Etiket: sağlık

  • D vitamini zehirlenmesi nedir? Neden olur? 10 Zehirlenme Belirtisi

    D vitamini zehirlenmesi nedir? Neden olur? 10 Zehirlenme Belirtisi

    D vitamini zehirlenmesi, aşırı miktarda D vitamini alımı sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Belirtileri ve önlemleri hakkında bilgi edinin.

    D vitamini, sağlıklı kemikler, bağışıklık sistemi ve genel vücut fonksiyonları için önemli bir vitamindir. Vücudumuz bu vitaminin sentezini güneş ışığı ile gerçekleştirirken, bazen takviye olarak da alınabilir. Ancak, her şeyde olduğu gibi, dengenin önemli olduğunu unutmamak gerekmektedir. Aşırı miktarda D vitamini alımı, potansiyel olarak zararlı sonuçlara yol açabilir. Bu makalede, D vitamini zehirlenmesinin ne olduğunu, nedenlerini ve nasıl önlenebileceğini halk dilinde anlatacağız. Sağlığınızı korurken bu bilgileri göz önünde bulundurmanız önemlidir.

    D vitamini zehirlenmesi nedir? Neden olur?

    D vitamini zehirlenmesi, vücudun fazla miktarda D vitamini alması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. D vitamini, kemik sağlığı için önemlidir ve aynı zamanda bağışıklık sistemi, kas fonksiyonu ve hücre büyümesi gibi birçok süreçte de rol oynar. Ancak, aşırı miktarda D vitamini almak zararlı olabilir.

    D Vitamini Zehirlenmesi: Aşırısı da iyi değil!
    D Vitamini Zehirlenmesi: Aşırısı da iyi değil!

    D vitamini zehirlenmesi genellikle yüksek dozda takviye alımı veya aşırı miktarda D vitamini içeren gıda ve içeceklerin tüketilmesi sonucunda meydana gelir. Ayrıca güneş ışığından aşırı derecede maruz kalmak da vücutta D vitamini birikimine yol açabilir.

    D vitamini zehirlenmesi, birçok belirti ve semptomla kendini gösterebilir. Bunlar arasında iştah kaybı, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, yorgunluk, kas güçsüzlüğü, baş ağrısı, kilo kaybı, böbrek taşları ve kemik ağrısı sayılabilir. Ayrıca, yüksek D vitamini seviyeleri kalsiyum seviyelerini artırabilir ve hiperkalsemi (yüksek kalsiyum seviyeleri) olarak bilinen bir duruma neden olabilir. Hiperkalsemi, böbrekler, kalp, damarlar ve diğer organ sistemleri üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.

    D Vitamini Zehirlenmesi Belirtileri

    D vitamini zehirlenmesi, aşırı miktarda D vitamini alımı sonucunda ortaya çıkar ve çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.

    D Vitamini Zehirlenmesi Belirtileri
    D Vitamini Zehirlenmesi Belirtileri

    İşte D vitamini zehirlenmesinin olası belirtileri:

    1. İştah kaybı: D vitamini zehirlenmesi, iştah üzerinde olumsuz etkiler yapabilir ve iştah kaybına neden olabilir.
    2. Bulantı ve kusma: Aşırı D vitamini alımı, sindirim sistemi üzerinde rahatsızlık yaratabilir ve bulantı ile kusmaya yol açabilir.
    3. İshal: D vitamini zehirlenmesi, sindirim sisteminde bozukluklara neden olabilir ve ishale yol açabilir.
    4. Karın ağrısı: Aşırı miktarda D vitamini alımı, karın ağrısı ve rahatsızlık hissiyle kendini gösterebilir.
    5. Yorgunluk ve halsizlik: D vitamini zehirlenmesi, enerji düzeylerini etkileyebilir ve yorgunluk ile halsizliğe neden olabilir.
    6. Kas güçsüzlüğü: Aşırı D vitamini alımı, kas fonksiyonlarını etkileyebilir ve kas güçsüzlüğüne yol açabilir.
    7. Baş ağrısı: D vitamini zehirlenmesi, baş ağrılarına neden olabilir.
    8. Kemik ağrısı: Fazla miktarda D vitamini alımı, kemikler üzerinde olumsuz etkiler yapabilir ve kemik ağrılarına yol açabilir.
    9. Böbrek taşları: Yüksek kalsiyum seviyeleri, böbreklerde taş oluşumuna neden olabilir ve böbrek taşlarına bağlı ağrılar ortaya çıkabilir.
    10. Kilo kaybı: D vitamini zehirlenmesi, iştah kaybı ve sindirim sorunlarına bağlı olarak kilo kaybına yol açabilir.

    Eğer bu belirtilerden herhangi birini yaşıyorsanız veya D vitamini takviyesi kullanıyorsanız, mutlaka bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, durumu değerlendirerek gerekli tedaviyi ve önerileri sağlayabilir.

    Oku: Vitamin Toksisitesi Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi Tıklayın !

    D vitamini Kaç Olursa Tehlikeli?

    D vitamini için bir “tehlikeli” veya “zararlı” seviye kesin bir sayıyla belirtilmemiştir. Optimum sağlık için gereken D vitamini düzeyi, yaş, cinsiyet, sağlık durumu ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. Ancak, D vitamini zehirlenmesi olarak kabul edilen toksik seviyeler, genellikle aşırı miktarda D vitamini alımı sonucunda oluşan yüksek kalsiyum seviyelerine bağlı olarak ortaya çıkar.

