Etiket: sağlık

  • İnsülin iğnesi tarihe oluyor!

    İnsülin iğnesi tarihe oluyor!

    Nova Başkan Yardımcısı Doustdar insülinin 10 yıl içinde ağızdan tablet yoluyla alınacağını söyledi. Esnek insülinin ise AB’de kullanıldığını belirten Doustdar “Yakında dünyada yaygınlaşacak” dedi

    Diyabet hastalığı nedeniyle günde iki defa insülin enjekte eden hastalara Nova Nordisk Global Başkan Yardımcısı Mike Doustdar’dan müjdeli haber geldi. Diyabetliler artık günlük iğne sayısını bire düşürebilecek. 10 yıllık süreç içinde de iğnelerin yerini ağız yoluyla alınan kapsüller alacak.

    Esnek insülin iğnesinin ise henüz Türkiye’de bulunmadığını belirten Doustar, şu anda AB ülkelerinde olduğunu, yakında tüm dünyada yaygınlaştırılacağını söyledi. Dünyada gün geçtikçe yaygınlaşan ve obezite ile birlikte sayısı artan diyabet hastalığı ile ilgili çalışmalar yapan Doustdar, diyabet hastalarının sürekli kullanmak zorunda olduğu insülin oranını düşürmek ve hastalıkla mücadelenin şeklini değiştirmek amacıyla çalışmalar yapıldığını belirtti.

    Doustdar “Diyabet hastalığının çaresini bulmak için yapılan araştırmalara özellikle ABD hükümeti çok para harcıyor. Fakat diyabet çok boyutlu bir hastalık. Çünkü genetik boyutu var. Tip 1 çocukluk yaşında tip 2 ise yaşlılık sırasında ortaya çıkıyor. Diyabet, yaşam tarzı, obezite, yaş ve sigara içmekle bağlantılı bir hastalık. Yeni nesil insülinler üretildi. Kullanım kolaylığı olan insülin enjeksiyon sayısını azaltma imkanı var. Şimdi günde bir enjeksiyona indirdik. Çok yakında haftada bir enjeksiyona düşürülecek. Yakın zamanda ise şu anda yapılan klinik araştırmalarda tablet insülin üzerinde çalışılıyor. Klinik testleri bitirildikten sonra piyasaya sürülecek. Bu 10 yıllık süre içinde olabilir”dedi.

  • Gribe yakalanmamak için buna dikkat

    Gribe yakalanmamak için buna dikkat

    Kulak burun boğaz uzmanı Op. Dr. Murat Koç, kış aylarında vücut ısısı korunduğu takdirde gribe yakalanma riskinin azalacağını söyledi.

    Özel Memorial Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op Dr. Murat Koç, yaklaşan kış ayları ile birlikte gribal virüslerin artacağını söyleyerek vatandaşlara dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi verdi. Mevsim geçişlerinde görünen solunum yolu enfeksiyonlarının iki ana başlıkta değerlendirildiğinin altını çizen Koç, “Basit soğuk algınlığı hastalıkları ve gribal hastalıklar, gribin neden olduğu diğer kulak burun boğaz hastalıkları, boğaz enfeksiyonu, faranjit ya da bademcik iltihabıdır. Toplumda yaygın olarak görülen soğuk algınlığı halidir. Bunu yapan çok sayıda etken mevcuttur. Etkenlerin yüzde 90’ının dan fazlası virüslerdir. Soğuk algınlığı yapan virüsler, özellikle vücut ısısındaki ani değişimlere çok duyarlıdır. Vücut ısısındaki ani düşüşler, bizde enfeksiyon yapmasını kolaylaştırıyor. Bu mevsim geçişlerinde hem gün içerisindeki ısı değişiklikleri hem de 1 aylık periyodu ele aldığımızda, günler bazında yaşadığımız ani ısı değişiklikleri vücudun direncini ciddi anlamda düşürüyor ve soğuk algınlığına sebebiyet veriyor. Gribal hastalıklarda, vücut ısısının değişimi kadar beslenme de çok önemlidir çünkü gribal enfeksiyonlar, soğuk algınlığına yol açan diğer enfeksiyonlardan biraz daha ağır geçiyor. Bunda da vücudun besin desteğini iyi yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
    “GRİP AŞISINI HERKESE ÖNERMİYORUZ”

