakir yiyeceklerden, kahve, alkol ve sigaradan uzak durun.

    TEMPOLU YÜRÜYÜŞ
    9 Ayak bileği ve baldırdaki ritmik hareketler, kanın dönüşünü kolaylaştırıyor ve bacak pompasını güçlendiriyor. Bu sırada derin nefes alıp vermek de kanın dönüşünü kolaylaştırıyor. Her gün 20 dakika yürüyüş yapın.

    UYURKEN AYAKLAR 10 SANTİM YUKARIDA OLSUN
    10 Geceleri uyurken yer çekiminden faydalanarak ayak ve bacaktaki birikmiş kanı vücuda geri yönlendirilebilirsiniz. Bunun için ayakların kalp seviyesinden birkaç santim yükseklikte olması yeterli. Yatağın ayak ucu kısmının altına 10 santimlik yükselti koyun. Yatakta geçirilen tüm süre boyunca ayak ucundaki bu yükseklik, toplardamar kan akımını yerçekiminin de etkisiyle kalbe yönlendiriyor. Günün üçte birinin uykuda geçtiği düşünüldüğünde; bu yöntemle varislerinize gece boyunca mükemmel bir tedavi uygulamış olursunuz.

  • Başınızmı Ağrıyor ?

    Başınızmı Ağrıyor ?

    Baş Ağrılarının Türleri :

    Gerilim Tipi Başağrısı :

    – Başın arkasında yan ,ön tarafında veya çember tarzında bir gerginlik olarak ifade edilir.Ağrı kademeli olarak yavaş yerleşir.Örnek olarak sabahleyin başlayan ağrı akşama doğru giderek artar.Ağrı 1 saatten birkaç güne kadar sürebilir.Yaşanan stresler ile tekrarlama eğilimi gösterebilir.Tedavisinde basit analjezikler ve psikolojik destek uygulanır.

    Klasik Migren Auralı :

    – Önce görsel bazı bulgular vardır.( renkli halkalar ).Sonra başın tek tarafında ( sağ veya sol ) zonklayıcı ağrı,bulantı ve kusma bulunur.Ağrı süresi 30 dakikadan birkaç saate kadar uzayabilir.Stressli dönemlerde daha sık olmak üzere tekrarlar.Tedavisinde ergotamin preparatları kullanılır.

    Basit Migren Aurasız :

    – Ağrı öncesinde klasik migrende görülen bulgular yoktur.Başlangıçta tek taraflı baş ağrısı daha sonra yaygın zonklayıcı ağrı ve bulantı bulunabilir.Süresi saatlerden bir kaç güne kadar uzayabilir.Tekrarlaması klasik migrene benzer.Tedavisi klasik migren tedavisiyle aynıdır.

    Cluster Baş Ağrısı :

    – Şiddetli, göz etrafında lokalize,rahatsız edici,can sıkıcı durum veya zonklayıcı ağrı olarak ifade edilir.Süresi 15-90 dakika kadardır.Bir veya iki ayda bir demetler halinde tekrarlar.Ataklar arasındaki süreler değişkendir.Genelde alkol ve sigara kullanan erkeklerde görülür.Tedavisinde ağrılı zamanlarda prednison ve ergotamine kullanılır.

    Subaraknoidal Ağrı :

    – Ani yerleşimli şiddetli yaygın bir baş ağrısıdır.Hastalar daha önce yaşamadıkları bir şiddetde ağrı olarak tarif ederler.Günlerce sürebilir.Hastanın yaşamını tehlikeye soktuğu için cerrahi tedavi uygulanır.

    Tümör:

    – Öksürmek,aksırmak veya fiziksel eforla artan,ağırlık hissi tarzında bir sabah ağrısıdır.Akşama yaklaştıkça ağrı hafifler.Haftadan aylara kadar sürebilir.Bu ağrı tipi beyin içi basıncının arttığı durumlarda görülür.Uzun bir süredir bu tipte bir ağrınız varsa bir nöroloğa başvurmanız önerilir.

    Psödotümör:

    – Ağırlık hissi,sürekli ağrı öncelikle fazla kilolu genç kadınlarda görülür.Günlerden haftalara kadar süren uzun bir ağrı dönemi vardır.Öksürmek,aksırmak veya fiziksel eforla ağrı artar.Tekrarlayan lomber ponksiyonlarla tedavi edilir.

    Sinüs Baş Ağrısı :

    – Sinuslar üzerinde lokalize,sürekli ağrı.Günlerden haftalara kadar sürebilir.Tekrarlayabilir.Tedavisinde antibiyotik ve antihistaminikler kullanılır.

    Temporal Arterit :

    – 60 yaş üzerindeki hastalarda görülür.Tek taraflı bir baş ağrısıdır.Saniyelerden saatlere kadar sürebilir.Yaşam boyu tekrarlar.Tedavisinde steroidler kullanılır.

    Trigeminal Nevralji :

    – Bıçak gibi saplanan yüz ağrısı olarak tanımlanır.Tedavisinde karbamazepin veya cerrahi tedavi uygulanır.

    Atipik Yüz Ağrısı :

    – Ağırlık hissi veren sürekli diffüz yüz ağrısı.Tedavisinde amitriptilin veya klordiazepoksid kullanılır.

