Etiket: ruh hali

  • Vücudumuzdaki Serotonin Seviyesini Düşüren 10 Yiyecek

    Vücudumuzdaki Serotonin Seviyesini Düşüren 10 Yiyecek

    Vücudumuzdaki serotonin seviyesini düşüren yiyecekler hakkında bilgi edinin. Alkol, kafein, şekerli yiyecekler gibi faktörler serotonin miktarını etkileyebilir.

    Serotonin, beyindeki sinir hücreleri arasında iletişimi düzenleyen bir nörotransmitterdir ve genellikle “mutluluk hormonu” olarak bilinir. Serotonin, ruh halini, stres tepkilerini, uyku düzenini ve iştahı düzenlemek gibi önemli rolleri vardır. Beslenme, serotonin seviyelerini etkileyebilen önemli bir faktördür.

    Bazı yiyecekler, serotonin miktarını artırabilirken, bazıları ise azaltabilir. Bu makalede, vücutta serotonin miktarını azaltabilecek 10 yiyeceği keşfedeceğiz. Bu bilgiler, sağlıklı bir beslenme yaklaşımı için farkındalık sağlamak amacıyla sunulmaktadır. Her bireyin metabolizması farklıdır, bu yüzden kişisel ihtiyaçlarınızı dikkate alarak beslenme tercihlerinizi yapmanız önemlidir.

    Vücudumuzdaki Serotonin Seviyesini Düşüren Yiyecekler

    Vücudumuzdaki serotonin hormonu seviyesi, genel ruh halimiz, duygusal denge, uyku düzeni ve iştah kontrolü gibi birçok önemli işlevi düzenleyen bir nörotransmitterdir. Serotonin düzeyini etkileyen faktörlerden biri de beslenmedir. Bazı yiyecekler serotonin seviyesini artırırken, bazıları da azaltabilir. Bu makalede, vücuttaki serotonin seviyesini düşürebilecek 10 yiyecek hakkında bilgi vereceğiz.

    Alkol

    Alkol, serotonin seviyesini düşürebilen bir maddedir. Alkol tüketimi, beyindeki serotonin düzeylerini etkiler ve geçici bir mutluluk hissi yaratır. Ancak, alkolün etkisi geçtikten sonra, serotonin düzeyleri düşebilir ve düşük ruh hali ve depresif hisler ortaya çıkabilir.

    Kafein

    Kafein, merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olan bir madde olarak bilinir. Kafein tüketimi, serotonin seviyelerini azaltabilir ve kaygıyı artırabilir. Kahve, çay, çikolata ve enerji içecekleri gibi kafein içeren ürünler, serotonin düzeylerini etkileyebilir.

    Şekerli Yiyecekler

    Aşırı şeker tüketimi, kan şekerinde hızlı bir yükselişe neden olabilir. Bunun sonucunda pankreas, insülin salgılayarak kan şekeri seviyesini düşürmeye çalışır. Ancak, bu hızlı düşüş, serotonin seviyelerini etkileyebilir ve ruh halinde dalgalanmalara yol açabilir.

    Serotonin Seviyesini Düşüren Yiyecekler
    Serotonin Seviyesini Düşüren Yiyecekler

    Yüksek Yağ İçeren Yiyecekler

    Aşırı miktarda doymuş yağ içeren yiyecekler, serotonin seviyelerini azaltabilir. Bu tür yiyeceklerin aşırı tüketimi, beyindeki serotonin düzeylerini etkileyen ve ruh halini düşüren inflamatuar bir yanıtı tetikleyebilir.

    İşlenmiş Tahıllar

    Rafine edilmiş tahıllar, beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi işlenmiş tahıllar, kan şekerinde hızlı bir yükselişe neden olabilir. Bunun sonucunda da kan şekerindeki ani düşüş, serotonin seviyelerini azaltabilir ve ruh halinde dalgalanmalara yol açabilir.