    Grip aşısının kullanımı hakkında da bilgi veren Murat Koç, şunları kaydetti:
    “Grip aşısı toplumda yaygın olarak hemen herkese önerebileceğimiz bir aşı değil. Aşı her yıl enfeksiyon yapan 2 veya 3 virüs ajanına karşı bizi koruyor. Oysa ki biz onlarca virüs etkeni ile karşı karşıyayız. Grip aşısının içeriğinde olmayan, herhangi farklı bir virüs bizi enfekte edebilir. Aşıdan yüzde 100 koruyuculuk beklememek gerekiyor. Bizim aşıları önerdiğimiz hasta grubu 65 yaş üstü yaşlılar, genç erişkin grupta kronik hastalığı olan, herhangi bir nedenle kemoterapi görmüş kanser hastaları, kronik akciğer hastaları ve düşkün vaziyette olan yaşlı hastalara bakanlar.”

  • Şeker hastaları için süper besinler

    Şeker hastaları için süper besinler

    Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber’in önerileri ile şeker hastalarına öneriler…

    Yumurta

    Anne sütünden sonra en kıymetli protein kaynağı olan yumurta, içerdiği doymamış yağ asitleri sebebi ile sanıldığının aksine kolesterolü yükseltmez. Bu nedenle kahvaltılarda, çorbalarda, salatalarda yer verilebilir. Günde 1 yumurta tüketmenin sağlığa olumsuz bir etkisi yoktur.

    Balık

    Şeker hastaları aynı zamanda kalp hastası olma adayıdır. Balık içerdiği omega-3 yağ asitleri ile kalp damar sağlığını korumaya yardımcıdır. Ayrıca A vitamininden zengin olan balık görme fonksiyonları açısından da önem taşır.

    Tarçın

    Yapılan bilimsel çalışmalar tarçının kan şekerini dengeleyici etkisi olduğunu göstermiştir. Yine bilimsel çalışma sonuçlarına göre günde 3 silme tatlı kaşığı toz tarçından daha fazlasının tüketilmesi kolesterol seviyelerini olumsuz etkileyebilir. Şeker hastalarının beslenme planında yer alabilir fakat sınırsız kullanılmamalıdır.

    Elma

    Kalorisi düşük, lif içeriği yüksek bu meyve tok hissettirmekle kalmıyor aynı zamanda içerdiği çözünür liflerle de kötü huylu kolesterolün düşmesine yardımcı oluyor. Amerika Tarım Örgütü’ne göre antioksidan içeriği en yüksek 10 meyveden biri olan elmayı kabuğu ile tüketmek daha sağlıklı. Rendeleyip tavada hafif ısıtarak üzerine tarçın döktüğünüzde ise son derece hafif ve sağlıklı bir tatlıya dönüşüyor.

    Avokado

    Sindirim hızını yavaşlatarak kan şekerinin daha yavaş yükselip daha yavaş düşmesine yardımcı. İçerdiği sağlıklı yağlar ise insülin direncini azaltmak konusunda destek oluyor. Salatalara doğrayabilir, rendeleyip sandviçlerinizin arasına sürebilirsiniz.

    Arpa

    Sofralarımızda çok alışkın olmadığımız bir tahıl olan arpa, pirince göre kan şekerini %70 daha yavaş yükseltiyor. İçerdiği lifler ve zengin B vitamini içeriği de cabası. Çorbalara eklenebilir veya salatalara katılabilir.