    Baş Ağrılarının Tedavisi :

    Baş ağrılarının tedavisi için bir nöroloji doktoruna başvurmak şarttır. Yukarıda sayılan baş ağrıları nedenlerini ancak bir nöroloji doktoru değerlendirebilmektedir. Hastalar tarafından sık yapılan bir hata özellikle tekrarlayan baş ağrısı durumunda ağrı kesici ilaçlarla durumlarını idare etmeye çalışmaktır. Oysa örneğin migren durumlarında kullanılan ilaçlar tamamiyle farklıdır. Çünkü migren ağrısı beyin damarlarından kaynaklanmaktadır.

  • Dash diyeti Listesi

    Dash diyeti Listesi

    Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları” şeklinde çeviribileceğimiz DASH diyeti ile 14 gün içerisinde tansiyonda düşme olduğu tespit edildi. Dash diyetinin bir amacı da sodyum alımını kısıtlamak…

    Doğru besinleri doğru miktarlarda tüketerek yüksek tansiyonunuzu dengeleyebilirsiniz. Her besin vücudumuz için gerekli olan birbirinden farklı unsurları içerir. Eğer doğru besinler seçilir ve doğru miktarlarda tüketilirse, vücudun ihtiyacı olan besin öğeleri sağlandığı gibi bazı sağlık sorunlarının çözümüne de yardımcı olunabilir: Doğru beslenerek tansiyonunuzu da düşürebilirsiniz.

    ÖRNEK DASH DİYETİ

    SABAH KAHVALTISI

    1 çay bardağı portakal suyu

    1 su bardağı yağsız süt ile 1 çorba kaşığı kahvaltı gevreği

    1 orta boy muz

    Serbest miktarda çiğ sebze (domates, salatalık, yeşil biber vb. 1 çay kaşığı zeytinyağı konabilir)

    1 ince dilim kepek ekmeği (1 tatlı kaşığı reçelli)

    ÖĞLE YEMEĞİ

    Tavuklu salata (tavuğun göğüs etinden yapılmış olmalı)

    Çiğ sebze (3-4 çubuk havuç ve kereviz, 2 adet turp, marul)

    1 su bardağı yağsız yoğurt

    1 dilim kepek ekmeği

    1 orta boy elma

    AKŞAM YEMEĞİ

    1 adet büyük boy ızgara balık

    4 yemek kaşığı esmer pirinçten yapılmış pilav veya entegre makarna

    Haşlanmış brokoli ve domates

    Ispanak veya semizotu salatası (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, domates, salatalık, yeşil soğan, yeşil biber ilavesiyle)

    1 dilim kepek ekmeği

    2 parmak kalınlığında 1 dilim kavun

    ARALAR

    1 meyve veya 4 adet kuru kayısı veya karışık tuzsuz kuruyemiş (1/2 su bardağı)

    1 MEYVE NE OLABİLİR?

    1 küçük boy elma

    3 adet kayısı

    1 orta boy muz

    1/2 orta boy greyfurt veya 1 orta boy portakal

    14 adet vişne

    1 büyük boy mandalina

    15 iri üzüm

    12 adet çilek

    5 adet erik

    1 orta boy armut

    1/8 orta boy kavun veya karpuz

    DASH diyeti yaparken nelere dikkat edeceksiniz?

    Salatada tuz yasak, sirke ve limon serbesttir. 1 çay kaşığı zeytinyağı eklenebilir. Tavuk derisiz ve beyaz etinden olmalıdır.

    Yemeğinizi küçük lokmalar halinde yiyin.

    Pilav, sebze gibi karbonhidratları ana yemeğinizle aynı tabağa koyun.

    Eti tek parça halinde tabağınıza koyun.

    Aralarda veya tatlı yapımında kullanmak için meyveleri veya düşük yağlı, düşük kalorili besinleri tercih edin (şekersiz jelatin gibi).

    DASH diyeti kuralları
    * Salatalarınıza sirke, limon ve çeşitli baharatlardan dilediğiniz miktarda, zeytinyağını en fazla 1 tatlı kaşığı olacak şekilde koyabilirsiniz. Tuz kesinlikle kullanılmamalıdır.
    * Yemeklerinizde ve salatalarınızda kullanacağınız tavuk eti mutlaka derisiz ve göğüs kısmından olmalıdır.
    * Tüm yemekleri iyice çiğneyerek ve küçük küçük lokmalar halinde yemelisiniz.
    * Pilav, sebze gibi yardımcı yemekleri ana yemek ile birlikte aynı tabağa koymalı ve ana yemek ile aynı anda yemelisiniz.

  • Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz ama ne yazık ki her şeyin olduğu gibi kozmetiklerin de bir ömrü var. Kullanma sürelerini aştıkları her fazladan saniye bakteri üretmeye başlıyorlar. İyisimi siz kozmetiklerinizle vakitlice vedalaşın!

