Etiket: risk

  • Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Yağ dolgusu operasyonları vücudun hemen hemen her bölgesinde kullanılıyor. Yapılan yağ enjeksiyonlarıyla popo, meme, baldır büyütmek, ayak bileği kalınlaştırmak, bacaklardaki şekil bozukluklarını gidermek de mümkün. İmep Estetik’ten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlker Manavbaşı, yağ dolgusu işlemiyle ilgili merak edilenleri açıklıyor.

    Yağ Dolgusu Yağ Transferi ile Yeni Bir Görünüm Kazanın

    Her kadının şikayetçi olduğu yağların, bir gün güzelleşmek için kullanılan sihirli bir çözüm olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Günümüzde vücudun herhangi bir bölgesinden alınan yağlar, gözaltı, elmacık kemikleri alın başta gelmek üzere; el sırtı, popo, göğüs, ayak bileği, basenlerde istenen görünümü elde etmek amaçlı uygulanıyor.

    Yağ transferi işlemiyle ilgili bilinmesi gerekenleri açıklayan Opr. Dr. İlker Manavbaşı, “Yağ transferi, kişinin herhangi bir yerinden alınan yağın vücudun başka bir yerine enjekte edilmesi işlemidir. Pek çok kadında bölgesel yağ fazlalığı olduğu gibi, bir kısmında da bölgesel yağ eksikliğine bağlı kontür bozukluğu görülür. Bu sorunların düzeltilmesi, vücut yağlarının fazla olduğu bölgelerden az olduğu bölgelere transfer edilmesi ile gerçekleşir. Bu yönteme, yağ şekillendirme anlamına gelen liposculpturing, liposhaping gibi isimler verilir.” diyor.

    Vücuttan alınan yağlar kısa sürede tekrar vücuda verilmeli

    Yağ fazlalığı olan bölgelerden liposuction yöntemi ile alınan yağlar, yine benzer kanüllerle, yağ eksikliği olan bölgelere verilir. Bu bölgeler, genelde; basen-bel arası, poponun üst kısmı, uyluk iç-orta kısmı ve baldırlar olur. Verilen miktar, liposuction ile alınan yağ dokusuna bağlı olarak toplamda 1 litreye yaklaşabilir. Verilen yağ miktarının yaklaşık yüzde 40’ı birkaç ay içinde vücut tarafından emilse de kalan miktar hastayı memnun eder. Hastaya sadece yağ enjeksiyonu yapılacak ise çoğu zaman sedasyon ve lokal anestezi yapılır. Ancak bu işlem başka bir ameliyat ile beraber yapılacaksa genel anestezi tercih edilir.

    Yağ Dolgusu

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferi işlemi sırasında dikkat edilmesi gerekenleri ise şu şekilde açıklıyor: “Alınan yağlar o anda herhangi bir işleme tabi tutulmadan transfer edilebilir. Çünkü yağları saklamak canlı yağ hücresi sayısını ciddi miktarda azaltır. Yağ dokusu çok hassas bir dokudur, sıcaklık, kuruma ve fiziksel stresler ile hemen canlılığını kaybeder. Yaklaşık bir saat süren bir zaman zarfında bu işlemler tamamlanmalıdır. Eğer daha uzun sürecek ise alınan yağın soğutulması gerekmektedir. Ancak alınan yağların saklanarak başka bir seansta tekrar enjekte edilmesi önerilen bir yaklaşım değildir. Bu tip uygulamalarla canlı yağ dokusu son derece azalmaktadır. Alınan yağ miktarı, enjekte edilecek bölgenin durumuna göre değişir. Örneğin yüze ve ellere genelde 15-45 cc yağ enjekte etmek yeterli olurken, popoya ve göğüse 600-700 cc enjekte edilebilir.

    Yağ Transferi hem doğal, hem risksiz

    Yağ transferi ile hem bölgesel incelme sağlandığını, hem de istenilen bölgede arzu edilen şekle kavuşulduğunu belirten İlker Manavbaşı, “deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulur” diyor: “İşlemde amaç fazlalıkları almaktan öte, transfere yetecek kadar yağ almaktır. Yağ dokusu çok ince liposuction kanülleri ile alındığı için birkaç milimetrelik kesi ile bu işlemler yapılabilmektedir. Bu küçük operasyonda yağ çekilen yerler kendiliğinden iyileşir, yara izi kalmaz. Hatta hastalar işlem yapılan yeri bile fark etmezler. Operasyondan birkaç gün sonra hasta işine, normal hayatına rahatlıkla dönebilir. Her hastaya kendi yağı kullanıldığı için hastalık kapma riski de yoktur.

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferinin aynı zamanda yanık izleri veya travmaya bağlı yumuşak doku eksikliği durumlarında da çözüm sunduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Enjekte edilen yağ kişinin kendi dokusu olduğu için vücudun bunu kabul etmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Ayrıca enjekte edilen yağ dokusunun içindeki kök hücreler sayesinde enjekte edildiği bölgede hücre yenilenmesine katkı sağlar. Hasta açısından değerlendirdiğimizde ve piyasadan temin edilen geçici dolgularla karşılaştırıldığında steril şartlar ve ek cerrahi aletler gerektirir. Fakat bu sayede hasta kalıcı bir sonuç elde edilmiş olur.

    Vücut güzelleştirmede en kalıcı çözüm;Yağ dolgusu

    Yağ enjeksiyonu, etki süresi olarak kalıcı dolgu kategorisindedir. Enjekte edilen yağlar uygulanan tekniğe göre yüzde 40-70 oranında kalıcıdır. Yağ enjeksiyonu temelde iki bölgeye yani; yağ içeren ve içermeyen bölgelere uygulanır. Bu iki farklı bölgede enjekte edilen yağlar farklı davranış sergilerler. Dudak, el sırtı, alın gibi normalde sadece çok ince cilt altı yağ dokusu içeren bölgelerde bu yağların hiçbir zaman erimeyeceği kabul edilmektedir. Elmacık kemikler, şakak bölgesi gibi bölgelerde ise enjekte edilen yağların o bölgelerdeki yağların fizyolojik değişimine uğrayacağı ve çok uzun yıllar varlığını devam ettireceği tespit edilmiştir. Bu sürenin de uzunluğu göz önüne alındığında tüm bölgelere enjekte edilen yağ dokusunun kalıcı olduğu kabul edilmektedir. İlker Manavbaşı, burada belirleyici unsurun, vücut dokuları ile dolgu amacıyla uygulanan maddelerin uyumlu olması, vücuda zarar vermemesi olduğunu ve bu bağlamda, en uygun materyalin kişinin kendi yağı olduğunu belirtiyor.