    Çoğu sağlık otoritesi, günlük D vitamini alımı için kabul edilen Referans Günlük Alım (RDA) miktarlarını belirtmektedir. Örneğin, yetişkinler için genellikle 600-800 IU (uluslararası birim) olarak önerilmektedir. Ancak, bazı kişiler özel durumlarında daha yüksek dozlara ihtiyaç duyabilir ve bu durumda bir sağlık uzmanının yönlendirmesi önemlidir.

    D vitamini zehirlenmesi genellikle aşırı takviye kullanımı veya çok yüksek dozda D vitamini alımı sonucunda meydana gelir. Genellikle, kan kalsiyum seviyeleri 10.5-12 mg/dL’nin (miligram/desilitre) üzerindeyken D vitamini zehirlenmesi belirtileri ortaya çıkar. Ancak, kişiden kişiye değişebilen tolerans seviyeleri olduğunu unutmamak önemlidir.

    D vitamini dozaj tablosu

    D vitamini dozajı, bireyin yaşına, sağlık durumuna, D vitamini düzeylerine ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. İşte genel bir D vitamini dozaj tablosu:

    Not: Aşağıdaki dozlar genel bir rehber niteliğindedir. Herkesin bireysel ihtiyaçları farklı olabilir. Bu nedenle, bir sağlık uzmanına danışmak en iyisidir.

    1. Bebekler ve Çocuklar:
      • Yenidoğanlar (0-12 aylar): Güneş ışığından yeterli miktarda D vitamini almalıdır. Eğer yeterli güneş ışığına maruz kalmıyorlarsa, genellikle 400-1,000 IU arası D vitamini takviyesi önerilir.
      • 1-18 yaş arası çocuklar: Genellikle 600-1,000 IU arası D vitamini alımı önerilir.
    2. Yetişkinler:
      • 19-70 yaş arası yetişkinler: Genellikle 600-800 IU arası D vitamini alımı önerilir.
      • 70 yaş ve üzeri yetişkinler: Genellikle 800-2,000 IU arası D vitamini alımı önerilir.
    3. Hamilelik ve Emzirme:
      • Hamile kadınlar: Genellikle 600-800 IU arası D vitamini alımı önerilir.
      • Emziren kadınlar: Genellikle 600-800 IU arası D vitamini alımı önerilir.
    4. D vitamini eksikliği veya özel durumlar:
      • D vitamini eksikliği durumunda veya doktor tavsiyesiyle: Daha yüksek dozlarda D vitamini takviyesi gerekebilir. Bu durumda doktorunuzun yönlendirmesine uyun.

    Dozajlar, ülke veya bölgeye göre farklılık gösterebilir ve bazı durumlarda bireysel ihtiyaçlar için daha spesifik öneriler yapılabilir. Bu nedenle, D vitamini dozajı konusunda bir sağlık uzmanına danışmak en doğrusudur. Uzman, kişisel ihtiyaçlarınıza göre uygun dozları belirleyebilir ve takip etmeniz gereken önerileri sağlayabilir.

    D vitamini alımınızı belirlemek ve doğru seviyelerde tutmak için bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, yaşam tarzınıza, sağlık durumunuza ve ihtiyaçlarınıza göre uygun dozları belirleyebilir ve yan etkileri önlemek için tavsiyelerde bulunabilir.

    D vitamini zehirlenmesi, genellikle uzun süreli yüksek doz D vitamini takviyelerinin veya tedavilerinin sonucunda meydana gelir. Bununla birlikte, bazı kişilerde normal dozlarda dahi D vitamini zehirlenmesi görülebilir. Bu durum genellikle genetik bir yatkınlığa bağlı olarak ortaya çıkar.

    D vitamini zehirlenmesini önlemek için dikkatli olmak önemlidir. Eğer D vitamini takviyesi alıyorsanız, önerilen dozajları aşmamaya özen gösterin ve doktorunuzun tavsiyelerini takip edin. Ayrıca güneşe maruz kalmadan önce güneş koruyucu kullanmak ve aşırı derecede güneş ışığından kaçınmak da önemlidir.

    Oku: D Vitamini ve Demir: Kadınların Kışın İhtiyaç Duyduğu 4 Temel Besin

    Sonuç olarak, D vitamini zehirlenmesi vücudun aşırı miktarda D vitamini alması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum genellikle yüksek dozda takviye kullanımı veya aşırı güneş ışığına maruz kalma sonucunda meydana gelir. D vitamini zehirlenmesi, çeşitli belirti ve semptomlara neden olabilir ve önlemek için dikkatli olmak önemlidir.

    D Vitamininin Yan Etkileri

    D vitamini genellikle vücut için önemli bir vitamin olsa da, aşırı alımı veya yanlış kullanımı bazı yan etkilere yol açabilir. İşte D vitamini kullanımının olası yan etkileri:

    1. Hiperkalsemi: D vitamini, vücuttaki kalsiyum seviyelerini artırabilir. Aşırı D vitamini alımı sonucunda kandaki kalsiyum seviyeleri yükselir ve hiperkalsemi adı verilen bir durum ortaya çıkabilir. Bu durum, böbrek taşları, kabızlık, bulantı, kusma, iştah kaybı, kas güçsüzlüğü, yorgunluk ve zihinsel sorunlara neden olabilir.
    2. Kusma ve İshal: Aşırı miktarda D vitamini alımı, sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Bu da kusma, ishal veya sindirim rahatsızlıklarına neden olabilir.
    3. Kemik Ağrısı ve Kas Zayıflığı: D vitamini fazlası, kas ve kemik sağlığı üzerinde de zararlı etkilere neden olabilir. Kemik ağrıları, eklemlerde rahatsızlık ve kas zayıflığı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
    4. Böbrek Taşları: Yüksek kalsiyum seviyeleri, böbreklerde taş oluşumuna katkıda bulunabilir. Bu da böbrek taşlarına yol açabilir ve ağrı, idrar yolu enfeksiyonları gibi sorunlara neden olabilir.
    5. Kalp ve Damar Sağlığı Sorunları: Aşırı D vitamini alımının kalp ve damar sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Yüksek kalsiyum seviyeleri, damar sertliği, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları riskini artırabilir.