    Yüksek Protein İçeren Yiyecekler

    Aşırı miktarda protein tüketimi, triptofan adı verilen bir amino asidin beyne geçişini azaltabilir. Triptofan, serotonin üretiminde önemli bir rol oynar. Bu nedenle, aşırı protein tüketimi, beyindeki serotonin seviyelerini düşürebilir.

    Peynir

    Bazı peynirlerde bulunan tiramin adlı bir bileşik, serotonin seviyelerini azaltabilen bir monoamin oksidaz inhibitörüdür. Özellikle olgunlaşmış ve fermente peynirlerde tiramin miktarı daha yüksek olabilir.

    Fermente ve Olgunlaşmış Yiyecekler

    Fermente edilmiş yiyeceklerde (örneğin, fermente edilmiş peynir, salam, sosis) bulunan bazı bileşikler, serotonin seviyelerini etkileyebilir. Bu yiyeceklerde bulunan tyramine benzer bileşikler, serotonin seviyelerini düşürebilir.

    Aşırı Tuzlu Yiyecekler

    Aşırı tuz tüketimi, vücutta su dengesini etkileyebilir ve serotonin seviyelerini düşürebilir. Bu da ruh halinde dalgalanmalara ve düşük enerji seviyelerine yol açabilir.

    Sentetik Tatlandırıcılar

    Bazı araştırmalar, sentetik tatlandırıcıların beyinde serotonin seviyelerini etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bu tatlandırıcılar, serotonin düzeylerini azaltarak ruh halinde dalgalanmalara neden olabilir.

    Serotonin seviyelerini düşüren bu yiyeceklerin etkisi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Her bireyin metabolizması ve hassasiyeti farklı olduğu için, bu yiyeceklerin tüketimi kişisel deneyimlerinize ve ihtiyaçlarınıza göre ayarlanmalıdır. Sağlıklı bir beslenme planı, çeşitli besin gruplarından dengeli bir şekilde beslenmek ve serotonin düzeylerini dengelemek için önemlidir. Ayrıca, stresten kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak ve yeterli uyku almak da serotonin seviyelerini desteklemeye yardımcı olabilir. Unutmayın, vücudunuzun ihtiyaçlarını anlamak ve buna göre sağlıklı beslenme tercihleri yapmak önemlidir.

    Oku: Dopamin, Serotonin, Endorfin ve Oksitosin Hormonları Ne İşe Yarar?

    Serotonin hormonunu ne düşürür?

    Serotonin, ruh halini, stres tepkilerini, uyku düzenini ve iştahı düzenlemek gibi önemli rolleri vardır. Ancak, bazı durumlarda serotonin seviyeleri düşebilir ve bu da düşük ruh hali, anksiyete, depresyon ve diğer zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilir. Serotonin seviyesini düşüren faktörler arasında beslenme, stres, ilaçlar, genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler ve uyku eksikliği yer alır.

    Serotonin hormonunun seviyelerini düşüren bazı faktörler şunlardır:

    1. Beslenme: Bazı yiyecekler serotonin seviyelerini azaltabilir. Örneğin, alkol, kafein, şekerli yiyecekler ve yüksek yağ içeren yiyecekler serotonin düzeylerini düşürebilir.
    2. Stres: Kronik stres, serotonin seviyelerini etkileyebilir. Yüksek stres düzeyleri, serotonin salınımını azaltabilir ve düşük ruh hali, anksiyete ve depresyon riskini artırabilir.
    3. İlaçlar: Bazı ilaçlar, özellikle antidepresanlar ve bazı anti-anksiyete ilaçları, serotonin düzeylerini etkileyebilir. Bu ilaçlar serotonin seviyelerini artırma veya azaltma etkisi yapabilir.
    4. Genetik Faktörler: Bazı kişilerde genetik yatkınlık, serotonin düzeylerini etkileyebilir. Genetik farklılıklar, serotonin sistemi üzerinde değişikliklere neden olabilir ve bu da serotonin seviyelerini düşürebilir.
    5. Hormonal Değişiklikler: Hormonal değişiklikler, özellikle östrojen seviyelerindeki dalgalanmalar, serotonin düzeylerini etkileyebilir. Bu nedenle, adet döngüsü, hamilelik veya menopoz gibi durumlarda serotonin seviyeleri değişebilir.
    6. Yetersiz Uyku: Uyku düzeni ve kalitesi, serotonin düzeylerini etkileyebilir. Yetersiz uyku, serotonin salınımını azaltabilir ve düşük ruh hali, anksiyete ve depresyon riskini artırabilir.