    Makyaj çantamızda ne zaman aldığımızı unuttuğumuz, ama bir türlü atmaya da kıyamadığımız bir sürü kozmetik ürünü var. Maalesef, her şey gibi kozmetik ürünlerinin de bir ömrü var! Biliyoruz, atmaya kıyamıyorsunuz ama çantamızda durdukları her fazladan saniye bozulup bakteri saçmaya başlayacaklar! Peki, o sürmeye kıyamadığımız ama yıllardır makyaj çantanızdan çıkarmadığımız rujumuzla ne zaman vedalaşmak gerek? Fondötenimizin bozulduğunu nasıl anlarız? İşte yanıtlar!

    Maskara
    Maalesef ömrü 3 ay! Maskaralar en az tüketim süresine sahip olan ürünler. Çünkü fırçayı her çıkardığınızda içine bakteri taşır. Bu nedenle 3 ayda bir yenilemekte fayda var.

    Fondöten
    Kaşıntı yapıyorsa hemen kurtulun! Fondöteni doğru saklamak koşuluyla bir buçuk yıl kullanabilirsiniz. Fondöteniniz güneş veya sıcak bir ortama maruz kalıyorsa bu süre 6 aya kadar iner. Çünkü sıcak fondötenin bozulmasına ve içindeki yağla suyun ayrışmasına neden olarak ömrünün azalmasına neden olur. Bozulup bozulmadığını anlamak için bir miktar bileğinize sürün; eğer bir saat içinde kaşıntı yapmazsa sorun yok demektir. Bir diğer yöntem de kokusunun değişip değişmediğidir. Garip kokmaya başlamışsa ve kıvamında bir değişiklik varsa, hemen kurtulun.

    Pudra
    Süngerler bakteri üretiyor… Pudralar, doğru ve temiz kullanıldıkları takdirde iki yıla kadar dayanır. Fakat kullandığınız sünger ve fırçalar, bakteri oluşumuna neden olduğundan ister istemez pudranızın ömrü de kısalıyor. Altı ayda bir yenilemek en sağlıklısı.

    Ruj
    Güzel saklarsanız dayanır… Rujlar normalde iki yıla kadar bozulmazlar, fakat saklama koşullarına göre sıcak ve nemli bir ortamdaysa bu süre bir yıla kadar iner. Rujları direkt güneş ışığından ve sıcak ortamlardan uzak tutmaya dikkat edin.

    Far
    En uzun farlar dayanıyor. Farlar diğerlerine göre daha dayanıklıdır; üç seneye kadar bozulmadan kalabilirler.

    Parfüm
    Işık, notaları bozuyor! Parfüm kokusu, açıldıktan sonra yalnızca bir sene aynı kalır. Parfümünüzün daha uzun ömürlü olmasını istiyorsanız şişeyi serin ve karanlık bir yerde tutun, çünkü ışık kokunun notalarını bozarak değişmesine neden olur. Özellikle yaz aylarında mutlaka buzdolabında saklayın.

  • Vajinal Tampon Kullanımı ve Vajinal Tampon Nasıl Takılır?

    Vajinal Tampon Kullanımı ve Vajinal Tampon Nasıl Takılır?

    Vajinal tamponlar, tıpkı hijyenik petler gibi menstrüasyon sırasında vajinal yoldan vücut dışına atılan kanı emmek amacıyla kullanılan ürünlerdir. Petlerden farklı olarak kanın vajina dışına atılmadan önce emilmesini sağlayarak pet kullanımı ile görülen ve kadının sosyal hayatını zorlaştıran faktörleri ortadan kaldırırlar.

    Vajinal tamponlar yumuşak pamuk liflerinin silindirik bir şekil alacak şekilde preslenmesi şeklinde üretilirler. Silindirik şekil sayesinde tampon vajina içerisine rahatça yerleştirilebilir.

    Tampon adet kanı vücut dışına ulaşma şansı bulamadan direkt olarak vajina içinde emilmesini sağlar. Vajinal tamponlar değişik boy ve emme kapasitelerine sahiptirler. Adet kanamanızın şeklini ve miktarını bilmeniz uygun tamponu seçmenizi kolaylaştırır.

    Hijyenik petlerden farklı olarak vajinal tamponlar çok önemli bir riski de beraberinde getirirler: Toksik şok sendromu. Yaşamı tehdit edebilen bu komplikasyon neyse ki çok nadir görülür ve basit önlemler ile önüne geçilebilir. Bu önlemlerden en önemlisi tamponu 4-8 saatten daha fazla vajinada tutmamaktır. İdeal olan hijyenik ped yerine tampon tercih etmemek, çok gerekli olmadıkça kullanmamak ve kullanıldığında en fazla 6 saat vajinada tutmaktır.

    Vajinal tamponlar sadece adet kanaması sırasında kullanılırlar. Vajinal akıntılar için günlük pet yerine tampon kullanmak son derece riskli bir davranış olacaktır.

    Uygun tamponu seçmek
    Piyasada satılan hemen hemen her markanın değişik boy ve emme kapasitesine sahip türleri vardır. Kendinize uygun tamponu seçerken temel prensip kanama miktarınıza göre gerekli olan en düşük emme kapasitesine sahip tamponu bulmaktır. Kanamanın miktarı günden güne farklılık göstereceğinden adet kanamanızın değişik günleri için farklı kapasitede tamponlar kullanabilirsiniz.