    Bu yan etkiler genellikle aşırı D vitamini alımı veya yüksek dozda takviye kullanımı sonucunda ortaya çıkar. D vitamini takviyesi kullanmadan önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Uzman, uygun dozu belirleyerek yan etkilerin önlenmesine yardımcı olabilir.

    D vitamini yan etkilerini önlemek için önerilen dozajları aşmamak, günlük ihtiyaçları karşılamak için sağlıklı bir diyet takip etmek ve güneş ışığından yeterli fakat aşırı derecede maruz kalmamak önemlidir.

    Oku: K Vitamini Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

  • Guillain-Barre Sendromu Nedir? Belirtileri, Tedavisi ve Önleme Yöntemleri

    Guillain-Barre Sendromu Nedir? Belirtileri, Tedavisi ve Önleme Yöntemleri

    Guillain-Barre Sendromu (GBS) hakkında bilgi edinin. Belirtileri, tedavisi ve önleme yöntemleri hakkında detaylı bilgi alın. Erken teşhis ve tedavi önemlidir.

    Guillain-Barre Sendromu (GBS), nadir görülen bir nörolojik bozukluktur. Vücudun bağışıklık sistemi, yanlışlıkla sinir sistemine saldırarak, sinirlerde hasara neden olur. Bu durum, çoğu zaman enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkar ve hızla ilerleyebilir. Semptomlar arasında uyuşukluk, güçsüzlük, ağrı, refleks kaybı, solunum zorluğu ve hatta felç yer alabilir.

    Guillain-Barre Sendromu Nedir?

    Guillain-Barre Sendromu nadir görülen bir otoimmün hastalıktır. Bağışıklık sistemi normalde vücudu korurken, GBS’de bağışıklık sistemi yanlışlıkla sinir hücrelerine saldırır. Bu saldırı sonucunda sinir hücrelerinde hasar meydana gelir ve vücudun çeşitli bölgelerinde hissizlik, güçsüzlük ve hatta felç gibi belirtiler ortaya çıkar.

    Guillain-Barre Sendromu Nedenleri

    GBS’nin nedeni tam olarak bilinmese de, çoğu vakada önceden geçirilmiş bir enfeksiyon ya da bağışıklık sistemini tetikleyen bir başka etken bulunur. En sık tetikleyiciler arasında:

    • Viral enfeksiyonlar (örneğin grip, soğuk algınlığı, zatürre, hepatit, HIV vb.)
    • Bakteriyel enfeksiyonlar (örneğin Campylobacter jejuni, Mycoplasma pneumoniae vb.)
    • Aşılama
    • Cerrahi işlemler

    Guillain-Barre Sendromu Belirtileri

    GBS genellikle ani bir şekilde başlar ve ilk belirtileri arasında bacaklarda veya kollarda hissizlik, karıncalanma, güçsüzlük veya dengesizlik bulunur. Bu belirtiler birkaç gün içinde ilerleyebilir ve solunum, yutma ve konuşma gibi yaşamsal fonksiyonlarda bozukluklara neden olabilir. GBS’nin belirtileri arasında şunlar yer alır:

    • Güçsüzlük
    • Halsizlik
    • Kas ağrısı veya krampı
    • Hareketlerde güçlük
    • Koordinasyon kaybı
    • Konuşma bozukluğu
    • Nefes alma zorluğu
    • Yutma zorluğu
    • İdrar yapma veya büyük abdest yapma güçlüğü
    • Düzensiz kalp atışı

    GBS Teşhisi

    GBS teşhisi genellikle nörolojik muayene, kan testleri, elektromiyografi (EMG) ve sinir iletim testleri ile yapılır. Ayrıca, beyin ve omurilik sıvısı (beyin omurilik sıvısı) örneği alınarak laboratuvar testleri yapılabilir. Bu testler, GBS’yi diğer nörolojik bozukluklardan ayırt etmek için gereklidir.

    Guillain-Barre Sendromu Tedavisi

    Guillain-Barre Sendromu
    Guillain-Barre Sendromu

    GBS’nin tedavisi, hastalığın ağırlığına ve semptomlara bağlı olarak değişebilir. Genellikle tedavi, semptomları hafifletmeye ve iyileşmeyi hızlandırmaya yöneliktir. Tedavi yöntemleri arasında şunlar yer alır:

    • İmmünoglobulin tedavisi: Bu tedavi, bağışıklık sisteminin saldırısını engelleyen antikorlar içeren bir serumun damar yoluyla verilmesini içerir.
    • Plazma değişimi: Bu tedavi, hasta kişinin kanındaki plazmayı temizler ve zararlı antikorları çıkararak sağlıklı plazma ile değiştirir.
    • Steroid tedavisi: Bu tedavi, kortizon gibi steroid ilaçların kullanılmasını içerir. Steroidler, bağışıklık sistemi aktivitesini azaltarak semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir.
    • Destekleyici tedavi: GBS hastaları, solunum, beslenme ve diğer yaşamsal fonksiyonlarını desteklemek için hastanede izlenebilirler.

    Guillain-barre sendromu iyileşme süreci

    Guillain-Barre Sendromu (GBS), bağışıklık sistemi hücrelerinin sinir hücrelerine saldırması sonucu oluşan bir hastalıktır. Bu saldırı, sinirlerin miyelin adı verilen koruyucu tabakasını ve bazen de sinir hücrelerini zarar verir. GBS hastalığı genellikle, enfeksiyonlarla veya aşılama ile ilişkilendirilir.