    Bu faktörlerin serotonin düzeylerini etkileme derecesi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Her bireyin metabolizması ve hormonal yapısı farklı olduğu için, serotonin seviyelerini etkileyen faktörlerin kişisel deneyimlere ve ihtiyaçlara göre yönetilmesi önemlidir.

    Oku: Melatonin Takviyesi: Uykusuzluk İçin Doğal Bir Çözüm Tıklayın!

    Serotonin az olduğunu nasıl anlarız?

    serotonin hormonu azlığı
    serotonin hormonu azlığı

    Serotonin seviyelerinin düşük olduğunu kesin olarak belirlemek için bir kan testi veya diğer tıbbi değerlendirmeler gerekmektedir. Ancak, serotonin eksikliğiyle ilişkilendirilen bazı belirtiler ve semptomlar şunlar olabilir:

    1. Düşük ruh hali: Serotonin eksikliği, genellikle düşük ruh hali, depresif hisler ve genel olarak mutsuz hissetme ile ilişkilendirilir.
    2. Anksiyete: Serotonin düşüklüğü, anksiyete düzeylerini artırabilir ve huzursuzluk, endişe ve panik atak gibi belirtilere yol açabilir.
    3. İştah değişiklikleri: Serotonin, iştah kontrolünde önemli bir rol oynar. Serotonin eksikliği iştah artışına veya iştah kaybına yol açabilir.
    4. Uyku sorunları: Serotonin, uyku düzenini düzenleyen bir nörotransmitterdir. Serotonin eksikliği uyku problemlerine, özellikle uyku düzeninde bozukluklara ve uykusuzluğa neden olabilir.
    5. Konsantrasyon güçlüğü: Düşük serotonin seviyeleri, konsantrasyon güçlüğü, hafıza sorunları ve bilişsel işlevlerde zorluklarla ilişkilendirilebilir.
    6. İstenmeyen düşünceler: Bazı durumlarda serotonin eksikliği, obsesif-kompulsif bozukluğun, yani tekrarlayan düşüncelerin ve davranışların ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.

    Bu belirtiler serotonin eksikliğiyle ilişkilendirilebilir, ancak tek başına bu belirtilerin varlığı, serotonin seviyelerinin düşük olduğunu kesin olarak göstermez. Bu belirtilerden bir veya daha fazlasını yaşıyorsanız, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, gerekli testleri yaparak serotonin seviyelerinizi değerlendirebilir ve uygun tedavi seçeneklerini önermek için size rehberlik edebilir.

    Serotonin Artırıcı Yiyecekler: Ruhsal İyilik İçin 10 Besin

  • Elleriniz ruh halinizi ele veriyor

    Elleriniz ruh halinizi ele veriyor

    Hisar Intercontinental Hospital Psikiyatri Bölümü Uzmanı Dr. Bilal Ersoy anlattı. Obsesif Kompulsif Bozukluğun takıntılı düşünce ve bunları bertaraf etmeye yönelik takıntılı davranışların anksiyetenin şekil değiştirmiş biçimleri olarak karşımıza çıktığını dile getiren Uzm. Dr. Ersoy; ‘Kişi bu ısrarlı düşünceleri kendi zihninin ürünü olarak görür, ancak bu düşüncelerin mistik, davranışların törensel bir tarafı vardır. Nadiren farkındalık yoktur, çoğu hasta takıntılı düşüncelerini ve davranışlarını ”abartılı” veya “saçma” bulur.’ diye konuştu.