    Fasulye

    Bitkisel lif ve protein içeriği ile haftada en az iki kere sofrada yer almalıdır. Kuru fasulye yerine nohut ve yeşil mercimekte tercih edilebilir. Konserve olanlara tuz içeriği açısından dikkat edilmelidir. Gaz yapıcı öğelerin ayrılması için bir gece önceden suda bekletilmeli ve bu su dökülmelidir. Pişirme suyu ise B vitamini açısından zengin olduğundan dökülmemelidir.

    Yağsız kırmızı et

    Yüksek kaliteli proteini metabolizmayı hızlandırmaya yardımcıdır. Bu nedenle en az haftada iki kez öğünlerde yer almalıdır. B12 vitamini kaynağıdır. Öğünlerde az miktarda tüketilmesi kan şekerinin daha dengeli yükselmesine yardımcı olur. Izgara, haşlama veya fırında tüketilmelidir.

    Kırmızı meyveler

    Böğürtlen, yaban mersini, kiraz gibi koyu kızıl-mavi renklere sahip olan meyvelerin antioksidan içeriği çok yüksektir. Vücutta yaşlanmayı geciktirmeye yardımcı olurlar. Bazı bilim adamları bu tür meyvelerin kan şekerini dengelemekte de yardımcı olduğunu düşünmektedir.

    Brokoli

    C vitamini ve antioksidanlardan zengin bu sebze aynı zamanda kan şekerini ayarlayan hormon olan insülinin etkinliğini arttıran krom mineralinden de zengindir. Tadını sevmeyenlerin çorbalara ilave etmesi mümkün. Fakat en sağlıklı hali buharda pişirilmiş şeklidir.

     

  • Çikolata aşıklarına iyi haber

    Çikolata aşıklarına iyi haber

    Çikolata, formu korumaya yardımcı oluyor. Düzenli olarak ve çok çikolata yiyenlerin vücudundaki yağ oranının az yiyenlere göre daha düşük olduğu ortaya çıktı.

    İspanya’daki Granada Üniversitesi’nden bilimadamlarının yaptığı araştırma, “çikolata aşıklarının” formunu koruduğunu gösterdi.

    Toplam 9 Avrupa ülkesinde 12-17 yaş aralığındaki 1500 gencin beslenme alışkanlığını inceleyen bilim adamları, fazlaca çikolata tüketenlerin özellikle karın çevresindeki yağ oranının daha dengeli olduğunu belirtti.

    Araştırmacılar, bu durumun, çikolata diğer birçok besinden daha fazla kalori içerse de metabolizmanın daha fazla çalışmasını ve yağın dengeli dağılmasını sağlamasından kaynaklandığını söyledi.

    Daha önce yapılan bir araştırma da rejim sırasında çikolata, bisküvi gibi besinleri yemekten kaçınanların diğer yiyeceklerle “açığı kapatmaya çalışırken” daha fazla kilo almaya eğilimli olduğunu göstermişti.

    Birçok araştırma, çikolatanın dolaşım sistemine, tansiyona ve kalbe iyi geldiğini ortaya koymuştu,

  • Adım adım genital muayene

    Adım adım genital muayene

    Kanserin erken teşhisi için kadınların her ay kendi kendine meme muayenesi yapması gerektiğini artık biliyoruz. Kendine dokunmaktan çekinen birçok kadın bu yönteme henüz yeni alışırken tıp dünyasında artık yeni bir kavram var: Kendi kendine genital bölge yani vulva muayenesi. Bu kavramdan rahatsız olup yazıyı okumayı burada bırakmayın. Bu beden sizin, onu korumak göreviniz ve 3 ayda bir yapacağınız birkaç dakikalık muayene hayatınızı değiştirebilir.

    VULVA NEDİR?
    Vulva; kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte çatıyı oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgeyi ifade ediyor.

