Etiket: psikoterapi

  • Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Benim vajina deliğim yok!

    Vücudundan ve vücut fonksiyonlarından korkmanın vajinismuslu kadınlarda sık rastlanan bir durum olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; “Birçok kadın kendi cinsel organlarının yapısı ve yeri hakkında bilgi sahibi değillerdir. Sık rastlanan endişeler vajinanın deliğinin nerede olduğunun bilinmemesinden kaynaklanır. “Vajina sonsuzdur”, “Tüm vücut boyunca vajina devam eder”, “Vajina içinde bir şeyler kaybolabilir”, “Benim vajina deliğim yok”, “Eşim ya yanlış deliğe girmeye çalışırsa”, “Cinsel birleşmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum”, “Cinsel ilişkiye girersem vücudumu parçalanabilir”, “Penis vajinama girerse orada sıkışıp kalabilir, hastanede doktorlar levye ile ayırmak zorunda kalabilirler”, “Cinsel ilişkiye girersem çok kanamam olur ve hastaneye zor yetiştirirler”, “Vajina sterildir ve içine kirli hiçbir şey giremez”, “Benim vajinam asla bir erkeğin penisi için uygun değil”, “Vajinam açık bir yara gibidir”, “Cinsel ilişkiye girmek vajinamda yaralanmaya yol açabilir”, “Kana bakmaya dayanamıyorum”, vb. hatalı ve yanlış düşünceler yani cinsel mitler kadınlarda vajinismusa yol açabiliyor.Gerçek ise vajinanın cinsel birleşmede dokunmak ve penisi kabul etmek için inşa edilmiş bir organ olduğudur.Vajina steril değildir sadece temiz bir alandır. Vajina ortalama işaret parmağı uzunluğundadır (10 cm.) ve sonunda rahim ağzı bulunur. Vajina cinsel ilişki sırasında sertleşmiş bir penisin hepsini içine alabilecek kadar esneme ve uzama kabiliyetine sahiptir. Minyon yapıda olmak vajinanın da küçük olduğu anlamına gelmez. Bu açıklamalar tatmin edici gözükse de vajinismustan muzdarip kadınlar ilk kez başarılı bir birleşme yaşamadan bu konu hakkında genellikle ikna olmazlar.” dedi.
     
    Kadın alıcı, erkek yapıcı durumdadır
    Vajinismusun farklı kombinasyonlar şeklinde ortaya çıkabileceğini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; “Vajinismus her yaştan, her kültürden, her dinden, her sosyoekonomik ve eğitim seviyesinden, bekar, evli ya da eşcinsel kadınları etkileyebilir. Ayrıca inanılanın aksine cinsel istismara maruz kalan kadınların birçoğunda vajinismus gözlense de cinsel istismar vajinismusun en sık sebebi değildir. Cinsel ilişkilerde kadın alıcı, erkek ise yapıcı durumdadır. Toplumumuzda kadınlar içine alan veya içine girilen olarak anılırken, erkekler içe giren veya kontrol eden olarak kabul edilir. Yani cinsel ilişkilerde kadının kontrolünün olmadığı kabul edilir. İşte bu kontrol edememe durumu vajinismus olarak karşımıza çıkabilir. Cinsel ilişkide kontrolün kendinde olmadığını düşünen kadın korkar ve zarar görebileceği fantezileri geliştirebilir. Aynı duygusal durum jinekolojik muayene gibi cinsel olmayan duhul hallerinde de geçerlidir. Muayene sırasında kontrol doktorun elindedir. Bu nedenle vajinismuslu kadınlar jinekolojik muayene olmaktan da çekinirler.” dedi.
     