    Gereğinden Fazla Temizlik Yapıyorsanız Dikkat Edin!

    Takıntılar çok farklı biçimlerde ayrı ayrı veya bir arada bulunabilir. En sık görülen saplantılar bulaşma-kirlilik takıntılarıdır. Eşyaların, ortamın veya insanların kirli olduğu, temasa geçildiğinde bu kir veya mikrobun kendisine ve yakınlarına bulaşabileceği endişesi yaşanır. Bulaşma-kirlilik takıntısında eller anahtar bir rol oynar. Çünkü dış dünyaya ve diğer insanlara en çok ellerimizle temas ederiz. Öte yandan ellerimiz, sürekli gözümüzün önündedir. Bu tür takıntıları olanlar için ellerin hijyeni, tırnakların uzunluğu, başkalarının ellerini ne kadar temiz tuttukları çok önemlidir. Bulaşma ve kirlilik saplantısı olanlar, bunaltı yaratan düşünceleri yatıştırmak için zorunlu bir biçimde temizlik yapar, yıkanır veya bu durumlardan kaçındığını düşünerek umuma açık yerlerde ortak kullanılan eşyalara dokunmaz. Kapılar, koltuklar, kalemler, para, kısaca birçok elin değdiği şeylere dokunmaktan kaçınırlar. Mecburen dokunduklarında, ellerini kolonyalı mendille veya yıkayarak temizlemek isterler.

    Evin dışındaki hayat, kontrol edilemediğinden tekinsizdir, kendilerini en çok evde rahat hissederler. Hem evi hem de aile bireylerini kendi temizlik şartlarına uydurmaya çalışırlar. Bazıları için temizlik takıntısı dayanılmaz hale gelmiştir. Dışarıdan eve gelen herkesin derhal banyoya gidip kıyafetlerini çamaşır makinesine atmasını ister. Evdeki en küçük dağınıklığa veya kırıntıya tahammülleri yoktur. Sıkça temizlik yaparak kendilerini yorarlar. Sıvı sabun, çamaşır, bulaşık deterjanı gibi ”hijyenik” maddeler normalin üzerinde kullanılır. Kıyafetler ve çarşaflar sıkça yıkanır. Sürekli su ve kimyasallarla temasta olduklarından ellerde egzama, çatlama, yıpranma, buruşma gözlenebilir. Kısaca bu hastalığa sahip olanların elleri çabuk yaşlanır. Saplantılar şiddetliyse bazen kişi temizlik dışında başka bir şey yapamayacak hale gelir.

    Tedbirli misiniz? Kontrol delisi mi?

    Kuşku-emin olamama diğer sık görülen obsesyonlardandır. Bunun yarattığı sıkıntıyı yatıştırmak için kapı kilidi, ocak, pencereler defalarca kontrol edilir. Kimi hastalar yaşam alanlarındaki her şeyin simetrik olması veya belirledikleri bir düzen içinde kalması için uğraşır. Bazen istifleme olarak adlandırılan biriktirme davranışı aşırıya kaçabilir.

    Herkesin Saplantısı Vardır; Önemli Olan Bunlara Saplanıp Kalmamaktır!