    GBS, hastaların kas güçsüzlüğü, uyuşma, karıncalanma ve bazı durumlarda felç gibi semptomlar yaşamasına neden olabilir. Bu semptomlar, hastalığın şiddetine bağlı olarak hafif veya şiddetli olabilir. GBS teşhisi konulduktan sonra, hastaların tedavisi genellikle yoğun bakım ünitesinde yapılır.

    GBS tedavisi, hastalığın şiddetine bağlı olarak değişebilir. Bazı hastalar, sadece gözlem altında tutulurken, bazıları intravenöz immünglobulin (IVIG) veya plazma değişimi gibi tedaviler alabilirler. Bu tedaviler, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve iyileşme sürecini hızlandırmak için tasarlanmıştır.

    GBS hastalarının iyileşme süreci, semptomların şiddeti ve tedaviye ne kadar erken başladığı gibi faktörlere bağlıdır. Bazı hastalar, tedavi aldıktan sonra birkaç hafta içinde iyileşirken, bazıları için iyileşme süreci daha uzun sürebilir. Ayrıca, bazı hastaların bazı semptomlarını kalıcı olarak yaşaması da mümkündür.

    İyileşme süreci sırasında, GBS hastalarının rehabilitasyonu önemlidir. Fizyoterapi, konuşma terapisi ve diğer rehabilitasyon teknikleri, hastaların kaslarını güçlendirmelerine, esnekliklerini artırmalarına ve fonksiyonlarını geri kazanmalarına yardımcı olabilir.

    Guillain-Barre Sendromu hastalığı tedavi edilebilir bir hastalıktır ve birçok hasta tamamen iyileşir. Ancak, iyileşme süreci her hastada farklılık gösterebilir ve bazı hastaların bazı semptomları kalıcı olarak yaşaması da mümkündür. Bu nedenle, GBS hastaları, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerinde doktorlarına tamamen güvenmeli ve düzenli takip etmelidirler.

    GBS’nin Prognozu

    GBS’nin prognozu genellikle iyidir, ancak hastalık ilerleyici ve potansiyel olarak yaşamı tehdit edici olabilir. Hastaların çoğu, semptomların başlangıcından sonraki 2-4 hafta içinde iyileşirken, bazı hastaların iyileşmesi aylar veya hatta yıllar sürebilir. Tedavi edilmediği takdirde, GBS’ye bağlı komplikasyonlar arasında solunum yetmezliği, kalp yetmezliği, enfeksiyon ve kan pıhtıları gibi durumlar bulunabilir.

    GBS Önleme Yöntemleri

    GBS önlenemese de, enfeksiyonların yayılmasını önlemek için genel hijyen kurallarına uyulması önemlidir. Ellerin sık sık yıkanması, hasta kişilerle temasın sınırlandırılması ve enfeksiyonlu kişilerden uzak durulması, GBS’nin oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

    Sonuç olarak, GBS nadir görülen bir hastalıktır ancak ciddi sonuçlar doğurabilir. Hastalığın erken teşhisi ve tedavisi, semptomların hafifletilmesine ve hastalığın iyileşme sürecinin hızlandırılmasına yardımcı olabilir. Hijyen kurallarına uyarak enfeksiyonlardan korunmak da önemlidir. GBS hakkında farkındalık yaratmak ve hastalıkla ilgili doğru bilgiye sahip olmak, hastalığın teşhisi ve tedavisi açısından önemlidir.

  • Çocuklarda Bağırsak Enfeksiyonu Tedavisi

    Çocuklarda Bağırsak Enfeksiyonu Tedavisi

    Çocuklarda bağırsak enfeksiyonu tedavisi yapılmadan önce nedeninin araştırılması gereklidir. Çocuk; divertikülit, ülseratif kolit, laktoz hassasiyeti, kolon kanseri, çölyak hastalığı ve Crohn hastalığının bir belirtisi olarak da bağırsak enfeksiyonu problemi yaşıyor olabilir. Bu durumda doktora gidilmesi gereklidir. Fakat virüs veya bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanıyorsa yapılabileceklerden bazıları şunlardır:

    • Özellikle lif zengini besinler ile doğru ve dengeli beslenme
    • Her gün düzenli olarak egzersiz yapma
    • Bol sıvı tüketme
    • Doktor tavsiyesi olarak antibiyotik kullanma
    Çocuklarda Bağırsak Enfeksiyonu Tedavisi | 1
    Çocuklarda bağırsak enfeksiyonu

    Bağırsak Enfeksiyonunun Belirtileri Nelerdir?

    Bağırsak enfeksiyonunun tespit edilmiş belirtilerinden bazıları şunlardır:

    • Mide bulantısı, bulantı sonucu kusma, ishal, karna kramp girmesi, ateşin yükselmesi gibi belirtileri vardır. Bakteri, virüs ve parazitlerin dokulara girmesi sonucu bu belirtiler oluşur.
    • Bağırsak ağrısı çekerler.
    • Vücutta gaz birikmesi kaynaklı olarak mide şişkinliği yaşarlar.
    • Kişiye göre kabızlığa yol açabileceği gibi ishale de yol açabilir.
    • Bebeklerde ve çocuklarda bağırsak enfeksiyonu yaşandığında, fazla asabiyet ve huysuzluk görünür.