    NEDEN YAPMALIYIM?
    Kendi kendine vulva muayenesi, tıp literatürüne yeni girmiş bir kavram… Tıpkı kendi kendine meme muayenesinde olduğu gibi amaç, incelenen bölgede oluşabilecek sorunların erken dönemde, henüz tedavi edilebilir bir aşamadayken saptanması oluyor. Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Serdar Koç, özellikle geçmişte bir vulva problemi geçiren kişiler için bu muayenenin daha yaşamsal olduğunu ve belirtilerin kanserin erken bulgusu olabileceğini vurguluyor.

    NASIL YAPMALIYIM?
    1. Adım
    Yatakta yatarken bacaklarınızı yanlara doğru aralayın.

    2. Adım
    Önce sol elinizin üç parmağıyla sağ kasık bölgenizi, sonra sağ elinizin üç parmağıyla sol kasık bölgenizi yukarıdan aşağı doğru tarayarak bu bölgede şişlik olup olmadığını hissedin.

    3. Adım
    Vulva bölgesini saat on iki hizasında pubis kemiği, saat altı hizasında perine (anüs ile vajina girişi arasında kalan bölge), yanlarda da dış dudaklardan oluşan bir saat kadranı olarak düşünün. Saat on iki hizasından başlayarak saat yönünde (veya daha rahat hissederseniz ters yönde) bölge cildini başparmağınızla elinizin diğer üç parmağı arasında hafifçe sıkıştıracak şekilde incelemeye başlayın. Bu incelemede aranacak olan bölgesel bir şişlik, düzensizlik, sertlik veya ağrı oluyor.

    4. Adım
    Elinize bir ayna alın. Diğer elinizle inceleyeceğiniz bölgeyi gererek aynada daha rahat görülmesini sağlayın. Bu incelemede de bölgeyi saat kadranı gibi düşünüp her bölümünü tarayın. Bu incelemeden, bölgedeki cilt değişikliklerini fark etmek amaçlanıyor.

    Bu bölgede şişlik saptarsanız, bu yüzde 90 olasılıkla lenf bezi büyümesidir ve bu büyüme yine yüzde 90 olasılıkla daha önceden geçirilmiş basit bir enfeksiyona bağlıdır.

    NEYİ ARAMALIYIM?
    ● Kızarıklık
    ● Şişme
    ● Koyu ve açık noktalar
    ● Su dolu kabarcıklar
    ● Çıkıntılar
    ● Kabuklanma
    ● Kesik süt tarzı veya farklı akıntılar
    ● Her türlü değişiklik

    BİR SORUNA RASTLARSAM?
    Herhangi bir sorun saptarsanız rutin jinekolojik muayene gününüzü beklemeden doktorunuzla mutlaka irtibata geçin.

    HANGİ TANIYI ALABİLİRİM?
    Vulvanın birçok problemi aynı belirtileri gösteriyor. Probleme göre yapılan muayene ve gerekirse testler sonucunda tedaviye hemen başlanıyor. En sık rastlanan sorunlar ve tedavileri şöyle sıralanıyor:
    Mantar enfeksiyonu: İyi hijyen ve mantar ilacı kullanımı gerekiyor. Vajinaya bir krem veya tablet (veya her ikisi) yerleştiriliyor ya da vulva derisine sürülebiliyor. Bazen de ağızdan alınan hap kullanılıyor.
    Kontakt dermatit (Egzama): Tahrişin kaynağından kurtulmak bu problemin tedavisinin ilk kaynağı oluyor. Ayrıca ilaç tedavisi uygulanıyor.
    Genital siğiller: Siğiller bölgeye sürülen ilaç veya cerrahi bir işlemle alınarak tedavi edilebiliyor.
    Genital uçuk: Genital uçuğun kesin tedavisi bulunmuyor. Bununla birlikte alevlenmeleri kontrol altında tutmaya, şikayetleri gidermeye ve virüsün yayılmasını önlemeye yardımcı olabilen ilaçlar bulunuyor.
    Vulva ağrısı: Şikayetleri gidermek için birçok tedavi yöntemi bulunuyor. Tek bir yöntem her kadında her zaman işe yaramayabiliyor. Uzun dönem tedavi de gerekebiliyor.
    Vulva kanseri: Tedavinin tipi kanserin evresine bağlı oluyor. Kanseri tedavi etmek için radyasyon tedavisi de kullanılabiliyor. Daha şiddetli kanserleri tedavi etmek için kemoterapiye ihtiyaç duyulabiliyor.