    Uygun kapasitedeki tamponu seçmek deneyim ile elde edilir. Bununla birlikte eğer tamponu 4 saatten önce değiştirmeniz gerekiyorsa daha yüksek kapasiteli, 8 saat sonunda hala dolmamışsa daha düşük kapasiteli bir tampon seçmelisiniz.

    Tampon nasıl yerleştirilir?
    İlk kez tampon kullanacaksanız sinirle ve gergin olmanız normaldir. Bu durum kaslarınızın fazla kasılmasına neden olacağından yerleştirmeyi güçleştirebilir.Daha önceden tampon kullanan arkadaşlarınıza nasıl kullanıldığını sorabilir ve onlardan bu konuda yardım alabilirsiniz. Piyasada satılan pekçok ürünün içinde kullanma ve yerleştirme talimatları resimli olarak yer almaktadır. Bu talimatları dikkatlice okuyun ve anlamaya çalışın.

    Bazı ürünlerin içine yerleştirmeyi kolaylaştırıcı bir uygulama tüpü vardır. Bazılarında ise bu tüp bulunmaz. Her iki durumda da yerleştirme şekli aynı prensiplere dayanır.

    Tamponu yerleştirmeden önce ellerinizi mutlaka sabunlu suyla iyice yıkayın ve güzelce kurulayın.

    1. Tamponu yerleştirirken ayakta durabilir yada oturabilirsiniz. Pozisyonunuzun rahat olması önemlidir. Bazı kadınlar tuvalet kenarında bir ayakları klozetin üzerindeyken tamponu daha rahat yerleştirirler. Kendinizi en rahat hissettiğiniz pozisyonu bulmaya çalışın.

    Tamponu yazı yazmak için kullandığınız elinizi kullanarak yerleştirin, solak iseniz sağ elinizi kullanarak yerleştirmeye çalışmayın.

    Aplikatörü başparmak ve orta parmağınızla alt ucuna yakın bir yerden tutun.

    2. Diğer elinizle vajinal açıklığının iki yanındaki labiaları birbirinden ayırarak vajina girişinin görünür hale gelmesini sağlayın. Aplikatörün ucunu vajina girişine yerleştirin.

    3. Resimde de görüldüğü gibi vajina arkaya ve hafif yukarıya doğru uzanır. Bu nedenle tamponu bu aks doğrultusunda yumuşak hareketlerle itin.. Bu sırada aplikatörü sağa sola döndürerek ittirmeye çalışmayın. Aplikatörün tüpü tamamen vajina içine girinceye ve aplikatörü tutan iki parmağınız vücudunuza değinceye kadar ittirmeye devam edin.

    4. Daha sonra orta parmağınızı kullanarak tamponun ipinin olduğu pistonu ya da tüpü itin. Bu hareket tamponun aplikatör içinden çıkarak vajinaya yerleşmesini sağlayacaktır. Parmağınızı tüpün içinden çekin bu sayede çıkarma ipleri serbest hale gelir.

    5. Aplikatörü yavaşça dışarı çekin.

    Tamponu doğru şekilde yerleştirdiğiniz taktirde vajinada herhangi bir rahatsızlık duymamanız ve tampou hissedememeniz gerekir. Eğer rahatsızlık varsa bu durumda büyük olasılıkla tamponu yeterince derine yerleştiremediniz demektir. Rahatsızlığın en önemli nedeni tamponun vajina girişindeki dokuyu içeri doğru çekmesidir. Bu durumda tamponu çıkartın ve yeni bir tampon yerleştirin. Aynı tamponu çıkartıp yeniden yerleştirmeye çalışmayın.

    Tamponun çıkartılması
    Tamponun dolduğunu ve kanın vajina dışına kaçtığını hissettiğinizde ya da 6 saat dolduysa veya tampon kullanmanızı gerekli kılan durum ortadan kalktıysa ipinden tutarak yavaşça dışarıya doğru çekin ve vajinadan çıkarın. Bu sırada çok sert hareket etmemeye dikkat edin.

    TAMPON KULLANIMI İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR

    Tampon kendiliğinden düşer mi?
    Hayır. Doğru şekilde yerleştirildiğinde vajina kasları tamponu yerinde tutar. Bu nedenle aktif spor yaparken dahi tampon düşmez.

    Tampon kullanırken enfeksiyonlar açından yüksek risk altında olur muyum?
    Hem evet hem hayır. Kurallara uygun kullanıldığında tampon enfeksiyon riskini fazla arttırmaz. Öte yandan toksik şok sendromu adı verilen tablo tampon kullanımı ile ilgilidir.

    Tampon varken tuvalete gidebilir miyim?
    Evet. Kadın genital bölgesinde vücut dışına açılan 3 farklı açıklık vardır. İdrarın yapıldığı ürethra, vajina ve anüs. Bunlar birbirilerinden bağımsızdır ve bu nedenle vajinada bulunan tampon tuvalate gitmenize engel değildir. Tuvalete gittikten sonra tamponu çıkarmanız y da değiştirmeniz gerekmez. Sadece ıslanmaması için idrar yaparken tamponun ipini elinizle kenara alabilirsiniz.

