Etiket: rahatsızlık

  • Bel ağrısına neden olan nedenler

    Bel ağrısına neden olan nedenler

    Bel ağrısına neden olan nedenler… Bel ağrısı nedenleri bel ağrısı neden olur? Sırt ağrısı bel ağrısı nasıl geçer?

    STRESLİ GÜNLER GEÇİRMEK
    Eğer stresli bir gün geçiriyorsanız boyun, omuz ve bel kaslarınız da geriliyor. Bu stres durumu devamlı bir hale gelirse beliniz de bundan etkilenecektir.

    EGZERSİZ YAPMAMAK
    Vücudumuzu ayakta tutan şey sandığınız gibi sadece kemikler değildir aynı zamanda kaslardır. Bu yüzden kaslarınızı güçlendirmek sizi birçok kazadan, özellikle de yaşlılığınızda düşme sonucu yaşanacak sakatlıklardan koruyacaktır. Sırt ve bel kaslarınızı güçlendirirseniz var olan ağrılarınız azalmakla beraber, gelecekte oluşması muhtemel bel ağrınızı da engelleyebilirsiniz.

    ÇOK FAZLA ABUR CUBUR YEMEK
    Aşırı yağlı yiyecekler, katı maddeli besinler tüketmek bel çevrenizi güzelce genişletir. Bel fıtığı hastalarına da en sık verilen tavsiyelerden biri kilo vermeleridir. Kilo verdikçe belinize binen yük azalır.

    ESKİ BİR KANEPEDE UYUMAK
    Kanepelerin ömrü 8 ile 10 yıl arasıdır. Eğer daha eski bir kanepede uyuyorsanız belinizin ağrımaması mucize gibi bir şey. Çok sert ya da çok yumuşak olmayan ve vücudun kıvrımlarına uyum sağlayan, yatak ve kanepeleri deneyin.

    AĞIR ÇANTA TAŞIMAK
    Kaplumbağa misali evini sırtında taşıyanlardansanız bu sırtınız için pek iyi olmayacak. Özellikle de ağırlığın tek kola yüklenmesi omurganızın da dengesi bozulur. Çantanızın ağırlığı hiçbir zaman vücut ağırlığınızın yüzde 10’undan fazla olmamalıdır.

    APARTMAN TOPUKLAR
    Stilettolar, yüksek topuklu ayakkabılar kuşkusuz şık duruyor ama gereğinden fazla giyerseniz sonsuza kadar bu ayakkabılara veda etmek zorunda kalabilirsiniz. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi beliniz için de zararlı ayakkabılar. Ayrıca yazın vazgeçilmezleri olan sandaletler de dümdüz ve desteksiz bir tabana sahipse yine aynı ölçüde zararlı.

    KİN TUTMAK
    Yapılan bir araştırmaya göre “affetmeyi” becerebilen, uzun süre kin tutmayan, öfkesini yatıştırabilen insanlar her açıdan daha sağlıklı. Ancak öfke ve gerilim sizinle beraber kaslarınızı da geriyor. Bu da belinize yansıyor.

    BÜTÜN GÜN OTURMAK
    Günümüzün en büyük sorunlarından biri hareketsizlik. Japonya’da işçilerin tuvalete gitme süresi bile sınırlandırılırken yerinizden kalkabildiğiniz bir işiniz varsa belki de milyonlarca insandan daha şanslısınız. Çünkü obezite, diyabet gibi hastalık risklerinin pençesinden sıyrılmak bir yana ayrıca omurga ağrılarından kurtulabilirsiniz. Çünkü oturmak sanıldığının aksine sizi dinlendirmiyor daha çok belinize yük bindiriyor. Hele ki doğru pozisyonda, belinizi destekleyen, dik bir konumda oturmuyorsanız bel ağrısı sizin için kaçınılmaz.

    Sırt ve Bel Ağrısı Nasıl Geçer? Tıklayın !

    Bel Ağrısı ve Cinsel Yaşam için Tıklayın !

    Sırt Ağrısına İyi Gelen Bitkiler için Tıklayın !

  • Panik Atak ve Hamilelik

    Panik Atak ve Hamilelik

    Kadınlar fiziksel özelliklerinden dolayı duygusal anlamda daha duyarlı, korkulara ve hastalıklara karşı daha dirençsizdirler. Bir de günümüz koşullarının eklenmesi, kadınlarda bazı psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır.

    Bu rahatsızlıklardan en çok karşılaşılanı panik ataktır. Özellikle genç kadınlarda daha sık görülen bu rahatsızlık, hormonların da değişimiyle hamilelik döneminde sorun yaratmaktadır.

    Hamilelik dönemi kimi anne adayları için sorunsuz geçer, kimileri için bir takım rahatsızlıkları beraberinde getirir. Özellikle de fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı bu dönemde, daha karamsar ve sinirli olabilen kadınlar duygusallığı da en üst seviyede yaşamaktadırlar. Hamilelikte genetik yatkınlıkla ortaya çıkabilecek nadir hastalıklardan biri de panik ataktır.