    Yağ enjeksiyonu ortakları: Botoks ve PRP

    Botoks uygulaması, bir tür bakterinin ürettiği toksinin çok düşük dozlarda belli kasların içine verilmesi sayesinde o kaslarda geçici hareket kaybı elde edilmesini sağlar. Estetik cerrahide kullanımı ise; yüzde mimik oluşturan bazı kasların geçici fonksiyon kaybına uğratılarak zamanla oluşmuş kırışıklıkların düzeltilmesini içerir. Bunlar çoğunlukla, kazayağı, alındaki çizgiler ve boyun altı bantlarıdır. Botoks ile yağ enjeksiyonunun etkilerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu belirten Opr. Dr. İlker Manavbaşı, birbirlerinin yerine değil birbirlerini tamamlayacak şekilde kullanılmalıdır açıklamasını yapıyor:

    Yağ Dolgusu

    “PRP, kişiden alınan kandan hazırlanan ve kan hücreleri tarafından üretilen bir takım hormonların daha konsantre hale getirilerek o kişinin arzu edilen bölgesine enjekte edilmesidir. Dolgu yapmak amacıyla kullanılmaz. Bu hormonların etkisi ile enjekte edilen bölgede, fibroblastlar, saç derisine uygulandıysa, saç kökü hücreleri uyarılarak, cildin daha gergin, tonunun daha artmış olması, lekelerin azalması ve saç köklerinin daha canlı hale gelmesi sağlanır. On beşer gün ara ile 4 seans uygulanması ve 6 ay sonra tekrarlanması önerilir. Yağ enjeksiyonu ile beraber kullanılması o bölgedeki gençleştirici etkiyi artırır.”

    Yüz ve El sırtı uygulamaları

    Yaşlanma sebebiyle yüzde yumuşak doku erimesi ve zayıflama aynı anda görülür. Kırışıklar da bu tabloya eşlik eder. Yaşlanmanın erken dönemlerinde yüzde zayıflık ve boşalmanın daha yoğun olduğu hastalarda uygulanması gereken ilk çözüm yağ enjeksiyonudur. Cilt altı dolduğunda mevcut kırışıklıklar da bir miktar açılacaktır. Yaşlanmanın etkisi sadece yüzde değil, el sırtında ve dekolte bölgesinde de gözlenir. Cilt altı dokularda incelme ve ciltte leke oluşumu en belirgin göstergedir.

    Bu sorunlara yönelik yapılan işlemlerin yine PRP ve yağ enjeksiyonu olduğunu vurgulayan İlker Manavbaşı, PRP ile cildin daha gergin, parlak ve canlı olurken yağ enjeksiyonu ile daha dolgun ve genç bir yapıya kavuştuğunu, kombine müdahalelerde başarının bir basamak yukarı taşınarak, çok doğal ve mutlu edici sonuçlar alınmaya başlandığını söylüyor.

  • Türkiye’de kadınlar kalbinden dertli

    Türkiye’de kadınlar kalbinden dertli

    Avrupa’da kalp ve damar hastalıkları ile koroner kalp hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranlarında Türk kadınları ilk sırada yer alıyor

    Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Ural, Türk kadınlarında kalp ve damar hastalıklarından ölüm oranının gelişmiş ülkelere göre çok daha yüksek olduğuna dikkati çekerek “Avrupa’da kalp ve damar hastalıkları ile koroner kalp hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranlarında Türk kadınları ilk sırada yer alıyor. Ayrıca bu, yaşıtların ve hemcinslerinden ortalama 8-10 yıl daha erken gerçekleşiyor” dedi.

    Ural, bunun en önemli nedeninin, kalp ve damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerinden hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigaradan ziyade özellikle kilo fazlalığı ve diyabet riskinin fazlalığına bağlı olduğunu anlattı.

    Türkiye’de diyabet sıklığının yüzde 14’leri bulduğunu, bunun da çok ciddi bir oran olduğunu vurgulayan Ural, “Özellikle Kocaeli ve bölgesinde yapılan çalışmalarda, erişkinlerin yüzde 50’sinde, ’şişmanlık’ dediğimiz derecede kilo fazlalığının olduğunu görüyoruz. Sadece yüzde 18 civarında az bir grup gerçekten normal kilolu” diye konuştu.

    Ural, buradaki en büyük sıkıntının, kadınların evlilikle beraber daha hareketsiz bir hayata girmeleri ve hamilelikte aldıkları kiloları doğumdan sonra verememelerinden kaynaklandığına dikkati çekerek, “Yine en önemli sorunlardan bir tanesi, yanlış beslenme ve egzersiz eksikliği. Bunlar arasında en zor mücadele edileni egzersiz eksikliği” ifadelerini kullandı.

    ‘EGZERSİZ YAŞAM TARZI OLMALI’

    Prof. Dr. Ural, Türk toplumunda kalp ve damar hastalıklarını önlemenin en önemli yönteminin, egzersiz ve doğru beslenme alışkanları edinmek olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Erkeklerimizden farklı olarak, kadınlarımız arasında sigara alışkanlığı çok yüksek değil. Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın sigara ile mücadelede yürüttüğü başarılı kampanyalar sonrasında gerçekten önemli ölçüde kalp ve damar hastalığı risk faktörünü çok ciddi oranda azaltmayı başarabildik. Şu anda bakanlığın da üzerinde en çok durduğu konu, obezite ve kilo fazlalığı. Bu son derece doğru bir hedef. Çünkü şu anda sağlığımızı en fazla tehdit eden durum bu.”

    AA

  • Riskli ilişkilere girmeye değer mi?

    Riskli ilişkilere girmeye değer mi?

    Hoşlandığınız erkeğin sosyal hayatınızda farklı bir rolü varsa uzun vadede giden ilişkinizde sorunlar yaşanma ihtimali oldukca yüksektir.

    Çevrenizdeki erkeklerle yakınlaşmadan önce önerilerimize göz atınız!