    Tampon kullanırken yüzebilir miyim?
    Evet. Bunun herhangi bir sakıncası yoktur.

    Tampon kullanırken spor yapabilir miyim?
    Evet. Tampon kullanırken bale, ağırlık kaldırma, atletizm gibi her türlü sporu yapabilirsiniz.

    Tampon kullanırken duş/banyo yapabilir miyim?
    Evet. Bunun herhangi bir sakıncası yoktur.

    Tampon içime kaçabilir ve kaybolabilir mi?
    Hayır. Bu olanaksızdır. Sadece tamponun ipi vajinaya kaçabilir. Bu durumda panik olmayın, gevşeyin ve iki parmağınızı yavaşça vajinaya sokarak ipi bulmaya çalışın. Eğer beceremezseniz sakın zorlamayın. Hemen doktorunuzu arayın.

    Tampon alerjiye neden olabilir mi?
    Evet. Çok nadiren tampon içinde bulunan pamuk alerjik reaksiyona neden olabilir. Bu durumda tampon kullanamalısınız. Piyasada satılan parfümlü tamponların alerjiye neden olma olasılığı daha yüksektir. Bu tür ürünleri tercih etmeyin.

    Tampon adet kanaması sırasında ortaya çıkan kokuyu azaltabilir mi?
    Evet. Adet kanı hava ile temas ettiğinde özel bir koku ortaya çıkar. Tampon kanı içeride, havayla temas etmesine izin vermeden emdiği için bu kokuyu da doğal olarak engeller.

    Tampon varken pet de kullanmalı mıyım?
    Hayır. Kullandığınız tampon 4-8 saat süreyle adet kanamanızı emme kapasitesine sahip olmalıdır. Eğer bu süre içinde adet kanı tampona rağmen dışarıya geliyorsa ya tamponu doğru yerleştirmemişsinizdir ya da uygun emme kapasitesine sahip bir tampon seçmemişsinizdir. En yüksek kapasiteli tamponu kullanmanıza rağmen kan hala daha dışarıya geliyor ise adet kanamanız normalden fazla olabilir ve bu durumda jinekoloğunuzla görüşmelisiniz.

    Uyurken tampon kullanabilir miyim?
    Evet ama bu uygun bir davranış değildir. Gerekli olmadıkça tampon kullanılmamalıdır. Özellikle 8 saatten fazla uyuma söz konusu ise tampon mutlaka çıkartılmalıdır.

    Aynı anda birden fazla tampon kullanılabilir mi?
    Kesinlikle HAYIR. Bu asla yapılmaması gereken tehlikeli bir davranıştır.

    Tampon varken cinsel ilişkide bulunulabilir mi?
    Kesinlikle HAYIR. Bu asla yapılmaması gereken tehlikeli bir davranıştır.

    Tampon cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korur mu?
    Kesinlikle HAYIR. Bunun tek etkili yolu prezervatif kullanmaktır.

    Dikkat edilmesi gereken noktalar
    Tampon kullanımı ile TSS arasındaki sebep-sonuç ilişkisi tam anlamı ile bilinmese de bu sendromun tampon kullanıcılarında daha fazla görüldüğü bilinen bir gerçektir. Tampon kullanırken dikkat edilecek birkaç basit kural riski azaltır.

    Adet kanamanız için yeterli olacak en küçük tamponu kullanın.
    – Tampon üretici firmasının önerilerine harfiyen uyun.
    – Tamponu yerleştirmeden önce ve yerleştirdikten sonra ellerinizi sabun ile iyice yıkayın.
    – Üretici firmanın önerileri doğrultusunda tamponu sık sık değiştirin.
    – Aynı tamponu 4-8 saatten daha uzun bir süre tutmayın.
    – Asla aynı anda birden fazla tampon kullanmayın.
    – Gece yatarken tampon yerine pet kullanın.
    – Adet dönemi dışında akıntı nedeni ile asla tampon kullanmayın.
    – Sadece pamuk içeren tamponlar kullanın.

    Vajinal Tampon Kullanimi (forum)

  • Floresan ışık migren nedeni

    Floresan ışık migren nedeni

    Baş ağrısının en sık görülen türü olan migreni, floresan ışıkların yanı sıra parlak gün ışıklarının tetiklediği belirtildi.

    Alkollü içecekler başta olmak üzere kahve, çay ve kafeinli meşrubatların migrene sebep olduğunu belirten Özel Bahar Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Cemile Haki, özellikle Ramazan ayında migren ağrılarına karşı dikkatli olunmasını tavsiye etti.

    100 KİŞİDEN 70’İ BAŞ AĞRISI ÇEKİYOR

    Dr. Cemile Haki, baş ağrısının toplumda en sok görülen şikâyetlerden olduğunu söyledi. Tekrarlayıcı baş ağrısı olan insanların oranının yüzde 70’lere ulaştığını ifade eden Dr. Haki, baş ağrısı rahatsızlıklarının başında ise migrenin geldiğini kaydetti. Migren ataklarının hastanın kişisel, sosyal veya iş yaşamının her yönünü etkileyebildiğine işaret eden Haki, atakların 4 saatten 72 saate kadar değişen uzunluklarda olabildiğini belirtti.