    Panik atak; ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı, bunaltı, korku ve sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Bu rahatsızlık, ruhsal kaynaklı olan ve kendini oldukça güçlü bedensel belirtilerle gösterebilen bir kaygı bozukluğudur. Dolayısıyla hamilelik döneminde, anne ve bebek için de tehlikleli zeminler oluşturabilir.

    Hamilelik döneminde ve doğum sonrasında hem fiziksel hem de ruhsal hastalıklar mutlaka yaşanmaktadır. Genetik yatkınlık varsa ve çevredeki yaşananların yoğun etkisine de bağlı olarak anne adaylarında, depresyon, panik bozukluk, şizofrenik belirtiler gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu her iki dönemde yaşanan stres, ekonomik zorluklar, iş ve aile içi problemler anneyi ve bebeği olumsuz etkiler. Bebeğin verdiği sorumluluk ve bebeğine bakamama kaygısıyla anne biraz daha fazla duygusal rahatsızlık içine girer. Bunların yaşanmasıyla birlikte iş daha kötüye de giderek; insanlara anlaşamama, toplum içine çıkamama, boşanma durumları, aile içi tartışmalar, uyuyamama ve beslenme bozuklukları gündeme gelir. Bebeğin ve annenin gelişimi bunlardan son derece etkilenir. Hamileliğin düşük ya da erken doğum gibi durumlarla sonlanması söz konusu olabilir.

    Panik atak yaşayanlar, evlerinden çıkamaya korkarlar ama yanlız da kalamazlar. Çarşıya pazara gidemez, köprüden ve tünelden geçemez, kapalı küçük yerlerde kalamazlar. Hastaneye yakın evlerde otururlar ve kalabalıktan kaçarlar. Sürekli ölüm, aklını ve kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, felç olma ve çıldırma korkusuyla yaşarlar. Akıllarında sürekli bu düşünceler olduğu için de işlerini güçlerini ve kendilerini ihmâl ederler. Panik atak yaşayan kişiler bu ataklar toplum içinde de ortaya çıkabileceğinden toplumdan kaçma eğilimi gösterirler.

    Panik atak belirtileri:

    -Kalp atımlarında artış, çarpıntı
    -Terleme
    -Bulantı ve kusma
    -Nefes darlığı
    -Boğulma hissi
    -Vücutta titreme ve sarsılma
    -Soluğun kesilmesi
    -Baş dönmesi ve bayılma hissi
    -Karında ağrı
    -Üşüme ve ürperme
    -Ateş basması
    -Uyuşma ya da karıncalanma hissi
    -Göğüs ağrısı

    Bunlar hamileliğin ya da fiziksel hastalıkların da belirtileri olabileceğinden, hasta ilkönce genel bir sağlık kontrolünden geçmeli daha sonra panik atak tanısı konmalıdır. Eğer ortada yaşanan bir panik atak durumu varsa, anne adayına eleştrilerde bulunmak en kötü şeydir. Bu durumu daha da tetikleyebilir. Doktorun yaptığı muayene, tetkikler ve tecrübesi sonucunda, hasta için en uygun ilaçlar seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir. Tedavi sadece ilaçtan ibaret değildir. Hastalığın kökenini araştırmak da gerekir. Kişilik analizi yapılır, çocukluk dönemi, bilinçaltı ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılır. Stres faktörü araştırılır. İnsanlarla iletişim, etkileşim sorunları incelenir. Bireysel psikoterapi ile hasta takibe alınır.

    Hasta ve doktor arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta doktoruna rahatsızlık anında her an ulaşmalıdır. Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır. Bu tip ilaçlar mutlaka hamilelikte doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Genellikle kadın doğum doktorları ile işbirliği içinde tedavi yöntemine gidilir. Annenin panik atak yaşamasındansa, daha hafif ilaçlar kullanılması ya da psikoterapi ile tedaviye gidilmesi uygulanan ilk seçeneklerdir.

    İlaç ve terapi ile tedavi dışında, hasta gündelik hayatta daha rahat ve sakin günler geçirmelidir. Bunun için de; yürüyüş yapmak, sakin aile filmleri izlemek, hafif ve düzenli beslenmek, bebek ya da doğum ile ilgili kurslara gitmek, gevşeme egzersizleri yapmak, duş almak, yüzmek, arkadaş ziyaretlerinde bulunmak, problemleri kulak ardı etmek, bebek mağazalarını dolaşmak ve en önemlisi iyi bir anne olabileceğinizi sürekli kendinize hatırlatmak panik ataktan uzaklaşmak için önemli bir adımlardır.

    Panik atak, her bireyin karşılaşacağı bir durum olduğundan, bu tip rahatsızlıklarda duyarlı olmak önemlidir. Ön yargıda bulunmadan, destek vermek, sakin olmak ve anlayışlı davranmak, hasta üzerinde daha fazla olumlu etki sağlar. Panik atak geçiren kişiye bunun 10 dakika ile 20 dakika arasında geçeceğini söylemek, bunun yüzünden herhangi bir şey olmayacağını, sakinleşmesi gerektiğini söylemek ve nefes egzersizi yapmasını sağlamak çok yerinde ve rahatlatıcı bir davranış olacaktır.