    “Hayali bir ağrı algısı” vajinismusa yol açabilir
    Vajinismusun arka planında cinslerin yetiştirilme tarzları arasındaki farklılıkların yatabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psk. Dan. Fatma Ayrık; “Oğlan çocukları erken yaşta kendi cinsel organlarını keşfeder. Çünkü cinsel organları dışta yer alan, gözle gözlenebilen ve idrar yaparken kullanılan bir organdır. Ayrıca oğlan çocukları büyüyerek erkek olduklarında cinsel organlarının şekli, yapısı, diğer erkeklerin cinsel organları ile karşılaştırmaları ve cinsel yakınlaşma sırasında ne şekilde dokunulmaktan hoşlanacakları konusunda fikir sahibi olmuşlardır. Bunun aksine kızların cinsel organları vücudun içine yerleşmiş, gözlemlenemeyen ve bir nevi gizem taşıyan bir durumdadır. Bu gizemin zaman zaman korkutucu olabileceği ve vajinismusa sebep olabileceği bir gerçektir. Ebette kişinin karakteri ve duygusal hali onun vajinismus geliştirip geliştirmeyeceği konusunda ve güveni bir şekilde vücudunu keşfedip edemeyeceği konusunda belirleyicidir. Herhangi travmatik deneyim, özellikle cinsel organlara, vücut ve zihinde olumsuz bir etki yaratabilir ve vajinismusu tetikler. Vajinismuslu kadınlar için cinsel birleşme her zaman ağrıyı çağrıştırır. Bu ağrı ilk deneyimde yaşadığı gibi gerçek bir ağrı olabileceği gibi daha önce yaşamadığı hayali bir ağrı algısı olabilir. Bu algı sempatik sinir sistemine gönderdiği sinyallerle koruma mekanizması olarak aşk kaslarının kasılmasına sebep olur. Yapısal olarak bu kasılma vajinanın çapını daraltarak cinsel birleşmenin ağrılı olmasına ve dolayısıyla da vajinismusa neden olabilir. İstenmeyen bir cinsel durum kendini kötü ya da zorlanmış hissetmeye, çaresizliğe, kendini koruma dürtüsüne ve dolayısıyla vajinismusa sebep olabilir. İstenmemesine rağmen zoraki ilişkiye girmek hem duygusal baskıya hem de vajinanın kuruluğuna bağlı sürtünmeye ve ağrıya yol açar. Herhangi bir sebepten dolayı vajinal kuruluğu olan ve bununla nasıl boşa çıkabileceğini bilmeyen kadınlarda cinsel birleşmeye karşı direnç sebebiyle vajinismus gelişebilir.” dedi.
  • Öfke nedir ? ve Nasıl baş edilir ?

    angerÖfke aslında sağlıklı, çoğu zaman hayvanların ve insanların yaşadığı doğal ve yapıcı bir duygudur. Ancak bireyler bazen öfkelerini farklı şekillerde ortaya koyup etrafa zarar verme şeklinde yıkıcı ve sanki kontrol edemiyormuşcasına yaşarlar. Bu durum ise kişilerin gündelik hayatlarını sekteye uğratır.. Kişi ailesiyle, çocuklarıyla, kız veya erkek arkadaşıyla problemler yaşar ve belki bazen iş yerinden çıkarılma, işe gidememe gibi uyum bozuklukları da yaşarlar. Kısaca bu tür öfke deneyimleri yaşayan kişiler hem çevreyle uyum bozuklukları yaşarlar hem de kendilerine zaman zaman zarar verirler.

    Öfkelenmemize neden olan çeşitli faktörler vardır. Bunları düşünsel süreçler, fizyolojik süreçler ve kültürel etkiler olarak öne sürebiliriz. Yıkıcı öfke dediğimiz duygu, bu faktörlerin bir ürünüdür.


    Düşünsel süreçler :
    •    “Beni adam yerine koymuyorlar”
    •    “Hakkımı yediler ve yemeye devam ediyorlar” vb.

    Aynı zamanda; karşı tarafı saldırı halinde algıladığımızda, kışkırtıldığımızı düşündüğümüzde, zaman zaman hayal kırıklıkları yaşadığımızda, stres altındayken, kendimizi ifade edemediğimiz zamanlarda öfke ortaya çıkar.