    Dr. Haki, migren konusunda şu bilgileri verdi: “Eskiden ‘sadece bir baş ağrısı tipi’ olarak görülen migren, artık başlı başına bir nörolojik hastalık olarak kabul edilmektedir. Hastalık yaşamı tehdit edici olmamasına rağmen yaşam kalitesi üzerindeki etkileri şiddetli olabilir. Migren ağrısı genellikle orta şiddette ya da şiddetlidir ve kişinin normal aktivitelerini engelleyebilir. Baş ağrısı zonklayıcı ya da nabızla birlikte atan şekilde hissedilebilir ve başın tek bir yanında yerleşebilir. Bulantı, kusma, ışığa veya sese karşı hassasiyet baş ağrısına eşlik edebilir.”

    HER 5 KADINDAN BİRİ MİGREN HASTASI

    Migrenin daha çok kadınlarda görüldüğünü hatırlatan Dr. Haki, her 5 kadından birinde migren hastalığı olduğunu ifade etti. Çoğunlukla genç ve orta yaş grubunda görüldüğünü, ancak 1 yaşından itibaren çocuklarda da olabildiğini dile getirdi. Bir çok kişide ağrıların çok şiddetli olduğunu belirten Haki, insanların sadece karanlık bir odada yatıp uyumak istediklerini vurguladı.

    Dr. Haki, migreni tetikleyen faktörleri şöyle sıraladı: “Kahve, çay, kafeinli meşrubatlar, diyet soda, alkollü içkiler, eski peynir, çerez, çikolata, yoğurt, soğan, incir, karaciğer, kafeinli yiyecekler, adet dönemi, gebelik, doğum kontrol hapları, antibiyotikler, titreşen/parlak/floresan ışıklar, parlak gün ışığı, parfüm, kimyasal maddeler, sigara, endişe, aşırı üzülmek veya aşırı sevinmek, depresyon, aşırı heyecan, stresten veya baskıdan kurtulma, zaman farkı, çok fazla ya da az uyumak, aç kalmak, kafeinsiz kalmak, aşırı egzersiz yapma, fiziksel veya zihinsel yorgunluk, öne eğilmek, ağırlık kaldırmak veya zorlanmak migreni tetiklemektedir.”

    Başlangıçta bir baş ağrısının migren mi, yoksa sıradan bir baş ağrısı mı olduğunu söylemenin zor olduğuna dikkat çeken Haki, migren ataklarını diğer baş ağrılarından ayıran özellikleri şöyle ifade etti: “Orta şiddette ya da şiddetli ağrı, bulantının eşlik etmesi, kusmanın eşlik etmesi, ışığa ve sese duyarlılık, zonklayıcı, nabız gibi atan ağrı, ağrı asıl olarak tek taraflıdır, ağrı hareketle artar.”

    MİGREN TESTİ

    Nöroloji Uzmanı Dr. Cemile Haki, migren olup olmadığını merak edenler için ise şu testi önerdi: “Son üç aydır iki veya daha fazla baş ağrısı olan veya baş ağrısı için doktora danışma ihtiyacı olanlar uygulayabilir. Sorulardan iki veya üçüne evet diyorsanız migren olma olasılığınız yüzde 93,3’tür.

    — Baş ağrınız sırasında hiç midenizde bulantı veya rahatsızlık hissettiniz mi?
    — Baş ağrısı sırasında ışık sizi rahatsız etti mi?
    — Son 3 ay içinde baş ağrısından dolayı günlük hayatınızı sürdüremediğiniz oldu mu?

    ID migren tarama testi denen ve ülkemizde de geçerliliği birkaç çalışma ile ortaya konulan bu test pozitif olduğu halde tanı hâlâ migren olmayabilir ama bu düşük bir olasılıktır. Veya test negatif, yani tüm yanıtlar hayır veya sadece bir yanıt evet olduğunda, kişi yine de migrenli olabilir ama olasılık yine düşüktür.”

  • Polikistik Over

    Polikistik Over

    Polikistik over nedir

    Polikistik over sendromu sebebi henüz kesin olarak aydınlatılamamış olan bir yumurtlama bozukluğudur. Normal olarak her ay çok sayıda yumurta yumurtalıkta gelişmeye başlar. Bunlardan en güçlüsü diğerlerini yok eder ve gelişimine devam eder. Polikistik overde ise bu düzende bir aksama olur. Bütün yumurtalar bir anda gelişmeye başlar ve hiçbiri tam gelişme düzeyine gelişemez ve orta boyda takılı kalırlar. Yumurtalığın içinde kalan bu yumurta kesecikleri aynı zamanda erkeklik hormonu da salgılandığı için polikistik over belirtileri gözlenir. Yumurtalıklara ultrasonla bakıldığında da orta boy tespih tanesi gibi kesecikler görülür. Yumurtalık dokusu, bu kistler sayıca arttığında “polikistik” yani çok sayıda kistik oluşum içeren bir yapıya dönüşür. Birçok kişi bu hastalığı adı nedeniyle kansere neden olacağı korkusu yaratır. Ancak polikistik overin yumurtalık kanseri ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

    poli=çok sayıda ; kistik= kist içeren ; over=yumurtalık dokusu

    polikistik over: “çok sayıda kist içeren yumurtalık dokusu”