    Çoğumuzun zihninde, sıklığı ve şiddeti değişen irili ufaklı saplantılar bulunur. Ancak obsesif-kompülsif bozukluğu olanlar bu takıntılarla boğuşur ve yorulurlar. Takıntılarını fazla takarlar. Hastalık ilerlediğinde başka şeylere zaman ayıramadan gün boyu bu düşünce ve davranışlarla uğraşırlar. Çoğu zaman yapılan bir işin şekli, işlevinin önüne geçer. Örneğin kirlilik takıntıları olan biri için elini belli bir sayıda sabunlamak elini temizlemenin önüne geçer. Veya kıldığı namazın şeklen uygun olmadığını düşünen biri için şekil, ibadetin önüne geçer. Bazı takıntılar o kadar farklı ve mahrem olabilir ki kişi bunları anlatmaktan utanabilir veya çekinebilir. Böyle takıntılar nedeniyle kendilerini ahlaki olarak yargılayıp suçlayabilirler. Bazen bu takıntılar hastaları, diğer sorumluluklarına zaman ayıramayacak biçimde yavaşlatır (obsesif yavaşlık). Hasta iş yerinde veya evde çevresi tarafından eleştirilebilir. Hastalar fark etmeden, takıntılarını diğer kişilere de bulaştırma eğilimindedir. Bu yakın ilişkilerde sorunlara neden olur. Obsesif-kompulsif Bozukluğa, depresyon, tik bozuklukları, yeme bozukluğu, kleptomani, hipokondriyazis (Hastalık hastası) eşlik edebilir. Diğer psikiyatrik durumların birçoğunda olduğu gibi, Obsesif-Kompulsif Bozukluğu olanlar yakınları tarafından eleştirilir ve kınanırlar. Takıntıları kendilerinin yarattığı ve iradeyle bunların üstesinden gelinebileceği kanısı yaygındır.

    Obsesif Bir Kişiliğiniz Var mı?

    Obsesif kişilikler (hastalık boyutunda olmadığında) genellikle mükemmeliyetçi, ayrıntıcı, düzenli, tutumlu ve inatçıdırlar. Prensiplerinden ödün vermezler. Ciddi ve olgun görünürler. Onurlu ve gururludurlar, yaptıkları iş nedeniyle laf işitmek istemezler. Hata yapmaktan korkarlar, eleştiri yapmayı severler. Bu özellikler hem meslek seçiminde hem de kariyerlerinde önemli rol oynar. Ancak hastalık ağırsa sosyal ve mesleki işlevselliği bozar, o zaman tedavi gerektirir. Tedavisi sabır ve zaman isteyen ruhsal bir hastalıktır. İyileşme yavaş olur. Tedavide hedef takıntıların tamamen değil yeterince geçmesi olarak belirlenmelidir. İlaç tedavisine ek olarak bilişsel davranışçı terapi yöntemleri uzun süreli iyileşme için vazgeçilmezdir.

  • Ruh Haline Göre Beslen

    Ruh Haline Göre Beslen

    Beslenme ve diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Yeşim Çelik, farklı ruh hallerine göre sağlıklı beslenme hakkında bilgi verdi.

    Yorgunsanız C vitamini alın
    Bedenen yorgun olmak, iştahın azalmasına sebep olur. Kişiler çoğu zaman yemek yemek istemezler. Dikkat edilmediği takdirde düşen vücut direnci hastalıklara daha kolay yakalanılmasına sebep olur. Böyle dönemlerde C vitamini tüketiminin özellikle artırılması gerekir. Taze meyve ve sebzeler en ideal tercihlerdir, vitamin kaybına uğramamaları için çiğ tüketilmeleri önerilir. Suyunu sıkmak hem alınan kalori miktarının artmasına hem de alınan posanın azalmasına sebep olur. Bekletilerek içilen meyve sularında vitamin kayıpları çok fazla olur. Portakal, kivi, elma, armut, havuç, yeşil biber, maydanoz, tere, roka, tercih edilmesi gereken sebze ve meyvelerdir. İçecek olarak kuşburnu ile bitkisel çaylar önerilir.

    Peynir, süt ve ayran halsizliğe iyi geliyor
    İş ve sosyal yaşamın getirdiği halsizlik durumunda, özellikle kalsiyum ve proteinden zengin besinler tercih etmek doğru olacaktır. Süt, yoğurt, ayran, cacık ve peynir en büyük yardımcılardandır. C vitamini ihtiyacı da bu dönemde artacağı için taze meyve ve sebze tüketimi artırılmalıdır. Meyveli yoğurtlar ve sütler tercih edilebilir. Mevsim meyveleri ile hazırlanmış meyveli yoğurtlar halsizliği hafifletecektir.