    Bağırsak Enfeksiyonu İçin Bitkisel Tedavi Yöntemleri

    Bağırsak enfeksiyonu için uygulanabilecek bitkisel tedavi yöntemlerinden bazıları şunlardır:

    • Su içmek: Bağırsakların temizlenebilmesi için günde 10-12 bardak su içmek
    • Zencefil: Bir bardak suda 1 tatlı kaşığı doğranmış veya dilimlenmiş zencefilin kaynatılıp, 5 dakika demlenip, süzülmesi ile elde edilen zencefil çayı bağırsak enfeksiyonuna iyi gelmektedir. Her gün birkaç bardak içilebilir.
    • Bal: 1 bardak su ve 1 tatlı kaşığı balın karıştırılması ile elde edilen karışım, her gün içilebilir.
    • Yoğurt: Her gün yoğurt yemek bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi bağırsak enfeksiyonuna da iyi gelir ve bağırsak enfeksiyonu olma riskini de azaltır.
    • Sarımsak: Her gün 3-4 diş sarımsak yenmesi bağırsak enfeksiyonuna iyi gelir.

    Bebeğim bağırsak enfeksiyonu oldu Nasıl Geçer? Tıklayın !

    Mutlu bağırsaklar için tüketmeniz gereken 5 besin Tıklayın !

    Çocuklarda ishal ve kusma Nedenleri Nelerdir? Tıklayın !

  • Alzheimer Hastasının Ölüm Belirtileri

    Alzheimer Hastasının Ölüm Belirtileri

    Alzheimer hastalarının ölüm göstergeleri aslında hastalığın son evreye girmesiyle beraber ortaya çıkar. Son TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre ülkemizde 500 bin Alzheimer hastası bulunmakta ve son beş yılda Alzheimer hastalığı nedeniyle oluşan ölümlerin iki kat arttığı belirtilmekte.

    Alzheimer Hastaları Kaç Yıl Yaşar?

    Alzheimer hastaların ömrü hastalık tanısı konduktan itibaren tanı konan evreye göre değişiklik göstermektedir. Alzheimer hastalığının hangi evresinde olduğuna göre yaşam süreleri tanı konduktan sonra 3 yıl ile 20 yıl arasında değişmektedir. Tabi belirttiğimiz bu durumlar hastanın başka bir hastalığa sahip olmadığı durumlar için geçerlidir.

    Alzheimer Hastasının Ölüm Belirtileri | 2
    Alzheimer ölüm

    Hastalığın Son Evresi

    Alzheimer hastalığının son evresinde bulunan hastalar günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelir ve bu ihtiyaçlarını karşılamak için desteğe ihtiyaç duyarlar. Hastalığın son evresinde hasta tamamen bakıma muhtaç hale gelir. Sık sık fiziksel problemler yaşayan hasta yatağa bağımlı hale gelebilir. Bu dönemde hasta yürüme, oturma ve yutma gibi fiziksel yetenekleri unutmaya başlar. Özellikle iletişim kurmakta oldukça zorlanan hastalar gülümseme yeteneklerini bile kaybedebilmektedir. Bu dönemde hastalar ilaçlarını almaya devam etmelidir. Artık hastalığın tedavisi imkansız olsa da hastalığın etkilerinin azaltılmasında etkilidir.

    Alzheimer hastalarıyla yaşam Tıklayın !

    5 dakikada 5 soruyla Alzheimer testi Tıklayın !

    Alzheimer…Bilgi ve paylaşım alanı… Tıklayın !

  • Aşurenin Bilinmeyen Faydaları

    Aşurenin Bilinmeyen Faydaları

    İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, aşurenin faydalarını anlattı ve sağlıklı bir aşurenin tarifini paylaştı.

    Aşurenin tam bir B vitamini deposu olduğu söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, aşurenin faydalarını anlattı ve sağlıklı bir aşurenin tarifini paylaştı.

    Aşure yaparken ve dağıtırken birçok kadın çok bonkörken, bir kısmı da kilo alırım korkusu ile tatlıları ve dolayısı ile de aşureyi yemek istemez. Tatlılar genelde besin değeri düşük enerji değeri yüksek yiyecekler oldukları için sağlıklı beslenme ve zayıflamada da tavsiye edilmez.

    Genel olarak tatlılar un, şeker, yağ ve bazen süt içerir. Bu yiyeceklerin besleyicilik değeri çok yüksek değildir. Ancak kalori değeri çok yüksektir. Dolayısıyla kişinin yağlanmasına ve direkt kilo almasına neden olur. Oysa aşure bir tatlı olmasına rağmen besin değeri açısından diğer tatlılardan farklılıklar gösterir. Aşurenin içine giren her madde ayrı ayrı çok kıymetlidir ve hiçbiri boş kalori değildir. O nedenle aşure bilinen en faydalı tatlıdır.

    Emziren annelere aşurenin faydası için tıklayın !

    Aşurelik buğday B grubu vitaminler açısından çok zengindir. Kuru fasulye ve nohut gerek protein gerekse karbonhidrat açısından çok değerlidir. Aynı zamanda lif oranları yüksek olduğu için bağırsak hareketlerini artırırlar ve kabızlığı olanlara tavsiye edilir. Aşureye en çok lezzet verenlerse, kuru ve yaş meyvelerdir. Meyvelerin vitamin değerleri çok yüksektir. Bağışıklık sistemini güçlendirirler. Aynı zamanda özellikle kuru meyveler kalsiyum gibi mineraller açısından zengindir. Aşurenin üzerine koyulan fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar omega-3 yağ asidinden çok zengindir. Omega-3 yağ asidi özellikle damar sağlığı ve hafıza üzerine çok faydalıdır. Yapılan aşure şeker yerine bal veya pekmezle tatlandırılırsa, besleyicilik değeri açısından daha kaliteli bir tatlı yapılmış olur.
    Faydası çok ama kalorisi de yüksek

    Her ne kadar aşure faydalı bir tatlı olsa da kalori değeri yüksektir. 1 kase aşure ile ortalama 300-350 civarında kalori alınmaktadır. Hem aşure yiyeyim hem de kilo almayayım istiyorsanız aşureyi günde bir kase ve ana öğün olarak yiyin. Örneğin öğlen veya akşam öğünü olarak yenilebilir. Aşure yerken yanında içilen bir fincan sütlü kahve hem metabolizmayı hızlandırır hem de daha uzun süre tok tutar. Bir sonraki öğünde daha az acıkmayı sağlar.