    Polikistik Over Belirtileri

    Polikistik over sendromu kendini, düzenli yumurtlama olmaması ve buna bağlı olarak adet düzensizliği ve vücutta erkeklik hormonunun artmasının getirdiği bazı sonuçlarla gösterir. Erkeklik hormonunun fazlalığına bağlı olarak da deri yağlanır ve akneler oluşur, vücutta erkeksi tüylenme denilen dudakların üst kısmında ve yanaklarda tüylenme gözlenir. İleri aşamalarda ise göğsün ortasında, çevresinde ve karnın alt kısmı ile bacakların diz üstü kısımlarında tüylenme ortaya çıkar.

    Polikistik Over Nasıl Oluşur

    Polikistik over sendromu çok heterojen bir sorun olduğu için belirtiler de kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Yani her polikistik over hastasında adet düzensizliği ya da kıllanma görünmeyebilir. Ya da yılda iki üç kez adet gören polikistik over sendromlu hasta olabildiği gibi yılda on defa adet gören hastalar da olabilir.

    Polikistik Over Sebepleri

    Polikistik over sendromunun nedenlerine bakıldığında genetiğin ön plana çıktığını görüyoruz. Anneden geçebildiği gibi babadan da geçme ihtimali var. Genetik nedenli bir hastalık olmasından dolayı tedavi etmek hemen hemen imkansız olsa da, var olan sorunlara çözüm bulmanın elbette imkanı bulunuyor.

    Polikistik Over Sendromu

    Gelen bir hasta düzensiz adet görüyor ve belirgin bölgelerinde erkeksi tüylenme varsa tanı kolaylıkla konabiliyor. Ama biyokimyasal olarak da kanda gösterilebilecek bazı bulgular var. Bunların başında testosteron miktarı geliyor. Testosteron miktarının üst sınıra yakın ve üst sınırda seyretmesi gerekiyor. Bir başka androjen hormonu olan ve böbreküstü bezlerinden salgılanan DHEAS hormonunun düzeyine de bakılması gerekiyor. Eğer bu hormonların kandaki düzeylerinin yüksek olduğu gösterilirse tanı belirlenmiş oluyor. Ancak bu testlerin yapılması da şart değildir. Eğer bir kadın adet düzensizliği ve aşırı kıllanma ile geliyorsa aksi kanıtlanmadığı sürece bu durum polikistik overdir.

    Polikistik Over Tedavisi

    Polikistik over sendromu yaşayan kadınlar genellikle kıllanma, akne, adet düzensizlikleri ya da çocuk sahibi olamadıkları için hekime başvuruyor. Tedavi ise kadının bebek sahibi olmak isteyip istememesine göre şekilleniyor ve basamak tedavisi adı verilen adım adım gidilen bir tedavi şeması izleniyor. Eğer hasta çocuk istemiyorsa yapılacak birkaç nokta bulunuyor. Öncelikle adet düzenini sağlamaktır. Çünkü uzun süreli adet görmeyen bu kadınlarda östrojen tek başına rahim içine etki etmeye başlıyor ve sonuçta rahim kanseri riskini artıyor. İkinci nokta, tüylenmesini yok etmek oluyor ve bunun için de antiandrojenler kullanılıyor. Androjen düzeylerini en iyi düşüren şey de doğum kontrol hapları. Bu sayede hem adet düzeni sağlanabiliyor ve rahim kanseri riski azaltılıyor, hem de tüylenme azaltılabiliyor. Üçüncü nokta ise, insülin rezistansına bağlı olarak oluşan kilo sorununu dengeye sokmak oluyor. Eğer hastada insülin direnci saptandıysa bu direnci azaltan ilaçların kullanılması, karbonhidrattan yoksun diyet ve egzersiz kombinasyonu en faydalı tedavi olarak gösteriliyor.

    Polikistik Over Hamile Kalmak

    Eğer bir kadın çocuk istiyor ve polikistik over sendromu varsa burada yapılacak olan hastanın insülin direncini düşürmek ve yumurtlamasını sağlamak oluyor. Polikistik overli kadınların bir kısmında haplarla yumurtlama sağlanarak çocuk sahibi olmaları sağlanabiliyor. Ancak bir kısım hastada da bu haplar yeterli olmuyor ve bu noktada iğnelerle yumurtlatma işlemi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Eğer iğne yönteminden de yanıt alınmaz ise bu hastalarda aşılama ya da tüp bebek tedavisine geçiliyor.

    Polikistik Over Sonuçları

    Adet Düzensizliği : Yalnızca yumurtlama olduğunda üretilebilen progesteron hormonu üretiminin aksaması, adet döngüsünün uzamasına, yani adet gecikmelerine veya düzensiz adet kanamalarına yol açar.

    Tüylenme Ve Sivilcelenme : Çatlayamayan foliküller fazla miktarlarda testosteron (“erkeklik hormonu”) üretir. Kadında fazladan üretilen erkeklik hormonu tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar yaratır.