    RİSK ALMAYA DEĞER Mİ?
    Patronunuzla, spor hocanızla, yakışıklı arkadaşınızla ya da en yakın arkadaşınızın ayrıldığı eski sevgilisiyle birlikte olmak, ertesi sabah garip durumlar yaşamanıza ve kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir. İşte zor durumda kalmamak için alabileceğiniz bazı önlemler…

    Riskli ilişki 1:
    ERKEK KARDEŞİNİZİN ARKADAŞI
    Senaryo: Erkek kardeşinizin ve onun arkadaşlarının (özellikle de sizden küçüklerse) çocuk olduklarını düşünmüş olabilirsiniz. Ama en aptalı bile büyüyüp size ilgi göstermeye başladığında gururlanmanız da çok normal, özellikle kardeşiniz yanınızda yokken iki farklı birey olarak konuştuğunuzda düşünceniz değişebilir ve arkadaş kategorisinden çıkabilirsiniz. Sizden genç erkeklerin, bazen yönlendirilmeye ihtiyaçları olsa da, daha hevesli ve enerjik olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu da onları cazip kılıyor.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birkaç pişmanlık yaşayacağınızı kabullenin. Ne de olsa, yanında yattığınız o heyecanlı genç sizi, makyajsız ve bir seks bombası olarak gözükmenizi sağlayan numaralardan uzak olarak gün ışığında görecek. Üstelik büyük jestler 19 yaşındayken çok hoşunuza gitse de, camınızın önünde yapılan gitar soloları artık sizi utandırabilir. Karşınızdaki erkeğin beklentilerinizi iyice anladığından emin olun.

    Nasıl başa çıkılır? Kardeşinizi karşınıza alın ve arkadaşı anlatmadan, bir önceki gece olanları onunla paylaşın. Sonuçta hepimiz erkeklerin kendi aralarında neler konuştuğunu biliyoruz: Gerçekleri sizden duyması çok daha iyi olacaktır. Ayrıca kardeşinize biraz güvenin. Olaya sizin tahmin ettiğinizden çok daha olgun bir şekilde yaklaşabilir.

    Bu ilişki yürür mü? Belki. İkinizin de üzerine yerleşen garipliği atabilir ve kardeşinizle neleri paylaşıp neleri paylaşmayacağınız konusunda sınırlar koyarsanız, ilişkiniz yürüyebilir.

    Uzman görüşü: Artık kadınların çoğu özgür. Üstelik finansal ve duygusal açıdan kendilerini tatmin edebiliyorlar. Genç erkekler bu kadınlar için çekici birer alternatif teşkil ediyor. Özgür olduklarından hayatlarını o kadar güzel idare ediyorlar ki, bunu ilişkilerinde de uygulamamaları için hiçbir neden yok.

    Riskli ilişki 2:
    SPOR HOCANIZ
    Senaryo: Düzenli olarak görüştüğünüz spor hocanız da hayatınıza girme potansiyeli olan erkeklerden. Arkadaş gibisiniz, birbirinizin neredeyse bütün hayatını ve hikayesini biliyorsunuz. Üstelik son derece yakışıklı ve fit. Bu nedenle bir gün onunla çarşafların arasında kendinizi kaybedebilirsiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte yatağa girdiğinizde ne kadar ayık olduğunuz pişmanlık seviyenizi doğru orantılı olarak etkiliyor. Tüm bunların ötesinde, zaten arkadaşınız denilebilecek biriyle yakınlaşmanın neresi yanlış ki? Diğer yandan, eğer seks idare eder seviyesindeyse, ikiniz de bu durumdan utanç duyabilirsiniz.

    Nasıl başa çıkılır? İşte beyaz yalanların kesinlikle olmaması gereken bir durum! Her şekilde dürüst olmalı ama bu esnada onun duygularını incitmekten kaçınmalısınız. Ona yaşadıklarınızın hata olduğunu söylemeyin ve alacağınız her kararda yüzde yüz hemfikir olduğunuzdan emin olun.

    Bu ilişki yürür mü? Yürüyebilir. Zaten birbirinizi seviyorsunuz. Ayrıca sizce de çıkmaya başlamadan önce arkadaş olanların ilişkileri genelde güzel olmaz mı? Yine de sizi uyaralım: Ayrılırsanız, sadece bir sevgiliden değil, spor hocanızdan da olursunuz.

    Uzman görüşü: Arkadaşlık, uzun süren ilişkilerin temelini oluşturuyor. Çünkü arkadaşların ortak bazı değerleri oluyor ve ilişkilerde bu ortak değerler üzerine kurulduğunda gayet iyi ilerliyor. Oysa çoğu insan kimyasal çekime yenik düşerek bir araya geliyor ve seks heyecanını kaybettiğinde arkadaşlığı devam ettirecek bir ortam kalmıyor.

    Riskli ilişki 3:
    EN YAKIN ARKADAŞINIZIN ESKİ SEVGİLİSİ
    Senaryo: Bir süre önce sevgilisinden ayrılan arkadaşınıza destek çıktınız. Sonra bir gün hikayenin diğer kahramanına rastladınız ve ona farklı baktığınızı fark ettiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte çok eğlenebilirsiniz ve hatta yasak olan bir şeyi yapmanın heyecanıyla başınız dönebilir. Ancak ertesi gün kendinizi çok garip hissedeceğiniz gerçeğinin eminiz siz de farkındasınızdır.

    Nasıl basa çıkılır? Eğer mümkünse bunu sır olarak saklayın. Yaşadıklarınızı arkadaşınızın öğrenmesine hiç gerek yok. Olayı nasıl anlatırsanız anlatın, üzülecek ve kendisini ihanete uğramış hissedecektir. Ayrıca eski sevgilisinin işe yaramazın teki olduğunu da zaten biliyordur.

    Bu ilişki yürür mü? Büyük ihtimalle hayır. Çok iyi vakit geçirmenize rağmen, mayın tarlasında yürüdüğünüzü söyleyebiliriz. Bir ilişki içinde üç kişi sizce de fazla değil mi?