    Fizyolojik nedenlere gelince, hormonlarımızın bize oynadığı bir oyun olarak karşımıza çıkabilir ya da öfke bazı rahatsızlıkların yan kolu olarak ta ortaya çıkabilir. Buna örnek vermek gerekirse; depresyon, bipolar bozukluk vb.

    Kültürün etkisi ise şöyledir; özellikle ataerkil toplumlarda erkeklerin halk diliyle maço olması, zaman zaman öfkeli davranışlarda bulunması, normal görülen bir davranış türüdür.

    42-20138082Ancak neden herkes aynı olay olsa dahi; aynı ayarda öfkeli davranışlarda bulunmuyor. Olay aynı olsa da kişilerin verdiği öfke tepkileri birbirinden çok farklı olabiliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri; her kişinin olaylara bakış açısının farklı olmasıdır. Eğer bakış açımızı değiştirirsek davranışlarımızı da değiştirebiliriz.

    Kimi zaman bakış açımızı değiştirmek kolay olmaz çünkü yerleşmiş inançlarımız ve vardır ve bunların farkında bile değilizdir. Uzman psikologlar ve psikiyatristler bu noktada devreye girer. Psikiyatristler normal olarak nitelendirmediğimiz öfke davranışının fizyolojik boyutunu ele alırken, psikologlar ise, terapi boyutunu ele alırlar yani, nelerin bizi öfkelendirdiğini ve bunlarla nasıl baş edeceğimizi ele alırlar.


    Baş etme yolları ise çeşitlidir.
    1. Düşünsel boyutu inceleme ve olaylara bakış açımızı değiştirmek için alternatif yollar arama
    2. Relaksasyon dediğimiz gevşeme teknikleri bize bu konuda yardımcı olur
    3. İletişim kurma becerilerini geliştirme ve bu konu üzerinde deneyim kazanma
    4. Her ne kadar olaylardan uzak duramasak ta ve hoşumuza gitmeyen olaylarla karşılaşsakta; yine de kontrol gücümüzün bizde olduğunu fark etme ve öfkelenmemize vesile olan olaylardan uzak durma
    5. Öfkelenmemize vesile olan bir problem varsa; buna yönelik mantıksal çözümler üretmek

    İlk başta da belirttiğim gibi; öfke, normal, zaman zaman güvenliğimizi sağlayan bir duygudur ama hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor ve bizi çevremizden işimizden hayatımızdan alıkoyuyorsa bir uzmana gitmekte fayda var.

    Ne demişler; “keskin sirke küpüne zarardır

    Kendinizi öfkeli hissettiğinizde aşağıdaki fiziksel belirtileri hissedersiniz.
    •    kas gerginliği
    •    hızlanmış kalp atışı
    •    midenizde değişik hisler
    •    nefes alıp vermede hızlanma
    •    titreme

    42-18621640Kalp atışınızı hızlandıran, sesinizin daha yüksek çıkmasına neden olan, adrenalinizi kontrol alma yolları için bazı ipuçları sunuyorum:
    •    Derin, uzxun ve yavaş burundan alınan nefes ve nefese konsantre olma
    •    Kendinizi mutlu ve huzurlu hissedeceğiniz bir yerde hayal etme
    •    Daha önce öfkenizi dindirmeye yaramış teknikleri uygulayabilirsiniz

    Kendi kendinize:
    •    “Sakin ol”
    •    “Kendimi ispat etmeme gerek yok”

    Durun ve yapacağınız davranışlarınızın sonuçlarını düşünün. Davranmadan önce düşünün. Sizi tahrik eden biri var ise; kendi kendinize positif düşünceler üretmeye çalışın. Problemi mantıklı yollarla çözmeye yönelik adımlar atın. Diğer insana karşı öfkeli adımlar atmak işinize yaramayacaktır.

    Size nelerin sinirlenmenize vesile olduğunu düşünün ve bunları not edin.Kontrolü kaybetmeden önce kendinize düşünme fırsatı yaratın. İnan ki; kendi kendinize saldırgan davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz. Öfkenin sizi yönetmesine izin vermeyin.

    Huzurlu günler

    Referans: apahelpcenter.org

    Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Merve Mamacı