    Zor Gebe Kalma Veya Gebe Kalamama : Yumurtlama olmaması kadını zor gebe kalma veya gebe kalamama sorunuyla, gebe kalınması durumunda ise artmış düşük yapma riskiyle başbaşa bırakır.

    Şeker Hastalığı : Kan şekerinin düzenlenmesinden sorumlu olan insülin hormonu salgısının bu hastalıkta bozulması kilo alma sorununa veya ileri yaşlarda şeker hastalığına yakalanma riskinde artışa neden olur.

    Rahim Kanseri Riski : Uzun dönemde ortaya çıkabilen sorunlardan en önemlisi rahim iç tabakasını östrojen hormonunun kalınlaştırıcı etkisinden koruyucu özelliği olan progesteron hormonunun eksik kalması nedeniyle ortaya çıkan artmış rahim kanseri riskidir.

    Kalp Hastalıklarına Yakalanma Riski : Diğer bir uzun vadeli sorun da testosteron hormonunun sürekli olarak yüksek kalmasına bağlı olarak kan yağlarının seviyesinin yükselmesidir. Bu durum uzun vadede kadının çeşitli kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırır.

  • Aşırı sıcak beyin kanaması nedeni

    Aşırı sıcak beyin kanaması nedeni

    Uzmanlar, aşırı sıcaklarla gelen beyin kanaması riskini en aza indirmenin, güneş altında kalmamak, sabah ve akşam saatlerinde spor yapmak, alışık olmayan efor sarf etmekten kaçınmak ve bol su içmekle mümkün olacağını ifade ediyor.

    Sıcakta beyin kanamasından koruyan 5 önlem

    Tüm yurtta sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi başta tansiyon hastaları, aşırı kilolular ve çocuklar olmak bütün vatandaşları olumsuz etkiliyor. Uzmanlar sıcaklıktan kaynaklanan tehlikelere karşı vatandaşları uyarıyor. Acıbadem Bodrum Hastanesi’nden Nöroşirürji Uzmanı Dr. Ali Genç, beyin kanamasının önlenebilir bir hastalık olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle sıcaklığının 32 dereceyi ve nem oranının yüzde 67’yi geçtiği havalarda daha dikkatli olunmalı. Güneş ışınlarının yer yüzüne dik olarak geldiği 10.00-16.00 saatleri arasında dışarıya çıkılmamalı. Bu mümkün değilse yanımızdan su şişesini eksik etmememiz lazım.” diyor.

    EN ÖNEMLİ NEDEN VÜCUDUN SUSUZ KALMASI

    Beyin kanamasına yol açan en önemli faktörün vücudun susuz kalması ve ısı dengesinin bozulması olduğuna dikkat çeken Ali Genç, “Güneş altında, özellikle yüksek nemli ortamda kalındığında vücut ısısı artıyor, ciltten terleme ve doğrudan buharlaşma yoluyla su atılıyor. Vücut susuz kalınca da kan basıncında büyük oynamalarla beraber kan pıhtılaşmasında bozulma ve beyindeki kan dolaşımını belirli bir dengede tutan mekanizmalarda bozulma oluyor. Bu da beyinde pıhtılara bağlı inme veya hipertansiyona bağlı beyin kanaması gelişmesine yol açıyor.” ifadelerine kullanıyor.

    ÖZELLİKLE AŞIRI KİLOLULAR VE YÜKSEK TANSİYON HASTALARI RİSK ALTINDA

    Yaz mevsiminde ortaya çıkan beyin kanamasının en sık obez ve yüksek tansiyon hastalarında görüldüğüne vurgu yapan Genç, Aşırı sıcaklar nedeniyle oluşan terleme sonucu su kaybı, bir süre sonra vücutta biriken hararetin ter yoluyla atılmasına engel oluyor. Bu da kan basıncında ani düşme ve yükselmelere yol açıyor. Tansiyondaki oynamalar sırasında da sıvı kaybına bağlı olarak damarlar içinde yer alan kan koyulaşıyor, bunun sonucunda emboli denen damar tıkanıklığı sorunu ve beynin kanlanmasında sorunlar ortaya çıkıyor. Çok hızlı gelişen bu olaylar felç, hatta ölümle bile sonuçlanabilen beyin kanamasına kadar gidiyor.” uyarısında bulunuyor.

    BEYİN KANAMASINI ÖNLEMENİN 5 YOLU

    * Yüksek nemli ve güneş ışınlarının yeryüzüne en dik ulaştığı 10.00 – 16.00 saatleri arasında sokağa çıkmayın.
    *Sporunuzu sabah veya akşam serinliğinde yapmaya özen gösterin.
    * Aşırı sıcaklarda sokağa çıkmanız şartsa vücudunuzdaki aşırı su kaybını önlemek için fiziksel aktivitelerinizi sabah serinliğinde ya da öğleden sonra yapın.
    * Bünyenizin alışkın olmadığı efordan kaçının. Örneğin daha önce düzenli koşmuyorsanız, yaz sıcaklarında birden koşmaya başlarsanız sıcak çarpması daha kolay olur, inme ve beyin kanaması riskiniz yükselir.
    * Aşırı sıcaklarda dışarıdaysanız susamayı beklemeden yudum yudum su için…