    Mutsuzluğunuzdan tatlı ile değil kuru meyvelerle kurtulun
    Fosfordan zengin olan balıklar, kuru baklagiller ve bulgur bu dönemin çabuk atlatılmasına yardımcı olacaktır. Bu dönemde daha çok şeker ve şekerli besinler tercih edilir. Oysaki kompleks karbonhidrat içeren yiyecekler, kan şekerini kontrol edecektir. Tahıllı ekmeklerle hazırlanan sandviçler en ideal tercihlerdir. Yine bu dönemde tatlı ihtiyacı için kuru meyveler çok iyi birer alternatif olacaktır.

    Kızgınsanız demli çay ve koyu kahve içmeyin
    Öfke durumunda yağlı tohumlar; özellikle fındık, ceviz, badem ve fıstık tüketilmesi uygundur. Kahve, demli çay, gazlı içecekler ve kafeinli içeceklerden bu dönemde özellikle uzak durulması önerilir. Daha çok rezene, kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi bitkisel çaylar veya ılık, tarçınlı süt tüketimi artırılmalıdır.

    Endişeleriniz su ile birlikte aksın
    Endişe durumunda vücutta aşırı sıvı kaybı olacağından sıvı alımı artırılmalıdır. İlk tercih, her zaman saf sudur. Daha sonrasında çorba, komposto, meyve suyu, ayran, bitki çayları ve mineralli sular içilebilir.

    Hayal kırıklığına karşı muz, çilek ve kivi
    Daha çok şeker, çikolata, pasta, kurabiye gibi besinlerin tercih edildiği bu dönemde posalı ve c vitamin içeriği yüksek yiyecekler en doğru tercih olacaktır. Sebze ve meyveler bu dönem için en iyi tercihtir. Bol yeşillikli salatalar, muz, ananas, kivi, çilek iyi birer kaynaktır.

  • Ruh Halinizi Düzeltecek Çözümler

    Ruh Halinizi Düzeltecek Çözümler

    Dr. Mehmet Öz, kötü ruh halinizi düzeltecek dört mükemmel çözüm önerisini açıklıyor. İşte detayları…

    Ruh halinizin kötü olması yalnızca gününüzü berbat etmekle kalmaz aynı zamanda giderek sağlığınızı etkilemeye başlar. İşte, bu keyifsizliğinizin sağlığınıza zarar vermesini önleyecek çözümler nelerdir?

    Yaşımız ilerledikçe kötü ruh hali, vücudumuza daha çok zarar vermeye başlar. Kızgınlık, anksiyete, üzgün olma ve kıskançlık gibi negatif duygular beynin, böbrek üstü bezini kortizol denilen stres hormonu salgılaması için uyarmasına neden olur. Kortizol, az miktarda olduğunda yararlı olabilir ancak uzun vadede kan damarlarında yaşlanma ve inflamasyona neden olarak yüksek tansiyon, kilo alımı ve ölümcül olabilecek kalp hastalığı gibi durumlara yol açabilir. Ancak, modunuzu düzeltecek ve negatif duygularınızın zararlı etkileriyle savaşacak dört mükemmel önerim var.

    Çözüm #1: Negatif iyon üreticisi

    Modunuzu düzeltmenin ilk sırrı ekmek kızartma makinenizi fişe takmak kadar kolay ve hesaplıdır. Tek fark, ekmek kızartma makinesi yerine negatif iyon üreticisi denilen bir ürün kullanılıyor olması. Bu arada şunu söylemeliyim ki çevredeki toz, mikrop, evcil hayvan kepeği gibi tahriş edici elementler pozitif iyon taşımaya eğilimlidirler. Bir mıknatısın demir tozlarını çekmesi gibi vücudunuz kelimenin tam anlamıyla bu elementleri kendine doğru çekerek hasara yol açar. Ayrıca bazı araştırmacılar zararlı olanın sadece pozitif iyon içeren hayvan kepeği veya toz olmadığını, pozitif iyonların tek başlarına da vücuda zarar verdiğini savunuyor. Ve asıl korkutucu olan ise şu: Cep telefonu ve bilgisayar gibi sık kullanılan ev ve işyeri eşyaları sürekli olarak etrafa pozitif iyon yayar.