    Riskli ilişki 4:
    PATRONUNUZ
    Senaryo: Güç, bilgi ve deneyimin çok çekici özellikler olduğunu herkes bilir. Çabalamanıza rağmen aranızdaki çekimi engelleyemeyebilirsiniz. Bir proje için akşam geç saatlere kadar kaldıktan sonra, onun farklı yönlerini keşfedebilirsiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Kendinizi kontrol altında tutar ve istemediğiniz bir şeye zorlanmazsanız, kendinizi kötü hissetmenize gerek kalmaz. Ama en başından itibaren dürüst olmalı ve ona hislerinizden ve beklentilerinizden bahsetmelisiniz. Aksi takdirde büyük bir yanlış anlaşılmaya sebep olabilirsiniz.

    Nasıl başa çıkılır? Burada anahtar kelime tedbir. Olanları; ne olursa olsun kimseye anlatmayın. Aynısını ondan da rica edin. Çoğumuzun kullandığı internet sayfalarında haberlerin çok hızlı yayılacağını unutmayın. Çünkü bunun sonucunda siz ‘hafif’ bir kadın olarak algılanırken, patronunuz ‘tacizci’ damgası yiyebilir. Bu yüzden dikkatli ve saygılı olun.

    Bu ilişki yürür mü? Hayır, en kısa zamanda bu ilişkiyi bitirin. Ama kendinize biraz zaman vererek, bu çekimin devamlı olup olmadığını tartabilirsiniz. Eğer öyleyse, buna gerçek bir ilişki diyebilirsiniz.

    Uzman görüşü: Bu senaryo genellikle felaketle sonuçlanır. Her başarılı ilişkinin, temelinde bir eşitliğe ihtiyacı vardır. Partnerlerden birisinin diğerine oranla daha üst seviyede olması, dürüstlüğü ve adaleti ortadan kaldırır.

    Riskli ilişki 5:
    ESKİ SEVGİLİNİZ
    Senaryo: Eski sevgilinizle ayrıldıktan bir süre sonra karşılaştığınızda bir içki içmeye karar verdiniz ve ‘Aslında o kadar da kötü biri değil’ diye düşünmeye başladınız. Birkaç saat sonra kendinizi yatakta bulabilirsiniz. Yalnız kaldığınızda tanıdık biriyle yakınlaşmanız çok doğal.

    Ertesi gün pişmanlıkları: İçinizde bir seri alarm çalabilir. Bu insanla artık birlikte olmamanızın bazı sebepleri olduğunu ve yaşadığınız seks ne kadar güzel olursa olsun yine acı çekebileceğinizi kabullenin. Kendinizi tekrar onun kollarına atmanız hiç de iyi bir fikir değil.

    Nasıl başa çıkılır? Ondan neden ayrıldığınızı hatırlayın. Sonrasında ise onunla tekrar birlikte olmanın nasıl bir his olabileceğini kafanızda tartın. Eğer ikiniz de arkadaş kalmak istiyorsanız, yakınlaşmanızın sadece seksüel olmaması konusunda hemfikir olun.

    Bu ilişki yürür mü? Geçmişin sizi ümitlendirmesine izin vermeyin çünkü bu ilişki yürümez. Bunun sebebi ise, neden ayrıldığınızın cevabında yatıyor.

    Riskli ilişki 6:
    HOŞLANDIĞINIZ İŞ ARKADAŞINIZ
    Senaryo: Gününüzün çoğunu geçirdiğiniz ofiste iş arkadaşlarınızla kaynaşmanız çok normal. Bu insanlar, kısa sürede sadece çalıştığınız insanlar olmaktan çıkar. İşten sonra içilen içkiler ortak birçok noktanız olabileceğini keşfetmenizi sağlar. E-postalar, mesajlaşmalar ve kahve makinesinin önündeki konuşmalar kısa zamanda yakınlaşmanızı sağlar.

    Ertesi gün pişmanlıkları: O gün ofiste çok zorlu saatler geçireceğiniz kesin. Başınızı önünüze eğin ve işlerinize odaklanın. Ama onu tamamen görmezlikten de gelmeyin. Ve ne olursa olsun yaşananları kendinize saklayın. Tabii o da aynı şekilde davranmalı.

    Nasıl başa çıkılır? Ağzınızı sıkı tutun ve istediğinizi düşünün. Eğer tek gecelik ilişkiden başka bir şeyse, açık vermemeniz gerekir. Çoğu firma, ofis ilişkilerine pek de sıcak yaklaşmaz. Eğer yaşadığınız şey tek gecelikse, kimseye söylememek konusunda anlaşın. Romantik iş yakınlaşmanızın herkesin diline dolanmasını ikiniz de istemezsiniz.

    Bu ilişki yürür mü? Evet, belki de yürüyebilir. Ama mutlaka ilişkinin bir yerinde ikinizden biri işle diğer insan arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. O yüzden yaşanabilecek olumsuzluklara kendinizi mutlaka hazırlamalısınız.

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA

  • İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    Çoğu kadın cinsel organının zamanla deforme olmasından dolayı cinsel hazzı yaşayamıyor. Oysa yeni tıbbi uygulamalarla kadın cinsel organının şekli düzeltiliyor, küçültülüyor, vajina yolu daraltılıyor hatta yeni bir vajina bile yaratılıyor!

    Sevişmekten kaçınan veya cinsel ilişkiden yeterince haz alamadığından yakınan kadınların sorunlarının altında yatan en önemli nedenlerden biri, cinsel organlarıyla ilgili estetik kaygıların olması.

    Özellikle doğum sonrası genişleyen vajina, hem kadınların hem de partnerlerinin cinsel ilişki sırasında yeterince haz almalarını engelliyor. Üstelik sorun sadece bununla da kalmıyor; kadınlar, genişleyen vajinaları yüzünden idrar kaçırma gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalabiliyor. Kadınların cinsel organlarıyla ilgili en çok yakındıkları bir başka sorun ise iç dudakların sarkık ve büyük olması. Bu görüntüyü estetik bulmayan kadınlar bikini veya dar pantolon giymekten kaçındıkları gibi partnerlerine de çıplak görünmek istemiyor. Hal böyle olunca da zamanla cinsel ilişkiden soğuma, hatta takıntı veya anksiyete gibi ciddi sorunlar da ortaya çıkmaya başlıyor. Oysa sağlıklı ve mutlu bir birlikteliğin yolu, öncelikle insanın kendine duyduğu özgüvenden geçiyor. Partneri tarafından beğenildiğini hissetmek de cinsel yaşamda önemi bir rol oynuyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı günümüzün modern kadını artık cinsel yaşamda aktif bir rol almak için utansa da sıkılsa da hekimlerden yardım alacak kadar kararlı görünüyor. Son sürat gelişen estetik cerrahi de yeni uygulamalarla daha estetik bir görüntüye kavuşmak isteyen kadınların yüzünü güldürüyor! Biz de Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Kuran ile Marmara Üniversitesi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Tezel’e günümüzde kadınlara özel uygulanan tüm yöntemleri tek tek sorduk. Operasyonların ücretleri konusunda bilgi almayı da ihmal etmedik!