    NE ZAMAN İYİLEŞİRİM?
    Vulvada görülecek hastalıkların bazıları kısa dönemde geçebileceği gibi, bazılarının iyileşmesi de uzun zaman alabiliyor. Erken teşhis, hastalığın evresi, kadının yaşı gibi unsurlar hastalıkların tedavi süreçlerinde önem taşıyor.

    formsante dergisi

  • Kış Aylarında Metabolizmayı Hızlandırıyor

    Kış Aylarında Metabolizmayı Hızlandırıyor

    Metabolizmayı kışa hazırlamada baş yardımcı bitki çayları. Barut ağacı kabuğu, dut yaprağı, kiraz sapı, funda yaprağı en önemli metabolizma ayarcıları.

    Hareketli yaz mevsiminden sonra, kış günlerinin durgunluğu metabolizmalarımızda da yavaşlamaya neden olabiliyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada kışın rehavetli havasından bitki kalkanıyla korunulunabildiğini belirtti.

    İşte ayar yapan bitkiler:

    BARUT AĞACI

    Kabızlığa karşı etkili bir bitkidir, bağırsakların hızlı boşaltılmasına yardımcı olurken, sancıya yol açmaması bir avantajdır.

    FUNDA YAPRAĞI

    Funda yaprağı idrar artırıcı etkisi ile vücuttan ödemin atılmasını sağlar.

    KİRAZ SAPI

    İdrar artırıcı özelliğinin yanı sıra zengin potasyum içeriği nedeniyle vücutta idrar ile atılan potasyum dengesinin bozulmasını önlemektedir.

    BİBERİYE

    Birçok sağlık probleminin çözülmesinde yardımcı olan bir bitkidir. Yapılan deneysel çalışmalarda pankreatik lipaz enzimini baskılayarak bağırsaklardan yağın emilmesini azalttığı ve dolayısıyla kilo almayı önleyici bir etkisi olduğu belirtiliyor.

    Ayrıca safra salgısını artırarak bilhassa yağlı besinlerin sindirimini kolaylaştırmaktadır. Diğer taraftan, biberiye yapraklarının idrar söktürücü özelliği vücuttan ödemin atılmasına yardımcı olmaktadır.

    DUT YAPRAĞI

    Besinlerdeki kompleks şekerlerin (oligo ve nişasta gibi polisakaritler) bağırsaklarda basit şekerlere dönüşümünü sağlayan enzimleri (alfa-glikozidaz) baskılayarak emilimlerini engellemekte ve bu suretle şekerin vücutta yağ şeklinde depolanmasını engellemektedir.

  • Diyet neden kişiye özeldir?

    Diyet neden kişiye özeldir?

    Hızlı kilo kayıplarının yağ değil, su ve kas kaybı anlamına geldiğini söyleyen Diyetisyen Gülhan Koca uyarıyor: Sağlığınızdan olmayın.

    Surp Agop Hastanesi’nden Diyetisyen Gülhan Koca, HThayat’a uzmana danışmadan kendi kendine uygulanan diyetlerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını anlattı.

    Günümüzde şişmanlık sorunu gün geçtikçe artmaktadır. Bunun en temel iki nedeni ise sağlıksız beslenme ve yetersiz fiziksel aktivitedir.

    Şişmanlık ve şişmanlığa bağlı sağlık sorunları nedeniyle pek çok kişi hayatında en az bir kez diyet yapma girişiminde bulunmuştur. Bu konuda yardım almak için işin uzmanları diyetisyenlere gidenler olduğu gibi kendi bulduğu yöntemlerle zayıflamaya çalışan birçok insana rastlamak mümkündür.