  • Akciğer Kanserinin İlk Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

    Akciğer Kanserinin İlk Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

    Akciğer kanserinin anlaşılması için kanser sebebiyle oluşmakta olan ilk bulgular tespit edilerek, takip altına alınmalıdır. Dünyada 1,3 milyon kişinin hayatının sonlanmasına neden olan akciğer kanseri, akciğerde oluşmaya başlayan anormal hücrelerin, kontrolsüz şekilde büyümesiyle ortaya çıkmaktadır. Akciğer kanserinin sebeplerinin başında; sigara, asbest, hava kirliliği ve genetik durumlar yer almaktadır. Erken teşhisle fark edilen akciğer kanseri belirtileri, hastalığın tedaviye olumlu cevap verme ihtimalini yükseltmektedir.

    Akciğer Kanserinin İlk Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? | 3

    Akciğer Kanserinin İlk Belirtileri

    Akciğer kanseri bulgularının farkında olunması, hastalığın erken tanısı ve tedaviye olumlu yanıt vermesi açısından oldukça mühim sayılmaktadır. Akciğer kanserinin belirtileri ve tedavisi, hastalığın evresine göre farklılık göstermektedir. Genel manada akciğer kanserinin ilk belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

    • Nefes darlığı oluşumu
    • Balgamla beraber kan gelmesi
    • Kronik öksürük yapısında değişiklikler oluşarak, öksürüğün başka bir hal alması
    • Göğüste ağrı oluşumu
    • Aşırı zayıflama
    • Yorgunluk
    • İştah kaybı
    • Seste kısıklık oluşması
    • Parmak uçlarında çomaklaşmanın oluşumu
    • Yutmada güçlük çekilmesi

    Akciğer Kanserinin İlk Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? | 4

    Akciğer Kanseri Teşhisi Nasıl Konulur?

    Akciğer kanserinin teşhisi için uzman doktor tarafından bazı testler yaptırılmaktadır. Yapılan test ve süreçte oluşan durumların değerlendirilmesi sonucu, akciğer kanseri teşhisi konulmaktadır. Teşhis için kullanılan aşamalar şu şekilde sıralanabilir:

    • Akciğer Filmi Çekilmesi: Bilgisayarlı tomografi, bronkoskopi ya da iğne ile biyopsi
    • Tedavi Süreci ve Sürecin Başarılı Geçip Geçmemesi: Histoloji ve evre, hastanın performans durumu
    • Tedavi Şekilleri: Cerrahi müdahale, radyoterapi ve kemoterapi

    Kadınların görmezden geldiği kanser belirtileri Tıklayın !

    Akciğer kanseri belirtileri Tıklayın !

  • PKU Diyeti Nedir Neden Yapılır? Nasıl Yapılır?

    PKU Diyeti Nedir Neden Yapılır? Nasıl Yapılır?

    PKU diyeti yapmak, Fenilketonürili hastaların sağlıkları için yapmak zorunda oldukları bir eylemdir. Fenilketonüri gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir maddenin metobolize edilmesini engelleyen bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde bebeklerde ileri derece zekâ geriliğine ve ciddi sinir sistemi hastalıklarına sebep olabilmektedir.

    PKU Diyetinde Yenilmesi Yasak Olan Gıdalar

    Fenilketonürili hastaların belirli bir diyete uyum sağlaması gerekmektedir. Bu diyet listesinde tüketilmesi yasak olan, serbest tüketilebilen ve sınırlı tüketilmesi gereken gıdalar bulunmaktadır. Fenilketonüri örnek diyet listesinde asla bulunamayacak olan gıdalar şu şekilde sıralanabilmektedir;

    • Süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi kesinlikle yasaktır. Ayran, süt, yoğurt, peynir ve bunlarla yapılan tüm gıdaların tüketilmesi yasaktır.
    • Yumurta kesinlikle tüketilmemelidir.
    • Kek, kurabiye, kraker, pasta gibi hazır ürünlerin tüketimi yasaktır.
    • Kuru yemişlerin tüm çeşitleri dahil olmak üzere tüketilmesi yasaktır.
    • Kuru barbunya, iç bakla, kuru fasulye gibi kuru baklagillerin tüketimi yasaktır.
    • Et ve et ürünlerinin tüketilmesi kesinlikle yasaktır. Kabuklu deniz ürünleri, sosis, sucuk, pastırma, hindi eti vb. tüm ürünlerin tüketilmemesi gerekmektedir.
    • Buğday, mısır ekmeği, çavdar ve tüm normal ekmek çeşitlerinin tüketilmesi yasaktır.
    • Böbrek, ciğer, beyin gibi hayvan iç organlarının tüketilmesi yasaktır.
    • Fenilalanin ve aspartam içeren içecek, yiyecek ve sakız gibi ürünlerin tüketilmesi yasaktır.