    Geniş vajina

    Vajina bölgesinin geniş olması kadının yapısından kaynaklanabildiği gibi ilerleyen yaş ve normal doğuma bağlı olarak da gelişebiliyor. Vajina kaslarının gevşemesi, cinsel ilişki sırasında önemli bir sorun haline gelebiliyor. Özellikle doğumdan sonra düzgün onarılmayan yırtıklar nedeniyle genişleyen vajina, kadın ile partnerinin cinsel ilişkiden haz almasını engelliyor. Bunun sonucunda kadın zamanla özgüvenini yitirebiliyor ve cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Oysa günümüzde vajina daraltmaya yönelik operasyonlar sayesinde kadının cinsel ilişkiden yeniden haz alması sağlanabiliyor. Ayrıca operasyon sonrasında yaşla birlikte daha sık rastlanan bir şikayet haline gelen idrar kaçırma sorunu da ortadan kalkabiliyor. Bunun yanı sıra epizyotomi, yani doğum sırasında rastgele yırtılmayı engellemek için cerrahi olarak yapılan kesi işleminden sonra kabarık ya da kötü görünümlü izler oluşabiliyor. Günümüzde bu izlerin düzeltilmesi için yararlanılan çeşitli tekniklerden oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Ne yapılıyor? Basit bir cerrahi girişim olduğu için genel veya lokal anestezi ile sedasyon adı verilen iki uygulamanın bir arada kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Ameliyatla vajinal kanalın daraltılması ve vajinanın gevşemesi sonucu oluşan (estetik) görünümün düzeltilmesi hedefleniyor. Yaklaşık bir saat süren operasyonda vajinanın arka duvarına sıkılaştırıcı işlem yapılıyor. Operasyon sonrasında dikişlerin alınmasına gerek duyulmuyor.

    Nelere dikkat etmeli? Vajinanın tam anlamıyla iyileşmesi iki-üç haftayı buluyor. Bu süreç içerisinde enfeksiyon gelişmemesi için kadının hijyen kurallarına özen göstermesi, yani tuvalet sonrası temizliğini vajinadan anüse doğru yapması ve cinsel ilişkiden kaçınması yeterli oluyor.

    Büyük dudaklar

    İç dudaklar (labia minör), klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına kadar uzanan kıvrımlı yapıları oluşturuyor. Bazı kadınlarda iç dudakların dış dudaklardan biraz taşması doğal olarak kabul ediliyor. Ancak dış dudaklardan sarkacak şekilde uzun olması tıbben önemli bir sorun yaratmasa da estetik görüntüyü bozarak kadını çözüm arayışına itiyor. Doğuştan var olan ya da doğum sonrasında gelişen bu şekil bozukluğu, kadının cinsel hayatını adeta kabusa dönüştürebiliyor. Vajinasını estetik bulmayan kadın özgüvenini yitirerek partnerine çıplak görünmek istemeyebiliyor. İç dudaklar aşırı sarkık olduklarında cinsel ilişki sırasında araya girerek kadının acı duymasına da neden olabiliyor. Ayrıca vulvada, yani kadının cinsel organında terleme sonucunda oluşan salgıların bu bölgede birikmesi sonucu kötü kokulu mantar enfeksiyonları da gelişebiliyor. Tüm bu sorunlar da kadının zamanla özgüvenini yitirmesine, cinsel yaşamdan soğumasına, hatta orgazm güçlüğü çekmesine yol açabiliyor.

    Ne yapılıyor? Lokal anestezi altında uygulanan basit bir operasyonla iç dudakların kesilerek dış dudakların içinde kalması sağlanabiliyor. Yaklaşık 30 – 40 dakika süren işlemde eriyen dikişler kullanıldığı için dikiş alma sorunu da yaşanmıyor. Kadın operasyondan sonra aynı gün normal yaşantısına dönebiliyor, bir hafta sonra da cinsel ilişkiye girebiliyor.

    Nelere dikkat etmeli? İşlem sonrasındaki ilk iki gün iç dudakların olduğu bölümde şişlik oluşabiliyor. Bu nedenle antibakteriyel pomatla günlük pansuman gerekebiliyor. Kadının hijyen kurallarına özen göstermesi yeterli oluyor.

     

    Ameliyatsız vajinal gençleştirme

    Vajinal Operasyonlar Nelerdir?

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir?

    1. Kürtaj neden olunur?

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir?

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir?

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır!

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz;

    – Steril bir ortam,
    – Steril ve tek kullanımlık aletler,
    – İşinin ehli bir doktor olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Jinekoloji

  • Gün boyunca içilen bir bardak vişne suyunun yaratacağı mucizeleri biliyor musunuz?

    Gün boyunca içilen bir bardak vişne suyunun yaratacağı mucizeleri biliyor musunuz?

    Yakut kırmızı rengi ile reçelini yemeğe alıştığımız vişne, içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde, birçok hastalığa karşı koruma kalkanı yerine geçiyor. İçeriğinde bulunan ve meyveye kırmızı rengini veren “antosiyanin” ise vişneye hücre yenileme yani antioksidan özelliğini kazandırıyor. Günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor. Kalp ve damar hastalıklarından kansere hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkin rol oynuyor.
    Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.

    Vişnenin “ekşi” artıları

    Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor. Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

    Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.

    Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor. Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.

    Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan

    Doğal ağrı kesici

    Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.

  • Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    üşük gebeliğin 20. haftadan önce kendiliğinden sonlanmasıdır. Genellikle ilk 3 ayda olmaktadır. Sağlıklı bayanlarda dahi karşılaşılabilecek bir durumdur ve bu nedenle düşük yapan bir bayan bunu dünyanın sonu olarak görmemeli, doğanın gerektirdiği bir durum olarak kabullenmelidir. Gerçekten yapılan araştırmalar göstermektedir ki yapılan düşüklerdeki kaybedilen bebeklerin çoğunluğu anormal bebeklerdir. Yani anormal bebekler düşmektedir.

    Zaten yaşaması mümkün olmayan çocukların bu şekilde kaybedilmesi aslında doğanın bir kuralıdır ve bu şekilde sağlıklı bireyler oluşmakta ve gelişmektedir. Ayrıca enfeksiyonlar, travmalar, bazı kronik hastalıklar, ilaç kullanımı, radyasyona maruz kalma, çeşitli kimyasal maddelerde düşüğe neden olabilmektedir. Düşük yapan bir bayan yada adet gecikmesi olup da şiddetli kanaması olan bir bayan hemen kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalı ve muayene olmalıdır.

    Düşük tam olarak gerçekleşebileceği gibi bazen rahim içinde gebeliğe ait zar vb. parçalar kalabilmekte ve bunlar ileride enfeksiyon, fazla kanama, yapışıklık oluşumu, adet düzeninin bozulması hatta çocuk olmasının engellenmesi gibi problemler oluşturabilmektedir. Eğer parça kalması mevcutsa mutlaka kürtaj işlemiyle bu parçalar uzaklaştırılmalı ve gerekli ilaç tedavisine başlanmalıdır.

    Bilinmesi gereken bir konuda düşük yapıldıktan sonra yada kürtajdan sonra ne zaman tekrar gebe kalınabileceğidir. Eskiden yeni bir gebelik için en az 6 ay beklenmesi önerilirdi ama günümüz bilgileri göstermektedir ki ek bir problem yoksa ve her hangi bir komplikasyon gelişmemişse bir sonraki adet bitiminden itibaren yeni bir gebelik düşünülebilir.

    Kürtaj işlemi ise tıbbi bir zorunluluktan dolayı yada eşler daha fazla çocuk istemiyorsa gebeliğin sonlandırılması işlemin verilen addır. Eğer bu işlem çiftlerin isteği doğrultusunda yapılıyorsa en fazla gebelik 10 haftalık olmalıdır. Çünkü ülkemizde 10 haftadan sonra isteğe bağlı kürtaj yapılması yasal değildir.

    Eğer boş gebelik, ölü yada anormal bebek gibi tıbbi bir endikasyon varsa o zaman bu süre aşılabilmektedir. Özellikle anormal bebeklerin tahliyesi içinde bunu belgeleyen ve konunun uzmanları tarafından onaylanmış bir rapor olması gerekir. Kürtaj sonrası da düşükteki benzer tedaviler uygulanır ve bir sonraki adet bitiminden sonra ilişkiye girilebilir ve isteniyorsa gebe kalınabilir.

  • Tekrarlayan Düşükler

    Tekrarlayan Düşükler

    Gebeliğin yolun yarısına gelmeden yani 20. haftasından önce (ya da bebeğin 500 gramlık bir ağırlığa ulaşmasından önce) gebeliğin sonlanmasına düşük yapma adı verilir.

    Düşük yapma bir gebenin erken dönemde başına gelebilecek en sıkıntılı durumlardan biridir. Umut ve sevinçle başlayan bir gebeliğin hüsran ve hayal kırıklığıyla sonuçlanmasıdır..

    Rahim içersindeki bebeğin kalp atışlarının durması yani bebeğin ölmesi de yine düşük olarak adlandırılır. Bu gibi anne karnında bebeğin öldüğü durumlarda kürtaj işlemini geciktirmeden (kanamanın olmasını beklemeden) yapmak gerekir..

    Aslında düşüklerin en sık sebebi o bebekte oluşan anormallikler veya sakatlıklardır..ve bu anormallikler büyük sıklıkla anne ya da babadan taşınan bir problemden değil, bizzat o gebelikteki bebeğin oluşumu sırasında oluşan problemlerdir..ve sıklıkla da tekrarlamazlar..Klinik olarak saptanmış her gebelikte yaklaşık olarak % 15 civarında bir düşük riski olduğunu akıldan çıkarmamak, yani gebelik düşükle sonuçlanırsa bunun pek de az rastlanmayan bir şanssızlık olduğunu hatırlamakta yarar vardır. Böylelikle sonraki gebelikler için karamsar olmaya gerek olmadığı da kendiliğinden anlaşılacaktır..

    Bir başka deyişle belki de düşükler doğanın bir seçim ve ayıklama mekanizmasıdır ve belki de sorunlu bir hayatla devam edecek olan bir bireyin daha baştan hayattan elenmesidir.

    Peki ya düşükler tekrarlıyorsa:

    “Tekrarlayan düşük” bir kadının en az iki kere arka arkaya düşük yapmasına verilen isimdir.
    Tekrarlayan düşük nedenlerinin detaylı olarak araştırılması ve tedavinin de buna göre planlanması gerekir:
    Hekiminiz olası nedenlere yönelik incelemelerin sonunda saptanan sonuca göre özgün tedaviye başlayacaktır.
    Babaya ait kromozomal (genetik) anomaliler, anneye ait kromozomal anomallikler mutlaka araştırılmalıdır, rahime ait anatomik, yapısal bozukluklar, rahim ağzı yetmezlikleri ve myomlar varsa ortadan kaldırılmalıdır.
    Hormonal bozukluklar (Diabet, guatr, süt hormonu yüksekliği gibi) varsa tedaviler yapılmalıdır.
    Mikrobik Enfeksiyonlar tedavi edilmelidir. İmmunolojik (Bağışıklık sistemi ile ilgili) bozukluklar varsa aspirin ve heparin gibi kan sulandırıcılar ile tedavi edilmelidir.

    Düşen bebeğin genetik incelemesinin yapılması da bu konuda oldukça faydalı olacaktır.

    Ancak bilnmelidir ki tüm incelemelere rağmen tekrarlayan düşüklerin yaklaşık olarak yarısında herhangi bir neden saptanamaz.

    Tekrarlayan gebelik kayıpları olan bir kadın tekrar gebe kaldığında artık bu gebeliği daha yakından takip edilmelidir.