    Negatif iyon üreticisi, etrafınızda bir negatif iyon “kalkanı” oluşturarak potansiyel olarak zararlı olan pozitif iyonları sizden uzak tutar. 2006’da mevsimsel depresyon hastaları üzerinde yapılan bir araştırma, iyon terapisi uygulandığında hastaların neredeyse yarısının semptomlarda büyük ölçüde hafifleme gözlemlediğini ortaya koydu. Negatif iyon üreticisini internet üzerinden veya mağazalardan satın alabilirsiniz. Aracınıza, bilgisayarınızın yanına veya uyuduğunuzda yanınıza koyun ve kendinizi pozitif iyonlardan koruyun.

    Çözüm #2: Şekerden uzak dur

    Kendinizi kötü hissettiğimizde rahatlamak için çoğunlukla tatlılara yöneliriz. İronik olarak, bu tatlılar ruh halimizi daha da kötüleştirebilir. Vücudunuz, sonunda kan şekeri seviyenizi düşüren ve yorgunluğa ve huysuzluğa neden olan işlenmiş şekeri emmek için insülin salgılamalıdır. Bu şeker kısır döngüsünü yenmek ve gerilimi azaltmak için D-Riboz denilen şeker alternatifini deneyin. Riboz, hücreler tarafından kullanılan ana enerji kaynağı adenozin trifosfat (ATP) üretimini harekete geçiren doğal şekerdir. Atletler de performansları için D-Riboz kullanmaktadır. Yapılan araştırmalar, kalbin iyileşmesini ve kan akışını hızlandırabileceğini gösteriyor.

    Hem kapsül hem de toz şeklinde bulabileceğiniz bu tamamen doğal şekeri sağlık ürünleri satılan mağazalardan alabilirsiniz. Çay veya kahvenizin içine 2000 mg koymayı deneyin ve güne harika bir başlangıç yapın.

    Çözüm #3: Akupresür meridyen masajı

    Eski Japon ve Çin sağlık biliminden yararlanan akupresür masajlar, iğne kullanılmadan yapılan basit ve etkili masajlardır. Örneğin okaliptüs, fesleğen ve nane yağlarını karıştırıp parmaklarınıza sürün ve boynun arkasından başlayarak kulak memesine, oradan da şakaklara doğru masaj yapın. Vücudunuzdaki önemli basınç noktalarına hafifçe masaj yaparak ve sakinleştirici aromaları içinize çekerek kan akışının hızlanıp stresinizin azalmasını sağlayacaksınız.

    Çözüm #4: Küfür etmek!

    Çocukların yanında bunu yapmaktan tabi ki kaçınmalısınız ancak araştırmalar, küfür ettiğiniz zaman beyniniz ve vücudunuz sizi rahatsız eden şeyle daha iyi başa çıktığını gösteriyor. 2009’da yapılan bir araştırmada, araştırmacılar kişilerden ellerini buzlu suya sokmalarını istediler. Küfür eden katılımcıların acıyı daha iyi tolere ettiği gözlemlendi. Küfür etmenin katılımcıların kalp atış hızını artırdığını bunun da savaş veya kaç tepkisini tetikleyerek vücudun acıyı tolere etmesini hatta görmezden gelmesini sağladığı düşünülüyor. “Küfür kavanozu” yöntemini kullanarak avantajları ikiye katlayabilirsiniz.

    Dr. Mehmet Öz