    PKU Diyeti Nedir Neden Yapılır? Nasıl Yapılır? | 5

    PKU Diyetinde Yenilmesi Serbest Olan Gıdalar

    PKU diyeti uygulayan Fenilketonürili hastalarının tüketmesi serbest olan gıdalar şu şekilde sıralanabilmektedir;

    • Sade akide şekeri
    • Sade lokum
    • Mısır nişastası
    • Ihlamur
    • Çay
    • Çay şekeri
    • Sıvı yağ
    • Komposto suyu
    • Elma suyu
    • Kolalı içecekler
    • Gazoz

    PKU Diyetinde Sınırlı Tüketilmesi Gereken Gıdalar

    PKU diyetinde sınırlı şekilde tüketilmesi gereken gıdalar şu şekilde sıralanabilmektedir;

    • Meyveler
    • Sebzeler
    • Zeytin
    • Pekmez
    • Bal
    • Tereyağı
    • Margarin
    • Unlu gıdalar

    Fenilketonüri Nedir Nedenleri Ve Tedavisi Tıklayın !

    Bebeği PKU’lu olan var mı? Tıklayın !

  • Kreatinin Kaç Olursa Tehlikeli? Kreatinin Normal Değerleri Kaç Olmalı?

    Kreatinin Kaç Olursa Tehlikeli? Kreatinin Normal Değerleri Kaç Olmalı?

    Kreatinin normal değerleri, günlük aktivitelerin bir parçası olarak kaslar tarafından üretilen bir madde olan kreatinin vücut dışına atılabilmesiyle sabit kalmaktadır. Kan dolaşımı sırasında kreatin böbreklere taşınmakta olup idrar yolu ile vücuttan atılmaktadır. Böbreklerin hasar görmesi sonucunda normal çalışamaz.

    Bu durumda idrardaki kreatinin oranı azalırken, kandaki kreatinin oranı artmaktadır. Kreatinin normal değerlerinin altında ya da üstünde olması farklı hastalıkların belirtisi olabilmektedir. Kreatinin normal değerleri ve tehlikeli oranları ile ilgili detayları yazımızın devamında bulabilirsiniz.

    Kreatinin Kaç Olursa Tehlikeli? Kreatinin Normal Değerleri Kaç Olmalı? | 6

    Kreatinin Normal Değerleri Hangi Aralıklarda Olmalıdır?

    Kreatinin normal değerleri laboratuvarlara göre ufak farklılıklar gösterebilmektedir. Kreatin değeri kaç olmalı merak ediyorsanız;

    • Erkeklerde 0,6 ve 1,2 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
    • Kadınlarda 0,5 ve 1,1 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
    • Bebeklerde 0,2 ve 1,2 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
    • Çocuklarda 0,3 ve 0,7 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.

    Kreatinin Kaç Olursa Tehlikeli? Kreatinin Normal Değerleri Kaç Olmalı? | 7

    Kreatinin Seviyesinde Tehlike Arz Eden Oranlar

    Kreatinin tehlike sınırı genel olarak 1,5 mg/dl olarak belirlenmektedir. Kreatinin tehlikeli sayılabileceği değerlerde genellikle böbrek hastalıklarından şüphelenilmektedir. Bu değerler şu şekilde sıralanabilmektedir;

    • Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 1,5 ila 2 mg/dl aralığında görülmektedir.
    • Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 2,1 ila 5 mg/dl aralığında görülmektedir.
    • Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 5,1 ila 7,9 mg/dl aralığında görülmektedir.
    • Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 8 mg/dl üzerinde görülmektedir.

    Kreatinin Düşüklüğü Yüksekliği Nedir? Normal Değeri Kaç Olmalıdır? Tıklayın !

    Kreatin Seviyesini Düşüren Besin Tavsiyeleri Tıklayın !

    CRP Yüksekliği Neyi İfade Eder? CRP Normal Değeri Kaçtır?Tıklayın !

    MPV Nedir? MPV Yüksekliği Düşüklüğü Tehlikeli Mi? Tıklayın !

  • GGT Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Belirtileri Nelerdir?

    GGT Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Belirtileri Nelerdir?

    GGT yüksekliğini tedavi etmek için uzman doktora başvurarak doktorun önerdiği ilaçları kullanmak ve doktor önerilerine uymak gerekir. Doktorların yapacakları tahliller sonucunda uygun olan ilaçları hastalara reçete etmeleri ve rahatsızlığı olan kişilerin bu ilaçları düzenli olarak içmeleri gerekir. GTT düşürmek için sağlıklı beslenmenin önemi göz ardı edilmemelidir. Sağlıklı bir beslenme programı ile ilaç kullanmaya gerek kalmadan GTT yüksekliği ortadan kalkabilir. GTT değerlerini düşürmek için yapılması gerekenler;

    • Alkol tüketimine kesin olarak son verilmelidir.
    • Düzenli bir şekilde egzersiz yapılması gerekir.
    • Kırmızı et tüketimini çok az miktara indirmek gerekir.
    • Günde en az bir kere kahve içilmelidir.
    • Kan bağışı yapmak önemli olmaktadır.
    • Doğal gıdalarla beslenmek önemlidir. Bol miktarda tüketilecek olan sebze ve meyveler, nane ve fındık gibi gıdalar vücutta doğal antioksidan seviyesini yükseltmeye yardımcı olmaktadır.

    Bebeklerde GGT yüksekliği sık rastlanan bir durum değildir. Görüldüğü durumlar ise ciddi risk faktörleri oluşturmaz. Unun aksine erken teşhis ve tedavinin mümkünlüğü anlamını taşıyabilir.

    GGT Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Belirtileri Nelerdir? | 8

    GGT Testi Neden Yapılır?