    Kendi kendine zayıflamaya çalışan kişilerin genelde yaptıkları ilk şey gazete, dergi ve internette bulduğu çoğu zaman dönemin “popüler” diyetlerini uygulamaktır. Kimi zaman da komşu, arkadaş, akrabadan aldığı diyeti uygulayarak kilo vermeye çalışırlar. Bazen de diyetisyen olmadığı halde bu işin uzmanıymış gibi diyetle ilgili yazılar yazan farklı meslek gruplarından kişilere giderek bilimsel olmayan diyetler uygulamaktadırlar.

    Diyet neden kişiye özeldir?

    Öncelikle diyetin gerçek anlamının “yeterli ve sağlıklı beslenme programı” olduğunu bilmek gerekir. Bu kişinin kendi metabolizmasına, sağlık durumuna, yaş-boy indeksine, cinsiyetine, vücut yağ oranına, fiziksel aktivitesine ve en önemlisi de alışkanlıklarına göre değişmektedir. Hiçbir uzman desteği almadan, size özel yazılmamış elinize geçen herhangi bir diyetin uzun süre uygulanmasında zorluklar yaşanılması kaçınılmazdır. Kontrolsüz kilo kaybı, sağlığınızda problemler oluşturabilir.

    Sağlıklı olan ayda 2-4 kg vermektir ve amaç bunun %50’sinden fazlasının yağdan gitmesidir. Elinize geçen herhangi bir diyeti uyguladığımızda veya aç kalarak zayıflamaya çalıştığınızda hızlı kilo kayıpları olsa bile yağdan değil, su ve kastan gideceği için sağlığınız tehlike altına girecektir. Kısa dönemde uyku, mide ve bağırsak problemleri, halsizlik, saç dökülmesi, psikolojik sorunlar oluşabileceği gibi uzun vadede kalp ve şeker hastalığı, bazı kanser türleri, kısırlık, regl sorunları gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Amaç kilo kaybetmek iken sağlığınızı kaybedebilirsiniz. Unutmayın ki “diyet kişiye özeldir”. Bu nedenle mutlaka uzman yardımı alarak doğru beslenmeyi öğrenip bir yaşam tarzı haline getirmelisiniz.

    Genel Olarak Bazı Sağlıklı Beslenme Önerileri :

    Ara öğünlerle birlikte en az 5 öğün besleniniz.

    Ortalama 1.5-2 lt su içiniz.

    Rafine edilmiş tüm ürünlerden, kızartmalardan, şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak durun.

    Doymuş yağlardan uzak durunuz.

    Yemeklerde ve salatalarda aldığınız yağ miktarını sınırlayın. Ortalama günde 4 tatlı kaşığı kadar tüketiniz.

    Kurubaklagiller, tam tahıllar, sebze ve meyve gibi posalı besinleri tercih ediniz.

    Az tuz tüketiniz.

    Günde en az 45 dk yürüyüş yapınız.

  • Diyet yapmadan kilo vermenin yolları

    Diyet yapmadan kilo vermenin yolları

    Açlık yaşamadan, uzun uzadıya listeler olmadan hatta diyet yapmadan kilo vermenin püf noktaları var. Basit hileler sizi istediğiniz görünüme kavuşturabilir.

    Bitmek tükenmek bilmeyen kilo savaşlarına karşı her gün yeni bir silah geliştiriliyor. Bunlar arasında ‘çaktırmadan’ kilo vermenizi ve bir daha da almamanızı sağlayacak etkili yollar var. Bunları uzman diyetisyen Serkan Tutar’dan öğreniyoruz.

    1) Her gün ekstra 100 kalori yakın

    Her gün fazladan yakacağınız 100 kalori diyet yapmadan bir yıl içinde 5 kilo vermeniz anlamına gelir. Bunu yakabilmek için her gün 1,5 km yürüyüş, 30 dakika ev temizliği veya 10 dakika yavaş tempolu koşu yapabilirsiniz.