    Tekrarlayan düşükleri olan ve diğer tedavilerden bir fayda sağlayamayan çiftlerde ise en gelişmiş seçenek Tüp Bebek Tedavisi ile laboratuvar ortamında çok sayıda oluşturulan embriyolardan hücre örnekleri alarak bunların incelenip, normal olanların ana rahmine transfer edilmesidir.

    Transfer öncesi genetik tanı (preimplantasyon Genetik Tanı – PGT ya da ingilizce adıyla PGD) denen bu yöntemle düşük yapma olasılığı çok azaltılabilmektedir. Çünkü daha önce bahsedildiği gibi düşüklerin en sık sebebi aslında bebekte oluşan anormalliklerdir.

    Gebelik öncesi genetik tanı, anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi sonucu gelişen embriyolardan bir adet hücre alınması ile gerçekleştirilmektedir.
    Genetik tanı için Floresence İn Situ Hibridizasyon (FISH) veya Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) adı verilen özel yöntemler kullanılmaktadır. Doğacak bebekte monozomi veya trizomi (Down sendromu ve diğer hastalıklar) gibi sayısal kromozom bozukluklarının ve tek gen hastalıklarının (Hemofili (pıhtılaşma bozukluğu), Akdeniz anemisi, kistik fibrozis, kas hastalıkları gibi) tanısı PGT ile mümkündür. Böylece hastalık taşımayan, sağlıklı embriyoların anne adayına transferi ile sağlıklı bebeklerin doğması sağlanmaktadır.

    Kadında daha önce geçirilmiş düşük sayısı arttıkça tekrar düşük yapma riski artmaktadır:
    1 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 15
    2 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 24
    3 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 30
    4 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 40-50

    Anne yaşı arttıkça düşük yapma riski artar:
    30 yaş altında ortalama düşük riski % 7-15
    30-34 yaş arası ortalama düşük riski % 8-21
    35-39 yaş arası ortalama düşük riski % 17-28
    40 yaş üzerinde ortalama düşük riski % 34-52

    Tekrarlayan düşüklerde nedenler:
    1. İmmunolojik (bağışıklık) faktörler
    2. Trombofilik (pıhtılaşma) faktörleri ile ilgili bozukluklar
    3. Endokrin (hormonal) faktörler
    4. Anatomik faktörler (rahim anomalileri v.b)
    5. Genetik Faktörler
    6. Enfeksiyöz Faktörler
    7. Çevresel Faktörler ve Beslenme
    8. Anneye ait hastalıklar
    9. Sperm ile ilgili faktörler

    İlgili konular ;
    Jinekoloji
    Tekrarlayan Düşükler

  • Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    Kürtaj (Küretaj) Nedir ?

    1. Kürtaj neden olunur:

    Kürtaj, belki de kadınların hayatları boyunca hatırlamak istemediği bir durumdur. İsteyerek ya da istemeyerek yaptırılan bu işlem sosyal, kültürel, çevresel, dini, ekonomik birçok sebep barındırabilir.

    – Yeni evlenmiştir; daha evine, eşine hatta cinselliğe alışmadan bir çocuk sahibi olmak istemez çiftler ve kürtaj olmak için gelirler.

    – Bazı ailelerin istedikleri kadar çocukları vardır, bu bebeğin fazla gelecektir yükü, diğerleri gibi büyütemeyeceklerdir ve istemeyerek vazgeçerler gebelikten.

    – Yeni gebelik yaşanmıştır bir süre önce ailede, korunulmamış ve tekrar gebe kalınmıştır, gebeliğini sonlandırmak isterler çünkü erken olduğunu düşünürler.

    – Bazı çiftler nişan yapmıştır kendi aralarında, evleneceklerdir ilerde, bu yüzden cinselliği de yaşamak isterler ateşle barut misali. Fakat oldubittiye gelip korunmamışlardır ve sonuç iki çizgi… Kendileri için sorun değildir ama çevre ve aileleri ne diyecektir, sonlandırmak isterler. Korunmamalarının ya da iyi korunamamalarının kurbanı olmuşlardır.

    – Belki de alışmamış bir bünye ve içilen içkiler arka arkaya geldiğinde bir gecelik kaçamağın sonucudur gebelik, bu yüzden hemen ve kimse duymadan bu işlemin gerçekleşmesi gerekmektedir.

    – Daha birçok sebep bulunabilir kürtaj olmak için.

    2. Kürtaj nedir:

    Kürtaj (Küretaj) küret aleti kullanılarak yapılan rahimden parça alınmasıdır. Bu alınan gebelik ürünü yani bebek olabileceği gibi rahim iç dokusu da olabilir, fakat halk dilinde kürtaj işlemi sadece gebelik sonlandırılması olarak düşünülür.

    3. Kürtaj için yasal sınır nedir:

    Ülkemizde bu işlemin yasal sınırı son adet tarihinin başlangıcından itibaren 10 haftadır. Yani iki buçuk ay. Genellikle çiftlerin gebelik haftası hesaplamaları yanlış olur. Onlar ilişkiden sonraki günleri hesaplarlar. Yapılması gereken son adet tarihinin ilk gününden itibaren saymaktır. Bu yüzden yasal sınırı geçiren ve istemedikleri gebeliği yaşamak zorunda olan çiftler vardır.

    Eğer gebeliğin devamı anne açısından risk teşkil ediyorsa (annede tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı) ya da anne gebeliği etkileyecek bir ilaç kullanmış ise annenin sağlığı için gebelik haftasına bakılmaksızın gebelik sonlandırılabilir ki bu da resmi bir kurumdan alınan bir rapor ile gerçekleştirilebilir.

    4. Kürtaj tanı koymak için de yapılır !

    Gebe olmayan bir kadına tanı koymak amacıyla ya da tedavi amaçlı kürtaj işlemi yapılabilir.

    – Cinsel olarak aktif bir kadının adetleri çok fazla oluyorsa düzensizse ya da uzun sürüyorsa kürtaj işlemi uygulanır çıkan materyal patolojiye gönderilir.

    – Ultrasonda rahim içinde normal olmayan bir görüntü saptanmışsa küretaj işlemi uygulanabilir.

    – Menopoza girmiş bir kadında bir süre sonra (kesildikten 1yıldan sonra) kanama olmuşsa ya da rahim içi olması gerekenden daha kalın ise kürtaj yapılır.