    Karaciğerde hasar olduğunda genel olarak GTT değerlerinde yükselme görülmektedir. Karaciğerde hasar olup olmadığının tespiti için yapılan teste GGT testi denir. Vücuttaki proteinleri üreten zehirleri filtreleyen karaciğer yağlanma yardımcısı olan safrayı da üreten önemli bir organdır. Bu çalışmaların tam olarak yapılamadığı durumlarda GGT yüksekliği belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler;

    • Mide bulantısı ve kusma,
    • İştahta azalma,
    • Enerji düşüklüğü,
    • Karın şişliği ve ağrısı,
    • Açık renkli dışkı,
    • İdrarda normalden fazla kan,
    • Ciltte kaşıntı, yaralar meydana gelmesi ve sararma şeklinde ortaya çıkmaktadır.

    GGT Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Belirtileri Nelerdir? | 9

     

    GGT Düşüren Yiyecekler Nelerdir?

    GGT yüksekliği bitkisel tedavisi için tüketilmesi gereken önemli sebzeler arasında karahindiba, kereviz ve yaprakları, enginar ve yaprakları sayılabilir. GTT yüksekliğini düşürecek bitkisel çaylar arasında papatya çayı, yeşil çay ve ada çayı sayılabilir. Bunun yanı sıra GGT iyi gelecek yiyecekler arasında;

    • Pırasa karaciğer güçlendirici ve idrar söktürücü özelikleri yanı sıra vücudu toksinlerden arındırır.
    • Lahana tedavi edici özelliğe sahip sebzeler arasında yer almaktadır.
    • Kırmızı biber kan yapar ve vücudu toksinlerden arındırır.
    • Karnabahar vücudu toksinlerden arındırır ve karaciğeri güçlendirir.
    • Kabak karaciğer güçlendiricisi ve bağırsak çalıştırıcı özellikleri vardır.

    GGT Nedir? Yüksekliği ve Düşüklüğü Tıklayın !

    MPV Yüksekliği Tehlikeli Mi? MPV Yüksekliği Düşüklüğü Nedenleri Tıklayın !

    CRP Yüksekliği Neyi Gösterir? CRP Antibiyotikle Düşer Mi? Nedenleri Tedavisi ! Tıklayın !

    Kanda Kreatinin Yüksekliği Sebepleri Nedir?

  • Anjina Pektoris Nedir, Nasıl Geçer? Belirtileri Tedavisi

    Anjina Pektoris Nedir, Nasıl Geçer? Belirtileri Tedavisi

    Anjina pektoris olarak ifade edilen sağlık sorununda; kalbi besleyen damarlarda lipid birikimi meydana gelir. Bundan dolayı da darlıklar oluşur ve kalbin beslenmesi git gide yetersizleşir. Bu durumda da kalp yeterli şekilde beslenemez ve ciddi sorunlar meydana gelir. Bunlar:

    • Göğüs ağrıları,
    • Göğüste baskılar,
    • Göğüs sıkışıklığı olarak ifade edilebilir.

    Genel olarak anjina pektoris kalp kasına iletilen oksijenin yetersiz olmasıyla meydana gelir. Bundan dolayı da egzersiz sırasında ya da stres gibi durumlarda kalpte sıkışıklık olarak kendini gösterebilir. Kalbin yoğun çalıştığı zamanlarda, vücut daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğunda özellikle kısa süreli ağrılar meydana gelir. Bu ağrılar 10 dakika kadar sürer. Ağrı dinlenirken geçer ancak hareket halindeyken yeniden meydana gelir. Nefesi düzenlemek ağrının hafiflemesini sağlamaz.

    Anjina Pektoris Nedir, Nasıl Geçer? Belirtileri Tedavisi | 10

    Anjina Pektoris Çeşitleri Nelerdir?

    Anjina pektoris türleri beş sınıfta ayrılmaktadır. Bunlar:

    • Efor anjinası olarak ifade edilen, tempolu yürüyüş sırasında meydana gelen ataklar,
    • Soğuk anjinası olarak ifade edilen damarlarda soğuk kaynaklı büzüşme sonucu meydana gelen sorunlar,
    • Heyecan anjinası olarak ifade edilen aşırı duygu sebebiyle meydana gelen ataklar,
    • Dinlenme anjinası olarak ifade edilen yineleyici ve aralıksız nöbetler,
    • Yatma anjinası olarak ifade edilen ve geceleri meydana gelen anjina ataklarıdır.

    Anjina Pektoris Nedir, Nasıl Geçer? Belirtileri Tedavisi | 11

    Anjina Pektoris Sebepleri Nelerdir?

    Anjina pektoris nedenleri oldukça  çeşitlidir. Kalbe kan akımının yetersiz olduğu durumlarda koroner arterler daralmaya başlar. Bu noktada da şu belirtiler meydana gelir:

    • Kan damarları kısa süreliğine daralır,
    • Kalbin aort kapağının daralması ile aort stenozu görülür,
    • Anormal kalp ritimleri meydana gelir.

    Sebepleri ise:

    • Anemi gibi kanda oksijenin azalmasına yol açan sorunlar,
    • Kanın kalınlaşmasına sebep olan ve kanın kalp kası boyunca daha yavaş şekilde akmasına sebep olan polisitemi olarak ifade edilebilir.

    Özellikle yürüyüş yaparken ve çalışırken meydana gelen bu durumda omuzlarda, sırtta ve çenede ağrı görülür. Terleme ile beraber ataklar şiddetlenir. Tedavisi için kan basıncının kontrol altına alınması gerekmektedir. Kilo kaybı ve sağlıklı beslenme bu noktada en önemli tedavi yöntemleri arasındadır.

    Kardiyoloji – Kalp ve Dolaşım Sistemi Hastalıkları Tıklayın !

    Kalp sağlığı için ne yemeli Tıklayın !