    2) Geç saatte uyumayın

    Geç saatlere kadar oturanların kilo almaları için iki neden vardır: Birincisi atıştırmalara yönelir ve günlük kalori ihtiyacının üzerine çıkarlar. İkincisi ise yağ yakan hormon olarak adlandırılan ghrelin hormonunun en iyi salgılandığı saat 00.00 ile 02.00 arasındadır.

    Eğer bu saatleri uyumadan ayakta geçirirseniz bu hormonun salgılanma seviyesi ciddi anlamda düşer. Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada düzenli uyuyan ve çok geç saatlerde uyumayan bireylerin ortalama yüzde 6 civarında kilo kaybı yaşadıkları gözlemlenmiştir.

    3) Akşamları hafif yemekler tercih edin

    Yağ içeriği yüksek, soslu yemekleri tercih etmek yerine su ve lif içeriği yüksek kalorisi düşük, mevsime uygun sebzeleri tercih etmeniz kilo kayıpları yaşamanızı sağlayacaktır.

    4) Her gün çorba için

    Öğle veya akşam yemeklerinin bir öğününde yemek öncesi çorba tercih edin. Özellikle uzun süre aç kaldıktan sonra yiyeceğiniz yemek öncesinde kesinlikle çorba tüketmeden ana yemeğe geçmeyin. Ve asla hazır çorba içmeyin.

    5) Kendinizi ödüllendirin

    Genel olarak yemekle ödüllen-dirilen bedenimizi kıyafetle ödüllendirmeyi tercih edin. Kendinize yüksek hedefler koymak yerine daha gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koydukça başarınızın arttığını göreceksiniz.

    6) İçecek seçiminizi değiştirin

    Akşam saatlerinde hareketsiz kalıp, bol kalori aldığımızda kilolar da eklenir. Bunu engellemek için kendi içeceğinizi kendiniz hazırlayın. Az şeker eklenerek hazırlanmış limonataya nane ve dondurulmuş çilek ekleyerek keyifli bir içecek hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde günde ortalama 450 kalori daha az alır ve bir ay içerisinde kendinize 2,5 kilo eklemekten kurtulursunuz.

    7) Doğru bardakları kullanın

    Ülkemizde bardak konusunda herhangi bir standart yok. Hazır içecekleri büyük bardaklarda içmemiz aldığımız kalorilerin artmasına neden oldu. Uzun boylu ve sıska bardaklar yerine kısa ve geniş bardakları tercih edin. Cornell Üniversitesi’nde yapılan çalışmada meyve suyu, soda ve diğer içecekleri bu bardakla tüketmek içeceklerden aldığımız kalorinin yüzde 25 ile yüzde 30 arasında düştüğünü göstermekte.

    8) Sakız çiğneyin

    Atıştırma ihtiyacı hissettiğinizde çiğneyeceğiniz naneli sakızın besine yönelmenizi engellediğini göreceksiniz. Bu alışkanlıkla daha az kalori alacaksınız.

    9) Tabaklarınızı küçültün

    Toplum olarak tabağımızdakini bitirme alışkanlığımız olduğu için büyük tabak kullandığımızda tok bile olsak ekstra kalori alımı söz konusudur. Küçük tabak kullanarak günde 200 kalori azaltabilir bir yıl içerisinde bedeninize eklenebilecek 4 kilodan da kurtulabilirsiniz.

    10) Yemekleri yavaş tüketin

    Yemeğe başlarken saatinize bakın, yemeğinizi ortalama 20 dakikada tüketmelisiniz. Çünkü beynimizin tokluk hissini algılaması yaklaşık 20 dakika sürer. Tempolu yenilen büyük porsiyonlar yerine keyifle yenilen küçük porsiyonları tercih etmeniz ve yavaş yemeniz daha az besinle tokluk hissini yaşayarak masadan kalkmanızı sağlar.