    – Düşük yapan kadınlarda eğer bebek ile ilgili parçaların bir kısmı rahim içerisinde kalmışsa içeriyi temizlemek amacıyla da bu işlem yapılabilir.

    – Bu kürtaj işlemi ister gebelik için ister hastalık için yapılsın lokal anestezi ile ya da genel anesteziyle yapılabilir.

    – Lokal anestezide sadece rahim ağzı uyuşturulur. Bu işlem için anestezi doktoruna gerek yoktur. Kürtajı yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bunu gerçekleştirir. Her ne kadar anestezi uygulansa da bir miktar ağrı hissedilir.

    – Özellikle işlem esnasında kasıklarda adet ağrısı gibi bir ağrı duyulur.

    Genel anestezi ise hastanın tamamen uyutulduğu bir anestezi şeklidir. Kürtajın ismi dahi ürperti verir, zor karar verilir ve sonuçta doktora gelinir. Zaten zor olan bu durum bir de ağrıyla perçenlemek istenmez. Sonuçta İşlem olur ve biter, çoğu kadın hayatında bu saatleri yaşanmamış sayar ve bu yüzden genellikle genel anesteziyi tercih etmektedir.

    Anestezi doktoru hastayı sorguladıktan sonra gerekli bilgileri verir ve hastaya koldan bir ilaç yapar yavaş yavaş hasta kendinden geçer, işlem bitene kadar birşey hissetmez. Kadın doğum uzmanı işlemi bitirdikten sonra hasta uyandırılır.

    Ortalama 10-15 dakika sürer ama bu süre gebeliğin büyüklüğüne göre de değişebilir. Uyandıktan sonra doktor işlem hakkında bilgi verir. Bir süre masada dinlendirildikten sonra hasta kendini iyi hissettiği anda bir süre oturtulduktan sonra kaldırılır. Hemşire yanında durur. Kanama olabileceği düşünülerek hastaya ped verilir. Üstünü giyerken yardımcı olunur.

    Kürtaj işlemi küret denilen keskin aletlerle yapılabileceği gibi vakum yardımıyla da yapılabilir. Bazı doktorlar ikisini birden tercih edebilirler..İşlem sonrasında problem çıkmaması için kürtaj işlemi titizlikle ve dikkatli bir şekilde yapılır. Yapılan yerin, aletlerin ve yapan doktorun bunda payı vardır. İşlemin gerçekleştiği yer temiz, aletler steril ya da tek kullanımlık olması tercih edilir. Kürtaj sonrasında en sık karşılaşılan problem rahim içinde parça kalmasıdır. Bunun için dikkatli bir şekilde içeri temizlenir.
    Günümüzde daha çok vakum yöntemi tercih edilmektedir.

    İşlem bittikten sonra hasta kasıklarında biraz ağrı hisseder. Fakat duyulan ağrı zaman geçtikçe hafifler.15 dakika sonra kasıklarda sadece bir sızı olur. İşlemden ortalama 1saat sonra hasta evine gönderilir. Yemek yiyebilir, içebilir. Çıkarken muhakkak kolundan biri tutmalı her an düşebileceği unutulmamalıdır.

    5. Kürtaj sonrasında yaşananlar ve yapılması gerekenler

    Kürtaj sonrasında 3-4 gün lekelenme tarzı kanama olabilir. Bu süre 10 güne kadar uzayabilir. Hijyene dikkat edilmeli, antibiotik başlanmışsa bu düzenli alınmalıdır. Bazen antibiotiğe gerek duyulmayabilir. Havuz ya da jakuziye girilmesi enfeksiyon açısından uygun değildir. Fakat duş alınabilir. Dikkat edilmesi gereken duşun çok sıcak olmamasıdır. Çünkü bir miktar kanama olmuş belki halsiz kalınmıştır. Sıcakla karşılaşıldığında baş dönebilir ve bayılma olabilir. Bu yüzden ılık duş en doğrusudur.

    Sonrasında muhakkak 1 hafta-10 gün sonra kontrole çağrılır. Ultrasonda rahim içi kontrol edilir.
    Titizlikle çalışılan bir ortamda, işinin ehli bir doktor tarafından yapılan kürtajda çok fazla problemle karşılaşılmaz.

    Fakat bazen…

    Rahim içinde parça kalabilir ki bu kendini fazla miktarda kanama ve ağrıyla gösterir, Bazen büyük parçalar düşürebilir, bu düşerken ağrı hissedilebilir. Kontrolde bu görüldüğünde antibiotik tedavisine başlanır ve içerdeki parça alınır.

    4-5 gün sonra ağrı kasıklarda dayanılmayacak şekilde olursa enfeksiyon gelişmiş olabilir. Bu sağlıksız koşullarda yapılan kürtajlarda, önerilere uyulmadığında ya da antibiotik düzgün kullanmadığında olabilir. Tedavide daha kuvvetli antibiotikler başlanır.

    Rahim içi fazla kazınmışsa içeride yapışıklıklar olabilir, bu genellikle vakum yöntemiyle yapılan kürtajda değil küretlerle yapılan kürtajlarda sıktır. Sonrasında 1-1.5 ayda adet görecekken adet görülmemesine ya da rahimin içinde yapışıklıklara sebep olabilir. Tedavisinde hormonal ilaçlar kullanılabilir, spiral takılabilir ya da optik aletlerle rahim yapışıklıkları açılabilir.

    Eğer 5 hafta ve daha küçük gebelikse tam olarak kürtaj gerçekleşmemiş gebelik kesesi rahimin içinde kalmış olabilir. Kontrol edildiğinde ultrasonda görülerek tekrar kürtaj yapılır.

    Gebe rahim normale göre yumuşaktır. Bu yüzden kürtajda çok dikkatli davranılır. Ani bir hareketle ve metal aletler kullanıldığında ya da gebelik biraz iri ise rahim yırtılabilir. Delik küçük ise rahim kendiliğinden bunu kapatır. Eğer büyük olursa muhakkak operasyon gerekir.

    Sonuç olarak kürtaj için karar verdiyseniz

    – steril bir ortam,
    – steril ve tek kullanımlık aletler,
    – işinin ehli bir doktor

    olması sağlığınız açısından çok önemlidir.

    İlgili Konular