    Serkan Tutar

  • Fazla kahve beyni yavaşlatıyor…

    Fazla kahve beyni yavaşlatıyor…

    Uyanmak ve dikkat toplamak için bolca kahve tüketiriz. Ancak uzmanlar uyardı: “Fazla kahve beyin gelişimini yavaşlatıyor”

    Son dönemde kahve tüketimindeki artış, çayın tahtını sallamaya başladı. Ancak uzmanlar uyardı: “Fazla kafein beyine zarar veriyor” Zürih Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nden yapılan bir araştırmaya göre, üç fincan kahve ya da üç kutu enerji içeceği veya büyük gazlı içecek beyin gelişimini yavaşlatıyor. Araştırmacılar, günde 3 fincan kahvede bulunana eşdeğer, kafein kullanımının, gençlerde ve çocuklarda beyin gelişimini yavaşlattığını, aynı zamanda uyku düzenini de bozduğunu ortaya çıkardı. Büyük boy bir kahve günlük en fazla alınabilecek kafein miktarının 4’te 3’ünü karşıladığı belirtilirken, iki bardak büyük boy kahvenin kafeinde güvenli sınırı geçmiş oluyor. Hamile kadınlarda ise kafein alımının günlük 200 mg’ı, çocuklarda ise 75 mg’ı geçmemesi gerekiyor.

  • Kolesterol düşürücü ilaç katarakt riskiyle ilişkili

    Kolesterol düşürücü ilaç katarakt riskiyle ilişkili

    Milyonlarca yetişkin tarafından kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılan statin ilaçları yeni bir araştırmaya göre katarakt riskini artırabilir.

    Milyonlarca yetişkin tarafından kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılan statin ilaçları yeni bir araştırmaya göre katarakt riskini artırabilir. Çalışma Lipitor, Zocor gibi statinler ile katarakt arasındaki bağlantıyı inceleyen bir dizi araştırmanın son halkası. Kataraktlar gözün merceğinin buğulu olmasına sebep olan ve görüşü azaltan bir durumdur. Özellikle de yaşlılarda kataraktlar zayıf görüşün ve körlüğün ana sebebidir.

    Güncel çalışma statinlerin kataraktların sebebi olduğunu göstermiyor ancak statin kullanımının katarakt teşhisi konması riskini yükselttiğini belirtiyor. Çalışma Ekim 2001 ile Mart 2010 arasında askeri hastanelerde muayene edilen yaklaşık 14,000 erkek ile kadını, 6,792’şer statin kullanıcısı olan ve olmayan kişiyi inceledi. Statin alan hastalarda, kullanmayanlara oranla katarakt geliştirme riski %27 daha yüksek görüldü.

    Sonuçlar hastaları, ilacın faydaları ve zararlarını doktorlarıyla konuşmaya teşvik etmeli. Bu çalışma sebebiyle hiçbir hasta doktoruna danışmadan ilaç kullanımını kesmemelidir. Statin ilaçları kalp hastalığının tedavisinde ana bir faktördür ve katarakt riskini yükseltmesi, almayı durdurmayı gerektirmez.

    Kalp hastalığını önlemenin en iyi yolu yaşam stilini değiştirmektir. Tedavide etkili ilaçların yan etkisi olması beklenir. Bu sebeple hasta mümkün olduğunca sigara ve hareketsizlik gibi kötü alışkanlıkları terk ederek hastalık riskini düşürmelidir.

    Bazı uzmanlara göre çalışmanın sonucu kesin olarak algılanmamalıdır çünkü bugüne kadarki farklı çalışmalardan statin kullanımının katarakt oluşumunu engellediğine dair sonuçlar da alınmıştır. Her halukarda statin bir ölüm sebebi olan kalp krizini riskini düşürmektedir. Kataraktlar ise günümüzde ameliyatla etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.